Arama

Zemzem Suyunun Sırrı - Sayfa 2

Güncelleme: 17 Aralık 2014 Gösterim: 61.098 Cevap: 29
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
27 Mayıs 2006       Mesaj #11
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Zemzem Kuyusunun Temizlenmesi Muttalib'in ölümünden sonra, kabîle başkanlığı ile Rifâde ve Sikâye hizmetleri Abdülmuttalib'e verilmişti. Abdülmuttalib, Zemzem'in yerini bulup yeniden kazdırdı. Cürhümîlerin Mekke'den kaçarken kuyuya attıkları altın geyik heykelleri, kılıç ve zırhlar çıkarılarak kuyu temizlendi. Zemzem kuyusunun idâresi, Abdülmüttaliboğullarında kaldı.
Sponsorlu Bağlantılar
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
27 Mayıs 2006       Mesaj #12
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Dünyanın en kurak bölgelerinden birisi olan Arap Yarımadası’nın da en kurak vadisinde bu kalitede ve bollukta bir suyun 1,5 metre çapındaki bir kuyudan çıkmasının mucizevi bir olay olduğunu dile getiren Şen, zaman zaman içindeki mineral oranları değişse ve debisi kısmen azalsa da zemzem kuyusunun yüzyıllardır su vermeye devam ettiğini söylüyor. Çok büyük motorlarla hac dönemlerinde yılda bir milyon metreküpten fazla su çekilmesine rağmen suyun bitmediğine ve çok fazla azalmadığına dikkat çeken Şen, zemzem kuyusunun kaynağı hakkında bilgi toplamaya çalıştıklarını anlatıyor. Üç ana hattan zemzem kuyusuna su geldiğini tahmin ettiklerini; ama tam olarak kaynağının neresi olduğunu bilemediklerini açıklayan Şen, suyun kaynağı hakkında yaptıkları araştırmada yüksekliği iki bin metreyi bulan Taif’e kadar gittiklerini, bu dağın her gün yağmur aldığını ve kuyunun kaynaklarından birisinin burası olabileceğini tahmin ettiklerini söylüyor.

Sponsorlu Bağlantılar

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #13
arwen - avatarı
Ziyaretçi
İbn Abbas (r.ahm.) şöyle anlatır:
Ben Hz. Peygamber'e (a.s.) zemzem suyu verdiğimde ayakta olduğu halde içti.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #14
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Dünyada çok az sayıda bilim adamının yeraltı suları hakkında Şen kadar bilgisi ve birikimi var. Şen aynı zamanda Türk Su Vakfı’nın da başkanlığını yapıyor, su ve yeraltı suları hakkında uluslararası birliklerin yönetim kadrosunda bulunuyor. Bunun yanında dünyada bulunan yeraltı kuyularını inceleme yetkisine sahip çok az bilim adamından birisi. Bu kadar yetkin bir birikime sahip olan Şen, zemzem kuyusunun şeklinin kendisini çok şaşırttığını belirtiyor. Hiçbir kuyuda böyle bir şekille karşılaşmadığını, kabaca huniye benzeyen Zemzem kuyusunun bu şeklinin bile bir hikmeti olduğunu anlatıyor. Çünkü bu şekli suyun debisini düzenliyor. Artık büyük bir metropol olan Mekke’deki kanalizasyon ve su şebekesinin zemzem kuyusunu etkilememesi için devletin özel tedbirler aldığına değinen Şen, kuyunun 25-50 yıl sonrasına dair tahminler yapıldığını ve şimdiden buna göre planlar hazırlandığını aktarıyor.


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
30 Mayıs 2006       Mesaj #15
arwen - avatarı
Ziyaretçi
ZEMZEM KUYUSU (SUYU)

La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah
Mekke ve çevresinin idaresi İsmail aleyhisselam'ın vefatı ile oğlu Sabit'e kaldı. Sabit'in ölümünden sonra halk arasında bölünmeler meydana geldi. Mücadeleler Cühümiler kabilesinin üstünlüğü ile bitti. Ancak bir zaman sonra iktidara sorumluları, adaleti ve tarafsızlığı terkederek zulme sapmıştı. Milletin malını bile elinden almaya aklkışan Cürhümilerden dolayı gün geldi şikayet ve feryatlar ayyuka çıkmaya başladı. Haksızlıklar dayanılmaz ölçülere varınca; ismail Peygamber nesli, terkrar derlenip toparlandı ve yapılan bir savaşta Cürhümileri mağlup etti. Yenik taraf, aman dileyince eşyalarını alıp asıl vatanları olan Yemen'e gitmelerine izin verildi... ancak iş başında iken zulüm yapan ve bu yüzden beddua alan bu kabile mensupları, az bir zaman sonra bulaşıcı bir hastalığa yakalanarak teker teker ölüp gittiler.
Cürhümiler, aman dileyip beldeyi İsmail Peygamber soyuna teslim etmeden hemen önce ve son an ve son dakikada huyları icabı bir kötülük işlediler. Yabancı devletlerden mbirinin hediye ettiği altın mbir ceylan heykeli ve kılıç, kalkan, gürz, zırh... gibi Kabe hazinesine mahsus kıymetli eşya namına ne var ne yoksa hepsini zemzem kuyusuna doldurdular ve ağzını taş toprakla akapatarak yerini belirsiz hale getirdiler. Herhalde dönüp Mekke'yi geri alacaklarını düşünüyor ve bu sebeple hazinenin ele geçmemesi için böyle hareket ediyorlardı.
ismail aleyhisselam evladı, nihayet Mekke ve civarında hükümran oldu ama hafızalardan silinen bullur sulu zemzem kuyusu kaybolup gitti. Mekke ve Kabe, asıl sahiplerine dönmüştü.. Şifa pınarı zemzem ise kimbilir kaç yıl gözlerden saklı, besmeleli mü'min ağızlara hasret, için için kaynayıp duracaktı?
Cürhümilerin yığdığı taş, toprak senelerin geçmesi ile katmerleşti ve altta kalan ilahi armağanı gözlerden büsmütün sakladı. Bu şartlarda canlara can katan zemzemin yerini bulmak mümkün değildi... yalnız bu imkansız zannedilen aklın çerçevlediği sebep-sonuç münasebetine göre. Ya aklı aşan sebepler, aklın kavuşamadığı bölge?.. Allah, isterse hangi imkansız gerçekleşmez ki?
Zaman bir müjdeye, toprak, sökmesi yakın bahtlı şafağa hazırlanıyordu... Mekan, ilahi fermanla, gelmekte olan "Adı güzel kendi güzel Muhammed" aleyhisselam için yeniden donatılıyordu...
-Ey Abdülmuttalip, kalk ve zemzem kuyusunun üzerinde taş toprak ne varsa kaldır!..
Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib, Kabe'ye komşu olan evinde uyurken bu hitap üzerine yatağından korku ile doğruldu. Bir müddet gördüğü rüyanın ne manaya geldiğini sökmeye çalıştı; fakat bir şey anlamadan yeniden uyudu. Ancak rüyadaki ses, emri tekrarladı. Yine uykudan sıçradı. Zihninde izaha kavuşturulmayan sorular birbirini takip ediyordu.. Buna rağmen uyumaktan başka çaresi yoktu. Ses, emri üçüncü defa verince gördüklerini yorumlatmak için kalkıp Kureyş'in tanınmış tabircilerine gitti ve olanları anlattı. Bu kişiler:
-Rüya rahmani ise yine görürsün, dediler.
Aradan bir iki gün geçtiği halde Abdülmuttalib, o garip rüyayı bir daha göremedi. Bundan dolayı merak ve üzüntüsü günden güne artıyordu:
-Acaba rüya rahmani miydi, değil miydi?
Zihnini günlerce bu soru meşgul etti. Nihayet bir gün rayayı ördüğü odada uykudan önce ellerini kaldırarak:
-Ey merhametli Allahım! Bu rüyanın sırrını neler yapmam gerektiğini bana bildirmeni diliyorum, diyerek can evinden yalvardı ve az sonra uyuya kaldı.
Abdülmuttalib'in isteği, bütün zamanların ve bütün mekanların en üstünün hürmetine kabul olmuştu. İşte aynı ses...
-Ey Abdülmuttalib kalk ve zemzem kuyusunu ortaya çıkar!
Abdülmuttalib:
-Zemzem suyu nedir?
-Cebrail'in ayağını vurduğu yerden çıkmıştır. Peygambere ait bir mucizedir. Dünyanın dört tarafından gelecek hacılara yetecek kadar bereketlidir. Zemzem'den içen susuzlar kanar, açlar doyar,hastalar iyileşir.
Kuyunun yerini bulmam için bir iz, işaret var mı?
-Mescid-i Haram'a yakın iki put vardı. Kafirler, bu putlar uğruna hayvan kestiklerinde işkembesini çukurca bir yere dökerler. Sen orada iken kırmızı gagalı bir karga gelecek ve işkembe artıklarını yemek için toprağı gagalayacaktır. Az sonra gagalanan yerin altından bir de kanrınca yuvası çıktığını göreceksin... İşte orası zemzem kuyusunun ağzıdır.
Sabah olduğunda Abdülmuttalib, doğruca putların bulunduğu yere gitti. Biraz sonra puta tapanlar gelip tanrıları için kurban kestiler ve işkembe ve barsakları rüyada tarif edilen yere attılar. Derken kırmızı gagalı karga göründü ve yeri gagalamaya başladı; az sonra karınca yuvası da ortaya çıktı. Her şey aynen rüyadaki gibi gençekleşmişti. O halde olanlar hayırlı ve rüya doğru idi.
Oradkiler uzaklaşınca sevgili Peygamberimizin sevgili dedesi, rüyada söylenen yeri kazmaya başladı.
Kazı işi biraz ilerlemişti ki haberi alan Kureyşli müşrikler oraya koştu:
-Biz, taptığımız putların yanına kuyu kazdırmayız! diyerek Abdülmuttalib'e mani olmak istiyorlardı. Bir sürü münkir içinde kalan Abdülmuttalib, yaptığı işin büyüklüğünü anlatmaya çalışıyordu:
-Bu, öyle her hangi bir kuyu değildir. Bu, ilahi kıymet taşıyan suya "Zemzem" denir. İsmail Peygamberin yadigarıdır.
Putperestler, fena diş biliyorlardı. Ne var ki kaba kuvvet gösterileri sökmedi; Kureyş'in bu soylu insanını bir adım şöyle dursun, bir ayak boyu bile geriletemediler. Bunun üzerine kuyuya ortak olmak istediler; bu telifleri de reddedildi.
-Öyle ise, dediler, ünü bütün ülkeleri tutmuş aklı ve ilmi hepimizce kabul edilen Şam kahihine gidelim; ihtilafımızı anlatalım, vereceği karara her iki taraf da uysun!
Abdülmuttalib, bu hal tarzına "Peki" dedi. Bunun üzerine her kabileden bir temsilci ve Peygamber efendimizin dedesi develere binerek Şam yoluna düştüler... Mevsim yaz, hava sıcak. Güneş, kavurdukça kavuruyor. Çöller, avını yutmaya hazır alev dilli ejderha.
Şam yolcuları bu manzara kum denizlerini aşmaya çalışıyor. Ne var ki geride kalan mesafelerle beraber su ve her türlü serinletici nesne tükenmiştir. Nihayet Nihayet öfkeli çöller bu cür'etli yolcuları teslim aldı.
Dermansız kalan dizler çözüldü ve oldukları yere külçe gibi yığıldılar. Saniyeler, saat gibi uzun ve geçmeyen cinsten. Sadece dudaklar değil, belki diller de yol yol çatlamış. Kimsede suya dair bir ümid yok. Olması da mümkün değil.
Ancak bu halde ne vakte kadar beklenecektir? Abdülmuttalib:
-Böyle durmakla elimize hiç bir şey geçmez! Az daha gidelim. Rabbimden ümidli olalım; olur ki su buluruz, dedi.
Çökmüş olan develere nerede ise sürünerek bindiler. Hayvanların sırtında bile zor duruyorlardı. Henüz hareket etmişlerdi ki, o şanslı deenin devesinin ayağı bir taşa takıldı ve yerinden söküp attı... Tablo inanılacak gibi değildi. Devenin çıkardığı taşın yuvasından tatlı ve serin bir su akıyordu.
Sudan kana kana içip kablarını doldurdular ve ölümün eşiğinden yeniden hayata döndüler. Bir farkla ki kabile temsilcileri sadece hayata dönmemiş, ezik ve mahcup olarak Şam yolunda da geri dönmüşlerdi.
Bu inanılmaz vak'ayı hep birlikte yaşayan yol arkadaşları Abdülmuttalib'e:
-Ey Abdülmuttalib, o kuyuyu kazmak senin hakkındır. Bunu geç de olsa anladık Kimse mani olamaz. Dönelim herkes işine baksın! Demek zorunda kaldılar ve hep beraber Mekke'ye geldiler.
Abdülmuttalib, kuyuyu kazmaya, kaldığı yerden devam etti. Zemzem kuyusunu tekrar ortaya çıkarma işinde yalnız oğlu Haris'ten yardım görüyordu. Bu sebeple Cenab-ı Hak'tan Haris'ten başka kendisine on oğul daha vermesini diledi:
......
Abdülmuttalib'in bu duası kabul olmuş erkek evlat sayısı zamanla onbiri bulmuştu.
Oğulları ile beraber kuyuyu kazan Abdülmuttalib, yıllar sonra zemzem suyunu ve Cürhümilerin kuyuya doldurduğu hazineyi buldu. Kureyşliler bu defa da:
-Kuyu, dedelerimizin mirası; içinden çıkanlar bizimdir, diye direttiler.
Abdülmuttalib:
-Siz bu kuyuyu kazarken bana yardım etmeyip bilakis zorluk çıkardınız. Şimdi hangi hakla mirasçılık iddia ediyorsunuz? diyerek onları azarladı veilave etti, bununla beraber, "Kur'a çekelim, hangi mal kime çakırsa onun olsun" dedi.
Kılıç, kalkan gibi savaş malzemelerini bir tarafa, altın ceylanı bir tarafa ayırdılar ve Kabe-i Şerif, Kureyşliler ve Abdülmuttalib adına kur'a çektiler.
Altın Ceylan Kabe'ye, harp aletleri Abdülmuttalib'e çıktı. Kureyşlilere bir şey isabet etmedi.
Altın ceylanı Kabe kapısına astılar; uzun yıllar, kapıda asılı kaldıktan sonra bir gece Ebu Leheb sarhoş iki arkadaşıyla gelip heykeli çaldı ve götürüp sattı.
Zemzem kuyusunu bulmak Abdülmuttalib'in şan ve şerefini daha da yükselmişti.
Zaman, ırmaklar misali büyük müjdeye doğru akıyordu.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
31 Mayıs 2006       Mesaj #16
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yüce Peygamberimiz; "ZEMZEM suyu hangi niyetle içilirse onun içindir. Eğer şifa niyetine içilirse şifa verir, susuzluğunu giderme niyetiyle içersen susuzluğunu giderir, açlığını gidermek niyetiyle içersen doyurur. Çünkü O Cebrail'in(A.S.) ayağını vurarak çıkarttığı, Hz. Allah'ın İsmail'e(A.S.) içirdiği sudur." buyurarak ZEMZEM'in önemini belirtmiştir.

Avrupa'da labaratuvarlarda yapılan araştırmalara göre zemzem suyu, diğer sulara göre daha az kükürt taşıyor. Yine aynı araştırmaya göre diğer sulara nazaran çok daha besleyici olmasının yanında, çok daha fazla mineral barındırıyor.

Zemzemin kaynağı henüz bilinmiyor. Nereden geldiği konusu şu anki teknolojiye göre hala bir sır. Yakınlarında hiçbir kuyu olmaması ve denizden seksen kilometre uzakta olması dolayısıyla bilimadamlarına göre zemzem suyunun kaynağını denizden veya başka bir kuyudan alması imkansız. Bir de uzun yıllardan beri suyun tükenmemesi durumu var ki, o da cevaplandırılamamış sorular arasındadır.

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
6 Haziran 2006       Mesaj #17
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
'Zemzem', Allah’ın Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail’e ihsan ettiği suyun adıdır. Zemzem suyunun ortaya çıkışı şöyle olmuştur: Hz. İbrahim, Allah’ın emriyle eşi Hacer ve süt emmekte olan oğlu İsmail’i zemzemin bugünkü yerinde bulunan büyük bir ağacın altına yerleştirmişti. O sırada Kâbe yapılmamış ve Mekke şehri kurulmamıştı. Etrafta ne bir insan, ne su, ne de bir hayat belirtisi vardı. Bu şartlar altında yaşamaya devam eden Hacer, nihayet su ve yiyeceği bitince çaresiz kalmış, bir can yoldaşı görebilmek ve birkaç yudum su bulabilmek umuduyla önce 'Safa Tepesi' ne, sonra da 'Merve Tepesi' ne çıkmış ve bunu yedi defa tekrarlamış.(12) Merve Tepesi’ne son gelişinde oğlunu bıraktığı taraftan bir ses duymuş. Oğlunun yanına geldiğinde orada Cebrâil tarafından zemzem suyunun çıkarılmış olduğunu görmüş.


Yeryüzündeki suların en üstünü olan 'Zemzem', halen Kâbe’nin 20 m. kadar doğusunda, 'Makam-ı İbrahim' e yakın bir yerde bulunan kuyudan çıkmaktadır. Bu kuyu tavaf alanının altındadır. Kuyuya biri bayanlara diğeri erkeklere ait olmak üzere iki ayrı yerden merdivenlerle inilmektedir. Zemzem suyu, içildiği gibi abdest ve gusülde de kullanılabilir.


Hz. Peygamber zemzem hakkında şöyle buyurmuştur: 'Zemzem hangi niyet için içilirse o niyet içindir.'(13) Bu itibarla zemzem içerken dilek ve niyeti belirterek içmek uygundur.


Zemzem içerken, 'Allah’ım! Senden yararlı ilim, bol rızık ve her türlü dert için şifa istiyorum.' diye dua edilir.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
6 Haziran 2006       Mesaj #18
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
zemzem suyu
Açlığını gidermek isteyen açlığını, susuzluğunu gidermek isteyenlerin susuzluğunu gideriyor. Sadece birbuçuk metre derinliğindeki ufacık bir kuyudan çıkan su, hac mevsimi boyunca milyonlarca hacının tüm su ihtiyacını karşılıyor ve miktarıda de bir azalma görülmüyor. Ayrıca dünya sağlık örgütü(WHO)' nun raporuna göre zemzem, Dünyadaki en içilebilir ve sağlıklı sulardan biri. Amerika'da yapılan test sonuçlarına göre, Dünyada içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan tek su zemzem suyu.


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
7 Haziran 2006       Mesaj #19
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Göğsünün Yarılması
Şimdi biz Buharî ve Müslim'in hadis-i şerifini tebberrüken okuyalım, vaktin kısalığı nisbetinde biraz da hızlı geçelim. Tabii, Buharî ve Müslim, bizim için hadis kaynaklarının en kıymetlilerinden birisi, en kıymetli, en sahih hadisleri ihtivâ eden iki mübarek hadis kitabı. Peygamber Efendimiz'in ifadelerini, Buharî ve Müslim'in rivâyetinden size okuyorum:

(Beynemâ ene fil-hatîmi mudtacian) "Ben Hatîm'de şöyle yaslanmış iken..." diyor. Peygamber Efendimiz. Hatîm dediği yer neresidir? Kâbe'de yarım daire şeklinde, at nalı şeklinde çevrili bir alçak duvar var. İki tarafından girilebiliyor. Güneyinde Kâbe var. Orası şöyle bir salon kadar mekân. İşte oranın adı Hatîm... "Ben orada yaslanmış iken, (izâ etânî âtin) birden bana gelen bir şey geldi..." Yâni bir melek... (feşakka mâ beyne hâzihî ilâ hâzihî, festahraca kalbî) "Benim göğsümü şuradan şuraya kadar yardı, açtı ve kalbimi çıkardı, (sümme ütîtü bitastin min zehebin memlûetin îmânen) sonra önüme içi îman dolu bir leğen getirildi, (fegusile kalbî bimâi zemzem) kalbim orada zemzem suyu ile yıkandı. (Sümme huşiye sümme üîde) Sonra tekrar dolduruldu, yerine konuldu..."
Demek ki, Rasûlullah Efendimiz mânevî bir muameleden geçiyor. İsrâ ve Mi'rac mucizesinden önce, şöyle Hatîm'de uzanmışken melek geliyor, göğsünü yarıyor, kalbini îman dolu altından bir tasta, zemzem suyu ile yıkıyor. İmanı sapasağlam, dopdolu... Sonra kalbini yerine yerleştiriyor.
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
8 Haziran 2006       Mesaj #20
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
ZEMZEM

Ka'be'nin yanında bulunan kuyu ve bu kuyunun mukaddes suyunun adı.
Zemzem Arapça bir kelime olup "alçak sesle konuşmak" demektir. Aslında atların çıkardığı alçak sese zemzem denir. Herhangi bir şeyi muhafaza etmek için de kullanılır (İbn Manzûr, Lisanu'l-Arab, Beyrut 1956, XII, 237 vd).
Zemzem hakkında Kur'ân'da herhangi bir âyet bulunmamaktadır. Ancak zemzem hakkında nakledilen bazı rivâyetler vardır. İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, İbrahim (a.s)'ın Hacer ve Sara adında iki hanımı vardı. Hacer İsmâil (a.s)'ın annesi idi. İsmâil (a.s)'ın annesi Hacer ile Sara'nın arasında geçimsizlik çıktı. Geçimsizlik had safhaya varınca, İbrahim (a.s) Yüce Allah'tan Mekke'ye gitmek ve İsmail (a.s.) ile annesi Hacer'i orada yerleştirmek üzere emir aldı. İbrahim (a.s.) bunun üzerine hanımı Hacer ve oğlu İsmâil (a.s)'ı yanına alarak yola çıktı. İsmâil (a.s) o zaman meme emen bir çocuktu. Uzun bir yolculuktan sonra nihâyet Mekke'ye vardılar. O tarihte Mekke'de hiç kimse yoktu. İçecek su bile yoktu. İbrahim (a.s) hanımı Hacer ve oğlu İsmâil (a.s)'ı buraya bıraktı. Yanlarında yalnız bir su kırbası ve biraz hurma vardı. Sonra İbrahim (a.s) Şam'a gitmek üzere geri döndü. Hacer onun peşine takıldı ve; "Ey İbrahim, bizi bu ıssız yere bırakıp nereye gidiyorsun? Bizi kime teslim ediyorsun" gibi sorular sordu. Defalarca böyle soruları sormasına rağmen, İbrahim (a.s) dönüp bakmadı. Nihayet (a.s); "Yoksa bunu sana Allah mı emretti?" diye sorunca, ibrahim (a.s) "Evet, Allah emretti" diye cevap verdi. O zaman Hacer; "öyle ise git. Allah bize yeter. O bizi korur" dedi. İbrahim (a.s); onları şimdiki Zemzem kuyusunun üst tarafında ve Ka'be'nin yerinin yukarısında bulunan bir ağacın altında bırakmıştı.
İbrahim (a.s) onları bırakıp giderken, Mekke'nin üstündeki "Seniyye" denilen yüksek bir yerde durdu. Ka'be tarafına döndü. Ellerini açarak dua etti. Yüce Allah Kur'ân'da onun şöyle dua ettiğini haber vermiştir:
Rabb'imiz, ben çocuklarımdan bazıcını, senin Beyt-i Narâm (Harâm Ev)'inin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabb'imiz, namazı kılsınlar diye (böyle yaptım). Artık sen de insanlardan bir takım gönülleri, onları sever (onlara koşar) yap ve onları çeşitli meyvelerle besle ki (sana) şükretsinler" (İbrahim, 14/37).
Bir müddet sonra Hacer'in yiyeceği ve içeceği bitti. Susuzluktan halsiz bir hale düştü. Haliyle sütü de kesildi. Çocuğu İsmâil (a.s) açlıktan kıvranmaya başladı. Onun acı halini görmeye dayanamayan annesi Hacer, yanından uzaklaştı. Yanındaki Safâ tepesine çıktı. Belki çevrede birini görürüm diye etrafına baktı. Ondan sonra Merve tepesine geçti. İki tepe arasında yedi defa gidip geldi. İki tepenin arasındaki çukur yeri koşarak geçiyordu. Hz. Muhammed (s.a.s) onun bu hatırası üzerine "İnsanlar bu sebeple Safâ ve Merve arasında koşmaktadırlar" diye buyurmuştur.
Hacer, çocuğunun halini görmek için döndüğünde, bir ses duydu. "Ey ses sahibi, sesini duyurdun! Eğer sen bize yardım etme kudretine sahip isen, bize yardım et!" diye dua etti. Ondan sonra Zemzem kuyusunun yerinde bir meleği (Cebrâil'i) gördü. Cebrâil (a.s) ayağı veya kanadıyla yeri kazıyordu. Onun kazdığı yerden su göründü. Hacer hemen suyu havuz gibi yaptı. Ondan hem içti hem de kırbasına doldurdu. Su alındıkça, yerinden kaynamayâ devam etti. Hz. Muhammed (s.a.s) bu hususta şöyle buyurmuştur:
Âllah İsmâil'in annesi Hacer'e rahmet etsin! O, Zemzem'i kendi haline bıraksaydı, suyun etrafına kum gerip havuz havuz yapmasıydı, muhakkak zemzem akar ve bir ırmak olarak devam ederdi" (Buharî, Şirb,10; Enbiya, 9).
Hacer bu sudan içmeye devam etti. Bu su onun hem susuzluğunu hem de açlığını gideriyordu. Çocuğuna da süt emzirip bakıyordu.
Yemenli Cürhüm kabilesinden bir yolcu kafilesi Şam'dan dönüyordu. Onların yakınından geçerken, Zemzem'in üzerinden kuşların uçtuğunu gördüler. Bu vadide ne su ne de bir insan yoktur, diyerek hayretlerini belirttiler. İki kişiyi vadiye gönderdiler. Onlar da oraya geldiler, Zemzem'i görüp kafileye haber verdiler. Kafile oraya geldi ve Hacer'e selam verdiler. Hacer onların selâmlarına mukabelede bulundu. "Bu su kimindir?" dediler. Hacer; "Benimdir" dedi. "Seninle berâber burada bulunmamıza müsaade eder misin?" dediler. Hacer; "Evet" dedi. Ondan sonra orada berâber oturdular (ez-Zebidî, Sahihî Buharî Muhtasarı Tecridî Sarih Tercemesi, trc. Kamil Miras, Ankara 1971, IX, 115 vd).
İbrahim (a.s)'ın duası, Hacer'in teslimiyeti ve henüz küçük bir bebek olan İsmâil (a.s)'ın hatırı için, Yüce Allah Zemzem'i böyle ortaya çıkardı.
Fakat sonradan Cürhüm kabilesinin Allah'a isyanı dolayısıyle, Yüce Allah Huzâa kabilesini onlara musallat etti. Huzâalılar, Cürhüm kabilesini oradan çıkardı. Ka'be ve Mekke'nin idâresi Cürhüm kabilesinden Huzâa kabilesine geçti. Allah'ın emir ve yasakları orada yaşanmaz oldu; halk, İlâhî emirleri dinlemedi. O sıralarda Zemzem suyu kurudu. Yeri bile kaybolup bilinmez bir hale geldi. Zemzem'in yeri, Abdulmuttalib zamanına kadar insanlardan gizli kaldı (es-Suheylî, er-Ravdu'l-Unf, Mısır 1967, II, 7).
Çeşitli rivâyetlere göre, Yüce Allah Abdulmuttalib'e rüyasında Zemzem kuyusunu, şimdiki bulunduğu yerde kazmasını işaret etti. Abdulmuttalib de, bu rüya üzerine kuyuyu kazıp Zemzem suyunu çıkarınca, hem Mekke halkı, hem de gelen hacılar ondan su içtiler. Zemzem suyu, Mescid-i Haram'da bulunduğu, diğer sular üzerine üstün olduğu ve İsmâil (a.s)'ın kuyusu olduğu için, Mekke'deki diğer sulardan daha temiz idi (es-Suheylî, a.g.e., II, 95)
Zemzem suyu hakkında çeşitli övücü şiirler ve medhiyeler söylendi, yazıldı. Zemzem suyu defâlarca temizlendi, kuyusu tamir gördü ve çeşitli devlet adamları tarafından idare edildi (Bu hususta geniş bilgi için bak. el-Ezrâkî, Ka'be ve Mekke Tarihi trc. Y. Vehbi Yavuz, İstanbul 1974, 326 vd).
İslâm dinine göre suyu ayakta içmek mekruhtur, oturarak içmek sünnettir. Fakat İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Hz. Muhammed (s.a.s) Zemzem suyunu ayakta içmiştir (ez-Zebîdî, a.g.e., XII, 54)
Yine İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Hz. Muhammed (s.a.s) (Haremi Şerifteki) şerbet dağıtılan sebil mahaline geldi ve şerbet istedi. Hz. Abbas (r.a) oğluna "Ey Fadl! Anana git yanındaki (hususi) şerbetten dedi. Rasûlüllah (s.a.s) şerbetten Rasûlullah (s.a.s)'e getir!" dedi. Rasûlullah (s.a.s); "Hayır, bana şu şerbetten ver" diye buyurdu. Hz. Abbas (r.a): "Ya Rasûlullah! halk, buradaki şerbete ellerini sokuyorlar" demişti. Hz. Muhammed (s.a.s); "İşte halkın içtiği bu şerbetten ver!" buyurdu. Ondan sonra Hz. Abbas (r.a)'ın sunduğu umumi şerbetten içti ve Zemzem kuyusuna geldi. Hz. Abbas (r.a)'ın çocukları burada kuyudan su çekiyorlardı ve hacılara dağıtıyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.s) onlara; "Suyu çekiniz! Siz hayırlı bir iş işliyorsunuz"diyerek onları taltif etti. Ondan sonra "Halkın hücum etmesi endişesi olmasaydı, ben de devemden iner, hatta kuyunun ipini (eliyle omuzunu işaret ederek) şuraya kor sizin gibi çekerdim, buyurdu (ez-Zebidî, a.g.e., VI, 126).
Bütün bu rivayetlerden anlaşıldığı gibi, Zemzem suyu, İslâm dinine göre mukaddes olarak kabul edilen bir sudur. Açlığını gidermek için içen kişinin açlığını, susuzluğunu gidermek için içenin susuzluğunu giderir ve şifa niyetiyle içene de şifa sunar. Dünyanın her yerinden hac ve umre için Mekke'ye giden mü'minler, memleketine Zemzem suyundan götürmekte ve yakınlarına ikram etmektedirler.

Benzer Konular

18 Ekim 2008 / volture Genel Mesajlar
13 Haziran 2011 / Misafir Soru-Cevap
3 Ağustos 2012 / TUZCUAY Sağlıklı Yaşam
18 Mart 2016 / Safi X-Sözlük