Arama

Kıyamet Mahşer Günü ve Sonrası - Sayfa 4

Güncelleme: 5 Ocak 2013 Gösterim: 102.462 Cevap: 49
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
11 Mayıs 2006       Mesaj #31
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hesap anı bitip ateşi çılgınca kızıştırılmış olan cehennem kendilerine gösterildikten sonra müminler cennete sevk olunurlar:

Sponsorlu Bağlantılar
Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin." (Zümer Suresi,

Kuran'da müminlerin sonsuz ahiret hayatında alacakları mükafatlar ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Tur Suresi'nde ebedi yurdun nimetleri şöyle sayılmaktadır:

Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler; Rablerinin verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar'. Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan cehennemin' azabından korumuştur. Yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için." Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz. İman edenler ve soyları kendilerini imanda izleyenler; Biz onların soylarını da kendilerine katıp-ekledik. Onların amellerinden hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi kendi kazandığına karşılık bir rehindir. Onlara, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik. Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki, onda ne 'boş ve saçma bir söz', ne günaha sokma yoktur. Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.' Kimi kimine dönüp sorarlar Dediler ki: Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık. Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azabdan korudu. Şüphesiz, biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir. (Tur Suresi, 17-28)





Din Gününde Müminlerin Durumu Fiziki Durumları

O gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. (Hadid Suresi, 12)

Din gününün korkusuna karşılık büyük bir güven içinde olan müminlerin yüzleri bekledikleri karşılığı almanın güveni ve sevinci ile nurludur; onlar mutluluk içindedirler. (Abese Suresi, 39) Kuran'da müminler ile kafirlerin yüz ifadeleri arasındaki fark şu şekilde anlatılmaktadır:

Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir. Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 26-27)

İnkarcılar ise iman edenlere yalvarmaktadırlar. Dünya hayatında mücadele halinde oldukları müminlerin nurlarından istemektedirler. Bu nurun anlamı bir aydınlık, güven ve bir sevinçtir. Sadece cenneti hak eden insanlar üzerinde var olan bu nurdan, inkarcılar ne kadar isteseler de faydalanamayacaklardır. Bu nurun kaynağı dünyada yapılan iyi işler olduğundan, arkalarında hiçbir salih davranışı olmayan inkarcının buna sahip olması imkansızdır. Bu yüzden müminler tarafından onlara "Dünyaya dönün de bir nur arayıp bulmaya çalışın" cevabı verilir. Konu ile ilgili olarak Kuran'da geçen ayet şu şekildedir:



O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: " (Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azab vardır. (Hadid Suresi, 13)

Müminler, dünyada Allah rızası için gösterdikleri çabaların karşılığını almışlardır. Bu çabadan dolayı da hoşnutturlar. (Gaşiye Suresi, 9) Allah kendilerine tüm yaptıklarının en güzeliyle karşılık vermiştir. Zaten beklentileri ve umut ettikleri de budur. Bundan dolayı Allah'a şükrederler. "Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz" (Zümer Suresi, 74) derler.



Son düzenleyen GusinapsE; 19 Temmuz 2006 21:56
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
12 Mayıs 2006       Mesaj #32
arwen - avatarı
Ziyaretçi
KADER’E İMAN

Sponsorlu Bağlantılar
25/2: ...Allah herşeyi yaratmış ve her birine belirli bir düzen vererek, onun kaderini tayin ve takdir etmiştir.

Cenâbı Hakk'ın evrende olmuş ve olacak her şeyin özelliklerini, geleceğini ve geçmişini önceden bilip, İlâhî Bilgisayarında takdir etmesi ve yazmasına kader denir. Kader, tüm bilgilerin kaynağı olan Allah'ın İlâhî İlminin bir neticesidir. Kaza ise Yüce Yaratıcı'nın olacak şeyleri, zamanı gelice bilgisine ve iradesine uygun olarak yaratmasıdır.

Cenâbı Hakk; ilâhî kudreti, sonsuz ilmi ve iradesi ile evreni ve varlıkları yaratmış. onlara harikulâde bir nizam vererek yaşam öykülerini ilâhî yasalara bağlamıştır. En'am 6/59 da şöyle buyrulmuştur: " Gaybın anahtarı O'nun yanındadır, onları O'ndan başkası bilemez. O karada ve denizde olanı da bilir. O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Toprağın karanlıklarda ki bir dane, yaş ve kuru herşey apaçık bir kitap ( İlâhî Bilgisayar)ın içindedir. " Her varlık gibi insanların ömürleri de Allah ilminde belirlenmiştir. Âli İmrân 3/145: " Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye ölmek yoktur. Ölüm zamanı Allah ilminde kararlaşmış bir yazıdır... "

Tegabün 64/11: " Allah'ın izni olmadıkça hiçbir felaket gelip çatmaz... " Hastalık, ölüm, kaza, üzüntü gibi mûsibetler (felaketler) Cenâbı Allah'ın takdiri ile olur. Bütün bunlardan dolayı sabır ve dayanma göstermeli, Allah'ın izni ile olduğunu düşünerek teselli bulmalı ve Allah'a sığınmalıdır. Bakara 2/156: " Onlar kendilerine bir felaket geldiğinde şöyle derler : Biz Allah içiniz ve sonunda elbette O'na döneceğiz. " Tüm evren ve varlıklar Cenâbı Hakk'ın fiillerinden, belirişinden ve görüntülerinden ibarettir. Allah'tan başka bir varlık olmadığına göre bütün oluşlar Allah'ın sonsuz sayıdaki isim sıfatlarının yoğunlaşarak meydana çıkmasından başka bir şey değildir. Yüce Yaratıcı'nın takdir ve dilemesi meydana gelen olaylar, bizlerin bilemediği oluş sırları ile doludur. Bakara 2/216: " ...Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Allah bilir siz bilemezsiniz. "

Şu halde kendisine bir felaket isabet eden kul, sonuçta hayırlara da kavuşabilecektir. Yine Kur'ânı dinleyelim. İnsan 76/30: " Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz... " ayeti kaderin yalnız ve yalnız Cenâbı Allah'ın mutlak iradesinde olduğunu göstermektedir. Kehf 18/23-24: " Hiçbir şey için: Ben bunu yarın kesinlikle yapacağım, deme. (Allah dilerse) şeklinde söyleyebilirsin..." Kulun kaderi, kendi iradesi dahilinde keyfince çizemeyeceğini, Allah'ın müsaadesi dışına asla çıkamayacağına işaret etmektedir. Müminûn 23/71: " Eğer Allah; onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, gökler de, yer de, bunların içindekiler de kesinlikle karışıklığa uğrardı... "

82/8: Seni dileğince terkib eden (oluşturan) O'dur.
Cenâbı Allah insanları İlâhî İsimlerinin mana karışımından hamur yaparak dilediği şekilde oluşturmakta ve herbir benliğe doğuştan ayrı bir özellik ve ayrı bir istidat vermektedir. İstidat, hayat boyu devam eder ki, bu da o insanın kaderidir. İstidat; Yüce Yaratıcı'nın insanlara verdiği kabiliyet kuveti, akıllılık, anlayışlılık demektir. Kimimiz daha sevecen, kimimiz daha akıllı, kimimiz fiziği daha güçlü, kimimiz sanat yönü daha kuvvetli, kimimizde de akli veya bedensel problemlerimiz olmaktadır. Tüm bu istidat ve kabiliyetlerimizin, Cenâbı Allah'ın oluş sırrı görüntülerinden geldiğini çok iyi bilerek şükretmeli, bizim için zor gibi görünen ancak onlarda da ilâhî bir gizli sebep olan sorunlarımıza da, sabır ve tevekkül ile katlanmalıyız. Mü'minün 23/62: " Hiçbir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde görev yüklemeyiz..." Ayetinin sırrı içinde herşeyi sabır ve şükür ile karşılamalıyız.

4/78-79: " ... Onlara bir iyilik dokunsa ( Bu, Allah katında dır. ) Ama kendilerine bir kötülük dokunduğunda (Bu senin yüzündendir ) derler. De ki : (Hepsi Allah katındadır.) Şu topluluğa ne oluyor ki hiçbir sözü anlamıyorlar... Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Sana gelen her fenalık ise kendi nefsindendir..."

Cenâbı Allah'ın yaratmasıyla meydana gelen her olan şey bir gizli sebebin neticesidir. Örneğin okul yaptırmak, çocuk yardım derneklerine ve yoksullara bağışta bulunmak gibi hayır işlerinde; imanlı, hayır sever takva sahibi kullar Cenâbı Allah'ın müsaadesi ile hizmete lâyık bulunarak o işlerde kullanılmaktadır. Neticede yapılan iyilik, o kulun amel (çalışma) defterine artı olarak kaydedilir. Bazı olaylar da insanlara bir felaket gibi görünür. Ancak o işin neticesinden ise bir hayır çıkabilir. Kur'ân da "Allah bilir siz bilemezsiniz." ayeti ile de vurgulanmıştır. Örneğin bozgunculuk, zulüm, nankörlük v.s. gibi oluşlarda kötülük yapan, nefsine esir düşmüş kullar kullanılarak o olay gerçekleştirilir. Bu sefer de o kulun amel defterine, kötülük yaparak günah işlendiğinden dolayı eksi olarak kayıt yapılır. Netice olarak hayır ve şer Allah'tandır. Kader; şer ehlini kötü işe, iyilik ehlini hayır işe sevk eder. Ancak günümüzde bazı suçluların: " Benim ne suçum var? Elimde olmayarak bu şekilde davrandım. Kaderim böyleymiş, Allah benim bunları yapacağımı yazmış. " gibi mazeretler ileri sürmesinin dinen hiçbir geçerliliği yoktur. Çünkü Cenâbı Allah; kullarına akıl, gönül ve irade vermiş, iyiliği ve kötülüğü ayırt etme yeteneği ile donatmış ve peygamberler vasıtasıyla da ilâhî yasalarını bildirmiştir. Bütün bunlardan sonra o kulun yasaklanmış kötülükleri bile bile yapması, ceza almasını hak ettirmektedir.

Kader iki türlüdür. Mutlak Kader ve Kesinleşmemiş Kader. Mutlak Kader, hiçbir şekilde değişmeyecek olan kaderdir. Kesinleşmemiş Kader ise henüz askıda olan, kulların yaptıkları ve yapacakları işlere göre tayin edilecek kaderdir. Cenâbı Allah, Leyl 92/5-10 ayetleri ile kullarına ilâhî bir kurtuluş ışığı yakmaktadır: " Kim malını Allah yolunda verir ve takva yolunu tutarsa, ve En Güzeli'de tasdik ederse, Biz onu en kolay yola muvaffak kılacağız. Herkim cimrilik eder ve kendini tüm ihtiyaçların üstünde görür ve En Güzel'i yalanlarsa, onu da en zora sevk edeceğiz. " Kur'ân kurtulu şu üç şarta bağlamıştır. 1) Mallarını Allah yolunda verenler yani infak ve zekât ibadetlerini yerine getirenler, 2) Takva yolunu tutanlar, 3) En Güzel'i tasdik edenler yani bütün güzelliklerin mutlak kaynağı Yüce Allah'ın Güzelliği'ni sezerek O'na minnet ve sevgi ile bağlananlar. İşte bu özellikleri taşıyanlara Cenâbı Allah müthiş bir kader müjdesi veriyor. Kulda ki her türlü sıkıntılar kalkacak ve kaderinin geleceği mutluluğa çevrilecektir. Zekât ve takvanın felaketleri kaldırdığına ve hatta ömrün sağlıklı olarak uzatılabileceğine dair hadislerin temel dayanağı da bu ayetlerdir. Kaderin bir de tersine işlemesi vardır. 8,9 ve 10. ayetler de bu gerçeği açıklamaktadır. Her kim ki: Cimrilik ederse, büyüklük taslarsa ve En Güzel'e yani Cenâbı Allah'a nankörlük ederse, bunlar da en kötü kadere lâyık olurlar.

İnsanlar yaşamlarında Îlâhî Yasalara uygun fiiller sergilemek için gayret sarfetmeli, ancak son kararı da Yüce Yaratıcı'nın vereceğini çok iyi bilmelidir. Yûnus 10/109: " Sana vahyedilene uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O, hakimlerin en hayırlısıdır." Kadere inanmış toplumlar; bazı nasipsizlerin miskinlik kondurmalarına karşı, hakikati bulmanın huzurunu yaşamaktadırlar. Aklı ve iradesi sayesinde hayat öyküsünü kendisinin yarattığını sananlar, nefislerinin büyük yanılgısının farkında değillerdir. İnançsızlar, İlâhî Kudret'in karşısında sınırlı ve emanet olarak verilmiş iradeleriyle, ne kendilerinin ve ne de toplumların kader çizgisini çizebilirler. Güçleri yetiyorsa ölüme çare bulsunlar, kazaları önlesinler, geleceği bilsinler!...

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Mayıs 2006       Mesaj #33
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Mahşer Günü Tek Başınadır Canlar



Kaybolur gider bir gün
Uğruna canlar verdiğin bedenler
Toprağa döner bir gün
Kulu kölesi olduğun bedenler

Kalır mahşere dek baki
Bedene hükmeden canlar
Silinir gider san dediğin nedir sanki?
Yaratana hesap verir canlar

Yaradan bilir yarattığının yüreğini
Güzelliklere sunmuştur aciz bedenini
Dünyada bulsan da bir çok sevenini
Mahşer günü tek başınadır Canlar

Hesabın verirsin bedeninle ettiklerine
Aman dilersin kâlbin kırdıklarına
O gün bakılacak fani alemde yaptıklarına
Mahşer günü tek başınadır Canlar

kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
21 Ağustos 2006       Mesaj #34
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye
KIYAMET ALAMETLERİ



1-"Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde...kıyamet yaklaşmış olacaktır."

(Ramuz-El Ehadis,448/ 8:ölüm kıyamet ve Diriliş,s.480)


2-"Erkekler kadınlara benzeyecek, kadınlar erkeklere benzeyecek."


(Ölüm -Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametleri.s.451)



3-" Fuhuş açık olmadan kıyamet kopmaz."


(Ramuz-El Ehadis ,91/7)


4-"Zinanın çoğalması kıyamet alametlerindendir."


(Buhari ,Tecrid'i 1/169)

5-"Fakirlik çoğalacak.Açlık ve hata pahalılığı olabildiğine yayılacak."


(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri ,s.440)


6-"İnsanlara bir zaman gelir ki Kur-an-ı Kerim bir vadide ,insanlar başka bir vadide olurlar."



(Son zamanlarla ilgili Hadisler ,s.23)



7-"Ahir zamanda öyle adamlar çıkacak ki,dinlerini dünya menfeatleri karşılığında satacaklardır.Bunlar yumuşak görünmek için koyun postuna bürünecekler,dilleri şekerden tatlı,fakat kalpleri kurt kalbi gibi katı olacaktır."

(Tirmizi.Zühd,60)


8-Depremler çoğalacak

(Ramuz-El Ehadis,476/11)


9-Ölümler ve katliamlar yaygın hale gelecek

(Camiü'i-sagir,3:211,Müsned,2:492,4:391,392)

10-Dünya hercü merc içinde kaldığında,fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde,bazılar bazılarına hücum ettiğnde..."

( kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri ,s.454)
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
21 Ağustos 2006       Mesaj #35
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kıyamet sonrası

Güney Asya'daki deprem ve tsunami felaketinin bilançosu insanlığın ne büyük bir yıkımla karşılaştığının göstergesidir. BM İnsani İşler Koordinasyonu Bürosu'nun tahminlerine göre sadece Endonezya'da 80 bin kişinin ölmüş olabileceği bildiriliyor.
Depremin merkez üssü olan Sumatra Adası 33 metre kaymış durumda. Bilim adamları 'dünyanın yörüngesinin de sarsıldığı'na ilişkin öngörüde bulunuyor; zaman diliminin değiştiğini, günlerin 3 mikro saniye kısaldığını kanıtlamaya çalışan analizler yapılıyor.
Kıyamet sonrası tablo dehşet vericidir:
Sri Lanka'da 22 bin, Hindistan'da 13 bin, Tayland'da 2 bin kişinin yaşamını kaybettiği deprem ve tsunamiden etkilenen 5 milyon kişinin 'açlık ve hastalık' tehdidi altında olduğu bildiriliyor. Ancak bir nükleer felaket, bu kadar geniş coğrafyada milyonlarca insanın kaderini değiştirebilir, ölçülemez büyüklükte can ve mal kaybına yol açabilirdi.
Asya kıyametinin çevresel etkilerinin ne olacağı henüz meçhul.
Medeniyetlerin sonunu her zaman, savaşlar, istilalar, göçler getirmemiş. Çevreciler, yıllardır, dünyayı tehdit eden nükleer denemelerin, atmosfere salınan baca gazlarının, yağmur ormanlarının, yok edilen canlı türlerinin insanlığın geleceği üzerindeki etkilerine dikkat çekiyorlar. Ancak küresel tüketme hırsı nedeniyle kimsenin bu uyarılardan sonuç çıkardığı yok.
Oysa, dünyanın ekosistemi değiştikçe tehdit artıyor.
'Dünyanın Durumu' raporlarını ciddiye almalıyız:
"Arkeolojik kayıtlar yaşamın başlangıcından itibaren, her biri bir evrimsel başarısızlığı, dünyada toptan fakirleşmeyi temsil eden, beş büyük nesil tükenmesinin yaşandığını gösteriyor. Bu kitlesel nesil tükenmelerinin en sonuncusu, ortalama 65 milyon yıl önce, küçük bir gezegenin dünyaya çarpması ve atmosfere yüksek miktarda toz ve enkaz fışkırtması sonucu yaşanmıştır. Bunun sonunda meydana gelen ani serinleme, dinozorları ve diğer mevcut yaşam formlarının beşte birini yok etmiştir.
Şimdi ise altıncı büyük nesil tükenmesinin başlangıç safhalarındayız. Doğal olaylar sonucu gerçekleşmiş önceliklerden farklı olarak, bu seferki, insan kökenli olacak. Dünyanın uzun tarihinde ilk kez türler, yaşamlarının büyük bölümlerini yok eder hale geldiler."
Deprem ve tsunami öngörülemez doğa olaylarıdır. Ancak doğa da ekolojik dengelere bağlıdır.
Bilim adamlarının, çevrecilerin yıllardır yaptıkları uyarılara karşın 'sürdürülebilir bir ekonomi için gerekli ekosistemlerin verimliliği' dengesi, küresel tüketimin önlenemez tahribatı sonucu bozuluyor.
Güney Asya kıyameti, Maldivler'deki Emre ile manken sevgilisinin kurtarılma öyküsünden ibaret değildir.
Büyük fotoğrafı gözden kaçırmayalım.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
5 Ekim 2006       Mesaj #36
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
HZ.İSA VE MEHDİ
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Nefsim kudret elinde olan Zât-ı Zülcelâl'e yemin ederim! Meryem oğlu İsâ'nın, aranıza (bu şeriatle hükmedecek) adâletli bir hâkim olarak ineceği, istavrozları kırıp, hınzırları öldüreceği, cizyeyi (Ehl-i Kitap'tan) kaldıracağı vakit yakındır. O zaman, mal öylesine artar ki, kimse onu kabul etmez; tek bir secde, dünya ve içindekilerin tamamından daha hayırlı olur."
Sonra Ebu Hureyre der ki: "Dilerseniz şu ayeti okuyun. (Mealen): "Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölümünden önce onun (İsa'nın) hak peygamber olduğuna iman etmesin. Kıyamet gününde ise İsâ onlar aleyhine şâhitlik edecektir" (Nisa 159).
Buhari, Büyû' 102, Mezalim 31, Enbiya 49; Müslim, İman 242, (155); Ebu Dâvud, Melâhim
14, (4324); Tirmizi, Fiten 54, (2234).
Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ümmetimden bir grup, hak için muzaffer şekilde mücadeleye Kıyamet gününe kadar devam edecektir. O zaman İsa İbnu Meryem de iner. Bu müslümanların reisi: "Gel bize namaz kıldır!" der. Fakat Hz. İsa aleyhisselam: "Hayır! der, Allah'ın bu ümmete bir ikramı olarak siz birbirinize emirsiniz!"
Müslim, İman 247.
İbnu Mes'ûd radıyallahhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Dünyanın tek günlük ömrü bile kalmış olsa Allah, o günü uzatıp, benden bir kimseyi o günde gönderecek."
İbnu Mes'ûd: "Resûlullah yahut da şöyle buyurmuştu der: "...Ehl-i beytimden birini, ki bu zatın ismi benim ismime uyar, babasının ismi de babamın ismine uyar. Bu zat, yeryüzünü, -eskiden cevr ve zulümle dolu olmasının aksine- adalet ve hakkâniyetle doldurur."
Ebu Davud, Mehdi 1, (4282); Tirmizi, Fiten 52, (2231, 2232).
Ümmü Seleme radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Mehdi benim zürriyetimden, kızım Fâtıma'nın evladlarındandır."
Ebu Davud, Mehdi 1, (4284).
Ebu İshâk anlatıyor: "Hz. Ali radıyallahu anh, oğlu Hasan radıyallahu anh'a baktı ve: "Bu oğlum, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın tesmiye buyurduğu üzere Seyyid'dir. Bunun sulbünden peygamberinizin adını taşıyan biri çıkacak. Ahlakı yönüyle peygamberinize benzeyecek; yaratılışı yönüyle ona benzemeyecek" dedi ve sonra da yeryüzünü adaletle dolduracağına dair gelen kıssayı anlattı."
Ebu Davud, Mehdi 1, (4290).
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
VerSchL@GeN - avatarı
VerSchL@GeN
Ziyaretçi
15 Nisan 2007       Mesaj #37
VerSchL@GeN - avatarı
Ziyaretçi
Kıyametle ilgili ayetler
BakaraMsn Star Sûresinin 85 . Ayetinde
Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu halde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab’ın (Tevrat’ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

BakaraMsn Star Sûresinin 174 . Ayetinde
Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.40

BakaraMsn Star Sûresinin 212 . Ayetinde
İnkar edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.

BakaraMsn Star Sûresinin 254 . Ayetinde
Ey iman edenler! Hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkar edenler ise zalimlerin ta kendileridir.

Âl-i İmrânMsn Star Sûresinin 55 . Ayetinde
Hani Allah şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkar edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”

Âl-i İmrânMsn Star Sûresinin 77 . Ayetinde
Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır.

Âl-i İmrânMsn Star Sûresinin 161 . Ayetinde
Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir.

Âl-i İmrânMsn Star Sûresinin 180 . Ayetinde
Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Âl-i İmrânMsn Star Sûresinin 185 . Ayetinde
Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.

Âl-i İmrânMsn Star Sûresinin 194 . Ayetinde
“Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vadinden dönmezsin.”

NisâMsn Star Sûresinin 42 . Ayetinde
O kıyamet günü, Allah’ı inkar edip Peygamber’e isyan edenler, yer yarılıp içine girmiş olmayı isterler ve Allah’tan hiçbir söz gizleyemezler.

NisâMsn Star Sûresinin 87 . Ayetinde
Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Andolsun sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan?

NisâMsn Star Sûresinin 109 . Ayetinde
İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları Allah’a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak?

NisâMsn Star Sûresinin 141 . Ayetinde
Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, “Biz sizinle beraber değil miydik?” derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa, “Size üstünlük sağlayıp sizi mü’minlerden korumadık mı?” derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.

NisâMsn Star Sûresinin 159 . Ayetinde
Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa’ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır.31

MâideMsn Star Sûresinin 14 . Ayetinde
“Biz hıristiyanız” diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek!

MâideMsn Star Sûresinin 36 . Ayetinde
Şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı daha kendilerinin (kafirlerin) olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar onlardan yine kabul edilmez. Onlara elem dolu bir azap vardır.

MâideMsn Star Sûresinin 64 . Ayetinde
Bir de Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Hayır, onun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah bozguncuları sevmez.

MâideMsn Star Sûresinin 116 . Ayetinde
Allah kıyamet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilah edinin dedin?” İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.”

En’âm Sûresinin 2 . Ayetinde
O öyle bir Rab’dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de onun katındadır. Siz ise hâlâ şüphe ediyorsunuz.

En’âm Sûresinin 12 . Ayetinde
De ki: “Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?” “Allah’ındır” de. O merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. Andolsun sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok. Kendilerini ziyana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar.

En’âm Sûresinin 15 . Ayetinde
De ki: “Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım.”

En’âm Sûresinin 31 . Ayetinde
Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, “Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay halimize!” diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür!

En’âm Sûresinin 40 . Ayetinde
(Ey Muhammed!) De ki: “Söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz Allah’tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer (putların size yararı dokunduğu iddianızda) doğru söyleyenlerseniz (haydi onları yardıma çağırın).

A’râf Sûresinin 32 . Ayetinde
De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.”

A’râf Sûresinin 167 . Ayetinde
Hani Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü tattıracak kimseleri göndereceğini bildirmişti. Şüphesiz Rabbin, elbette cezayı çabuk verendir. Şüphesiz O çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

A’râf Sûresinin 172 . Ayetinde
Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.

A’râf Sûresinin 187 . Ayetinde
Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O (Allah) ortaya çıkaracaktır. O göklere de, yere de ağır basmıştır. O size ancak ansızın gelecektir.” Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.”

Yûnus Sûresinin 60 . Ayetinde
Allah’a karşı yalan uyduranların, kıyamet günü hakkındaki zanları nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı çok lütufkârdır, fakat onların çoğu (O’nun nimetlerine) şükretmezler.

Yûnus Sûresinin 93 . Ayetinde
Andolsun, biz İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz rızıklar verdik. Kendilerine bilgi gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki, ayrılığa düşmüş oldukları şeyler hakkında Rabbin kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir.

Hûd Sûresinin 60 . Ayetinde
Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Biliniz ki Âd kavmi, Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz ki Hûd’un kavmi Âd Allah’ın rahmetinden uzaklaştı.

Hûd Sûresinin 98 . Ayetinde
Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kötü varış yeridir orası!

Hûd Sûresinin 99 . Ayetinde
Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek!

Yûsuf Sûresinin 107 . Ayetinde
Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular?

Hicr Sûresinin 37,38 . Ayetinde
Allah da, "O halde sen vakti (yalnızca benim tarafımdan) bilinen güne (kıyamete) kadar mühlet verilenlerdensin" dedi.

Hicr Sûresinin 85 . Ayetinde
Biz gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et.

Nahl Sûresinin 25 . Ayetinde
Böylece kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak, bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et, yüklendikleri ne kötüdür.

Nahl Sûresinin 27 . Ayetinde
Sonra kıyamet günü Allah onları rezil edecek ve diyecek ki: “Uğrunda mücadele ettiğiniz ortaklarım nerede?!” kendilerine ilim verilenler ise şöyle derler: “Şüphesiz bugün rezillik, aşağılık ve kötülük kafirlerin üzerinedir.”

Nahl Sûresinin 77 . Ayetinde
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet’in kopması bir göz kırpması gibi veya daha az bir zamandır. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Nahl Sûresinin 84 . Ayetinde
Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkar edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne de Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul edilecek.

Nahl Sûresinin 92 . Ayetinde
Bir topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak, ipliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah bununla sizi ancak imtihan eder. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size elbette açıklayacaktır.

Nahl Sûresinin 124 . Ayetinde
Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.

İsrâ Sûresinin 13 . Ayetinde
Her insanın amelini boynuna yükledik.2 Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız.

İsrâ Sûresinin 58 . Ayetinde
Ne kadar memleket varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edeceğiz, ya da şiddetli bir azapla cezalandıracağız. İşte bu, Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış bulunuyor.11

İsrâ Sûresinin 62 . Ayetinde
Yine demişti ki: “Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin? Andolsun eğer beni kıyamete kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, (azdırarak) kontrolüm altına alacağım.”

İsrâ Sûresinin 97 . Ayetinde
Allah kimi doğru yola iletirse işte o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa böyleleri için O’nun dışında dostlar bulamazsın. Onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü haşredeceğiz. Varacakları yer cehennemdir. Cehennemin ateşi dindikçe, onlara çılgın ateşi artırırız.

İsrâ Sûresinin 104 . Ayetinde
Bunun ardından İsrailoğullarına şöyle dedik: “Bu topraklarda oturun, ahiret va’di (kıyamet) gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz.”

Kehf Sûresinin 21 . Ayetinde
Böylece biz, (insanları) onların halinden haberdar ettik ki, Allah’ın va’dinin hak olduğunu ve kıyametin gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler. Hani onlar (olayın mucizevi tarafını ve asıl hikmetini bırakmışlar da) aralarında onların durumunu tartışıyorlardı. (Bazıları), “Onların üstüne bir bina yapın, Rableri onların halini daha iyi bilir” dediler. Duruma hakim olanlar ise, “Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız” dediler.

Kehf Sûresinin 36 . Ayetinde
“Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülsem bile andolsun bundan daha iyi bir sonuç bulurum.”

Kehf Sûresinin 98 . Ayetinde
Zülkarneyn, “Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi (kıyametin kopma vakti) gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir” dedi.

Kehf Sûresinin 105 . Ayetinde
Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkar eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir.

19 - MERYEM SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 98 âyettir. Bazı tefsir bilginlerine göre 58 ve 71. âyetler Medine döneminde inmiştir. Sûre, Meryem’in, oğlu İsa’yı nasıl dünyaya getirdiğini anlattığı için bu adla anılmıştır. Sûrede başlıca, tevhit inancını yerleştirmek amacıyla bazı peygamberlerin kıssaları ve kıyamet sahneleri konu edilmektedir.

Meryem Sûresinin 75 . Ayetinde
(Ey Muhammed!) De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin! Nihayet kendilerine vaad olunan azabı, ya da kıyameti gördüklerinde kimin yeri daha kötüymüş, kimin taraftarları daha zayıfmış bilecekler.

Meryem Sûresinin 95 . Ayetinde
Onlar(ın her biri) kıyamet günü O’na tek başına gelecektir.

Tâ-Hâ Sûresinin 15 . Ayetinde
“Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.”

Tâ-Hâ Sûresinin 100 . Ayetinde
Kim ondan yüz çevirirse şüphesiz ki o, kıyamet gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir.

Tâ-Hâ Sûresinin 105 . Ayetinde
(Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) halini soruyorlar. De ki: “Rabbim onları toz edip savuracak.”

Tâ-Hâ Sûresinin 124 . Ayetinde
“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.”

Enbiyâ Sûresinin 47 . Ayetinde
Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.

Enbiyâ Sûresinin 49 . Ayetinde
Onlar, görmedikleri halde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de korkarlar.

Enbiyâ Sûresinin 97 . Ayetinde
Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. “Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz” derler.

22 - HAC SÛRESİ
Âyetlerinin çoğu Mekke’de, bir kısmı ise Medine döneminde inmiştir. 78 âyettir. Hac ibadetinden bahsettiği için bu adı almıştır. Sûrede ayrıca kıyamet gününün dehşetinden, kıyamet günü yaşanacak sahnelerden, cihattan ve helak edilmiş eski toplumlardan söz edilmektedir.

HacMsn Star Sûresinin 1 . Ayetinde
Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir.

HacMsn Star Sûresinin 7 . Ayetinde
Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah kabirdeki kimseleri diriltecektir.

HacMsn Star Sûresinin 8,9 . Ayetinde
İnsanlardan öylesi de vardır ki, ne bir ilmi, ne bir yol göstericisi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olduğu halde kibirlenerek insanları Allah’ın yolundan saptırmak için, Allah hakkında tartışmaya kalkar. Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız.

HacMsn Star Sûresinin 17 . Ayetinde
Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Allah’a ortak koşanlar var ya, Allah kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah her şeye şahittir.

HacMsn Star Sûresinin 55 . Ayetinde
İnkar edenler, kendilerine kıyamet ansızın gelinceye, yahut da onlara kısır bir günün8 azabı gelip çatıncaya dek o Kur’an’dan bir şüphe içinde kalırlar.

HacMsn Star Sûresinin 69 . Ayetinde
Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda kıyamet günü Allah aranızda hüküm verecektir.

Mü’minûn Sûresinin 16 . Ayetinde
Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz.

Furkân Sûresinin 11 . Ayetinde
Hayır, onlar Kıyameti de yalanladılar. Biz ise o Kıyameti yalanlayanlara çılgın bir cehennem ateşi hazırlamışızdır.

Furkân Sûresinin 69 . Ayetinde
Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedi kalır.

27 - NEML SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 93 âyettir. Sûre, adını, 18. âyette yer alan “en-Neml” kelimesinden almaktadır. Neml, karınca demektir. Sûrede başlıca, Süleyman peygamber ve Sebe’ melikesi, Belkıs kıssası ile Salih ve Lût peygamberler konu edilmekte, ayrıca mü’minlerin kurtuluşa ereceği, İslâm karşıtlarının kötü akıbetleri, öldükten sonra dirilmek ve kıyamet dile getirilmektedir.

Neml Sûresinin 82 . Ayetinde
(Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler.

Kasas Sûresinin 41 . Ayetinde
Biz onları, ateşe çağıran öncüler kıldık. Kıyamet günü de kendilerine yardım edilmeyecektir.

Kasas Sûresinin 42 . Ayetinde
Bu dünyada onları lanete uğrattık. Kıyamet gününde de onlar iğrenç kılınmış kimselerden olacaklardır.

Kasas Sûresinin 61 . Ayetinde
Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve o vaad edilen şeye kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçimliklerinden yararlandırdığımız, sonra da kıyamet günü (hesaba çekilmek için) huzura getirilecek kimse gibi midir?

Kasas Sûresinin 71 . Ayetinde
De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilah size bir aydınlık getirir? Hâlâ duymayacak mısınız?”

Kasas Sûresinin 72 . Ayetinde
De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilah size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?”

Ankebût Sûresinin 13 . Ayetinde
Andolsun, onlar mutlaka kendi yüklerini ve kendi yükleriyle beraber nice ağır yükleri yükleneceklerdir. Uydurmakta oldukları şeylerden de kıyamet günü şüphesiz, sorguya çekileceklerdir.

Ankebût Sûresinin 20 . Ayetinde
De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”

Ankebût Sûresinin 25 . Ayetinde
İbrahim onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkar edip tanımayacak; kiminiz kiminize lanet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.”

30 - RÛM SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 60 âyettir. Sûre adını, ikinci âyette geçen “er-Rûm” kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca kıyametin hallerinden, Allah’ın kudretine ve birliğine delalet eden kevnî meseleler ile Kureyş kabilesinin İslâm’a karşı olumsuz tutumu konu edilmiştir.

Rûm Sûresinin 12 . Ayetinde
Kıyametin kopacağı günde suçlular hayal kırıklığı içinde ümitsizliğe düşeceklerdir.

Rûm Sûresinin 14 . Ayetinde
Kıyametin kopacağı gün, işte o gün mü’minler ve kâfirler birbirinden ayrılacaklardır.

Rûm Sûresinin 55 . Ayetinde
Kıyametin kopacağı gün suçlular, (dünyada) bir andan fazla kalmadıklarına yemin ederler. Onlar (dünyada haktan) işte böyle döndürülüyorlardı.

31 - LOKMÂN SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 34 âyettir. Sûre, adını 12. ve 13. âyetlerde anılan Hz. Lokmân’dan almıştır. Sûrede başlıca, Hz. Lokmân’ın oğluna öğütleri, tevhid, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve haşr konularına dikkat çekilmekte, kıyamet günü için hazırlıklı olunması öğütlenmektedir.

Lokman Sûresinin 34 . Ayetinde
Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (herşeyden) hakkıyla haberdar olandır.

Secde Sûresinin 25 . Ayetinde
Şüphesiz Rabbin kıyamet günü, üzerinde ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda onlar arasında hüküm verecektir.

Secde Sûresinin 29 . Ayetinde
De ki, “Fetih (Kıyamet) günü, inkar edenlere iman etmeleri fayda vermeyecektir. Onlara göz de açtırılmayacaktır.”

AhzâbMsn Star Sûresinin 63 . Ayetinde
İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah katındadır.” Ne bilirsin, belki de kıyamet yakında gerçekleşir.

Sebe’ Sûresinin 3 . Ayetinde
İnkar edenler, “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”

Sebe’ Sûresinin 26 . Ayetinde
De ki: “Rabbimiz hepimizi kıyamet günü bir araya toplayacak, sonra da aramızda hak ile hüküm verecektir. O gerçeği apaçık ortaya koyan,2 hakkıyla bilendir.”

Fâtır Sûresinin 14 . Ayetinde
Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler. Kıyamet günü de sizin ortak koştuğunuzu inkar ederler. Bunları sana hiç kimse, hakkıyla haberdar olan (Allah) gibi haber veremez.

37 - SÂFFÂT SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 182 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “es-Sâffât” kelimesinden almıştır. Sâffât, sıra sıra dizilenler, saf saf duranlar demektir. Sûrede başlıca, meleklerden, cinlerden kıyamet ve ahiret olaylarından söz edilmekte; Nûh, İbrahim, İsmail, İshak, Mûsâ, Hârun, İlyas, Lût ve Yûnus peygamberin kıssalarına yer verilmektedir.

Sâd Sûresinin 80,81 . Ayetinde
Allah şöyle dedi: “Sen o bilinen vakte (kıyamet gününe) kadar mühlet verilenlerdensin.”

Zümer Sûresinin 15 . Ayetinde
“Siz de Allah’tan başka dilediğiniz şeylere ibadet edin!” De ki: “Şüphesiz hüsrana uğrayanlar kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. İyi bilin ki bu apaçık hüsranın ta kendisidir.”

Zümer Sûresinin 24 . Ayetinde
Kıyamet günü kötü azaba karşı yüzüyle korunan kimse4, (o gün) azaptan emin olan kimse gibi midir? Zalimlere, “Kazandıklarınızı tadın” denir.

Zümer Sûresinin 31 . Ayetinde
Sonra şüphesiz siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme edileceksiniz

Zümer Sûresinin 47 . Ayetinde
Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. Artık, hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır.

Zümer Sûresinin 60 . Ayetinde
Kıyamet günü Allah’a karşı yalan söyleyenleri görürsün, yüzleri kapkara kesilmiştir. Büyüklük taslayanlar için cehennemde bir yer mi yok!?

Zümer Sûresinin 67 . Ayetinde
Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O’nun elindedir. Gökler de O’nun kudretiyle dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir.

40 - MÜ'MİN SÛRESİ
56 ve 57. âyetler hariç Mekke döneminde inmiştir. 85 âyettir. Sûre, adını 28. âyette geçen “mü’min” kelimesinden almıştır. Mü’min inanan kimse demektir. Âyette sözü edilen mü’min, Firavun ailesinin; gizlice iman eden ve çevresindekileri hakka yönlendirmeye çalışan bir ferdidir. Ayrıca sûre, Allah’ın sıfatlarından biri olan ve 3. âyette geçen “ğâfir” kelimesinden dolayı “Ğâfîr sûresi” diye de anılmaktadır. “Ğâfir”, bağışlayan demektir. Sûrede başlıca, Allah’ın birliğini gösteren bazı delillere yer verilerek kıyametle ilgili tasvirler yapılmaktadır.

Mü’min Sûresinin 46 . Ayetinde
(Öyle bir) ateş ki, onlar sabah-akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir.

Mü’min Sûresinin 59 . Ayetinde
Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar.

Fussilet Sûresinin 40 . Ayetinde
Âyetlerimiz konusunda (yalanlama amacıyla) doğruluktan sapanlar bize gizli kalmaz. O halde kıyamet gününde ateşe atılan mı, yoksa güven içinde gelen kimse mi daha iyidir? Dilediğinizi yapın. Şüphesiz o, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.

Fussilet Sûresinin 47 . Ayetinde
Kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilgi O’na havale edilir. Meyveler tomurcuklarından ancak O’nun bilgisi altında çıkar, dişi ancak O’nun bilgisi altında hamile kalır ve doğurur. Allah onlara, “Nerede bana ortak koştuklarınız?” diye seslendiği gün şöyle derler: “Sana arz ederiz ki, içimizden onları gören hiçbir kimse yok.”

Fussilet Sûresinin 50 . Ayetinde
Andolsun! Başına gelen bir zarardan sonra kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka “Bu benim hakkımdır, Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Andolsun, Rabbime döndürülürsem, şüphesiz O’nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır” der. Andolsun, biz inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve andolsun, onlara mutlaka ağır azâptan tattıracağız.

42 - ŞÛRÂ SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 53 âyettir. Sûre, adını 38. âyette geçen “Şûrâ” kelimesinden almıştır. Şûrâ danışma demektir. Sûrede başlıca müslümanların işlerini kendi aralarında danışma yoluyla yürüttükleri, ayrıca kainatta Allah’ın birliğini gösteren deliller ve kıyamet gününün halleri konu edilmektedir.

Şûrâ Sûresinin 17 . Ayetinde
Allah, hak olarak Kitab’ı ve mizanı3 indirendir. Sen nereden bileceksin belki de o saat (kıyamet) yakındır.

Şûrâ Sûresinin 18 . Ayetinde
Kıyamete inanmayanlar, onun çabuk kopmasını isterler. İnananlar ise, ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki, Kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.

Şûrâ Sûresinin 45 . Ayetinde
Ateşe sunulurken onların zilletten başlarını öne eğmiş, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını görürsün. İnananlar da, “İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır” diyecekler. İyi bilin ki zâlimler, sürekli bir azâp içindedirler.

Zuhruf Sûresinin 61 . Ayetinde
Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, bana uyun, bu doğru bir yoldur.

Zuhruf Sûresinin 66 . Ayetinde
Onlar (bu tavırlarıyla) ancak, kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini beklemektedirler, halbuki bunun farkında değillerdir.

Zuhruf Sûresinin 85 . Ayetinde
Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin bilgisi de yalnız O’nun katındadır ve yalnızca O’na döndürüleceksiniz.

Câsiye Sûresinin 17 . Ayetinde
Onlara din işi konusunda açık deliller verdik. Ama onlar ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki hasetten dolayı ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü, aralarında hüküm verecektir.

Câsiye Sûresinin 26 . Ayetinde
De ki: “Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler.”

Câsiye Sûresinin 27 . Ayetinde
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün bâtıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.

Câsiye Sûresinin 32 . Ayetinde
“Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir, kıyamet hakkında hiçbir şüphe yoktur” dendiği zaman ise; “Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, sadece zannediyoruz. Biz bu konuda kesin kanaat sahibi değiliz” demiştiniz.

Ahkâf Sûresinin 5 . Ayetinde
Kim, Allah’ı bırakıp da, kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapıktır? Oysa onlar, bunların tapınmalarından habersizdirler.
Ahkâf Sûresinin 6 . Ayetinde
İnsanlar (kıyamet günü) toplandığında, o taptıkları kendilerine düşman oluverir, onların ibâdetlerini de inkâr ederler.

MuhammedMsn Star Sûresinin 18 . Ayetinde
Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek?

Necm Sûresinin 57 . Ayetinde
Yaklaşmakta olan (Kıyamet iyice) yaklaştı.

Kamer Sûresinin 1 . Ayetinde
Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.1

Kamer Sûresinin 46 . Ayetinde
Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır.

55 - RAHMÂN SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 78 âyettir. Sûre, adını ilk âyeti oluşturan ve Allah’ın sıfatlarından biri olan “er-Rahmân” kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, Allah’ın nimetleri, birliğini ve kudretini gösteren kainat delilleri ve günahkârların kıyamette karşılaşacakları korku ve şiddet konu edilmektedir.

56 - VÂKI'A SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 96 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-vâkı’a” kelimesinden almıştır. Vâkı’a, gerçekleşen, meydana gelen olay demektir. Burada kıyameti ifade etmektedir. Sûrede başlıca, kıyametin kopmasından önceki ve sonraki dehşetli haller ve insanların amellerine göre içinde yer alacağı gruplar konu edilmektedir.

Vâkı’a Sûresinin 1,2 . Ayetinde
Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır.

MücâdeleMsn Star Sûresinin 7 . Ayetinde
Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizlice konuşmaz ki, dördüncüleri O olmasın. Beş kişi gizlice konuşmaz ki altıncıları O olmasın. Bundan daha az, yahut daha çok da olsalar, nerede olurlarsa olsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra onlara yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. Allah her şeyi hakkıyla bilir.

MümtehineMsn Star Sûresinin 3 . Ayetinde
Yakınlarınız ve çocuklarınız size asla fayda vermeyecektir. Kıyamet günü Allah aranızı ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

64 - TEĞÂBUN SÛRESİ
Medine döneminde inmiştir. 18 âyettir. Sûre, adını 9. âyette geçen “et-Teğâbun” kelimesinden almıştır. Teğâbun, aldanma demektir. İnanmayanların aldanışları, Kıyamet gününde açıkça ortaya çıkacağı için bugüne “Yevmü’t-Teğabun (aldanma günü)” denmiştir. Sûrede başlıca mü’min olsun, kâfir olsun herkesin eksiklik ve kusurlarının kıyamet günü açığa çıkacağı konu edilmektedir.

Kalem Sûresinin 39 . Ayetinde
Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız?

Kalem Sûresinin 42,43 . Ayetinde
Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir halde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Halbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar(ve buna yanaşmıyorlar)dı.

69 - HÂKKA SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 52 âyettir. Sûre, adını birinci âyeti oluşturan “el-Hâkka” kelimesinden almıştır. Hâkka, mutlaka gerçekleşecek olan kıyamet demektir. Sûrede başlıca, Kıyameti inkar edenlerin görecekleri cezalar ve mü’minler ile kafirlerin dehşetli Kıyamet günündeki halleri konu edilmektedir.

Hâkka Sûresinin 1 . Ayetinde
Gerçekleşecek olan kıyamet!

Hâkka Sûresinin 2 . Ayetinde
Nedir o gerçekleşecek olan kıyamet?

Hâkka Sûresinin 3 . Ayetinde
Gerçekleşecek olan kıyametin ne olduğunu sen ne bileceksin?1

Hâkka Sûresinin 4 . Ayetinde
Semûd ve Âd kavimleri, yüreklerini hoplatacak olan büyük felaketi (Kıyameti) yalanladılar.

Hâkka Sûresinin 13,14,15 . Ayetinde
Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş(kıyamet kopmuş)tur.

Müzzemmil Sûresinin 14 . Ayetinde
Yerin ve dağların sarsılacağı ve dağların akıp giden kum yığını olacağı günü (kıyameti) hatırla.

Müzzemmil Sûresinin 17 . Ayetinde
Hal böyle iken inkar ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden (kıyametten) nasıl korunursunuz?

Kıyâme Sûresinin 1 . Ayetinde
Kıyamet gününe yemin ederim.

Kıyâme Sûresinin 5 . Ayetinde
Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister.2

Kıyâme Sûresinin 6 . Ayetinde
“O kıyamet günü ne zaman?” diye sorar.

77 - MÜRSELÂT SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 50 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Mürselât” kelimesinden almıştır. Mürselât, gönderilenler demektir. Sûrede başlıca, kıyametin, hesap ve azabın gerçekleşeceği, Allah’ın kudreti ve günahkârların akıbeti konu edilmektedir.

Mürselât Sûresinin 1,2,3,4,5,6,7 . Ayetinde
Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

Mürselât Sûresinin 11 . Ayetinde
Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet gerçekleşir).

78 - NEBE' SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 40 âyettir. Sûre, adını ikinci âyette geçen “en-Nebe’” kelimesinden almıştır. Nebe’, haber demektir. Sûrede ölüm ötesi hayatın varlığını ispat çerçevesinde, kıyamet, öldükten sonra dirilme ve hesap için toplanma konularına yer verilmektedir.

Nâzi’ât Sûresinin 34,35 . Ayetinde
En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar.

Nâzi’ât Sûresinin 42 . Ayetinde
Sana, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar.

Nâzi’ât Sûresinin 46 . Ayetinde
Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler.

80 - ABESE SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 42 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “abese” fiilinden almıştır. “Abese”, “yüzünü ekşitti” demektir. Sûrede başlıca, itikat, peygamberlik, Allah’ın kudreti ve kıyamet halleri konu edilmektedir.

81 - TEKVÎR SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “küvviret” fiilinin mastarından almıştır. Tekvîr, dürmek demektir. Sûrede başlıca, kıyamet, vahiy ve peygamberlik konuları ele alınmaktadır.

Mutaffifîn Sûresinin 15 . Ayetinde
Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır.

Bürûc Sûresinin 2 . Ayetinde
Va’dedilmiş güne (kıyamete) andolsun,

Fecr Sûresinin 21 . Ayetinde
Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı zaman,

101 - KÂRİ'A SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 11 âyettir. “Kâri’a”, vuran, çarpan, kapıyı çalan, yürekleri hoplatan şey demektir. Burada, kıyamet gününü ifade etmektedir
VerSchL@GeN - avatarı
VerSchL@GeN
Ziyaretçi
24 Nisan 2007       Mesaj #38
VerSchL@GeN - avatarı
Ziyaretçi
Kıyametten önce olacaklar

Verildimi bilmıyorum ama verildiyse kusura bakmayın
Beyrutlu alim Nebhani'nin, "Peygamberimizin Mucizeleri" adlı bir kitabıvar. Ba
ştan sona Efendimiz (sav) Hazretleri'nin mucizeleri ile mucizeli sözlerinin
yer aldığı bu Arapça eserde, kıyamet alametlerini anlatan hadisler de sı
ralanmıştır.

Bugün sizlere işte bu kıyamet alametlerini anlatan hadislerin meallerinden
bir demet sunmak istiyorum. Sanırım hadis meallerini okuyunca siz de,
ibretle düşünüp hayretle tefekkür edeceksiniz. Daha fazla araya girmeden
sizi bazı meallerle baş başa bırakıyorum.

1- Kıyametten önce öyle bir devir gelecek ki, dinini koruyan kimse avucunda
ateş tutan kimse gibi olacaktır!..

2- Kıyamet kopmadan önce dünyada sınırsız zevku safayı sorumsuz kimseler
sürecektir.

3- Ahir zamanda ibadet edenlerin çoğu bilgisiz mümin, ibadet etmeyenlerin
çoğu da itikatsız bilgin olacaktır.

4- Kıyamet kopmadan önce idareciler çoğalacak, fakat güvenilecek idareci
azalacaktır!..

5- Kıyamet kopmadan önce toplumda değeri en az olan müminler olacaktır!..

6- Kıyamet kopmadan önce hayata haram helal tanımazlar hakim olacaktır.

7- Kıyamet kopmadan önce ekonomi her değerin önüne geçecek, okur yazarlık
artacak, ancak yalancılık da yaygınlaşacaktır.

8- Kıyamet kopmadan önce emanete ihanet edilecek, zekat vermek azalacak,
dinî ilimlere ilgi azalacak, dinî değerler arkaya atılacaktır.

9- Ahir zamanda 'İnsanın köpek büyütmesi, çocuk büyütmesinden daha uygun'
diyenler çıkacaktır. O zamanda büyüklere saygı kalkacak, küçüklere şefkat
yok olacak, yol kenarlarında uygunsuz haller görülecek, bazı insanlar da
koyun postu giymiş kurtlar haline gelecektir.

10- Ayağı çıplak, başı kabak bilgisiz çobanların zenginleşip yüksek
binalarda sınırsız bir israf içinde yaşamaya başladıklarını gördüğünüz zaman
kıyameti bekleyin.

11- İşler ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin.

12- Kıyamet kopmadan önce akrabalık bağı kopacak, yakınlar
birbirinden şikayetçi
hale gelecek, mal meşru olmayan yollardan kazanılacak, fakir kendi sıkıntısıyla
baş başa bırakılacaktır.

13- Kıyamet kopmadan Allah için dostluk azalacaktır.

14- Yirmi kadar insan bir araya geldiği halde içlerinde samimi bir dindar
bulunmadığı zaman kıyameti bekleyin.

15- Bir zaman gelecek, harama girmeden geçim sağlamak zorlaşacaktır.

16- Bir zaman gelecek, bazı eş ve çocuklar, aile reisini gücünden fazla
harcama yapmaya zorlayacak, haram işleri yapmasına sebep olacaklardır.

17- Bir zaman gelecek ki, dindar insan, dindarlığını toplumdan gizleme
ihtiyacı duyacaktır.

18- Benden sonra sabrın çok önem kazanacağı bir devir gelecektir. Öyle
günlerde dinine sabırla, sadakatle bağlı kalan kimselere, öncekilere
verilenlerden tam elli kat fazla sevap verilecektir!.. Çünkü onların şartlar
ı bazen, öncekilerden de ağır olacaktır. Adil-i Mutlak olan Allah, zorluklar
ın çokluğu nispetinde de mükafatlarını çoğaltacaktır.eek
Allah'ım sen o günleri bize gösterme
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #39
vain - avatarı
Ziyaretçi
KIYAMET GÜNÜ, DİRİLİŞ VE HESAP VERME Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbi'nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Zümer Suresi, 68-69)

Sur'a İkinci Kez Üfleniş ve Ölülerin Diriltilmesi
Sur'a ilk olarak üflenmesiyle birlikte yer ve gök paramparça edilmiş ve maddesel evren ölmüştür. Canlı hiçbir varlık kalmamıştır. Ayetin ifadesiyle, "yer başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülmüştür". (İbrahim Suresi, 48) Bu dönüşümden sonra mahşer günü için hazırlanan ortam şöyledir:
Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak"
"Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır."
"Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek." (Taha Suresi, 105-107)
İşte hesap günü insanların üzerinde dirilip, biraraya gelip, hesaplarını ve akıbetlerini bekleyecekleri yer budur. Artık sıra insanların diriltilip tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna çıkarılmalarına gelmiştir. Ve Sur'a ikinci kez üfürülür. Dünya hayatında ahireti ve yeniden dirilişi inkar eden insan bir daha uyanmayı hiç beklemediği kabrinin içinden dışarı atılır. Sur'a bu ikinci üfürülüş ve insanların dirilmesi Kuran'da şöyle geçer:
Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı... (Zümer Suresi, 68-69)

ÖLÜLERİN MEZARLARINDAN ÇIKMASI
İnsanların dirilişleri esnasında ve dirildikten sonraki durumları ayetlerde ayrıntılı olarak tarif edilmiştir. Kuran'da haber verildiğine göre o büyük diriliş şöyle gerçekleşir:
- Sur'a ikinci kez üfürülmesiyle birlikte toprağın altından dışarı çağrılan insanlar, yayılan çekirgeler gibi ve hızla koşarak kabirlerinden dışarı çıkarlar.
Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. (Kamer Suresi, 7)
... Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman, hemencecik siz (bir de bakarsınız ki) çıkarılmışsınız. (Rum Suresi, 25)
O gün yer, onlardan çatlayıp-ayrılır da (onlar,) hızla koşarlar. İşte bu, Bize göre oldukça-kolay olan bir haşir (sizi birarada toplama)dır. (Kaf Suresi, 44)
- Kendilerini çağıran çağırıcıya doğru yönelirler ve dikili bir şeye doğru yönelmiş gibi boyunlarını çağırıcıya uzatmış olarak koşmaya başlarlar. Ve bu çağrı daha önce benzerine rastlanmış bir çağrı da değildir:
... O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün... (Kamer Suresi, 6)
O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar... (Taha Suresi, 108)
... sanki onlar dikili bir şeye yönelmiş gibidirler. (Mearic Suresi, 43)
Dünyada Allah'ın sınırlarını tanımayan, Allah'a itaat etmeyen, kendi başının dikine giden, büyüklenen inkarcı, dirilir dirilmez birden boyun eğici, bir hale gelmiştir. Ne olup bittiğini sorgulamadan, kayıtsız şartsız bu çağrıya icabet eder. Dünyadaki imtihan sona erdiği için başka seçim şansı da yoktur zaten. Aksini yapmayı istese de yapamaz. Hatta isteyemez bile. Bu çağrıya karşı koymaya hiçbir gücü yoktur. O nedenle bu günün "zorlu bir gün" olduğunu gerçekten hissetmiştir:
Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün." (Kamer Suresi, 8)
- Kafirler başlarını dikerek koşarlar, gözler dönmez, hareket edemez. Herkes kayıtsız şartsız bir itaat içindedir. O gün insanların sahip olabileceği tek geçerli ve değerli şey imandır. O da kafirlerde yoktur. Bu yüzden kalpleri bomboştur:
Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalbleri (sanki) bomboştur. (İbrahim Suresi, 43)
- Tek bir merkeze doğru dalga dalga süzülürler.
Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksiniz. (Nebe Suresi, 18)
Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler. Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş". (Yasin Suresi, 51-52)
Bu "eyvah" çok büyük bir panik ve hayal kırıklığının ifadesidir. Çünkü kendi dirilişine bizzat şahit olan kafir, hayatı boyunca kendisine bunu haber veren elçilerin gerçekten doğru söylediklerini anlamıştır. Dolayısıyla bunu inkar edenlere müjdelenen, "dönüşü olmayan ebedi azab"ı da bizzat yaşayacağını idrak etmiştir. Artık bundan hiçbir şüphesi yoktur. "Ebedi uyku" diye bir şey olmadığını anlamıştır. Kendisine vaat edilenlerin birer birer başına geleceğinden, hiçbir kurtuluş ümidi olmadığından emindir.
- Kafirlerin genel ruh halleri korku, dehşet, yılgınlık, şaşkınlık ve çaresizlik, genel görünümleri ise daha da dehşet vericidir. Yüzleri kapkaradır; toz, karartı ve zillet (aşağılanma) kaplamıştır:
O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.' (Gaşiye Suresi, 2)
Ve o gün öyle yüzler vardır ki üzerini toz bürümüştür. Bir karartı sarıp kaplamıştır. İşte onlar da, kafir facir olanlardır. (Abese Suresi, 40-42)
Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi, 60)
- Kafirler kıyamet günü kör olarak haşredilirler.
Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.
O da (şöyle) demiş olur: "Ben görmekte olan biriyken, beni niye kör olarak haşrettin Rabbim?"
(Allah da) Der ki: "İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın." (Taha Suresi, 124-126)
Allah, kimi hidayete erdirirse, işte o, hidayet bulmuştur, kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça, çılgın alevini onlara arttırırız. (İsra Suresi, 97)
- Kafirlerin bu kör gözleri de korkunçluk ve iğrençliklerini artırır bir şekildedir. Allah kafirlerin gözlerinin alacağı şekli şöyle ifade etmektedir:
Sur'a üfürüleceği gün, biz suçlu-günahkarları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak' toplayacağız. (Taha Suresi, 102)
Bu korkunç, aynı zamanda da aşağılık görünümleriyle kafirler ilk bakışta, müminlerden ayrılırlar. Dünyadayken kibir ve gösteriş içinde, Allah'ın ayetlerine karşı savaş açan, büyüklenen bu güruhun sonlarının başlangıcı işte böyle olur.

O GÜN DOSTLUK, AKRABAĞLIK, YAKINLIK VE YARDIMLAŞMA YOKTUR
O gün insanın başkalarıyla, hatta kendi annesi, babası, eşi ve çocuklarıyla bile ilgilenmeye ne hali ne fırsatı vardır. Mahşer gününün şiddeti ve olağanüstü korkusu herkesi kendi derdine düşürür. Allah, o diriliş gününü, öteki adıyla din gününü şöyle tarif etmektedir:
Din gününü sana bildiren şey nedir? Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir? Hiçbir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah'ındır. (İnfitar Suresi, 17-19)
Fakat 'kulakları patlatırcasına olan o gürleme' geldiği zaman, kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar,
Annesinden ve babasından, Eşinden ve çocuklarından, O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır.
(Abese Suresi, 33-37)
Dünya hayatında kişinin en çok değer verdiği put edindiği bağlar, böylece Allah'ın azabı karşısında paramparça olur. Artık insanlar arasındaki dünyevi yakınlıkların, soy bağlarının hiçbir anlamı kalmamıştır. Değeri olan tek şey, imandır:
Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da. Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır." (Müminun Suresi, 101-103)
Dünyadaki bağlar ve ilişkiler öyle bir parçalanır ki, sözde en çok sevilen oğullar, eşler, kardeşler, hatta bütün soy, inkarcılar tarafından azaba karşılık fidye olarak teklif edilir:
(Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz. Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister. Kendi eşini ve kardeşini. Ve onu barındıran aşiretini de. Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir. (Mearic Suresi, 10-15)
Mahşer günü yaşanacak olan bu "fidye teklifi", inkarcıların gerçekte ne kadar nankör olduklarının ve menfaatleri doğrultusunda nasıl acımasızca hareket ettiklerinin bir göstergesidir. Bu teklif, dünya hayatının ne denli boş olduğunu da gösterir. Dünya hayatında çoğu insan küçük çıkarlar peşinde koşar. İyi bir iş, güzel bir ev, para, makam mevki sahibi olmak uğruna bütün bir ömür çalışılır. Buna karşın, Kuran'da haber verildiği üzere tek bir kadın değil dünyadaki kadınların tümü, tek bir ev değil dünyadaki bütün mülkler, yeryüzünün altın ve gümüş bütün hazineleri, hatta bütün dünya, mahşer gününün azabından kurtulmak için fidye olarak verilmek istenecektir. Ama elbette bu umutsuz bir çabadır ve insanı hiçbir şekilde kurtaramaz. O mülklerin sahibi zaten Allah'tır. İnsanın kurtuluşu ise, bir daha geri dönemeyeceği dünya hayatında kalmıştır. Vakit çok geçtir ve cehennemin ateşi ona vaat olunduğu gibi yanmaya başlamıştır.

İNSANLARIN HESAP İÇİN TOPLANMALARI
Kuran'da, insanın yaşamının gerçek anlamı şöyle açıklanır:
Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın. (İnşikak Suresi, 6)
Hayatımız boyunca ne yaparsak yapalım, harcadığımız bütün çabaların sonucunda ulaşacağımız son nokta, Allah'ın huzuruna çıkacağımız andır. Tüm bu hayatın amacı, O'na kulluk etmektir. Hayatın en önemli anı ise, Allah'a hesap vereceğimiz mahşer günüdür.
Dünyadaki yaşamımız boyunca geçen her gün, bizi o mahşer gününe biraz daha yakınlaştırır. Geçen her saat, her dakika, hatta her saniye, ölüme, yeniden dirilişe ve hesaba doğru atılmış bir adımdır. Hayat, bir kum saati gibi sürekli olarak bu yöne doğru akar. Saati durdurmanın ya da geri çevirmenin yolu yoktur. Tüm insanlar, bu yolu izleyeceklerdir. Allah, Kuran'da şöyle hükmetmektedir:
Şüphesiz onların dönüşleri Bize'dir. Sonra onları hesaba çekmek de elbette Bize aittir. (Gaşiye Suresi, 25-26)
Şu an dünyada yaklaşık 6 milyar insan yaşamakta. Bu sayıya şimdiye dek yaşamış ve bundan sonra da yaşayacak insanların sayısını eklersek, mahşer (diriliş) günü mezarlarından çıkıp toplanacak insan kalabalığı ve bunun oluşturacağı olağanüstü tablo hakkında bir fikir edinebiliriz. İlk insan Hz. Adem'den, kıyamet günü canı alınacak son inkarcıya kadar yeryüzünde yaşamış insanların tümü bu mahşer meydanında biraraya gelecektir. Sayısı milyarlarla ifade edilebilecek bu insan topluluğunun oluşturacağı manzara son derece görkemli olacaktır. Fakat aynı zamanda bir o kadar da ürküntücü ve dehşet verici olacağı kesindir. Allah'ın huzurunda toplanma anı ve insanların durumu Kuran'da şöyle anlatılır:
O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.
O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.
O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.
(Artık bütün) Yüzler, diri, kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir. (Taha Suresi, 108-111)
Kafirlerin bütün bir ömür boyu göz ardı ettiği, müminlerin ise şevkle hazırlanıp beklediği hesap anı gelmiştir. Bu büyük mahkeme için görkemli bir mekan yaratılır. O gün, ayette bahsedildiğine göre, "Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır.' Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır." (Hakka Suresi, 16-17) Bir başka ayette ise, o gün, "... Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün..." (Nebe Suresi, 38) olarak tarif edilir.
Alemlerin Rabbi olan Allah o gün yarattığı kullarından hesap soracaktır. Beraberinde inkar edenler için Allah'ın azamet ve şanına yakışır bir azap kaynağı da yaratılmıştır. Cehennem, cayır cayır yanmaktadır. Herşeyin benzersiz ve mükemmel şekilde yaratıcısı olan Allah, kafirler için aynı mükemmellikte bir azap hazırlamıştır. Kimse o gün O'nun vereceği acının bir benzerini veremez. Bir ayette şöyle denir:
Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu, Rabbin (in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman; O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim." Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azab gibi azablandıramaz. O'nun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz. (Fecr Suresi, 21-26)
İnsan, eğer dünyadaki yaşamında Allah'a kul olmamışsa ve bu büyük güne iman edip ona hazırlık yapmamışsa, pişmanlığın en büyüğünü yaşayacaktır. Toprak olmayı, dirilmeye bin kere tercih edecektir. Ancak bu pişmanlığın faydası yoktur; onu azaptan kurtaramayacaktır. Aksine, bu pişmanlık onun için yeni bir azap kaynağı olacak, cehennemde çekeceği fiziksel acıların üzerine bir de manevi işkence olarak eklenecektir.

KİTAPLARIN VERİLİŞİ, TERAZİLER VE HESABA ÇEKİLME
Dirilmenin şaşkınlığı henüz atlatılmadan, hesaba çekilecek olmanın verdiği korku ve sıkıntı başlar. İnsanın dünyadaki yaşamı sırasında her yaptığı, her düşündüğü gözler önüne serilir. En ufak bir ayrıntı bile unutulmaz. Bir ayete göre, yapılan iş, "Gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah onu getirir. Şüphesiz Allah, latif olandır, (herşeyden) haberdardır." (Lokman Suresi, 16)
Cehennemin ve cennetin en yakın olduğu bu anda herkes kendi amel defterinden dünyada ahiret için neyi hazırladığını öğrenir. Kuran'da, o an şöyle anlatılır:
O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük fırlayıp-çıkarlar. Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür. (Zelzele Suresi, 6-8)
Kuran'da bildirildiğine göre, hesap defterleri inkarcılara sol ellerinden, müminlere ise sağ ellerinden verilecektir. "Sağın adamları", bir ayette şöyle anlatılır:
Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz. Artık kitabı sağ-eline verilen kişi, der ki: "Alın, kitabımı okuyun." "Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım." Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir. Yüksek bir cennette. Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün) leri pek yakındır. "Geride kalan günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için." (Hakka Suresi, 18-24)
Müminlerin bu sevinç ve coşkusuna karşın kafirler öldürücü bir utanç içindedirler. Ölmeyi hatta yok olmayı isterler. Üstteki ayetin devamında kafirlerin çaresizlikleri şöyle anlatılır:
Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi. Hesabımı hiç bilmeseydim. Keşke o (ölüm herşeyi) kesip bitirseydi. Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı. Güç ve kudretim yok olup gitti." (Hakka Suresi, 25-29)
Başka ayetlerde, sağın ve solun adamları arasındaki fark yine çarpıcı bir üslupla anlatılır:
Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse. O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek. Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. Kimin de kitabı ardından verilirse. O da, helak (yok olmay)ı çağıracak. Çılgın alevli ateşe girecek. Çünkü o, (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi. Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı. Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendi. (İnşikak Suresi, 7-15)
Kitaplardaki ameller, hesap günü için özel hazırlanmış duyarlı terazilerde tartılır. Bu gün, Allah'ın adaleti karşısında kimse zerre kadar haksızlığa uğratılmaz:
Biz ise, Kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz. (Enbiya Suresi, 47)
Dünya hayatında yapılan her amel, en küçük ayrıntılar bile eksik kalmaksızın bu tartıya konulmuştur. Bu tartının ibresi sonsuz azaba veya sonsuz kurtuluş ve mutluluğa götürecek kararı belirler. Eğer tartı ağır basarsa cennete, hafif kalırsa ateş çukuruna girilecektir. Hiçbir güç veya yardımcı o anda insana yardım edemez:
İşte, kimin tartıları ağır basarsa, artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir. Kimin tartıları hafif kalırsa, artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum). Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir. (Kaaria Suresi, 6-11)
Ardından tüm insanlar tek tek hesaba çekilirler. Artık dünyadaki makamların, mevkilerin hiçbir anlamı kalmamıştır. Bir devlet başkanı da sıradan bir insan da, Allah katında aynı hesapla karşı karşıya kalır. Herkese, kendisini yaratmış olan Allah'a kulluk edip etmediği, O'nun emirlerine uyup uymadığı sorulur. Kafirin tüm günahları, tüm pislikleri, tüm kötülükleri, aklından, kalbinden bütün geçirdikleri tek tek ortaya dökülür:
Sırların orta yere çıkarılacağı gün. Artık onun ne gücü vardır, ne yardımcısı. (Tarık Suresi, 9-10)
Dünyadaki yaşamlarını Allah'ın gösterdiği şekilde değil de, kendi istek ve tutkularına ya da içinde bulundukları toplumun çarpık değer ve inançlarına göre yönlendirmiş olanların hesabı zorludur. Bir ayette, o büyük hesap şöyle anlatılır:
Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:
"Hangi suçtan dolayı öldürüldü?"
Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman,
Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman,
Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman,
Cennet de yakınlaştırıldığı zaman,
(Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir. (Tekvir Suresi, 8-14)
Bir kulun, Rabbimizin huzurunda yaptıklarını inkar etmeye fırsatı yoktur. İşlediği bütün hayır ve şer ortaya çıkarılmıştır. İnkar etse bile şahitler onu yalanlar. Dünya hayatında kendisine şahit olan insanlar da hesap sırasında şahitlik yapmak için ortaya getirilir. Bir ayette şöyle denir:
Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; Peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Zümer Suresi, 69)
Hesap sırasında inkarcıları bekleyen başka şahitler de vardır. İşitme, görme duyuları ve derileri Allah'ın izniyle dile gelip konuşur, kendi aleyhlerinde şahitlik ederler. Bütün bir ömür boyunca kullandıkları, kendilerine ait sandıkları uzuvlarının bile insana ihanet etmesi, o gün yaşanacak olan psikolojik yıkımı daha da artırır. Bir ayette, yaşanacak olan bu gerçek şöyle açıklanır:
Allah'ın düşmanlarının biraraya getirilip-toplanacakları gün işte onlar, ateşe bölükler halinde dağıtılırlar. Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz. Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız." Şimdi eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse, artık hoşnut olacaklardan değildirler. (Fussilet Suresi, 19-24)
Kafirler, kendilerini yaratan ve yaşatan Allah'a isyan etmekle, olabilecek en büyük suçu işlemişlerdir. Bu yüzden hesap günü kendilerini savunmalarına dahi izin verilmez. Hatta seslerini çıkarmalarına dahi fırsat tanınmaz. Aşağılanmış ve zavallı bir şekilde haklarındaki hükmün verilmesini beklerler:
O gün, yalanlayanların vay haline. Bu, onların konuşamayacakları bir gündür. Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez. O gün, yalanlayanların vay haline. Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri 'birarada topladık.' Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun. O gün, yalanlayanların vay haline. (Mürselat Suresi, 34-40)
Kafir o gün kendi yaptıklarından şiddetle nefret eder ve kendi nefsine karşı da büyük bir öfke duyar. Fakat Allah'ın onlara karşı duyduğu öfke çok daha büyüktür. Küfredenlere şöyle seslenilir:
... Allah'ın gazablanması, elbette sizin kendi nefislerinize gazablanmanızdan daha büyüktür. Çünkü siz, imana çağrıldığınız zaman inkar ediyordunuz. (Mümin Suresi, 10)
Allah'ın gazabıyla karşı karşıya kalan inkarcıyı büyük bir umutsuzluk ve üzüntü kaplamış durumdadır. Öldürücü bir utanç içindedir ve hiç dirilmemiş olmayı ister. Ölümün kendisini ebediyen yok etmiş olmasını diler. Oysa artık anlamaktadır ki, ölüm bir son değil, yalnızca bir başlangıçtır. Bundan sonra başka bir ölüm de yoktur. Allah'ın, "O inkar edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler." (Hicr Suresi, 2) ayeti de inkarcılar üzerinde tecelli etmeye başlar.
Buna karşın, müminler için de kolay bir hesap olacaktır. Mümin hesaptan sonra, büyük kurtuluş ve mutluluğun coşkusuyla sevinç içindedir. Dünyadaki yaşamını, kendisini yaratan ve doğruya yönelten Allah'ın istediği şekilde sürdürmüştür. Günahlarını ise, sonsuz rahmet sahibi Allah affeder. Böylece Allah'ın sınırsız nimetleriyle dolu cennete kavuşur, sonsuz ateş azabından da uzak tutulur:
Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın.
Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse,
O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek,
Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. (İnşikak Suresi, 6-9)

İNKARCILARIN ÇARESİZLİĞİ
İnkarcı o gün kendisinden her isteneni yapmak ister, ama başaramaz; gücü, kuvveti alınmıştır. Secdeye davet edildiğinde secde etmek ister, ancak bunu bile başaramaz. Tıpkı insanın kabus görürken bir şeyi yapmak isteyip de yapamaması, bağırmak isteyip de sesinin çıkmaması gibi. Eli ayağı tutmaz hale gelir. Korku, dehşet ve çaresizlikten adeta felç olmuştur:
Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler. Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi. (Kalem Suresi, 42-43)
Kafirin secdeye davet edilmesinin amacı onun, bunu dünyadayken yapmamasından dolayı üzüntü ve pişmanlığının artması, bir daha da sonsuza kadar, ne kadar çok istese de bunu yapıp telafi etmesinin imkansız olduğunu görmesi, bunun keder ve ümitsizliğini ebediyen içinde taşıması içindir.
Kuran'da mahşer günü müminlerin ve kafirlerin nasıl bir çehreye sahip olduklarından da haber verilir. Müminlerin içlerindeki coşku yüzlerine yansımış, ışıl ışıl bakmaktadırlar. İnkarcılar ise yaptıkları nankörlüğün ve akılsızlığın farkına varır ve kendilerine isabet edecek azabı beklerler. Müminlerin coşkulu, ışıltılı ifadelerine karşılık onların yüzlerine karartı ve pislik çökmüştür:
Hayır; siz çarçabuk geçmekte olanı (dünyayı) seviyorsunuz. Ve ahireti terkedip-bırakıyorsunuz. O gün yüzler ışıl ışıl parlar. Rablerine bakıp-durur. O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir. Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır. (Kıyamet Suresi, 20-25)

CEHENNEMİN GÖSTERİLİŞİ
Genellikle, ahirette cehennemle yalnızca inkarcıların muhatap olacağı sanılır. Oysa bu ancak kısmen doğrudur. Meryem Suresi'ndeki ayetler, mümin ya da kafir, tüm insanların cehennemin çevresinde diz çökeceğini haber vermektedir:
İnsan demektedir ki: "Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?" İnsan önceden, hiçbir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu? Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız. Sonra, her bir gruptan Rahman'a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız. Sonra biz ona girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz. Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır. Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz. (Meryem Suresi, 66-72)
Ayetlerden anlaşıldığı gibi, mahşer günü tüm insanlar "cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak" hazır bulundurulacaklardır. Tüm insanlar, mümin ya da kafir, cehennemin korkunç uğultusuna ve içindeki akıl durdurucu görüntülere şahit olacaklardır. Ancak sonra müminler kurtarılır ve kafirler diz üstü çökmüş olarak bırakılır. Daha sonra da cehennemin içine atılırlar.
Müminlerin de o topluluk içinde olmalarının hikmetlerinden birinin, Allah'ın azametini daha iyi kavramaları ve O'na şükretmeleri olduğu düşünülebilir. Cehennem ortamını yakından gören mümin, Allah'ın kendisine verdiği imanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu iyice kavrar. Çünkü şahit olduğu cehennem o kadar korkunçtur ki, yalnızca o azaptan kurtulmuş olmak bile, insan için büyük bir mutluluktur.
Mümin, cehenneme şahit olmakla, kıyas yapma imkanına sahip olur. Böylece insana verilecek en güzel nimetleri barındıran, içinde ebedi kalacağı cennetin değerini daha iyi anlar. Dünyada da acıdan kurtulmak büyük bir nimettir. Örneğin dağ başında soğuktan donma tehlikesi geçiren biri için, içinde ateş yanan köhne bir baraka, o an için en lüks otel odasından daha güzeldir. Günlerce yemek yememiş birisi için kuru bir ekmek, normal zamanda yiyeceği en mükellef ziyafetten daha lezzetli gelir. Acının sona ermesi, başlı başına büyük bir sevinç, neşe, huzur ve dolayısıyla şükür kaynağıdır.
Cehennemi yakından görüp ondan kurtulan mümin, işte bu sevince ulaşır. Bir de bunun üzerine cennet ile ödüllendirilmesi, Kuran'da sözü edilen "felah"ı (büyük kurtuluş ve mutluluk) eksiksiz bir biçimde tadmasını sağlar. Var olan en büyük azabı gördükten sonra, cennete girip hayal gücünün alamayacağı nimetlere kavuşan mümin cennetin değerini çok iyi bilir. Geri kalan sonsuz hayatı boyunca da cehennem ortamını hiç unutmaz, bu sayede cennetten aldığı zevk aynı oranda fazlalaşır.
Mahşer gününde insanlar, Araf (burçlar) üzerinde bulunan, mümin ve kafirleri yüzlerinden tanıyan kimselerin şu sözleriyle karşılaşırlar:
İki taraf arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere: "Selam size" derler, ki bunlar henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.' Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler.
Burcun üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne büyüklük taslamanız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı. Kendilerine Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere de) Girin cennete. Sizin için korku yoktur ve mahzun olmayacaksınız." (A'raf Suresi, 46-49)
Artık yaratılmışların en hayırlıları olan müminler (Beyyine Suresi, 7) ile yaratılmışların en aşağılığı (Beyyine Suresi, 6) olan inkarcıların birbirlerinden sonsuza kadar ayrılmaları vaktidir. Ayırma günü Kur'an'da şöyle belirtilmiştir.
Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman. (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti? Ayırma günü için. Bu ayırma gününü sana ne bildirdi? O gün, yalanlayanların vay haline. Biz, öncekileri helak etmedik mi? Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz. İşte Biz, suçlu-günahkarlara böyle yapıyoruz. O gün, yalanlayanların vay haline. (Mürselat Suresi, 11-19)
Bu ayırma günü, ölümle başlar, dirilişle ve hesapla devam eder ve insanların ebedi yurtlarına yollanmasıyla son bulur. Kaf Suresi'nde kafirlerin ve müminlerin ebedi yurtlarına yaptıkları yolculuk, şöyle anlatılır:
O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) "İşte bu, senin yan çizip-kaçmakta olduğun şeydir" (denildiği zaman da).
Sur'a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür.
(Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir.
"Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir."
Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek) dedi ki: "İşte bu, yanımda hazır durumda olan şey."
Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın cehennemin içine,
Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi,
Ki o, Allah'la beraber başka bir ilah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.
Onun yakın-dostu (saptırıcı) dedi ki: "Rabbimiz, ben onu kışkırtıp-azdırdım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi."
(Allah buyururMsn Happy "Benim huzurumda çekişip-durmayın. Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim.
Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve Ben kullara zulmedici değilim."
O gün cehenneme diyeceğiz: "Doldun mu?" O da: "Daha fazlası var mı?" diyecek.
Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır.
Bu, size vaat olunandır; (gönülden Allah'a) yönelip-dönen (İslam'ın hükümlerini) koruyan,
Görmediği halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek korku duyan' ve 'içten Allah'a yönelmiş' bir kalb ile gelen içindir.
Ona 'esenlik ve barış (selam)la' girin. Bu, ebedilik günüdür. (Kaf Suresi, 19-34)


Ölüm ile Başlayan Asıl Hayat
Ortalama 60-70 sene kadar kısa bir ömrü İslam'ın hükümlerini koruyarak geçiren müminler ile tutkularının peşi sıra koşarak, Allah'ı ve din gününü unutan kafirlerin alacağı karşılık çok farklıdır. Bu farklılık ilk olarak ölüm anında ortaya çıkar. Melekler müminlerin canlarını güzellikle alırken, kafirlerin canını zorluk içinde çıkarırlar. Melekler müminlere selam verip, onları cennetle müjdelerler. Ayetlerde bildirildiğine göre, ruhları bedenlerinden yumuşakça çekilip alınır. İnanan her kişi, kaçınılmaz olduğunu bildiği ve bu yüzden yaşamı süresince hazırlık yaptığı sonsuz hayatın giriş kapısı olan ölümle artık karşılaşmıştır.
İnkarcılar ise hayatı boyunca kendisinden kaçıp durdukları, varlığını bildikleri halde gözardı etmeye çalıştıkları ölümle, şiddetli sarsıntılar içinde karşılaşırlar. Zebaniler ellerini onlara doğru uzatır, yüzlerine ve sırtlarına vurarak ruhlarını en derinden acıyla sökerler ve onları alçaltıcı, yakıcı bir azaba gönderirler. Bir ayette şöyle buyrulur:
Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin. (Enfal Suresi, 50)
Müminler hayatları boyunca bu gün için hazırlanmışlar ve Allah'a din gününde kendilerini küçük düşürmemesi için dua etmişlerdir. Al-i İmran Suresi'nin 194. ayetinde müminlerin bu duaları şöyle haber verilmektedir:
Rabbimiz, elçilerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin. (Al-i İmran Suresi, 194)
Din gününde yaşanacaklar, müminlerin Allah'a karşı korkularını artırmaktadır. Ancak Allah, müminleri o zorlu günün şerrinden koruduğunu ayetinde şöyle bildirmektedir:
Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz. Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. (İnsan Suresi, 10-11)
Ayette de görüldüğü gibi Allah'tan korkan ve ahiret günü için hazırlık yapan müminler, yaptıkları hazırlığın bir karşılığı olarak din günü yaşanacak zorluklara karşı korunacaklardır. Zorlu azap ise inkarcıları beklemektedir.


Din Gününde Müminlerin Durumu Fiziki Durumları
O gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. (Hadid Suresi, 12)
Din gününün korkusuna karşılık büyük bir güven içinde olan müminlerin yüzleri bekledikleri karşılığı almanın güveni ve sevinci ile nurludur; onlar mutluluk içindedirler. (Abese Suresi, 39) Kuran'da müminler ile kafirlerin yüz ifadeleri arasındaki fark şu şekilde anlatılmaktadır:
Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir. Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 26-27)
İnkarcılar ise iman edenlere yalvarmaktadırlar. Dünya hayatında mücadele halinde oldukları müminlerin nurlarından istemektedirler. Bu nurun anlamı bir aydınlık, güven ve bir sevinçtir. Sadece cenneti hak eden insanlar üzerinde var olan bu nurdan, inkarcılar ne kadar isteseler de faydalanamayacaklardır. Bu nurun kaynağı dünyada yapılan iyi işler olduğundan, arkalarında hiçbir salih davranışı olmayan inkarcının buna sahip olması imkansızdır. Bu yüzden müminler tarafından onlara "Dünyaya dönün de bir nur arayıp bulmaya çalışın" cevabı verilir. Konu ile ilgili olarak Kuran'da geçen ayet şu şekildedir:
O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: " (Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azab vardır. (Hadid Suresi, 13)
Müminler, dünyada Allah rızası için gösterdikleri çabaların karşılığını almışlardır. Bu çabadan dolayı da hoşnutturlar. (Gaşiye Suresi, 9) Allah kendilerine tüm yaptıklarının en güzeliyle karşılık vermiştir. Zaten beklentileri ve umut ettikleri de budur. Bundan dolayı Allah'a şükrederler. "Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz" (Zümer Suresi, 74) derler.


Müminlerin Alacağı Karşılık
İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. (Bakara Suresi, 212)
Ayette de görüldüğü gibi görmedikleri halde Rabbimizden yana korku içinde olan ve kıyamet saatini içleri titreyerek bekleyen müminler o gün Allah'ın koruması altında olacaklardır. Müminlerin din gününde güvenlik içinde olacaklarını müjdeleyen bir diğer ayet şu şekildedir:
... O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, herşeye güç yetirensin." (Tahrim Suresi, 8)
İnkar edenler benzeri görülmemiş bir aşağılanma içindeyken, müminler din gününde hiçbir korku yaşamazlar. Allah'ın kendilerine vaat ettiğine kavuşmanın sevinç ve neşesi içindedirler. Sağ ellerinden defterlerini alıp, huzur içinde cennete sevk edilecekleri anı beklerler. Allah onlara dünyada ve ahirette hiçbir nimeti yasaklamamış, tam tersine sonsuz nimetlerle cevap vermiş, canlarını güzellikle almış ve din gününde de onları korumuştur. Araf Suresi'nin 7. ayetinde Allah'ın tüm nimetleri müminlere bahşettiği şöyle bildirilir:
De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Araf Suresi, 32)
Hesap anı bitip ateşi çılgınca kızıştırılmış olan cehennem kendilerine gösterildikten sonra müminler cennete sevk olunurlar:
Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin." (Zümer Suresi, 73)
Kuran'da müminlerin sonsuz ahiret hayatında alacakları mükafatlar ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Tur Suresi'nde ebedi yurdun nimetleri şöyle sayılmaktadır:
Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler; Rablerinin verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar'. Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan cehennemin' azabından korumuştur. Yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için." Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz. İman edenler ve soyları kendilerini imanda izleyenler; Biz onların soylarını da kendilerine katıp-ekledik. Onların amellerinden hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi kendi kazandığına karşılık bir rehindir. Onlara, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik. Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki, onda ne 'boş ve saçma bir söz', ne günaha sokma yoktur. Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.' Kimi kimine dönüp sorarlar Dediler ki: Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık. Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azabdan korudu. Şüphesiz, biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir. (Tur Suresi, 17-28)


Kafirler Zor, Müminler Kolay Bir Hesaba Çekilirler
Dünyadaki yaşamlarını Allah'ın gösterdiği yolu bırakarak, kendi istek ve tutkularına uyan ya da içinde bulundukları toplumun çarpık değer ve inançlarına göre yaşayan inkarcıların hesabı çok zorlu olacaktır. O gün onlara karşı ne bir acıma, ne bir şefkat vardır, ne de azabı üstlerinden hafifletecek bir güç... Bunun en büyük sebebi kendilerine dünyada Allah'ın varlığına dair hatırlatıcılar gelmesine rağmen Allah'ın sınırlarını korumamaları ve dünyaya tekrar gönderilseler de korumayacak olmalarıdır. Bu, Kuran ayetleri ile haber verilmiş kesin bir gerçektir:
Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık. Hayır, önceden saklı tuttukları kendilerine açıklandı. Şayet (dünyaya) geri çevrilseler bile, kendisinden sakındırıldıkları şeylere şüphesiz yine döneceklerdir. Çünkü onlar, gerçekten kafirlerdir. (En'am Suresi, 27, 28)
Hesaplarını verirken bir yandan kızıştırılan cehennem onları bekler. Hiçbir yaptıkları gözardı edilmeden yaptıklarının karşılığını görmek üzere cehenneme yollanırlar. Bir ayette o büyük hesap şöyle anlatılır:
Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman, Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman, Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman, Cennet de yakınlaştırıldığı zaman (Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir. (Tekvir Suresi, 10-14)
Müminler için ise oldukça kolay bir hesap olacağı, İnşikak Suresi'nde bildirilmiştir:
Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın. Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse, O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek, Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. (İnşikak Suresi, 6-9)
Müminler dünyadaki yaşamlarını, kendilerini yaratan ve doğruya yönelten Rabbimiz'in istediği şekilde sürdürmüşlerdir. Günahlarını ise sonsuz rahmet sahibi olan Allah affedecektir. Allah pek çok ayette iman edip salih amellerde bulunanların, günahlarını iyiliklere çevirip bağışlayacağını bildirmiştir. O gün Rabbimiz'in vaat ettiklerine kavuşan müminlere Allah şu şekilde buyurmaktadır:
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (Fecr Suresi, 27-30)
Böylece müminler Allah'ın kendilerine olan fazlı ve ihsanı sayesinde sonsuz ateş azabından kurtulur ve Rabbimiz'in sınırsız nimetleriyle dolu olan cennete kavuşurlar. Kendisine "Cennete gir" denilen müminin cevabı Kuran'da şu şekilde haber verilmektedir:
(Onlar da) Dediler ki: "Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Zümer Suresi,
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
12 Kasım 2007       Mesaj #40
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
KIYAMET
· Kıayamet Öncesi Fitneler
· Efendimiz ( s.a.v. ) 'den Sonra Kıaymet Yakındır
· Kıyamet Öncesi Büyük Bir Ateşin Çıkması
· Muasırların Ömrü
· Günesin batıdan Doğması
· Yalancıların Zuhuru
· Kıyametin Başka Aametleri
· Fırat Nehri
· Kur'an ve Dini İlimlerin Yok Olması
· Emanetin Gidişi
· Büyük Alametleri
· Dabbetül Arz
· Ye'Cüc ve Me'Cüc
· Mehdi' nin Gelişi
· Turklerle Savaş
· Kıyamet Günü ALLAH'ın Rahmeti
· SUR'a Üflenmesi NEŞR
· Haşr Hakkında
· Hesap ve Kullar arasında Hükmün verilmesi
· Kevser Havzı Sırat Köprüsü ve Mizan
· Şefaat

Benzer Konular

4 Ocak 2016 / MaRCeLLCaT X-Sözlük
8 Temmuz 2011 / msxlabs5 Taslak Konular
28 Haziran 2011 / emis67 Taslak Konular
28 Aralık 2008 / BlueMoon Tiyatro tr