Arama

Çocukların ve Gençlerin Sorunları

Güncelleme: 6 Ağustos 2009 Gösterim: 39.599 Cevap: 3
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
11 Eylül 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Gençlik Sorunları
Gençlik çağını birkaç evreye, ya da alt döneme ayırabiliriz. Hızlı büyüme ve cinsel uyanışın olduğu 12-15 yaşlar arası ergenlik yada ilk gençlik olarak bilinir. Olumsuz davranış ve tepkilerin yoğun olduğu evredir. 15-17 yaşları arası çekingenliğin ve kendine güvensizliğin belirgin olduğu delikanlılık evresidir. 17-21 yaşlar arası kendine güven ve gösterişin ağır bastığı delikanlılık evresi, 21 yaş ile 25 yaş arası da uzamış gençlik çağı olarak değerlendirilir.
Sponsorlu Bağlantılar
Genç, kendini kanıtlama çabası içindedir. Bu yolla bağımsızlığına kavuşacak kendi kimliğini bulacaktır. Ancak yeterli deneyim ve bilgisi yoktur. Denemekten kaçınmaz, bir bakıma deneyimsizliği yaşar, ama yalpalayarak da olsa yolunu bulmaya çalışır. Yoldan çıksa bile uyarılara kulak asmaz.
Bu özelliklerin tümü, gencin yetişkinlerle anlaşmasını, geçinmesini güçleştiren başlıca nedenlerdir.

Kuşak Çatışması
Gençlik döneminde duygular yoğundur ve sürekli dalgalanma gösterirler. Genç sevinçle üzüntü, sevgi ile nefret arasında gidip gelir. Ruhsal tepkilerinde aşırılık, davranışlarındaki çelişki bu döneme özgü bir bocalamanın belirtisidir. Genç bir yandan içinden gelen dürtülerini dizginlemeye çabalarken öte yandan çevresi ile çatışmaya girebilir. İç dünyası ile dış dünya arasında dengeler kurmaya çalışır. Genç kendine özgü yaşamak istemekte, bağımsızlığını kazanmaya çabalamaktadır. Gencin aradığı yeni bir kimliktir. Ben neyim? Kimim? Nasıl bir insan olmalıyım sorularına yanıt arar. Bir kişi ve bir birey olarak ana babasından değişik özellikleri olduğunun bilincine varır. Kendisine ve çevresine eleştirici bir gözle bakar. O güne dek yanılmaz ve kusursuz tanıdığı ana babasını yeni bir değerlendirmeden geçirir. Onlarda hiç görmediği eksikler, beğenmediği yanlar bulur. Öğütleri saçma, koydukları kuralları sıkı, yasakları anlamsızdır. Ne eğlenmesini bilirler, ne de giyinmesini, kısacası yaşamasını bilmezler.
Kuşak çatışması genel anlamda üzülecek değil sevinilecek bir olgudur. Gençlerin atılganlıkları, coşkuları, hatta hayalcilikleri gelişmelerin, yeniliklerin kaynağıdır. Gençler toplumsal yaşamda, sanatta ve yarında yeniliğin, değişikliğin ardında koşmasalardı ilerleme olmazdı. Bu nedenle gençlerin yetişkinlerle karşıtlığını ortadan kaldırmak yararlı bir sonuç sağlamaz. Önemli olan bu çatışmayı toplumun faydasına kullanabilmektir.
Gençlerle yetişkinler, aralarında yaşadıkları kuşak çatışmasını kontrol edemediklerinde veya çok büyük sorunlar yaşadıklarında bir uzmana başvurmaları önerilir.

*
Son düzenleyen kompetankedi; 28 Mart 2008 15:52
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #2
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Gençlerde Depresyon
"16 yaşında ve depresyonda olmanın nasıl bir duygu olduğunu hala hatırlıyorum. Hüznümü, ümitsizliğimi, “benim karakterim böyle herhalde” diye düşündüğümü ve o bir şeylerin doğru gitmediği duygusunu acı bir şekilde hatırlıyorum. Ne olduğunu anlamıyordum. 70’li yılların sonlarıydı ve aslında hiç kimse bilmiyordu. O yıllarda tıp çevreleri gençlerin veya çocukların depresyonda olabileceklerine inanmıyordu. Neyse ki artık bu görüş değişti. Fakat hala klinik depresyon konusunda birçok yanlış inanış var ve bu yüzden de gençler bazen depresyonda olduklarını bilmediklerinden, bazen de yardıma ulaşamadıkları için tedavi olamıyorlar."
Sponsorlu Bağlantılar

Depresyondayken n
eler hissedersiniz?

