Arama

İslam Dininde Tevazu ve Alçak Gönüllülük

Güncelleme: 21 Eylül 2011 Gösterim: 9.057 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Şubat 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tevazu alçakgönüllülük, kibirlenmenin, büyüklük taslamanın zıttıdır.
Tevazu, beğenilen bir özelliktir. Ancak, sınırı çok iyi ayarlanmalıdır. Kişinin şahsiyetini ortadan kaldıran hafifmeşreplik tevazu değildir. İnsan, büyüklük taslamamakla birlikte, zamanın ve yerin gerektirdiği davranışı göstermelidir. Yoksullar, düşkünler ve çocuklarla ilgilenmek, onların hal ve hatırlarını sormak tevazudur. İnsan, mevkisi ne olursa olsun Allah'ın kulu olduğunu unutmamalıdır.
Sponsorlu Bağlantılar
İslam tevazu'a büyük önem vermiştir. Peygamberimiz bu özelliği hem bizzat üzerinde taşımış, hem de sözleriyle tavsiye etmiştir. Bir gün kendisine bir adam getirilir, gelen şahıs korkudan titremeye başlar. Bunu gören Allah Resulu (a.s.v.)
"Sakin ol, ben bir melik değil, Kureyş 'ten, kuru et yiyen bir kadının oğluyum"
buyurmuştur.
Tevazu, alçakgönüllü olmak demektir. Böylelerine, mütevazi insan denilir. Tevazu sahipleri kendilerinden aşağıda olanlara küçük muamelesi yapmaz, onları hor ve hakir görmezler. Arkadaşları arasında büyüklük taslamazlar. Vakar ise, ağırbaşlı olmak demektir. Vakur kişiler mevki ve haysiyetlerinin hakkını gereği gibi korumasını bilen insanlardır.
İnsan hem mütevazi, hem vakur olmalıdır. İslam tevazu ve vakar sahibi olmayı teşvik etmekle beraber, bu hususta aşırı gitmeyi yasaklamıştır. Çünkü, tevazuda aşırı gitmek insanı zillet ve meskenete düşürür, herkesin maskarası haline getirir ki bu doğru bir şey değildir. Mütevazi olacak başkalarına karşı alçakgönüllülük gösterecek diye herkesin hakaretine, adice davranışlarına tahammül göstermek, aşağılamalarına razı olmak ahlaki bir fazilet sayılmaz. Vakarda aşırılık ise insanı kibirli yapar.
Kibir : Büyüklenmek, büyüklük taslamak, ululuk iddia etmek, Kendini başkalarından yüksek görerek onları aşağılamak demektir. Kibirli kimsenin kalbi, kendini başkasından üstün görmekle rahat eder.
Oysa insan , diğer insanlarla beraber toplu halde, bir köyde, bir şehirde ve bir cemiyette yaşamak zorunda olan bir canlıdır. Toplumdaki mevkii ne olursa olsun insanların birbirleriyle olan münasebetleri kardeşçe olmalıdır. Karşısındaki insana şefkat ve merhametle, tevazu ve alçakgönüllü olarak davranmalıdır. Kibir ve gururdan sakınmalıdır.
Kibir, Allah'ın yarattığı kullarına yakışmaz. Biz kuluz, kula kulluk yaraşır. Bazı insanlar bir mekan veya mevki sahibi olunca kimseye selam bile vermeye tenezzül etmez. Sanki küçük dağları kendisi yaratmış gibi büyüklenerek, kibirlenerek yürür. Bu, çok çirkin bir davranıştır. Nihayet hepimiz insanız. Ve insanlar arasında üstünlük sadece takva iledir.
"Ne Arabın Aceme, ne Acemin Araba, ne kırmızının siyaha, ne de siyahın kırmızıya bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Allah'a göre en üstününüz, O'ndan en çok korkanınızdır.
Allah Rasûlü (a.s.v.), insanlar arasındaki eşitliği ne güzel ifade etmişlerdir. Allah'ın halis kullarının yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüdüklerini Kuran-ı Kerim’de haber veriyor ve şöyle buyuruyor:
"Rahman’ın o kulları ki, onlar yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler, cahiller kendilerine (hoşlanmadıkları bir) laf attıkları zaman, -selâm- derler. (Sözün doğrusunu söyler ve onlarla çatışmazlar.)"
Sevgili Peygamberimiz hadis-i şeriflerinde:
"Çalım satarak elbisesini sürükleyen kimseye Allahü Tealâ kıyamet gününde rahmet nazarı ile bakmaz."
buyurmuşlardır.
Allah için tevâzu gösterenin Cenab-ı Hak derecesini yükseltir. Büyüklük taslayanları da alçaltır. Allah'ın emrettiği ibadetleri kibir ve gururları sebebiyle yerine getirmeyenlerin yeri cehennemdir. Allahü Tealâ böyleleri hakkında buyuruyor ki: "Bana ibadetten kibirlenip uzaklaşanlar var ya işte onlar hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir."
