Taş, Ağaç ve Su Kültü
Taş
İbadetle ilgili inanma, uygulama ve pratiklerde taşların önemli bir yeri vardır. Gerek yapıları, gerekse biçimleri bakımından ilgiyi çeken taşlar ve kayalar birtakım doğaüstü kudretlerle nitelenmiş, içlerinde tanrıların, ataların ve cinlerin eğleştiğine inanılmıştır. Taşlar ve kayalar ya kült araçları ya da doğrudan. doğruya ibadet edilen, kurban sunulan, yardım dilenilen birer kutsal obje olmuşlardır. Bunların dışında amulet, uğurluk, fetiş vb. olarak da geniş bir uygulama alanı bulmuşlardır. Megalit kültürde görülen anıttaşlar, taş masalar, taş mezarlar, ibadet yerleri olarak büyük rol oynamaktadırlar.
Göktaşları da doğurganlığın ve bolluğun birer belirtisi ve amblemi sayılmışlardır. Örneğin Buryatlarda «gökten düşmüş» belli taşların yağmur getireceğine inanılır, kuraklık zamanlarında onlara adaklar sunulur (Harva, s. 153).
Birtakım kutsal taşların doğumla ilgili adetlerde, kısır kadınlara doğurganlık gücü verdiği inancı pek yaygındır. Örneğin Güney Hindistan'da kısır kadınlar, içlerinde ataların eğleştiklerine inandıkları dolmenlere adaklar sunduktan sonra, ellerini sürerler. Kuzey Kaliforniya'daki kısır kadınlar, gebe kadınlara benzeyen kayalara dokunurlar; Güney Yeni Gine'deki Kai adasında çocuk isteyen kadınlar taşlara yağ sürerler (Eliade, 1954, s. 252). Yeni Gine'de Rossel adasında «kutsal taşlar» büyücülükte önemli roloynarlar. Yerliler in yaba dedikleri kutsal alanlarda bir taş bulunur. Taşın ve alanın temiz tutulması gerekir. Böylece bolluk, yağmur ve sağlık elde edilir. Taşın ve alanın pis bırakılması ise kuraklığı ve hastalığı getirir (Schlesier, s. 234). Taş, bitkilerin, insanların, hayvanların çoğalmasıyla ilgili ayinlerde de önemli Rol oynamaktadır. Melanezyalıların çoğalma ile ilgili ritlerinde belli taşlar kullanılmaktadır (Schlesier, s. 225226). Avustralya yerlileri döllenmede ve çocukların doğumunda içlerinde çocuk ruhlarının bulunduğuna inandıkları taşlardan hem korkar, hem de onları sayarlar. Örneğin çocuk istemeyen kadınlar, delikli taşların yanından geçerken «bana gelme, ben yaşlı kadının biriyim», ya da taşın önüne oturarak içindeki çocuk cinine «bir sürü genç kadın var, hadi onların içine gir!» derler. Kimi zaman bu çocuk cinlerinden kara dilekler için de yardım istenmektedir. Örneğin Aranda'lı (Avustralya) bir erkek «karım beni terkedip, başka bir erkekle aldattı; hemen git, içine gir, onu lohusa döşeğinde öldür!» demektedir (Worms - Petri, s. 206).
Taş, yüksek kültürlerde de önemli bir rol oynamakta, çoğu zaman ibadet yerini teşkil etmektedir. Örneğin Eski Yunanistan'daki Hermeler) Romalıların sınır taşları; İslamiyetteki «Hacer-i Esved» (Karataş); Yahudilerde Yakub'un taşı gibi. Taşlarla ilgili kült ve inançlardan bir sürü örnek vermeye yerimiz elverişli olmadığı için, bu konuya ilgi duyanlara Hikmet Tanyu'nun «Türklerde Taşla İlgili İnançlar, İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1968» adlı araştırmasını salık veririz.