· Hep mutsuzsunuz
· Ya çok heyecanlı ya da donuksunuzdur
· Her şey ümitsiz gelir
· Suçluluk duyarsınız
· Sebebi bilinmez bir sürü fiziksel şikayetiniz vardır -durduk yerde karnınız veya başınız ağrır ya da göğsünüz sıkışır
· Gerginsinizdir
· Herkes ve her şey sizi sinir eder
· Piliniz bitmiş gibidir, kendinizi hep yorgun hissedersiniz
· Huzursuz ve kıpır kıpır olursunuz
· Dikkatinizi hiç bir yere toplayamazsınız
· Ölüm ya da intihar hakkında uzun uzun düşünürsünüz

Hayatınızı Nasıl Etkiliyebilir?


· Notlarınız düşer
· Ya sürekli uyursunuz ya da bir türlü uyuyamazsınız
· Kilo alabilir veya kilo verebilirsiniz
· Artık canınız arkadaşlarınızla birlikte olmak istemez
· Eskiden sevdiğiniz şeyleri canınız istememeye başlar
· Durduk yerde ağlamaya başlarsınız

Anneme Babama Nasıl Anlatacağım?


Anne babanızın dengeli insanlar olduğunu, sizi sevdiklerini ve sizin için her şeyin en iyisini istediklerini varsayalım önce. Ama yine de bilmeden yardım almanızı zorlaştırabilirler. “Bu kadar bunalacak neyin var ki?” diyebilirler ya da bu duygularınızın gençlik çağında normal, büyümenin bir parçası olduğunu savunabilirler. Burada iki etken devreye girer. Birincisi inkar. Hiç bir anne - baba çocuğunun bir sorunu olduğuna inanmak istemez. Üstelik bir de ruh sağlığ gibi tabuya yakın konularda asla! Küçükken düşüp diziniz kanadığında ayağınıza bir bant yapıştırıp, sorunu halledebilirler.Ancak halledemiyecekleri bir sorunla karşı karşıya geldiklerinde, size bakma konusunda kendilerini yetersiz hissettikleri için, kendilerini suçlu hissedebilir ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışabilirler. İkinci etken ise anne - babanın bilgisizliğidir. Bu konuda tek bilgisiz olan sizin anne babanız değil. ABD’de yapılan bir kamuoyu araştırmasında yetişkinlerin yüzdae 70’den fazlası depresyondaki insanların bütün yapması gerekenin, kendine çeki düzen vermek olduğunu ve her şeyin kolayca çözüleceğine inandığını söylemiş. Bilgisiz oldukları için suçlu değiller. Sadece biraz eğitilmeleri gerek. Büyük olasılıkla onlara biraz bilgi verdiğiniz taktirde sizin yardım görmeniz için gerekeni yapacaklardır.

Tabii anne babanız bu kategoride olmayabilir. Kendileriyle fazlasıyla meşgul olabilirler. Alkolizm gibi kendi problemleri olabilir, hatta sizi hırpalıyor bile olabilirler. Bu durumda sizin güçlü olmanız ve kendi başınıza yardım aramanız gerekir. En ihtiyacınız olduğu anda anne - babanızın yanınızda olmayışı, işleri daha da zorlaştırır. Fakat bu durumda büyük olasılıkla zaten kendi işinizi kendiniz görmeye alışkınsınızdır. Depresyondaysanız, olumlu herhangi bir şey yapabilmek çok güçtür. Ancak yardım almak zorundasınız. Bu durumun hayatınızı mahvetmesine izin veremezsiniz.

Eğer size yardım edebilecek hiçbir erişkin yoksa, doğruca bildiğiniz, tanıdığınız bir doktora gidip, onun size bir psikiyatrist önermesini isteyin. Bir sağlık ocağına ulaşın. Burada yardım almanız her şeyden önemlidir. Hiçbir şeyin buna engel olmasına izin vermeyin

Nasıl Yardım Alabilirim?

Anne - babanız birinci kategoridekilerden ise, büyük olasılıkla onlara, kendinizde depresyon belirtileri olduğunu ve bir doktora görünerek bir psikiyatriste gitmek istediğinizi söylemek yeterli olur. Depresyon hakkında edineceğiniz bilgileri onlarla paylaşır ve onları eğitirseniz, inkar etme sürecini ve itirazlarını oldukça kolay atlatabilirsiniz. Onlar gerçekten sizin için her şeyin en iyisini isterler ve büyük olasılıkla sizdeki değişikliklerin de farkındadırlar.

