Arama

İslam'da Kürtajın Yeri

Güncelleme: 17 Kasım 2009 Gösterim: 10.986 Cevap: 1
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
4 Aralık 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
KÜRTAJ
Kürtaj, Batı Dünyasındaki toplumların problemlerinden biridir. Kürtaj, bu toplumlardaki yozlaşmanın bir sonucu haline gelmiştir ve sayısız zina, cinsi sapıklık ve evlilik dışı ilişkiler sonucu gayri meşru doğumlar giderek artmaktadır. Bu gayri meşru doğumlar, batılı kaynaklarda yeralan istatistiklere göre, toplam doğumların %45’ine ulaşmıştır. Bu oran, yerine ve zamanına göre, bazı ülkelerde %70’e kadar çıkmaktadır.
Sponsorlu Bağlantılar
Gayri meşru doğumlar; Batılı toplumlarda varolan, Dini hayattan ayıran kapitalist akidenin liderlik ettiği ferdi hürriyet gibi özgürlüklerin benimsenmesinden çıkan serbest bırakılmış cinsel kudurganlıkla sonuçlanmıştır. Bu özgürlük insanlara; kanunlarla korunan ve olağan hale gelen evlilik dışı ilişkiler, zina, cinsi sapıklıklar ve dilediğini özgürce yapabilme gibi tüm mutluluk(!) çeşitleriyle zevklenme serbestiyeti vermektedir. Bu özgürlüğün bir sonucu olarak, Batılı toplumlar hayvanlar yığını haline gelmiş ve insanların karşı cinse ilgi içgüdüsünü alabildiğince, her türlü yoldan doyurmaları sağlanmıştır.
Toplam doğumların yarısı gibi korkunç bir boyuta ulaşan bu gayri meşru doğumlar, batılı ülkeleri bu konu ile ilgili yeni yasalar çıkarmaya itti. Bu yasalarla kadınlara, herhangi bir gayri meşru yoldan edindikleri çocukları aldırmalarına izin verilmiştir. Bu böyledir. Çünkü Batılı toplumlarda gayri meşru doğan çocuklarına bakmak zorunda olan kadınlar giderek artmaktadır.
Liderliğini Amerika’nın yaptığı Batılı kafir ülkeler, kendi kültürlerini bize pazarlamalarının bir parçası olarak, kürtajın serbest bırakılması için çalışıyorlar. Bununla, Müslümanlar üzerinde bir baskı unsuru oluşturmak, İslam Dünyasını oluşturan toplumlardaki İslami değerleri, ahlakı ve İslam kültürünü kaldırmak istiyorlar.
İşte Batılı toplumların durumu budur!
Müslüman toplumlara gelince; burada kürtaj yaygın değildir. Çünkü zina, cinsi sapıklıklar ve evlilik dışı ilişkiler yaygın değildir. Kürtaj yapıldığında ise, çoğunlukla annenin hayatı korunmak istenir. Bazı durumlarda annenin çocuğunu doğurması annenin ölümüyle sonuçlanabilmektedir. İşte bu engellenmek istenir.
Kürtaj konusundaki hakikate ve şer’i hükme gelince;
Kürtajın sözlük anlamı: Ceninin anne rahminden alınmasıdır.
Deve kürtaj edildi veya devenin yavrusu düştü denildiğinde; anlatılmak istenen şey, devenin rahminde bulunan ceninin gelişimini tamamlamadan önce, annesinin rahminden çıktığıdır. Müslüman Fakihlerin tamamı kürtajı; hamilelik süreci tamamlanmadan önce ceninin anne rahminden ayrılması şeklinde tarif etmişlerdir. Ceninin anne rahminden ayrılması ile aynı anlama gelen diğer terimler ise şunlardır: imlas, iskat, ilka ve ihrac
Ceninin bu ayrılışı, değişik şekillerde meydana gelebilir. Bunlar, annenin özel bir ilaç alması, özel bir elektrik yükünün rahime iletilmesi, ağır fiziksel bir hareket (ağır yük kaldırma) veya doktor tarafından yapılan tıbbi bir operasyon yoluyla olabilir. Bu aynı zamanda şiddetli bir darbe (tekme, bir cisimle vurma vs.) sonucu da olabilir. Diğer taraftan, bu annenin veya dışarıdan birinin etkisi olmaksızın kendiliğinden de gerçekleşebilir.
Kürtaj (ceninin anne rahminden ayrılması), cenine Ruh verildikten önce veya sonra olabilir. Eğer kürtaj cenine Ruh verildikten sonra yapılırsa, tüm fakihlerin ittifakıyla kesin olarak Haramdır. İster annenin veya babanın etkisiyle veya doktor müdahalesiyle olsun, isterse dışarıdan birisinin saldırısı veya darbesiyle olsun farketmez. Bu böyledir. Çünkü bu, Şeri’at tarafından korunan hayat sahibi olan cana yapılmış bir saldırıdır. Bu bir cinayettir ki diyet ödemeyi gerektirir. Diyet miktarı ise, ğurre olarak ifade edilen erkek veya kadın bir kölenin verilmesidir. Bu miktar gelişimini tamamlamış olarak doğan bir insan için gerekli olan diyet miktarının onda biridir (1/10 dur).
Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurdu:
Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velîsine (hakkını alması için) yetki verdik. Ancak bu velî de kısasta ileri gitmesin. Zaten (kendisine bu yetki verilmekle) o, alacağını almıştır. [İsra 33]
İmam Buhari ve Muslim Ebu Hureyre(r.a.)’den şöyle rivayet ettiler: Allah’ın Rasulü(s.a.v.), kürtaj yapan (çocuğunu düşüren) Beni Lehyan kabilesinden bir kadının, ğurre (erkek veya kadın bir köle verme şeklindeki cezayı) ödemesine hükmetti.
Ğurre, cenin bir insan olarak tarif edilebilecek duruma geldiğinde yani eli, ayağı, tırnağı veya gözü oluşmaya başladığında ödenir. Buna binaen, Cenine Ruh verildikten yapılan kürtaj, ihtilafsız tüm fakihlere göre haramdır. Cenine Ruh verilmeden önce yapılan kürtaj konusunda ise, fakihler farklı görüşlere sahiptir. Fakihlerin bazıları buna izin vardır derken, diğerleri ise, hamilelik evresine bağlı olarak haramdır demişlerdir. Bizim görüşümüz ise şudur: eğer kürtaj, hamileliğin 40 veya 42. inci gününde yani cenin şekillenmeye başladığında yapılırsa, Haramdır. Bu hüküm, Ruh verildikten sonraki hüküm ile benzer bir hükümdür.
Sonuç olarak; bu durumda, tamamlanmış olarak doğan bir insan için gerekli olan diyetin onda birinin diyet olarak ödenmesi gerekir. Bu böyledir. Çünkü cenin şekillenmeye ve el, ayak, tırnak veya göz gibi bir organı yetişmeye başladığında, artık kesin olarak varolur ve tamamlanmış bir canlı olarak doğma yoluna girer. Bu durumda, az önce ifade edilen hadisin hükmü tatbik edilir.
İmam Buhari ve Muslim Ebu Hureyre(r.a.)’den şöyle rivayet ettiler: Allah’ın Rasulü(s.a.v.), kürtaj yapan (çocuğunu düşüren) Beni Lehyan kabilesinden bir kadının, ğurre (erkek veya kadın bir köle verme şeklindeki cezayı) ödemesine hükmetti.
İmam Muslim aynı zamanda, İbn Mesud(r.a.)’den rivayet etti. O(r.a.) dedi ki; Allah Rasulü(s.a.v.)’in şöyle dediğini duydum: Nutfe (anne ve babanın hücrelerinin karışımı) üzerinden 42 gece geçtiğinde Allah ona (nutfeye) bir melek gönderir. O, nutfenin kulağını, gözünü, tenini, etini ve kemiklerini yaratır. Sonra melek der ki; Ey Allahım! Erkek mi kız mı? Sonra sırayla devam eder (nutfe gelişimini sürdürür).
Bir diğer rivayette 40 Gece yerine 42 Gece denilmiştir. Hadis, ceninin şekillenmesinin ve organlarının oluşumunun 40 veya 42 geceden sonra gerçekleştiğine işaret etmektedir. Diğer taraftan, bu cenine yapılan saldırı, Şeri’at tarafından korunan ve kıymet verilen insan hayatına yapılmış bir saldırıdır. Bu ise, ve’d (çocuğu diri diri gömmek) olacaktır. Allah bunu Haram kılmıştır.
Allahu Teala şöyle buyurdu:
Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda.. [Tekvir 8-9]
Bununla birlikte, anne, baba veya doktor tarafından, tamamlanmadan hamilelik sürecine son vermek de yasaklanmıştır, haramdır. Buna benzer bir hareketi yapan kimse günahkar olur. Çünkü bu bir cinayettir ve sahih rivayet ile gelen hadisler gereği, tamamlanmış bir insan için gereken diyetin onda biri olan ğurre ödemeyi (erkek veya kadın köle vermeyi) gerektirir.
Gebeliğin 40.ıncı gününden önce yapılan kürtaja gelince; buna İslam’da izin verilmiştir ve bunu yapan kimseye herhangi bir ceza veya diyet yoktur. Bunun nedeni; alınan veya düşürülen şeyin bir cenin haline gelmemiş olmasıdır. Çünkü o halen nutfedir. Ceninin alınması / kürtaj edilmesi ile ilgili hadis ise, burada kullanılamaz.
Bir cenin haline gelmeden önce alınan nutfe, hamileliği önlemek için yapılan azl gibidir. Azl, hanımının hamile kalmasını istemeyen koca tarafından yapılır. Azl, erkeğin spermlerini kadının vajinasının dışına boşaltmasıdır ve bu spermlerin kullanılmaması ve böylece ölmesiyle sonuçlanacaktır. Aynı zamanda kadının yumurtasından da istifade edilmemiş ve boşa gitmiş olacaktır. Sonuç olarak, erkeğin spermi kadının yumurtası ile biraraya gelmez ve böylece hamilelik engellenmiş olur. Rasulullah(s.a.v.) buna izin vermiştir. Kölesiyle cinsel temasa girdiği halde onun hamile kalmasını istemeyen bir adama Allah Rasulü(s.a.v.) şöyle demiştir: Eğer istersen, azl yap!
Cabir İbn Abdullah(r.a.) şöyle rivayet etti: Bir adam Allah Rasulü(s.a.v.)’e geldi ve dedi ki: Benim, hizmetimizi yapan ve hurma ağaçlarında bize yardım eden bir cariyem var ve ben onunla cinsel ilişkiye giriyorum ve ben onun hamile kalmasından nefret ediyorum. Bunun üzerine Peygamber(s.a.v.) şöyle dedi: Eğer istersen azl yapabilirsin! O senin istediğin yola girecektir.
Cumade tarafından rivayet edilen bir hadiste, Rasulullah(s.a.v.), azl’i gizli ve’d olarak nitelendirdi.
İmam Muslim ve İmam Ahmed Cumade el-Asadiyye’den, Vehb’in kızı, şöyle rivayet ettiler: Ben, diğer insanlarla birlikte, Allah Rasulü(s.a.v.) ile beraberdim ve O’na azl hakkında sordular. O(s.a.v.) dedi ki: O gizli ve’d’dir; ona kendisini kimin diri diri gömdüğü sorulacaktır.
Lisan el-Arab kitabında şöyle denir: Hadiste, bunu -kızları diri diri gömerek öldürmeyi- haram kılmıştır.
Azl hadisinde Peygamber(s.a.v.) o gizli ve’d’dir derken, bir diğer hadiste bu küçük ve’d’dir demektedir. O(s.a.v.) azl’i ve’d’e benzetti ama gizli dedi. Çünkü azl yapan kimse bir çocuk edinmekten kaçınmayı önceden (zihninde) tasarlamıştır. Yani O(s.a.v.) yaşayan (tastamam olarak doğan) kızların gömülmesi Büyük Ve’d olduğundan; azl’i Küçük Ve’d olarak tanımlamıştır.
Bunun yanında, Sahabeler(r.anhum) Rasulullah(s.a.v.) döneminde hamileliği engellemek için azl yapıyorlardı. Rasulullah(s.a.v.) bunu biliyordu ve bunu (azl yapmayı) yasaklamadı.
Cabir İbn Abdullah(r.a.)‘den şöyle rivayet edildi: Biz Rasulullah(s.a.v.) zamanında ve Kur’an inzal edilirken azl yapardık.
İmam Muslim’in bir diğer rivayeti ise, şöyledir: Biz Rasulullah(s.a.v.) zamanında azl yapardık. O bunu bildiği halde bize bunu yapmayı yasaklamadı.

- Ceninin Kürtajına Ne Zaman İzin Verilir ?
Şekillenmenin erken evrelerinde veya Ruh verildikten sonra eğer uzman bir doktor cenin anne rahminden alınmadığı takdirde anne ve bebeğin ölümüne yolaçacağı kararına varırsa, bu durumlarda kürtaj yapmaya izin verilmiştir. Bu durumda; ceninin alınmasına izin verilir ve böylece annenin hayatı korunur. İslam, hayatı koruyan veya hayatta kalmayı sağlayan şeyleri yapmaya davet eder. Bu kürtaj bir tedavi olarak kabul edilir ve Allah Rasulü -SAV- insanlara tedavi yollarını ve şifa bulmayı emretmiştir.
İmlas: İmlas, hamile bir kadına herhangi bir saldırı yaparak veya darbe vurarak çocuğun düşürülmesidir. Bu bir cinayettir ve günahtır. Ğurre, erkek veya kadın bir köle, ödemeyi gerektirir. Bu miktar, tamamlanmış olarak doğan birisi için gereken diyetin onda biridir.
İmam Buhari ve Muslim’in Sahih’lerindeki bir rivayette, Ömer ibn el-Hattab(r.a.), -Hilafeti Döneminde- karnına vurulması sonucu çocuğu düşürülen bir kadının durumu (imlas) hakkında Sahabeler(r.anhum)’e danıştı. El-Muğire ibn Şu’be(r.a.) şöyle dedi: Allah Rasulü(s.a.v.) bu durumda, ğurre ödemeyi, erkek veya kadın bir köle verilmesini emretmişti. Muhammed ibn Mesleme onun rivayetini destekledi (doğrudur dedi).
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Kasım 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kürtaj


Sponsorlu Bağlantılar

Kürtaj, ana rahmindeki "cenin"* in herhangi bir dış etkiyle düşmesi. Bu, kasıtlı olarak ilaç kullanma vb. ile olabileceği gibi, korku, yüksek bir yerden düşme, döğülme, hastalık... ile de olur.

Tıpta kullanılan "kürtaj" terimi ana rahminin içini kazıyarak oniki haftaya kadar olan gebeliklerin sona erdirilmesi anlamına gelmektedir.

Kürtaj, istenmeyen gebeliği sona erdirmek için kullanılan bir metoddur; İslâm dışı yaşama biçimini benimsemiş toplumların bir ürünüdür. Onlara göre kürtajın iki temel sebebi vardır:

1- Gayr-i meşrû gebelikler, 2- Çocuğun beslenmesi, eğitimi gibi ebeveyni sıkıntıya düşüreceği sanılan hususlar.

1- İslâm'ı yaşama biçimi olarak benimsemiş bir toplumda zina ve zinaya ***üren bütün ilişkiler haramdır. Gençlerin zamanı gelince evlendirilmesi, onlara maddî imkân sağlanması toplumun görevi olduğu için, zina ve fuhuş olmaz. Gayrîmeşru ilişki sonucu meydana gelen gebelikte çocuğun organları teşekkül ettikten sonra aldırılması haram olur. Çünkü çocuk günahsızdır. İslâm'a göre bu durumda çocuk aldırmak çözüm değildir. Çözüm, zina edenlerin cezasını çekerek tövbe etmeleridir.

2- Geleceğe ait düşünceler, vehim ve asılsız endişeden başka bir şey değildir. Hiç kimse gelecekte ne olacağını bilemez. "Şu kadar yıl sonra ülke kaynaklarının nüfusu beslemeye yetmeyeceği" şeklindeki faraziyelerin ilmî bir değeri yoktur. Bu tarz bir düşünüş İslâm inancına da aykırıdır. Çünkü Allah çalışan herkesin rızkını çalışmasına göre verir. Kendisine inanan, tevekkül eden, müttakî kulları için de ayrıca kolaylıklar ve geniş rızıklar ihsan eder: "İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çalışması da yakında görülecektir. Sonra ona tastamam karşılığı verilecektir. " (en-Necm, 53/39-41)

"Kim Allah'tan korkarsın, (Allah) ona bir çıkış (yolu) yaratır ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah'a güvenirse O ona yeter. Allah emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü (bir sınır) koymuştur." (Talâk, 65/2-3)

Bir ülkenin hammadde kaynaklarının gelecekte o ülke nüfusuna yetmeyeceği hesabı, materyalist-sömürgeci devletlerin kendi menfaatlerine göre yaptıkları bir hesaptır. Adil gelir dağılımının yapıldığı, insanların emeklerinin karşılığını aldığı ve birbirlerini sömürmediği bir toplumda "ülke kaynaklarının nüfusu beslemeye yetmeyeceği" endişesine yer yoktur.

"Aile plânlaması", adıyla emperyalist ülkeler tarafından azgelişmiş ülkelere empoze ve tatbik edilen "nüfus artışının önlenmesi" programı, kürtaja yol açan nedenlerden biridir: Basın-yayın yoluyla yapılan "aile plânlaması" hakkındaki telkinler (propaganda), İslâmî şuurdan yoksun olan genç hanımlar üzerinde etkili olabilmektedir. Bu telkinin etkisinde kalan bir kadın, istemediği halde hamile kaldığı çocuğunu ya kürtaj yoluyla aldırmakta veya ilaç kullanarak düşürmektedir.

Nüfus artışını önlemek için gerekli ilaç ve malzemenin başta ABD olmak üzere hristiyan Batı ülkeleri tarafından Türkiye'ye parasız (yardım!) olarak verildiği, artık herkes tarafından bilinmektedir. Aile plânlaması ile ilgili TV dizileri ve propaganda malzemesi de yabancı kaynaklar tarafından finanse edilmektedir. Pathfinder Fund adlı kuruluşun "Türkiye Aile Sağlığı ve Plânlama Vakfı"na sağladığı destekle Türkiye'nin çeşitli bölgelerine nüfus plânlaması maksadıyla klinikler, sağlık ocakları ve sağlık evleri açtığı, basında çıkan haberler arasındadır.

İlaç kullanarak, rahimde hilkati tamamlanmış (yaklaşık dört aylık) bir çocuğu düşürmenin veya kürtaj yoluyla böyle bir çocuğu aldırmanın dinimizde hiçbir meşrû mazereti yoktur, haramdır. Bu bir cinayet sayılır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, organları teşekkül etmeden çocuğu aldırmak caizdir: "Emzikli bir kadında, gebelik belirip sütü kesilir ve emen çocuğun da hayatı tehlikeye düşer; o çocuğun da babası olmazsa, o kadın gebelik yüzyirmi gün olmadan önce, ilaç kullanarak karnındakini düşürebilir. Ancak dört ay geçtikten sonra bunu yapamaz" (Fetevâ-i Hindiyye Tercümesi, XII, 126)

İslâm'da geçim korkusundan dolayı çocukların öldürülmesi kesin olarak yasaklanmış, rızık vermenin Allah'a ait olduğu bildirilmiştir: "Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da sizi de biz besliyoruz. Onları öldürmek büyük günahtır." (el-İsrâ, 17/31)

"De ki: Gelin, Rabbinizin size (neleri) haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; sizi de onları da biz besliyoruz. Kötülüklerin açığına da kapalısına da yaklaşmayın ve haksız yere Allah'ın yasakladığı cana kıymayın! Düşünesiniz diye Allah size bunları tavsiye etti." (el-En'âm, 6/151).

Cahiliye döneminde Araplar kız çocuklarını öldürüyorlardı. Kur'ân-ı Kerim buna işaret ederek, suçsuz olarak öldürülen bu çocukların hesabının sorulacağını bu cinayetin cezasız kalmayacağını. bildirmiştir: "Ve sorulduğu zaman o diri diri toprağa gömülen kıza: Hangi günahı yüzünden öldürüldü? diye " (el-Tekvir, 81/8-9) mümtehine sûresi 12. âyette Cenâb-ı Hak, peygamberimize: "Mü'min kadınlardan çocuklarını öldürmemeleri hususunda... " ve âyette geçen diğer konularda söz (biat) almasını emretmiştir.

Doğan her çocuk rızkını da beraber getirmektedir. Çünkü yeryüzündeki her canlının rızkını Allah Teâlâ vermektedir: "Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'a ait olmasın. (Allah) onun durduğu ve emanet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir kitap (Levh-i Mahfuz)dadır. " (Hûd, 11/6)

Abdullah b. Mes'ûd (r.a.) şöyle anlatıyor: "Allah Rasûlü'ne sordum: Hangi günah daha büyüktür?" Şöyle cevap verdi: "Seni yarattığı halde Allah'a denk, ortak ve benzer koşman." Sonra hangisi? (dedim). "Seninle beraber oturup (hazırlanan yemekleri) yer korkusuyla çocuğunu öldürmen. " dedi. Sonra hangisi? (dedim) "Komşunun karısıyla zina etmen" buyurdu. (Buhârî-Müslîm, Celâl Yıldırım, Kaynaklarıyla İslâm Fıkhı, IV/83)

Dînimiz insana değer verdiği için ana rahmindeki cenine ait hükümler koymuştur. Onun özürsüz olarak, can verildikten sonra düşürülmesini cinayet saymıştır. Bunun için bir kadının çocuğunu düşürmesine sebep olan kimse diyetle cezalandırılmıştır. Hz. Ömer (r.a.) zamanında, bir kadın ifadesi alınmak üzere hilâfet makamına çağrılıyor. Hamile olan kadın, korkusundan yolda çocuğunu düşürüyor. Hz. Ömer buna çok üzülüyor ve ne yapılması gerektiğini Şûra üyelerine soruyor. Çoğunluk, bunda bir kasıt olmadığını ve bir şey gerekmeyeceğini söylüyor. Hz. Ömer, Hz. Ali (r.a.) ye: "Sizin görüşünüz nedir?" diye soruyor. O da: "Bu arkadaşlarımız kendi görüşlerini söyledilerse herhalde görüşlerinde hata ettiler. Yok seni korumak için böyle söyledilerse, iyi nasihatçi olmamış sayılırlar. Ana rahminden kopup düşen ve ölen çocuğun diyeti gerekir. Çünkü onun ölümüne sen sebep oldun." Hz. Ömer bu içtihadı tasvip ederek gereken diyeti ödemiştir.

"Düşük cenin, ister annesi öldükten sonra düşsün; ister o hayatta iken düşsün, ister diri düşsün, ister ölü düşsün, uzman hekimler onun işlenen fiil sebebiyle düştüğünü tespit ederlerse, o takdirde cinayet sayılır ve ceza uygulanır."

Cenînin ana rahminden ölü olarak düşmesine sebep olan kimseye beş deve veya bu kıymette para diyet olarak ödettirilir. Alınan diyet cenînin vârislerine -miras hukukuna göre- taksim edilir. Ceninin düşmesine sebep olan kimse -isterse anası olsun- diyete vâris olamaz.

Kadın, çocuğunu düşürdükten sonra ölürse, çocuk için ayrı bir diyet, kadın için hata ile öldürülmüşse ayrı bir diyet gerekir. Kasden öldürülmüş ise kısas gerekir.

Cenin diri olarak düşer ve yaşarsa caniye tazir cezası gerekir.

Müslümanların temelde kürtaj gibi bir problemi yoktur: Onlar "çocuklarını geçindirememek" endişesi taşımazlar. Çünkü rızkı veren Allah'tır. Çocuğun eğitimine gelince: Müslümanlar bu konuda bütün güçlerini harcar, imkânlarını kullanırsa gerekli İslâmî eğitim müesseselerini kurabilirler; hem sayı hem kalite yönünden kuvvetlenerek Hak-bâtıl mücadelesinde müslümanların zaferini sağlayabilirler. Böylece müslümanların güçlenmesini istemedikleri için "aile plânlaması yardımı (!)"nda bulunan hristiyan âlemi de emellerine ulaşamamış olur.
Halid ÜNAL
İslam Ansiklopedisi


Benzer Konular

29 Haziran 2009 / UnknowN Müslümanlık/İslamiyet
6 Haziran 2007 / P.u.S.u Müslümanlık/İslamiyet
11 Kasım 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
3 Şubat 2010 / asla_asla_deme Müslümanlık/İslamiyet