Arama

Havuç ve Sağlık için Faydaları

Güncelleme: 4 Ağustos 2011 Gösterim: 20.882 Cevap: 6
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Nisan 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Havuç
Latince Adı:
Daucus carota L.
Sponsorlu Bağlantılar

Faydaları
  • Mide ve yemek borusunda yanma
  • Unutkanlığa ve erken bunamaya karşı
  • Alzheimer’e karşı önleyici, durdurucu ve tedavi edici
  • Algılamayı güçlendirici
  • Deri ve akciğer kanserini önleyici
  • Kalp krizini önleyici
  • Hareketli sperm sayısını artırıcı
  • Sperm oluşum yollarını ve sperm kanallarını açıcı
  • İktidarsızlığa hem çözüm getirici hem de iktidarsızlığı önleyici
  • Migrene karşı
  • Kronik baş ağrısına karşı
Cinsellik ve Havuç
Tavşanları hepimiz tanırız. Hareketli ve çok sevimli hayvanlardır. Tavşanlar çok hızlı çoğalan hayvanlardır. Bu hayvanların çok hızlı çoğalmalarının arkasındaki etken kendisiyle özdeşleşen bitkidir ve bu da havuçtur. Havuç, seks hormonlarını aktive eden bir sebzedir. İşte, havucun tavşanla özdeşleşmesinin arkasında yatan en önemli sebep budur. Tavşanın havucu severek tükettiğini hemen herkes bilir. Ancak, havucun cinsel arzuyu tetikleyen özelliğinin olabileceğini düşünmek kimsenin aklına gelmezdi. Son birkaç yıldan bu yana yapılan araştırmalar havucun hem düşünme gücünü artırdığını hem de iktidarsızlığa karşı mükemmel bir önleyici güç olduğunu ortaya koymaya başlamıştır. Havuç, cinsel dürtüyü de artırma özelliğine sahiptir. Kısaca şunu söyleyebilirim, tavşanların hızlı üremelerinde etken olan lokomotif güç, havuçtur.

Kanser ve Havuç
Havucun içerdiği
falcarinol etkin maddesinin iki önemli etkisi vardır. Birincisi, tümör oluşumuna engel olabilmesidir. Tıp dili ile söylemek gerekirse, falcarinol maddesi anti-neoplastik özelliği olan etkin bir maddedir. Bu bakımdan havuç kansere karşı önleyicidir. İkincisi ise, bu etkin maddenin tümörün büyümesini yavaşlatabilme gücünün olmasıdır. Diğer bir ifade tarzıyla antitümör etki göstermektedir. Değerli okuyucu, havucun bu özelliğinden istifade edebilmeniz için onun kürünü yapmak gerekir. Yemeklerinizde veya salatanızda tercihli olarak kullanacağınız havuç bir beslenme şeklidir. Eğer, onun tedavi veya önleyici gücünden faydalanmak istiyorsanız, mutlaka kürünü uygulamanız gerekir. Aşağıda, havuç kürlerinin hangi durumlarda ve nasıl uygulanması gerektiğini açıklamış bulunuyorum. Hangi kürün en uygun olduğuna okuyucunun kendisi karar verebilir. Havuç, özellikle deri ve akciğer kanserine karşı mükemmel bir önleyicidir. Prostat, pankreas veya meme kanserine karşı bu önleyici gücü yoktur. Bir bitkinin kansere karşı önleyici gücünden bahsediliyor ise, mutlaka hangi kanser türüne karşı etkili olduğu sorulmalı ve öğrenilmelidir. Aksi, taktirde falanca bitki kanseri önlüyormuş veya tedavi ediyormuş demek kesinlikle yanlıştır. Örneğin, rahim ağzı kanserini (cervix cancer) önleyebilen en güçlü bitki enginardır.
Meme kanserini önleyebilen ve eğer başlangıç aşamasında ise durdurabilen ve de tedavi gücü olan arslanpençesidir. Her bitkinin yaratılış nedeni ve sebebi vardır. Bu sebebin arkasında yatan neden genel değil özeldir.
Havuç kürü, insan vücudunda bulunan OGG1 (
8-OxoGuanine DNA Glycosylase) enzimini aktive etme özelliğine sahiptir. OGG1 enziminin aktivitesinin düşüklüğü, akciğer kanserinin oluşumunda oldukça etkilidir. Akciğer kanserine yakalanmış hastalarda OGG1 enziminin aktivitesinin düşük olduğu gözlenmiştir. Yapılan klinik deneyler OGG1 enziminin aktivitesinin düşük olması durumunda, akciğer kanserine yakalanma riskinin on misli artış gösterdiğini ortaya koymuştur. Taze sıkılmış havuç suyu kürü, OGG1 enziminin aktivitesini yükselterek, bu kanser türüne karşı güçlü bir önleyici özellik göstermektedir. Bu özellik aynı zamanda keçiboynuzu (harnup) küründe de bulunmaktadır.

Göz Sağlığı ve Havuç
Havucun neye yaradığını kime sorsanız sorun, hemen gözlere iyi geldiği cevabını alırsınız. Benim yapmış olduğum araştırmalara göre, gözlerimiz için havuçtan çok daha faydalı olan sebze domatestir. Şüphesizki, havuçta gözler için faydalı bir kaç tane önemli etkin madde bulunmaktadır. Örneğin, beta-cryptoxanthin, A-vitaminini aktive etmekte etkilidir. Ancak, taze sıkılmış domates suyu (TSDS) ile taze sıkılmış havuç suyu mukayese (TSHS) edildiği zaman, TSDS gözler için çok daha etkili ve faydalıdır.
Havuç, bol miktarda A vitamini içerdiğinden dolayı gözler için faydalıdır. Ancak, burada bilmemiz gereken nokta A vitamininin yağda çözünen bir vitamin olmasıdır. Havuç suyunu doğrudan içtiğimiz taktirde içerdiği A vitamininden tam anlamıyla istifade edemeyiz. İçerdiği A vitaminini büyük bir oranda vücudumuza kazandırmak istiyorsak, bu taktirde bir bardak havuç suyunun içerisine iki-üç damla sıvı yağ damlatmamız gerekir. Damlatılan bu sıvı yağ havucun içerdiği A vitamininin çok daha büyük oranda vücudumuz tarafından emilmesini sağlıyacaktır. Çünkü, A vitamini yağda çözünen bir vitamindir. Avrupa’nın bazı şehirlerinde taze meyve suyu satan dükkanlarda havuç suyu sipariş ettiğiniz zaman, “bir kaç damla sıvı yağ damlatalım mı?”diye sorarlar.

