Arama

Feminist Terapi

Güncelleme: 10 Nisan 2011 Gösterim: 12.316 Cevap: 1
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
20 Ocak 2010       Mesaj #1
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Feminist Terapi

Sponsorlu Bağlantılar
Feminist terapi bir kişiyi anlamak için o kişinin problemlerine katkıda bulunan sosyal ve kültürel unsurlara dikkat edilmesi gerektiğini öne sürer. Kadınların psikolojik baskı altında bulundukları ve sosyopolitik statülerinin indirgenerek onları kısıtladığı temel kavramlarını önemser ve cinsiyet ve gücü terapinin merkezine koyar. Psikolojik danışma sürecindeki amaçları bireyin ve toplumun değişimidir. Buradan da anlaşılacağı gibi sosyal bir değişim yaratma çabaları bulunmakta ve bunun da bireysel değişimi getireceği varsayılmaktadır. Bu sebeple psikolojik danışma toplum değişimi için bir araç vazifesi gördüğünden erkek kaynaklı varsayımlara meydan okunarak bir terapi modeli oluşturma gereksinimi doğar.

1.1. Feminist Terapistler

Feminist terapinin tek bir kurucusu yoktur. Bu terapi daha kültüre duyarlılık, çok kültürlülük, cinsiyet ayrımcılığı, sosyal ve toplumsal konular üzerine çalışmalar yapmış ve alanda kendinden söz ettiren bir çok kişinin katkılarıyla oluşturulmuştur. Bunlar arasında Jean Baker Miller, CarolynZerbeEnns, Oliva M. Espin ve Laura S. Brown gibi isimler yer alır.

1.2. Tarihsel Gelişim

Feminist terapi kadınların artan gereksinimleri ve karşılaştıkları zorluklara çare arama çabasından ortaya çıkmıştır. Kadınların 1960’lı yıllarda geleneksel kadınlık rollerinin sınırlandırıcı doğasından kaynaklanan hoşnutsuzluklarını belirtmek için bir araya gelerek seslerini yükselttikleri kadın hareketlerine dayanır. Bu dönemde kadınlar deneyimlerini ve algılarını paylaşmak için farkındalık arttırıcı gruplar oluşturmuşlar ve bu gruplar kadınlar üzerinde belirgin bir etkiye neden olmuşlar. Terapötik ilişki terapistin gücü kendi elinde bulundurduğu bir yardım olarak varsayıldığından kişinin kendi kendine yardım etmesi daha etkili bir yol olarak görülmüş ve bu sebeple farkındalık arttırıcı grupların doğasına benzer feminist terapi grupları oluşturulmuş. Bu grupların doğasında eşit ve hiyerarşik olmayan bir ilişki ortamında yeni beceriler öğretilerek kadınların güçlendirilmesi yatmaktadır. Feminist terapi ilkeleriyle hareket eden kadın terapistler, psikolojik danışma oturumlarında kültürün kadınlara zarar veren ve onları sınırlayan taraflarını anlamaya odaklanmışlardır ve terapötik sürecin en önemli unsuru karşılıklılık ilkesi olmuştur.

1970’li yıllarda cinsiyet yanlılığı üzerine yapılan araştırmalar artmaya başlamıştır ve bulgular birçok örgüt ve derneğin feminist terapinin gelişimine destek olmasını sağlamıştır. Psikolojik danışmanlar bu süreçte baskılamaları anlamaya odaklanarak, cinsiyet yanlılığı ve ayrımcılığıyla ilgili kendi tutumlarını gözden geçirmeye başlamıştır.