Ağaç
Taş kadar olmamakla beraber, ağaç da, ilkellerin dinsel ve büyüsel hayatlarında önemli bir rol oynamaktadır. Ağacın yeşillenmesi, meyve vermesi, kuruması, ölüp dirilmenin sembolü olarak görülmüş, dinsel özlü törenlerde kült ağacı olarak kullanılmasına yol açmıştır. Ağaç, dünyanın yaratılışıyla ilgili ilkel efsanelerde çok kullanılan bir motif olarak görülür (Dünya ağacı motifi). Aynı şekilde hayat ağacı motifi de yaygındır. Efsane ve masalların dışında, hayatta da, ağaçla ilgili mistik tasarımlara yer verilmektedir. Bunun tipik örneği, yeni doğan çocuklar için dikilen ağaçlardır. Öyle ki, bu adet çocukla ağaç arasında bir yazgı birliğini sembollemekte, çocuğun başına gelenin ağacın; ya da tersinin, yani ağacın başına gelenin çocuğun da başına geleceği inancım pekiştirmektedir. Bu durum alter ego (öteki ben) inancının bitkisel alandaki bir çeşitidir.
Belli taşlarda olduğu gibi, belli ağaçlarda da mana gücünün, ataların, cin ve. perilerin eğleştiği inancı, giderek korulukları ve ormanları da kapsamış, özellikle ormanlık bölgelerde yaşayan yerlilerin dinsel hayatlarında görülen birçok «orman tanrısı» nın temel düşüncesini oluşturmuştur.
Özellikle yaşlı ve büyük ağaçlar; tek ağaçlar, içlerinde kovuk bulunan ağaçlar ötekilerine bakarak daha çok dikkati çektiği için, ilkeller bu çeşit ağaçlara değişik bir gözle bakmaktadırlar. Ayrıca hurma, incir, ekmekağacı gibi kimi ağaç türleri de özellikle kutsal olarak kabul edilmektedirler.
Ağaç, Afrikalı zenci sanatçı için sıradan bir malzeme değil, tersine canlı bir varlıktır. O, ağacı keserken, yontarken ve işlerken ağacın ruhundan özür diler (Leuzinger, s. 29). Ağaçtan, büyücülükte de amulet olarak yararlanılır. Örneğin Afrika'da, Kamerun'un orman bölgesinde «amulet ağacı» denilen bir ağaç vardır; bu ağaçtan amulet yapmak için kabuk alınacağı zaman ona dua edilir ve kara bir köpek kurban edilerek kanı ağacın köküne sürülür (Dammann, s. 51). Ağaç Avustralya yer1ilerinin efsanelerinde ve ibadetlerinde de önemli bir yer almaktadır. Örneğin Ganai yerlilerinin erkekleri kutsal ağaçları sırtlarında taşırlar; yeni inisiye olmuş çocuklar da kutsal ağaçların üzerine binerek oynarlar, böylece ağacın içinde var olduğuna inanılan kutsal gücü kendilerine geçirmiş olurlar (Worms - Petri, s. 167).
Su
Taşın ve ağacın yanı sıra su da ibadette önemli bir yer almaktadır. Suyun arıtıcı niteliği, bollukla ilişkisi, taşması vb. su kültünün doğuşunda rol oynayan önemli etkenlerdir. Denizleri, gölleri, ırmakları, kaynakları, çeşmeleri ve yağmuru da içine alan su kültünde; su, kimi zaman kendisine ibadet edilen bir obje, kimi zaman da kült aracıdır. Burada sayamayacağımız kadar çok sayıdaki dinsel ve büyüsel pratiklerde, adet ve inanmalarda su önemli bir araç olarak görülmektedir.
Küçük derelerin, ırmakların, kaynakların yanı sıra, kutsal sayılan birçok da büyük nehir vardır. Nil, Fırat, Dicle, Ganj, vb. gerek efsanelerde, gerekse gerçek hayatta dinsel düşünüşün, duyuşun ve ibadetin vazgeçilmez öğeleri olarak görülmektedirler.