Rasulü Ekrem Efendimiz (a.s.v.):
"Cehennemlikleri sizlere haber vereyim mi? Onlar, katı yürekli, malını hayırdan esirgeyen kibirli kimselerdir."
buyurmuşlardır.
Mütevazi olmak Allah'ın emridir. İslâm'ın emridir. Allah Rasülü (a.s.v.):
"Muhakkak ki Allahü Teala bana sizin mütevazi olmanızı vahyetti. Hiçbir kimse diğerine karşı övünmesin. Ve hiçbir kimse diğerine zülum ve haksızlık etmesin."
Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.) büyüklenmekten, hatip geçinmekten ve samimiyetsiz parlak sözlerle halkı aldatmaktan da asla hoşlanmazlardı.
Kibir ve gurur insanın değerini düşüren, ibadetlerini hükümsüz bırakan ve ilahi mükafatlardan mahrum eden kötü bir huydur. Bir müslümanda bulunmaması gereken bir huydur. Peygamberimiz (a.s.v.) bir hadis-i şeriflerinde: "Kalbinde zerre miktarı kibir bulunan kimse cennete giremez" buyurmuşlardır.
Bir cemiyetin huzur ve sükun içinde hayatını devam ettirebilmesi için o cemiyetin fertleri, birbirlerine sevgi, saygı ve kardeşlik duyguları ile sımsıkı bağlanmaları gerekir. Fertlerin birbirlerine karşı kibirli olduğu, herkesin kendini beğenip, başkalarını hakir gördüğü, sevgi bağlarının koptuğu bir cemiyette huzur kalmamış demektir. Eğer mutlu ve huzurlu bir toplumda yaşamak istiyorsak kalplerimizdeki kin, haset, düşmanlık, kıskançlık, kibirlilik gibi kötü huyları çıkarıp atmak zorundayız.
Bunların yerine muhabbet, ahlak, fazilet, adalet ve tevazu gibi güzel huylarla kalplerimizi doldurmak durumundayız. Bu durum aynı zamanda Allah'ın ve Rasulü'nün (a.s.v.) de bizlere kesin ve açık bir emridir.
Tevazu zillet olmadığı gibi, kibir de vakar değildir. Allah Rasulü (a.s.v.) tevazuda mutlak bir ölçü ve denge içindeydi.
Peygamberimiz (a.s.v.) sonsuz bir tevazu ve büyük bir edep sahibi idi. Herkes onu büyüklerden daha büyük görebilir; fakat o şöyle demektedir:
"Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez. O, Sen de mi? diyenlere: Evet, ben de. Eğer Allah rahmeti ile sarıp sarmalamazsa."
İşte Allah Rasulü (a.s.v.), bu sözü söyleyecek kadar, tabii, üstün tevazuda salih bir insandı.
Kendisini insanlar arasında bir fert ve bir parça olarak görüyor, sonra da davranışlarını bu anlayışa göre ayarlıyordu.
Zaten bizzat Cenab-ı Hakk da Kur'an diliyle Rasulü (a.s.v.)’a tevazu emretmiyor mu?:
"Sana tabi olanlara tevazu kanatlarını indirebildiğin kadar indir"
Allah Resulü (a.s.v.) halka önce kendisi selam verir, büyük küçük kiminle konuşursa bütünüyle ona yönelir, el sıkıştığı zaman elini karşısındakinden evvel çekmez, sadaka verdiğinde sadakayı eliyle fakirin avucuna kor, bir meclise geldiğinde nerede boş yer varsa oraya oturuverirdi. Onu ilk göreni korku alır, fakat görüşüp konuşunca yanından ayrılmak istemezdi.
Allah (C.C.) kötü kalpli, rezil ahlâklı, helal haram bilmeyen, sert mizaçlı, hayır işlerinde yardımda bulunmayan, kendinden başka büyük tanımayan, Allah'ın ayetleri okunurken hiç duymamış gibi böbürlenerek oradan uzaklaşan kimselerin düşmanıdır.
İslam'ın gayesi, insanları birbirleriyle kaynaştırmak, emniyet ve huzur içerisinde hem bu dünyada hem de ahiret aleminde mutluluklarını sağlamaktır.
Kibir ve gurur kabalığın, hamlığın ve yetişmemişliğin bir tezahürüdür.
Tevâzu ise, efendiliğin alameti ve olgunluğun meyvesidir. Gök ekinler dimdik durduğu halde, olgun başağın boynu eğri, yönü toprağa doğrudur. Akıllı ve olgun mü'min de böyle mütevazi ve alçak gönüllü olmalıdır.
Tevâzu sahibi insanları Allah yükseltir. Kibirli insanları Allah alçaltır. Allah Resulü; "Müslüman kardeşine karşı tevâzu gösteren kimseyi Allah yüceltir. Ve ona karşı üstünlük taslayan kimseyi ise alçaltır. buyurmuştur.
Cenab-ı Hak insanı topraktan yaratmıştır. Toprak gibi gönülsüz ve mütevazi olunmalıdır. Madem ki topraktan yaratıldık, ateş gibi yakıcı ve inatçı olmaya gerek yoktur. Bundan dolayı kibir ve gurur kötü huylardandır Bizlerin bu kötü huylardan uzak kalmamız gerekir.



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Şubat 2010       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İslâm ahlâkında güzel huy olarak bildirilen hasletlerden biri. Büyüklük göstermemek, kibirlenmemek, alçak gönüllü olmak. Tevâzu, makam ve rütbe îtibariyle kendinden aşağıda olanlara büyüklük göstermemektir. Tevâzunun aşırı miktarına aşağılık, bayağılık denir. Dünyâda ele geçen nîmetler, mallar, rütbeler, mevkiler, insana Allahü teâlânın lütfu ve ihsânıdır. Mevki ve servet sâhiplerinin tevâzu göstermeleri, onların olgunluklarını gösterir. Bir menfaata kavuşmak veya bir zarardan korunmak için tevâzu göstermeye tabasbus, yaltaklanma denir. Dilencilerinki böyledir. Bu ise çirkin bir huydur.
İnsanda bulunması güzel olan iyi huylardan bâzısı vardır ki, az olunca iyi sayılır. Aşırı, çok olunca, kötülüğü belli olur. Tevâzu böyledir. İnsanda kibrin, başkalarına büyüklük taslamanın bulunmaması demektir. Tevâzunun zıddı, tersi kibirdir. Kibir, kendisini başkasından üstün görmektir. Dînimiz tevâzuyu emretmekte, kibirlenmeyi yasaklamaktadır.
Sponsorlu Bağlantılar
Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem);
“Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse Cennet’e gitmez.” buyurdu. Ve yine buyurdu ki: “Allahü teâlâ, tevâzu üzere olmayı bana emr eyledi. Hiçbiriniz, hiçbir kimseye tekebbür etmeyiniz, büyüklük taslamayınız”.
Zımmî denilen gayri müslim vatandaşlara ve izinle, pasaportla gelmiş olan yabancı tüccarlara, ecnebî iş adamlarına ve turistlere de kibirlenmemek lâzım olduğu bu hadîs-i şerîften anlaşılmaktadır. Her insana tevâzu yapmak lâzım olunca, onlara hıyânet yapmak, incitmek hiç uygun değildir. Kibrin aksi olan tevâzu, kendini başkalarıyla bir görmektir. Tevâzu, insan için çok iyi bir huydur. Hadîs-i şerîfte; “Tevâzu edene müjdeler olsun!” buyuruldu.
Tevâzu sâhibi, kendini başkalarından aşağı görmez. Zelil ve miskin olmaz. Fakirlere merhamet eder. Hadîs-i şerîfte;
“Tevâzu eden, helâl kazanan, huyu güzel olan, herkese karşı yumuşak olan ve kimseye kötülük yapmayan, çok iyi bir insandır.”
ve
“Allah için tevâzu edeni, Allahü teâlâ yükseltir.”
buyuruldu. Tekebbür edene, yâni kibir sâhibi olana karşı tekebbür edilebilir. Kibir sâhibine tekebbür etmek, sadaka vermek gibi sevaptır. Kibir sâhibine karşı tevâzu eden kimse, kendisine zulüm etmiş olur. Kendinden aşağı olanlara karşı tevâzu göstermek iyi ise de, bunun ifrata kaçmaması, yâni aşırı olmaması lâzımdır. Harpte düşmanlara karşı, bozuk inançları yayanlara ve kibirli olan zenginlere karşı tevâzu gösterilmez.
İnsanın tevâzu sâhibi olabilmesi için, dünyâya nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmesi lâzımdır. Hiç yoktu. Önce birşey yapamayan, hareket edemeyen bebek oldu. Şimdi de, her an hasta olmak, ölmek korkusundadır. Nihâyet ölecek, çürüyecek ve toprak olacaktır. Hayvanlara, böceklere gıdâ olacaktır. Kabir azâbı çekecek, sonra diriltilip kıyâmet sıkıntılarını çekecektir. Bunu düşünen insana tekebbür değil, tevâzu gerektiği kolayca anlaşılmaktadır. İnsanların yaratıcısı, yetiştiricisi, her an tehlikelerden koruyucusu olan ve kıyâmette hesâba çekecek, sonsuz azap yapacak olan, sonsuz kuvvet, kudret sâhibi, benzeri, ortağı olmayan tek hâkim ve kadir, yüce Allah;
“Tekebbür edenleri sevmem, tevâzu edenleri severim”.
buyuruyor.
Tevâzunun fazîletini, üstünlüğünü bildiren hadîs-i şerîfler çoktur. Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular ki:
"Tevâzu edip de, Allahü teâlânın, şerefini arttırmadığı kimse yoktur."
Allahü teâlâ iktisat edeni zengin eder, israf edeni de fakir düşürür. Tevâzu göstereni yükseltir, kibirlenen kimseyi de alçaltır.
Herkesin başının üzerinde tasma tutan iki melek vardır. Tevâzu edince, tasmayı havaya doğru kaldırırlar ve yâ Rabbî, bunu yükselt derler. Kibirlenirse, tasmayı aşağı indirirler ve yâ Rabbî, onu alçalt derler.
Âcizlikten değil, bile bile tevâzu yapana, topladığı malı ve parayı günaha harcamayana, düşkünlere acıyanlara, akıllı kimselerle ve âlimlerle oturanlara saâdetler, müjdeler olsun!
Allahü teâlâ tevâzu edeni yükseltir, kibirleneni alçaltır. Bir zavallıya yardım edeni, kimseye muhtaç etmez. Fakirlere birşey vermeyeni, Allahü teâlâ fakir eder. Allahü teâlâyı çok hatırlayanı, zikr edeni Allah sever.
Allahü teâlâ beni, kul olup, Resûl olmak ve melik (sultan) olup, nebî olmak arasında serbest bıraktı. Durakladım. Meleklerden çok sevdiğim birisi olan Cebrâil’e (aleyhisselâm) baktım. (Allah’a tevâzu eyle!) dedi. Kul olup Resûl olmayı isterim dedim.
Kerem takvâda, şeref tevâzuda ve zenginlik de hakkı iyi tanımaktadır.
Allahü teâlânın, İslâm dînini nasîb ettiği, güzel yüzlü yarattığı, hâlini başkalarından utanmayacağı şekilde yaptığı, bütün bunlarla berâber tevâzu verdiği kimse, Allahü teâlâ yanında yüksek kullardandır.
Tevâzu sâhiplerini ne zaman görürseniz, onlara karşı mütevâzi olunuz. Kibirlilere karşı ise kibirli olunuz ki, alçaklıkları ve aşağı oldukları meydana çıksın!
İslâm âlimleri, tevâzu hakkında buyurdular ki:
“Siz ibâdetlerin en faziletlisini bilmiyorsunuz. O tevâzudur.” (Hazret-i Âişe)
“Tevâzu, kimden olursa olsun hakkı, doğruyu kabul etmektir. İsterse hepsi çocuk ve en câhil kimseler olsun!” (Fudayl bin Iyad)


Şamil İslam Ansiklopedisi


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
21 Eylül 2011       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Tevazu
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi

Tevazu, alçakgönüllülük demektir ve di­limizde yaygın olarak kullanılmakta­dır. Kimseye tepeden bakmamak, kimseyi küçümsememek, herkesin ay­nı kökten geldiğinin bilincinde olmak­tır.
İslâm, büyüklenmeye karşıdır, ama tevazuyu teşvik etmiştir. Mü'münlerin mütevazi olmalarını istemiştir. Korku sebebiyle olmadıkça, men­faate alet edilmedikçe tevazuya sınır çizmemiştir. Tevazunun en iyi örne­ği Peygamber imizdir. Herkese karşı alçakgönüllü davranmış, insani büyüklüğüne ve başarılarına rağmen kimsenin kendisine olağanüstü bir iti­bar göstermesini istememiştir.
Peygamber Efendimiz birgün huzuruna ilk defa giren birinin heye­candan titreyip dili tutulduğunu gö­rünce;
"Korkma, arkadaş, ben kral, imparator değilim, Mekkeli, kuru ek­mek yiyen dul bir kadının oğluyum."
diye kendisini teselli etmiştir.
"Tevazusu sebebiyle Allah'ın şerefini yük­seltmediği kimse yoktur".
sözü de yine Peygamberimizindir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

11 Nisan 2012 / asla_asla_deme Müslümanlık/İslamiyet
22 Kasım 2010 / Daisy-BT Müslümanlık/İslamiyet
27 Temmuz 2011 / _Yağmur_ Müslümanlık/İslamiyet
15 Temmuz 2011 / _Yağmur_ Müslümanlık/İslamiyet
22 Haziran 2015 / Jumong X-Sözlük