Arama

Semiha Berksoy

Güncelleme: 26 Aralık 2012 Gösterim: 4.712 Cevap: 3
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Semiha Berksoy (1910, İstanbul – 15 Ağustos, 2004) Türk opera sanatçısı ve ressamdır.
1910 yılında İstanbul'da doğan Semiha Berksoy, ilk Türk kadın opera sanatçısıdır. İstanbul Konservatuarı'nda ve Güzel Sanatlar Akademisi Namık İsmail Atölyesi Resim ve Tiyatro Okulu'nda eğitim almıştır. Daha sonra devlet bursu Almanya'da Berlin Devlet Yüksek Müzik Akademisi Opera Bölümü'nde eğitim almış ve birinci olarak bitirmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar
Opera kariyerine 1934'de başlamış olan Semiha Berksoy Türkiye, Almanya ve Portekiz'de sahneye çıkmıştır. 1939'da Richard Strauss'un Ariadne Auf Naxos isimli operasındaki Ariadne rolü ile Avrupa'da sahne alan ilk Türk opera sanatçısı olmuştur. 1940'da Türkiye'ye dönen Semiha Berksoy, Carl Ebert'in rejiliğinde Tosca ve Madame ButterflyDeli Dolu ve Lüküs Hayat operetlerinde de görev almıştır. operalarında oynamıştır. Ayrıca
1998'de Devlet Sanatçısı unvanı almıştır. 1999'da New York City Lincoln Center'da Robert Wilson'ın The Days Before: Death, Destruction and Detroit III isimli operasında opera söylemiştir. 15 Ağustos 2004'de 94 yaşında ölmüştür, bir gün sonra İstanbul'da gömülmüştür.




Biyografi Konusu: Semiha Berksoy nereli hayatı kimdir.
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
14 Kasım 2006       Mesaj #2
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi
Semiha Berksoy

Sponsorlu Bağlantılar
1910 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Annesi ressam Fatma Saime Hanım, babası Ziya Cenap Berksoy'dur. Annesi ona jestlerle şiir okumasını, şarkı söylemesini ve resim yapmasını öğretti. İlkokuldayken hikayeler yazar, yazdıkların resimlerdi. Darülbedai tiyatro okuluna giden Semiha İstanbul Belediye Konservatuarı'nda Nimet Vahit Şan sınıfına devam eder ve ilk şan konserini verir. Artık ses operasında primadonnadır, 1932'de Darülbedai'de çalışmaya başlayan Semiha Hanım çeşitli oyunlarda başrol oynar. Muhsin Ertuğrul'un çektiği ve ilk sesli Türk filmi olarak bilinen İstanbul Sokaklarında Semiha rolündedir. Darülbedai'de sahnelenen Türk operetlerinin primadonnası olur. Atatürk'ün hayranlıkla seyrettiği Özsoy Operası'ndaki rolüyle dikkatleri üzerine çeker.

Nazım Hikmet'in yazdığı 'Bu Bir Rüyadır' operetinde Fatma rolünü, Cemal Reşit ve Ekrem Reşit Rey'in operetinde Marlane rolünü, 'Saz Caz'da Doleres Del Ranco'yu oynadıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nın açtığı sınavı kazanarak Berlin Devlet Yüksek Müzik Akademisi Opera bölümüne girer. Berlin'de verdiği konserlerde ayakda alkışlanan ilk Türk operacısıdır. Orada Richard Straws'un 75. doğum yılı şenliklerinde " Ariadne auf Naxos" operasında başrolde oynar (1939).

Berlin'de çalışmak yerine Ankara Devlet Operası'nın sanatçısı olmaya yeğleyen Semiha Hanım, ilk konserini Cemal Reşit Rey'in eşliğinde verir. Ankara Devlet Operası'nın kurulmasında Carl Ebert ile birlikte görev alan Semiha Hanım, 1941 yılında profesyonel anlamda ilk opera gösterisi olan Tosca'da oynar. Bundan sonra da Devlet Operası'nın çeşitli gösterilerinde rol aldı ve yurtdışında pek çok konser verdi. 1963 yılında jübilesi yapılan Semiha Berksoy, 1972 yılında Devlet Operası'ndan 'Yüksek Dramatik Soprano' olarak emekli oldu. Bütün bu çalışmalarının yanısıra Semiha Hanım resim yapmaktan vazgeçmedi. 1969 yılında Berlin'de, 1972 yılında da Paris'te sergi açtı. Türkiye'de ilk sergisini 1974 yılında Ankara Devlet Resim Heykel Galerisi'nde açan Semiha Hanım, tuvallerinde genellikle ölüm ve aşk temalarını işledi. Kocaman kara gözlü genç bir kadın, ya kendi ölümünü ya da aşkı beklemektedir.

XX
Semiha Berksoy vefat etti
Hürriyet 16 Ağustos 2004

Türkiye’nin ilk kadın opera sanatçısı Semiha Berksoy, dün tedavi gördüğü hastanede 94 yaşında vefat etti. Semiha Berksoy’un kızı Zeliha Berksoy, ‘Yeri doldurulamayacak bir sanatçı ve insandı’ dedi.

Türkiye’nin ilk kadın opera sanatçısı Semiha Berksoy, tedavi gördüğü Memorial Hastanesi’nde dün 94 yaşında vefat etti. Semiha Berksoy’un kızı Zeliha Berksoy, ‘Her şey iyiye gidiyordu. Böbrekleri, akciğeri düzelmişti. Ancak bu (dün) sabaha karşı yoğun bakımda öldü. Atatürk ödülü sahibi ilk Türk kadın opera sanatçısıydı. Yeri doldurulamayacak bir sanatçı ve insandı’ dedi.

Semiha Berksoy’u ameliyat eden Memorial Hastanesi Kalp Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, hastasının ölümünden ve büyük bir sanatçıyı kaybetmekten ötürü üzüntü duyduğunu söyledi.

Zeliha Berksoy, annesi Semiha Berksoy’un cenazesinin, 17 Ağustos Salı günü AKM’de düzenlenecek tören ve Teşvikiye Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından Çengelköy Mezarlığı’nda toprağa verileceğini belirtti. Türkiye’nin ilk kadın opera sanatçısı Berksoy, geçtiğimiz ay kalp ameliyatı olduktan sonra basının karşısına çıkarak çok iyi olduğunu, önümüzdeki aylarda yapılacak Viyana Bienali’ne gitmeyi planladığını söylemişti. Basın mensuplarına poz verirken bir arya da söyleyen Berksoy, ‘Ben mesleğime áşığım. Gece gündüz mesleğimle meşgulüm’ demişti.

Last_AzRaeL - avatarı
Last_AzRaeL
Ziyaretçi
4 Ekim 2008       Mesaj #3
Last_AzRaeL - avatarı
Ziyaretçi
Semiha Berksoy (1910 - 2004)




İlk Türk kadın opera sanatçısı ve ressam Semiha Berksoy, 1910 yılında İstanbul da doğdu. Yüksek dramatik soprana olarak Ankara Devlet ve Opera Balesi nin başsolistlerinden olan Berksoy, Mezardan Gelen Mektup hikayesinin de yazarıydı. Sanatçı, İstanbul Konservatuarı nda ve Güzel Sanatlar Akademisi Namık İsmail Atölyesi Resim ve Tiyatro Okulu nda eğitim aldıktan sonra, İstanbul Şehir Tiyatrosu nda sesiyle üne kavuştu, Türk ve Avrupa operetlerinde oynadı.
Ulu Önder Atatürk tarafından 19 Haziran 1934 tarihinde takdir edilen Berksoy, ilk Türk operası olan Adnan Saygun un bestelediği Özsoy da Ayşim başrolünü oynadı. Aynı yıl devlet bursuyla gittiği Almanya da Berlin Devlet Yüksek Müzik Akademisi Opera Bölümü nü birincilikle bitiren Berksoy, 1939 da Richard Strauss un Ariadne Auf Naxos operasında Ariadne rolünü oynayarak, Avrupa da sahneye çıkan ilk Türk opera primadonnası oldu.
Türkiye ye 1940 yılında dönen Semiha Berksoy, Ankara Halkevi nde, Carl Ebert in rejisini yaptığı Tosca ve Madame Butterfly operalarında oynadı. Il Travatore operasındaki rolüyle 30. sanat yılı jübilesini kutlayan Berksoy, Devlet Tiyatrosu nda da dram bölümünde çeşitli oyunlarda rol aldı. Deli Dolu ve Lüküs Hayat operetlerinin ilk icrasını da gerçekleştiren sanatçı, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 50. yılında, TBMM tarafından ilk kadın opera sanatçısı olarak Atatürk Opera Ödülü ne layık görüldü.

75. SANAT YILI
Sanatçı Berksoy, ayrıca 1961 yılından başlayarak Türkiye ve yurtdışında birçok resim sergisi açtı. 1998 yılında Devlet Sanatçısı unvanı alan Berksoy, 2003 yılında Viyana da Samlung Esly Modern Müze de sergiye katıldı. Aynı yıl Viyana da Salome performansını gerçekleştirdi. Semiha Berksoy, son alarak İş Sanat Kibele Galerisi nde retrospektiv resim sergisi açtı.
Semiha Berksoy 16 Ağutos 2004 günü 94 yaşında vefat etti. 17 Ağutos günü İstanbul da toprağa verildi. Berksoy, Ahmet Adnan Saygun un bestelediği ilk Türk operası Özsoy da Ayşim rolünü oynamıştı.



Semiha Berksoy için ilk tören, Atatürk Kültür Merkezi nde (AKM) düzenlendi. Semiha Berksoy un Türk Bayrağı na sarılı naaşı, sahnede hazırlanan platforma konuldu. Semiha Berksoy un Türk Bayrağı na sarılı naaşı önünde, sanatçı dostları saygı duruşunda bulundular. Teşvikiye Camii nde kılınan namazdan sonra Berksoy un naaşı Çengelköy Mezarlığı nda toprağa verildi. Törene, Berksoy un ailesi ve yakınlarının yanı sıra Yaşar Kemal, Nejat Uygur, Meltem Cumbul, Genco Erkal ve Hadi Çaman ın da aralarında bulunduğu sanatçı dostları katıldı.

MEMLEKETİNİ ÇOK SEVİYORDU
Törende konuşan Berksoy un sanatçı kızı Zeliha Berksoy, annesi ile aynı sahnede bu şekilde birlikte olmaktan büyük üzüntü duyduğunu vurgulayarak, Semiha Berksoy un, Atatürk ün sanat devrimlerine sonuna kadar bağlı olduğunu hatırlattı. Semiha Berksoy un ölene kadar sanatla yaşadığını dile getiren Zeliha Berksoy, annesinin sahibi olduğu Atatürk Ödülü ne önem verdiğini kaydetti. Zeliha Berksoy, Türk halkına inanıyordu. Memleketini çok seviyordu dedi.

O BİR ATATÜRK KIZIYDI
Zeliha Berksoy, annesinin her zaman Türk operasını dünya çapına çıkaracağım dediğini anımsattı. Berksoy, annesinin bir Atatürk kızı olarak ve O na hayranlığını son nefesine kadar sürdürdüğüne işaret ederek, Türk sanatına vasiyeti vardı. O da, Atatürk ün opera, tiyatro ve sanat devrimlerinin kesintisiz devam etmesiydi. Genç opera sanatçılarına destek olunması ve Türkiye nin de dünyaya modern tanıtılmasıydı diye konuştu.

SON GÜNLERİNDE NAZIM OKUYORDU
Zeliha Berksoy, annesinin son dönemde Nazım Hikmet in Paydos adlı şiirini söylediğini de anımsatarak, konuşmasını şöyle tamamladı: Annem, Nazım Hikmet in Elveda güzelim dünya ve merhaba kainat diye diye gitti. Mutlu ve tatmin olmuş bir şekilde hayata veda ettiğine inanıyorum. Bir kuyruklu yıldız kaydı. Onun kuyruğundaki pırıltılar dünyayı her zaman aydınlatacak.

TÜRKİYE NİN YILDIZI KAYDI
Sözlerine O bir yıldızdı, Türkiye nin bir yıldızı kaydı, gitti şeklinde başlayan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmet Vildan Alptekin, Semiha Berksoy un çağdaşlığı ve Atatürkçülüğü ile kalplerde taht kurduğunu vurguladı. Prof. Dr. Alptekin, Semiha Berksoy adına üniversitelerinde bir müze açtıklarını anlatarak, O nu çağdaşlığın sembolü olarak daima yaşatacaklarını bildirdi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Opera ve Bale Genel Müdürü Remzi Buharalı da Türk operasının duayenini kaybettiğini belirterek, Türk operasının temeli Semiha Berksoy dur dedi.

BERKSOY İÇİN MÜZE YAPILMASI ŞART
Sanatçı Bedri Baykam ise O nu hiç tanımayan ve O nunla hiç çalışmayanların da Semiha dostu olduğunu dile getirerek, Berksoy un Atatürk döneminin en uzun ömürlü simgesi olduğunu söyledi. Baykam, Bundan sonra iş bize, devlete düşüyor. Ona ait her şeyin biriktirilmesi, müze yapılması şart diyerek Kültür ve Turizm Bakanlığı na çağrı yaptı. Bedri Baykam, sanatçının ömrünün son dönemlerinde ölüme meydan okuduğunu ve ölümü yenerek artık ölümsüzlüğe kavuştuğunu kaydetti.
Törende ayrıca, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer in Zeliha Berksoy a gönderdiği taziye telgrafı da okundu.

HAKKIN HELAL OLSUN AYŞİM
Konuşmaların ardından, din görevlisi dua ederek, Berksoy için törene katılanlardan helallık aldı. Törenden sonra Berksoy un naaşı, alkışlarla omuzlara alınarak cenaze arabasına konuldu ve ardından Teşvikiye Camii ne götürüldü.

Törene, İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı, Semiha Berksoy un torunu Oğul Aktuna, eski damadı Yıldırım Aktuna, ÇYDD Genel Başkanı Türkan Saylan, son kalp ameliyatını gerçekleştiren Prof. Dr. Bingür Sönmez ile çok sayıda sanatçı katıldı.

Semiha Berksoy un geçen ay Memorial Hastanesi nde ameliyatını gerçekleştiren Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, Cumartesi akşamı Meltem Cumbul ve eşinin Berksoy u ziyarete geldiğini belirterek, Şakalaştılar. Hatta Semiha Hanım, Meltem Cumbul un eşine espiriler yaptı. Ani ölümün nedeni muhtemelen akciğer embolisi diye konuştu.



Kaynaklar •NTV
Son düzenleyen Daisy-BT; 30 Mayıs 2010 20:34 Sebep: Mesaj içeriği.
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
26 Aralık 2012       Mesaj #4
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
SEMİHA BERKSOY
Kuşağının En Yaratıcı Sanatçılarından Biriydi


İstanbullu olmanın bir imtiyaz olduğu dönemde, II. Meşrutiyet yıllarında, bu metropolün Boğaziçi kıyılarındaki Çengelköy’de Semiha Cenab doğdu. Görünüşte mütevazı bir memurun çocuğuydu. Mütevazı memur Ziya Bey’in eşi Fatma Saime Hanım eğitimliydi. Güzel resim yapıyordu. Yetenek irsîdir, nitekim ailenin üyeleri ve yakın akrabaları içinde Osmanlı İmparatorluğu’nun mareşalleri, geleceğin ünlü tıp profesörü Kemal Cenap (Berksoy) gibileri de vardı.