Sponsorlu Bağlantılar
İbadetle ilgili inanma, uygulama ve pratiklerde taşların önemli bir yeri vardır. Gerek yapıları, gerekse biçimleri bakımından ilgiyi çeken taşlar ve kayalar birtakım doğaüstü kudretlerle nitelenmiş, içlerinde tanrıların, ataların ve cinlerin eğleştiğine inanılmıştır. Taşlar ve kayalar ya kült araçları ya da doğrudan. doğruya ibadet edilen, kurban sunulan, yardım dilenilen birer kutsal obje olmuşlardır. Bunların dışında amulet, uğurluk, fetiş vb. olarak da geniş bir uygulama alanı bulmuşlardır. Megalit kültürde görülen anıttaşlar, taş masalar, taş mezarlar, ibadet yerleri olarak büyük rol oynamaktadırlar.
Göktaşları da doğurganlığın ve bolluğun birer belirtisi ve amblemi sayılmışlardır. Örneğin Buryatlarda «gökten düşmüş» belli taşların yağmur getireceğine inanılır, kuraklık zamanlarında onlara adaklar sunulur (Harva, s. 153).
Birtakım kutsal taşların doğumla ilgili adetlerde, kısır kadınlara doğurganlık gücü verdiği inancı pek yaygındır. Örneğin Güney Hindistan'da kısır kadınlar, içlerinde ataların eğleştiklerine inandıkları dolmenlere adaklar sunduktan sonra, ellerini sürerler. Kuzey Kaliforniya'daki kısır kadınlar, gebe kadınlara benzeyen kayalara dokunurlar; Güney Yeni Gine'deki Kai adasında çocuk isteyen kadınlar taşlara yağ sürerler (Eliade, 1954, s. 252). Yeni Gine'de Rossel adasında «kutsal taşlar» büyücülükte önemli roloynarlar. Yerliler in yaba dedikleri kutsal alanlarda bir taş bulunur. Taşın ve alanın temiz tutulması gerekir. Böylece bolluk, yağmur ve sağlık elde edilir. Taşın ve alanın pis bırakılması ise kuraklığı ve hastalığı getirir (Schlesier, s. 234). Taş, bitkilerin, insanların, hayvanların çoğalmasıyla ilgili ayinlerde de önemli Rol oynamaktadır. Melanezyalıların çoğalma ile ilgili ritlerinde belli taşlar kullanılmaktadır (Schlesier, s. 225226). Avustralya yerlileri döllenmede ve çocukların doğumunda içlerinde çocuk ruhlarının bulunduğuna inandıkları taşlardan hem korkar, hem de onları sayarlar. Örneğin çocuk istemeyen kadınlar, delikli taşların yanından geçerken «bana gelme, ben yaşlı kadının biriyim», ya da taşın önüne oturarak içindeki çocuk cinine «bir sürü genç kadın var, hadi onların içine gir!» derler. Kimi zaman bu çocuk cinlerinden kara dilekler için de yardım istenmektedir. Örneğin Aranda'lı (Avustralya) bir erkek «karım beni terkedip, başka bir erkekle aldattı; hemen git, içine gir, onu lohusa döşeğinde öldür!» demektedir (Worms - Petri, s. 206).
Taş, yüksek kültürlerde de önemli bir rol oynamakta, çoğu zaman ibadet yerini teşkil etmektedir. Örneğin Eski Yunanistan'daki Hermeler) Romalıların sınır taşları; İslamiyetteki «Hacer-i Esved» (Karataş); Yahudilerde Yakub'un taşı gibi. Taşlarla ilgili kült ve inançlardan bir sürü örnek vermeye yerimiz elverişli olmadığı için, bu konuya ilgi duyanlara Hikmet Tanyu'nun «Türklerde Taşla İlgili İnançlar, İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1968» adlı araştırmasını salık veririz.
Ağaç
Taş kadar olmamakla beraber, ağaç da, ilkellerin dinsel ve büyüsel hayatlarında önemli bir rol oynamaktadır. Ağacın yeşillenmesi, meyve vermesi, kuruması, ölüp dirilmenin sembolü olarak görülmüş, dinsel özlü törenlerde kült ağacı olarak kullanılmasına yol açmıştır. Ağaç, dünyanın yaratılışıyla ilgili ilkel efsanelerde çok kullanılan bir motif olarak görülür (Dünya ağacı motifi). Aynı şekilde hayat ağacı motifi de yaygındır. Efsane ve masalların dışında, hayatta da, ağaçla ilgili mistik tasarımlara yer verilmektedir. Bunun tipik örneği, yeni doğan çocuklar için dikilen ağaçlardır. Öyle ki, bu adet çocukla ağaç arasında bir yazgı birliğini sembollemekte, çocuğun başına gelenin ağacın; ya da tersinin, yani ağacın başına gelenin çocuğun da başına geleceği inancım pekiştirmektedir. Bu durum alter ego (öteki ben) inancının bitkisel alandaki bir çeşitidir.
Belli taşlarda olduğu gibi, belli ağaçlarda da mana gücünün, ataların, cin ve. perilerin eğleştiği inancı, giderek korulukları ve ormanları da kapsamış, özellikle ormanlık bölgelerde yaşayan yerlilerin dinsel hayatlarında görülen birçok «orman tanrısı» nın temel düşüncesini oluşturmuştur.
Özellikle yaşlı ve büyük ağaçlar; tek ağaçlar, içlerinde kovuk bulunan ağaçlar ötekilerine bakarak daha çok dikkati çektiği için, ilkeller bu çeşit ağaçlara değişik bir gözle bakmaktadırlar. Ayrıca hurma, incir, ekmekağacı gibi kimi ağaç türleri de özellikle kutsal olarak kabul edilmektedirler.
Ağaç, Afrikalı zenci sanatçı için sıradan bir malzeme değil, tersine canlı bir varlıktır. O, ağacı keserken, yontarken ve işlerken ağacın ruhundan özür diler (Leuzinger, s. 29). Ağaçtan, büyücülükte de amulet olarak yararlanılır. Örneğin Afrika'da, Kamerun'un orman bölgesinde «amulet ağacı» denilen bir ağaç vardır; bu ağaçtan amulet yapmak için kabuk alınacağı zaman ona dua edilir ve kara bir köpek kurban edilerek kanı ağacın köküne sürülür (Dammann, s. 51). Ağaç Avustralya yer1ilerinin efsanelerinde ve ibadetlerinde de önemli bir yer almaktadır. Örneğin Ganai yerlilerinin erkekleri kutsal ağaçları sırtlarında taşırlar; yeni inisiye olmuş çocuklar da kutsal ağaçların üzerine binerek oynarlar, böylece ağacın içinde var olduğuna inanılan kutsal gücü kendilerine geçirmiş olurlar (Worms - Petri, s. 167).
Su
Taşın ve ağacın yanı sıra su da ibadette önemli bir yer almaktadır. Suyun arıtıcı niteliği, bollukla ilişkisi, taşması vb. su kültünün doğuşunda rol oynayan önemli etkenlerdir. Denizleri, gölleri, ırmakları, kaynakları, çeşmeleri ve yağmuru da içine alan su kültünde; su, kimi zaman kendisine ibadet edilen bir obje, kimi zaman da kült aracıdır. Burada sayamayacağımız kadar çok sayıdaki dinsel ve büyüsel pratiklerde, adet ve inanmalarda su önemli bir araç olarak görülmektedir.
Küçük derelerin, ırmakların, kaynakların yanı sıra, kutsal sayılan birçok da büyük nehir vardır. Nil, Fırat, Dicle, Ganj, vb. gerek efsanelerde, gerekse gerçek hayatta dinsel düşünüşün, duyuşun ve ibadetin vazgeçilmez öğeleri olarak görülmektedirler.
Prof. Dr. Sedat Veyis Örnek
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!