Boşaltım Sistemi ve Havuç
Havuçta bulunan
alpha-phellandrene, cinnamic acid maddeleri güçlü bir laxative özelliğe sahip olduğundan, barsak sisteminin sağlıklı çalışmasında ve dışkının kolay ve bol olarak dışarı atılmasında oldukça etkilidir. Taze sıkılmış havuç suyu bununla da kalmayıp, barsaklarda oluşan ve barsak kanserine yol açabilen nitrozamini, nötralize edebilen, zararsız hale dönüştüren (antinitrosaminic) etkin maddelere sahiptir.
Belirtmekte fayda var; A ve E-vitamini hücre içerisinde denge halinde bulunurlar. Bazı insanlar hekimlerine danışmadan iki veya üç günde bir E-vitamini tableti alırlar. Birincisi, fazla alınan E-vitamini yorgunluk yapmaktadır. İkincisi ise, yukarıda belirttiğim gibi A- ve E-vitaminleri hücre içerisinde karşılıklı olarak denge halinde bulunduklarından, çok fazla E-vitamininin alınması demek, A-vitamininin hücre içerisinden dışarı atılması demektir. Aynı şekilde çok fazla A-vitamininin kullanılması demek hücre içindeki E-vitamininin belirli oranda dışarı atılmasına neden olur. Bu da, hücre içindeki A- ve E-vitamin dengesinin bozulması anlamına gelir. Hekiminize danışmadan A- ve E-vitamin tüketimini alışkanlık haline getirmeyiniz veya uzun vadeli olarak kullanmayınız. Genel olarak yağda çözünen tüm vitaminlerin (A, D, E ve K) hekime danışılmadan alınması doğru değildir.
Havuçta bulunan bazı etkin maddeler
Ad:  carotte.PNG
Gösterim: 729
Boyut:  9.2 KB
Mide ve Havuç
Havuç suyunun önemli bir özelliği yemek borusu ve mide yanması
na karşı olan gücüdür. Mide yanması çekenler için bir bardak havuç suyu bulunmaz bir nimettir. Eğer, mevsiminden dolayı veya herhangi bir nedenle havuç bulunamıyorsa, sadece ve sadece iki yudum olarak içilecek olan soğuk sütün, yemek borusu ve mide yanmasına karşı nasıl etkili olduğunu içtikten 3-4 dakika sonra hissedeceklerdir. Yemek borusu ve mide yanmasında bir yudum SÜT mucizedir. Aradan bir kaç dakika veya saat geçtikten sonra yanma eğer tekrar başlıyorsa, bu taktirde tekrar sadece iki yudum süt içiniz. Yanma başladığında her defasında iki yudum süt kullanarak, mide yanması zaman aralıklarının giderek açıldığını ve bu konudaki yanma şikayetinizin ortadan tamamen kalktığını hayretle gözleyebilirsiniz. Süt bu konuda gerçek bir mucize yaratır. Ve sizi tedavide edecektir. Bu uygulama bir hafta veya on gün sürebilir. İki-üç gün içerisinde yanma şikâyetlerinin tamamen ortadan kalktığını belirtenler de vardır. Yıllardır mide yanması çekipte iki yudum sütle tüm şikâyetlerini ortadan kaldırmış çok sayıda insan tanıyorum. Daha çabuk veya daha hızlı etki eder ve mide yanmamdan kurtulurum düşüncesiyle, kesinlikle iki yudumdan fazla almayınız. Kullanacağınız sütün, soğuk veya oda sıcaklığında olmasına da dikkat ediniz. Sıcak sütü yudumlamanın bu durumlarda faydası çok daha azdır. Mide yanması veya yemek borusu yanması başlamasın diye önleyici olarak sadece iki yudum süt içebilirsiniz. Piyasada satılan kapalı pastörize sütler bunun için çok uygundur.

Alzheimer Hastalığı

Alzheimer Hastalığının ilk defa tanımlanması, Alman hekim Alois Alzheimer tarafından 1900’ lü yılların başlarında yapılmıştır. Üzerinden tam bir yüzyıl geçmiş olmasına rağmen henüz bu hastalığın kesin tedavisinin ve de kesin olarak nedeninin veya nedenlerinin ne olduğu bilinmemektedir. Her ne kadar bu konuda kesin neden bilinmiyor ise de, bilim adamları farklı bir kaç teori ortaya atmışlardır.
Hemen hemen gelişmiş tüm ülkelerde bu konu üzerinde araştırmalar yıllardan beri büyük bir hızla devam etmektedir. Bu konudaki temel bulgu, hastalığın yavaş yavaş hafıza kaybına neden olmasıdır. Beyin hücrelerine nöron adı verilmektedir. Bu hücrelerinin ölümü sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Bazı bilim adamları bunun sebebini genetik yatkınlığa bağlamaktadırlar. Beyin hücrelerinin ölümü geri dönüşümsüzdür (irreversible). Alzheimer hastalığında, duygu, davranış, düşünce, konuşma ve yeteneklerde de değişik derecelerde etkilenmeler gözlenmektedir. Çünkü, hücre ölümlerinin en belirgin olduğu beyin bölgeleri, konuşma ve hafıza merkezlerinin bulunduğu temporal bölgedir.
Alzheimer kısa zamanda gelişen bir hastalık değildir. Başlangıcı yaklaşık en az 15-18 yıl öncesine dayanır. Bu hastalığın belirtileri ortaya çıktığında, bilinmelidirki en az onbeş yıl önce bu hastalık oluşmaya başlamış demektir. Sinsi bir şekilde ilerleyen bir hastalıktır. Semptomlarını (belirtileri) göstermeye başladığında Alzheimer en az on yıl önce gelişmeye başlamış demektir. Bu konuda yapılan araştırmaların başka bir hedefi de Alzheimer’in erken teşhisini (başlangıç aşamasını) yapabilmek için hangi parametrelerin ölçüleceğidir. Ne yazıkki günümüzde henüz Alzheimer hastalığının başlangıcını veya gelişmeye başladığını ortaya koyabilecek ölçme veya belirleme yöntemi yoktur.
Bu kitabı hazırlamaya başladığım Haziran 2005 tarihinde, Amerika’da Washington DC de çok sayıda ünlü bilim adamının katılımıyla 18-21 Haziran 2005 tarihlerinde gerçekleşen uluslararası katılımlı “Bunama ve Korunma Yolları” adlı kongre yapıldı. Bu kongrede ortak görüş olarak Alzheimer Hastalığının genetik yapıyada bağlı olduğunu savundular. Ayrıca, genç yaşlarda tedavi edilmeden uzun dönemli olarak geçirilen enfeksiyonların Alzheimer Hastalığına yakalanma riskini en az dört misli artırdığını belirttiler. Uzun vadeli enfeksiyonlara örnek olarak, dişlere bağlı tedavi edilmeyen iltihabi durumlarda gösterilmiştir. Ayrıca, eğitimli ve mesleğinde uzun dönem aktif olarak çalışanlarda, çok okuyanlarda Alzheimer Hastalığına yakalanma riskinin önemli ölçüde azaldığını da belirtmişlerdir.
Teşhis için en önemli kriter, bellek değişiklikleridir. İleri yaşlardaki her bellek değişikliği bunama (demens) olarak da yorumlanmamalıdır. Ancak, yaşantıyı etkileyen ciddi unutkanlıklarda yaşlılığın bir gereği olarak değerlendirilmemelidir. Hemen belirtmekte fayda görüyorum, her unutkanlık da Alzheimer değildir. Ayrıca, yine belirtmekte fayda gördüğüm bir nokta da şudur, Alzheimer belirtileri ile normal yaşlılığın verdiği belirtiler büyük benzerlikler göstermektedir. Bu nedenle bu ayırımı ancak bir hekim yapabilir.
Alzheimer Hastalığı ve Havuç
Her bitkinin kökleri kendine özgü bir yapıya sahiptir. Köklerin içerdiği bazı maddeler, o bitkinin yapraklarının, saplarının ve hatta çiçeklerinin içerdiği etkin maddeleri bulmamızda anahtar vazifesi görür. Havuçun köklerinde acethylcolin maddesi bulunmaktadır. Acethylcolin beyin hücrelerinde (nöron) bulunan bir maddedir. Bu maddeye neurotransmitter da denilmektedir. Acethylcolin seviyesinin, Alzheimer hastalarında düşük olduğu bir çok klinik deneyler ile ortaya konmuş ve bu konuda yüzlerce makale yayınlanmıştır. Havuç, sinir sistemi ile ilgili olarak doğrudan etkili bir çok değişik etkin madde içermektedir. Özellikle seksüel hormonlar doğrudan sinir sisteminin kontrolünde olan hormonlardır. Taze sıkılmış havuç suyu (TSHS) içerdiği bazı etkin maddeler bakımından aynı zamanda mükemmel bir sexüel hormon grubu uyarıcısı, aktifleyicisi ve de dengeleyicisidir. Bu nedenle, geçici cinsel isteksizliğe veya yaşlılığa bağlı giderek azalan iktidarsızlığa karşı mükemmel bir önleyici ve de takviye edicidir. TSHS kürünü uygulayanlar zamanla cinsel güçlerin deki ve sperm sayısının ve prostat sıvısındaki hacimli artışını rahatlıkla gözleyebilmektedirler.
İleri yaşlarda algılama gücü giderek zayıflar. TSHS kürü aynı zamanda algılama gücünü mükemmel bir şekilde artırır. TSHS kürünü uygulayanlar aynı zamanda da algılama güçlerinin artığını hissedebileceklerdir.
Alzheimer hastalığına karşı taze sıkılmış havuç suyu kürünün önleyici etkisi çok çok yüksektir. TSHS, Alzheimer hastalığına karşı çok yönlü olarak etkisini gösterir. Önleyici gücünün arkasında yatan etkenlerden bir tanesi frataxin proteininin artışını sağlamasıdır. Frataxin insan vücudunun ürettiği antioksidan özellikli bir proteindir. Frataxin, hücreye zarar veren, hücre ölümüne neden olan serbest radikalleri zararsız hale getiren bir proteindir. İnsan vücudunda frataxin proteininin azalması, hücre ölümünün artması anlamına gelirki, bu da yaşlanmayı (aging) hızlandıran bir durumdur. TSHS kürü, antioksidan özellikli frataxin proteininin artışını sağlayarak, serbest radikallerin hücre ölümlerine sebep olmasını engeller. Değerli okuyucu, son yıllarda antioksidanlar üzerine çok şey yazılmaya başlandı. Antioksidanları taze sebze ve meyve tüketerek vücuda almak en doğrusudur. Ayrıca, insan vücudunun kendisinin ürettiği tabii antioksidan özellikli proteinleri (frataxin gibi) artırıcı kürleri uygulamak da çok çok önemlidir.
Hatırlatılanması gerekli önemli bir nokta şudur; vücudun normal ihtiyacı olan karbonhidrat (genel anlamda şeker) miktarının üzerine çıkılması durumunda, alınan her fazla karbonhidrat, serbest radikal üretimini artırır. Serbest radikal üretimi ne kadar fazla ise, hücrelerimizin de o kadar fazla zarar görme ihtimali yükselir. Bu nedenle, çikolata, baklava, ekmek kadayıfı gibi çok fazla şekerli besinlerin tüketiminde ölçülü olmak gerekir. Damağa verdiği lezzetin etkisiyle kolaylıkla ölçünün dışına çıkılmaktadır.
Alzheimer hastalığının bir çok evreleri ve aşamaları olmasına rağmen (bu evreleri ancak uzman hekim belirleyebilir) genelde erken dönem, orta dönem ve ileri dönem olmak üzre üç evrede tanımlanmaktadır. TSHS kürünün, tedavi gücü ise bu hastalığın evrelerine göre değişiklikler göstermektedir. Başlangıç aşamasındaki bir Alzheimer hastasının TSHS kürü ile tamamen sağlığına kavuşması mümkündür. Alzheimer hastalığı ileri yaşlardaki bir çok insanın korkulu rüyasıdır. Eğer, Alzheimer hastalığına yakalanmaktan korkuyorsanız, zaman zaman (TSHS) kürünü uygulayınız. Havuç suyu kürünü uygulamaya başladıktan bir kaç hafta sonra yavaş yavaş hatırlama yeteneğinizin arttığını, daha hızlı düşünmeye başladığınızı ve düşünce gücünüzün belirgin bir şekilde arttığını, diğer bir anlamda düşünme ve hatırlama yeteneğinizdeki yavaşlığın ortadan kalktığını hissedebileceksiniz.
Taze sıkılmış havuç suyunda, Alzheimer hastalığını önleyici güce sahip etkin maddelerin sayısı en az 17 tanedir. Bunlar arasında alpha-terpinene, gama-terpinen, tryptophan, thyamin, carotol, daucic asit, daucine, choline, camphor, borneol ve terpinen-4-ol etkin maddeleri bulunmaktadır. Camphor etkin maddesi havuçta çok çok az bulunmasına rağmen, beraberinde glutamate türevi içermesi camphor’un etki gücünü artırarak beyinde plaque (plak) oluşumuna engel olabilmektedir. Bunlardan terpinen-4-ol ve borneol etkin maddeleri acetylcholinesterase-inhibitörü görevi yaparak, acethylcholinin beyin hücrelerinde (nöron) azalmasına (yıkımına, yok edilmesine) engel olur. Yapılan klinik deneylerde, Alzheimer hastalarında acethylcholin seviyesi düşük olarak gözlenmektedir. methyl-pentosans ve lupeol maddesinin tüm bu etkin maddeler ile birarada bulunması, taze sıkılmış havuç suyu kürünü Alzheimer hastalığının önlenmesinde, durdurulmasında ve de tedavi edilmesinde tartışmasız kılmaktadır. Havuç suyunun içerdiği etkin maddelerin tamamını bir bütün olarak düşünmek gerekir. Birini veya bir kaçını bir arada saf halde tedavide uygulama yöntemi olarak düşünmek kesinlikle yanlıştır. Burada bu durum bir örnek ile açıklanabilir. Aşağıdaki tabloda havucun en az 19 tane sedative (sedatif, dinlendirici, rahatlatıcı) etki gösteren, kimyası da birbirlerinden tamamen farklı etkin maddeler içerdiğini göreceksiniz. Lavanta’da ise sedative etki gösteren 14 tane farklı etkin madde bulunmaktadır. Bu demek değildir ki, havuç, lavantaya göre çok daha sedative etkili olacaktır. Bu durum bitkinin içerdiği farklı etkin maddenin sayıca fazla olması ile izah edilemez. Gerçekten de, lavantada sedatif etkili etkin maddeler sayıca, havuca göre çok daha az olmasına rağmen, lavanta havuca göre çok daha sedatiftir. Yani, lavanta daha dinlendirici, daha rahatlatıcıdır. Havuçta rahatlatıcı ve dinlendirici etkin madde sayısı daha çok olmasına rağmen, TSHS içildiği zaman herhangi bir rahatlama veya dinlenme hissetmek mümkün olmaktadır. Bu durum ancak ve tamamen o bitkinin kimyasına bağlıdır ve yine kimya yoluyla açıklanabilir.
Son yıllarda fareler üzerinde yapılan klinik deneyler, A-vitamininin beyin hücre ölümünü engellediği gerçeğini de ortaya koymuştur. Genel olarak, fareler üzerinde yapılan başarılı bir klinik deneyin aynı şekilde insanlar için de başarılı olacağı diye bir kural yoktur. Fareler üzerinde başarılı olan bir çok klinik deney, insanda aynı başarıyı göstermemekte ve hatta bazı komplikasyonlar da gösterebilmektedir. Ancak, Alzheimer hastalığına karşı etkili olan sadece, TSHS da bulunan A-vitamininin olmadığının bilinmesi gerekir. A-vitamini zengin olarak domates, portakal, marul, erik, kayısı ve maydanozda da bulunmaktadır. Buna rağmen Alzheimer hastalığına karşı hiç bir sebze veya meyve kürü, A-vitamini bakımından ne kadar zengin olursa olsun, taze sıkılmış havuç suyu ile kıyaslanamaz. Çünkü, TSHS da, A-vitamininin dışında, onlarca farklı etkin madde Alzheimer hastalığına karşı etkilidir. Zaten, A-vitamini tek başına Alzheimer’e karşı çözüm getirmiş olsa idi, bu vitamin takviyesi ile tedaviye gidilebilirdi. Kaldıki, daha bu hastalığın nedenleri ve sebepleri henüz kesin olarak bilinmemektedir.
Alzheimer ve Taze Sıkılmış Havuç Suyu (TSHS)
Tedavi amaçlı kullanılacak olan ilaçların (maddelerin) insanlar için etkili ve güvenli olduğunu kanıtlamak şarttır. Bu nedenle araştırmalar hem çok uzun bir zaman almakta hem de çok büyük maliyetler getirmektedir. Taze Sıkılmış Havuç Suyu Kürünün (TSHSK) Alzheimer hastalığını önlemedeki gücü bulunmaz bir imkandır. Çünkü, TSHSK nün her şeyden önce insanlar için güvenli olması, bu kürü tartışmasız kılmaktadır. Taze Sıkılmış Havuç Suyu Kürü’nün herhangi bir yan tesiri de söz konusu değildir. Alzheimer hastalığına karşı TSHSK, şu sıralar en etkili önleyici, en etkili durdurucu ve de tedavi edici imkânı sağlayabilmektedir. Alzheimer hastaları bu kürü uygularken sonuçlarını bir iki haftadan önce alamazlar. Ancak, ikinci haftadan sonra Alzheimer hasta yakınları, TSHSK’nün olumlu sonuçlarını ve dikkate değer ölçüde olumlu gözlemlerini yapabilmektedirler. Diğer tüm kürlerde olduğu gibi, bu kürün de her Alzheimer hastasında yüzde yüz etkili olacağı söz konusu değildir. Bu durum, modern tıbbın imkânlarında da (örneğin ilaçlar) böyledir. Bir ilacın veya uygulanan kürün başarılı olabilmesi, o insanın genetik yapısına, bağışıklık sistemine, başka rahatsızlıklarının olup olmadığına, sürekli bir rahatsızlığının olup olmadığına (örneğin şeker hastalığı gibi), yaşına, hamile olup olmadığına ve bunun gibi bir çok faktörlere bağlıdır. Alzheimer hastalığı ile ilgili olarak bir noktayı önemle vurgulamak istiyorum. Bu hastalık, genel olarak bir kaç ayda ani olarak ortaya çıkan bir hastalık değildir. Başlangıcı, en erken on ile yirmi yıl öncesinden yavaş yavaş ve sinsi bir şekilde gelişmeye başlamaktadır. Yeterli düzeye gelmeden bu hastalığı erken teşhis etmek mümkün olmamaktadır. Bulguların doğrultusunda teşhis konulduğunda, hastalık yerleşmiş ve kendisini bariz şekilde belli etmeye başlamıştır. Bu nedenle önleyici veya durdurucu olarak TSHSK’nün orta yaşlardan itibaren kullanılmasını tavsiye ederim. Günümüzün modern tıbbı bu hastalık için:
“Son yıllarda hastalığın seyrini değiştiren bazı tedavi seçenekleri ortaya çıkmış olmasına rağmen, iyileştirilebilir ya da düzeltilebilir bir hastalık değildir. Ancak hastalığın ilerleme hızını yavaşlatmak, hastalık seyri sırasında ortaya çıkan bazı rahatsız edici bulguları düzeltmek, ortadan kaldırmak mümkündür.”
ifadesini kullanmaktadır.
Bugün için Alzheimer hastalığını doğrudan tedavi edebilecek bir ilaç henüz geliştirilememiştir. Ancak, Alzheimer hastalığının neden olduğu bazı şikâyetlerin tedavisi mümkün olmaktadır. Ayrıca, Alzheimer hastalığının başladığını tayin edebilecek herhangi bir analiz yöntemi de henüz geliştirilememiştir. Taze sıkılmış havuç suyu kürünün, Alzheimer hastalığını tedavi gücü yaklaşık %30 oranındadır. Bu oranın çok daha yukarılara çekilmesi mümkündür. Bu da ikinci bir bitkinin promotor veya medyatör olarak kullanılması ile mümkün olabilecektir. TSHSK'nün yaklaşık %30 oranındaki tedavi gücü, Alzheimer hastalığının başlangıç evresinde olanlar için geçerlidir. Alzheimer hastalığının son evresinde olanlar için tedaviden ziyade, hastalığın ilerlemesini belirgin bir şekilde durdurduğunu gözlemek mümkün olmaktadır.

