Arama

Osmanlı Mahalle Anlayışı

Güncelleme: 27 Ağustos 2008 Gösterim: 5.013 Cevap: 0
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
27 Ağustos 2008       Mesaj #1
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Osmanlı'da Mahalle Anlayışı


Sponsorlu Bağlantılar
Gunumuzde buyuksehirlerde yasayan gencler icin, mahalle, pek bir sey ifade etmemeye baslamis, bunun yerine semt, site, banliyo, uydu kent gibi tabirler anlamli hâle gelmistir. Kucuk sehir, kasaba ve koylerde ise, az cok mahallenin ne oldugu hâlâ bilinmektedir. Fakat orta yas uzerindekiler icin mahalle kelimesi, cok sey ifade etmektedir. Bu neslin sikca kullandigi, mahalle mektebi, ...bekcisi, ...bakkali, ...imami, arkadasi, ...komsusu, ...fakiri, …zengini gibi musahhas ifadeler ile; mahallenin namusu, ...serefi, ...asayisi, ...huzuru gibi mucerret ifadeler, Osmanli’nin derin tarihine, zengin kulturune ve engin medeniyet anlayisina yaslanmaktadir.

Osmanli’da mahalle; birbirini taniyan, birbirlerinin davranislarindan mesul ve birbiriyle dayanisma icindeki kisilerin yasadigi yerdir. Mahalleler; sinirlari genellikle cadde veya sokaklarla belirlenmis, merkezinde cami veya mescid bulunan yerlesim yerleridir. Genelde cami, sehrin merkezini olusturan bir veya birkac mahallede bulunur; diger mahallelerdeki insanlar da cuma namazi icin buraya gelir. Cami cevresinde ayrica alis-veris merkezleri bulunur, pazarlar genellikle buralara kurulur. Boylece haftanin bir gunu sehirdeki insanlar buralarda toplanir, birbirleriyle gorusur ve haftalik ihtiyaclarini temin eder. Diger mahallelerde ise, sadece mescid bulunur ve bunun hemen yaninda okul oncesi ve ilkogretim seviyesinde egitim veren bir muallimhane vardir. Ayrica buralardaki bakkal, kasap, terzi, ayakkabici vs kucuk esnafa ait dukkân ve isyerleri, mahallenin gunluk ihtiyaclarina cevap verir.

Mahalle idarî olarak, Osmanli’nin en kucuk yonetim birimidir. Bilindigi gibi Osmanli, baslarinda valilerin bulundugu eyaletlerden olusur. Eyaletler ise, sancaklardan olusur ve buralar sancakbeyi tarafindan yonetilirdi. Sancaklar, kadi tarafindan idare edilen kazalara bolunmustur. Kazalar ise, mahalle ve koylerden olusur. Bu en kucuk yonetim biriminin basi, daha dogrusu temsilcisi muhtarlik sistemine gecilinceye, yani 2.Mahmud donemine kadar imamdir. Imam, camideki vazifesinin yaninda, mahallenin asayisini saglamakla ve ihtiyaclarini karsilamakla gorevlidir. Koylerde de, mahallelere benzer bir yonetim tarzi vardir.

Imam, asayisle ilgili olarak mahallede olup bitenden birinci derecede mesuldur. Burada cereyan eden oldurme, yaralama, hirsizlik gibi inzibatî olaylarin yaninda, zina, fuhus, taciz, sarkintilik gibi gayr-i ahlâkîligi de takip edip guvenlik kuvvetlerine bildirir. Mahalleyle ilgili butun islerde devletle muhatap olur ve mahalleyi temsil eder. Sehrin idarecisi olan kadi, bagli oldugu kurumun en ust duzey yetkilisi tarafindan atanirken, imam bizzat padisah tarafindan bir beratla tayin edilirdi. Bu da onun devlet ve halk nazarinda ne derece buyuk bir oneme sahip oldugunu gosterir. Padisah tarafindan gonderilen emir ve fermanlar, imam tarafindan halka duyurulur ve takibi yapilir. Bu sekilde imam; devlete karsi haklar ve odevler konusunda mahalleliyi temsil ederken, mahallede de padisahi temsil ederdi.

Osmanli mahallesi, hem asayis bakimindan, hem de sosyal hayat acisindan kolektif bir anlayisa dayanir. Mahalleli, muteselsil (zincirleme) olarak birbirine kefildi. Burada meydana gelen oldurme, yaralama gibi olaylarda, olayin faili bulunamadigi takdirde, butun mahalleli mesul tutulur ve magdur tarafa odenmesi gereken diyet (kan parasi) sakinlere paylastirilir. Hattâ Yavuz Sultan Selim zamaninda cikan kanunnameye gore, meydana gelen hirsizlik olaylarindan ve zararin odettirilmesinden mahalle halki mesuldur. Mahallede bir asayissizlik olmamasi icin herkesin dikkat ve gayret gostermesi temin edilerek oto-kontrol saglanmistir. Boylelikle fail-i mechul olaylarda halkin sucluyu saklamasinin ve sucu ortbas etmesinin onune gecilmistir.

Ayni mesuliyet ve oto-kontrol, ahlâkî hususlarda da soz konusudur. Mahallede meydana gelen veya suphelenilen gayr-i mesru olaylarda imam, suclu veya zanlilari guvenlik gorevlilerine bildirir, mahallelinin bu yoldaki sikâyetlerinden ilgilileri haberdâr ederdi. Imam ve mahalle ileri gelenlerinin, bu tur evlere baskin duzenleme yetkileri vardi. Gayr-i ahlâkî davranislari oldugu bilinen kimseler mahalleli tarafindan istenmeyen kisi ilân edilir ve gorevlilerce baska yere surulmesi istenirdi. Ancak imam ve mahalleli, suclu veya zanlilara bizzat ceza verme yetkisine sahip degildi, sadece onlari adalete teslim edebilir veya mahalleden dislamak suretiyle cezalandirabilirdi.

Kotulugu onleme kolektif suuruyla devlet, baskentten kilometrelerce uzaktaki yerlere kolaylikla hakim olabiliyordu. Nasil ki, her sokak supuruldugunde butun sehir temiz olursa; bu uygulama sayesinde de butun ulkede huzur ve asayis surup gidiyor, suc orani azaliyordu.

Hayirli islerde mahalleli yine ayni kolektif suurla hareket ediyordu. Bu tur isler icin her mahallede bir “Avariz Vakfi” kurulmustur. Mahalle sakinlerince olusturulan yonetim kurulu tarafindan idare edilen bu vakifin gelir kaynagi, yine mahallelinin aynî-nakdî bagis veya hibeleridir. Kira getiren ev, dukkân gibi mallar da buraya vakfedilebilmektedir. Mahallede ihtiyaci olanlara borc veya kredi de verilmesi acisindan bu vakif, bir nevi sosyal yardimlasma sandigi gibiydi. Avariz vakfinin gelirleri; mahalledeki hastalara, fakir olanlara ve evlenmek isteyip de ekonomik durumu musait olmayanlara yardimda kullanilirdi. Buradan fakirlerin cenazelerinin kaldirilmasi, su yollari, cami, mescit, mektep gibi yerlerin onarimi yapilir ve isinma, aydinlatma gibi sair giderler karsilanirdi. Imam, muezzin, muallim gibi mahalle gorevlilerinin maaslari odenirdi. Mahalleye yeni gelenlerin yerlesme veya memleketine gidecek olanlarin yol masraflari karsilanirdi. Vergisini odeyemeyenlerin vergileri de bu fondan odenirdi.

Mahalledeki bu resmi dayanismanin yaninda, ayrica mahallenin zenginleri, mahallelerindeki fakirleri gorup gozetirlerdi. Zekât, sadaka, fitre gibi yardimlar yapilirken, mahalleli tercih edilirdi. Mahalledeki komsuluk iliskilerinin ne derecede oldugu, su atasozunden de anlasilmaktadir: ˜Iyi bir komsuya sahip olmak, bir eve sahip olmaktan onemlidir. Cunku komsu komsunun kulune muhtactir.’ Mahalledeki maddî-manevî yardimlasmanin temelinde; ˜Komsusu acken tok yatan bizden degildir.’ suuru yatmaktadir.

Osmanli sehirlerinin bazilarinda, Musluman olmayan nufus bir mahallede toplandigi gibi, Musluman mahallelere de dagilmistir. Musluman ve gayr-i Muslimler arasinda, bugun bile ovguyle anilan bir hosgoru ve komsuluk munasebeti mevcuttu. Musluman nufus hakim unsur olmasina ragmen, komsularina karsi hosgorulu davranmis; din, orf-âdet, kilik-kiyafet gibi temel hak ve ozgurluklerine karsi toleransli olmustur. Buna karsilik Yahudi ve Hiristiyanlar da, Ramazan’da Muslumanlarin inanclarina saygi gostermis, aciktan bir sey yiyip icmemislerdir. Ayni mahallede hem mescit, hem kilise, hem de havra olabilmistir.

Idarî acidan mukemmeliyetin yaninda, kotuluklerin onlenmesine, iyiliklerin tesvik edilmesine ve bizzat bunun pratige tasinmasina bakildiginda, Osmanli mahallesinde, bir mahalle medeniyetinin olustugu gorulmektedir. Bu da, Osmanli’nin uzun ve bereketli omrunun mukemmel bir suurdan beslendigini gostermektedir.

Benzer Konular

3 Ocak 2016 / The Unique X-Sözlük
19 Eylül 2012 / KENANBASER Oyunlar
29 Nisan 2011 / Misafir Cevaplanmış
4 Şubat 2010 / Misafir Osmanlı İmparatorluğu
27 Ağustos 2008 / nünü Osmanlı İmparatorluğu