Arama

Bitkisel Tedavi ve Bitkisel Tedavinin Faydaları

Güncelleme: 17 Kasım 2009 Gösterim: 9.507 Cevap: 3
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
1 Mayıs 2006       Mesaj #1
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Bitkisel Tedavi Her Zaman Faydalı mı?


DOĞADAKİSAFHALİYLE kullanılan bitkisel ilaçları ‘kocakarı ilacı’ diyerek toptan reddetmek, bugün adına farmakoloji dediğimiz bilim dalının asırlar süren gelişim sürecini görmemezlikten gelmek olur. Kullandığımız ilaçlar bitkilerden, terkip edildiğine göre, yeryüzü için ‘büyük bir eczane’ tabirini kullanabiliriz. Ancak, ‘bitkisel tedavi en iyi tedavidir ve tabii olduğu için hiçbir yan tesiri de yoktur’ demek ve bitkisel ilaçlara medikal tedavi gibi, sistematik bir süreç ve kontrol gerektiren bir sonuç için, yüzdeyüz güvenmek de, farmakoloji biliminin, şu an bulunduğu konumunu yok saymak demektir.


Eczanelerden alarak kullandığımız, farmakolojik ilaçların, hafif bir baş ağrısından tutun da, tedavi etmesi için kullanılan hastalıktan daha kötüsüne sebep olabilecek kadar ileri dereceye varabilen yan tesirleri, fiyatlarının pahalılığı, doktora ulaşma ve tedavi hizmetlerinden faydalanmanın kısıtlılığı gibi sebepler, insanları doğal tedavi yöntemlerine yöneltiyor. Doğal beslenme, doğal tedavi, yapaylığın alabildiğine yaşamlarımıza girdiği ve bizzat bu yaşam tarzının bir çok hastalığa sebeb olduğu bir çağın insanları olarak, nimetlerin saf haline özlem duymamız son derece anlaşılır ve haklı bir tepki. Ancak, doğal olarak gördüğümüz ilaçların doğallıkları, bazı problemleri beraberinde getirmiyor da değil.



BİTKİSEL İLAÇLAR ZARARSIZ DEĞİLDİR


Bitkisel ilaçlar, tamamen zararsız değildir. Yaygın kanaatin tersine, bitkisel karışımlar ciddi sağlık problemlerine neden olabilir. Şu unutulmamalıdır ki, bitkisel ilaçların da yan tesirleri vardır. Çoğu zaman doktor reçetesi ile alınan ilaçlara destek olsun diye ilaveten bitkisel ilaçların kullanıldığı görülür. Bu farklı etkileşimlere sebep olabilir. En basitinden alınan ilacın beklenen etkisi, istenen düzeyin çok çok üstüne çıkabilir. Medikal tedavi geciktirilir ya da hiç yapılmayabilir.


Daha çok büyük ilaç şirketlerinin pazar kaybı endişesiyle, uzun yıllardır körüklediği fennî bir bağnazlık yüzünden, tıp dünyası bitkisel ilaçlara ve diğer alternatif tedavi yöntemlerine, son yıllara kadar kapılarını kapalı tutuyordu. Bugün, dünyanın en saygın tıp dergilerinde bu konular hakkında araştırmalar yayınlanıyor.—bir zamanlar anne sütünün bile tabii haliyle bebekler için yetersiz bir gıda olarak gösterildiğini hatırlarsak, bu gelişmenin ne kadar olumlu olduğunu anlayabiliriz. Ancak insan sağlığı gibi kritik bir konu söz konusu olduğunda meselenin elbette tek taraflı ele alınmaması gerekir.

Amerikan New England Journal of Medicine dergisinin Aralık 2002 sayısında, bitkisel ilaçların zararlı etkilerine dair bir araştırma yayınlandı. Özellikle Asya kökenli karışımlar ve şişelenmiş ilaçlar mercek altına alındı.

Amerikan Yiyecek ve İlaç Dairesi (FDA) bitkisel ilaçların karaciğere, böbreklere toksik etkileri olması ve kansere yol açabileceği ihtimaline karşı dikkatleri çekmeye başladı. Yapılan incelemelerde, piyasadaki bitkisel ilaçların, üstünde yazıldığı oranda bitkisel madde ihtiva etmediği ortaya çıktı. İçlerinde ağır metal diye adlandırılan kurşun, cıva gibi yabancı maddeler dahi tespit edildi.

Yayınlanan makaleler ve hazırlanan raporlar ışığında, bitkisel ilaçların sebep olabileceği zararlar şu başlıklar altında sıralanıyor:



1) Standardizasyon eksikliği:


Eczaneden alarak kullandığımız ilaçların biyolojik aktivitesi ve yapısı açısından bir tutarlılığı mevcuttur. Bu, ilacın etkili ve güvenli olması için şarttır. Yani bir hapı ve şurubu aldığınızda etken maddenin yapısı ve dozu sabittir, kutudan kutuya değişmez. Fakat bitkisel ilaçlarda aynı bitkinin genetik farklılıkları, büyüme şartları, toplama ve öz haline getiriliş aşamasındaki farklılıklar nedeniyle saflık ve etkililik noktasında bazı tereddütler mevcuttur. Kaldı ki bitkilerin sağlıklı ve temiz çevrelerden toplanması faydalı olabilmesi açısından şarttır. Yol kenarlarından, kanalizasyon akıntıları çevresinden toplanarak uygun olmayan şartlarda saklanıp tüketiciye ulaşan bitkilerin ne kadar faydalı olacağı belirsizdir.



2) İlaçlarla bitkilerin etkileşimi:


Bitkiler vücutta metabolik aktiviteleri artırmak veya azaltmak yoluyla etki gösterirler. İlaçların da benzer etki mekanizmaları vardır. Bu bağlamda, karşılıklı ters etkileşimler oluşabilir. Mesela kan sulandırıcı etkisi olan bitkilerle doktor tarafından aynı amaçla verilen ilaçlar aynı anda kullanılırsa tehlikeli kanamalara yol açabilir. Yapılan araştırmalar, birçok kişinin reçeteye bağlı ilaçlarla bitkileri beraber kullanmakta olduğunu gösteriyor. Ancak halen bu etkileşimler üzerine ciddi, detaylı bilimsel araştırmalar yapılmamıştır.



3) Oluşan yan etkilerin bildirilmemesi:


Bitkisel ilaçlarla uğraşan kişiler hangi bitkilerin yan tesirleri olduğunu ve bunların hangi dozlarda ortaya çıktığını bilmek zorundadırlar. Gerçekten de birçok bitki için akut etkiler ve toksik dozlar bellidir. Ama asıl sağlık açısından önemli olan uzun vadede görülen ve ancak yıllar süren gözlemler ve takip sonucu anlaşılabilen yan etkilerdir. Bunlar kontrollü klinik izlenimlerle tanınabilir. Bitkilerle uğraşan kurumlar, yapısı itibariyle böyle bir izleme yapmaya elverişli değildir. Buna örnek olarak bazı kabızlık gidericilerle oluşan potasyum eksikliği verilebilir. Ayrıca bazı ciddi yan etkiler binde veya onbinde bir kişide görülür ki, bitkisel tedavi yapan kişi bu yan etkiyi meslek hayatında ancak bir kere belki görebilir. Diğer hastaları bu konuda uyarabilmek için yeterli bilgi ve veri toplayamaz. Bazen ortaya çıkan etkiler o kişide daha önce varolan hastalığına bağlı olarak farklı olabilir; normalde görülmesi beklenenden az veya çok oranda olur ki bu da gerçek durumu yansıtmaz.


Bitkisel ilaçlarla oluşabilecek yan tesirlerin kuşkusuz en önemlisi hamilelikteki etkiler ve kansere sebebiyet verme ihtimalidir. Özellikle hamilelikte, doğacak çocuğu kötü etkileyebileceğinden değişik karışımların kullanılmaması gerekir. Uzun zamandır Aristolocia bitkisi gelenekse tedavi ilaçları arasında sayılmasına rağmen, idrar yolları kanserine neden olduğu son yıllarda meydana çıkmıştır.

Normal şartlarda güvenli olan bitkisel ilaçlar, bazı şartlarda, mesela ameliyat öncesi dönemlerde yahut başka ilaçlarla bir arada alındığında tehlikeli yan tesirleri ortaya çıkabilir. Yapılan çalışmalar medikal tedavi alan Amerikalıların altıda birinin ayrıca bitkisel ürünleri de kullandığını ortaya koyuyor.

Hastalığı geriletmesi bir ilacın kullanımında en önemli faktörlerden biridir. Bu da sağlam ve hasta bireyler üzerinde yapılan klinik deneylerle ortaya çıkarılabilir. Bitkisel ilaçlarla elde edilen sonuçlar oldukça pozitif görülmesine rağmen bilimsel anlamda kabul edilebilir metotlar kullanılmadığından tıp dünyasında kabul görmüyor. Bazı sık kullanımda olan bitkiler üzerine Amerika’da yapılan incelemeler plasebo (ilaç içermeyen haplar) alan deneklerle, Ginkgo bileşikleri kullananlar arasında belirgin fark gözlenmediğini ortaya koyuyor. Ginkgo bileşikleri özellikle beyin fonksiyonlarının iyileştirilmesi ve bacak damarlarının1tıkanıklıklarında yaygın olarak kullanılıyor.


Önümüzdeki yıllarda Avrupa topluluğunda yeni bir bitkisel ilaçlar kanunu çıkarılması gündemdedir. Buna göre bitkilerden elde edilen ürünler bir nevi ilaç gibi kalite kontrol aşamalarından geçerek piyasaya sürüldükten sonra kullanıcılarda oluşan yan etkiler bağımsız bir kurula bildirilecek. Paketlenmiş bitkilerde paketin içeriği, etki alanı, kullanım şekli basitçe tarif edilecek.
Başta dediğimiz gibi, bitkisel ilaçlara, kayıtsız kalınmamalıdır. Özellikle bilimsel kuruluşlar, üniversiteler, alternatif tedavi yöntemlerini mercek altına almalıdırlar. Bu hem, ortaya çıkabilecek yukarıda bir kısmını saydığımız olumsuz sonuçları önler, hem de, her derde mutlaka bir deva yaratan, Şafi-i Hakiki’nin, ‘yeryüzü eczanesi’nde dercettiği, şifalara, çok daha kestirme yollardan ulaşmamızı sağlar.
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Kasım 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİTKİLERLE MODERN TEDAVİ
HALKIMIZDAN 30 YIL NASIL GİZLENDİ

Almanya’da 1976 yılında 2. ilaç kanunu (2. AMG) çerçevesinde BİTKİSEL İLAÇ KANUNU yer almıştır.
Bu kanuna göre bitkisel ilaçlar da diğer modern ilaçların tabii olduğu kurallara göre üretilecektir. Bu genel kurallar şunlardır:
- Tedavide etkisi bilimsel olarak ispatlanmış olmalıdır,
- İlaç kalitesinde olmalıdır,
- Bileşiminde bulunan maddeler belirlenmelidir,
- İlacın kullanımında her hangi bir tereddüde ve şüpheye yer kalmayacak şekilde bilimsel çalışmaları ve klinik uygulamaları yapılmış ve istenmeyen(yan) etkileri belirlenmiş olmalıdır,
- Bitkisel ilacı üretecek olan firmalar gerekli yeterliliğe sahip olmalıdır.
Bitkisel ilaç kanunu için bilimsel çalışmaları yapan bilim heyeti (Kommission E) 378 bitkiyi inceleyerek etkisiz ve zararlı olanları belirlemiş, faydalı olanlar kanunlaşarak yürürlüğe girmiştir. 169 tıbbi bitki, 13 bitki esansı(Eterik yağ) ve 49 karışım halinde kullanılan bitkiler günümüze kadar modern tıbbi tedavinin vazgeçilemez bir parçası olarak kullanıla gelmiştir.
Avrupa Birliği Parlamentosu 1987 yılında modern bitkisel ilaçlar konusunda: “Çok sayıda şifalı bitkinin halk tarafından geleneksel olarak tedavi amacıyla kullanıldığı bilinmektedir. Bu bitkilerden bir kısmının şifa etkisi azdır, tedavide kullanılabilecek bitkilerin tip, cins ve muhafaza koşullarını ve doğru kullanım şekli ve miktarını belirleyecek bir çalışma yapılması gerekli görülmüştür.” Kararını almıştır.
1989 yılında Avrupa Birliğine üye ülkelerin bilim kuruluşları tarafından bitkisel ilaçlarla tedavi konusunda görev yapan ESCOP (European Sicientific Cooperative on Phytoterapy) kurulmuştur. ESCOP bu güne kadar 50 monografi (Bitkinin bütün bilimsel çalışmalarının yer aldığı yayın) yayınlamıştır.
Avrupa Birliği İlaç Rehberinde bu güne kadar 83 monografi yayınlanmıştır, 82 monografi üzerindeki çalışmalar sürmektedir, 56 yeni monografi üzerinde çalışılmasına karar verilmiştir.
Bitkilerle modern tedavide bitki bünyesinde bulunan maddeler olduğu gibi kullanılmaktadır, ilave yapılması veya bazı maddelerin çıkarılması söz konusu değildir.
İnsanlık tarihi boyunca şifalı bitkiler ilaç olarak kullanılmıştır ve bu güne kadar gen bozulması gibi kalıcı bir zarar görülmemiştir. Bu özellik bitkisel ilaçların güvenli olduğunun kanıtıdır ve gelecek nesillerin sağlığının emniyete alınması açısından son derece önemlidir.
Kimyasal-sentetik ilaçların tarihi geçmişi yenidir ve süre içinde yüzlerce ilacın zararlı olduğu gerekçesiyle toplatıldığı bilinmektedir. Kimyasal-sentetik ilaçların yan (zararlı) etkileri sayılamayacak kadar çoktur. Aspirinin mide-barsak yolunda kanama yaptığı, hamileliğin ilk 3 ayında kullanımının çocukta kalıcı hasar meydana getirdiği, antibiyotiklerin sindirim sistemi dengelerini bozduğu örnek olarak verilebilir.
Bitkilere tahammül kolaydır, uzun süreli kullanıma uygundur, çok geniş bir alanda başarıyla kullanılmaktadır, yan etkileri yok denebilecek kadar azdır.
2002 yılı verilerine göre Almanya’da bitkisel ilaç kullananların oranı %73 dür (BfArM). 2005 yılına kadar Almanya’da 6700 bitkisel ilaca ruhsat verilmiştir, Avrupa Birliği genelinde bu sayı 11000 den fazladır.
Yukarıdaki bilgilere bakarak; görevi halkımızın sağlığını korumak ve kollamak olan kişilerin 30 yıl uyudukları, halkımızı da uyuttukları üzüntüyle gözlenmektedir.
Hiç vakit kaybetmeden en az Almanya düzeyinde BİTKİSEL İLAÇ KANUNU’NUN çıkarılması zorunlu görülmektedir.



Kaynak: Dr. Ahmet Toptaş, Alman Kanunlarına göre düzenlenip izin verilen BİTKİLERLE MODERN TEDAVİ, Gonca Yayınevi, 2009, ISBN:978-9944-790-31-4, 0212 5285076.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Kasım 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİTKİLERLE MODERN TEDAVİ

ALIÇ YAPRAĞI VE ÇİÇEĞİ
(Crataegi folium cum flore)


Alıç yaprağı ve çiçeği Alman resmi gazetesinde 19.07.1994 tarihinde (Heftnummer:133, ATC-code:c01EF) yayınlanarak modern bitkisel ilaç olarak kabul edilmiştir. Günümüzde modern tıbbi tedavinin vazgeçilemez bir parçası olarak kullanılmaya devam edilmektedir, Avrupa’da hazır ilaç olarak da ( Craegium, Crataegutt, Crataegysat, Faros, Orthangin) bulunmaktadır. Alıç yaprağı ve çiçeği ESCOP ve WHO monografilerinde de yer almaktadır.

Diğer isimleri: Beyazdiken, Ekşi Muşmula, Edran, Geviş, Yemişen,
Geyikdikeni, Kuşyemişi.
Bitki: Anadolu ve Avrupa’da yaygın bir ağaççıktır. Türlerine göre boyu 3-10
metre arasındadır. Meyveleri 1-2 cm çapında, türüne göre portakal,
kırmızı, kırmızı-siyah veya koyu kırmızı renklerdedir. Meyvelerinde 1-5
adet çekirdek bulunur. Çiçekleri beyaz veya pembe renklidir.
İlaç etkili(Ecza, drog) kısmı: Alıç ağacının (Crataegus laevigata DC, C.
Monogyna JE, C. Oxyacantha ve ilaç rehberinde yer alan diğer türler)
çiçeklenme dönemi başlangıcında 7 cm.ye kadar dal uçları yaprak ve
çiçekleriyle birlikte toplanıp gölgede kurutularak kullanılır (Tek başına
çiçeği veya yaprağı etkisizdir, yaprağı ve çiçeği birlikte kullanılırsa
etkilidir.).
Bileşiminde: Flavanoid (Flavonlar ve flavanoller) grubundan hyperosid,
vitexinrhamnosid, rutin, vitexin ile procyanid oligomerleri(n=z, n=8
kateşin ve epikateşin birimleri) bulunur.
Etkisi: Kalp ve damar sistemini koruyucu ve destekleyicidir. Kalbin daha iyi
beslenmesini sağlayarak kalp kaslarını güçlendirir. Kanın damarlarda daha
kolay akmasını sağlar. (Positiv inotrop, positiv dromotrop, negativ
bathmotrop etki gösterir.)
Kullanıldığı yerler: Ağır bedensel kalp yetmezliği (NYHA II. Devre), yaşlılık,
kalp zayıflığı ( Daralma-sıkışma hissi ve sıcak yaz aylarında sıkıntı vb.).
Kullanılmaması gereken haller: Yok.
İstenmeyen (Yan, zararlı) etkileri: Yok.
İlaçlarla uyumsuzluğu: Yok.
Kullanım miktarı: Destek ve koruyucu olarak öğütülmüş yaprak ve çiçek
karışımı günlük kullanım miktarı 2-5 gr. Hazır ilaç hekim kontrolünde
kullanılır.
Kullanım şekli: Çayı şöyle hazırlanır: 1 çay kaşığı öğütülmüş yaprak ve çiçek
karışımı 1 fincan (150 ml) kaynar suya konur, fincanın ağzı kapatılır,
arada bir karıştırılarak 20 dakika demlenir, süzülür ve içilir. Günde 3-5
defa 1’er fincan çayı taze hazırlanarak içilir.
Kullanım süresi: En az 6 hafta süreyle kullanılır, uzun süre kullanılmasında
sakınca yoktur.
Uyarı: 6 haftadan uzun süre kullanıldığı halde kalple ilgili şikayetler devam
ediyorsa veya bacaklarda su toplanmasıyla şişme oluyorsa hekime
başvurulmalıdır. Kalp civarından kollara, karnın üst kısmına ve boyuna
yayılan ağrı varsa veya nefes yetmezliği ve solunum zorluğunda hekim
tarafından nedeni acilen belirlenmelidir.

Kaynak: Dr. Ahmet Toptaş, Alman kanunlarına göre düzenlenip izin verilen
BİTKİLERLE MODER TEDAVİ, İstanbul 2009, ISBN: 978-9944-790-
31-4, Gonca Yayınevi (0212)5285076
Rios - avatarı
Rios
Ziyaretçi
17 Kasım 2009       Mesaj #4
Rios - avatarı
Ziyaretçi
Abdestbozanotu (pimpinella saxisfrage) : Gülgiller familyasından siyah ve yeşil boya çıkartılan bir bitkidir. nemli yerlerde yetişir. Boyu 70 santimetre civarındadır.Kökü akıcıdır.
Faydası : Mideyi kuvvetlendirir. Göğüs ağrılarına faydalıdır. Ateşi düşürür. Boğmaca, öksürük ve baş ağrılarını
keser. Vücuda dinçlik verir. Balgam ve ter söker. Burun kanamalarını keser. Bademcik şişlerini indirir. Mide
yanması ve bağırsak gazlarını giderir. Çıbanın olgunlaşmasına yardım eder.

Acıağaç
(kuvasya ağacı) : Sedefotugiller familyasından ; 2-3 metre boyunda küçük bir bitkidir. İnce kabuklarının üzerinde sarı benekler vardır. Çiçekleri kırmızıdır. Sıcak ülkelerde yetişir. Bu ülkelerde acı ağaç kabuklarından yapılan kaplardan su içenlerin kuvvetleneceğine inanılır. Hekimlikte ; kökü, kabuğu ve odunu kullanılır. Etkili maddesi “Quassine”dir. Çok acı bir tadı vardır..
Faydası : İştahı açar, hazmı kolaylaştırır. Ateşi düşürür. Tükürük ifrazatını arttırır. Mide, bağırsak, karaciğer ve
böbreklerin çalışmasını düzenler. Böbrek sancılarını keser, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Bağırsak
kurtlarını döker. Kanamaları durdurur. Haşarat kaçırıcı olarak da kullanılır. Fazla kullanılacak olursa; baş
dönmesi, mide bulantısı ve kusma yapar.

Acıbakla (termiye)
: Baklagillerden; otsu bir bitkidir. Acı taneleri kullanılır.
Faydası : Besleyicidir. İdrar söktürür ve idrar yollarını temizler. Böbrek iltihabını giderir. Böbrek taş ve
kumlarının düşürülmesine yardımcı olur. Baş ağrılarını dindidir. Romatizma, lumbago ve siyatik ağrılarını keser.
Albümin miktarını düşürür. Vücutta biriken tuzu atar.

Acıçiğdem (güzçiğdemi)
: Zambakgillerden; sonbahar aylarında çiçek açan, mor renkli, zehirli bir bitkidir.
Rutubetli yerlerde yetişir. Hekimlikte haricen kullanılır.
Faydası : Romatizma ve nikris tedavisinde kullanılır. Ancak zehirli olduğundan dikkatli olmak gerekir.

Adaçayı (salvia officinalis)
: Ballıbabagillerden; özellikle Akdeniz bölgesinde yetişen ıtırlı bir bitkidir.
Menekşeye benzeyen çiçekleri haziran, temmuz aylarında açar. Yaprakları uzun, kenarları tırtıllı, beyazımsı yeşil
renktedir. Hafif kafuru kokusu vardır. Çiçek açtığı zaman toplanıp, kurutulur.
Faydası : Mide va bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser. Hazım sisteminin düzenli çalışmasını
sağlar. Boğaz, bademcik ve dişeti iltihaplarını giderir. Göğsü yumuşatır. Astımdaki sıkıntıları geçirir. İdrar ve ter
söktürür. Banyo suyuna katılıp yıkanılırsa; zindelik verir. Günde, 3 kahve fincanından fazla içilmemelidir.

Adamotu (köpekotu)
: Patlıcangillerden; geniş yapraklı, fena kokulu bir bitkidir. Kökü, insan şeklini andırır.
Bilhassa Antalya çevresinde yetişir. İçeriğinde “Hyoscyamine”, “Hyoseine” ve “Atropine” vardır.
Faydası : Şehvet artırıcıdır.

Adasoğanı (scille)
: Zambakgillerden, bir çeşit bitkidir. Yaprakları uzun şerit şeklindedir. Çiçekleri; yeşil ve
beyaz damarlıdır. 2 kilogram kadar olan soğan kısmı, yapraklarının altındadır. Acı ve zehirlidir. 7,5 gram
adasoğanı öldürebilir. İçeriğinde “Scillarena glikozidi” vardır. Tazeyken kullanılmaz. Aksi halde zehirlenme ve
kusmalara yol açar. Soğanın etli olan orta kısmı dilimlenerek kurutulur. Sonra dövülüp toz haline getirilir. Ev
ilaçlarında çok dikkatli kullanılması gerekir.
Faydası : İdrar söktürür. Kalp hastalarında vücuda biriken suyu boşaltır. Azotemi’yi azaltır. Böbrek hastalarının
kullanmaması gerekir. Uzun süre kullanılacak olursa “Albüminüri” yapar.

Ağaçkavunu (utruç)
: Turunçgillerden; yaprakları mavimsi pembe bir ağaçtır. Meyvesi; buruşuk kabuklu iri
limona benzer.
Faydası : Ferahlatıcı, serinletici ve kabızlık gidericidir.

Ahlat (yaban armudu)
: Gülgillerden; kendi kendine yetişen ve üzerine armut aşılanan bir ağaçtır. Yemişi iyice
olgunlaştıktan sonra yenir.
Faydası : Meyveleri, ishal keser. Zehirli hayvan sokmalarında da filizleri dövülüp, konur.

Ahududu (ağaççileği)
: Gülgillerden; böğürtlen gibi çalı halinde, dikenli bir bitkidir. Kümeler halindedir.
Kendiliğinden yetişir. Meyvesi duta benzer. Sarımtırak kırmızı portakal renginde, sulu ve güzel kokuludur.
Meyvesi toplanıp, kurutulur. Reçel, şurup ve likör yapılır. Meyve olarak da yenir.
Faydası : Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı
giderir. Vücuda dinçlik verir. Romatizma, mafsal kireçlenmesi, nikris, boğaz, bademcik ve göz iltihaplarında
kullanılır. Kansızlık ve veremde çok iyi bir gıdadır. Ateş’i düşürür. Üre ve şeker hastalarına da faydalıdır. Mide
ülseri olanların kullanmamaları gerekir.

Akasya (salkımağacı)
: Baklagillerden; bir çeşit süs ve gölge ağacıdır. Salkım çiçekli ve küçük yapraklıdır.
Çiçekleri güzel kokar. Çiçekleri kullanılır.
Faydası : Nefes darlığını giderir. Astımın şikayetlerini giderir.

Akdiken (geyikdikeni)
: Cehrigiller familyasından; 3-5 metre boyunda bir bitkidir. Meyveleri; siyah ve etkilidir.
Hekimlikte; meyvelerinden yapılan şurup “Sirop de Nerprun” kullanılır. Ev ilaçlarında; kök ve kabuklarından
yararlanılır.
Faydası : 20 tane meyve yenecek olursa, şiddetli müshil tesiri gösterir ve kabızlığı giderir. Kaşıntıları da keser.
Ancak, belirtilen miktardan fazla kullanılmamalıdır. Aksi halde, şiddetli karın ağrılarına sebep olur.

Akhuşağacı (kayınağacı)
: Kayıngillerden; nemli topraklarda yetişen bir ağaçtır. Meyveleri küçüktür. Yaprakları
ilkbahar aylarında toplanıp kurutulur.
Faydası : İdrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. Şişmanlamayı
önler. Romatizma ağrılarını dinlendirir. Ayak kokularını keser. Saçları gürleştirir, kepekleri yok eder. Cilt
hastalıklarını tedavi eder. Kalp kifayetsizliğinin sebep olduğu idrar tutukluğunu giderir. Vücutta biriken tuzu
atar. Üremi ve albüminde faydalıdır.

Alıç (ekşimuşmula)
: Gülgillerden; kırlarda yabani olarak yetişen bir ağaçtır. Meyveleri; küçük muşmulaya
benzer, kırmızı renklidir. Tadı mayhoştur. Hekimlikte meyvesi kullanılır.
Faydası : Asabi çarpıntıları giderir. Sinir bozukluğunu geçirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Aritmide kullanılır.
Uykusuzluğu giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve göğüs nezlesinde faydalıdır.

Altınbaşakotu (solidago officinalis)
: İdrar tutukluğu, albümin, nefrit, üremi ve sistit tedavisinde kullanılan bir
çeşit bitkidir.
Faydası : Asabi çarpıntıları giderir. Sinir bozukluğunu geçirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Aritmide kullanılır.
Uykusuzluğu giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve göğüs nezlesinde faydalıdır.

Altınkökü (ipeka)
: Güney Amerika’da yetişen bir bitkidir.
Faydası : Az miktarda kullanıldığı takdirde tatlandırıcıdır. Yüksek dozlarda kullanılırsa kusturur, ishal yapar.
Müzmin bronşitte ifrazatı artırır.

Amberkabuğu (croton elutheria)
: Antil adalarında yetişen “liquidamber/sığla ağacı” denilen ağacın
kabuğudur. Kabukların dışı kahverengiye yakın gri; içi ise sarıdır. Yandığı zaman hoş bir koku verir.
Faydası : Dizanteri ve ishali keser. Hazım bozukluklarını giderir. Kansızlıkta faydalıdır. Anne sütünü artırır.

Amberbaris (kadıntuzluğu)
: Yabani, çalı şeklinde, sarı çiçekli bir ağaçtır. Kökü acıdır. Yaprakları ve yemişi
tatlıdır. Seyrek ormanlarda bulunur. Boyu 2-3 metre arasındadır. Meyvelerinde bol miktarda C vitamini vardır.
Meyveleri, kabukları ve kökü kullanılır.
Faydası : Karaciğer ve safra kesesi hastalıklarını iyileştirir. Ateşi düşürür. Hazım bozukluklarını giderir.
Bağırsak iltihaplarını tedavi eder. Öksürüğü keser. Mideyi kuvvetlendirir. İştah açar. Ağız yaralarını iyileştirir.
Kan dolaşımını düzenler. Yüksek tansiyonu düşürür. Siyatik, romatizma ve eklem ağrılarını giderir.

Anason (anis)
: Vatanı Asya’dır. Maydanozgillerden; yarım metre kadar yükseklikte bir bitkidir. Yaprakları
yuvarlak ve böbrek şeklindedir. Çiçekleri beyazdır; meyveleri küçüktür. Meyvelerinde “Anethol” vardır. Kokucu
ve yakıcı lezzettedir. Temmuz ve ağustos aylarında toplanır.
Faydası : Hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak
gazlarını söktürür. İdrarı artırır. Kusmaları ve ishali keser. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Ancak,
aybaşı kanamaları ve hamilelik döneminde kullanılmaz. Anne sütünü artırır. Sinirleri yatıştırır. Migren ağrılarını
keser. Beyin yorgunluğunu giderir. Uyku verir. Kalbi kuvvetlendirir. Kan dolaşımının düzenli olmasını sağlar.
Cinsel arzuları kamçılar. Astım, nefes darlığı ve bronşitte görülen şikayetleri giderir. Öksürüğü keser. Yaşlılarda
meme sarkmasını önler. Fazla miktarda kullanıldığı zaman uyuşukluk verir.

Andızotu (atgözü)
: Bileşikgillerden; nemli yerlerde yetişen, 1 metre kadar sapı olan, bir çeşit ottur. Yaprakları
büyük, yumuşak ve yuvarlaktır. Çiçekleri sarı renkte olup, acı ve kokuludur. Kökü kalındır. Meyveleri küçük
fıstık kozalağına benzer.
Faydası : Mideyi kuvvetlendirir. Balgam söker. Mikropları öldürür. Vücutta biriken tuzu atar. Üremi, nefrit,
sistit, idrar yolları hastalıkarında faydalıdır. Nefes darlığını giderir. Karaciğer hastalıklarını tedavi eder.
Kaşıntıları keser. Fazla kullanıldığı zaman mide bulantısı yapar.

Antep fıstığı (şam fıstığı)
: Antepfıstığıgiller familyasındandır; Gaziantep havalisinde yetiştirilen, 5-10 metre
yüksekliğinde bir ağaç ve bunun meyvesidir. İçeriğinde sabit yağ, sakkaroz ve proteinli maddeler vardır.
Faydası : Vücudun gelişmesini sağlar. Bedeni ve zihni gücü arttırır. Cinsel istekleri kamçılar. Böbrek ve safra
kesesi ağrılarını hafifletir. Göğsü yumuşatır, öksürük söktürür.

Ararot (maranta nişastası)
: Sıcak iklimlerde yetişen “Maranta” adlı kamıştan veya ona benzer başka bitkilerin
köklerinden çıkarılan beyaz bir tozdur. Nişastadan daha incedir. Kokusu ve tadı yoktur.
Faydası : Çocuk maması yapmakta kullanılır. Süt çocuklarına ve nekahat dönemi hastalarına verilir.
Hastalıklardan sonra görülen halsizlikleri giderir.

Ardıç (ephel)
: Kozalaklılardan 2-5 metre boyunda bir ağaçtır. Yaprakları ince, uzun, sivri ve güzel kokuludur.
Meyveleri; siyah, parlak kozalak şeklindedir. Bunlara ardıç tohumu da denilir. Kasım ve aralık aylarında
toplanıp kurutulur. Bir çok türü vardır.
Faydası : Kandaki şeker miktarını düşürür. Pankreasın normal çalışmasını sağlar. Nekahat devresinin çabuk
atlatılmasında yardımcı olur. Vücuda dinçlik verir. Böbrekleri, mesaneyi ve idrar yollarını temizler. Ter ve idrar
söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Soğuk algınlığı, romatizma, damar sertliği ve nikriste de faydalıdır.
Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Aybaşı ağrılarını dindirir. Böbreklerinde iltihap olanlar kullanamaz.
Tavsiye edilen miktarı da aşmamalıdır.

Ardıçkatranı ağacı (katran ardıcı)
: 1 metre kadar yükseklikte; yuvarlak kırmızı meyveleri olan bir ağaçtır.
Meyveleri ardıç meyvelerinden daha büyüktür. Odunun kapalı ocaklarda yakılmasından (Kuru distilasyon)
ardıçkatranı denilen bir madde çıkarılır.
Faydası : Kadyağı; ergenlik, egzama, saçkıran, kellik ( saç dökülmesi ), uyuz ve sedef hastalığında kullanılır.

Armut (pirus communis)
: Gülgillerden; çiçekleri beyaz bir ağacın meyvesidir. Armut; suluca yumuşak tatlı ve
küçük çekirdeklidir. Rengi sarı ile yeşil arasında değişir. Ankara, Mustabey, Çengel, Kumla, Bey olmak üzere
birçok çeşidi vardır.
Faydası : Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. İdrarı bollaştırır. Böbrek kum ve taşlarının dökülmesine
yardım eder. Yüksek tansiyonu düşürür. Kanı temizler bütün salgı bezlerinin normal çalışmasını sağlar.
Kansızlığı giderir, kabızlığı önler. Sinirleri yatıştırır. Zihni yorgunluğu giderir. Susuzluğu keser. Tükürük
ifrazatını artırır. Hamilelerin kusmalarını azaltır. Hazımsızlığı giderir. Mafsal kireçlenmesi, nikris ve
romatizmada faydalıdır. Şeker hastaları da yiyebilir. Midesi zayıf olanların kompostosunu içmeleri tavsiye edilir.
Yemeklerden önce yenecek olursa daha faydalı olur.

Arpa (hordeum vulgare)
: Buğdaygillerden; taneleri ekmek ve bira yapmakta kullanılan bir bitkidir. Hayvan
yemi olarak da verilir. Nişastası boldur. Kavrulup kahveye de karıştırılır.
Faydası : İdrar söktürür. Mesane ve idrar yollarındaki iltihapları temizler. Böbrek ve kum taşlarının dökülmesine
yardım eder. Prostat büyümesini önler. Asabi kusmaları durdurur. Boğaz ve yarımbaş ağrılarını dindirir. Dil
iltihaplarını giderir. Temriye ve mayasılda haricen kullanılır.

Aslanağzı (kurtağzı)
: Aslanağzıgiller familyasından; türlü renkte, güzel bir bitkidir. Kokusuzdur. Daha ziyade
süs bitkisi olarak kullanılır.
Faydası : Balgam söktürür. Bronşit’te rahatlık verir.

Aslanyağı (leontopidium alpinium)
: Bileşikgiller familyasından; Alp dağlarının yüksek tepelerindeki kireçli
topraklarda yetişen bir bitkidir. Çiçekleri yıldız şeklindedir. Ağustos ayında toplanıp kurutulur.
Faydası : Çocuklarda görülen ishalleri keser.

Aslandişi (karahindiba)
: Bileşikgiller familyasından; yol kenarında, çayır ve hendeklerde yetişen bir çeşit
bitkidir. Yaprakları rozet şeklindedir. Çiçekleri sarıdır. Taze yaprakları salata olarak da yenilebilir. Kökünde;
Torexacin, levulin, inulin ve şeker vardır. Yaprakları ilkbahar; kökleri ise, sonbahar aylarında toplanıp,
kurutulur.
Faydası : İdrar söktürür. Mesane ve kalınbağırsak iltihaplarını giderir. Göğsü yumuşatır, öksürüğü keser.
Balgamlı ishalleri keser. Karaciğer şişkinliğini indirir. Böbrek ve safra taşlarını düşürür. Sarılıkta faydalıdır.
Anne sütünü artırır. Taze sürgünleri kırıldığı zaman akan sütü de dişleri temizler. Öğütülen kökü, kahveye
katılır.

Aslankuyruğu (yerpırasası)
: Ballıbabagillerden; bir çeşit bitkidir.
Faydası : Ateşi düşürür ve terletir. Vücuda rahatlık verir.

Aslanpençesi (alchemila vulgaris)
: Gülgillerden; çayırlarda, ormanlarda yetişen ve türlü çeşitleri olan bir
yabani bitkidir. 5-7 parçalı olan yaprakları büyüktür. Kökü geniştir. Çiçekleri; ufak yıldız şeklinde olup,
yeşilimtıraktır. Mart-Temmuz ayları arasında toplanıp, kurutulur.
Faydası : Ateş düşürür. Vücuda kuvvet verir. Yarımbaş ağrılarını keser. Anne sütünü artırır.

Asma (vitis)
: Asmagiller familyasından tırmanıcı, uzun ömürlü, ağaçsı bir bitkidir. Mayıs-Haziran ayları
arasında çiçek açar. Gövdesi üzerindeki kabuklar zamanla esmerleşip şeritler halinde dökülür. Çiçekleri küçük,
yeşilimsi renktedir. Yapraklarının taban kısmı kalp şeklindedir. Kenarları dişli ve ucu sivridir. Üst yüzleri
tüysüz, alt yüzleri ise tüylüdür. Meyvelerine üzüm denir. Kuru veya yaş olarak yenir.
Faydası : Yaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur.

Atkestanesi (hindkestanesi)
: Atkestanegiller familyasından; süs olarak yetiştirilen iri bir gölge ağacıdır. Nisan-
Temmuz aylarında çiçek açar. Meyveleri kestaneye benzer. İçinde nişasta, saponin ve yağ vardır.
Faydası : Kabuklarından yapılan ilaçlar ateşi düşürür. Vücuda kuvvet verir. Tohumları ise romatizma ve mafsal
ağrılarını giderir. Varis flebit ve basur memelerinin tedavisinde ve deri çatlaklarını gidermekte kullanılır.

Atkuyruğu (zemberekotu)
: Atkuyruğugillerden; kök sapı ömürlü olan, nemli yerlerde yetişen bir bitkidir.
Faydası : İdrar tutukluğunu giderir. İdrarı artırır. Böbrek taşlarının düşürülmesinde yardımcı olur. İdrar
torbasındaki iltihabı giderir. Kan işemeyi keser. Albümin miktarını düşürür. Zatülcenp ve karaciğer
hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Nikris ve romatizmanın şikayetlerini giderir. Tavsiye edilen miktardan
fazla kullanılmamalıdır.

Ayçiçeği (gündöndü)
: Bileşikgillerden; büyük çiçekli bir bitkidir. Çiçekleri tabak şeklindedir. Rengi sarıdır.
Tohumlarından yağ çıkarılır.
Faydası : Yağı, damar sertliğini giderir. Kurdeşen’in sebep olduğu kaşıntıları giderir. Esansı verem tedavisinde
kullanılır. Kolestrol miktarını düşürür. Cinsel arzuları kamçılar (afrodizyak etkisi ). Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Kalp, sinir
hastalıkları ve iktidarsızlığı önlediği için iktidarsızlık problemi için de kullanılabilir..

Ayıüzümü (itüzümü)
: Fundagillerden; küçük taneler halinde kırmızı renkli yemişleri olan, tüylü bir bitkidir.1-3
metre yüksekliğindedir. Her mevsimde yaprakları vardır. Makilerde bulunur. Dalları kırmızımtırak
kahverengidir. Yaprakları şimşir yapraklarına benzer. İçinde Hydrochinone vardır. Sonbahar aylarında toplanıp
kurutulur. Çiçekleri pembe salkımlar halindedir. Ev ilaçlarında yaprakları kullanılır.
Faydası : Kuvvet verir. İshali keser. İdrar yollarını temizler. İdrar söktürür. Ateşi düşürür. İdrar yollarındaki
taşların düşmesine yardım eder. Prostat büyümesinden kaynaklanan şikayetleri giderir.

Aylandız (kokarağaç)
: Sedefotugillerden; bir çeşit süs ağacıdır. Çiçekleri uzun salkım şeklindedir. Kokusu
keskindir. Meyveleri sonbaharda dökülmeden önce kızarır.
Faydası : Bağırsak solucanlarını düşürür.
Aynısefa (gecesefası) : Bileşikgillerden çiçekleri güzel, sarı renkli bir bitkidir.
Faydası : İdrar söktürür. Terletir. Aybaşı kanını söktürür ve aybaşı kanamalarının normal olmasını sağlar. İştah
arttırır. Nikris ve sıracada da faydalıdır.

Ayrıkotu (ayrıkkökü)
: Buğdaygillerden yabani bir bitkidir. Sarımtırak beyaz renkteki kökü kullanılır. İlkbahar
ve sonbahar aylarında toplanıp, kurutulur. Mekkeayrığı denilen çeşidi de, ayrıkotunun özelliklerini taşır. Domuz
ayrığı ise, zararlıdır.
Faydası : İdrar söktürür. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesinde yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da
giderir. Albümini atar. Nefrit ve nikriste de faydalıdır.

Ayva (sefercel)
: Gülgillerden çiçekleri iri ve pembe renkli; yapraklarının altı tüylü, orta yükseklikteki bir ağacın
meyvesidir. Ayva; limondan büyük, sarı renkte, tüylü, mayhoş, dokusu sertçe ve ufak çekirdekli bir meyvedir.
Vitamini boldur. Çiğ yenilmesi tavsiye edilmez. Komposto veya jöle yapılarak veya külde pişirildikten sonra
yenmesi uygundur.
Faydası : İshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı
temizler. Karaciğer tembelliğini giderir. Safra akışını sağlar. Çarpıntıyı dindirir. Kadınlarda görülen beyaz
akıntıyı keser. Bronşit, müzmin öksürük ve veremde faydalıdır. Ağızdan su gelmesini ve kan kusmayı önler.
Vücudun gelişmesine yardım eder. Merhem yapılarak kullanıldığı takdirde; el ayak ve meme ucu çatlaklarını,
yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir. Egzama kaşıntılarını ve basur memelerinin doğurduğu şikayetleri giderir.
Kabızlık çekenler ve tansiyonu yüksek olanlar yememelidir.


Benzer Konular

10 Ocak 2020 / levent uçar Cevaplanmış
22 Eylül 2010 / Misafir Soru-Cevap
14 Ocak 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
31 Ocak 2009 / Ziyaretçi Soru-Cevap
13 Aralık 2008 / Ziyaretçi Soru-Cevap