Arama

Depersonalizasyon Bozukluğu

Güncelleme: 23 Temmuz 2009 Gösterim: 7.249 Cevap: 1
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
18 Şubat 2009       Mesaj #1
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Depersonalizasyon Bozukluğu

Sponsorlu Bağlantılar
DSM-IV, depersonalizasyon bozukluğunu kişinin kendi gerçeklik duygusunun geçici olarak yitirilmesiyle ilgili kendilik algısında ısrarlı ve yineleyici değişim olarak tanımlar. Depersonalizasyon bozukluğu olan hastalar, kendilerini mekanik, rüyada veya bedenlerinden ayrı olarak hissedebilirler. Ataklar egodistoniktir ve hastalar semptomların gerçek dışı olduğunu anlarlar.


Depersonalizasyon birinin bedenini veya kişisel kendiliğinin yabancı ve gerçek dışı olduğunu hissetmesidir; dereslizasyon dış dünyadaki nesneleri yabancı ve gerçek dışı olarak algılamasıdır.


Çoğu kişinin yaşamlarında ara sıra olan izole fenomendir ve kesinlikle patolojik değildir.

Patolojik depersonalizasyonla ilgili epidemiyoloji bilgileri yetersizidir. Birkaç yeni araştırmada, depersonalizasyonun kadınlarda erkeklere göre en az iki kat daha sık ortaya çıktığı bulunmuştur; 40 yaşın üzerindeki kişilerde nadir görülür.

Depersonalizasyon bozukluğu psikolojik, nörolojik veya sistematik hastalık nedeniyle ortaya çıkabilir. Depersonalizasyon anksiyete bozukluklarına, depresif bozukluklara ve şizofreniye genellikle eşlik eden bir semptomdur.

Depersonalizasyon bozukluğunun DSM-IV tanı ölçütleri, hastalarda belirgin strese ya da toplumsal, mesleki veya kişilerarası ilişkilerinde işlev görebilmelerinde bozulmaya yol açan devamlı ya da yineleyici depersonalizasyon ataklarını gerektirir.

Bu bozuklukta gerçeği değerlendirme yetisinin bozulmamasıyla genellikle psikotik bozukluklardan ayırt edilir.

Hastanın vücudunun yarısının gerçek dışı olduğunu ya da var olmadığını hissetmesi olan hemi depersonalizasyon kontralateral parietal lob hastalığı ile ilişkili olabilir.

Depersomalizasyon birçok diğer hastalıkla semptom olarak bulunabilir. Hastaların büyük bir çoğunluğunda, depersonalizasyon bozukluğu semptomları öncelikle aniden ortaya çıkar; ancak bazı hastalar tedrici bir başlangıç bildirir. Bozukluk en sık 15–30 yaş arasında başlar, ancak 10 yaşında hastalarda görülmüştür, daha az sıklıkta 30 yaşından sonra ortaya çıkar ve yaşamın geç dekatlarında hemen hemen hiç görülmez.

Çoğu hastalarda, semptomların yoğunluğunda herhangi önemli bir dalgalanma olmaksızın sabit bir seyir izler, ancak semptomlar epizotik olarak ortaya çıkabilir, semptomsuz aralar gösterir.


Depersonalizasyon bozukluğunun tedavisine az ilgi gösterilmiştir.

Kaynak

Son düzenleyen _PaPiLLoN_; 23 Temmuz 2009 21:47
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
23 Temmuz 2009       Mesaj #2
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Depersonalizasyon Bozukluğu

Olgularda ani ve geçici bir biçimde bireysel gerçeklik duygusunda değişiklikler olur. Kendi bedeninden veya ruhsal süreçlerden ayrılma ve bu olayları dışarıdan üçüncü bir kişi gibi gözleme belirtileri olur. Zihinsel süreç ve duygularında mekanikleşme duygusu yaşanır. Rüyadaymış gibi bir durum olur. Gerçeği değerlendirme sağlam kalır. Değişik yabancılaşma duyguları ve bedenin fiziksel niteliklerinin değiştiği duyguları olasıdır. İfade edilmesi güç duygular olabilir. Kendi varlıklarını veya çevreyi inkar edebilirler. Değişik otomatizmalar veya anesteziler izlenebilir. Bu tanı bu belirtinin diğer bir ruhsal bozukluğa bağlı olması durumunda konmaz. Normal kişilerde stres, yorgunluk ve uyku deprivasyonu gibi durumlarda da izlenebilir. Sık olarak derealizasyonla birliktedir.
Sponsorlu Bağlantılar


Depersonalizasyon diğer bir ruhsal bozukluğa bağlı olarak ortaya çıktı ise dönemlerin sıklığı ve yoğunluğu birincil bozukluğun belirtilerine koşut gider. Hafif depersonalizasyon dönemleri herhangi bir ruhsal bozukluğu olmayanlarda da olasıdır. Belirtiler mesleki ve sosyal işlevselliği bozmuyorsa, tekrarlıyor olsa bile bu tanı konmamalıdır.

Şizofreni, affektif bozukluk, organik ruhsal bozukluk, anksiyete bozuklukları, kişilik bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, halusinojen intoksikasyonları, depresyon, temporal lob epilepsisi ve diğer beyin hastalıkları gibi durumlarda depersonalizasyon olabilir. Bu bozuklukların olması durumunda depersonalizasyon tanısı konmaz. Bir belirti olarak değerlendirilir.

Bu bozukluğun nörofizyolojik bir temeli olduğu düşünülmektedir. Beyin tümörleri veya epilepsi olgularında bu hastalıklara bağlı olarak depersonalizasyon olabilir. Temporal lob korteksinin elektriksel olarak uyarılması depersonalizasyona neden olabilmektedir. LSD gibi psikotomimetik maddeler gerçeklik algısında önemli değişikliklere neden olur. Dinamik açıdan benliğin gerçek dışı gibi algılanmasının anksiyeteden benliği koruyan bir yanı olduğu düşünülebilir. Stres ve savaş ortamlarında artar. Analitik ekol depersonalizasyonu dürtülere karşı savunma olarak görür.

Bu bozukluğun prevalansı, cinsiyete göre dağılımı ve ailesel dağılımı konusunda yeterli veri bulunmamaktadır. Depersonalizasyon bozukluğunun prognozu ile ilgili çalışmalar da çok azdır.

Tedavisi ile ilgili bilgiler yetersizdir. Destekleyici ve içgörü yönelimli psikoterapi önerilir. Eşlik eden belirtilere yönelik ilaç verilir. Antipsikotik ilaçlar yararsızdır.


Kaynak


Benzer Konular

19 Ocak 2008 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
8 Temmuz 2009 / asla_asla_deme Psikoloji ve Psikiyatri
8 Temmuz 2009 / asla_asla_deme Psikoloji ve Psikiyatri