Sigara ve/veya Alkol Tüketenler
Avusturalya ve Yeni Zellanda üzerinde Ozon Tabakasının inceldiği son yıllarda yapılan ölçümler ile ortaya konmuştur. Ozon Tabakasının incelmesi demek güneş ışığında bulunan UV- ve daha kısa dalga boylu ışığın bu bölgelere (Avusturalya ve Yeni Zelanda) daha yoğun bir şekilde giriş yaptığı ve bu yörede yaşayan tüm canlıları olumsuz etkilediği bir gerçektir. Ozon Tabakasının incelmeye başlamasından sonra, bu ülkelerde yaşayan insanlarda deri ve cilt kanserlerinde büyük artış gözlenmiştir. Beta-karotenin deri ve cilt kanserini önlediği bilinmektedir. Bu nedenle bir grup Avusturalyalı bilim adamı, beta-karotenin bu gücünü ortaya koymak için klinik deney başlatmışlardır. Yapılan bu klinik deneylerin sonucunu, 21 Mayıs 2003 tarihinde, Journal of the National Cancer Institute dergisinde açıkladılar. Bu araştırmanın sonuçları oldukça şaşırtıcıdır. Alkol veya sigara içenler beta-karoten aldıkları taktirde bağırsak adenomlarında, bağırsak kanserinin ön basamak oluşumlarında enaz iki misli artış gözlenmiştir. Alkol ve sigara kullanmayan larda ise, tam aksine %44 azalma gözlenmiştir.
Bu nedenle sigara veya alkol tüketenlerin zengin beta-karoten içeren besinlerde ölçülü olmaları önerilmiştir. Havuç, zengin bir bata-karoten kaynağıdır. Eğer, sigara veya alkol tüketiyorsanız havuç kürü uygulamayınız. Şayet, sigara veya alkol tüketmiyorsanız, bu taktirde uygulayacağınız havuç kürü veya zengin beta-karoten kaynaklı besinler tüketmeniz, aynı zamanda bağırsak kanserine karşı %44 daha az yakalanma riskine sahipsiniz anlamına gelmektedir. Kısaca, beta-karoten içerikli besinler, sigara veya alkol kullananlarda bağırsak kanserine yakalanma riskini iki kat artırırken, sigara veya alkol tüketmeyenlerde ise, bağırsak kanserine yakalanma riskinide %44 oranında önleyebilmektedir. Değerli okuyucu, eğer sigara veya alkol tüketiyorsanız havuç kürünü uygulamayınız.
Taze sıkılmış havuç suyunda bulunan etkin maddelerin özellikleri Ad:  havuc_suyu.PNG
Gösterim: 777
Boyut:  11.4 KB
Havuç kürünü uygulayanlar, sigara tiryakisi iseler, havuç suyu kürünü uygularken bol bol balgam sökmeye başlarlar. Bu anlamda havuç suyu kürü aynı zamanda sigara içenler için iyi bir balgam söktürücüdür.

Kalp Sağlığı ve Havuç
Bilinen bir gerçek vardı ki, bu da serbest radikallerin neden olduğu oksidasyonun hücreye zarar verdiğidir. Eğer, hücre zarar görüyor ise, ve bunlar dokuyu oluşturan hücreler olduğuna göre, zamanla dokunun önemli bir kısmıda zarar görecektir. Zarar görmüş bir hücre çalışmasına devam edebilir ancak, görevini tam yerine getiremez. Görevini tam olarak yerine getiremeyen hücreler topluluğu aynı şekilde görevini tam olarak yapamayan dokuyu meydana getiriyor demektir. Unutmayınızki, dokular topluluğu da organları oluşturmaktadır. İşte, oksidasyonun zarar verdiği hücrelerin sayısının giderek artması, dokunun zarar görmeye başlaması anlamına gelmektedir. Sonuçta, dokulardan oluşan organ tahrip olmaya başlamış demektir. Belli bir noktadan sonra organın önemli bir kısmı görevini yerine getiremiye ceğinden dolayı hastalık ani olarak kendisini gösterir. Ani olarak ortaya çıkan kalp krizi de böyle bir durumdur. Kalp krizi geçirmekte olan bir kimse, bu krize çok daha önceden hazırlanmaya başlamıştır. Kalp krizine neden olan sebep bardağı taşıran son damladır. Halbuki, bardak çok önceden dolmaya başlamış, taşmak için son damlayı beklemektedir.
Son yıllarda hücreye zarar veren serbest radikaller üzerine çok şey yazılıp çizilmeye başlandı. Hücreye zarar veren serbest radikallerin oksitleyici gücünü ortadan kaldırmak veya oksitleyici gücüne engel olmak amacıyla karşı güç kullanmak gerekir. Bu karşı gücün adına antioksidan denilmektedir. Antioksidanlar, serbest radikallerin zarar veren oksitleyici gücünü nötralize derek ortadan kaldırmaktadır. Antioksidanlar sayesinde, hücrelerin zarar görmesi ve bu sayede de dokunun zarar görmesi engellenmektedir. Dokunun olumsuz etkilenmemesi demek organın olumsuz etkilenmemesi anlamına gelir. Sağlıklı beslenmenin temel taşlarından bir tanesi de yeterli düzeyde antioksidan içeren besinlerin tüketilmesidir. Çok sayıda değişik antioksidanlar vardır. Bunlar ağırlıklı olarak taze sebze ve taze meyvelerde bulunmaktadır. Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse, domateste ve üzümde bulunan lycopen, brokolide bulunan sulforafen, havuçta bulunan beta-karoten ve E-vitamini, antioksidanlara birer örnektir. Son yıllarda çok sayıda değişik antioksidan tabletleri sunulmaya başlanmıştır. Bunların ne dereceye kadar etkili olup olmadığını kitabımın değişik bölümlerinde açıklamaya çalıştım. Bir noktayı tekrar vurgulamakta fayda görüyorum, hiçbir bitkisel etkin madde, buna antioksidanlar da dahil, tek başına yeterli ölçüde etkili değildir. Etkili olabilmesi için, o etkin maddenin beraberinde bulunan yardımcı, fonksiyonel, segonder ve medyatör maddelerin de alınması gerekir. Bu da ancak, ilgili sebzenin veya meyvenin tamamını tüketmekle mümkündür. Unutmayınız, günümüzde halen bitkilerin içerdiği etkin maddelerin ancak, %1’ ni tanıyoruz. Bu %1’ in de etki mekanizması üzerine bildiklerimiz maalesef %1’ i geçmemektedir.
Kalp krizi geçirme riski altında olanlara taze sıkılmış havuç suyu kürünü ihmâl etmemelerinde fayda vardır. Kalp krizinin oluşmasında birinci sırayı alan en önemli risk faktörleri; damar sertliği, yüksek kolestrol ve yüksek triglyserid’dir. TSHS damarsertliğine karşı (antiatherosclerotic) en az onüç tane etkin madde içermektedir. Ayrıca, gerek kolestrol düşürücü (hypocholestrolemic) olarak, gerekse de triglyseridlere karşı (antitriglyceride) etkin rol oynayan bir çok etkin madde içermektedir. TSHS da bulunan heraclenin maddesi kanın pıhtılaşmasına karşı (antikoagulant) etkin rol oynadığından, kanın damarlarda daha rahat akmasına yardımcı olmakta ve bu sayede kalbin yükünü hafifletebilmektedir. Her akşam yatağa gitmeden önce bir bardak taze sıkılmış havuç suyunu içmek benim yıllardır uyguladığım alışkanlıklarımdandır.
Satın aldığınız havuçların taze ve olgunlaşmış olmasına mutlaka özen gösteriniz. Kolay bükülebilen veya tazeliğini kaybetmiş olan havuçları satın almayınız. Kolayca eğilebilmesi havucun tazeliğini yitirmiş olduğu anlamına gelir. Tam olgunlaşmadan (genç) toplanmış olan küçük havuçlarda şeker oranı yüksektir (yaklaşık %6). Havuç olgunlaştıkça içerdiği şeker oranıda azalır. Havucun rengi ne kadar güçlü ise, içerdiği beta-karoten maddesi de o kadar fazladır. A-vitamini (retinol) ihtiyacımızı genel olarak hayvansal besinlerden alırız. Bitkilerde moleküler yapıları birbirlerinden farklı çok çeşitli karotenler vardır. Karotenler, A-vitamininin ön basamaklarıdır. Bunlardan molekül yapıları uygun olanlar, insan vücudunda kısmen A-vitaminine dönüştürülürler. Bu dönüşüm için molekül yapısı en uygun olan karoten, beta karotendir.

Unutkanlığa Karşı
Havucun gücü bulunmaz bir nimettir. Ancak, bu amaç için yemeklerde veya salatada bolca havuç kullanmak, örneğin redelenmiş şekilde çözüm değildir. Bu şekilde havucun sadece besin değerlerinden istifade etmiş olunur. Unutkanlığa karşı havuçun aşağıda belirtildiği kullanma şekline mutlaka uyulması gerekir. Aksi taktirde sonuç almak mümkün değildir. Bu kitapta belirtilen tüm kullanma şekillerine mutlaka uyulması gerekir. Salatada kullanılan havucun hiç mi faydası yok, diye sorarsanız, tabiki var, ancak, istenilen düzeyde ve güçte değildir. Bu durum diğer bütün sebzeler ve bitkiler için de geçerlidir. Değerli okuyucu, taze sıkılmış havuç suyu kürünün tüketim zamanı da oldukça önemlidir. Örneğin, sabah aç karna veya öğle yemeğinden sonra içilmesi tamamen farklıdır. Özellikle unutkanlığa ve Alzheimer hastalığına karşı kullanılırken akşam yemeklerinden en az iki sonra içilmesinin arkasında yatan nedenlerden bir tanesi, beyinde üretilen bazı hormonların durumundan dolayıdır.
Uyarı: Akşam yemeğinden iki saat sonra uygulanacak TSHS kürünün özel durumları vardır. Eğer, o akşam bir gerilim filmi seyrediyorsanız, işiniz gereği geç saatlere kadar çalışmak durumunda iseniz veya henüz uykunuz gelmemiş ise havuç suyunu akşam yemeğinden iki saat sonra içeceğim diye kendinizi programlamayınız. TSHS kürünün uygulanmasında en önemli nokta uykunuzun gelmiş olmasıdır. Uygulamadaki en kolay yol ve en doğrusu yatağa giderken içmektir. Çünkü, yatağa gitmeye karar verdiğinizde uykunuz gelmiş ve de beyindeki bazı hormonların da seviyeleri değişmeye başlamış demektir.

Menopoz Dönemi
Menopoz dönemindeki bayanların östrojen hormonu dengelenmesinde TSHS kürünün olumlu etkisi dikkate değer ölçüde etkilidir. Bu konuda en az dokuz tane etkin madde içermekte olup,TSHS nun içerdiği apigenin, beta-sitosterol, coumarin ve özellikle de diosgenin maddesi doğrudan östrojenik etki yapmaktadır.

Cilt Sağlığı ve Havuç
Derimizi ve cildimizi, hem korumak hem de direncini artırmak için TSHS kürü, tabiat ananın insana sunduğu mükemmel bir imkândır. Güneş ışığında bulunan UV- ışığına karşı (sunscreen) deriyi güçlendiren ve koruyan bir çok etkin madde içermektedir. Chlorogenic acid ve alpha-amyrin bunlara sadece iki örnektir. Spesifik olarak deri enflamasyonuna karşı (antidermatitis) öylesine güçlü etkin maddeler içerir ki, deriyi enflamasyonlara karşı adeta zırh gibi korur. TSHS bununla da kalmayıp derideki mantarlara karşı da (fungicide) çok sayıda etkin madde içermektedir. Ciltleri hasas olanlar veya derileri basit bir kaşımayla kolay tahriş olanlar TSHS kürünü uygulamakla bu şikâyetlerinden nasıl kurtulduklarını hayretle gözleyebilirler. Ciltlerinde akne şikâyeti olanlar için de TSHS kürü mükemmel bir yardımcıdır. Hekiminizin derideki mantara karşı verdiği ilacı kullanırken beraberinde TSHS kürünü uygulamak mükemmel bir takviye oluşturacaktır. Mantar ilacı kullanıyorsanız, taze üzümden ve ceviz tükeminden kesin olarak uzak durunuz. Yaz aylarında bol güneş altında kalanların TSHS kürünü uygulamalarında çok büyük faydalar vardır.

Migren, Kronik Baş Ağrıları ve Baş Ağrısı
Migren ağrıları, kronik baş ağrıları ve sık sık baş ağrısı şikâyeti çekenlere taze sıkılmış havuç suyu kürü (TSHSK) bulunmaz bir nimettir. Baş ağrılarından şikâyeti olanların başlangıçta hem sabah kahvaltısından sonra hem de akşam yemeğinden iki saat sonra birer bardak içmeleri en doğrusudur. Baş ağrısına karşı olan başlangıç kürü 20 gün uygulanır ve daha sonra sadece akşam yemeklerinden iki saat sonra bir bardak olmak üzre iki ay boyunca devam edilir. Daha sonra zaman zaman içilerek (haftada 3-4) devam edilir. Bir kaç hafta sonra baş ağrılarından şikayet edenlerin giderek bu şikâyetlerinin nasıl azaldığını hayretle gözleyebileceklerdir.
TSHS etkisini en erken on-onbeş gün geçtikten sonra göstermektedir. Çünkü, içerdiği bazı etkin maddelerin vücutta belirli bir seviyeye kadar depolanmaları gerekmektedir. Ancak, bundan sonra etkili olmaya başlamaktadır. Bu durum sadece TSHS’ na özgü bir durum değildir. Kitabımda önerdiğim diğer bazı kürler içinde bu durum aynen böyledir. Yani, uygulanan kürün etkili olabilmesi için öncelikle istenilen düzeyde vücutta depolanmaları gerekmektedir.
Dikkat: Migren ağrıları, şeker ve de çikolata
Migren şikâyeti olan kişilerin çikolatadan mutlaka ve kesin olarak uzak durmaları gerekir. Çikolata migreni tetikleyen (start veren) bir besindir. Eğer, zaman zaman (dönem dönem) migren ağrıları yaşıyorsanız ve şeker tüketimi açlığı baş göstermeye başlıyor ise, anlayınız ki migren ağrılarınızın başlayacağı evreye (döneme) giriyorsunuz veya bu dönemin içerisindesiniz. Kısaca, şeker tüketimi veya şeker açlığının başlaması migren ağrılarının kısa bir zaman sonra başlayacağına işaret eder. Bu konuyu burada belirtmemin nedeni de, küçük şeker havuçlarının, taze sıkılmış suyunun bu amaçla (migrene ve Alzheimer’e karşı) kullanılmaması gerektiğindendir. Çünkü, küçük havuçlar (yaklaşık parmak uzunluğunda olanlar) yüksek oranda şeker içerirler. Bu nedenle, tüketilmemeleri gerekir. Gerek migren ve gerekse de Alzheimer’e karşı kullanılacak olan havuçların mümkün olduğu kadar en irileri, gevrek ve taze olanları seçilmelidir. Çünkü, genelde iri havuçlarda şeker oranı düşüktür. Eğer, migren hastası iseniz, şeker oranı düşük olan havuç türünü seçtiğinizden mutlaka emin olunuz.
Şeker oranının düşük olduğundan emin değilseniz, migren şikâyetine karşı havuç kürünü uygulamayınız. Alzheimer hastaları için böyle bir durum söz konusu değildir. Ancak, Alzheimer hastalarının da mutlaka iri, taze ve gevrek olan havuçları kullanmaları gereklidir. Çünkü, Alzheimer’e karşı etkili olan etkin maddeler hem miktar olarak hem de çeşit olarak iri havuçta çok daha fazladır.

Antidot olarak Havuç
Taze sıkılmış havuç suyu kürü, toksin özellikli bir çok ağır metale karşı antidot gücü oluşturabilmektedir. Beslenmemiz esnasında besinler üzerinden eser miktarda da olsa her defasında toksin (zehir) özelliği olan metalleri de vücudumuza almaktayız. Bu ağır metaller gerek yağ dokusunda gerekse de öncelikle akciğer, karaciğer ve böbreklerde depolanmaktadırlar. Bu birikimler zaman içerisinde belli bir seviyeye geldikten sonra zararlı olmaya başlamaktadırlar. İşte, TSHS da, zehirli ağır metallere karşı andidot (panzehir) vazifesi gören en az sekiz tane aktif etken madde bulunmaktadır.



Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
25 Nisan 2008       Mesaj #2
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi

Sponsorlu Bağlantılar
HAVUÇ: 100 grami 40 kalori içerir. Mineral tuzlar, sekerler, fosfor, kalsiyum, sodyum, potasyum, magnezyum, demir ve basta A olmak üzere B, C ve E vitaminleri, karaton ve karotin esansi içerdigi için, tek basina bedenimizin günlük gereksinimlerini karsilar. Görme bozukluklari, bas dönmesi, düsük tansiyon, bitkinlik gibi rahatsizliklari iyilestirir. Bronslari açar, kuru öksürügü keser ve bagirsaklari yumusatir. Haftada beş kere yendiği takdirde Harvard'ın araştırmalarına göre kadınlarda kalp enfarktüsünü, felç tehlikesini yüzde 68 oranında azaltıyor. Günde iki havucun erkeklerde kandaki kolesterolü yüzde 10 oranında azalttığı görülmüştür. Her gün yenen bir havuç da akciğer kanseri tehlikesini yarıya indiriyor. Havuçtaki Beta-Karotin de gözleri yaşlılığın getirdiği görme zayıflığından koruyor ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. Mide ve bağırsak kanamalarını önler, kansızlığı giderir, anne sütünü arttırır, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir, idrar ve bağırsak gazlarını söktürür, ülserdeki şikayetleri giderir Kansere karşı etkili olduğu gibi cildin kurumasını da engelliyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Beta karotin (kansere neden olan serbest radikallari durduruyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor) içeren havucun en büyük özelliklerinden biri içerdiği bu maddenin cildin kurumasını engelleyen A vitaminine dönüşebilmesi.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
26 Ekim 2008       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
dünyanın hemen her yerinde kökle­ri için yetiştirilen bir bitkidir. Besin depolaya­rak etlenen bu kazık kökler çiğ ve pişmiş sebze olarak çok sevilir. Maydanozgiller fa­milyasından olan havuç (Daucus carota), anayurdu Afganistan'dan dünyaya yayılmış ve çok eskiçağlardan beri Akdeniz çevresin­de, 13. yüzyıldan bu yana da Kuzey Avrupa ülkelerinde tarıma alınmıştır. Bütün kuzey yarıküredeki çayırlarda kendiliğinden yetişen yabani havucun kökleri bildiğimiz sebzelik havuçlannki gibi turuncu renkte değil beyaz­dır. Üstelik çok daha cılız ve ince, dokusu da oldukça sert ve lifsidir. Bugün sebze bahçele­rinde yetiştirilen iri, etli, renkli ve gevrek köklü havuç çeşitleri, uzun seçme ve çaprazla­ma çalışmalarıyla bu yabani havuçtan gelişti­rilmiştir.
Köklerin biçimi, boyutları ve rengi çeşitten çeşide çok değişir. Bazıları kısa, kalın ve küt uçlu, beyaz, sarı ya da morumsu kırmızı renktedir. Ama en yaygın çeşitlerin kökleri canlı turuncu renkte ve koni biçiminde olur. İyice büyüdüğünde tepe çapı 5 santimetreyi aşan ve aşağıya doğru incelen bu sivri uçlu köklerin uzunluğu 15-30 santimetreyi bulur. Hatta Beypazarı'nda yetiştirilen yerli çeşitle­rin konik kökleri, iyice büyümeye bırakıldı­ğında 1 metre uzunluğa erişebilir. Ama bu kadar uzun köklü havuçların hem topraktan sökülmesi zordur, hem de kökün içindeki öz bölümü sertleşip odunsu bir dokuya dönüştü­ğü için lezzeti azalır.
En^değerli havuç çeşitleri, silindir biçimin­deki kökü 10-15 santimetreden fazla büyüme­yen, gevrek dokulu, hafif tatlı, bol sulu ve posası az olanlardır. Rengi ne kadar koyu turuncu olursa, kökün besin değeri de o kadar yüksektir. Çünkü, havuca rengini veren ve karoten denen bu madde vücutta A vitamini­ne dönüşür (bak. vitamin). Bu nedenle havu­cun çiğ sebze ya da salata olarak yenmesi, suyunun sıkılarak içilmesi sağlıklı büyüme açısından çok yararlıdır.
İkiyıllık otsu bir bitki olan havuç birinci yılında yapraklanır ve kökünü geliştirir, ikinci yılında da çiçek verir. Küçük beyaz ya da pembemsi çiçekleri top top kümelenerek dal­ların ucunda geniş şemsiyeler oluşturur. Ya­bani havuç birçok ülkede tarımcıların en korktuğu zararlı otlardan biri sayılırsa da, tarlalarda ya da yol kenarlarında açan bu dantel gibi zarif, beyaz çiçeklerin görünümü çok hoştur.
Havuç besince zengin, iyi akaçlanmış, gevşek ve derin toprakları sever. Şubat-mart aylarında, en az 30 cm aralıklı sıralara olduk­ça bol tohum atılır. Ilıman iklimlerde bütün yaz ve kış ayları boyunca hasat sürer. Çiğ sebze olarak yenecek çeşitlerde köklerin daha körpe ve gevrek olması için, çoğu kez iyice etlenip kalınlaşmadan toplanır. Bazı ülkeler­de, dilimlenip kurutulduktan ve hafifçe kav­rulduktan sonra öğütülen havuç köklerinden kahveye benzeyen bir içecek yapılır. Bazı havuç çeşitlerinin çok iri, kaba ve sert dokulu kökleri de hayvan yemi olarak kullanılır.


Msxlabs & TemelBritannica
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
22 Kasım 2008       Mesaj #4
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
havuc

Bol miktarda A vitamini barındıran Havuç B, C, D ve E vitaminleri açısından da oldukça zengindir. Ayrıca karoten, şeker ve fosfor ihtiva eder.

Havucun Faydaları: Bağırsakları çalıştırarak sindirime yardımcı olur. İdrar ve gaz söktürücüdür. Kabızlığı giderir, ishali keser. Bağırsak iltihaplarını ve böbrek ağrılarını giderir. Bağırsak kurtlarını düşürmeye yardımcı olur. Vücuda, kalbe ve gözlere kuvvet verir. Cinsel gücü arttırır. Bitkinliğe ve Kansızlığa iyi gelir. Astım, bronşit gibi solunum yolu hastalıklarına ve öksürüğe karşı faydalıdır. Kansere karşı koruyucudur. Kandaki kolesterol oranını düşüren Havuç, kalp hastalıkları ve damar sertliğine faydalıdır. Kalp krizi ve felç riskini azaltır. Vücuttaki zararlı maddeleri uzaklaştırmaya yardımcı olarak kanı temizler. Cilde tazelik ve canlılık verir. Cilt hastalıklarına karşı yararlıdır. Romatizma ve gut hastalığına iyi gelir. Diş etlerini güçlendirir.

Havuç Nasıl Kullanılır? Havucun kökü, yaprakları ve tohumları kullanılır. Ayrıca havuçun suyu ve turşusu da tüketilir. Kurutulmuş tohumları kaynatılarak yapılan çay iştah açar ve anne sütünü arttırır. Havuç tohumu, ayrıca aybaşı kanamalarına da iyi gelir. Rendelenmiş havuca limon suyu katılarak hazırlanan maske özellikle yağlı ciltlere çok faydalıdır. Havuç suyu mide ve bağırsak hastalıklarına da faydalıdır.
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
1 Temmuz 2011       Mesaj #5
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık
bazılarımız havuçu sebze olarak yiyemez.

bitkisel destek havuç için; Havuç Kapsülü İle Göz Sağlığı
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
Cjin - avatarı
Cjin
Ziyaretçi
4 Temmuz 2011       Mesaj #6
Cjin - avatarı
Ziyaretçi
Havucu rendeleyipde yemesi enfes
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
CenneT-ul Meva - avatarı
CenneT-ul Meva
Ziyaretçi
4 Ağustos 2011       Mesaj #7
CenneT-ul Meva - avatarı
Ziyaretçi
Havuç hakkında ansiklopedik bilgi

A lm. Mohrrübe, Fr. Carotte (f), İng. Carrot. Familyası: Maydanozgiller (Umbelliferae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Yerli bitki değildir. Doğu Anadolu hâriç bütün Anadolu.

Kökleri sebze olarak yenen iki yıllık bir kültür bitkisi. Havucun vatanı Orta Avrupa’dır. Yabânî olarak Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya’da rastlanır. Memleketimizde de rastlanmaktaysa da kültür havucu özelliğinde değildir. Bitki 1-1,5 m kadar boylarında, az dallı, parçalı yapraklıdır. Çiçekleri yazın açan küçük, beyazımsı renkli şemsiye durumunda toplanmışlardır.

Elverişli topraklarda ana kök bir metre kadar derine inebilmektedir. Havucun kazık şeklindeki etli kökleri kültür sâyesinde meydana gelmiştir. Havucun açık sarı-turuncu renkteki dış kısmı kabuk kısmıdır. Kök meyveleri farklı türleri sebebiyle çeşitli şekil ve büyüklüktedir. Koyu sarımsı-turuncu renkte olan iç kısmı odun dokusuna tekâbül etmekle birlikte genellikle parankimatik hücrelerden yapılmıştır.

Havucun topraktan çıkarılması sonbaharda, havaların soğumasına kadar devam eder. Topraktan çıkarılan havuçlar, çamur ve yapraklarından temizlenir, yıkanır depo edilir veya tâze halde pazarlara sevk edilir. Havuçlar kazılan hendeklerde sıralar hâlinde dizilerek depo edilebilir.

Kullanıldığı yerler: Bitkinin tohumları ve kazık kökleri (havuç) kullanılır. Tohumlar eterik yağ ihtiva eder ki, bu da geraniol elde etmekte kullanılabilir. Ayrıca konserve ve parfümeri sanâyiinde kullanılır. Kültür kök meyveler likopin, karotin provitamin A, B1, B2, C vitaminleri, % 7 oranında şeker, % 29 kadar fosfor ve mâdenî tuzlar ihtiva eder. Bu kök meyveler ham madde olarak karotin elde etmede, gıda olarak tâze ve turşu hâlinde kullanılır. Provitamin A, vücutta vitamin A hâline geçer. Vitamin A, hastalıklara karşı mukâvemet kazandıran, göz ve cilt hastalıklarını önleyen çok faydalı bir maddedir. Tâze havuç, güneş yanıkları vak’alarında lapa hâlinde kullanılır. Havuç unu ve suyu çocukların beslenmesinde çok faydalıdır.

Benzer Konular

17 Ağustos 2012 / _Yağmur_ Taslak Konular
27 Ekim 2011 / _Yağmur_ Taslak Konular
9 Mayıs 2011 / pesimist Taslak Konular
3 Aralık 2010 / _Yağmur_ Taslak Konular