Arama

Osmanlı Devleti'nde Eyalet Sistemi

Güncelleme: 10 Nisan 2013 Gösterim: 24.884 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Nisan 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Eyalet

Sponsorlu Bağlantılar
Osmanlı merkez teşkilâtının dışında, taşrada bulunan ve beylerbeyi tarafından yönetilen en büyük idârî bölge.
Osmanlı Devleti'nde taşra teşkilâtı, aşağıdan yukarıya köy, nahiye, kaza, sancak ve eyalet olmak üzere idarî taksimata ayrılmıştı. Temel idarî birim sancak olup, sancakların birleşmesinden eyalet (vilâyet) veya beylerbeylik denilen büyük idarî birimler meydana gelmektedir. 1590 tarihine kadar, teşkilât tabiri olarak beylerbeylik kelimesi kullanılmış, bu tarihten itibaren eyalet tabiri kullanılmaya başlamıştır.


Osmanlı hakimiyeti altında bulunan topraklardan büyük bir kısmı, doğrudan doğruya padişahın otoritesi altındaydı. Buralarda timar denilen bir toprak sistemi uygulanıyordu. Devletin gelirleri, bir takım görevler karşılığı, idarecilere ve sipahilere tahsis edilmekteydi. Ekserisi Anadolu ve Rumeli’de bulunan bu eyaletlere salyânesiz yani yıllıksız denilirdi.

Bunun yanında Osmanlılar, Anadolu ve Rumeli eyaletlerinden daha bağımsız; Mısır, Bağdat, Yemen, Basra, Lahsa, Habeş ve Garb Ocakları denilen Cezâyir, Tunus, Trablusgarb gibi eyaletlerin şekillendiği toprakları idarî çatıları altında toplanmaktaydılar. Bunlara salyâneli yani yıllıklı eyaletler denilmektedir. Buralarda Osmanlı beylerbeyi idaresi altında askerî, malî ve adlî sahalarda değişik bir tatbikat vardı. Bölgenin beylerbeyi, yani valisi, eyaletin idarî ve askerî harcamalarını gerçekleştirdikten sonra salyâne yani yıllık adı altında devlet merkezine muayyen bir miktar göndermekle yükümlü idi.

Bunlara benzer olarak, Doğu Anadolu’nun bazı bölgelerinde, idaresi kabile beylerine ait irsî sancaklar vardı. Hükümet denilen bu sancaklarda, bütün gelirler irsî kabile beylerine ait bulunuyordu. Buna karşılık bu beyler, belirli bir oranda asker toplamak ve gerektiğinde devletin emrine göndermek durumunda idi. Bölgenin şehirlerinde birer kadı ve yeniçeri garnizonu bulunması, diğer eyaletlerle birlikte taşıdıkları ortak özelliklerdi. Bunlara aynı zamanda yurtluk ve ocaklık idaresi de denirdi.

Eyaleti idare eden beylerbeyi, padişahın otoritesini temsil eden en yüksek yöneticiydi. Eyaletin her bir sancağına devlet merkezinden bir sancak beyi tayin edilirdi. Paşa Sancağı adı verilen eyalet merkezine de eyalet valisi gönderilirdi. Eyalet valileri hem askerî hem de mülkî yöneticilerdi. Beylerbeyi, emri altındaki görevlilerle birlikte merkezdeki Dîvân-ı hümâyûn'un küçük bir benzeri olan beylerbeyi dîvânı ile eyaleti yönetmekteydi.

Beylerbeyinin yanında bölgenin kaza (yargı) kuvvetini ise kadı temsil ediyordu. Bey, kadı'nın hükmü ve kararı olmadan hiç kimseyi cezalandıramazdı. Osmanlılar, eyalet idaresinde bu kuvvetler ayrımını âdil bir idarenin esası saymışlardır.


Sultan Birinci Murad Han (1360-1389) devrinde, Balkanlar'daki fütûhâtın devamı ve elde edilen toprakların idarî kontrolü için, Lala Şahin Paşa, Rumeli beylerbeyi tayin edildi (1362). Birinci Murad Han, daha sonra oğlu Bayezid’i doğuda yeni fethedilen bölgelerin beylerbeyi olarak Kütahya’ya gönderdi, ki burası Osmanlıların ikinci beylerbeyliğinin (Anadolu) nüvesini meydana getirdi (1393).

Sultan Yıldırım Bayezid, Kadı Burhaneddin’e ait memleketleri eline geçirince, Rûmiyye-i sugrâ (Amasya, Tokat, Sivas) vilâyetini, üçüncü bir beylerbeylik olarak ihdas etti. On beşinci yüzyıl ortalarına kadar devam eden bu üç beylerbeylik, Osmanlı Devletinin temelini teşkil etti.

1468 yılında fethedilen Karaman, bir beylerbeylik hâline getirildi. Kanunî Sultan Süleyman Han'ın saltanatı başlarında; Dulkadriye (Maraş), Haleb, Şam ve Mısır beylerbeylikleri kuruldu. Yine Kanunî devrinde yapılan yeni fetihler neticesinde Asya’da Bağdat, Van, Erzurum, Şehrizor; Avrupa’da Budin ve Tameşvar gibi beylerbeylikler teşkil olundu. Nihayet, 17. yüzyıl başlarında, eyaletlerin sayısı 32’ye ulaştı. Bu düzen içinde padişah, hiç masrafa girmeden, bir emirle kısa zamanda ordunun en büyük kısmını meydana getiren eyalet askerlerini toplayabiliyordu.
On altıncı yüzyılın ikinci yarısına kadar kapıkulu ocakları ile (yeniçeriler ve diğerleri) birlikte devletin ordusunun en önemli kısmını eyalet askerleri teşkil etmekteydi.
1528 tarihli arşiv belgelerine göre, 27.000 kapıkulu askerine karşılık eyalet askeri olarak timarlı sipahi ordusu 90.000’i bulmaktadır. 1610 tarihlerinde kapıkulu ocakları 90.000, timarlı sipahi ordusu ise 115.000 olarak hesaplanmaktadır. Bu tarihte zaten timarlı sipahi ordusu, önemini kaybetmeye başlamıştır.

Kanunî Sultan Süleyman devrinde, Pargalı İbrahim Paşa'nın sadrazamlığı zamanında, Osmanlı Devletinin her tarafındaki idarî bölgelerini yani eyalet ve livalarını (sancak), bunların idarecilerini ve ne kadar hasları olduğunu gösteren listeler, bugün Topkapı Sarayı Müzesi Arşivinde muhafaza edilmektedir. On altı ve on yedinci yüzyıla ait eyalet teşkilâtına mahsus bilgileri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki sancak tevcihât, rüûs ve tahvil defterlerinde bulmak mümkündür.

On altıncı yüzyıla ait tapu-tahrir defterlerinde de; sancak, kaza, nahiye, köy derecesine kadar eyalet teşkilâtına ait gayet kıymetli bilgiler verilmektedir.

Asya, Avrupa ve Afrika’daki eyalet ve başşehirleri şunlardır: Anadolu (Ankara ve Kütahya), Rumeli (Edirne sonra Sofya ve Manastır), Rum (Amasya ve Sivas), Bosna (Saraybosna), Karaman (Konya), Dulkadir (Maraş), Şam (Dımaşk), Mısır (Kâhire), Trablusşam (Tripoli), Yemen (Zabîd, San’a), Cezâir-i Bahr-i Sefîd (Gelibolu), Cezâir-i Garb (Cezâyir), Lahsâ (Katîf), Trablus-Garb (Tripoli-Libya), Habeş (Suakin ve Cidde), Kıbrıs (Lefkoşe), Trabzon, Kefe, Halep, Kars, Bağdat, Van, Tunus, Basra, Budin, Tameşvar, Çıldır, Erzurum, Şehrezur, Diyarbekir, Musul.

Osmanlı Devletinin eyaletlerinin idaresindeki yürütme ve yargılama gücünü ayırması, bugünkü hür devletlerin tatbik ettiği kuvvetlerin ayrılığı prensibinin aynısıdır.

Osmanlılar, eyalet sistemini bünyesinde yüzyıllarca uygulayıp, geliştirmiş, böylece devrinin en iyi idare sistemine sahip olmuştur. Bugün, Amerika Birleşik Devletleri ve Federal Alman Cumhuriyetindeki eyalet sistemi, Osmanlılardakine benzemektedir.


Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
18 Temmuz 2012       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Eyalet
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Osmanlı Devleti'nde en büyük idarî birim. Osmanlı idare sistemine göre imparatorluk eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar nahiyelere bölünmüştü. Başlangıçta eyaletlerin başında hem askerî, hem idarî, hem de malî yetkilere sahip beylerbeyleri bulunuyordu. 16. yüzyılda bunlara vezirlik rütbesi de verildi. İmparatorluğun en geniş zamanında sahip olduğu eyaletler şunlardı:
1) Rumeli,
2) Bosna,
3) Budin,
4) Kanije,
5) Eğri,
6) Tameşvar,
7) Anadolu,
8) Karaman,
9) Maraş,
10) Sıvas,
11) Trabzon,
12) Kefe,
13) Diyârı Bekr,
14) Şam,
15) Halep,
16) Çıldır,
17) Erzurum,
18) Kars,
19) Van,
20) Rakka,
21) Şehrizor,
22) Musul,
23) Trablusşam,
24) Girit,
25) Kıbrıs,
26) Cezâyir-i Bahr-i Sefid (Kaptan Paşa Eyaleti),
27) Mısır,
28) Yemen,
29) Bağdat,
30) Trablusgarp,
31) Tunus,
32) Cezayir-i Garp.
Günümüzdeyse bu terim bir vali tarafından yönetilen ve içişlerinde bağımsız olan büyük iller için kullanılır.
Sen sadece aynasin...
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
10 Nisan 2013       Mesaj #3
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Osmanlılarda eyalet sistemi ne şekildedir?

Ülke bütününde yönetsel bölümlemenin en büyük birimi "eyâlet"tir. Taşra teşkilâtı toprak ve askerlik rejimleri bakımından "dirlik düzeni"nin geçerli olduğu "tımarlı eyâletler", tımar düzeninin uygulanmadığı "müstesna (salyâneli) eyâletler" ve yarı özerk "mümtaz eyâletler" olarak üç ayrı sisteme bağlanmıştır.
Ancak "Haremeyn" denilen Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere ise eyâlet sisteminin dışında tutulmuşlardı.

Tımarlı Eyâletler
On altıncı yüzyıl başlarında Rumeli, Anadolu, Eyâlet-i Rum ve Karaman olmak üzere dört eyâlet bulunmaktadır. Aynı yüzyılın ikinci yarısından sonra yeni fetihler sebebiyle ya da büyük eyâletlerin parçalanmasıyla yeni eyâletler oluştu. On yedinci yüzyıl başında eyâlet sayısı 32'ye yükselmişti. Bunlardan 23'ü doğrudan timar sistemine bağlı eyâletlerdi.

Kaptan Paşa Eyâleti

Kanunî devrinde merkezi Gelibolu sancağı olmak üzere Kap- tanpaşa veya "Cezâvir-i Bahr-i Sefîd" Eyâleti olarak adlandırılan bir eyâlet teşkil edildi.Kaptanpaşa Eyâleti, Anadolu'ya yakın Ege Adaları ile kıyı kesiminin bir bölümünü ve Cezayir'i (Cezâir-i Garb) içine almaktaydı. Sıralamada Anadolu Beylerbeyliği'nden sonra gelmekteydi. Eyâletin beylerbeyliği, (yönetim işlerini kendi tayin edeceği bir vekille yürütmek üzere) kaptan-ı deryâların uhdesine verildi.

Kaptan Paşa Eyâleti Kanunnâmesine göre beylerbeyi, kaptanı derya olmakla beraber görevinin gereği yılın yarısında seferde bulunmasından dolayı, Eyâlet'i kendi seçtiği vekili yönetir.

Bununla beraber Kaptanpaşa, eyâletin sancaklarında tımar ve zeamet tevcihlerini yapmağa yetkili idi. Kaptan Paşa Eyâleti'ne bağlı tüm zeamet, tımar tevcihatı ve "mensuhat" adı verilen çiftlikleriyle ilgili işlemler Derya Kalemi'nde tutulurdu. Kaptanpaşa'nın haslarından her sefere çıkışta iyi yetişmiş, 1.000 cebelû götürmeleri, başka bir deyişle hazır bekletmeleri gerekliydi.Bu büyük eyâlete Gelibolu, Eğriboz, înebahtı, Midilli, Sığacık, Kocaeli, Mora'da Karlı-ili ve Mezistre, Sakız, Mehdiye, daha sonra Kıbrıs sancakları dahildi. Bu eyâletten savaş sı¬rasında Donanma hizmetine 4000-4500 kadar asker gelir ve bunlar kaptan-ı derya kalemine kaydedilirlerdi.

Kaptan Paşa Eyâleti'nde tımar sahiplerine "Tersane tımar sipahisi" denilmekteydi. Bunlar kendilerine verilen tımarlar karşılığında Donanma için hizmet verirlerdi. Eyâlet'in sancak beylerine "deryabeyi", gemilerine de "bey gemileri" denilirdi. Deniz seferlerine en az ikişer gemiyle katılmaları gereken deryabeyleri'nin toplam sefer gücü yaklaşık 8 bin askerdi.

Müstesna Eyâletler

Savda (Beyrut ve Suriye), Haleb, Bağdad, Basra, Musul, Bingazi, Mekke, Hicaz, Yemen, Habeşistan, Trablusgarb, Cezayir ve Tunus gibi halkı Müslüman olan eyâletler için daha gevşek ve özerk bir çeşit iltizam usulü olan salyane sistemi uygulan¬maktadır. Yarı özerk olan "müstesna eyâletler" topraklan Merkezden tımar olarak dağıtılamadığmdan Osmanlı idâresine girmeden önce aynı bölgede geçerli olan vergiler, bazı ufak değişikliklerle aynen devam ettirilmişlerdi. Dolayısıyla bu tür eyâletlere atanan beylerbeyleri bu bağlamda emanet yoluyla mültezimi de sayılırlar ve vergileri toplarlar. Aslında sistemin amacı yerli hanedanların ve beylerin otoritelerini zedelenmeden bölgenin yönetsel denetim altında tutulmasıdır. Daha sonraları salyaneler gerçek iltizama verilmiştir.

Nitekim On altıncı yüzyılda Osmanlı egemenliğine geçen Kuzey Afrika yüzyılın sonlarına doğru "Garb Ocakları" adıyla Cezâyir, Tunus ve Trablusgrap olarak üç eyâlete bölündü. Merkezî otoriteyi sağlamak için oralara gönderilen yeniçeriler ayrı birer ocak sayıldılar.
Aslında bu üç eyâletin fülen yönetimi giderek aristokrat bir yönetim kadrosu oluşturan yeniçerilerin "dayı" denilen bölük komutanları arasından seçimle gelen birinin eline geçti. Eyâlet'te Osmanlı devletini temsil eden beylerbeyi'nin ancak sembolik bir durumu vardı.
Örneğin, Hicaz/m da bağlı olduğu Mekke'yi Katade soyundan bir şerif yönetirdi. Medine'ye ise Şeyhü'l-Harameyn denilen saygın bir Saray hadımı gönderilirdi.

Mümtaz Eyâletler
Yarı özerk olan, örneğin Mısır, Sisam Beyliği, Kırım Hanlığı, Bulgaristan Prensliği, Eflak - Boğdan voyvodalıkları, Bosna-Hersek, Aynaroz gibi eyâlet-i mümtâzeler'in siyasî konumları birbirinden farklıdır.Mısır, eyâlet-i mümtaze olarak bir kubbealtı vezirinin beylerbeyi olarak gönderildiği ilk Osmanlı eyâletidir.

Kırım Hanlığı, Eflak - Boğdan Voyvodalıkları ile Erdel Krallığı, Bosna-Hersek, Sisam Beyliği, iç işlerinde serbest ama Osmanlı yönetimine bağımlı devletlerdir. Eflâk ve Boğdan mi- rîli eyâletleri ile Adriyatik kıyılarında Dobravenedik (Dubrovnik) Cumhuriyeti ahalisi Hıristiyan dinindedir ve her yıl cizye ödemektedirler. Eflak ve Boğdan (Şimdiki Romanya) Merkezden yollanan ve voyvoda denilen görevliler tarafından yönetilirdi. Voyvodalar iç işlerinde özerk olmakla birlikte, en ufak uygunsuzluklarında çok ağır cezalara çarptırılırlardı.'

Teşrifat'da hükümdar muamelesi gören içişlerinde özerk Kırım Hanlığı'na, komşusu Hıristiyan devletlere savaş açma izni verilmiştir. Ancak han, Padişahça seçilir ya da gene gerekirse işine son verilebilirdi. Sefere çağrıldığında kendisine "harc-ı rah bahası" (yol harçlığı) gönderilmekteydi.

Kafkasya'da yan bağımsız ve vergiye bağlanmış Gürcü, Dadyan, Açıkbaş Krallık ve Meliklikleri vardır.
Özel imtiyaz antlaşmalarıyla yönetilen Osmanlı yönetimine bağlı devletler, antlaşmalarla saptanmış yönetim biçimine uymaları ve yıllık vergilerini ödemeleri, savaşlarda belirli miktarda askerle şartıyla iç işlerinde serbest bırakılmışlardı.
Diğer taraftan eyâlet olan Kıbrıs Adası Sadrâzamın has'sı sayıldığından beylerbeyisi yoktu. Ada bir muhassıl ı aracılığı ile yönetilirdi.
Musul'da da, Çıldır ve Diyarbakır eyâletlerinde yer alan Ekrad beyliklerinin beylerine verasetle geçen yönetim hakkı tanınmıştı. Devlet bu beyliklere akçalı yardımlarda bulunmakta, çıkarttıkları askerlerin masraflarını karşılamaktadır.


kaynak: 99 soruda Osmanlı

Benzer Konular

24 Temmuz 2016 / Misafir Cevaplanmış
27 Nisan 2010 / _Yağmur_ Osmanlı İmparatorluğu
6 Nisan 2010 / ThinkerBeLL Osmanlı İmparatorluğu
21 Haziran 2014 / Misafir Cevaplanmış
14 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap