Arama

Düşünce Gücü

Güncelleme: 7 Kasım 2012 Gösterim: 26.425 Cevap: 6
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
27 Kasım 2007       Mesaj #1
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
HERŞEY DÜŞÜNCEDE BAŞLAR
Psikojenez: Herşey düşüncede başlar. Bütün herşey düşüncede oluşturulur ve düşüncenin yapıcı sürecinin ürünü olarak gelişir.
Sponsorlu Bağlantılar
Düşünce sonsuzdur: Herşey düşüncenin ürünüdür. Düşünme sonsuzdur.
İnsana hakimiyet verilmiştir: İnsan, evrensel akılla birlikte kendi hayatını kendi oluşturur.
Düşünce hem yönetici hem üreticidir: İnsanda iki görünümlü tek bir akıl vardır. Erkek yönetici, dişi yapıcı düşünceyi kullanır.
İnsan onurlandırılmıştır: İnsana hayatına hükmetme fırsatı ve sonsuz kaynakları kullanma fırsatı verilerek onurlandırılmıştır.
Düşünce: Düşündüğüm şeyler zamanla gerçeğe dönüyorsa sadece gerçekleşmesini istediğim şeyleri düşünmeliyim.
KENDİNİ YÖNETMENİN YOLU
Bilinçaltı: Bedenin fonksiyonunun otomatik olarak yürümesini sağlar. İster uyanık ister uyur vaziyette büyük istem dışı hayat sürer.
Bilinçaltı koyulan kurala göre hareket eder: Bilinç emirleri verir ve bilinçaltı da bunu uygular.
Gönüllü hizmetkar: Her emir, her önerme her inanç bilinçaltına kaydolur. Hatta dikkat etmediğimiz şeyler bile kaydedilir, gerektiğinde ortaya çıkar.
Yasalarımızı kendimiz yaparız: Cereyanda kaldım, öyleyse hasta olacağım. Bilinçaltı bunu kaydeder ve bunu diyen hasta olur. Hastalığın sebebi cereyanda kalmak değil cereyanda kalınca hasta olacağına inanmaktır.
Birçok insan kendi kendisini hipnoz eder: İnsanlar gereksiz sınırlamalar yaparak kendilerini hipnotize ederler. Kuralları insan koyar, bilinçaltı da uygular.
Sınırları kaldırma: İnsanlar kendileri için kural ve yasalar koyar, sonrada bunların esiri olup mutsuz olurlar. Düşüncenin değişimi hayatı da değiştirir. İnancınızı değiştirin hayatınız değişsin.
Kendini yönetme: Düşüncelerimi seçme hakkım var. Başkalarının benim hakkım-daki düşünceleri beni bağlamaz. İyilikleri düşünüyorum, iyilikler de beni seçiyor. Korku ve nefret düşüncelerimde yok.
İSTE VE SAHİP OL
Dualarınıza dikkat edin, gerçekleşebilir. Aklınızdan geçen herşey ergeç ortaya çıkar. Kendimizi ne ile ve nasıl tanımlarsak öyle olmaya meylederiz. Düşündüğümüz şey yavaş yavaş bilinçaltında kalıplaşır ve gerçek bir deneyimle kendini gösterir.
Hayat yasalarla yönetilir: Bilinçli olarak düşünülen her düşünce, bilinçaltını etkiler ve bu etki düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı oluşarak eyleme dönüşür.
Olumsuz düşüncenin sonucu: Bilinçaltına yanlış emir vermelerle insanlar zor durumda kalır. Renkli mendil gördüğünde burnu şişeceğini düşünen insanın renkli mendil gördüğünde burnu şişer.
Kendini yönetme: Geçmişi siliyorum, gelecek ise benim seçimimi bekliyor. Geçmişteki hatalarımdan dolayı kendimi bağışlıyorum. Geçmişi unutup yeni bir hayata başlıyorum. İstediğim herşeyin olacağına inanıyorum.
KENDİNİZ OLMA CESARETİNİ GÖSTERİN
Hergün tek bir kendini reddetme düşüncesine dahi yer vermeden bir saat için olduğunuz gibi kabul edin kendinizi. Gerçekten kendinizi biliyorsanız bunu yapabilirsiniz.
İnsan kendini küçümseme eğilimindedir: İnsan bilinçli olarak düşünebildiği güvenle beklediği ve mümkün olduğuna inandığı herşeyi yapabilir. Evren sınır koymaz; biz inançlarımızla sınırlarız kendimizi.
Gerçek benliğini keşfetmek: Yıllardır kafamızda olan ve gerçek benliğin ortaya çıkmasını engelleyen korku dolu olumsuz düşüncelerden kurtulmamız gerekir.
Asla yalnız değilsiniz: Gerçek sevgi korkuyu defeder. Ben’i sevmek içimizdeki gücün bizim vasıtamızla herşeyi yapabileceğini idrak etmektir.
Taklit intihardır: İnsan mükemmel olmak için başkalarını taklit etmek zorunda değildir. Hiç hata yapmayan kişiler hiçbir şey yapmayanlardır.
En büyük arzu: En çok istediğimiz şey nedir. İnanın ve sahip olun. Düşüncenizi bunda yoğunlaştırın.
Düşünce: Düşünmek, düşünceyi kendi algılamamız ölçüsünde kullanmak demektir.
İstediğimize sahip olmak: Bilinçaltı herşeyi bilendir ve o kadar duyarlıdır ki her istediğimize cevap verir. Ona ilettiğiniz her düşünceyi tatbik eder.
Hakimiyeti ele geçirmek: Bilinçaltına düşüncenin toprağı denir. Bildiği verilen tohum düşüncelerine cevap vermektir. Her türlü hastalık bilinçaltının çalışma sistemini anlayamamamızdan kaynaklanır.
AMAÇLARA ULAŞMAK İÇİN BEŞ İLKE
Kendiniz için ideal imajı belirleyin: Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz şeye mutlaka ulaşırsınız. İnanmışsanız hiçbir şey imkansız değildir.
Amaçlarınıza sınır koymayın: Amaçlarınızı yalnızca kendiniz yargılayabilirsiniz. Bu yargılamadan kaçının, çünkü kendinizi sınırlarsınız. İnsanın kendini küçümseme eğilimi vardır. İnsan olabileceğinin ötesini amaçlamalıdır.
Çalışmadan inanmak işe yaramaz: Çalışmadan amaçlara ulaşmak mümkün olmadığı gibi üretkenlikten uzaklaştırır. İnanç çalışmakla kusursuzlaşır.
Düşüncelerinizi kendinize saklayın: Zihinsel imajınızı kendinize saklayın, gerekeni yapın ve bekleyin. Kimseye birşey söylemeyin. Aldığınız tepkilerle bir o yana bir bu yana savrulmayın.
Hedeften ayrılmayın: Dikkatinizi amacınız üzerinde yoğunlaştırırsanız, bilinçaltınız ayrıntıları halleder. Hayalinizi zihinsel olarak bitirin ve gerekeni tamamlayarak bekleyin. İnandığınız ölçüde sahip olursunuz.
Amaçlarınızın envanterini tutunuz: İnsan gün boyunca düşündüklerinin toplamıdır.
Kendini yönetme: Amaçlarınızı yazın. Onları gerçekten istiyor musunuz. Amaçlarınızı benimseyin. Amaçlarınızın dünyada yaşadığını hayal edin.
SINIRSIZ FİKİR KAYNAĞINI KULLANMA
Gerçek anlamda başarıya ulaşanlar sezgilerinin sesini dinlemeyi öğrenip onu izleyenlerdir.
Sezgiye güvenme: Sevgi küçük beşeri ben’imizi oradan çıkardığımız zaman ortaya çıkan yüce ilhamdır.
Fikirler hiç umulmadık anda çıkar: Fikirler mücadeleden vazgeçtikten, yarı uykudayken ya da hayal kurarken ortaya çıkmaktadır.
Yapıcı olma:
a)Düşünceleri bir noktada yoğunlaştırın. Hangi yöne gideceğinizi iyi belirleyin ve her seferinde tek bir fikri içeri alın.
b)Derinlemesine düşünmek aceleye gelmez. İyi sonuç almak için projenizi bilinçaltınıza tam anlamıyla yerleştiriniz.
c)Fikirler geldiğinde yakalamaya hazır olun, hemen not edin.
d)Şimdi fikirlerinizi kullanmaya hazırsınız. Fikirleri eleyerek doğruları kaydedin.
Kendini yönetme: Ben de evrenin sırlarına ulaşabilirim, sonsuz bir kaynakla ilişkideyim.
YAPICI İMGELEMENİN GÜCÜ
Dikkatimizi yoğunlaştırdığımız şeyi yaparız. Yapmamız gereken bu yasayı bilmek ve etkin bir biçimde kullanmaktır.
İmgeleme bizden önde gider: Arzuladığın ve dua ettiğin ne olursa olsun inan ve senin olsun.
İçimizdeki yaşama yansır: İnsan uyum içinde yaşamaya gayret eder. İnsanlığın ve kendilerinin zararına gibi görünüyorsa bile o anda kendileri için en iyi olduğuna inanırlar.
Yapıcı imgeleme nasıl kullanılır: Dua ettiğimiz zaman kendimizi kaybetme ihtimalinden uzak tutar. Dua ettiğimizde buna ulaşacağımızı bilir ve O’na yöneliriz. Yapıcı imgeleme ısrarla kullanılırsa fikrin olduğu her yerde başarı da vardır.
İnsan düşündüğü gibidir: Bugünkü düşünce yapımız yarınlarımızı hazırlamaktadır Kendimize acımaktan vazgeçmeliyiz. Kendinizle ilgili inançlarınız emin olun yaşayacaklarınızı tayin eder. Hayaliniz bırakın yukarıları gezsin.
Kendini yönetme: Kendimi harika hissediyorum. Yaptığımı iyi yaparım ve iyi sonuç alırım. deneyimlerimi harika insanlarla paylaşırım. İhtiyaç duyduklarım bana gelir. Bütün düşlerim harika bir biçimde gerçekleşir.
KENDİNE GÜVEN NASIL SAĞLANIR
Utangaçlığı yenmek: Dikkatler bir kişi üzerinde yoğunlaştırıldığında o kişi huzursuz olur. Yoğun ilgi dikkat ve cesareti kırar. Korkuyu bırakıp rahat ve dengeli davranmalıdır.
Güven ve kibir: Güven hayat hakkında güven duygusudur. Kibir ise sahip olmadığı güven duygusunun varlığını başkalarına ispatlamaya çalışmaktır.
Başarısızlık korkusu: Kendine güveni başarısızlık korkusu bozar. Başarılı olacağına inanma başarıyı getirir.
Alaya alınma korkusu: Hayat boyunca komik duruma düşünce kızarıp kekeleriz.
Reddedilme korkusu: Bazı insanlar arkadaş sahibi olmaktan korkar. Reddedilmekten korktuğu için yalnız yaşamayı tercih eder.
Onaylanmama korkusu: Kekemelik genelde aile tarafından istenen mükemmelliğin sonucudur, onaylanmama korkusunun bir sonucudur.
Kötü sonuçla karşılaşma korkusu: Kötü sonuçla karşılaşma ve bunun üstesinden gelememe korkusu yüzünden insanlar riskli işlere girip büyüyemezler.
Neye güveniyoruz: Güvensizlik herşeyin sınırlı insan benliğine bağlı olduğuna inanmaktan kaynaklanır. Kendi gücümüz ve zekamız mücadele etmek için yeterli değildir. Tüm güç ve zekanın sahibi olan Allah’a (cc) gitmeliyiz.
Güven kazanmanın yolu: Herşeyin, içimizden geldiğine inanmalıyız. Güç ve erdem Allah’ındır (cc).
Korkuyu yenmek: Allah (cc) sevgisi korkuyu safdışı bırakır. İçimizdeki güç ve zekaya inanırsak herşeyi hallederiz.
Meditasyon: Günde en az 15 dakikamızı Allah’ın (cc) büyüklüğünü ve yerini düşünmekle meditasyona ayırmalıyız. Doğru yolu göstermesi için içinize dönün.
Kendini yönetme: Başarsızlıktan korkmuyorum. İçimden gelen sese inanıyor ve güveniyorum. Hayatı neşe ve sevgi olarak görüyorum. Nerede olursam olayım Allah’a (cc) güveniyorum.
KARAR VERMEK
Düşüncelerine hakim olamayanlar davranışlarına da hakim olamazlar.
Kesin karar: Karar vermeyen ilerleyemez. Kararsızlık olursa bilinçaltı karmaşaya düşer. Biz çoğu açıları kendimiz seçeriz.
Kararsızlıktan kurtulma: Kağıt kalemle değişik ihtimalleri ve sonuçlarını yazın. Yatmadan önce bilinçaltına soru yöneltin ve sabaha cevabını bekleyin. Hayat durmadan değişiyor. Bu yüzden esnek olun. Yaşadıklarımız inandıklarımızın sonucudur.
Kendini yönetme: Ben kararlı bir insanım. İçimdeki mükemmeli kullanmak için aklımı kullanmalıyım.
HUZUR
Düşündüğünüz, inandığınız güvenle beklediğiniz herşey mutlaka gerçekleşir. Gerçek huzur hayatın bolluğunu farketmektir.
Huzurun beş şartı:
a)Allah (cc) sevgisi şarta bağlı değildir.
b)Kendi kendimize koyduğumuz sınırları kaldırmalıyız.
c)Her insan sonsuzluğu kendi sözleriyle birleştirir.
d)Düşünüp inandığımız herşey gerçekleşir.
e)Verdiğimiz ölçüde hayattan alırız.
Yeniden başlama: Kendi yanlış düşüncelerimiz haricinde hiçbir şey bizi bağlamaz. İnançlarımızı değiştirmeliyiz.
Para: Kötü olan para değil parayı çok sevmek, onu bütün iyiliklerin önünde tutmaktır. Cimrilik veya fakirlik bir erdem değildir.
Ekonomi: Ekonomik sistemi yermek bize birşey kazandırmaz. Cimriler zenginleşiyor gibi görünseler de sevgiyi bulana dek fakirdirler.
İyi olanı seçme: Kendimizi neye bağlarsak ne olduğumuzu düşünürsek öyle oluruz.
Gerçek zenginlik: Asıl zenginlik ruhsaldır. Tüm iyiliğin kaynağının varlığından haberdar olma insanı zengin kılar.
Kendini yönetme: Ben zenginim. Sınırsız kaynak ihtiyacımı veriyor. Doğru zamanda doğru karar veririm.
IŞLER KÖTÜ GİDİNCE
Her zaman bir çıkış yolu vardır: Mücadeleyi göze almak ve ne olduğu değil nasıl tepki gösterdiğiniz önemlidir. Biz kaderimizin efendisiyiz.
Tüm yaşam bizim hizmetimizde: Hayat toprağına ekilen her düşünce tohumu düşüncenin çeşidine göre meyve verir. Her şey kendi türünü tekrar üretir.
Yanlış imajı değiştirmeli: Sahip olduğumuz imajdan hoşlanmıyorsak onu hemen değiştirmeliyiz.
Düşünce maddeye hakimdir: İçerdeki neyse dışarıdaki de öyledir.
Büyük düşünme: Başımıza iyilikler geleceğine inanırsak gerçektende küçük iyilikler yaşarız. Çünkü kendimiz için kabullendiğimizi deneyimleriz. İşleri ters gittimi içimizde çevremizde heryerde mevcut güce inanmak gerekir.
Kendini yönetme: Tüm hayat hizmetinde her problemin bir çözümü var. Hiçbir şey beni yenemez.

ZAMANIN EFENDİSİ
Zaman insanin sonsuzluk ölçüsüdür. Bilinçaltına kalkacağınız zamanı yükleyin o saatte sizi uyandırır.
Hipnotize ve zaman: Bir işi belli bir saatte bitireceğine inanan bir kişi er geç o işi o saatte bitirir.
Sonsuz: Bilinçaltı geçmiş ve gelecek diye birşey bilmez. Hep şimdiki zamanda çalışır.
Kendini yönetme: Kendimi zamanın bağlarından
kurtarıyorum. Sonsuzluğu arzuluyor ve ulaşacağıma inanıyorum.
İYİ BİR BELLEK İÇİN
1)Dinle, doğru yazılışını gözlerinde canlandır. Kötü bellek dikkatsizlikten olur.
2)Öğrenme fikirleri birleştirmeye bağlıdır.
3)Belleğinize güvenin.
4)Kesin sonuçlar içi kesin direktif vermeliyiz.
Dikkat et: Dikkat iyi bir belleği getirir. Dur bak ve dinle. Fikirleri birleştirerek hatırlamaya çalışın. Geçmişi bellekten silmek mümkün değildir.
Bilinçaltınıza güvenin: Doğru hatırlama bilinçaltına güvene bağlıdır. Belleğe güven sonuç verir.
Yaşın önemi yok: Bellek yaşa bağlı değildir. Bilinçaltına hatırlama direktifi vermeli ve sonucu beklemeliyiz. Akıllı insan, konuşmak yerine hem kendisi hem de başkaları için faydalı olabilecek şahısların konuşturulmasını temin eden insandır.
Bilinçaltı: Bilinçaltı herşeyi çok ince olarak kaydeder. İhtiyaç zamanı ortaya çıkarır. Hatırlamak istediğimiz herşeyi hatırlarız.
Kendini yönetme: Hatırlamak için bilinçaltıma güveniyorum.
RAHATLAMA
Gergin yatarsanız gergin uyursunuz. Rahat bir uyku için önce gevşemeliyiz.
Neden rahatlamalıyız: Bütün hastalıklar stres kaynaklıdır. Gergin insan etkili çalışamaz. Dengeli insan hayattan korkmaz, hayatla uyuşmazlığı yoktur.
Zihinsel denge .Ne olursa olsun sakin ve dengeli olmak mümkündür.
Kendini yönetme: Kendimin rahat olduğunu hissettiğim zaman rahatlıyorum. Tamamen mükemmel ve bütün olarak gevşedim. Rahatladım.
YAŞAMAYA BAK
Büyük sorunlarımız olduğunu kanıtlamaya çalışmaktan vazgeçelim. Düşünce biçiminizi değiştirin. Her güçlükten bir çıkış yolu vardır.
Endişe: En kötü ihtimali düşünürsek bu endişedir ve yıkıcıdır. Olumlu düşünce doğru eyleme geçiş yoludur. Endişe bulaşıcıdır. Herkese bulaşabilir.
Dört endişe:
1)Gelecekteki ihtiyaçlardan dolayı endişe.
2)Beden sağlığının yitirilmesi endişesi.
3)Zihin sağlığının yitirilmesi endişesi.
4)Yalnız kalma endişesi.
Endişeye son:
1)Allah’ın (cc) varlığına inanma.
2)Olumlu düşünmeye çalışmak.
3)Dua ettikten sonra olumlu tavır takınmak.
Gerekeni yap ve güce sahip ol .
Çözüm var: Her çeşit hastalık iyileşir; yeter ki buna inanın.
Kendini yönetme: Korkmuyorum. Gelecekteki ihtiyaçlarım için endişelenmiyorum.
KORKUYU YENME
Korku insanın en büyük düşmanıdır. Korkunun kendinden başka korkulacak bir tarafı yoktur. Korkuyla mantık yürütülmez. Korku bir duygudur. Gerçek bilindimi korku kalmaz. Korkular önyargıdan kaynaklanır.
Kendini yönetme: Korkacak hiçbir şey yok. Herşeyin üstesinden gelecek güçteyim. Güç içimde.
SİGARA
Bilinçaltı verdiğimiz emirleri harfiyen uygular. Biz emirleri veririz, bilinçaltı yerine getirir.
Başarı: İnsanlar sık sık başarısız olurlar. Çünkü gerçekten yapmak istemedikleri şeyleri yapmaya çalışırlar.
Pratik: Pratik her zaman mükemmelleştirmez ama otomatikleştirir.
Bilinçaltı emire karşılık verir: Sabah 06:00 ‘ da kalkmanız gerektiğinde inanın o saatte kalkarsınız.
UYKUSUZLUK
Uyumak için hap alınır. Güç hapın değil hapa duyulan inancındır.
Kendini yönetme: Uyanık kalmaktan korkmuyorum. Kavgacı düşüncelerden arınıyorum. Kafam rahat, huzurla dolu.
CESARET
Hayatta hiçbir şey bize karşı değil. Bu yüzden çaresizliğe yer yok. Dikkatimizi verdiğimiz şeyler büyür. Dikkati iyiye olumluya yöneltirsek yaşadıklarımız bunlar olur.
Kendini yönetme: Cesaretimi yitirmeyi istemiyorum. Doğru seçim için yönlendiriliyorum. İçimdeki kusursuz güce güveniyorum.
SÜREKLİ HUZUR
Prensiplerin zaferinden başka hiçbir şey size huzur getirmez. Dikkat huzur üzerinde yoğunlaştırıldığında kişi huzur için bir araç olur.
Kendini yönetme: Son derece huzurluyum. İyiliğin gücüne inanıyorum.
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
30 Kasım 2007       Mesaj #2
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
Düşünce Şemaları

Sponsorlu Bağlantılar
Gündelik hayatımızda sorunlara yol açabilen endişe,sıkıntı, çökkünlük ve öfke patlamaları gibi rahatsızlık verici duygusal durumların oluşmasına düşünce şemalarımızdaki bazı kusurlar katkıda bulunmaktadır. Çevremizden etkilenerek ya da oluşan olaylarla aynı zamanda bizi o an için rahatlatsın diye kullandığımız bazı düşünceler alışkanlık haline gelerek, otomatik olarak kullanılmaya başlanır. Bu tarz düşünce şemalarının ortak özelliği, gerçeklik ilkesinden ve akılcılık temelinden ayrılmış olmalarıdır. Bunlar:

1-Filtre oluşturma:

Karşılaştığınız durumlar ya da olayların tek bir yönü sizin için önem ifade ediyor, diğer alanları anlam taşımıyorsa, o kısımları hesaba katmıyorsanız filtre oluşturmaktasınız. Bazı kişiler yaşadıkları bir olay başkaları için ne kadar güzel olursa olsun, onun içinden olumsuz bir durumu adeta cımbızla çıkartırlar. Eğer kişinin duygusal yapısı çökkünlüğe eğilimli ise kendilerinin küçümsendiği ya da kayıp yaşantılarını öne çıkarabilirken; öfkeye eğilimliler kendilerine haksızlıkta bulunulduğunu; endişeli,evhamlı kişilerde kendileri ya da çevrelerindekilerle ilgili tehdit olarak algıladıkları şeyleri ön plana çıkarabilirler. Bu durumda bizi rahatsız edebilecek olaylar adeta mikroskoptan bakar gibi büyür, diğer güzel taraflar küçülür.

Bu durum kendi geçmişimizi düşündüğümüz anlarda da kendini göstermektedir. Eskileri düşündüğümüzde sadece üzücü, kaygı verici, sinirlendirici ya da kararsız kaldığımız durumları daha çok hatırlıyor ve diğer anılar çok kolay bir şekilde aklımıza gelmiyorsa, gene bilinçaltımız aynı işlemi otomatik olarak yapıyor demektir.

2- Ya hep ya hiç tarzında kutuplarda düşünmek:

Aslında her şeyin iyi ya da kötü özellikleri vardır. Hiçbir şey sadece beyaz ya da sadece siyah olmayıp , gri ya da lila renk tonlarındadır. Ying-yang durumu gibi (her siyahın içinde bir beyaz; her beyazın içinde de siyah bir bölüm olduğu şeklinde uzak doğu felsefesine ait bir model).

Yani olaylar, insanlar, durumlar ya iyidir ya kötü şeklinde sadece masallarda görülebilen iki durumda bulunur.

Bu tür bir düşünce temelinde eğer bir şey yeterince mükemmel değilse, o yetersizdir ve kötüdür. Bu şekilde mükemmeliyetçi bir düşünce yapısı, kişinin kendisi için belirlediği yüksek hedefler ve niteliklere ulaşamadığı zaman, kendini başarısız ve yetersiz hissetmesine yol açar. Bu da beraberinde depresif ve kişinin kendisi ve çevresine eleştirel yaklaştığı bir duygulanımı getirir.

Bu düşünce yapısında hataya ve olağan olmak kabul edilir bir durum değildir. Bir tek hata kişinin dünyanın en mantıksız kişisi olduğu düşüncesini oluşturabilir. Bir kişinin kendine ait bir sıkıntısı nedeniyle, size yönelik bir unutkanlığı ya da hatası o kişiyi silmenize ve yok saymanıza neden oluyorsa bu şekilde düşünüyorsunuz demektir.

3- Aşırı genellemeler yapmak:

Karşılaştığınız bir olay nedeniyle, hemen olayın sonucunu bütün hayatınıza yönelik yargı haline getirip, yetersiz verilerle genelleme yapıyorsanız bu düşünce şemasını kullanıyorsunuz demektir. Belli bir durumda yaşadığınız bir olumsuz olay, daha sonra yaşayabileceğiniz benzeri olaylarda da yaşanacak şeklinde bir düşüncenin oluşmasına yol açabilmektedir. Bunun eseri olarak bir kişi sizi görmeden yanınızdan geçtiğinde, “bak işte bana selam vermedi, yeterince bana değer vermiyor, sevmiyor” şeklinde gerçek olmayan bir düşünceyi oluşturabilmektedir. Sabah karşılaştığınız bir aksilik “ kötü başladı her şey ve her şey kötü gidecek şeklinde genellemelere yol açabilmektedir. Kişinin konuşma içeriği sık sık herkes, hiç kimse,her şey, her zaman, hiçbir zaman gibi ifadelerle doludur. Bu tür düşünce yapısı ile, kişinin hayatı sınırlanır ve çok küçük çaplı bir ilişki ağı oluşur.

4-İnsan sarrafı olma ( karşısındakinin ruhunu okuma):

Başkaları hakkında kolayca fikirler ileri sürerek onların davranışlarının temeli, amacı ve sonraki hareket tarzları ile kendinizi bağlayıcı kararlar alıyorsanız bu tarz bir düşünce şemanız var demektir. Bu şekilde başkalarının hissettikleri, olaylardan etkilenişleri yönünde hipotezler üretirsiniz. Doğal olarak, bu tarz bir düşünce yapısı kişinin olaylar ya da kişilere karşı bakışından etkilenmektedir. Yani kendinizde olan bir takım davranış şekillerini karşınızdakine yansıtırsınız. Karşınızdakinin düşündüğünü sandığınız şey , aslında sizin düşündükleriniz ve hissettiklerinizin bir yansımasıdır. Başkalarının yapacağını düşündüğünüz davranışlar ya da hisler, doğal olarak o kişilerin genel hareket ya da hissediş tarzı olmayacaktır. Ancak siz onların farklı davranacağını düşünerek, gereksiz ya da olumsuz tavırlar alabilirsiniz. “ bu durumda muhakkak kızmış olmalı, benden bunun acısını çıkarır” şeklindeki yaklaşımlar gibi.

5- Olası en olumsuz temayı senaryolaştırma: arrow up red

Çok ufak bir durumun sonucunda kişinin o olayın bir felaketle sonlanıp, olası bir facia haline getirmesidir. Kişi bu nedenle yakınlarından birinin başına gelen bir sorunun, kendisi ile benzerliği olmasa da kendi başına geleceğini düşünebilir. Normal vücutsal belirtiler bile bir kanser habercisi olarak düşünülebilir. Ekonomik olarak sıkıntıya düşen birisi, eşi ve çocuklarının kendisini terk edeceği ve kimsesiz olarak bir köprü altında yaşayacağını umutsuzluk içinde hayal edebilir. Bir kaza geçirebileceği korkusu ile hayatını kısıtlayabilir. Bu kişilerin konuşma içerikleri “eğer , ya...”gibi sözcüklerle doludur.

6-Kişiselleştirme- sorumluluk sahibi hissetme:

Çevrenizdekilerin söylediklerinden ya da yaptıklarından kendinize yönelik uygunsuz anlamlar çıkarmanız söz konusudur. Bu yapıyı kullanan kişiler sürekli olarak, kendilerini çevrelerindekilerle kıyaslarlar. “ben arkadaşlarım kadar para kazanmadığım için eşim bana böyle davranıyor” şeklinde düşünüp huzursuz hissedebilirler. Bu kişilerin kendilerine güvenleri yeterince kuvvetli olmadığından, devamlı olarak kendilerini olumsuz anlamda başkaları ile kıyaslayıp, olaylardan sorumlu hissederler. Çevreden gelen her bir uyaranı ( bakış, söz, davranış vb) kendinize verdiğiniz değerin bir ölçütü olarak görürsünüz.

7-Kontrol odağınızın durumu:

Kendinizi eğer çevresel şartların, etrafınızdakilerin kontrolüne, olayların akışına bırakıyorsanız, etrafınızdakilerin yörüngesine ,onların dümen suyuna giriyorsanız kendiniz güçsüz hissedeceksinizdir. Bu durumda hayatınızda herhangi bir değişim yapamayacağınızı düşünebilecek ve aciz hissedeceksiniz. Etrafınızdakileri ve dışınızdaki dünyayı da bu durumda göreceksiniz. Sonuçta olumsuz durumlara düştüğünüzde , bundan başkalarını sorumlu addedip, onları suçlayacaksınız. Aşırı bir kadercilik düşüncesi ile bu durumlarla karşılaştığınız için her şeyi sineye çekip, çözüm yolları aramaya da çalışmayacaksınız. Dolayısı ile kendinizi kurban olarak algılayacaksınız ve ‘ilahlar kurban istedi’ şeklinde düşünüp, hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Oysa ki hayatınızın dümeninizi elinize alarak, yaşamınızın tek sorumlusu siz olduğunuzu idrak ederek, kendi kararlarınızı almakta aktif olsanız hayattan daha çok keyif alabilirsiniz. Yanlış da yapsanız, deneme yanılma en iyi öğrenme yolu olduğundan, bu deneyim size çok şeyler öğretecektir.

Bu durumun tam tersinin olması, kontrol odağınızın aşırı derecede sizde toplanması halidir. Kendiniz aşırı güçlerle donanmış hissedebileceğiniz için etrafınızdakilerin eylemlerinden kendinizi sorumlu tutar hale gelebileceksiniz. Kendinizi mitolojideki tüm dünyayı omuzları üzerinde taşıyan ‘Atlas’ gibi hissedeceksiniz. Bu tarz bir hissediş, etrafınızdakilerin gereksinimlerine aşırı duyarlı olma şeklinde bir sınırsızlık hali, her türlü gereksinimleri giderebilecek kadar kendini adeta tanrı gibi hissetme durumu ve bu ihtiyaçların karşılanması sorumluluğunun başkasına değil de kendinize ait hissetmenizden kaynaklanmaktadır. Bu şekilde etrafınızdakileri size muhtaç ve korunması, desteklenmesi, beslenmesi gereken kişiler olarak algılayacak, onların yapmaları gereken sorumlulukları üstlenecek, adeta ağır işçilik yapar hale geleceksiniz. Dolayısı ile etrafınızdakilerin mutluluk, dert ve sorunlarından kendinizi sorumlu tutacaksınız. Bunların hepsini yapmaya çalıştığınızda çok yorulup kendi hayatınızı yaşayamayacaksınız. Asıl yapmanız gerekenleri yapamayıp, ulaşabileceğiniz başarıları göremeyeceksiniz. Bu kadar bölündüğünüz için, yakınlarınızdan kişi başına ayırdığınız vakit de azaldığından, yaptıklarınızın yeterli görülmediğini anlayıp, boşa kürek çekmiş hissedebileceksiniz. Bu kadar koşuşturma içinde bunları elinizden gelebildiği kadar yaptığınızda mutlu olabilecek , sıklıkla da doğal olarak yetişemediğinizde kendinizi suçlu ve mutsuz hissedebileceksiniz. Bir arkeolojik kazı bölgesinde şöyle bir yazı ile karşılaşılmış “kendini bil, kendini tanı, sen sadece bir insansın”.

8-Bireysel adalet algısı : arrow up red

Bireysel ilişkilerinizde size özel, sizin başkalarına ya da başkalarının size yönelik yapılması gerektiğinizi düşündüğünüz, çok da objektif olamayabilecek bir takım kural ve yönetmelikleriniz vardır. Eğer sevgiliniz sizi sevseydi, hep yanınızda olurdu; arkadaşınız gerçek bir dost olsaydı, size istediğiniz miktarda borç verir hatta hibe ederdi; benim bu iş yerimde çalışmamı gerçekten isteseler ve bana değer verselerdi, en yüksek zammı bana verirlerdi, hayat ve insanlar yeterince adil olsalardı... gibi düşünceler kişinin etrafına yönelik hipotezler üretmesi, kişiyi mutsuzluğa sürükler. Mutlaka sizin bakış açınız başkalarının bakış açısından farklıdır. Suyun üzerinden suya bakacak olursanız dibi çok yakın görürsünüz, oysa gerçek çok farklıdır, suya daldığınızda yakın gibi gözüken dibi bulamayabilirsiniz. Bu şekilde düşünerek hareket etmek, kendinizi mutsuz hissettireceği gibi,kişiler arası sorunlar yaşamanıza da yol açabilir.

9-Duygularınızın doğruluğundan taviz vermemek:

Burada sözü edilen şey, duygularınız neyi söylüyorsa ona körü körüne inanmanızdır. Eğer kendinizi suçlu, başarısız, değersiz hissediyorsanız mutlaka öylesinizdir, o tür bir davranış yapmışsınızdır şeklindeki düşünüş tarzı sizi çökkün hissettirecektir. Kendinizi kızgın hissediyorsanız muhakkak çevrenizdekiler sizi kızdıracak bir şey yapmıştır şeklindeki gene bu tarz bir düşünce de etrafınızdakilerle daha da olumsuz şeyler yaşamanıza yol açabilir. duygularımız düşüncelerimizle el ele dolaşmaktadır. Eğer herhangi bir şekilde düşünceleriniz mantık çerçevesinden, gerçeklik ve objektiflikten uzaklaşıyor ise, buna uygun şekilde hissedersiniz. Sadece mantık ya da sadece duygulara dayanan ilişki ve evliliklerin yürümeyeceği gibi mantık ve duygular bir arada yaşamalıdır.

10- Kendinizi değil, çevrenizdekileri değiştirme düşüncesi:

Etrafınızdakilerin hareket ya da düşüncelerini değiştirebilirseniz, insanlar sizin mutluluğunuza hizmet edebilir hale gelirler şeklinde komik olacak ama biraz emperyalist bir bakış açısı insanlarla aranıza aşılması güç Berlin duvarları örebilir. Benzer bir şekilde bulunduğunuz yeri değiştirirseniz sorunlardan kurtulabileceğiniz düşüncesidir. Aslında değiştirmeniz gereken ve değiştirebileceğiniz şey sadece sizin kendi düşünüş ve davranış şekillerinizdir. ‘İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır’ diyen atasözünde olduğu gibi, önce biz kendimizi düzeltmeliyiz. Başkalarını kendi kafamızdaki şekle uydurmak için baskı, şiddet, tehdit, ısrar, duygu sömürüsü elbette ki geri tepecektir. Bu davranışları gören kişi yeterince kuvvetli olmasa bile, Gandi gibi pasif direnişle kendi haklılığını gösterecektir. Tüm ilgi odağınız bu tarz bir düşünüş yapısı ile, çevrenizdekilere yönelecek dolayısı ile kendi kişiliğinizi geliştiremeyecek ve bilgeliğe giden yolda kazalar yapmanıza yol açacaktır. Unutmayın mutluluğunuz sadece size bağlıdır, başkalarının davranışlarına değil.

11-Önyargı ile çevrenizdekileri sınıflamak:arrow up red

İnsanların sizi rahatsız eden bir özelliği nedeniyle onları yaftalamak onlarla ilişkileriniz bozacaktır. Sizinle tanışmamış bir kimsenin sizinle konuşmaması onu soğuk bir kişi yapmaz. Aynı şekilde iş yerinizdeki bir üstünüz işinde titiz bir insansa, bu onun insafsız, acımasız bir insan olduğunu da göstermez. İnsanları yeterince tanımadan, kendinizi onların yerine koyarak empati yapamadan davranırsanız, hatalı sonuçlara ulaşırsınız. Elbette ki, bu görüşlerinizin bir bölümünde haklı olabilirsiniz ancak her insanın olumlu yönleri olabildiği gibi olumsuz yönleri de vardır. Bunları göremezseniz onları sevebilme ve yakın hissedebilme olanaklarınızı harcamış olursunuz. Bu da sonuçta ilişki çemberinizin daralıp, yalnız kalmanıza ve bir takım güzel şeyleri paylaşarak mutlu olmanıza engel olacaktır. Bir patron “ bana çalışırken kahkaha atacak adam bulun” demiş. Çalıştığınız yerden mutlu olmaya çalışırsanız verimli olursunuz.

12-İnsanları günah keçisi haline getirip, suçlu aramak:

Kişiler eğer kendi sorumluluklarını yerine getirmez ve sonuçları nedeniyle sıkıntı yaşarlarsa kolayca suçlanacak birisi olduğunu bilmek onları kısa bir süre için rahatlatabilir. Bu şekilde kendi sorumluluğunuzda olan bazı şeyleri hatası olmayan kişilere yıkarak, ilk planda rahatlayabilirken, uzun erimde etrafındakilerle ilişkilerinin bozulmasına sebep olduğundan mutsuz olacaktır. Siz üzerinize düşen incelemeyi yapmadan, gerekli seçme şanslarınızı kullanmadan, istekleriniz yeterince dile getirmeden, yeri geldiğinde hayır demeden bir takım davranışlarda bulunursanız, bunu izleyerek karşınıza çıkan olumsuz sonuçlar nedeniyle çevrenizdekilerin size kötülük yaptığını, düşmanca davrandığını, haksızlık yaptığını düşünebilirsiniz. Bazı durumlarda sorumluluk almamak için yorgun ,bitkin hissettiğini öne sürebilirler. Bu durumlarının fark edilmeyerek kendilerinden sorumluluklarını yerine getirmeleri istendiğinde, çevrelerini durumlarını anlamamakla öfkelenerek suçlayabilirler. Halk arasında “hem suçlu, hem güçlü” denen tarzda bir davranış şekli ile zeytinyağı gibi üste çıkabilirler. Alışveriş yapan kişi, aldığı malı kendisi seçmektedir. Aldığı mallar arasında bozuğu ayıklamaz, ayırmazsa suçun büyük bölümü kendine aittir. Temelde yatan şey sorumluluk alıp, bu sorumluluğu yürütebilecek kararlı, dengeli özgüvene sahip olamamaktır. Unutmayınız ki her zaman haklı olamazsınız.

13-Kalıplaşmış mutlaka-asla düşünce yapısı: arrow up red

Bu düşünce yapısında aşırı derecede, olması ya da olmaması gereken belirli hareketler ve kurallar silsilesi vardır. Bu kurallar Hammurabi kanunları gibi kesin nitelikler taşır ve tartışılamaz. Duygularımı daima kontrol etmeliyim, asla yanlış yapmamalıyım, adeta bir granit gibi sürekli güçlü olmalıyım gibi.Bunlardan en ufak bir taviz bile verilmemesi gereklidir o kişiye göre. Bu nedenle sizin kurallarınız, düşünüş, giyim tarzınız vb. özelliklerinizin dışında hareket eden kişiler tahammül edilemez, sıkıntı uyandıran kişiler haline gelir. Onlar size göre ötekidir, yabancıdır, zarar vericidir. Bu düşünce tarzına göre her şey tek tip , bir örnek olmalıdır. Çok sesliliğe tahammül yoktur. Böyle düşünerek hayatınızı kısıtlarsınız, başkalarından bir şeyler öğrenemezsiniz. Sürekli olarak yapmalı-yapmamalı,olmalı-olmamalı dersiniz. Kendinizi geliştiremez ve kendinizi sevemezsiniz, her şeyi görev haline getirirsiniz. Kendinizden çok fazla şeyler bekleyerek, rahat edemezsiniz. Etrafınıza karşı hoşgörünüz azaldığı gibi, kendi hareket serbestinizi de kısıtladığınız için mutsuzluğa giden yolunuzu kendiniz açarsınız.

14- Kendini doğruluk abidesi olarak görme:

Devamlı olarak, kendi fikirleri ve hareket tarzının haklılığını, doğruluğunu, gerekliliğini ispata yönelik bir savunma davranışı içinde olmanızdır konu edilen düşünce şeması. Farklı görüşler sizi ilgilendirmemekte, sizin için önemli olan şey, fikirlerinizi değiştirilemez şekilde koruyup, çevreye ifade etmeye çalışmaktır. Hata yapmadığınıza inanırsınız ve bu nedenle farklı bakışları onların yanlışıdır aslında.

Halk arasında “sabit fikirlilik” olarak bilinen bu durum, esnek olmayan bir düşünce yapısıdır ve kişinin gelişime kapalı olması sonucunu getirir. Görüşleri babadan oğula geçen bir tarzda ,onlarla benzer kalıplar şeklindedir. Bireysel düşüncelerinize uymayan , diğerlerinin daha mantıklı olan savlarını destekleyen bulgular yok sayılıp, hesaba katılmaz. Başkalarının düşünce, his ve davranışlarını objektif olarak tartamadan, kişinin kendisinin hep bir şeylere hakkı olduğu şeklindeki algıları çevreleri ile sorunlar yaşamalarına neden olur. Kişiler daima kendilerini merkez alır, hep “nalıncı keseri” gibi düşünsel açıdan durumları kendi taraflarına yontarlar. “haklıyım çünkü...; bu benim en doğal hakkım” şeklinde konuşurlar.

15- Ödüllendirilme beklentisi:

Bu düşünce şeklinde insanlara ve çevreye karşı öylesine özverili olacaksınız ki, insanların gözünde çok yükseklere çıkacaksınızdır. Sürekli gerekli gereksiz fedakarlıklarda bulunurlar. Bu şekilde hareket edip, daha iyi bir karşılık bulma , daha çok sevilme ve ilgi görme beklentisinde olan kişiler yüksek beklentilerine uygun bir karşılık göremediklerinde hayal kırıklığına uğrarlar ve insanları nankör, soğuk kişiler olarak görebilirler. Bu tür ödüllendirilme beklentisi ile hareket etmek kişilerde başkaları üzerinde bir takım haklar sahibi oldukları yönünde haksız bir bakış açısına sokabilir. Bu da kişinin çevresi ile ilişkilerinde sorunlar yaşayıp, mutsuz olmasını getirmektedir.

Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
15 Eylül 2008       Mesaj #3
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
Düşüncenin gücü3 (yorumsuz alıntılar )


Bu gün hakkında düşündüklerimiz bilinçaltına verilen iş emirleridir ve yaratıcı süreç onları gerçekleştirmeye başlar. Ne düşündüğümüz önemlidir. Geçmişteki yanlış düşünceleriniz için kendinizi suçlamayın; bu günkü düşüncelerinizi olumlu yönde kullanmaya çalışın.
Yapılması gereken yapıcı bir hareket varsa korkusuzca yapın çoğu insan oturup yapılması gereken şeylerle ilgili tereddüt eder durur.
Vermekten çekindiğiniz o kararı verin. ( )erteleyip durduğunuz dönem ödevinin yazın,
İçimizdeki güce sırtımızı dayamak ve cesaretle ileriye adım atmak, endişelerimizi ardımıza bırakmak çok daha iyi. Şimdiye kadar endişeleri geliştirerek kazanılmamıştır. Yeni bir şimdi yap programına başlayın. (170)

Tedavisi mümkün olmayan bir hastalığım var doktorlar hiçbir çözüm bulamıyorlar. Mahvoldum.
Yanıt: Tedavisi mümkün olmayan hastalık yoktur. Eğer tanrı her yerde mevcutsa, onun varlığı her kadını , erkeği ve çocuğu sarar. Gerçekte asıl siz asla hasta olmazsınız günah işlemezsiniz, acı çekmezsiniz. Yanlış kavram tedavi edildi mi bedende buna paralel bir değişiklik olur. Her çeşit hastalığın iyileşebildiğini gördüm.
Bilincinizi bolluk düşüncelerine yükseltin ve yaşam koşullarınız kısa zamanda iyileşecektir.
Karar vermekten korkan insan, hep yenilgiyle son bulan hayali yollarda saatlerce boş yere gezer durur Doğru kararı vermekte kendinize güvenmeyebilirsiniz, ama içinizdeki sınırsız Zekaya güvenmelisiniz.(171)

İçinizdeki bilgeye güvenmeye başlayın; hayatınızın nasıl değişip renklendiğine şaşacaksınız. Hiç düşünmediğiniz fikirler gelecek aklınıza. Fikirler beklenmedik şekilde gelecekler. Mutlak güce inanın. (172)

Cesaretin en korkunç düşmanı, korkunun kendisidir, korkulan şey değil; içindeki korkuyu yenmeyi başarabilen insan en büyük kahramandır. George MACDOLAND
Korkunun bulaşıcı olduğu doğru ama cesaret için de aynı şey geçerli. Churchill cesaretle yaşamayı seçti etkisi bu gün bile hissediliyor. (174)

Tüm insanların ortak bir korkusu yoktur; tüm korkular sonradan kazanılmıştır. İnsanoğlunun kazandığı tüm korkular(..) insanın içindeki sevgi, güç, ve sağlam bir akılla ortadan kaldırılabilir.
Derinliklerde saklı bir korku zinciri mantıksız endişeye, hayatındaki önemli korkulara parmağını bile dokunduramayacağı duruma düşmesine neden olan genel bir huzursuzluğa dönüşmüştür. (174)

Korku çözüm değil. Çözüm yine cesaret. Sağlam durun. Cesaretiniz bulaşıcı olacaktır. Yayılacak ve diğer insanları etkileyecektir. İnancınızı sizi tanıyan herkese güç verecektir. Cesaret kazanacaktır.( ) Düşman ne olursa olsun güç yanılmaz. Tanrı tek güçtür ve tanrı gücü sizin vasıtanızla yaşar.(175)
Unutmayın korku ile mantık yürütemezsiniz. Korku bir duygudur. Makul ve akılcı değildir. Her zaman için kokulacak bir şey vardır ve bu şey hakkında gerçek olmayan duygular geliştiririz. Korku abartılı hale gelir. Korkularınızla mantık yürütemezsiniz, ama onları açığa çıkarabilir ve ne olduklarını görebilirsiniz. Bir şey olmaya çalışan bir hiç olduklarını. Sonra gerçekle başlar mantıklı karar verebilirsiniz. Her sorunun için gizlenmiş bir çözüm vardır. Her korkunun bir çözümü vardır; bu çözüm sorunla ilgili gerçekte bulunur. Onu bulmak için korkuyla yüzyüze gelmeye ve onun hiçliğini kanıtlamaya istekli olmalıyız.(175-6)

Bir şey hakkında gerçeği bildin mi korkacak bir şey kalmaz
Hayatın belli bir düzene bağlı olduğunu belli yasalarla yöneltildiğini kanıtlamak icin gereken riski göze almaya istekliydi.
Panik şaha kalkmış bir korku her zaman korkulan şeyden daha fazla zarar verir. (176)

Korku olmadığı için tehlike yoktu. Sevgi aradaki uçuruma köprü oluşturmuştu. Adama giderken arkadaşına refakat etme teklifini reddetti. Kapıdan geçerken köpek ona baktı ve hafifçe hırladı. Adam birden korkuya kapıldı. “bu benim köpeğim değil. Bu bir katil” Giderek hızlanmaya başladı, kapıya tam zamanında vardı. Bahçeye ilk girdiğinde köpeğe duyduğu sevgi bulaşıcıydı. Köpek bir katil olmasına rağmen dostça karşılık vermişti. Geriye dönerken ise adam korku ve endişe duyduğu köpek de aynı şeyi hissetmiş ve korkuyla karşılık vermişti. (177-8)

Varlığının gerçeğini bilse ve güvenseydi serginin korkuyu defettiğini bizi hayatla bütünleştirdiğini kanıtlayabilecekti. Korkunun aldatıcı yönleri vardır. Her zaman korktuğumuz şey tarafından aldatılırız. Burada köpeğin ünüydü, başka bir yerde komünizm tehdidi veya ölümün gölgesi olabilir.
Düşmanınız kim yada ne olduğu hiç önemli değil onun en güçlü silahı sizin korkunuzdur. Bu düşmandan korkmaya başladığınız an sizden güçlü duruma geçer.
(“Ölüme sordum, Benares’e ben kişi öldürmek için gitmedin mi? Anladığım kadarıyla yüzbin ölü var”
Ölüm gülümsedi ve “Ben bin kişi öldürdüm” dedi “ Gerisini korku öldürdü”(178)

“Korkaklar bin kez ölür” derler. Her korku küçük bir ölümdür. Temelde her korku ölüm korkusudur. Ölümden korkmaktan kurtulursak hayatla korkusuzca yüzyüze gelebiliriz. Ölüme neden “son düşman “ denir ; aslında o yenmemiz gereken ilk düşmandır.
Hayat ölmez . İnsan bunu anladı mı ölüm ona hiçbir zarar veremez. Hayat sonsuzdur. Kullandığı şekil değişebilir, ama hayat sonsuza dek sürer. Hayat yok edilemez.
Ölüm korkusu yenildi mi hastalık korkusunu yenmek çok kolay olur. Hastalık basit anlamda huzur eksikliğidir, hastalıkta güç yokluğudur. Kendimizi huzursuzluk, endişe ve korkunun diğer çocuklarına açık tutarsak, bedende bir hastalık inancıyla son bulan hayattan ayrılık duygusuna kapılırız. Hakkımızdaki gerçek bu olmadığı için bu duygu yenilenebilir. Tanrı bedenlerimize hastalık vermedi. Tanrı bize mükemmel bir hayatı sundu. Korkusuzca kabul etmemiz için bu hayat bizi bekliyor.(179)

Eksiklik bir durum değil, düşüncelerin eğilimidir. Hayattaki her şey aşarı bolluğa yönelir. İnsan korkarak bolluğu kısmaya çalışır her zaman.

İnsanlara çalışmamaları, ekip biçmemeleri için para veriliyor ve genelde fikir üretmelerine engel olunuyor. Tüm bunlar hayatı sınırlamaya yönelik tavırları temsil ediyor. Bolluğu düşünün! Hayatın bolluğunda yaşayın. Ağaçlarda kaç yaprak olduğunu, sahilde kumların sayısını, binbir çeşit çiçekleri ve bitkileri düşünün. Hepsinde bolluk var. Bolluk hayatın bir niteliğidir ve bu yüzden sınırsızdır. Kendini yönetme yoluyla bunu deneyimleyebilirsiniz. (180)

Korkunun düşmana güç verdiğini öğrendik. Korktuğumuz şeyi kendimize çekeriz. Bir çok örnekte düşmanı kendimiz yaratırız. Korkuyu yenmekte ilk adım, korkulan şeyin iyi anlaşılmasıdır. Bir insandan korkuyorsanız onunla konuşun ve onu motive eden şeyin ne olduğun anlamaya çalışın. Belki sizin ona yapabileceklerinden korktuğu için öyle davranıyordur. Korkuların çoğu önyargıdan kaynaklanır.

Sevginin olduğu yerde özgürlük vardır. Kusursuz sevgi korkuyu defeder (Sevgi her yerde mevcutsa kimden korkulabiliriz?)

“Düşüncenin ortaya koyulması insanı kölelikten kurtarıp özgürlüğü ulaştırır.” Emerson(182)

Alışkanlıklar önce bilinçli düşünceyle, sonra bilinçsiz davranışla oluşturulur. Kişinin bu gün için bilinçli düşünce olarak kabul ettiği şey yarın aklın derinliklerine yerleşmiş, ama aktif bir düşünce alışkanlığı haline gelebilir.
Vazgeçilmez hala gelmiş bir alışkanlık, bilinçaltı için gerçek bir zevktir diyebiliriz
Bilinçaltı bir alışkanlık kazandı mı, bilinçli olarak duruma müdahale etmedikçe ve bir şeyler yapmadıkça alışkanlık devam eder. Çok şükür son sözü yine bilinç söylüyor yoksa iyi yada kötü hiçbir alışkanlığımızdan vazgeçemezdik.

Bir düşünce eken bir eylem biçer
Bir eylem eken bir alışkanlık biçer
Bir alışkanlık eken bir karakter biçer
Bir karakter eken kaderini biçer.


Yapıcı ve yıkıcı alışkanlıklar vardır. Bilinçaltı ince eleyip sık dokumaz Asla yargıda bulunmaz. Çıkarımcı mantık yürütme yoluyla çalıştığı için verilen emri mutlulukla yerine getirir. Verdiğimiz emirleri harfi harfine yerine getirir. Biz emirleri veririz bilinçaltı yerine getirmek için çalışır.(183)

Yılda bir kez zihinsel envanter çıkarmakla ilgili sözlerinizdi beni etkileyen. Söylediğinizi yaptım, alışkanlıklarımı gözden geçirip onların gerçekten istediğim şeyler olup olmadıklarını geçirip onları gerçekten istediğim şeyler olup olmadıklarını sordum kendi kendime. Fiziksel ve zihinsel olarak bana yararlı olup olmadıklarını sordum( ..) her şey odanın ortasındaydı ve zihinsel evim yaşamaya yeniden başlayabilmek için önce ortalığı bir düzene sokmam gerekiyordu.

1-Sigarayı bırakmaya siz mi seçtiniz? Bu sizin seçiminiz olmalı
2-Bilinçaltına verdiğiniz emirler her zaman olumlu olsun. Bilinçaltı olumsuz emirleri anlamaz. “Artık sigara içmeyeceğim” dersek dikkat hala sigara içmek üzerinde olur. Emir “sigara içme alışkanlığından kurtuldum” olmalı
3-Kendiniz için zincirleme reaksiyon, yeni bir motor karşılık sırası hazırlayın.
4-Kendinizi çoktan sigara alışkanlığından kurtulmuş olarak kabul edin.

Dua ederken ne isterseniz isteyin, eğer onu elde edeceğinize inanıyorsanız elde edersiniz. (187)
Pratik her zaman mükemmelleştirmez ama otomatikleştirir.
Düşüncelerimizi kontrol etmediğimiz sürece onların bizi kontrol edeceği doğrudur. Kendinizi yönetme yoluyla düşüncelerinizi ve dolayısıyla alışkanlık kalıplarınızı değiştirebiliriz(188)
Bilinçaltı her zaman olumlu emirlere karşılık verecektir. Tersi yaklaşımları anlamaz. Bir şeyi yapamayacağınızı söylerseniz, sonunda yapmak istemediğiniz şeyi yaptığınızı görürsünüz. “Dışarı çıkarken kapıyı kapatmayı unutmayacağım” derseniz, son kuruşuna kadar iddiaya girebilirsiniz ki dışarı çıkarsınız ve kapıyı açık unutursunuz. Ama onun yerine “Dışarı çıkarken kapıyı kapatacağımı hatırlayacağım” derseniz bilinçaltınıza yapıcı bir emir vermiş olursunuz.
Bu yapıcı yaklaşım her alanda uygulanmalıdır. “ Sabah zamanında uyanamayacağım” derseniz öyle olur. Koyduğunuz kuralın harfiyen uygulandığını kanıtlamak için saatin alarmına rağmen uyumaya devam edersiniz. Fakat “sabah tam altıda uyanacağım” derseniz tam vaktinde sizi kaldırır. İçinizdeki her zaman doğru olan bir saat vardır. Elektirikli saat güç yetersizliğinden durabilir ama içinizdeki saat tam altıda kaldırır sizi. Buna inanmıyorsanız deneyin.
İnsan bebeğin sakinleşmesi için emzik emdiği gibi sigarayı çeker. Bu ilgi talebidir; hayatı ifade etme sevgiyi alma, bebeğin içgüdüsel olarak beslenmek, meme emmek içini ağzını hareket ettirmesi gibi hayat tarafından beslenme arzusudur. (189)
İnsomniya korkusunun, zorunlu uyanıklıkla kasti uyanıklık (insomniya) arasındaki farkı bilmeye dayandığını keşfeden Dr Jackson’a göre insomniya bir alışkanlık. Bu alışkanlığı kazanan kişi neredeyse süresiz olarak zarar görmeden uyanık kalabiliyor. Diyor Dr Jackson
Sinirlerinizi yenmek adlı kitabında hayatlarını hemen hemen hiç uyumadan geçiren bir çok insandan bahsediyor. Uyanık kalmak için bir çaba harcanmadığından insomniya esnasında beyin hücreleri uyarılmıyor rahatsız edilmiyor, böylece yatakta dönüp endişelenme durumları dışında enerji harcanmıyor. Beden sakin tutulur ve hislere hakim olunursa, yorgunluk ürünleri temizlenip rezervler kolaylıkla doldurulabiliyor.
Alışkanlık en az enerjiyle, en az yorgunluk duyularak yapılan otomatik bilinçaltı davranıştır. Bilinçaltına yerleştirilen her hangi bir şey hemen hemen sınırsız olarak yorulmadan muhafaza edilir ve kronik bir insominiğin düşünceleri de bilinçaltının bu çeşit aktivitesine aittir. (193)

“Kişiyi yoran insomniye değil, insomniyayla ilgili duygudur. Sürekli yorgunluk hisseden insanlar, uyku eksikliğinden değil endişeden dolayı acı çekiyorlar; yatakta dönüp durmaktan yorgun düşüyorlar. Sürekli olarak “neden uyuyamıyorum” yarın kendimi ne kadar kötü hissedeceğim! “ne gece” endişelenmek yoruyor bu insanları”(193)

Dr Jackson uyumayı öğrenmenin en iyi yolunun insanın kafasına uyuyup uyumayacağını takmaması olduğunu buldu. Bunu yapmanın en iyi yolu da her gece saatlerce uyumak zorunda olunduğunu düşünmekten vazgeçmek. Kafalarını sakin, bedenlerini gevşemiş halde tutarlarsa uyumadan da uyuyarak olduğu kadar dinlenebileceklerini hastalarına gösterdi. (195)

Herhangi bir şeye dikkati yöneltmenin zihni uyanık tuttuğu bulunmuş; çoğu zaman uyku için geçerli bu. İnsomniyaklar uyuyup uyuyamadıklarını görmek için uyanırlar genellikle! Ama kendimizi aldatmaktan ibaret olan bir mesele değil. Uykunun mutlaka gerekli olmadığına, bedenimizin uyamadan da ihtiyacı olan dinlenmeyi sağlayabileceğine ikna olursak bizi uyumaktan alı koyan endişenin hakkından gelebiliriz.(196)
Günün hatalarını ve acılarını yatakta düşünen insan uyuyamaz. Bunu yapma eğilimindeyseniz biten günle uzlaşmaya çalışın. Gününüzü gözden geçirin sizi incittiğini düşündüğünüz herkesi bağışlayın. Ne kadar aptal olduğunuzu düşünürseniz düşünün yaptığınız tüm hatalar için kendinizi de bağışlayın.
Geçen gün ne getirmiş olursa olsun rahat bırakın. O an yapabileceğinizin en iyisini yaptınız. Şimdi her şey bitti. Yarın yeni bir gün olacak. Sıkıntı ve üzüntüleri bir yana bırakın. Hayat size karşı değil. Bırakın gitsin.
Başucunuzda bir kalemle bir defteri hazır tutun, fikirlerinizi ve planlarınızı oraya yazın; o zaman bunlardan kurtulup rahatça uykuya dalabileceğinizi göreceksiniz.
Uyku eğer halinizden hoşnutsanız gelir. Endişe, üzüntü gibi duygular ne kadar özenle kendimizden gizlersek gizleyelim bizi uyanık tutar. Sahip olmadıklarımızla mücadele etmek yerine hayatınızdaki güzel şeylerin listesini yapmayı deneyin. (198)

İnsan önyargısı olmadan cesaretsizlik olamaz
Cesaretsizlik kelimesinin anlamını düşünmek bile cesaret kırıcı.
Başarısızlık, depresyon, keder, hüzün, endişe, melankoli ve kasvet gibi kaçınmaya çalıştığımız olumsuz kelimelerden biridir. Bir cesaretsizlik duygusu içerir. (201)

Düş kırıklığı gerektiği gibi karşılanırsa cesaretsizliğe dönüşmek zorunda değildir. (Eskisinin yerini alması için yeni bir ümit veya beklenti yaratılırsa düş kırıklığı nötralize edilir.
Her zaman iyi için dua etmek iyiyi getirir. İyiliği sevenler için her şey el ele verir iyiyi sunar
( Romans 8:28) (202)

Başarısızlıklarla yaşamak yalnızca başarısızlık getirir. Düş kırıklığı geçici bir şeydir. Önemli olan kişinin onu nasıl karşıladığıdır. Kişi başarısızlığın ve yıkılmış beklentilerin cesaretini yitirmesine yol açmasına izin verdiği, cesaretini kaybetmeye başladığı zaman tehlikeli bölgededir.
Cesaretini yitiren insan yalnız olmadığını, herkesin şu yada bu şekilde düş kırıklığına uğradığını anlamalıdır. ( ) Büyük beklentiler, gerilememize neden olurlar, bu yüzden de varlığının farkında olmadığımız iç kaynaklarımızı kullanamayız.
Aslında gerçek iş sessizlikte yapılır ve evde tamamen hareketsiz geçirilen bir gün ihtiyaç duyduğumuz ilhamın bize verebileceği gün olabilir.
Düşlerimizin cesaretimizi kırmasına izin vermeyelim. İnsan sürekli başarı grafiği çizmek için yaratılmamıştır. Hayat iniş çıkışlarla doludur. (203)

Herşeyin mevsimi, her amacın bir zamanı vardır.
Doğma zamanı, ölme zamanı, ekme zamanı ve ektiğini biçme zamanı(Ecclesiastes)
Cesaretsizlik, insanları, olaylar şartlarla ilgili duygularımızdan kaynaklanır. Bir çeşit engellenme, kuşatılma duygusudur bu. Rüyalarımız ve tutkularımızın yok olur gibi görünmeye başladığı anda ortaya çıkan bir beyhudelik duysudur. (204)

Görünüşe göre değil doğru yargıya göre yargıda bulunun demiş İsa.

Cesaretinizi yitirdiğinizi hissettiğiniz an, oturun ve önünüze bir parça kağıt koyun. Özel bir probleminiz varsa tüm ayrıntılarıyla kağıdın bir yüzüne yazın. Sonra öbür yüzüne mümkün olan tüm çözümleri yazın. Aklınızı fikirlerin gelmesi için açın. Aklınıza gelen çözüm imkansız gibi görünse de yazın. İmkansız çözümün yanız olabildiğini çok gördüm. Dikkat yanılar özerinde yoğunlaştı mı güç problemden uzaklaştırılır ve yanıtlar görünür.
Sonra, başka bir kağıt alın ve hayatınızdaki cesaret verici her şeyi yazın- kazançlarınız, arkadaşlarınız, yetenekleriniz vs. Artık bitti deyinceye kadar yazın bunları kağıda. Hayatınızdaki cesaret kırıcı şeylerin tümünü de kağıdın öbür yüzüne yazın. Hepsini boşaltın. Bunu yaptıktan sonra, cesaret kırıcı şeyleri sıraladığınız taraftakileri birer birer çizin ve “Bununla işim bitti! Hakkımdaki gerçek bu değil” deyin
Şimdi tüm dikkatinizi hayatınızdaki cesaret verici şeylere yoğunlaştırın. Dikkatinizi verdiğimiz şeyler gelişir, büyür. Dikkatimizi iyiye, olumluya ve doğruya yöneltirsek yaşadıklarımız bunlar olur. (206)

Tüm düzen göz önüne alındığında , hayat gelişen bir süreçtir, dünyadaki bir süreçtir, dünyadaki küçük bir deneyimle sınırlı değildir; sonsuz bir deneyim evrensel bir açılımdır. Her deneyimin kendisine ait bir anlamı, çıkarılacak bir dersi kazanılacak bir gücü yada biz yolumuza devam ederken değerliliğini kanıtlayacak bir gelişimi vardır.(207)

Kendinizden başka hiçbir şey huzur getirmez. Prensiplerin zaferinden başka hiçbir şey size huzur getirmez. R.W.Emerson (209)

Huzurun zıttı çatışmadır- her şeye direnmekten kaynaklanan iç çatışmadır; insanlara direnmektir, olaylara direnmektir, fikirlere direnmektir. Direnç, onu gösteren insanın hayatına karmaşa, kaos ve stres getirir. Bu yüzden sürekli bir huzuru bulmak istiyorsak önce dirence bir çare bulmalıyız.
Direnmek, zehirle oynadığını anlamayan insan aklına her zaman için çok mantıklı gelir. Aksine, uzlaşmanın şifa veren gücü her zaman için güçlüklerden kurtuluş yoludur.
Yaratıcı olmak için hayatla uzlaşmak gerekir. Tarihe bakacak olursak, insanoğlunun en yaratıcı dönermelerinin savaş yada diğer krizler gibi büyük stres ve kargaşa anlarına denk geldiğini görürüz. Yüzeysel bakıldığında, bu bir çelişki gibi görülebilir. Fakat insan olağanüstü bir durumla karşılaştığında, daha eğilimli oluyor. (210)

İşini seven insan hayatla uzlaşıyor demektir. Yaratıcı olmayı, işi vasıtasıyla insanlara doyum verecek şekilde kendisini ifade etmeyi sever. El işçisi olsun bir tezgahta çalışan birisi olsun işinden tatmin olan işçi işine sevgi katıyor demektir.( ) Sevgi yaratıcıdır, sevgi yapıcıdır, sevgi saygıdeğerdir – yapılan şeye saygıyla dolu olmaktır. Sevgi, Tanrı’nın gücünü ortaya çıkarır; çünkü o insanın hayatında ifade edilen Tanrı’dır.(211-212)

Hırsızlar, istedikleri her şey verildiğinde bir şey çalamıyorlar ve dönüp gidiyorlar. İşkenceciler direnç yerine sevgiyle karşılaştıklarında zulmetmek istemiyorlar. “Öldürülen insan genellikle kendi ölümünden sorumludur” diyor Ermiş adlı kitabında Halil Cibran. (214)

Direnç, uzlaşmadan hoşlanmamaktır. Direnç, hayatımızdaki her şeyden daha fazla dikkat etmemiz gereken bir şeydir. Çevremize direnmek, insanlara direnmek, koşullara direnmek yada sadece metroya veya havaya direnmek. Direnç, huzurun en büyük düşmanıdır.
Uzlaşmak ne demektir? uyum sağlamak, birlikte çalışmak, bütünleşmek, bir olmak demektir. İki şey uzlaştı mı bir olurlar. Kişinin içinde uzlaşma oldu mu, kendisiyle ve hayatla birleşir; o zaman kusursuz Güç başarıya doğru onunla birlikte akar.
Yaşadığınız yerle uzlaşın. Her zaman yaşamayı istemeyeceğiniz bir yer olabilir burası; ama en azından direnmezsiniz. Onunla uyum içinde olursunuz(215)

Her durumda olumlu karşılık vermeye çalışın. İyiyi bulun, eleştiri veya suçlamada bulunmayın( ) Tanıdığım bir kadın “küçük nefretlerden” kurtulduğu zaman kanserden de kurtuldu. Kadının küçük nefretlerinden biri de bulaşık yıkamaktı. Dirençlerinizi korumaya değer mi? Hayatlı uzlaşın, hayat sizinle uzlaşacaktır.
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
19 Eylül 2008       Mesaj #4
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
KENDİNİ YÖNETMENİN YOLU

Bilinçaltı: Bedenin fonksiyonunun otomatik olarak yürümesini sağlar. İster uyanık ister uyur vaziyette büyük istem dışı hayat sürer.

Bilinçaltı koyulan kurala göre hareket eder: Bilinç emirleri verir ve bilinçaltı da bunu uygular.

Gönüllü hizmetkar: Her emir, her önerme her inanç bilinçaltına kaydolur. Hatta dikkat etmediğimiz şeyler bile kaydedilir, gerektiğinde ortaya çıkar.

Yasalarımızı kendimiz yaparız: Cereyanda kaldım, öyleyse hasta olacağım. Bilinçaltı bunu kaydeder ve bunu diyen hasta olur. Hastalığın sebebi cereyanda kalmak değil cereyanda kalınca hasta olacağına inanmaktır.

Birçok insan kendi kendisini hipnoz eder: İnsanlar gereksiz sınırlamalar yaparak kendilerini hipnotize ederler. Kuralları insan koyar, bilinçaltı da uygular.

Sınırları kaldırma: İnsanlar kendileri için kural ve yasalar koyar, sonrada bunların esiri olup mutsuz olurlar. Düşüncenin değişimi hayatı da değiştirir. İnancınızı değiştirin hayatınız değişsin.

Kendini yönetme: Düşüncelerimi seçme hakkım var. Başkalarının benim hakkım-daki düşünceleri beni bağlamaz. İyilikleri düşünüyorum, iyilikler de beni seçiyor. Korku ve nefret düşüncelerimde yok.
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
19 Eylül 2008       Mesaj #5
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
Her şey düşüncede başlar; kendimiz için yarattığımız dünyadan hoşlanmıyorsak, hoşlanabileceğimiz yeni olaylar başlatabilecek bir dünya yaratma hakkı bize verilmiştir. Düşünce hem yönetici hem üreticidir. Hayatın erkek boyutu, hepimizin içindeki bilinçli ve yönetici düşüncedir. Dişi boyutu ise bilinçaltından gelen alıcı ve yaratıcı yollardır.
İnsan yaşamında her şey düşünce ile başlar. Hayatı oluşturan şeyler, düşüncenin sürekli değişen kreasyonlarıdır. İnsanların gerçek dedikleri şey psikojenezle, yani düşüncenin görünmeyen dünyasında başlamıştır. Psikojenez iki temel unsur üzerinde agırlıklı olarak durmaktadır. Bunlardan biri bedenin yapıcısı olarak nitelendirilen bilinçaltı, diğeri de bilinçtir. Bilinçaltı bedensel fonksiyonları düzenler. Buna karşılık bilinç; verdiği emirle, bilinçaltını yönlendirir. Bilinçli olarak düşündüğümüz her şey bilinçaltına etki eder. Dünya da bu doğrultuda zihinsel bir dünyadır. Kullandığımız her şey önceleri bir düşünceden ibaretti. Günümüzdeki hiçbir şey, geçmişin düşünce ve hayallerinden başka bir şey değildir. Hepsi önce düşüncede oluşturuldu ve düşüncenin yaratıcı sürecinin ürünü olarak gerçekleşti.
Düşüncenin insan beyniyle sınırlı olduğunu düşünmek yanıltır bizi. İnsan beyni düşüncenin bir aracıdır yalnızca. İnsana yaşadığı alemde seçim yapabilme ayrıcalığı verilmiştir, düşüncelerini yönlendirebilme ve fikirlerini ifade etme hakkı tanınmıştır. İnsan, bireysel akılla birlikte kendi hayatını yaratır. Kendimiz için yarattığımız dünyadan hoşlanmıyorsak, hoşlanabileceğimiz yeni olaylar başlatabilecek bir dünya yaratma hakkı verilmiştir bizlere.
Evrensel zeka, insana kendi imajını yaratma hakkı vermiştir. Çünkü insanoğlu evrensel zekanın bir yansımasıdır. Eğer kişi, içinde bulunan bu muazzam gücün varlığını inkar eder veya umursamazsa kendi ve çevresi için pek de verimli işler yapıyor sayılmaz. Başka bir deyişle bilinç ve bilinçaltı olmak üzere iki görünümlü tek bir akıl vardır.
  • Kendini yönetmenin yolu; ışık gök gürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelmektedir daima. Eylemin temel olgusu olan düşünce, insan bedeninin bilinçaltındadır ve bilinçaltı, bedenin yapıcısı olarak bilinir. Bedenin fonksiyonlarının otomatik olarak yürümesini sağlar. Bilinç; bilinçaltına direktifler verir. Bilinçaltı yalnızca emirler alıp bunları mantıki kıyaslamayla (kurala dayalı çıkarımla) yargılayarak yerine getirdiği için gönüllü hizmetkar adını alır. Karar vermek, bilincin bilinçaltına verdiği emre göre gerçekleşecektir. Verdiğimiz her emir, oluşturduğumuz her önerme, benimsediğimiz her inanç bilinçaltına kaydolur. Bilinçaltı mükemmel bir belleğe sahiptir ve o kayıtlı talimatlar gerektiğinde kendiliğinden ortaya çıkar.
Finlandiya’daki insanların sıcak saunalarda yıkandıktan sonra çıkıp karlarda yuvarlanmaları ve hasta olmamaları soğuktan rahatsız olmamayı öğrenmelerinden kaynaklanıyor. Kurallarınızı siz koyun ve bilinçaltınızı (hizmetkarınızı) bunları uygulamakla görevlendirin.
İster uyuyor olalım ister uyanık, istem dışı hayat süreriz. Kalbimizin atmasını, midemize yemekleri sindirmesini söylemek durumununda olsaydık ne kadar zor olurdu. Bedenin her hücresinde ve atomunda bir zeka var ve bu zeka bilinçaltına bağlıdır.
  • İste ve sahip ol; bilimin büyük adımlarla ilerlediği günümüzde düşüncenin bilimsel olarak anlaşılması için çok az çaba gösteriliyor. Aklımızdan geçen şeyler ergeç ortaya çıkar. Bilinçli olarak düşünülen her düşünce, bilinçaltını etkiler ve bu etki, düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı olarak eyleme dönüşür. Bilinçli olarak yeni bir hayata başlamaya karar versek de bilinçaltına yeni düşünce biçimimizi işlemedikçe o, bir hafta, bir ay, bir yıl önce verdiğimiz emirleri yerine getirmeyi sürdürür.
Hiç enerji kaybettiğinizi, kolayca yorulduğunuzu, her bulaşıcı hastalığa yakalanacak kadar zayıf düştüğünüzü düşündüğünüz oldu mu? Olduysa ve sonuçta düşündüğünüz şey başınıza geldiyse şaşırmayın. Emir alıcı ve uygulayıcı bölümler tam bir uyum içinde çalışmış demektir. Bir gün terliyken açık pencerenin önünde rüzgara karşı oturduğunuzu varsayın. O anda ferahladınız ama aynı zamanda da biraz rahatsızlık hissettiniz; çünkü bir yerlerden “cereyanda kalmanın soğuk algınlığına neden olduğunu” duymuştunuz. Bu sözlere duyduğunuz inanç, sizin nezle olmanızı sağladı ve oldunuz. Bilinçaltı, kayıtlarından bu inancı bulur ve gerekeni yapar. Cereyanda kaldığınızı gören bilinçaltı, beden normal seyrindeyken bile görevini sürdürür ve soğuğu size hissettirir. Aslında hastalığın nedeni cereyanda kalmak değil, cereyanda kalınca hasta olunacağına inanmaktır.
  • İnsanlar kendileri için kurallar, sınırlar ve yasalar koyarlar, sonra da bunların esiri olup mutsuz bir yaşantı sürerler, hayatlarının sonuna kadar bu kurallarıyla birlikte kalırlar. Oysaki kendini yönetme yöntemiyle bu sorunun üstesinden kolaylıkla gelinebilir.
  • Bilinçaltına daha iyi, verimli kurallar yerleştirerek hayatlarını kurtarmış pekçok insan vardır çevremizde. Unutmayın ki bilinçaltınıza yalnızca siz emir verebilirsiniz. Başka birinin sizinle ilgili düşüncelerinin kararlarınızı etkilediğini düşünebilirsiniz, ancak bu etki yalnızca siz kabul ettiğiniz için oluşmaktadır.
  • İnancınızı değiştirin ki hayatınız değişsin. Bu hayatta öğreneceğiniz en önemli şey budur: Düşüncelerinizi yalnızca siz seçiyorsunuz ve bu düşünceler hayatınızı biçimlendiriyor. Kendini yönetme sanatının temel kaidesi şu ilkeleri benimsemek ve bilinçaltına yerleştirmekle başlar;
·Düşüncelerimi seçme hakkım olduğunu idrak ettim,
·Başkalarının benimle ilgili düşünceleri beni bağlamaz,
·Ben izin vermedikçe kimse benim düşüncelerimi biçimlendiremez,
·Kendim için sağlık, mutluluk, refah, sevgi ve anlayış düşüncelerini seçiyorum,
·Korku ve nefrete düşüncelerimde yer yok,
·Bu andan itibaren hayatımın hakimi benim.
Düşünce ek eylem biçimi sloganının temelinde, “iste ve sahip ol” prensibi vardır. Kişiler, elde etmek istedikleri şeyi bu prensiple kendilerine ilke edindikleri sürece bir gün bilinçaltları o fırsatı yakalamalarını sağlayacaktır.
Kendiniz olma cesaretini gösterin; “hepsinden önemlisi kendine karşı dürüst olmandır. Gece gündüz bu doğruluğu izlersen kimseye karşı yanlış olmazsın.” Shakespeare
“Evrenin en vazgeçilmez varlığı sizsiniz. Nerede olduğunuz, ne olduğunuz, hayatınızın ne denli büyük ya da küçük olduğu önemli değil, kendi dünyanızın merkezi sizsiniz ve daima öyle kalacaksınız. “ Frances Wilshire
“Kendi kendisinin yasası olan insana hiçbir yasa gerekmez, hiçbir yasayı çiğnemez o gerçek bir kraldır.” George Chapman
İnsan kendisini küçümser ve sürekli başkalarıyla karşılaştırır. Yalnız bir insan dünyada ne yapabilir? Çok şey. İnsan bilinçli olarak düşünebildiği, güvenle beklediği ve mümkün olduğuna inandığı her şeyi yapabilir. Evren sınır koymaz; biz inançlarımızla sınırlarız kendimizi. Bir insan kendini arıyorsa kaybettiği yere bakmalıdır. Acaba hiç tanımış mıdır kendisini? Hayatımıza hakim olmanın yolu bilincimizi kullanmaktan geçer. Yönetimi yürüten bilinçtir. Bilinç, hayatla nasıl ilişki kuracağımıza karar verir, ifade yollarını seçer.
Ne yazık ki son zamanlarda bazı kişiler kadere inanmaktadırlar. Hayatın böyle takdir edildiğine ve onun hiçbir şekilde değiştirilmeyeceğine, hayatlarının kontrolünün asla kendi ellerinde olmadığına inanırlar. Bunlar hep yanlış motivasyonlardan ya da kendini yönetme sanatının yanlış yönde kullanılmasından kaynaklanır.
  • ·Bir düşünce eken bir eylem biçer,
  • ·Bir eylem eken bir alışkanlık biçer,
  • ·Bir alışkanlık eken bir karakter biçer,
  • ·Bir karakter eken kaderini biçer.
Olumsuz düşünmenin sonucu daha sonra gelecek dramatik hadiselerin ön hazırlığıdır.
Her güçlüğün üstesinden gelmenin bir yolu vardır ve ne kadar şanslıyız ki kendi kendimize yarattığımız bu güçlüklerin üstesinden gelebilme olanağına sahibiz. Kendimiz için hazırladığımız rahatsız yataklarda sonsuza dek uyumak zorunda değiliz. Çözüm, bilinçaltımızı yeniden düzenlemekte yatıyor. Bilinçaltı bedenimizin mimarı olduğuna göre, işe önce verdiğimiz emirleri değiştirmekle başlamalıyız.
  • Şimdi yeni bir hayata başlamak için bilinçaltımızı yeniden yapılandırmamızı sağlayacak kişisel temel anayasalarımızı vereceğiz. Bu, aynı zamanda kendi kendini yönetme sanatında başarıya atılmanın temel adımlarıdır ve her kişi tarafından iyi bilinmeli ustaca uygulanmalıdır:
  • ·Bu hayatımın dönüm noktası,
  • ·Geçmişimi siliyorum. Gelecek ise seçimimi yapmamı bekliyor,
  • ·İşte bu anda yarınlarıma yön veriyorum,
  • ·Geçmişte yaptığım tüm hatalar için kendimi bağışlıyorum,
  • ·Kendim için yalnızca deneyimlemek istediğim şeyleri seçiyorum,
  • ·Seçtiklerim sağlık, zenginlik, bolluk, mutluluk, arkadaşlık ve iş yaşamında başarıdır.
Bunları bilinçaltına yapılandırman da her şeyden önemlisi, kendine karşı dürüst olmandır. Haydi kendin olma cesaretini göster.
Amaçlara ulaşmak için beş ilke; “iste senin olsun” ilkesini uygulamak yeni benliğinizle daha kolay olacaktır. Yeni kişiliğinizle artık yeni bir hayata başlıyorsunuz ve yeni hedefleriniz olacaktır. İnançla başlayıp başarıyla son bulan beş basamak şöyle sıralanabilir:
  • ·Kendiniz için ideal zihinsel imajı belirleyin,
  • ·Çaba göstermeden, yalnızca inanmak hiçbir işe yaramaz,
  • ·Düşüncelerinizi kendinize saklayın,
  • ·Esnek olun; gerekirse plan değişikliği yapın,
  • ·Gözlerinizi hedeften ayırmayın, işi yarı yolda bırakmayın.
Sınırsız fikir kaynağını kullanma; hepimizin içinde, derinlerde yüzyılların bilgeliği yatar. Asla tüketilemeyecek, sonsuz bir yaratıcı fikirler kaynağı saklıdır içimizde. Yaratıcılığı geliştirmek için dört kural:
  • ·Düşüncelerinizi bir noktada yoğunlaştırın,
  • ·Derinlemesine düşünmek aceleye gelmez,
  • ·Fikirler geldiğinde hazır olun,
  • ·Şimdi fikirlerinizi kullanmaya hazırsınız.
Yaratıcı imgelemenin gücü; yaratıcı imgelemeyi anlayarak ve uygulayarak tüm hayatınızı yeniden düzenleyebilirsiniz. Yaratıcı imgeleme sayesinde kişinin kendisiyle ve yaşadığı dünya ile ilgili inancını, dolayısıyla bu inancın ürünlerini değiştirmek mümkündür. Yaratıcı imgeleme ısrarla kullanılırsa, fikrin olduğu her yerde başarı da vardır. Hepimiz mucit olamayız. Fakat yaratıcı imgeleme birçok yerde, hayatın basit şeylerinde de kullanılabilir.
Kendine güven nasıl oluşturulur; “kendine güven, aklın kesin bir inanç ve güvenle büyük ve gurur verici işlerde kullanılmasıdır.” (Çiçero)
  • İlk önce kişinin kendine olan güvenini yitirmesine neden olan korkulardan (başarısızlık, alaya alınma, reddedilme, onaylanmama, istenmeyen sonuçlarla karşılaşma gibi korkular) arınması gerekir. Hepimiz kendine güvenin gerekliliğini biliyoruz. Kişinin kendine güvenini yitirmesine neden olan korkulardan biri başarısızlık korkusudur. İşte, evde, okulda, nerede olursa olsun yaptığımız her şeyde hayatı, ifade ettiğimizi ve bu hayatın sonsuz ve mükemmel olduğunu anlamalıyız.
  • Gelişen zaman içerisinde hedeflerinize nasıl adım adım yaklaştığınızı ya da bazılarına daha şimdiden ulaştığınızı göreceksiniz. İşte bu anda kendine güven olgunuz gelişecek, bilinçaltına güvenmenin verdiği rahatlığı hissedeceksiniz. Artık siz de başarılı bir insansınız ve kendini yönetme sanatındaki yeni ilkeleriniz aşağıdaki gibi olacaktır:
  • ·Kendimi harika hissediyorum! Güçlü ve sağlıklıyım ve bunun tadını çıkarıyorum,
  • ·Yaptığımı iyi yaparım ve doğal olarak da hep iyi sonuçlar alırım,
  • ·Deneyimlerimi harika insanlarla paylaşıyorum,
  • ·İhtiyaç duyduklarım ve bana ihtiyacı olanlar kapıma gelir,
  • ·Düş gücümü yapıcı kullanarak arzuladığım hayatı gözümde canlandırıyorum,
  • ·Bütün düşlerim harika bir biçimde gerçekleşiyorlar,
  • ·Hayatımdaki iyiliğin gücüne inanıyorum; rahatım huzurluyum.
İlk adım karar vermek; “düşüncelerine hakim olamayanlar kısa zaman sonra davranışlarına da hakim olamazlar.”(Thomas Wilson)
Her şeyden önce ilk adım karar vermekle başlar, hangi yöne gidileceğini belirleyen rüzgar değil, yelkendir. Yelkeni biz ayarlarız ve gitmek istediğimiz yere kendimiz yöneliriz. Kararsızlık denizinde yüzüp durmaktan kurtulmanın iyi bir yolu kağıt kalem kullanarak düşüncelerinizi düzene sokmaktır. Kesin kararlar vermeyi öğrenmeliyiz. İnsana seçme hakkı verilmiştir. Kullanıp kullanmamak kendisine bağlıdır. Unuttuğumuz bir ismi hatırlamak için kendimizi zorladıkça işimiz daha da güçleşir; bir an için rahatlayıp gevşersek birden hatırlayıveririz. Karar verirken de aynı şey geçerlidir.
Kendini yönetme refah getirir; bunun için şu dört ilke hatırlanmalıdır:
  • ·Tanrının bize duyduğu sevgi kişiye, yere, şarta ve ortama bağlı değildir,
  • ·Kendi kendimize koyduğumuz sınırlamaları ortadan kaldırmak bizim elimizdedir,
  • ·Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz her şey mutlaka gerçekleşir,
  • ·Verdiğiniz ölçüde hayattan geri alırsınız. Hayatla bir bütünsünüz.
Her insanın kendine has bir refah, zenginlik ölçüsü vardır. Bu yüzden, para kazanmak refah bilincinin yan ürünlerinden biri olmasına rağmen, refah sahibi olmak için mutlaka bir servete sahip olmak gerekmez. Gerçek refah içsel hakimiyetle başlar ki bu yaşamın her alanında zenginlik getirir. Kötü olan para değildir. Kötü olan; parayı çok fazla sevmek, onu tüm iyiliklerin kaynağından önde tutmaktır. Sevgi ve zenginlik birbirini tamamlar.
İşler kötü gittiğinde ne yapmalı;hepimizin hayatında her şeyin kötüye gittiği zamanlar vardır; planlar ters gider, umutla beklenen kararlar gerçekleşmez, hastalık ve kazalar günlük hayatın akışını aksatır. Böyle zamanlarda hepimiz dayanacak bir şeyler ararız. İşler ters gittiğinde gerçeği kanıtlama ve hayatımızdaki gücü gösterme fırsatına sahip oluruz. Var olan koşullara neyin neden olduğu gerçekten önemli değil. Samanlık yanıyorsa yangını neyin başlattığının ne önemi var. Sorulması gereken soru “Yangını söndürmek için ne yapmalıyım” olmalı. İnandığımız, kabullendiğimiz ve güvenle beklediğimiz her şeye sahip oluruz. Bu, hayat tarafından doldurulmak üzere elimizde tuttuğumuz kalıptır. Kötü gidiyormuş gibi görünen şeyler gerektiği gibi karşılanırsa pekala tebdil-i kıyafet etmiş nimetlere dönüşebilirler. Yaşadığınız her şey kaçınılmaz bir yasanın sonucudur ve o yasayı yöneten yalnızca sizsiniz.
  • Zamanın efendisi olun; bunun için gerekli olan düşünce şudur: “Bilinçaltıma belli bir işi, belli bir zamanda bitirmesi için emir verirsem, düşüncenin görünmeyen dünyası sayesinde başarılacağını bilerek ve buna güvenerek adeta kanatlanırım ve fazla çaba harcamadan işi başarırım.” Zaman insanların sonsuzluk ölçüsüdür. Bilinçaltının düşündüğümüz gibi bir zaman kavramı yoktur. Hayatımızı yönetmesine izin verdiğimiz zaman programları, kendi düşüncemizin ürünüdür. Hep şimdiki zamanda çalışır. Özne, zihin denen bilinçaltı, tamamıyla bilince bağlıdır. Bilinçaltına emirler verirken, onun zaman ve yerden habersiz olduğunu hatırlayalım. Onu koşullandıran bizleriz. Evet hayatımızı, geleceğimizi düşüncelerimizle yaratıyoruz
İyi bir bellek için dört ilke; bizi etkileyen şeyler kolayca hatırlanır. Dikkat edersek, bilinçaltına kesin direktif verirsek, hatırlamak istediğimiz her şeyi hatırlarız. İyi bellek denen, çağırılmayı bekleyen bilgiyi hatırlama yeteneğine, her yaşta sahip olunabilir.
·Dur-Bak-Dinle,
  • ·Öğrenme süreci fikirlerin birleştirilmesine bağlıdır,
  • ·Sizin için çalışmasını istiyorsanız belleğinize güvenin,
  • ·Kendini yönetme, kesin sonuçlar getiren kesin bir eylemdir.
Sakinleştirici haplar almadan rahatlama; hepimiz hayatın dış kenarında çok hızlı hareket etmenin sonucu olan karmaşanın esaretine düşeriz, sonra içimize dönmek, sakinleşmek ve asla karmaşaya düşmeyen, acele içinde olmayan ve rahatsız olmayan iç huzurunu yaşamak isteriz. Bu, var oluşumuzun gerçeğidir. Onu anlamamızı bekler yalnızca.
Endişelenmeyi bırak, yaşamaya bak; endişe, zihinde dolaşan ince bir korku akıntısıdır, ne kadar uzun süre akarsa o kadar derin izler bırakır. Endişe her bakımdan bir sorun yaratıcıdır. Böylelikle bu akıntı, zihnin üretme kabiliyetinde azalmaya yol açar. Endişenin üstesinden gelmek için, endişenin hiçbir şey kazandırmadığını, sahibine zarar verdiğini, en büyük arzularımızın gerçekleşmesine engel olduğunu, uzun vadede hayatımıza olumsuz etkileri olacağını kabul etmek gerekir.
  • Korku sizi yenmesin, siz korkuyu yenin; korku, insanlığın bir numaralı düşmanıdır. Korku, bir duygudur. Makul veya akılcı değildir. Düşmanınızın kim ya da ne olduğu hiç önemli değil, onun en güçlü silahı sizin korkunuzdur. Bu düşmandan korkmaya başladığınız an sizden güçlü duruma geçer. “Korkaklar bin kez ölür” derler. Her korku küçük bir ölümdür. Temelde her korku bir ölüm korkusudur. Ölümden korkmaktan kurtulursak, hayatla korkusuzca yüz yüze gelebiliriz. Ölüme “son düşman” denir; aslında o yenmemiz gereken ilk düşmandır.
Hayatla mücadele etmek yerine, hayatla dans etmek daha akıllıcadır. Ancak bu demek değildir ki, insan yaşamı boyunca karşılaştığı her olayı kabullenip hiç direnmemelidir. Söylenmek istenen her konuda uzlaşıya kapalı bir direnç göstermenin anlamsızlığıdır. Olaylara gösterilen gereksiz direnç, boşa harcanan zaman ve enerjiden başka bir şey değildir. Gereksiz harcanan enerji, insanların zihinlerini %100 verimle kullanamamalarına yol açar.
  • Evet, sigarayı bırakabilirsiniz; sahip olduğumuz alışkanlıkları gerçekten istiyor muyuz, yoksa direnç gösteremediğimiz için mi onlara bağlanıyoruz? Yapıcı ve yıkıcı alışkanlıklar vardır. Bilinçaltı ince eleyip sık dokumaz. Asla yargıda bulunmaz. Verdiğimiz emirleri harfi harfine yerine getirir. Biz emirleri veririz, bilinçaltı yerine getirmek için çalışır. Evet sigarayı bırakabilirsiniz; diğer herhangi bir alışkanlığınızı da yenebilirsiniz. Bu tamamen bilinçaltına verdiğiniz direktiflere bağlıdır. Kişi sigaradan kurtulmak istediğinde, bunun gerçekleşmesi için gerekli her şey yapılacaktır. Sigarayı ya da herhangi bir zararlı alışkanlığı bırakmak için;
·Sigarayı bırakmayı siz mi seçtiniz? Bu sizin seçiminiz olmalı,
·Bilinçaltına verdiğiniz emirler her zaman olumlu olsun. Bilinçaltı olumsuz emirleri anlamaz. “Artık sigara içmeyeceğim” demek yerine, “sigara içme alışkanlığından kurtuldum” tercih edilmeli,
·Kendiniz için yeni bir zincirleme reaksiyon hazırlayın. Yani sigara yakma dürtüsü hissettiğiniz anda nane şekeri yeme gibi davranışlar geliştirin,
·Kendinizi sigara alışkanlığından çoktan kurtulmuş hissedin.
Uykusuzluk hastalığını yenebilirsiniz; herhangi bir şeye dikkati yöneltmenin zihni uyanık tuttuğu bulunmuş; çoğu zaman uykunuz için de geçerli bu. Uykunun mutlaka gerekli olmadığına, bedenimizin uyumadan da ihtiyacı olan dinlenmeyi sağlayabileceğine ikna olursak, bizi uyumaktan alıkoyan endişenin hakkından gelebiliriz. Aklın kendini yönetme gücü sayesinde, sonuç olarak bilinçaltının uyku fonksiyonuyla ilgilenmesini sağlayan emirleri zihninize verebilirsiniz. Bir daha uyanık olarak yatakta yattığınızda kendi kendinize şunları söyleyin. “Şimdi uyuyacağım, tüm bedenim gevşemiş durumda, aklım dingin, ben huzurluyum, şimdi uykuya hazırım.”
  • Cesaretsizliğin çaresi; hepimiz ara sıra cesaretimizi yitiririz. Hayatın gerekli bir parçası olmamasına rağmen kimse ona karşı bağışıklı değildir. Cesaretini yitiren insan yalnız olmadığını, herkesin şu ya da bu şekilde düş kırıklığına uğradığını anlamalıdır. Cesaretinizi yitirdiğinizi hissettiğiniz an, oturun ve önünüze bir parça kağıt koyun. Özel bir probleminiz varsa tüm ayrıntılarıyla kağıdın bir yüzüne yazın. Sonra, öbür yüzüne mümkün olan tüm çözümleri yazın. Sonra, başka bir kağıt alın ve hayatınızdaki cesaret verici her şeyi yazın. Kazançlarınız, arkadaşlarınız, yetenekleriniz v.s. Artık bitti deyinceye kadar yazın bunları kağıda. Hayatınızdaki cesaret kırıcı şeylerin tümünü de kağıdın öbür yüzüne yazın. Hepsini boşaltın. Bunu yaptıktan sonra, cesaret kırıcı şeyleri sıraladığınız taraftakileri birer birer çizin ve “Bununla işim bitti. Hakkımdaki gerçek bu değil” deyin. Şimdi tüm dikkatinizi hayatınızdaki cesaret verici şeylere yoğunlaştırın. Dikkatimizi verdiğimiz şeyler gelişir, büyür. Dikkatimizi iyiye, olumluya ve doğruya yöneltirsek, yaşadıklarımız bunlar olur.
Kendini iyi yönetme, sürekli huzurdur; her erkeğin ve kadının amacı olan gerçek huzur bir sükunet halidir; rahatsızlık endişe, sıkıntı ve heyecanlardan sıyrılmaktır. Hayat ve çevremizdekilerle uyum içinde olmaktır. Yaratıcı olmak için hayatla uzlaşmak gerekir. Her durumda dayanabileceğimiz iyi bir şey bulalım. Eski düşman direnci saf dışı etmenin en iyi yoludur bu. Her durumda olumlu karşılık vermeye çalışın. İyiyi bulun. Eleştiri veya suçlamada bulunmayın. Bu yöntemi bir hafta kadar deneyin; sonunda yaratıcılığa giden yolu bulduğunuzu göreceksiniz.
  • İnsanların kendi yaşamlarını şekillendirmelerinde, karşılaştıkları durumları algılama biçimlerinin belirleyici etkisini vurgulayan bu kitapta herkes yaşamına aktarabileceği yararlı yaklaşım biçimleri bulacaktır.
Her olaya değişik bir perspektiften bakarak mutlu bir hayat sürülebilir mi? Yoksa bu bir çeşit Polayanacılık mı?


Son düzenleyen CrasHofCinneT; 23 Eylül 2008 16:53
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Şubat 2009       Mesaj #6
Avatarı yok
Yasaklı
% 100 BEYiN GÜCÜ MÜMKÜN MÜDÜR?

Bir düşünsenize, insanoğlu tüm işlerini tek parmakla yapıyor olsa idi, o zaman 10 parmakla donatılmış olarak doğmazdık. Eger beyin hücrelerimizin sadece %10'u mutlu, seviyeli bir yaşantı sürdürmeye yetse idi, kafamız tam 10 katı daha fazla hücre ile dolu olmazdı. Aslında, insanoğlu dünyada beyin kapasitesinin % 100'ünü kullanmayan tek varlıktır. İnsanoğlu aynI zamanda, beraber yasadığı diger canlılar ile sürekli uyumsuzluk halindeki tek varlıktır.

Yunuslar da benzer bir beyin ile donatılmışlardır ancak onlar beyin kapasitelerinin tümünü kullanarak yaşamlarını akıllı, eğlence sever, çevreleri ile uyumlu varlıklar olarak devam ettirmektedirler. İnsanlarin da daha fazla beyin kapasitesinin kullanımı ile daha mutlu, daha uyumlu bir yaşam sürebileceğini söylemek yanlış olmaz. Siz hiç, beyninin % 100'ünü kullanan birisinin suç, savaş, açlık, salgın hastalik, ön yargı ve çevre katliamı ortamlarında olabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Başka bir deyişle, bizler de aynı diğer canlılar gibi mükemmel yaratılmışız; ancak, onlar gibi tüm potansiyelimizi kullanamıyoruz. Neden? Belki, bizler diğer canlilar gibi enerji kaynağına nasil baglanacağımızı artık bilemiyoruz ya da kendi özgür irademizi kullanma konusu umurumuzda değil. Belki de özgür irade, sadece bedeninin tepkilerine cevap veren % 10 kullanımlı insanlar için çok karmaşık bir ifade.

Bu potansiyelin kullanılmasının nedeni ne olursa olsun, burada da kullanmazsan kaybedersin gerçeği ortaya çıkmakta ve normal bir insan yanlış kullanım ve kullanılmama yüzünden günde 100.000 beyin hücresini kaybetmektedir. Bu potansiyel değerlendirilmedikçe de, kişinin durumu zamanla daha kötüye gitmektedir. Sizce neden alzheimer, parkinson gibi hastalikların orani dünyanın doğum oranı ile aynı oranda büyümektedir. Peki, çözüm ne?

Gerçekten de beynimizin tam kapasitesini kullanabilir, bu sayede yaşam kalitemizi yükseltebilir miyiz? Tabiî ki yapabiliriz. Hafiza kaybina uğramak yerine hafiza sihirbazı, en basit problemlerden bunalan kişi yerine keşifçi bir dahi, mutluluktan uzak, tekdüze yaşam tarzı yerine diğer canlılar ile tam ve değişken bir uyum içerisinde olmayı öğrenebiliriz.

Aslında yaşam düşündüğümüzden daha zor. Parasızlık, kötü geçen çocukluk ya da çevremizdeki diğer insanlar, dış etken olarak insanın kişiliğini etkiler. Ama tüm olumsuzluklara rağmen, kötü başlangıç yapıp sonra da istikrarlı, mutlu bir yaşam kuran insanlar da vardır. Bu kişiler, kendini yetiştirmenin ve sürekli geliştirmenin faydalarını fark etmiş, öğrenmiş insanlardır. Kişi, kendini tanıma sürecini geliştirdikçe, aslinda içinde bulunduğu konumu veya durumu ile ilgili gerçeğin, tamamen kendi bilinçli, içgüdüsel ve doğru kullanimi ile kisinin kendini daha iyi hissetmesi, dolayisi ile ruhsal gelisimi, daha bilinçli bir yasam tarzi seçmesini saglar.

Birçok insan tekdüze günlük hayata takilmakta, sadece tepkisel davranislar sergilemekte böylelikle çevresindeki birçok olasiliklari ve seçenekleri görememektedir. %100 beyninizi harekete geçirmek için asagidaki beyin jimnastigi testini yedi gün boyunca deneyin ve bu kisa süre içerisinde ne kadar yol aldiginizi görün.

Testteki her bölüm beyninizin baska bir bölgesini çalistirmaktadir;

1.Vücudunuzu degisik yeni yöntemler ile sinayin . Normalde hangi elinizi kullaniyorsaniz bir günlügüne saçinizi taramak, dislerinizi firçalamak, çayinizi karistirmak gibi basit islemlerde elinizi degistirin. Gözünüzü kapatin ve esyalari hissederek odanizin içinde dolasin. Sesleri dinleyin, çevredeki kokulari duymaya çalisin. Yere düsen esyalari ayaginiz ile almaya çalisin, kapiyi, buzdolabini ayaginiz ile kapatin. Okudugunuz kitaptan bir sayfayi yan tutarak, bir sayfayi da ters tutarak okumaya çalisin.

2. Normalde sorgulayip, elestireceginiz bir kisi hakkinda onu onurlandiracak bir iltifat bulmaya çalisin. Kisi hakkindaki yarginizi sorgulayip, kendinizi onun yerine koyup durumu tekrar gözden geçirin.

3. Buzdolabinizi açip, birkaç saniye içindekileri gözden geçirin. Kapatip içinizden tekrarlayin. Ayni seyi bir oda içindeki esyalarda, bir magaza vitrinindeki kostümlerde, duvarda asili detayli bir resimde deneyin. Adetleri, büyüklükleri, renkleri hatirlamaya çalisin.

4. Her gün bes dakika kendinizi baska bir insan yerine koyun. Sizin su anda oldugunuz durumda o kisinin neler hissedebilecegini, neler düsünebilecegini hayal edin.

5. Kendinizi moralsiz veya keyifsiz hisset -tiginizde, hayatta en çok istediginiz seyin ne oldugunu hatirlayip, basarili olmaniz için ne yapmaniz gerektigini tekrarlayin. Ne zaman negatif bir düsünceye kapilirsaniz, kafanizda yarattigimiz bu küçük pozitif filmi tekrarlayin.

6. Gün içerisinde her saat basi, birkaç saniye için önceki saat içerisinde ne oldugunu düsünün. Günün sonunda, tüm günün bir degerlendirmesini yapin. Hatirlayamadiginiz küçük parçalar sizin gün içerisindeki çok fazla bilinçli olmadiginiz dakikalari gösterir.

7. Günlük hayatiniza adaptasyon ve esneklik kazandirmak için her gün farkli bir sey yapin. Alisverisinizi degisik dükkândan yapin. Eve gelis yolunuzu degistirin. Evde ekmek veya kek pisirin. Farkli bir spor yapin. Kendinizi yeni bir komsuya tanitin.

Her gün ayni seylerin yapilmasi beynin hep ayni bölümlerinin kullanilmasina, diger bölümlerin körelmesine yol açar. Unutmayin çesitli, farkli uyarimlar, beyin kapasitesinin kullanimi için en önemli anahtardir. Ayni zamanda sizi yoran, sizi zorlayan, rahatsiz eden aliskanliklarinizi birakmanizi da kolaylastirir.Istediginiz rüyayi görmeyi veya uyandiginizda gördügünüz rüyayi hatirlamayi istemez misiniz?


Kaynak: Ufonet.be
Son düzenleyen nötrino; 23 Aralık 2014 14:38
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
7 Kasım 2012       Mesaj #7
Avatarı yok
Yasaklı
Düşünce Gücüyle 103. Kata Çıktı!

ABD'de bir kişi, düşünce gücüyle hareket ettirdiği biyonik bacağıyla dünyanın en büyük gökdelenlerinin birinin 103. katına çıktı. Sağ bacağını motosiklet kazasında kaybeden 31 yaşındaki yazılım mühendisi Zac Vawter, Chicago kentindeki, Willis Tower binasındaki denemede, diz kaslarından gelen elektriksel dürtülere cevap verecek şekilde tasarlanmış biyonik bacağını kullandı.

Tedavisini üstlenen Chicago Rehabilitasyon Enstitüsü'nün düzenlediği "SkyRise Chicago" bağış etkinliği sırasında yapılan gösteride, içinden "merdivenleri çık" komutunu geçirdiğinde, biyonik bacağındaki motor, kemer ve zincirlerin, ayak bileği ile dizinin hareketleriyle senkronize olarak hareket etmesini sağlayan Vawter yaklaşık 2 bin 100 basamaklı merdiveni çıkmayı başardı.Vawter gösteriden sonra yaptığı açıklamada, "Her şey çok iyi gitti. Protez bacak görevini yerine getirdi, ben de bana düşeni yaptım" diye konuştu.

Vawter, gösteriye jimnastik salonundaki küçük bir hareketli merdivende çalışarak hazırlandı. Araştırmacılar da biyonik bacağın Vawter'ın düşüncelerine göre hareket etmesini sağlayacak teknik yönler üzerinde aylarca süren çalışmalar yürüttü.Chicago Rehabilitasyon Enstitüsü'nün yöneticisi Joanne Smith, gösterinin ardından yaptığı açıklamada, merdiven çıkma etkinliğinin kendileri için bir araştırma projesi olduğunu söyledi.Smith, "Bacağın olağanüstü şartlar altındaki performansını test ediyorduk. Pek az hasta bacağını gelecekte bu amaç için kullanacak. Bu perspektiften bakıldığında biyonik bacağın performansı ölçülemeyecek kadar iyi" dedi.

Piyasaya Sürülecek

Bilgisayar donanımlı, üzerinde 2 motoru bulunan, yaklaşık 4,5 kilogram ağırlında olan ve düşünce gücüyle hareket ettirilebildiği için "biyonik" olarak adlandırılan protez bacaklar birkaç yıldan beri ayaklarını kaybetmiş kişilerin kullanımında bulunuyor.Vawter'ın gösteride kullandığı biyonik bacak üzerindeki çalışmalarını sürdürerek kumanda mekanizmasını daha iyi hale getirecek olan araştırmacıların, biyonik bacakları piyasaya sürmelerinin ise yıllar alması bekleniyor.ABD Savunma Bakanlığı'nın sağladığı 8 milyon dolarlık destekle gerçekleştirilen biyonik bacak geliştirme projesine, Vanderbilt, Rhode Island ve New Brunswick üniversitleriyle Massachusetts Institute of Technology adlı yüksek okulu katılıyor.


Kaynak : CNN (05 Kasım 2012,18:27)

Benzer Konular

23 Temmuz 2013 / Misafir Taslak Konular
12 Ocak 2015 / mechul Taslak Konular
14 Nisan 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
19 Temmuz 2011 / AndThe_BlackSky X-Sözlük
6 Şubat 2010 / _KleopatrA_ X-Sözlük