Arama

ALLAH ile Tanrı Kelimesi Arasındaki Fark - Sayfa 2

Güncelleme: 12 Mayıs 2014 Gösterim: 52.197 Cevap: 37
Cagatayhan - avatarı
Cagatayhan
Ziyaretçi
22 Mart 2006       Mesaj #11
Cagatayhan - avatarı
Ziyaretçi
Halbuki; putlarının doğum tarihleri kendilerinin doğum tarihlerinden sonraydı...
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Nisan 2006       Mesaj #12
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ALLAH’IN ZATI NEDEN BİLİNMEZ?


Sponsorlu Bağlantılar
ALÂADDİN BAŞAR





Allah’ın zâtı, idrak edilemeyecek kadar yücedir. Zira akıl ve idrak O’nun insana bir hediyesidir ve mahluk olan bu sermaye ile Allah’ın varlığı bilinebilir, ama zâtının hakikati idrak edilemez.

Mahluk olan şey mutlaka sınırlıdır. Bir başlangıcı olduğu gibi, bir nihayeti de vardır. Meselâ, göz mahluk olduğu gibi, görme sıfatı da mahluktur ve her ikisi de sınırlıdır. İnsan, bütün cisimleri göremediği gibi, kâinatta faaliyet gösteren kuvvetleri, bedenlerde vazife gören ruhları, bu âlemi dolduran melekler dünyasını göremez.

Göz gibi, akıl da bir mahlûktur. Allah’ın sıfatları ise sonsuzdur. Sınırlı olan, sonsuzu ihata edemez, kavrayamaz.

Hakikat-ı mutlaka, mukayyed enzar ile ihata edilmez." (bkz. Sözler)

Mutlak, kayıt altına alınamayan, kendisine bir sınır biçilemeyen demektir. ‘Enzar,’ ‘nazar’ın çoğuludur; nazar ise, çoğu zaman, akıl mânâsına kullanılmaktadır. Allah’ın bütün sıfatları mutlaktır, sonsuzdur. Bu sıfatların kayıtlı ve mahlûk olan akılla hakkıyla idrak edilemeyeceğini her müstakim akıl, şüphesiz, kabul eder. Sıfatı hakkıyla idrak edilemeyenin Zâtının da mahiyetiyle bilinemeyeceği çok açıktır.

Hz. Ebubekir Efendimizin (r.a.) bu mânâyı ders veren çok ibretli bir sözü vardır.

"Allah’ın zâtının idrak edilemeyeceğini bilmek gerçek idraktir. Onun zatı üzerinde düşünmek ise işraktır (gizli şirktir)."

Allah’ın zâtı hakkında ne düşünülse, bu düşünce aklın bir mahsulü olacaktır. Akıl gibi, onun düşündüğü, zihninde şekillendirdiği şey de mahluk olur. Bu mahluku Hâlık kabul etmek ise gizli şirk demektir. O’nun zâtının kudsî mahiyetini ancak Kendisi bilir.

Allah, bizleri imana, marifete, muhabbete götürecek pek çok duygularla, latîfelerle donatmış. Bu yaratılışımız sayesinde, pek çok hakikatlere muhatap olabiliyoruz. Bunlardan birisi de, Allah’ın zâtının bilinmezliği... Ki, bedenimizde tasarruf eden ruhumuzun mahiyetini bilmekten dahi aciziz.

İmam Gazalî hazretlerinin enteresan bir açıklaması var. Buyurur ki:

Allah, insanlar için noksanlık sayılan sıfatlardan münezzeh olduğu gibi, kemal sayılan sıfatlardan da münezzehtir.

‘Mükemmel,’ ‘üstün,’ ‘noksansız’ kelimeleri telaffuz edildiğinde, insanın aklında canlanan mânâlar mahlukturlar ve Allah’ın kudsî kemali, bunlarla anlaşılabilecek bir kemal olmaktan münezzehtir.

Bu güzel tespit üzerinde düşünürken, insanın ruhu ile bedeni arasındaki mahiyet farklılığı hatırıma geldi. Hayal âlemimde, bedenin bütün organlarına şuur verdim ve kendilerine, ‘kemal’ denilince ne anladıklarını sordum. Göze göre kemal, miyop ve hipermetrop olma gibi kusurlardan uzak bir görme; ayak için kemal, topal olma kusurundan azade bir yürüyüş; ciğere göre kemal, bütün arızalardan uzak bir solunum sistemi idi.

Örnekler çoğaltılabilir. Ve bunların hiçbiri ruhun kemalini anlamakta ölçü olamazlar. Ruhun, ‘iman, marifet, ilim, ahlâk’ gibi esaslara bina edilen kemali, organların kemaliyle anlaşılmaz. Ve ruh, organların kendi zât, sıfat ve kabiliyetlerine kıyas ederek ortaya koydukları her türlü kemalden münezzehtir.

İkisi de mahluk oldukları halde bedendeki kemal ruhun kemalini anlamakta nasıl ölçü olamıyorsa, elbette mahluk olan aklın anladığı ve yine bir başka mahluk olan hayalin tasvir ettiği bir kemal ile Allah’ın mukaddes kemalinin bir ilgisi olamaz. İşte İmam Gazâlî Hazretleri o hikmetli sözüyle bize bu ulvî dersi vermiş oluyor.
(Bu yazı, Alaaddin Başar’ın yazdığı, Zafer Yayınları tarafından yakında yayınlanacak olan ‘Esmâ-i Hüsnâ’ adlı kitabın giriş bölümünden alınmıştır.)

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Nisan 2006       Mesaj #13
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bizleri yoktan var eden yüce Allah'ımızın(cc) 1001 ism-i şerifi olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Kur'an'da geçen doksan dokuz ism-i şerifi var. Biz 99 ism-i şerifin içinde Tanrı diye bir isim bulamadık. 99 ism-i şerifin haricinde kalan 902 ism-i şerifin içinde mi? Açıklar mısınız?

Cevap: Tanrı kelimesi Türkçe olup ilah ve ma'bud kelimelerinin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Allah lafzının karşılığı olarak kullanılamaz. Kur'an-ı Kerim'de ve Esma-i Husna arasında Tanrı kelimesi yoktur. Zira bu lafız Türkçedir. Allah lafzı ile Tanrı kelimesi arasında fark vardır. Şöyle ki: Tanrı kelimesinin sonuna "ler" takısı getirilerek cemi (çoğul) yapılabilirse de Allah lafızı çoğul olarak kullanılamaz.
alexxx - avatarı
alexxx
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #14
alexxx - avatarı
Ziyaretçi
Hep tartıştığım bir konu insanlar artık öyle bir şartlanmış ki bunda popüler insanların veya basın yayın kuruluşlarının büyük etkisi çünkü artık şarkılarda sunumlarda tanrı diye kabullendiriliyor.Bilgi seviyesi güçsüz bir insan yada araştırmayıp kabullenen bir insana çabucak empoze olabiliyor.Arkadasımıza teşekkürler.
yasso1661 - avatarı
yasso1661
Ziyaretçi
6 Haziran 2006       Mesaj #15
yasso1661 - avatarı
Ziyaretçi
tanrı kavramı olduğu sürece,çocuklarımız,gençlerimiz kısacı yeni neslimiz bu kavramla büyüyecek ve ilerde ALLAH yerine tanrı kavramı kullanılacak diye ümit edenler hayal kırıklığı yaşayacaklar..bence her iki kelime arasında eşbenzer kelime olmak gibi bir benzerlik bile söz konusu olamaz...ESMAÜL HÜSNADA hiç tanrı diye bir terim varmı kiMsn Wink ..hadi bunuda geç hiçmi kuran okumuyorlar orda varmı..asla olamaz..ALLAHU EKBER...
MaTTo - avatarı
MaTTo
Ziyaretçi
6 Haziran 2006       Mesaj #16
MaTTo - avatarı
Ziyaretçi
Anlamam ınsanlar sunu anlamalı su cagda ınsanlar ucan kusa bıle tanrı dıye tapıyolar..Tanrı deyınce aklıma onlar gelıyo.Allah bırdır ınsanlarımız tanrı demeyı bıraksınlar artık
faruknur - avatarı
faruknur
Ziyaretçi
26 Ağustos 2006       Mesaj #17
faruknur - avatarı
Ziyaretçi

Allah;

Birzaman gayet zengin bir ressam,sergi açmak istemiş,fakat sahnenin gerisinde durmuş kendisini konuklara göstermemiş.Konuklara hertürlü ikramı yapmış.sergiyi gezen misafirler,harika resimlere bakmışlar,ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken birisi, ressamı göremediği için, acaba bu resimler nasıl olmuştur diye bir soru ortaya atmış.Bir kısım insanlar,bu resimler kendi kendine olmuştur demişler.bir kısım insanlar resimleri tabiiyyat kanunlarının yaptığını iddia etmişler.Bir kısım insanlar ise resimleri,resmi meydana getiren, boya,fırça, tablo birlikte bu resmi meydana getirmiştir demişler.Bir kısım insanlar ise,harika resimleri ancak bir ressam tarafından yapılabileceğini söyleyerek, kendilerine ikramda bulunan ressamı içeriden,alkışlar ile davet edip,kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler.İşte biz,kainatın yaratıcısı ve mimarı olan ve tek olan;o müsavvire, o ressama Allah diyoruz.
Ressamdan farkı, gerçek ve canlı resimler yaratmasıdır.

Resim,ressamın bir parcası olmadığı gibi; ressam da, resmin bir parçası değildir.

SoruMsn Tongueeki,Allah”ı kim yaratmıştır?sorusu(şeytanın insanları kandırmak için sorduğu sorudur) genellikle insanların kafasının karışmasına yol açmış,bu soruda takılıp kalmışlardır. İnsanların bu sorunun cevabını bulmaya çalışması,nafiledir.

Mesela; diyelimki bir saraya girmek için yüz kapı var,ama bir kapı kapalı ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilir ve anahtarda sadece ondadır.Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık doksandokuz kapının herhangi birinden içeri girebilir.Fakat kapalı kapının önünde durup o kapıyı açamayınca,bu saraya girilemez diyemez,Çünkü diğer doksandokuz kapı açıktır.Aynen öylede,Allah”ı kim yaratmıştır, sorusu farzedelim ki kapalı bir kapıdır.O kapının anahtarı sadece Allah”tadır.Allah”a inanmak için doksandokuz kapı açıktır.Ama inat edip,kapalı kapının önünde durmak ve saray sahibini inkar etmek ve açık kapıdan saraya girmemek akıl karı değildir.

Peki Allah yoksa,bu kainatı kim yaratmıştır? Bu kainat nasıl olmuştur?Yani yukarıdaki harika resimler nasıl olmuştur? Sorusunun cevabını inat edenlerin vermesi gerekir.

İlmin kapısı Hz.Ali şöyle der,”Varsayalım ki inanmayan inat edenlerin dediği gibi Allah, peygamberler,melekler,kitaplar,ahiret, vs.yok.” Ne inanana bir şey olur,nede inanmamakta inat edene.Ama ya varsa;”inanana yine bir şey olmaz ama inanmamakta inat eden; işini şansa bırakmış olur ki buda akıl karı değildir.”

Kader;

Soru:Madem,herşey bir kader defterinde yazılı ve herşey ona göre oluyor;o halde insanlar niçin cehenneme gidiyor?
Cevap:Evet herşey bir kader defterinde yazılı ve herşey ona göre oluyor;ama,defterde yazılı olduğu için o şey olmuyor.

Mesela;meteroloji uzmanı,uydudan gelen fotoğraflara bakarak geleceği görebilmektedir.bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hemde geleceği görebilir.Meterolaji uzmanı, uydudan görüyor ki,Türkiye”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplıyarak,hemen defterine şunları yazıyor,”yarın türkiye bulutlu ve yağışlı olacak”.Bulutların gelmesine bir gün var,bir gün sonra türkiye bulutlu ve yağışlı olsa;acaba meteroloji uzmanı bir gün önceden deftere,bu olayı yazdığı içinmi olaylar oluyor?Yoksa uzman olayları uydudan önceden gördüdemi yazdı.

Doğru cevap;gördüde yazdı.yazdığı için olaylar olmamakta;fakat olayın öyle olacağını önceden görüp yazmıştır.

Mesela;aklı başında bir kişiyi, siz sırtınıza alsanız,nereye gitmek istersen seni oraya götüreceğim deseniz,diyelim ki iki yol var biri,tehlikeli yol, öteki tehlikesiz yol.Siz baştan o kişiye uyarıda bulunarak her iki yolun durumunu anlatsanız buna rağmen,o kişi beni tehlikeli yoldan götür dese,o tehlikeli yolda başına bir kaza gelse ,size diyebilirmi ki,bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi diyemez.Çünkü kendi iradesiyle tehlikeli yolu seçmiştir.götüren değil,isteyen suçludur.

Güç ve kuvvet yalnız Allah”tandır.bunu felçli hastalar daha iyi bilir.Götüren Allah”tır, fakat tehlikeli yolda gitmek isteyen,insan suçludur. Hem insan başıboş bırakılmış da değildir.Her istediğini yapamaz. Cüz-i iradesinden başka kendisine ait günahları ve borçları vardır.Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olanlara aittir.

Tevekkül ve dua;

Bir çifçi,evvela(önşart);ürün almak için,1-toprağını nadasa koyacak,2-toprağını sürecek,tohumu dikecek,3-sulayacak.vb.fiili dua edecek.

Sonra; Allah”a ,ürün vermesi için kavli(sözlü) dua edecek.Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.
Mesela;Çekirge ve sel afeti gibi.Şartlardan birinin eksik olması,neticeye engeldir.
Dua eden kişi için o istediği, kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını dua eden bilemez.O halde duam niye,niçin kabül edilmedi diye,üzülmemelidir.

Mesela;Bir anne ve baba hiçbir zaman çocuğunun kötülüğünü istemediği için ,terbiyeye muhtaç çocuğunun her istediğini de yapmaz .Bu imtihan dünyasında,sınırlı ve kayıtlı olduğumuz için her istediğimizi elde edemeyiz,her istediğimizi yapamayız.Fakat her istediğimizi elde edecek ve her istediğimizi yapabileceğimiz bir yer vardır ki o yere cennet derler.
Her şeye muhtaç olan kişinin , Samed olan Allah”ın kapısını çalması doğru bir şeydir.Yanlış olan, herşeye muhtaç bir kişinin, kendisini hiçbirşeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir.

Şeytan,

Şeytan”ın aslı cin olup ateşten yaratılmıştır.İnsanın apaçık,bir düşmanıdır.Mahlukatı,Allah”a düşman etmek için fırsat kollar. Bu hayatı insanlar için cehenneme çevirmeye çalışır. İnsan, şeytan”dan herbakımdan üstündür.Fakat şeytan”ıda hafife almamak gerekir.Çünkü Hz.Adem babamız ile Hz.Havva annemizin cennetten çıkmasına vesile olmuştur.Biz şeytanın inadına,bu dünyayı cennete çevirmek için çalışmalıyız.
Sakın sizi şeytan, Allah afedicidir diye yanıltmasın. Çünkü, Allah af edicidir ama, kul hakkı hariçtir.

Şeytan,Allah”ı inkar etmemektedir ama,O”na düşman olduğu,iman etmediği için ezeli ve ebedi olarak cehennemden çıkamayacaktır.

İnkar etmemek ayrıdır,iman etmek ayrıdır,hiç inanmamak ise,hiçmi hiç akıl karı değildir.

İnsanlar korku ile ümit arasında olmalı. Acaba cennetlikmiyim, yoksa cehennemlikmiyim sorusunu merak etmek yerine, en kötü ihtimali göz önüne alarak, tedbirimizi almak; daha akıllıca bir iş olsa gerektir.Allah’tan ancak O”na iman etmeyenler,
ümidini keser. Son nefese kadar,kimin ne olacağı,
(şeytan hariç)bizce mechuldur.Cennet ucuz olmadığı gibi, cehennem dahi lüzümsuz değildir.

İslam Dini,

Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini,daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine karşıdır. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder.İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir. Haksız yere bir insanı öldüren,tüm insanlığı öldürmüş gibidir.

Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır.
Zerrece Allah”a imanı olan ve O”na düşman olmayan herkez, hesaptan sonra cennete girecektir.

Peygamberi Hz.Muhammed”tir,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman,hem İncile,hem Hz.İsa”ya, hem,Tevrata, hem Hz.Musa”ya,hem Hz.Davud”a,hem Zebur”a; yani tüm semavi kitap ve peygamberlere zaten inandığı için din değiştirmesi, hiçmi hiç akıl karı değildir.


Namaz,

Dininin direğidir.Bir insan,Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur,demesi,hasta birinsinin,doktara “ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki,Allah”ın bizim namazımıza elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza ihtiyacımız vardır.Bedenin havaya ve suya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan biriside “Hu” kelimesidir.İnsanlar her nefes verişte bilmeden,gayri ihtiyari “hu” derler.Hu ,Allah demektir.Aslında her şey Allah”ı anmaktadır.
İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin sebebi ve hikmeti Allah”ı tanımak ,O”na dua ve ibadet etmektir.

Hayat,

Helal şekilde; Çalışınız,kazanınız,yiyiniz,dağıtınız,paylaşınız,ama israf etmeyiniz.Kara günler, yaşlılığınız ve ahiret içinde,azık ayırınız. İlimin ,malın ve kuvvetin önemini fark ediniz.Bunları insanlığın hayrı için ve helal bir şekilde kullanınız.

Şeytanın,dünyayı fesada veren ve insanlar için dünyayı cehenneme çeviren,sen çalış ben yiyeyim ve ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne düşüncesini ,ortadan kaldırmak ve sosyal dengeleri kurmak için çalışmak insanlığa yapılacak en büyük hayırlardan biri olsa gerektir.

İlim,

Bir zaman iki ayna var imiş,her iki aynada yüzlerini gökteki güneşe çevirmiş,aynalarda akseden,tecelli eden güneşi , insanların yüzlerine her iki ayna da çevirdiğinde, insanların gözlerini kamaştırmışlar. Aynalardan biri gururlanarak ben insanların gözlerini kamaştırdım diye kibirlenmiş ve kendisinde bir şeyler olduğunu, tevehhüm, zan etmiş.

Diğer ayna ise mütevazı birşekilde,aslında kendisinde bizatihi bir şey olmadığını,gökteki güneş olmasa hiçbirşey olduğunu, önceki aynaya söylemiş. İşte gururlu ayna, sihir ve büyü gibi zararlı ilimler ile ilgilenip insanları kendisinin etkilediğini zanneden şeytan gibidir.Ama mütevazı ayna ise mücize ve kerametin asıl sahibinin Allah olduğunu bilen ve faydalı ilimler ile ilgilenen bilge kişidir.

Gıbta edilecek kişi gökteki güneşin ısı ve ışığına mazhar olan kendisini güneş zannetmeyen ama güneşi gösteren, kişidir.Bu aynaların en güzelleri peygamberlere aittir.en kötüleri ise şeytan ve şeytan gibilere aittir. Şeytan ve şeytan gibi kötü kişilerin şerrinden Allah”a sığınmak gerektir.Çünkü insanları ve insanlığı tesirleri altına alabilmekte ve aldatabilmektedirler.

Her insan kabiliyeti nispetinde güneşe mahzar olabilir ve olmalıdırda. Asıl olan aynayı insanlığın hayrına kullanmak ve ayna olduğunu hiçbirzaman unutmamaktır.Aynadan kasıt insan, güneşten kasıt ise,Allah’tır.

Allah bize çok yakındır ama biz ona çok uzağız.
Mesela;Güneş bize ışık ve ısısı ile bize çok yakındır,biz ise güneşe çok uzağız.Ama ayna vasıtasıyla,bir nebze güneşin özelliklerini anlayabiliriz. Veya uzay mekiği ile güneşin hakiki nuruna ve ısısına yaklaşabiliriz onu yakından inceleyebiliriz ki,bunu mirac hadisesinde Hz.Muhammed bizzat refref’e binerek çok kısa bir zaman zarfında yapmıştır. Cenneti,cehennemi ve kainatın yaratıcısını görmüş,gidipte görenmi var veya gidipte dönenmi var sorusunuda cevapsız bırakmamıştır.

Mesela, koca bir kütlesi olan dünyamızı,vasıtasız ve çok süratli birşekilde götüren ve döndüren, bir insanı elbette ve evleviyetle daha hızlı ve kısa bir sürede götürmeye ve geri getirmeye muktedirdir ve aynen öylede olmuştur.

İnsanlığa faydalı bilgileri, başkaları ile de paylaşınız, yayınız. Ben bu bilgileri bilmiyordum,bana kimse öğretmedi diyen kişinin hesabı; bilenden, bildiği halde susandan ve hakikatı ve doğruyu yaymayandan sorulacaktır.

Malın zekatı olduğu gibi,ilminde zekatı ve kuvvetinde bir zekatı vardır.Bilen ile bilmeyen bir değildir.İlim mümin”in yitiğidir, nerede olursa alır.İlim Çin”dede olsa alınız.Hayatta,en hakiki murşit ilimdir. Faydalı tüm ilimlerden istifade ediniz,ettiriniz. Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz. Okuyunuz,okutunuz.Ne demiş Yunus Emre,’İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,sen kendini bilmez isen ilim nice okumaktır.’

Ruh nedir;

Ruh insanın aslıdır,kendisidir.Mahiyeti,bir şekli sureti ve şuuru olan bir kanundur, yerçekimi kanunu gibi,ama yerçekimi kanununun bir şekli, sureti ve şuuru yoktur.Fakat dünyadaki işleri yapabilmesi için, ruh”un elbisesi,bineği mahiyetinde olan bedene ihtiyacı vardır.Ruh katiyen bakidir,yani ölümsüzdür. Ey insanlar, baki bir aleme gideceksiniz,o halde hazırlıklı olun.Ölüm,ruhun bedenden çıkması daha önce vefat etmiş olan sevgili anne ve babanızın ve sevdiklerinizin yanına gitmektir.

Mesela ;bir şöför nasıl aracından inince araba hiçbir işe yaramaz ise,ruh”ta beden aracından inince, beden hiçbir işe yaramaz.Kabre konan bedendir.Siz ise ruhsunuz.Ruh berzah alemine gitmektedir. ölüm yokluk ve hiclik değildir.Kim yok olmak isterki,Ezeli ve Ebedi, bir ve tek olan Allah”ın sevgili mahlukatıda ebedi olmalıdır.Fakat mahlukatın ebediliği bizatihi değil, Allah”ın dilemesiyledir.

Ey insanlar ve cinler ezeli ve ebedi cennete girmek,
ebedi yaşamak,her istediğini yapmak ve Allah’ı görmek istemezmisiniz.

Ey sevgili ruh,bunun için Allah’a şükretmeli ve iman etmeli değilmisin.

HULASA :
Allah,birdir, hiçbirşeye ihtiyacı yoktur,ne birbaşkası O’nu yaratmıştır nede O’nun bir çocuğu vardır.O’nun eşi ve benzeri yoktur.
hilaliahmer - avatarı
hilaliahmer
Ziyaretçi
4 Şubat 2008       Mesaj #18
hilaliahmer - avatarı
Ziyaretçi
BİZ TÜRKÜZ VE TÜRKÇE KONUŞUYORUZ. İNGİLİZ OLSAYDIK İNGİLİZCE KONUŞURDUK
O HALDE ALLAHcc LİN İSMİNİN DAHA DOGRUSU İSİMLERİNİN ORTAK ADI OLAN ALLAH,HIN
TURK DILI KARŞILIĞI OLDUGUNU ANLAMAMIZ GEREKİR TIPKI TANGİRİ DAĞLARI YADA TANRI
DAĞLARI DENMESİ GİBİ DİNİMİZ SADECE BİZ TURKLERE MUNHAZIR ALMADIGINA GÖRE
İSLAM ALEMİNİN DUYDUGU VE BİLDİĞİ ŞEKİLDE ALLAHIMIZI ANALIM VE SÖYLEYELİM
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
8 Şubat 2008       Mesaj #19
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Allah kelimesi ile tanrı kelimesi arasında ne fark vardır :

bizim eski atalarımız müsliman olmadan önce yaratıcı bir zata inanıyorlardı.belki kendilerine göre değişik tanrılarıda vardı.ama onlar daha çok kendi lehçeleri ile ''tengri'' dedikleri zaman zat-ı uluhiyeti kasdediyorlardı.bu kelime sonra biraz daha incelik kazandı tanrı şeklini aldıki aslında mabud demektir ve arapcadaki 'ilah'ın fransızcadaki 'diyo'nun farscadaki 'huda'nın karşılığı olan bir kelimedir.

Ama hiç bir zaman Cenab-ı Hakkın bütün Esma-i Hüsnasını cami,ism-i zat olan Allah kelimesinin karşılığı değildir.

Allah dendiği an,bütün kainatta tecelli eden isimleriylebir zat-ı ecell-i A-la akla gelir Allah kelimesiyle anlaşılan budur.yani o Mabudu mutlak,Halıkı mutlak,Maksud-u mutlak,Rezzak-ı mutlak,Bari-i mutlak,Cemil-i mutlak'tır.

İlhesma-i Hüsnayı cami Allah kelimesinde böyle umumi bir mana anlaşılır,ve bu itibarladaAllah'ın(c.c)ism-i hass dır Allah dendiği anbu ma-budu mutlak anlaşılır,ve vacib-ül vücud akla gelir.ama tanrı dendiği zamanyunanlıların aklına zeus,mısırlının apis boğası,ve hintlinin aklınada kendi inakleri gelir.tanrı kelimesiyle yerli yersiz ma-bud kelimesinin akla gelmesine karşılık,Lafz-i celale olan Allah kelimesi vacib-ül vucut un ism-i hassı olarak sadece o Esma i Hüsna sahibi Za tı Zülcelali akla getirir .onun için bir insan tanrı demekle Allah yerinde kullanırsa maksatını anlatamaz ve hata etmiş olur.

tanrı ilah kelimesi yerinde,huda,diyo ve god yerinde kullanılabilir.fakat Allah yerinde değil....
Allah cenab-ı Hakk ın Zatının has ismidir.Onun için LÂ İLAHE İLLALLAH diyoruz.fakat la Allaha illallah demiyoruz.Evvela ilahlar tanrılar ne varsa hepsi nefyediliyor,sonrada isbatta mabudu mutlak getiriliyor ve sadece ALLAH vardır deniliyor.

Mevlid yazarı Süleyman çelebi,bu hususu çok güzel tefrik ederek ''Birdir ALLAH ondan artık tanrı yok'' deyip,her iki kelimenin yerinide tayin ve tesbit etmiştir.

Buna bina en bir insanın ağzından tanrı kelimesi çıktığında hemen reaksiyon göstermemeli o adamın maksadına bakmalı ALLAH yerine o manayı kullanmışsa tatlıca ikaz etmeli aksine tevehhür gösterilmemeli.
NSR2008 - avatarı
NSR2008
Ziyaretçi
9 Şubat 2008       Mesaj #20
NSR2008 - avatarı
Ziyaretçi
EMEĞİ GEÇENLERDEN ALLAH (C.C.) RAZI OLSUN

Benzer Konular

16 Ocak 2012 / Misafir Cevaplanmış
16 Aralık 2010 / KisukE UraharA Fizik
3 Mayıs 2010 / nötrino Genel Mesajlar
1 Ocak 2009 / Ziyaretçi Cevaplanmış