Eğer anne babanız ikinci kategoriden ise, iki seçeneğiniz var. Birinci seçenek, sizi anlayacak ve anne babanızı yardıma ihtiyacınız olduğuna ikna edecek bir büyükten destek istemek. Bu kişi aileden biri, sevdiğiniz bir öğretmeniniz ya da anne babanızın bir arkadaşı olabilir. Gerekirse bu kişiyi depresyon hakkında bilgilendirebilir ve anne babanızla konuşmasını isteyebilirsiniz.

Bu metin, ABD Sağlık Bakanlığı tarafından orta okul ve liselere dağıtılan rehberin çevirisidir.


Arkadaşınız depresyondaysa;

Genç olmak kolay değildir. Okul yılları komplike ve zor olabilir. Bazen aslında kim olduğumuzu, ileride nasıl biri olacağımızı, yapmak zorunda olduğumuz bir sürü seçimin doğru seçimler olup olmadığını kestirmek güç gelebilir.

Çevremizdeki değişimler ve baskılar bizi zaman zaman bunaltabilirler. Bu yüzden de ara sıra kendimizin veya bir arkadaşımızın “bunalmış”, “deprese” ya da morali bozuk olması çok doğaldır. Ama ya bir arkadaşınızın bu “bunalmış” ya da “bezgin” hali haftalarca sürer ve ilişkinizi etkilemeye başlarsa? Eğer bu durumda olan bir arkadaşınız varsa, depresyonda olabilir. Arkadaş olarak ona yardım edebilirsiniz.

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
20 Eylül 2006       Mesaj #3
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Gençlik, Uyuşturucu ve Şiddet
Dünya nüfusunun yaklaşık üçte birini 15 - 25 yaşlarında gençler meydana getiriyor. Toplam iki milyar gencin dörtte üçü ise az gelişmiş ülkelerde yaşıyor. Toplumların en dinç insan gücü ve en verimli kaynağı olan gençlerin çok boyutlu ve karmaşık sorunları vardır. Ancak başta gelen problemleri eğitimsizlik ve işsizliktir. Gelişmiş ülkelerde eğitim meselesi büyük bir oranda çözülmüş, ancak işsizlik problem olmaya devam eder. Gençlerin cemiyet hayatının dışında tutulması gelecek toplumların problemlerini kat kat arttıracaktır. Cemiyet hayatına katılımı sağlanmayan gençlik boşa akan bir kaynak gibi kuruyacak, gelişme duracak, barış gerçekleşemeyecektir.

Gençler, ana babalar için sevinç ve mutluluk kaynağı olabildikleri gibi, üzüntü ve sıkıntı sebebi de olabilirler. Kimi gençler büyüdükçe problemleri de artar. Çocukluğun önemsenmeyen uyumsuzlukları gençlik çağında birden alevlenip ağır bunalımlara dönebilir. “Gençlik Problemleri” çoğunlukla bu çağın bocalamalarından ileri gelir ve genellikle geçicidir. Kimi zaman da ağır ve kalıcı ruhsal hastalıkların habercisidirler. Gençlerle anlaşmak ve geçinmek kolay değildir. Gençler, kendileri bocaladıkları gibi ana babaları da bocalatırlar, ilişkileri gerginleşip kopma noktasına gelebilir. Bu sebeple gençlik çağı ana babalar için de sınav dönemidir.

Ülkemizde 12 yaşından küçüklerin ceza sorumluluğu yoktur. Ceza yasaları küçüklerin doğru ile yanlışı, suçla suç olmayanı ayırt edemediğini kabul eder. On altı yaşına gelmiş bir genç ise işlediği suçlardan dolayı her türlü cezayı çeker, ölüm cezası bile verilebilir. Aslında yasaların erişkinlik sınırı olarak belirlediği 18 yaşından sonra da bir genç tam bağımsız bir erişkin konumuna yükselemez. Çalışacağı iş, yaşayacağı ülke ve seçeceği eş konusunda ana babasının onayını almak zorundadır.

Gençlik deyince kiminin aklına kötü alışkanlıklar gelir ki, yanlış değildir. Sigara, içki ve uyuşturucularla ilk tanışma gençlikte başlar ve sürer gider. Kimine göre de gençlik denince akla haylazlık, serserilik, kavgacılık, şiddet ve terör gelir. Bu da belli ölçüde doğru bir gözlemdir. Gençlik çağı sağlıklı ve ölüm oranı düşük bir çağdır; başlıca ölüm sebeplerinden biri araba kazaları, diğeri de intiharlardır. Gençlik çağının bunalımlı bir çağ olduğunu söyleyen ruh hekimlerine hak vermek gerekir.

Özellikle gelişmiş ülkelerde gençler arasında serbest cinsel ilişkiler hızla yayılmakta ve daha küçük yaşlara inmektedir. Bunun sonucu ortaya istenmeyen gebelikler, evlilik dışı doğumlar, cinsel hastalıklar, artan düşükler, ya da zoraki evlilikler çıkıyor. Sigara ve alkol tüketimi gençler arasında hızla artıyor. İşsiz gençler arasında toplu suçlar, çeteleşme ya da topluma sırt çevirmiş hippi, punk, ağır metalciler gibi sorumsuz topluluklar ortaya çıkıyor.
Ülkemiz gençliği bu bakımdan problemsiz bir gençlik olarak nitelenebilir. Çünkü varlıklı toplumların gençlerine özgü hastalıklara daha tutulmadı. ülkemizde gençler arasındaki uyuşturucu kullanımı büyük boyutlara varmamıştır. Gençlik suçluluğu da nüfusumuza ve genel suçluluk oranına göre düşük sayılır. Bildiğimiz kadarı ile intihar oranı yüksek değildir ve araba kazalarından ölüm de şimdilik büyük boyutlara ulaşmamıştır, ancak ürkütücü bir artış söz konusudur. Gençler arasında yayılma eğilimi gösteren cinsel özgürlük akımı sorumsuz cinsel ilişkileri arttırsa bile evlilik dışı doğumlardaki artış dikkat çekici değildir.
Eğitimsizlik ve işsizlik varoldukça gençliğin topluma katılımı imkansızlaşır. Eğitilmiş, sağlıklı bir gençlik olmadan gelişme başarılamaz. Dışlanan ya da toplumun değer vermediği gençlik olmadan gelişme başarılamaz. Dışlanan, ya da toplumun değer vermediği gençlik ise geleceğin güvencesi olamaz. Gelişme, gençlik kesiminin katılımı olmadan gerçekleşemez. Gençlik; yeniliğe ve ileriye doğru atılımların yapıldığı, kendini kanıtlama ve kendi kimliğini arayıp bulma çabalarının yoğunlaştığı dönemdir. Gençler tutkuludurlar, huysuz ve öfkelidirler. kendilerini iç reaksiyonlarına kaptırır, tutkuların kölesi olurlar. İsteklerinin önüne dikilen en küçük engele bile katlanamazlar. Onura ve başarıya paradan çok değer verirler, çünkü paraya ihtiyaçları olmamıştır. Eli açık ve iyilikseverdirler, çünkü kötülükleri tanımamışlardır. Çabuk güvenir, çabuk bağlanırlar, çünkü aldatılmamışlardır. Yüksek amaçları ve hayalleri vardır; çünkü daha yaşamın sillesini yememişler, şartların sınırlayıcı etkisini öğrenmemişlerdir.

Gençler yanılgılarında bile inatçıdırlar. Sevgide de, nefrette de aşırıya kaçarlar. Her şeyi bildiklerini sanır, onun için yanlışlarında sonuna dek direnirler.
Alkol ve madde kullanımıyla saldırgan davranışlar ve şiddet eylemleri arasında birbirini tırmandıran bir ilişki vardır. Bir başka deyişle alkol ve madde kullanımı saldırgan davranışlara ve şiddet eylemlerine yol açar; saldırgan davranışlar ve şiddet eylemleri alkol ve madde kullanımını arttırır. Alkol ve madde kullananlarda ve bağımlısı olanlarda şiddet eylemlerinin asıl sebebi, bağımlıların ruhsal durum ve içinde bulundukları toplumsal ortamdır. Bu bağımlıların ruhsal durumu ve içinde bulundukları toplumsal ortam alkol ve madde alt kültürünü oluşturur. bu alt kültürün kendine özgü amaçları, beklentileri, değer yargıları, ilkeleri, kuralları, duyguları, düşünceleri ve dünya görüşü vardır. Madde bağımlılığı; kullanılan madde, bu maddeyi kullananın kişilik yapısı ve içinde bulunduğu alt kültürlerden meydana gelen bir davranış biçimidir.
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
6 Ağustos 2009       Mesaj #4
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Gençlik Dönemi


Kişi fırtınalarla başa çıkmak için bu dönemde rehbere ihtiyaç duyuyor.
Sık değişen sınav sistemi ile birlikte kendisinde ve ailesinde artan kaygılar gençlerin kişilik gelişim sürecini olumsuz etkiliyor. Ders başarısına ve sınav hazırlığı üzerine aşırı yoğunlaşma, kişilik ve karakter gelişimine yeterince önem verilmemesine yol açabiliyor. Gençlerin ve ailelerin dersler ve sınavlar kadar kişilik, karakter, sorumluluklar ve sosyal gelişim gibi hayatın ve kişiliğin diğer yönlerine de önem vermeye devam etmeleri gerekiyor. Genç o güne kadar iyi bir kişilik özelliğine sahip olabilir. Fakat gelişimi henüz tamamlanmamıştır. Anne-babaların evlatlarını iyi tanımaları hem onların hem de kendilerinin gelişimi için önemli. Özellikle gençlik döneminde bütün ailelerde görülen iletişim sorunlarının çözümü bütün aile üyeleri için elzemdir. Gençler, içinde bulundukları toplumu bilhassa gençleri daha iyi tanıyabiliyor. Anne-babalar çocukları vasıtasıyla hem toplum sorunlarından hem de toplumdaki olumlu değişikliklerden haberdar olabiliyorlar. Bunun için genci, iletişimi kesmeden dinlemeleri ve ona değer vermeleri önemli.
Diğer taraftan anne-babalar gençle sohbetleri esnasında onun iç dünyasındaki fırtınaları da anlayıp dindirmesine yardımcı olabiliyorlar. Bunun için biraz sınavlara olan yoğun ilgiden ve kendi sorunlarından uzaklaşıp sohbet ortamları oluşturmaları gerekiyor.
Bu gibi paylaşımlar gencin iç dünyasına girmeye bir vesile olabiliyor. Anne-baba genci dinlerken onun ne kadar hızlı büyüdüğünü fark edebiliyor. Bazen gençten kendi hayatı ile ilgili kararlar verirken çok güzel fikirler alabiliyor. Bazen de sinyalleri fark edip problemleri erken önleyebiliyor. Bazen doğrudan müdahale yerine onun bunalımdan çıkmasına yardımcı ortamlar hazırlıyor. Burada dikkat edilecek şudur; anne-baba gencin anlattıklarında çok üzücü düşünceler olsa da kesinlikle suçlamamalı, “neden bana gelip sormadın?” gibi rahatsız edici karşılıklar vermeden genci dinlemelidir.
Gençler de biraz ilgiyle büyüklerini dinleyebilseler görüyorlar ki her ne kadar arada 20-30 yıllık bir fark olsa da gençlik çağının duyguları ıstırapları, beyin sancıları, heyecan ve neşeleri hep birbirine benziyor. İnsanın var oluş sancıları, yaşama gayesini bulma, doğruya hikmete ulaşma çabaları hep aynı. Anne-babaya ve gence düşen, bu ortak noktaları bulmaya çalışmak. Anne-babalar genç için medeniyetin köklerine ulaşmak için bir köprü, genç de anne-baba için günümüze ve geleceğe açılan bir pencere olabiliyor.

Anne-babalar için birkaç küçük anahtar:

Okudukları bir kitaptaki olay ve fikirlerden bahsetmek.
Bir arkadaş sohbetinde kendilerini etkileyen bir olayı anlatmak.
Bir gençlik anısını hatırlayıp ondaki duygulardan bahsetmek.
Henüz lise çağlarındayken öğretmenin anlattığı bir olaydan nasıl etkilendiğini ve günlerce kitaplarda cevap aradığını anlatmak.
Hayati konulardaki dönemeçlerini ve tecrübelerini anlatmak.
Güzel ahlak edinme, arkadaşlık gibi konulardaki değişim süreçleri hakkında kendi hayatından örnekler vermek.

Benzer Konular

10 Şubat 2016 / Misafir Cevaplanmış
7 Aralık 2011 / 646464346 Soru-Cevap
7 Eylül 2012 / Pasakli_Prenses Taslak Konular