Osmanlı başkentinde aydınlanma ve rütbe muhakkak servet ve mülkle bağlantılı değildi. I. Cihan Harbi’nin sıkıntıları içinde küçük Semiha annesini bulaşıcı bir hastalıktan dolayı kaybetti. Savaş sırasında İspanyol gribi cephedekinden daha çok kurban almıştır. Sanatçının hayatı boyunca en yaratıcı eserlerine yansıyan yarası işte böyle açıldı. Iztırab ve özlemi olmayan bir sanatçı düşünmek mümkün değildir. Tanıdığımız Semiha Berksoy; savaşlar, imparatorluğun toprak kayıpları, göçler ve felaketlerin getirdiği yıkımlara alışkın bir toplumun insanıydı.

Özlemlerinden ve hedefinden fedakârlık yapmadı ama Boğaz kıyıları onu her zaman kendine çekti. Bu onun kariyerindeki bazı karar ve hareketleri izah eder. Zira Berlin’de Hochschule für Musik’te Richard Strauss’un “Ariadne Auf Naxos”unda başrolü teganni eden genç kızın, Anadolu bozkırının ortasındaki devlet operasına özlemle koşuşunu başka türlü açıklamak mümkün değildir. Daha müreffeh, daha teşkilatlı bir eğitim ve hayat yasalar da; dünyadaki başka başkentlerin, 1500 yıllık bir başkentin hayatı ile rekabet etmesi mümkün değildi. O kuşağın Türkleri için hangi dünya görüşüne sahip olurlarsa olsun bu en önemli noktadır.

Semiha’nın tahsili zamanın İstanbulu’nda eğitim gören önemli Türk kızlarının arasında farklılık gösterir. Regüler bir tahsil; tıp, kimya veya edebiyattır. O ise müziğe yönelir. İstanbul Belediye Konservatuvarı’na burslu kabul edilir ve ses hocası Nimet Vahid Hanım’ın öğrencisi olur ama müziğin yanında da zamanın Türk resminin ustalarından Namık İsmail’in atölyesinde tamamen klasik bir resim eğitimi de görür.

Semiha’nın aldığı müzik eğitimi kısa zamanda İstanbul’un operet sahnelerinde başarılı temsillere katılmasıyla sonuçlanır. Opera sahnesindeki kariyeri Atatürk’ün önünde başlar, zamanının bütün entelektüelleri gibi Kemalist Cumhuriyete karşı kendisini borçlu olarak görmektedir.

1934’te Iran Şahı Türkiye’yi ziyarete gelir. İran Batılılaşma yolunda bazı reformlar yapmakta ve Kemalist Türkiye’yi örnek almaktadır. Bir ay boyu Türkiye’de Şehinşah Rıza Pehlevi’ye her şey gösterilir, kendisi şehir şehir gezdirilir. En önemli gösteri ise ilk Türk operasıdır. Şarkta opera I. Cihan Harbi’nden önce başlamıştır ama bu operada yani “Özsoy”da İran ve Turan’ın müşterek tarihi müzikle vurgulanmaktadır. Adnan Saygun’un bestelediği “Özsoy” operasında Semiha’ya başrol verilir. Bu temsilden sonra Atatürk karar vermiştir; kurulacak Türk operasına kuvvetli sesler lazımdır ve Semiha da bunun için Berlin’e gönderilir.

Genç kızın bir sevdiği vardır; zamanın ünlü solcu şairi Nazım Hikmet... Nazım Hikmet’in bu seyahatten önce Semiha’ya yazdığı mektup 1936 yılının ortamında Türklerin Avrupa toplumunu nasıl değerlendirdiğine bir örnektir: “Güle güle Semiha, sana kanlı Hitler’in değil, Beethoven’in ülkesinde başarılar diliyorum”.

Semiha Hitler’in hakim olduğu ülkede başarılı bir eğitim ve kariyere başlar. Richard Strauss’un 75’inci doğum günü için “Ariadne auf Naxos” operasında Ariadne rolüyle sahneye çıktığında, başrol bir Alman sanatçısına verilmediği için sahneyi protesto eden Hitler Jugend (Hitler Gençliği) üyelerine ünlü şef Clemens Schmalstich’in cevabı çok kısa ve kesindir: “Semiha bu rolü söyleyecek çünkü o gerçek bir sanatçıdır”.

Ölümünden birkaç yıl önce Köln TV’sinde bir programda Semiha Berksoy’un yanında ünlü sosyolog, Lordlar Kamarası üyesi, Oxford Üniversitesi Rektörü Rolf Dahrendorf vardı. Semiha 1930’ların Türkiyesi’ni, opera dünyasını, Wagner’i, Nazım Hikmet’i anlatıyordu. Üstelik birbirine zıt bu kavramların hepsi Batıyı ve Batılılaşan Türkiye’yi ifade ediyordu. Nitekim Dahrendorf heyecanlandı; “Bu Guiscard ve Kohl gibi herifler ne zannediyor ki, Türkiye dönemeçleri atlamış bir ülkedir” dedi. Semiha’yı dinleyenler büyülenmişti.

Bir Berlin seyahatinden önce aklına esti, evdeki bütün tablolarını trene yükleyip götürdü. Hiçbir angajmanı yoktu, sergi açacağını rüyada örmüş değildi. “Bu resimler orada beğenilir” dedi. Gülüyoruz ama toplamaya yardım ediyoruz. Eşi Ercüment Bey; “Hanımefendi, angajmanımız var mı?” diyor. Cevap; “Ne angajmanı yahu, orası Berlin böyle deli resimlere bayılırlar”. Resim malzemeleri satan bir mağazada adresini aldığı Galeri Hammer’de birkaç eskizini gördüler, derhal sergi açtılar. Bir ay sonra bu sergi patladı ve Semiha Berksoy ısrarlı taleplere rağmen hiçbir resmini satmadan döndü.

Semiha Berksoy resimde, opera hayatındaki tutkularını gizlememiş ve sanatçı kişiliğini hassasiyetle korumuştur. Kendini takdim şekli ressam veya devlet tiyatrosu sanatçısı şeklinde değildi; herkese devlet operası sanatçısı olduğunu söylüyordu ama diğer taraftan da hayatı boyunca resim yapmadığı gün neredeyse çok azdı. İşte bu sebeplerden Türk tiyatrosu onun rollerini hiçbir zaman unutmuyor. Haldun Taner’in “Lütfen Dokunmayın” adlı komedisindeki tek kelimelik bir rolü de dahil.

Bir operaya hazırlandığı zaman sadece kendi rolünü değil, bütün partisyonları gözden geçirir, Wagner çevirir, Beethoven okurdu. Yaptığı resimlerin ardında bir gözlem, düşünce ve tartışma vardı.

Semiha Berksoy küçüklüğünden beri ortak bir dram yaşayan bir kavmin çileli aydın kuşağına mensuptur ve o kuşağın en yaratıcı portrelerinin başında gelir. Bunu bizde de anlayanlar var, başkaları da çoktandır anlıyorlar.

kaynak: Defterimden Portreler (İLBER ORTAYLI)

Benzer Konular

19 Haziran 2008 / Misafir Edebiyat tr
1 Temmuz 2010 / Kral_Aslan Müzik tr
14 Kasım 2006 / BARIŞ Tiyatro tr