1980’lerde feminist terapi başlı başına bir oluşum olarak tanımlanmaya çalışılmıştır. Günümüzde ilişkisel-kültürel model olarak adlandırılan kadın gelişimi modeli hakkında yapılan çalışmalarla feminist kişilik kuramı ortaya çıkmıştır. Geleneksel psikoterapi kuramlarını kendi felsefeleriyle irdeleyerek mevcut sistemlerle bütünleşme yoluna gitmişlerdir. Feminist terapide ikinci dalga olarak adlandırılan dört feminist felsefe tanımlanmıştır; liberal, kültürel, radikal ve sosyalist feminizm. Liberal feministler; kadınlar erkeklerle aynı becerilere sahip olduğundan eşit hakları hak eder diyerek kadını güçlendirmeyi, saygınlık kazandırmayı ve kendini gerçekleştirmesini hedefler. Kültürel feministler; kadının gücü toplum tarafından küçümsendiği için kadına baskı yapılır diyerek, amaçları olan sosyal dönüşümün kadın değerlerinin kültüre katılmasıyla mümkün olacağına inanır. Radikal feministler; kadınların ataerkillikte saklı olan baskılamalarına odaklanarak, toplumu gerektiğinde zorla değiştirmeye çalışırlar. Cinsiyet ilişkilerinin ve toplumsal kurumların değişimi ile kadının özgür karar verebilmesini sağlamak amacına hizmet verirler. Sosyalist feministler ise; çalışma, eğitim ve aile rollerinin yaşamları nasıl etkilediğine odaklanarak sosyal ilişkileri ve var olan kurumlarıyla toplumu değiştirmeye çalışırlar. Son yıllarda feminist bakış açısına sahip bireyler bir araya gelerek uygulama hakkında uzlaşmaya varmışlar ve bakış açılarını bütünleştirmeye çalışmışlardır. Feminist terapide üçüncü dalga adı verilen bu değişim, farklı ırklardan kadınları, lezbiyenleri, kadın haklarını savunanlar tarafından benimsenen postmodern ve yapısalcı bakış açılarını kapsayarak çeşitlilik sağlamıştır.
Özet olarak feminist terapistler cinsiyetin terapötik uygulamanın merkezinde olduğuna, danışanın problemlerini anlamak için sosyokültürel bakış açısı gerektiğine, bireyin güçlendirilmesi ve toplumsal değişimin terapinin önemli hedefleri olduğuna inanırlar.


2. TEMEL KARAMLAR
2.1. İnsan Doğası Görüşü

Feminist insan doğası görüşü onu diğer modellerden ayıran en önemli özelliktir. Çünkü diğer kuramlar biyolojik cinsiyetin kişilere farklı özellikler ve roller kazandırdığını düşünürler; erkek egemen, cinsiyet ve ırk merkezli, heteroseksüel, intrapsişik ve determinist kuramlar sırasıyla erkek yönelimli varsayımlardan faydalanma, kadın ve erkeğe farklı gelişim yolu önerme, insan gelişiminin herkes için benzer olduğu varsayımı, heteroseksüelliğin dışını norm dışı değerlendirme, danışanı suçlama, mevcut durumu erken yaşantıya bağlama şeklinde açıklanabilir. Ancak psikolojik danışma açısından değerlendirildiğinde geleneksel kuramlar bu yanlılığı ne kadar içeriyorsa kadınlar ve alt grupların üyeleri için de o kadar sınırlılıkları bulunuyordur. Feminist terapi danışanı, diğerleriyle eşit hak ve özgürlüklere sahip, birtakım kültürel ve sosyal getiriler tarafından baskılanmış ve farkındalıkları arttırılıp rolleri açıklığa kavuşturularak geliştirilecek bireyler olarak görür.

2.2. Kişilik Gelişimine Feminist Bakış Açısı

Feminist terapistler toplumsal cinsiyet rolü beklentilerinin bir insanın kimliğini doğumdan itibaren derin şekilde etkilediğine ve yetişkin kişiliğine kök saldığına inanır. Kızlar annelerinden koruyuculuğu, bağlılığı sürekli etkileşimi ve öncelikli olarak başkalarıyla ilgilenmeyi öğrenirken; erkekler saldırganlık, güçlü olmayı model alırlar. Bu şekilde yetişen kızlar kendi istek ve hedeflerinden taviz veren, daha az bağımsız bireyler olurken; erkekler de empatiden bir nebze yoksun olur ve duygularını ifade etmekten kaçınırlar. Sandra Bem cinsiyet şeması kuramı ile cinsiyet rollerinin öğrenildiğini, Kaschak cinsiyetleştirilmiş hayatlar kavramı ile cinsiyetin insan yaşamındaki belirleyiciliğini ve beraberinde erkeğin kadın kişiliğine olan etkisini açıklamışlardır.

Feminist terapi kadının ilişkisel niteliğini zayıflık veya hata olarak değil, sağlıklı büyüme ve gelişimin bir işareti olarak görür, çünkü kadının diğer kişilerle bağlantı kurmaya çalıştığı düşünülür. Terapide kullanılan teknik ve amaçlar; karşılıklılığa, iletişim yeteneklerini geliştirerek daha özerk olarak büyümeye dayanır. Terapide danışanlara geleneksel rollerin sorgulanmadan kabul edilmesinin istenilen birey olma özgürlüğünü sınırlandırdığı öğretilir. Bu geleneksel rolleri reddeden kadınlar ve erkekler, bir davranış tarzına bağlanmak yerine duruma göre davranışlar geliştirerek kendi güçlü ve zayıf yönleriyle barışık bir yaşam özgürlüğüne kavuşurlar.

2.3. Feminist Psikolojinin İlkeleri

Bireyin sorunlarının toplumsal kökenleri olduğundan hedeflenen; çevrenin zararlı özelliklerini değiştirerek ve kişileri cinsiyet rollerinin sınırlandırmasından kurtararak sosyal bir değişim yaratmaktır. Kişi en iyi biçimde sosyokültürel çevreleriyle birlikte anlaşılır ve işlevsel olmayan çevreye -stereotipleme, marjinalleşme ve baskılama- değişimi getirmek için müdahale edilir. Psikolojik stresi adil olmayan sistemlere verilen bir tepki olarak yeniden yorumlar ve hastalık modelini reddeder. Karşı çıktıkları her tür sosyal baskılamanın inanç, tercih ve algıları etkileyerek özgürlüğü kısıtladığından bu bastırılmışlığın derin bir analizini yapar. Danışanların kendileri hakkında uzman sayılması terapiye karşılıklılık -eş düzeyde ilişki- anlayışını getirir. Danışan kendini yeniden tanımlamada aktif rol alır, psikolojik danışman da doğru olup, kendini açıp, danışanı yapılanlar konusunda bilgilendirerek onay alıp danışanıyla olursa işbirlikçi ve eşitlikçi bir süreç gerçekleşir. Erkek ve kadını iki ayrı uçta kavramsallaştırmaz ve kadının güçlüklerini anlamanın kadının gözünden bakmayla olabileceğini belirtir.



3. TERAPÖTİK SÜREÇ
3.1. Terapötik Amaçlar

Feminist terapinin en ideal amacı; cinsiyet ve diğer ayrımcılık çeşitleri ile baskılamanın bulunmadığı bir toplum yaratmaktır. Bu sebeple süreçte danışanların kişisel güçlerini tanıma, sorgulama ve benimsemelerine yardımcı olarak, danışanlara eşitlik ve dayanışmayı dengeleme, güçlendirme, kendine bakma ve çeşitliliğe değer verme gibi beş temel hedef koymuşlardır. Danışanlara yardımcı oldukları diğerleri; cinsiyet rol ve sosyalleşme sürecinin farkında olma, içselleşen mesajları tanıma ve inançlarını değiştirme, ayrımcılık ve toplumun olumsuz etkilerini anlama, çevrede değişim getirecek beceriler edinme, kurumları yeniden yapılandırma, özgür davranış geliştirme, ilişkilerin ve bağlılığın gücünü arttırma, kendine güven.

3.2. Terapistin İşlevi ve Rolü

Feminist terapi cinsiyetlere adil, esnek, çok kültürlü, etkileşimci ve yaşam süresi odaklı kuramlarla birlikte uygulanabilmektedir. Bu sebeple feminist yönelimli terapistlerin rol ve işlevleri bütünleştirildiği kurama göre belli ölçülerde değişebilir. Kadınların deneyimlerinin sosyokültürel boyutlarını, baskılamayı her şekliyle anlayarak bireyin ruh sağlığına etkisini ele alırlar. Terapi sırasında kendi deneyimlerini paylaşır, danışanlarına model olurlar. Hümanistik, birey merkezli ve varoluşçu terapilerle ortak birçok yöne sahiptirler. Danışanlarının olumlu, yapıcı gelişme kaydedebilme yeteneğine inanır ve içsel destek ve kontrol mekanizmalarının işlerliğini kazandırmaya çalışırlar. Terapötik ilişkinin değişim için yeterli olmadığını savunurlar. Kendini gerçekleştirmeye engel olan rollerden arınarak değişim gerçekleşeceğinden, kişileri bu rollerden kurtarmaya çalışırlar. Terapinin hedef ve işlemleri psikolojik danışman ve danışan tarafından birlikte belirlenir.

3.3. Danışanın Terapi Sürecindeki Yaşantısı

Danışan terapi sürecinde kendi hikayesini ve deneyimlerini anlatır, daha doğru bir ifadeyle terapist danışanı ifade etmeye teşvik eder. Süreç içerisinde kendi anlatımları ve cinsiyetin analizi ile farkındalıklar kazanır ve bu şekilde duygularını hem fark etmeye hem de yaşamaya başlar. Her ne kadar başlarda terapistten yanıt veya tavsiye beklese de zamanla kendi gücüne odaklanır. Sürece etkin olarak katılır.

3.4. Danışan ve Terapist Arasındaki İlişki

Danışan ve psikolojik danışman arasında açıklığa, işbirliğine, güçlendirmeye ve özellikle eşitliğe dayalı bir ilişki vardır. Bu eşitlik yani karşılıklılık o kadar önemsenir ki terapi sürecinin başlarında güç dengesini bozabilecek ve terapisti uzman olarak gösterebilecek her türlü müdahaleden kaçınılır. İlişkinin karmaşıklığı ve gizemliliğini ortadan kaldırmak için sürecin en başından en sonuna dek danışan her konuda bilgilendirilir ve istemediği hiçbir müdahalede bulunulmaz.


4. TERAPÖTİK TEKNİK ve YÖNTEMLER
4.1. Psikolojik Ölçme Değerlendirme ve Teşhisin Rolü

Feminist terapistler DSM sınıflandırma sistemini reddederek, cinsiyet ve ırkın danışanların davranışlarını ve dolayısıyla değerlendirmelerini etkilediğini savunurlar. Feminist terapistler tanılamanın; sosyal faktörlere değil bireyin belirtilerine odaklanması, beyaz erkeklerin bakış açısıyla geliştirilmesi, cinsiyet rolü stereotiplerini desteklemesi, gücün terapötik ilişkide uygunsuz kullanımını yansıtması, sosyal değişim yerine bireysel değişime önem vermesi gibi sebeplerle tanılamadan uzak dururlar. Değerlendirme terapist ve danışan arasında süren ve tedavi müdahaleleriyle bağlantılı olan bir süreç olarak görülür. Bireyin şiddet gibi sosyal çevreden gelen uyaranlara tepki vermesini normal olarak görür ve insan kaynaklı istismar ve baskılama bozukluğu ya da kompleks travma sonrası stres bozukluğu gibi yeni tanılamalar öne sürer. Örneğin feminist terapistler depresyon ya da yeme bozukluğu düşünüldüğünde kadınların bu bozuklukların belirtilerini göstermesini haklı bulurlar. Çünkü kadınlar maddi ve manevi olarak yetersiz, bağımlı, itaatkârdır, aynı zamanda medya tarafından teşvik edilen ince vücuda sahip olma rolünü kabul ederler. Süreçte yapılan değerlendirmede cinsiyet rolü analizinden, problemin toplumsal temellerine odaklanmaktan faydalanırlar. Günümüz feminist terapistleri DSM’ yi kullanmayı reddetmez ancak bunu yaparken danışanıyla sürekli bilgi paylaşır ve değerlendirmeyi birlikte yapar.

4.2. Teknik ve Stratejiler

Feminist terapiler hem birçok teknik geliştirmiş, hem de diğer kuramların tekniklerini kendilerine uygun hale getirmişlerdir. Farkındalık arttırıcı teknikleri özellikle önemserler. Teknikler Susan olgusu ile açıklanmaktadır. Susan 27 yaşında ve terapiye depresyon şikayetiyle geliyor. Üniversiteden sonra çok kilo aldığı için kendinden nefret ettiğini, hayatının geri kalanında yalnız kalmaya mahkûm olduğunu ifade ediyor. “Şansımı yitirdim. Üniversitedeyken popüler ve çekiciydim. Şimdi ise hiçbir erkek bana dönüp bakmıyor.”

Danışanın güçlendirilmesi; bilgi verme, beklenti ve hedefleri birlikte belirleme, terapi sürecini açıklama yoluyla Susan eşit ve etkin biçimde terapiye katılır. Böylece kontrolü elinde bulundurmayı öğrenir.

Kendini açma; terapi sürecinde danışan psikolojik danışman ilişkisini dengelemek, kadın deneyimlerini normalleştirmek, danışanı güçlendirmek ve bilgi verme için kullanılır. Terapisti Susan’ a doğumdan sonra aldığı kilolardan kurtulamadığını söyleyerek, toplumun zayıflık standardına uymasa da bedeniyle barışık bir kadın olarak model olur.

Cinsiyet rolü analizi; cinsiyet rolü beklentilerinin danışan üzerindeki etkilerini keşfetme ve bu farkındalıkla gelecekteki rolüne karar vermesini içerir. Terapist Susan’dan çevresinden görünümüyle ilgili aldığı mesajları söylemesini istiyor. Annesinin babanı o halimle elde ettim gibi söylemlerini ve üniversite yıllarında kendini çekici hissettiğini belirtiyor. Birlikte Susan’ın hangi mesajları değiştirmek istediğine karar verip, bunun için bir plan hazırlıyor ve uyguluyorlar.

Cinsiyet rolü müdahalesi; terapist Susan’ın endişesini toplumsal beklentilere bağlayarak, medyanın ve toplumun inceliği teşvik ettiğini açıklıyor. Toplumun beklentilerinin onu nasıl etkilediği hakkında içgörü kazandırarak, çok zayıf olmayan kadınlarla benzerliği konusunda olumlu düşünme yolunu açıyor.
Güç analizi ve güç mücadelesi; toplumda erkek ve kadın olma arasındaki güç farklılığı hakkında içgörü kazandırarak kendi ve yaşamının kontrolünü almayı güçlendirmedir. Güç analizi; sahip olunan veya erişilebilecek farklı güç çeşitlerini tanımayı içerir. Susan’ın kullanabileceği diğer güç çeşitleri ve kullanılmasını engelleyen cinsiyet rolü mesajlarıyla mücadelesinde kolaylık sağlar. Müdahaleler Susan’ın mevcut haliyle kendine saygı ve güven duymasını, koca olmaksızın kendini güçlü hissetmesini sağlamayı içerir.

Bibliyoterapi; kitap, film, eğitim kasetleri gibi materyallerin terapötik bir etki ve farkındalık yaratması için danışana verilmesidir. Susan ayrımcılık ya da zayıflık saplantısıyla ilgili kitapları okuyarak önemli dersler çıkarabilir ya da baş etme becerileri öğrenebilir.
Atılganlık eğitimi; terapist danışanın kültürü için neyin uygun olduğunu tespit ettikten sonra danışana girişken davranışlar öğretir. Susan da bu sayede gücünü arttırabilir, atılganlık ve saldırganlık arasındaki farkı ve yeni davranışına gelecek tepkiler ya da olası olumsuz durumlarla baş etmeyi öğrenir.
İçerik yansıtma; diğer terapilerden farklı olarak, kişiye değil sosyal toplumsal etkenlere bağlı olarak kullanılır. Kendine yapıştırdığı zayıf olmadığım için yetersizim ve çirkinim ifadesi yeniden adlandırmayla depresyonum ve endişem çevrenin zayıflık standartlarına verdiğim bir tepki olarak değişir.
Grup çalışması; bağlılık ve birlikteliği yaşamak için kadın gruplarına katılmak oldukça yararlıdır. Susanla yapılan terapi sonlandırılırken terapist bir kadın destek grubuna gitmesi konusunu görüşür. Susan bu sayede yalnız olmadığını hissedip, mücadelesine devam edecektir.
Sosyal hareket ve savunuculuk; bir sivil toplum örgütünde çalışmayı teklif etmek danışanın güçlenmesine ve deneyimiyle çevre arasındaki ilişkiyi görmesine yardım edebilir. Susan’a kadının bedeniyle ilgili kalıp yargıları değiştirmeye çalışan bir organizasyona katılmak önerilebilir.

4.3. Feminist Terapide Erkeklerin Rolü

Bir erkeğin feminist terapist değil de, başkalarının cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkarak, geleneksel değerlerden sıyrılarak, eşit ilişkiler kurarak ve çalışmalarında feminist felsefeleri kullanırlarsa pro-feminist terapist olabileceğini düşünürler. Bir erkekle danışan olarak çalışmanın da etkili olabileceği görüşündedirler. Erkek bir danışan ile çalışırken duygularını ifade etmesini öğretme ya da toplumun emirlerinden sıyrılarak ilişki kurmayı öğrenmesine yardımcı olunabilir.

5. STAN OLGUSUNA FEMİNİST TERAPİ UYGULAMASI

Stan’in kadınlardan korkması ve cinsiyet rolü sosyalleşmesi deneyimleri göz önünde bulundurulduğunda feminist terapi için mükemmel bir adaydır. Kendine yönelik olumsuz değerlendirmelerinin yanı sıra olumlu özelliklerini benimsemiş ve terapiden ne beklediği konusunda net hedeflere sahiptir; alkolü bırakma, kadınlarla eşit düzeyde ilişki kurma, kendini ve başkalarını sevme ve güvenme.

İlk oturumda terapist ilişkiye odaklanır. Terapistin kadın olmasının bazı dezavantajları bulunmaktadır. Stan’ın terapistiyle ilişkisinin, annesi ve eski eşiyle yaşadığı sıkıntılı ilişkilere benzememesi önemlidir. Ayrıca terapistinden kadın olması sebebiyle sıkıntıları konusunda cevap bekleyebilir. Burada terapistin dikkat etmesi gereken nokta; mümkün olduğunca eşitli bir ilişki kurmak, terapinin gidişatı hakkında bilgi vererek süreci birlikte yönlendirmek ve kontrolün kendinde olduğu mesajını vermektir.

Stan’den toplumdan aldığı mesajları ifade etmesi istenerek cinsiyet rolü analizi yapılır. Bu süreçte Stan bir erkeğin nasıl olması gerektiği konusundaki toplumsal beklentinin ve ailesinin kendini nasıl değerlendirdiğinin farkına varır. Örneğin; Stan otobiyografisini terapistiyle birlikte incelediğinde cinsel yönden yetersizlik ve başarısızlık duygusunun aslında bir erkek seksi başlatmalı, sekse daima hazır bulunmalı gibi içselleştirdiği toplumsal mesajlardan kaynaklandığını keşfediyor. Daha sonra bu mesajları nasıl değiştirmek istediğini belirleyerek diğerleriyle eşit hissetmek ifadesini kullanıyor. Terapist Stan’e farkındalıkları ve gayreti konusunda geribildirimler vererek, onu güçlendirmeye çalışıyor.

Bunun ardından terapist cinsiyet rolü müdahalesinde bulunarak Stan’e tutarsızlıklarını fark ettirip yeni yollar gösteriyor. Bu müdahale; sürekli sert davranmanın bir erkek için ağır bir yük olduğunu, kadınsı olarak nitelenen duyarlı davranışı gösteren erkek olup olmadığını sorarak gerçekleşiyor.

Oturum sonunda Stan’in öğrendikleri sorgulandığında; a) kendisini suçlamaya gerek olmadığını, çevreden aldığı mesajların gerçek dışı olduğunu, cinsiyet rolleriyle sınırlandığını, b) alternatif roller olabildiğini gördüğü için umutlandığını belirtiyor. Terapist bir sonraki oturuma gelmek isteyip istemediğini sorduğunda olumlu yanıt alınca bir kitap önererek oturumu bitiriyor.

İkinci oturum kitap ile ilgili düşünce ve yeni içgörüleri konuşuluyor. Anne ve babasına kızgınlığını ifade ediyor. Terapist öfkesini ailesine ifade etmek isteyip yapamadığını öğrenince boş sandalye tekniğini ve nasıl uygulanacağını anlatarak uygulamak isteyip istemediğini soruyor. Riskler ve istediği zaman bırakılabileceği konuşularak boş sandalye tekniğine geçiliyor. Tekniğin uygulanmasının ardından ebeveynlerinin davranışları hakkında konuşuyorlar. Olası açıklamalarla onların bakış açısını anlamak Stan’i onları affetme, tolare etme ve böylece iyileşmeye götürüyor. Terapi süresi boyunca birbirleriyle kurdukları ilişkiyi konuşuyorlar. Terapist kendini açıyor, eşit davranıyor ve Stan’e yaşamının kontrolünün kendi elinde olduğunu belirtiyor.

6. ÇOK KÜLTÜRLÜ BAKIŞ AÇISINDAN FEMİNİST TERAPİ

6.1. Çok Kültürlü Psikolojik Danışmaya Katkıları

Feminist terapi diğer kuramlarla karşılaştırıldığında çok kültürlü bakış açısına en yatkın kuramlardan biridir. Her iki terapide sorunların kaynağını baskı, ayrımcılık ve ırkçılıkta görür. Ayrıca her iki terapi de sadece bireyin değişimine değil, sosyal değişime odaklanır. İki terapiyi birleştirerek azınlık gruplardaki kadınları güçlendirmeyi hedefleyen modelde; cinsiyet ayrımcılığı ve ırkçılığın olumsuz etkileri ile dış çevreyle kendisi arasındaki etkileşimi anlamak, statüleriyle ilgili hislerini tanımlamak ve baş çıkmak, kendilerini problemlerini çözebilir nitelikte görmek amaçlanır.
6.2. Çok Kültürlü Psikolojik Danışmada Sınırlılıkları

Feminist terapist danışanının bazı tercihlerinin sonucunu tahmin edemezse, danışanın yaşamıyla ilgili tatminsizliği artar. Ayrıca feminist terapideki eşitlik kavramı bazı kültürden danışanların terapisti etkisiz görmesine neden olabilir ya da terapistin etkililiğini sınırlandırabilir.
7. DEĞERLENDİRME

7.1. Feminist Terapinin Katkıları

Feminist terapi, cinsiyete duyarlı uygulamalara zemin hazırlama ve kültürel baskının etkisi hakkında farkındalık kazandırdı. İlişkideki eşitliği ve güç dağılımını tanımlayarak, yararını gösterdi. Geleneksel yaklaşımların problemlerin nedenini bireye dayandırmasına karşı çıkarak dış şartlar ve çevre faktörünü gösterdi. Psikolojik danışma uygulamalarındaki ahlak ve etik konularına katkıda bulundu; danışan-psikolojik danışman arasında yaşanabilecek cinsel ilişkiyi yasaklama ve bu yasağı terapi sonundan belli bir süreye kadar devam ettirmeyi sağlayarak danışan istismarını engelledi. Feminist terapi diğer kuramlarla karşılaştırıldığında bir takım benzerlikler ve farklılıklar ortaya çıkar. Aralarındaki ilişki tablo 1’de gösterilmiştir.
terapi
7.2. Feminist Terapinin Sınırlılıkları ve Yöneltilen Eleştiriler

Feminist terapinin felsefi bir oryantasyon mu yoksa bir kuram mı olduğu çok net değildir. Terapinin beyaz, orta sınıfa mensup, heteroseksüel kadınlar tarafından geliştirildiği iddia edilir ve bu sebeple farklı ırktan danışanlarla çalışmak konusunda sınırlılık yaratabilir. Terapistler tarafsız bir tutum sergilemezler. Danışanlarından bekledikleri kariyer sahibi olma özgürlüğü, ilişkide güç, eşitlik gibi konularda kesin bir değişimdir, ancak bazı kadınlar farkında olmalarına karşın bu değişimi tercih etmeyebilirler. Çevresel etkenlere odaklanarak kişinin içsel alanını keşfetmekten uzaklaşırlar. Kendi değer ve düşüncelerini farkında olmadan danışana empoze edebilirler. Bu sebeple psikolojik danışman; bu danışan neden benden terapi alıyor, yaşamdan ne istiyor, danışana değerlerini belirlemede ve ne yapması gerektiğine karar vermede nasıl yardımcı olabilirim? sorularını kendine sormalıdır.


pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
10 Nisan 2011       Mesaj #2
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Feminist Nedir ?

Sponsorlu Bağlantılar
Kadınların hakları ve ilgi alanlarını konu alan heterojen konseptin belirleyicisi kadındır. Kadın ve erkek arasındaki toplumsal eşitsizliğin süregelmesi feminizmin amacının kadının toplumdaki yerinin iyileştirilmesinin ve toplumda gerçek bir eşitlik durumunun sağlanmasına neden olmuştur. “Feminizm” kavramı altında sayısız hareket özetlenmiştir.(Kelimenin kökeni Latince “femina” ve onun Fransızca türevi olan “Feminizme”den gelir.)
“Aynı seviyede olma durumu eşitlik yani emansipasyon”dan anlaşılan (kadın ve erkek gibi) toplumsal gruplar arasındaki yaşam koşullarındaki eşitsizliğin asimile edilmesidir. “Eşit muamele” kavramından anlaşılan ise engelliler hamileler gibi yaşam koşullarından muzdarip olan toplumsal grupların tüm yaşam alanlarında eşitlenmesi durumudur. Bu kavramlar şans eşitliği ve insan haklarının temeli olan sosyal adaleti özetler.
“Cinsiyet eşitliği”nden ise cinsiyetlerin tüm yaşam alanlarında gerçek bir eşitliğe sahip olmaları anlaşılır. “Emansipasyon”un amacı mevcut engellerin ortadan kaldırılması ve meydana gelen zorlukların üstesinden gelinmesidir. Emansipasyon cinsiyet yüzünden yapılan ayrımın tamamen zıttıdır. Asıl olarak kadın ve erkek eşitliği; bugün yalın olarak “cinsiyet” kavramının kullanılmasındansa biyolojik ve sosyal cinsiyetler arasındaki farklara girilmesini daha ayrıntılı olarak tercih eder.

Feminizm sosyoloji politik akım ve etik alanlarından oluşur temeli ya da temel endişesi daha çok kadın özgürlüğüne dayanmaktadır. Bazı versiyonları geçmiş ve şimdiki toplumsal ilişkilere karşı eleştireldir. Çoğu toplumsal cinsiyet (gender) ve cinselliğe (sexuality) ilişkin toplumsal inşa olduğuna inandıkları unsurları analiz etmeye odaklanmıştır. Yine çoğu feminist cinsiyet eşitsizliği ve kadın haklarıilgileri ve kadın sorunlarını araştırmaya odaklanmıştır.
Feminist teori toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin doğasını anlamayı amaçlar ve toplumsal cinsiyet politikaları iktidar ilişkileri ve cinsellik üzerine odaklaşır. Feminist hareket içinde kadın ve erkeğin eşitliğini savunan gruplar olduğu gibi kadının biyolojik ve duygusal olarak erkeğe üstün ve erkeğin "tamamlanmamış kadın" olduğunu savunan daha radikal gruplar da yer almaktadır.

Feminist Terapi


Feminist terapi; özellikle son yıllardaki çok kültürlülük yada kültüre duyarlılık konularının gündeme gelmesiyle kendini gösteren ve kabul görülüp geliştirilen terapiler arasında ilk sıralarda yer alıyor.

Gerek bireyin problem davranışlarının kendinden değil, çevresinin ve bugüne dek kazanılan rollerin etkisiyle oluştuğunu öne sürmesi, gerekse terapide karşılıklı ve eşit bir ilişkiyle danışanın sosyo kültürel çevresini ele alması açısından oldukça işlevsel.

Feminist bir terapist olmak ne kadar iyidir, her danışana hizmet eder mi yada bize uygun bir yönelim mi tartışılır. Ancak feminist psikolojinin ilkelerinin terapide işlediği ve danışanları güçlendirdiği de bir gerçektir.

Bu açıdan en azından bir gözden geçirmek psikolojik danışma vizyonumuzu genişletebilir..

Benzer Konular

15 Ekim 2008 / Misafir Sağlıklı Yaşam
2 Kasım 2010 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
9 Aralık 2016 / _KleopatrA_ Psikoloji ve Psikiyatri
28 Aralık 2007 / MaRCeLLCaT X-Sözlük
30 Kasım 2007 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri