Arama

Kıssadan Hisseler - Sayfa 9

Güncelleme: 10 Aralık 2018 Gösterim: 77.128 Cevap: 180
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mayıs 2006       Mesaj #81
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Allah, Azrail’e dedi ki:

Sponsorlu Bağlantılar
- Ey Nakib; bu dertli halktan kime acırsın?

Azrail:

- Herkese yüreğim yanar, lakin emri ihmal etmekten korkarım, hatta derim ki;

Allah gençlerin yerine beni feda etse!..

Allah:

- Daha çok kime acırsın, gönlün kime yanar, hangi kula daha ziyade kavrulur?

Azrail:

- Bir gün; bir gemi, koca dalgalar arasında ceviz kabuğu gibi sallanıp dururken emir aldım, gemiyi paramparça ettim.

"Hepsinin canını al, yalnız filan kadınla o çocuğun canını alma" dedin... Hepsi emrin mucibince deryayı boyladı, ecel şerbetini içtiler, kadınla küçücük çocuğu birer tahta üstünde kaldılar. Dalgalar tahtaları sürüklerken; "ananın ruhunu kabzet, çocuğu yalnız bırak" diye emrettin. Ruhunu alarak çocuğu anasından ayırdım, ama sen de bilirsin ki, bu bana o kadar acı geldi ki, çok büyük yaslar gördüm, o çocuğun acısı içimden hiç çıkmadı!.. Dedi.

Allah:

- Ben o çocuğu kendi lûtfumla yetiştirdim. Dalgaya: "Onu bir ormana at!.." Dedim. O ormanı; güller, reyhanlar, sümbüller, yenmesi hoş meyvelerle bezedim. Binlerce güzel sesli kuşlar, tatlı pınarlar, güllerden yataklar verdim. Fitneden korudum. Güneşe; ona zarar verme, yele; ona yavaş es, buluta; onun üstüne yağmur yağdırma, şimşeğe; ona o kadar şule verme, kışa; yeşillikleri tamamen tüketme, yaza; bu bahçeyi yakma diye emirler verdim.

Şeybanı Rai gibi. Hani; o da Cuma günü namaz vakti sürüsüne kurtlar saldırmasın diye sürünün çevresine bir çizgi çizerdi. Ne koyunlar o çizgiden dışarı çıkardı, ne de kurt ve hırsız o çizgiden içeri girerdi. Hûd’un okuyup üflediği daire gibi. O’ da bu çizgiyle kendine uyanları kasırgadan korumuştu!.. Onlara:

- Sekiz gün bu çizginin içinde kalın, susun ve sabredin, dışarıda kalanların uğrayacağı işkenceyi seyredin!.. Demişti. Kasırga, çizginin dışında bulunanları havaya kaldırıp, taşlara çalıyor, etini, kemiğini bir birinden ayırıyor, kimileri de havada çarpışıyor, o kahırdan gök bile tir tir titriyordu.

- Ey soğuk rüzgar: Eğer bunları kendiliğinden yapabiliyorsan, haydi, Hûd’un çizdiği çizgiden de içeri gir!.. Ey tabiata inanan:

Ya tabiattan üstün olan şu Sultan’ı gör, inananlara katıl, yahut ta bu ayetleri Kur’an’dan çıkar. Kur’an okuyanları men et okumasınlar, okutanlara yalvar, yakar, para pul ver, öğretmesinler. Âcizsin!.. Bu aczin nereden diye şaşırmışsın!.. Senin aczin, kıyamet gününden meydana gelmektedir.
Hasılı o mekan ârifler bağı gibi sam yelinden de korunmuştu, kasırgadan da..

Bir kaplan yavrulamıştı. Ona:Çocuğa süt vermesini emrettim, itaat etti. Nihayet çocuk gelişti, irileşti, büyüdü. Bir peri ile ona konuşmasını öğrettim. Yüzlerce inayetlerde bulundum, bu surette benim lûtfumu vasıtasız olarak görsün istedim.
Vasıtasız olarak nasıl besledim; anladı bildi!.. Ey Allah’ın kulu; buna karşılık şükrane olarak Nemrut oldu o,Halil’i yakmaya kalkıştı!.. Nitekim bu şehzade de padişaha şükran olarak ululandı, mevkiinin daha yükselmesini istedi: "Ben neden başkasına tabi olayım, benim de bir ülkem var, ben de yeni bir ikbale sahibim!.." Dedi. Padişahtan gördüğü lütuflar, ululandığı için gönlünde örtüldü gitti. Nemrut da bunun gibi bilgisizlik ve körlük yüzünden o lütufları ayağının altına aldı. Şimdi kafir oldu, yol kesmede, ululanmada,Tanrılık davasına kalkışmakta!.. İbrahim’i öldürmek için binlerce suçsuz çocuğu öldürttü. Vahyi
getirecek çocuk yetişti de, başkalarının kanları boynunda kaldı.

Şüphe yok ki kötü arkadaş olan nefis; yırtıcı bir kurttur. Sapıklık aleminde her kele bir külah vardır. Ey yoksul!.. Onun için köpeğin boynundan tasmayı çözme. Bu köpek terbiye edilse bile, yine de köpektir. "Ne mutlu nefsini aşağılayana!.." Hükmüne uy. Taif sahtiyanı gibi, Süheyl yıldızının etrafında dönersen farzı yerine getirmiş olursun da, o deri şerrinden kurtulursun!.. Bu suretle de sevgilinin ayağına giydiği çedik olursun!..
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
5 Mayıs 2006       Mesaj #82
arwen - avatarı
Ziyaretçi

Yaşlı Kadınlar Cennete Giremez

Ensardan yaşlı bir kadın Resulullah'a (s.a.) gelerek.
- Ya Resulullah! Bağışlanmam için bana dua et.
Sponsorlu Bağlantılar
Resulullah (s.a.) :
- Bilmiyor musun ki cennete yaşlı kadınlar giremez, buyurdu.
Bunun üzerine kadının ağlamaya başlaması üzerine Resulullah (s.a.) gülümseyerek:
- Sen o gün ihtiyar bir kadın olmayacaksın. Allah'ın "Gerçekten biz hûrileri apayrı biçimde yeni yarattık. Onları, bâkireler kıldık. . Eşlerine düşkün ve yaşıt." buyruğunu hiç okumadın mı? (Vakıa 36-37)

Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:42
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Mayıs 2006       Mesaj #83
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Bir kimse sadece hilâf-ı vâkî bir beyanda bulunuyorsa o basit bir yalan; söylediği yalana kendisi de inanıyorsa o mürekkep bir yalan, başkalarını da inandırmak için propaganda yapıyorsa o da mük'ap (katlamalı) bir yalandır.

***
Allah'la irtibatı olmayan bir kimsenin doğru-dürüst bir çizgi takip edebileceğine ihtimal verilemez.
***
Önümüze bir dağ çıkmışsa bir tünel kazmalı, derin sularla karşılaşmışsak köprüler kurmalı, tüp geçitler yapmalı, bunları yapamazsak iki kanat takmalı ama mutlaka ruhumuzun ilhamlarını boşaltacağımız insanlara ulaşmalıyız. Unutmayalım ki, koskoca bir dünya hak ve hakîkatin soluklarına muhtaç.
***
Allah (celle celâlühû) hiç kimseyi sermayesiz bırakmamış, herkesi mutlaka bir hususiyetle donatmıştır. Önemli olan, en mühim iş ne ise herkesin kendi istidat ve sermayesine göre onu yapmanın peşinde olmasıdır.
***
“Yarattım”, “yarattı” gibi laflar birer küfür lafıdır.
***
Kulluk Şâh-ı Geylânî olmaya bile bağlanmaz; sırf Allah rızası için yapılır.
***
Hekimler, “Hastalık yoktur, hasta vardır” derler ki pek yerinde bir sözdür; çünkü, her insan ayrı bir âlemdir.
***
Amele güvenmek gururdur ve öyleleri Allah'ın sevgisine mazhar olamazlar.
***
Türkçemiz için bir şey yapmak istiyorsak elden geldiğince yabancı kelimeleri kullanmamaya özen göstermeliyiz.
***
Günümüze, günümüzün şartlarına göre dirilmeyi Yüce Mevlâmız bize nasip etsin!
***
Tahrik edilmiş bir insanın dengeli davranışlarlar sergilemesine imkan yoktur.
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:42
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mayıs 2006       Mesaj #84
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
terziBir terzi, Allah dostlarından birine sorar:
- “Can gırtlağa geleceği ana kadar Allah kulunun tövbesini kabul eder.” hadisi hakkında ne buyurursunuz? Allah dostu soruya soruyla karşılık verir:
- Ne iş yapıyorsun?
- Terziyim, elbise dikiyorum.
- Terzilikte en kolay şey nedir?
- Makası tutup kumaş kesmektir.
- Kaç senedir bu işle meşgulsün?
- Otuz senedir.
- Canın gırtlağına geldiğinde kumaş kesebilir misin?
- Hayır, kesemem! - Bir müddet zahmet çekip öğrendiğin ve otuz sene kolaylıkla yaptığın bir işi o anda yapamazsan, hayatında hiç yer vermediğin tövbeyi nasıl yapacaksın? Bugün gücün yerindeyken tövbe et ki kaybedenlerden olmayasın!
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:42
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
7 Mayıs 2006       Mesaj #85
arwen - avatarı
Ziyaretçi

ALLAH'IN BERATI


Rufaî tarikatina mensup müridlerden biri bir gün kendisine çok güvenerek cezbe halindeyken söyle dua etti:
- Ya Rabbi Cehennemden azat olduguma dair bu aciz kuluna bir belge gönder.
Aradan çok geçmedi, gök yüzünden beyaz bir kâgit geldi. Alip baktilar ki, kâgitta hiçbir yazi yok. Kâgidin geldigini görerek sevinen o mürid, içinde bir yazi olmadigini görünce çok üzüldü, mükedder bir vaziyette durumu seyhine anlatmak üzere kâgidi Ahmed Rufai Hazretlerine götürdü.
Ahmet Rufaî Hazretleri kâgidi eline alip bakinca kendinden geçti ve sükür secdesine vararak:
- Ey bari Hûda, sana hamd ü senalar olsun. Bu zayif kulunun müridlerinden bir kimseye böyle bir berat göndermek serefine eristirdin, dedi.
Müridler:
- Efendim dediler. Biz orada bir yazi görmüyoruz, siz ise bu sahsin cehennemden azat oldugunu nasil anliyorsunuz? dediler.
O:
- Ey benim müridlerim ve sadik dostlarim, kudret eli siyah yazmaz, siz buradaki yaziyi göremiyorsunuz, bu kâgidin üzerindeki yazi nurdan kalemle yazilmistir, buyurdu.
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:42
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
7 Mayıs 2006       Mesaj #86
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
ak Teala buyuruyor ki:
"Ey Resûl-i Ekremim! Benim kullarım "Rabbi-miz uzakta mıdır, yakında mıdır?" diyerek sana beni sordukları zaman sen onlara cevap ver ki: Ben onlara pek yakınımdır. Bana duâ eden kulumun duasını kabul ederim. Duâ ettiğinde benden duâlarının kabulünü istesinler. Ve bana îman etsinler. Umulur ki onlar îmanları ve duâları sebebiyle doğru yola vâsıl olurlar ve irşâd olunurlar. "(Bakara Sûresi, 186)

Fahr-i Râzî, Kâzı Beyzâyi ve Hâzin'in beyânlarına göre ashâb-ı kiramdan bazı kimselerin: "Ya Re-sûlallah! Rabbimiz bize yakîn ise hafif sesle yahud gizlice duâ edelim. Eğer uzak ise yüksek sesle duâ edelim" demeleri üzerine bu âyet-i celîlenin nâzil olduğu mervîdir.

Başka bir rivâyette ise yahûdilerin: "Yâ Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-! Sen yer ile gök arasını pek uzak haber veriyorsun. Rabbimiz duâmızı nasıl işidir?" demeleri üzerine nâzil olduğu mervîdir. Bu sebeb-i nûzullere göre âyetin ma'nası şöyle olur:

"Ey Resûlüm! Benim kullarım sana benim evsâfımdan suâl edip Rabbimizin lutfu bize yakın mı? Duâmızı gizlice kendi içimizde mi yapalım? Yoksa uzakta mı? Duamızı yüksek sadâ ile yapalım? dediklerinde: "Sen onlara Benim tarafımdan cevâb ver. Ben onların gizli duâlarını işitirim. Zira Benim ilmim onlara pek yakındır. Binâenaleyh onların işlerini bilip sözlerini işiterek hallerine muttali' olduğumdan duâ eden kimsenin duâsı ihlâs üzere olursa icâbet ederim. Şu hâlde onlar benden icâbet talep etsinler. Ben de onlara icâbet ederim. Senin vâsıtan ile onları îmana davet etdiğimde derhal îman etsinler. Zîra ben onların duâlarına icabet edince onların da benim da'-vetime icabet ve emrime itaat etmeleri vâcibdir ve onlar davetime icabetle doğru yolu muhakkak bulurlar."
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
10 Mayıs 2006       Mesaj #87
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Yaptığınız iyi işlerden ve emirlerden dolayı kibir getirip öğünmeyi-
niz...
Kaçtığınız ve yapmadığınız nehiylerden de kendinize bir hisse çıkar-
mavın
mayın.
Ben kulum emrolunanı yapanm. O kadar... Bundan birşey de beklemem.
Zira ben Allah'ın kuluyum.

Domuz eti yemedin diye sana mükâfat mı verilecek...
Şarap içmedin diye yine mükâfat mı verileceğini sanıyorsun...
Hak'kın tayin ettiği nzgın mı kesilecek...
Bunların hepsine cevap hakiki kul için (HAYIR) dır...
Temiz ol. Haram yeme. Resul'e ve Allah'a sarıl. Doğru ol. Yalan söyleme
emirleri için de sana mükâfat mı verilecek...
Cevap : HAYIR...
İçki nasıl karaciğeri bozarsa, bunlar senin iyiliğin içindir.
Bunları devam ettirmek için emirlere sarıl, nehiylerden kaç demektir.
Mucazat ve mükâfat için bunlara sarılma. Veya kaçma...
Yağmur yağmazsa nebatat kurur mahsul alamazsın.
Bunlar kâinat nizamına inkıyad içindir. O zaman mutlu olursun.
Mutluluk, Allah yanında makbul olabilmek mazhariyetine kavuşmaktır.
Parada. Malda, lyilikde. ibadetlerde kendine makam arama... Kibre girersin ki bu şirkdir. Allah'ın senin yanındaki kıymetini makamını çoğaltmaya çalış.
Allah, kelâmında (Feskiruni eskirküm). Beni anınız ben de sizi ananm.
Burada teker teker her kula hitap vardır. Anarsanız ben de ananm.
Bundan insana serbestiyyet verildiği manası çıkar.
Allah'ın kapısı kilitli değildir. Yani (sizi ananm) var ya., o zaman içeri
girebilirsiniz demek...
Bu kapıdan içeri girebilmek için Resule uymak lâzımdır. Nebiye değil.
Resule uymak lâzımdır dedik...

Resule uymak lâzımdır dedik... Bu ne demektir...
Resullök: Ademiyet tarafıdır ki bu (Kur'an) dır. Ve bunu tebliğ kendisine verildiği demektir.
Nebilik : insaniyet tarafıdır ki bu (Sünneti Resul, siyreti Resuldür)
Cesedi mübarekleri arzdan çekildikten sonra nebilik bitmiştir. Resullük devam eder. Ahiretteki şefaati resul bu lâfın en büyük delilidir. Bu lâflar, derenin içine girer balık tutmak için suyun içinde olduğu halde yüzünü yıkamaz. Bu gibilere hitap değildir...
Garip birşeyden bahsedeceğim. Düşün anla... Bilir misin,
1 -Kırlangıçlar, leylekler, kartalların aile hayatları vardır..Bunlar hemcinsleri başka kırlangıç, leylek, kartalla temas etmezler. Giderler, tekrar gelir yuvalarını bulurlar. Ağaçta yuva yapmazlar.
Damlarda, bina yanlarında... Kartallar da yalçın kayalarda... Neden?
2 -Kuşların hepsi ağaçlarda yuva yaparlar. Uçarnayan kanatlılar da yuva yapmazlar.
Memeliler de öyledir, insanlar müstesna... . Denk hayvanatı yuva yapmazlar. Erkeği dişisi birbirini bilmezler...
Karıncaların yuvalan vardır.
örümceğin yuvası vardır.
Yılanın yuvası vardır.
Anların da...
Bütün bu anlatılanların içinde kulun, hayvanatın, nebatatın Hak'ka teslimiyeti vardır. Ondan ayrılamazlar. Yalnız insanlar yolunu hakiki insanlığını bilmediklerinden sapıtırlar.
Şimdi olan vakadan bahsedeceğim.
Dinleyin,
Anadolu'nun bir köyünde eskicilik yapan zayıf, çelimsiz, sessiz ayakkabı
tamircisi Hasan Usta varmış. Gözlüğünün bir sapı kırık olduğu için oraya
bir ip bağlayarak kulağına takarmış.

Köylüler tarafından; kendisinin köy camisine gelmediğini gördükleri için
Hasan ustaya hor bakılır mis.
Günün birinde kaza müftüsü köye misafir gelmiş. O gün de Hasan usta
evinde vefat etmiş. Karısı iri yarı Emine hatun muhtara, imama haber
vermiş. Hasan ustanın öldüğünü...
imam, muhtar, köylüler ve müftü köy kahvesinde oturdukları bir zaman,
ilk defa imam:
- "Emine hatun, onu ne yıkarım ne de namazını kılarım" dediğinde cemaat de bu sözü tasdik etmiş. Müftü sormuş,
- Neden böyle yapıyorsunuz... imam, muhtar ve cemaat
- Senelerdir Hasan usta bir defa camiye gelmemiştir, demişler... Müftü, sizin bileceğiniz iş demiş,
Hasan ustanın ölüsü üç gön evde kalmış. Emine hatun çaresiz Hasan ustayı soyup bir çuvala koymuş, sırtlamış eline bir de kürek almış. Çıkmış köyden... Ormanın kıyısında ******* diye düşünmüş. Giderken köyün yanından geçen yolun öte tarafında küçük bir kulübede yaşayan çoban Osman Emine hatunu görmüş. Nedir bu diye sormuş... Emine hatun köylünün yaptığını anlatmış. Çoban, Osman ver Emine hatun, bu kadın işi değil ben ******* Hasan ustayı... Sırtlamış çuvalı almış küreği eline. Bir çukur açmış çuvalla birlikte Hasan ustanın cesedini koymuş çukura, üstünü toprakla Örtmüş. Ve gelmiş, al Emine hatun küreği... Hepimiz öleceğiz. Hak'kın emri bu ya...
Ertesi günü sabah namazına cemaat toplanmış müftü de orada... imam namazı kıldırmış. Camiden çıkacakları sırada müftü ayağa kalkmış,
- Cemaat biraz durun, ben bu gece Hasan ustayı Resulü Ekrem'in önünde diz çökmüş Resul'ün onunla konuştuğunu gördüm, ve sarsıldım. Yıkayıp namazını kılmadığınız bu işte bir hata olsa gerek dediği sırada, imam ve cemaat irkilerek müftü efendi hepimiz aynı rüyayı gördük demişler. Hepsi birden kalkıp Emine hatunun evine gitmişler. Hasan ustanın cenazesini ne yaptığını sormuşlar...
- Ben gömecektim, çoban Osman bu kadın işi değildir diye aldı götürdü gömdü şu ormanın yamacına dedi... Emine hatun göz yaşlarıyla,
- Müftü efendi Hasan kırk senedir koçanıdır. Namazını daima evde kılardı. Niçin camiye gitmediğini bilemiyorum dedi...
Cemaat hep birlikte Çoban Osman'ın kulübesine gittiler. Çoban Osman da yoldan geçen bir zavallıya toprak kabın içinde süt ekmek koymuş onunla yiyiyordu. Çoban Osman ayağa fırladı. Hayrola imam efendi dedi.
- Hasan ustayı sen mi gömdün? '
- Evet imam efendi
- Nereye?
- Şu ormanın yamacına... - Yıkadın mı? ' -Ben bu işi bilmem. Çuvalla beraber, çukur açtım oraya koydum.
Toprakla örttüm üstünü... Müftü efendi söze karıştı:
- Osman ağa, üstüne birşey okudun mu?
- Müftü efendi, ben birşey bilmem ki okuyum...
- Ne söyledin?
- Müftü efendi, yalnız gömdüm. Işte okadar...
Müftü, imam, cemaat zorladılar çoban Osman'ı... Muhakkak birşey
okudun söyledin dediler...
- Hayır efendim birşey bilmem kî söyleyim...
Tekrar tehdit edecek surette zorladılar çoban Osman'ı... Gözleri doldu
çoban Osman'ın...
- Ha şunu söyledim efendim dua değil bu amma, Ya Rabbi bu benim küçücek kulübeme yolda kalanlar uğrar. Onlara süt veririm. Varsa yumurta ekmek veririm. Bir gece de misafir ederim. Ertesi günü uğurlarım onları, hiç birşey beklemeden. Zaten onlar Tanrı misafiridir. Senin misafirine ben böyle yapıyorum. Bu da sana misafir geldi. Ne yaparsan yap dedim d öndüm...Hepsi bu kadar.
Düşün tekrar düşün ne demek İstediğimizi anlarsan ne mutlu size... Dua edin bize...


12.VII.1982

MÜNİR DERMAN
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
10 Mayıs 2006       Mesaj #88
arwen - avatarı
Ziyaretçi

YIKILAMAYAN TÜRBE


Nevşehir - Göreme yolu üzerinde bir türbe vardı.Hasan Baba Türbesi. Nevşehir Belediyesi, şehrin çıkışındaki yolu genişletme gayesiyle, bazı tadilâtlar yaptı. Bu arada yolun genişletilmesi ve gidiş - gelişli bir yolun yapılmasına da karar verilmişti. Yol yapımı türbenin bulunduğu yeri de' içine alıyor ve türbenin yıkılması icab ediyordu. Fakat bir gün Belediye Başkanına bir şikâyet geldi.

Bazı işçiler ellerinde kazma olduğu halde türbeyi yıkmak istiyorlar, fakat yıkamıyorlardı.

Bu hâdise üzerine halk ve belediye başkanı türbenin bulunduğu mevkie geldiler ve elleriyle türbeyi yıkmak istediler. Fakat Allah Teâlâ, onun yıkılmasına müsaade etmediği takdirde nasıl yıkacaklardı. Türbeyi yıkmak için kazmayı alıp da elini kaldıran işçilerin elleri, halkın bakışları arasında havadan inmiyor ve adam yıkmaktan vazgeçip geri çekildiği zaman ise, hiçbir şey yokmuş gibi eski haline avdet ediyordu.

Bu durum karşısında, Belediye türbeyi yıkmaktan vazgeçti ve gidiş - gelişli yol türbenin sağından ve solundan erilerek türbe iki yolun ortasında kaldı.

Halkın, tevekkülü, çalışkanlığı ve üstün ahlâkı ile çok sevdiği ve hürmet gösterdiği bir velî idi. Sohbetleri ve güzel ahlâkı ile insanlara çok faydalı olmuştur. Gariplerin, yetimlerin ve hastaların yardımına koşar, onlara her yönden destek olurdu.

Hasan Baba, bir gün dostlarından birisi vefât etmek üzere iken başında bulunup ona duâ etmişti. Hasta son anlarını yaşadığı sırada armut istemişti. Mevsim kıştı. Dışarda şiddetli tipi vardı. O mevsimde armut bulmak mümkün değildi. Hastanın başında bulunan yakınları ne yapacaklarını şaşırarak, Hasan Baba'nın yüzüne bakıp;

-Bize yardımcı ol, ne yapalım, hastanın bu arzusunu yerine getiremeyeceğiz." dediler.

Hasan Baba çâresiz kalan ve çok üzülen bu insanlara;

- Üzülmeyiniz, buluruz. Allahü teâlâ bir imkân ihsân eder. Biraz bekleyin, diyerek dışarı çıktı.

Kısa bir müddet sonra elinde küçük bir armut dalı ile içeri girdi. Armut dalı üzerinde yemyeşil tâze yapraklar ve olgunlaşmış sapsarı armutlar vardı. Sanki yaz mevsiminde dalından kırılmış gibi idi. Hastanın başında bulunanlar bu hâli görünce, bu işin Hasan Baba'nın bir kerâmeti olduğunu anladılar. Ona olan derin muhabbetleri ve gösterdiği yakın alâka hepsini ağlattı. Armutları verip, hastanın gönlünü hoş ettiler. Hasta kısa bir süre sonra vefât etti.
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:43
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
11 Mayıs 2006       Mesaj #89
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Da Vinci Şifresi kitabından uyarlanan ve aynı ismi taşıyan film Türkiye'de gösterime girmeyi beklerken, ünlü eserde ile Kuran dan ayetler olduğu görüldü...

Dan Brown'un histeri derecesinde çok satan Da Vinci Şifresi adlı kitabından uyarlanan ve aynı ismi taşıyan film 19 Mayıs'ta gösterime giriyor.

Yönetmenliğini Ron Howard'ın yaptığı filmde Tom Hanks, Jean Reno ve Audrey Tautou gibi ünlü aktörler rol alıyor.

Milyonlarca izleyici, Da Vinci Şifrelerinin Beyaz Perde'ye nasıl yansıyacağını merak ediyor. Hal böyle olunca, Da Vinci Şifresi Filminin de hasılat rekorları kıracağı apaçık ortadı.

Kitabın isminde de hayat bulan Şifreler konusuna gelince. Dünya hala varsayılan bu şifrelerin peşinde. Türkiye de kıyısından köşesinden bu tartışmalara bulaştı bile.

Piyasaya çıkan Da Vinci'nin Not Defteri adlı kitap, söz konusu şifrelerin gün yüzüne çıkarılmasını hedefliyor.

Kitap, Ünlü İtalyan Ressam Leonardo Da Vinci'nin yaklaşık 13 bin sayfadan oluşan notlarından bazılarına yer veriyor.

Ancak Da Vinci'nin notlarında çok ilginç bir ayrıntı var.

O ayrıntı da Da Vinci'nin Kuran'ı Kerim'i okumuş olması.

Ünlü Ressam, Doğu Ermenistan'da yaşanan büyük bir deprem üzerine, Kuran'ı Kerim'deki zelzele suresini kaleme alıyor.

Söz konusu not Peygamber nasıl da gösterdi! diye başlıyor.

Sonra da devam ediyor.

"Yer, kendine özgü bir sarsıntıyla sarsıldığı, toprak, ağırlıklarını dışarı çıkardığı, insan, "Ne oluyor buna!" dediği zaman....O gün yeryüzü kendindeki tüm sırları anlatır. Çünkü Rabbin ona emretmiştir. O gün insanlar, yapıp ettikleri kendilerine gösterilmek üzere, topluluklar halinde kalkıp gelirler. kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa onu görür. kim zerre kadar bir kötülük yapmışsa onu görür"
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:43
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
11 Mayıs 2006       Mesaj #90
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi

Ahsen-ül Kasas


Başlıkta okuduğumuz terkip, 'Kıssaların en güzeli' demektir. Bu tâbir, Kur'ân-ı Kerim'de, Hz. Yûsuf aleyhisselâmın kıssası için kullanılmıştır. Bu kıssayı, ya bir tefsirden, veya onunla alâkalı bir kitaptan okumanızı tavsiye ederiz.
Bildiğimiz sebeplerle Kenan diyarından Mısır'a getirilen Hz. Yûsuf, Yâkup aleyhisselâmın oğludur. Dedesi Hz. İshak, büyük dedesi de Hz. İbrâhim'dir. Hepsi de şirke karşı tevhîdi, küfre karşı îmânı tebliğ etmiş, Allâh'ın nûrunu kalplere nakşetmek için mücâdele etmişlerdir.
Böylesine muazzez, mukaddes ve müberrâ bir nesilden gelen Hz. Yûsuf, aristokrat bir hayat içinde yüzen Mısır saraylarında; hayâ, edep ve terbiye âbidesi olarak insanlara örnek olmuş, aslâ gayr-i meşrû tekliflere iltifat etmemişti. Hatta ahlâksızca yapılan îmâ ve baskılara karşı Cenâb-ı Hakka, bunlardan kurtarması için yalvarıp, 'Zindan, bunların beni dâvet ettiği şeyden iyidir Rabbim, dedi.' (S. Yûsuf, 33)
Sonra, Aziz ve arkadaşları, Hz. Yûsuf (a.s.)'un mâsûmiyetini isbat eden bütün o kat'î delilleri görmelerine rağmen, halkın dedi-kodusunu kesmek için onu zindana attılar. Hatta onunla beraber, biri hükümdârın sâkîsi, diğeri de ekmekçisi olmak üzere iki delikanlı daha hapse atıldı. Onlar, hükamdarı zehirlemeye teşebbüs etmek suçuyla itham olunuyorlardı.
Bunlardan biri,
' Ben rüyamda kendimi şarap için üzüm sıkıyor gördüm, dedi.
Öbürü ise;
' Ben de rüyamda kendimi başımda ekmek götürüyor, kuşlar da gagalayıp yiyor gördüm, dedi. Bize bunların tâbirini haber ver; çünkü biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz, dediler.
Dahhak rahımehullah hazretlerine;
' Yûsuf aleyhisselâmın iyiliği ne idi? diye sorulduğunda, şöyle cevap verdi:
' O, dâima iyiliği tercih eder, bütün hâl ve hareketlerinde güzel ahlâkını gösterirdi: Zindandaki hastaları ziyaret eder, mahzunlara dost ve arkadaş olup onları tesellî eder, yeri dar olanlara genişlik sağlar, muhtaç olanlara yardım toplayıp verirdi. (Devamı yarın)
Yûsuf aleyhisselâm delikanlılara dedi ki:
' Size rüyanızda rızık olarak yiyecek bir şey gelecek oldu mu, ben muhakkak onun ne olduğunu, daha size gelmezden evvel rüyanızı tâbir eder, haber veririm.
Dikkat edilirse, Yûsuf aleyhisselâm onları, kendisine sorulanlara cevap vermezden evvel, tevhîde dâvet ve doğru yola irşad etmek istiyor. Bu dâvet ve tâbirinde doğruluğuna delâlet etmek üzere de, gaybden haber verme mûcizesini anlatıyor. Zira bütün peygamberlerin, peygamber olduklarını isbat için mûcize göstermeleri gerekir.
Yûsuf aleyhisselâm konuşmasına devam ederek şöyle diyor:
' Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Çünkü ben, Allâh'a inanmayan, âhireti de inkâr eden bir kavmin dînini terk ettim. Atalarım İbrâhim, İshak ve Yâkub'un dînine uydum. Allâh'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bizim için doğru olmaz. Bu tevhid, bize ve bütün insanlara Allâh'ın bir lûtfudur; fakat, insanların çoğu buna mukabil şükretmezler.
Ey Benim zindan arkadaşlarım, düşünün bir kere; darma dağınık birçok rabler mi iyi, yoksa her şeyi hükmü altında tutan ve kahredici olan bir tek Allah mı?
Sizin onu bırakıp taptıklarınız, kendinizin ve atalarınızın takmış oldukları kuru, mânâsız ve boş isimlerden başkası değildir. Allah, onların gerçekliği hakkında hiçbir delil indirmemiş, onlara hiçbir güç vermemiştir. Hüküm, yalnız Allâh'ındır. O, yalnız kendisine ibâdet etmenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Ey zindan arkadaşlarım, rüyalarınıza gelince; biriniz efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılıp tepesinden kuşlar yiyecektir. İşte hakkında fetvâ istemekte olduğunuz mes'ele, böylece olup bitmiştir.
Bundan sonra Yûsuf aleyhisselâm, bu iki delikanlıdan, kurtulacağını bildiği kimseye yani sâkîye dedi ki:
' Beni efendinin yanında an, benden bahset.
Fakat şeytan, efendisine onu anlatmayı unutturdu. Bu yüzden Yûsuf aleyhisselâm, daha nice yıllar zindanda kaldı. (S. Yûsuf, 35-42)
Yani Hz. Yûsuf, Allah'tan başkasından yardım istediği için, beş yıllık mahpusluktan sonra, yedi yıl daha hapiste kaldı. Zira böyle bir istek ümmetten herhangi bir fert için gayet normal olmakla birlikte, bir peygamber için münasip değildi.
Onun zindanda kaldığı 12 sene âyet-i kerimedeki 'üzkürnî ınde rabbik' kavl-i keriminin harflerinin miktarına müsâvidir. Bu 12 adedinde daha başka acâib sırlar da vardır:
Burçlar, aylar on ikidir. 'Lâ ilâhe illallah' ve 'Muhammedün Resûlüllah'ın asılları da on ikişer harftir.
Kezâ Yâkup aleyhisselâmın oğulları da 12 idi. (Rûhu'l-Beyan)
Yûsuf aleyhisselâm, Mısır'ın iktisadî bakımdan en kritik bir devresinde yani yedi sene süren kıtlık yıllarında hazînenin başına geçmiş ve önceden aldığı tedbirlerle ülkeyi bir bâdireden kurtarmıştır.
Hz. Yûsuf, bu güzel hizmeti yapmayı, bizzat kendisi tercih etmiştir. İlk bakışta, peygamberlik makamında bulunan bir zâtın Mısır Hükümdârı'nın emrinde (bugünkü tâbirle) Mâliye Bakanlığı yapması garip karşılanabilir; fakat, insanlığa iktisadî yönden bir hizmet verirken, kazandığı sevgi-saygı ve hüsn-i zanla en müessir bir şekilde İslâm'ı tebliğ, telkin ve tâlim etmesi, kısacası o milleti maddî-mânevî tehlikelerden beraberce kurtarması, ibret ve ders alınacak bir husustur.
Onun içindir ki, Kur'ân-ı Hakîm'de Yûsuf aleyhisselâmın kıssasına, kıssaların en güzeli mânâsında, 'Ahsenü'l-Kasas' tâbir edilmiştir.
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:43

Benzer Konular

17 Ekim 2018 / AreX Kahve Molası
6 Nisan 2009 / nılufer Soru-Cevap