Arama

Müzik Nedir?

Güncelleme: 20 Nisan 2016 Gösterim: 304.227 Cevap: 6
arrjin - avatarı
arrjin
Ziyaretçi
17 Kasım 2006       Mesaj #1
arrjin - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  müzik3.jpg
Gösterim: 2351
Boyut:  16.3 KB
Müzik Nedir?
Müzik en genel tanımı ile sesin biçem ve devinim kazanmış hâlidir. Biçem ve devinim içeren bir ses oluşumunun Müzik olarak kabul görmesi için dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir. Tarihsel dönem, bölge, kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak ele aldığında Müzik teriminin tanımı önemli farklılık gösterebilmektedir. Özellikle 20. yüzyıl çağdaş Batı müziğinde ortaya çıkan çok farklı müzik akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bunun ötesinde, gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı bulduğu farklı kültürlere ait yerel müzikler de bu tanımlama zorluğunu arttırmaktadır.Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojik, psikolojik, akustik, politik vb.) yapılan birden fazla tanımla açıklanması yaygınlık kazanmıştır. Bir sosyoloğun müziğe olan yaklaşımıyla, bir akustik fizikçinin yaklaşımı arasında gerek tanım, gerek metodolojik olarak büyük farklılık vardır. Tüm bu yaklaşımlar müzikologlar ve müzik teorisyenleri tarafından araştırılır ve değerlendirilir.
Sponsorlu Bağlantılar

Özellikler

Temel olarak dört ana unsurdan oluşur: Diklik, yoğunluk, süre ve tını.
Diklik, bir sesin ne kadar 'tiz' ya da 'pes' olduğunu ifade eder. Örneğin her nota ismi (Do, re, mi) farklı bir dikliğe sahiptir. Aynı nota isimleri de hangi oktavda bulunduklarına bağlı olarak farklı diklikleri hangi edebilirler. Akustik olarak birimi frekanstır. Yoğunluk, bir sesin gürlüğünü ifade eder. Müzikte nüans olarak da kullanılır (forte, piano, fortessimo vb). Akustik olarak birimi desibeldir. Süre, bir sesin ne kadar sürdüğünü ifade eder. Müzikte ikinin katları biçiminde ifade edilir (birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik) ancak nota değerlerinin yanlarına konan noktalar sürenin kendi değerinin yarisi kadar daha uzamasini sağlar. Tını, bir sesin rengini ifade eder. Örneğin aynı oktavda aynı notayi ayni yoğunlukta ve aynı uzunlukta çalan bir kemanla bir flüt arasındaki fark tını farkıdır. Dört özellik içinde en karmaşık olan özellik budur. Akustik olarak tını, sesin doğuşkan (harmonik) yapısına bağlı olarak değişir.


Ömer Naci Soykan

Cogito

Son düzenleyen Safi; 20 Nisan 2016 01:19
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
28 Ekim 2008       Mesaj #2
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi

Müzik


Dünyaya gözlerimizi açtığımız ilk günlerde annelerimizin ninnileriyle, bilincine varmadan müzikle tanışmış oluruz. Daha sonra duyduğumuz sarkılan, sözlerinin anlamını kavramadan tekrarlar, melodisini yakalamaya çalışırız. Bir tencere ya da masaya vurarak ilk kez kendi kendimize müzik yapmanın tadına varırız. İlkokul çağında mandolin ya da flüt gibi gerçek bir müzik aleti çalmaya başlamak başlı başına bir mutluluktur. Müzikle tanışıklığımız arttıkça, müziğin coşku, sevinç, korku ve keder gibi duyguların anlatımındaki gücünü keşfederiz. Aynı zamanda flüt, piyano ve keman gibi müzik aletlerini çalabilmenin, yeteneğin yanı sıra sıkı ve düzenli bir çalışma gerektirdiğini de öğreniriz.
Sponsorlu Bağlantılar
Müzik en basit melodiden en karmaşık parçalara kadar çok çeşitli türleri kapsar. Biçimi ne olursa olsun, her türlü müzik kendine özgü, değişik bir etki yaratır. Müzik türleri arasında yapılan seçim tamamen kişisel zevke dayanır.
Müziğin resim ve heykel sanatıyla ortak yönleri vardır. Ressam yapıtını yaratırken boya, fırça ve tuval; heykelci taş, çekiç ya da alçı kullanırken, besteci de sesleri ve sesleri simgeleyen nota sistemini kullanır. Bestecinin yarattığı ürüne müzik yapıtı, kompozisyon ya da beste denir. Müzik temelde seslerden oluştuğu için din, dil ve kültür farklılıklarından bağımsız olarak herkesçe duyumsanabilir. Bu bakımdan sanatlar içinde en evrensel olanıdır.
Ad:  müzik6.jpg
Gösterim: 2077
Boyut:  21.7 KB

Klasik Müzik


18. yüzyılın sonlarına doğru, müzikte klasik dönem başladı. Günümüzde klasik müzik terimi pop, folk ve caz müziğinden oldukça farklı bir müzik türü için kullanılır. Müzik uzmanları için gerçek klasik müzik, yaklaşık 1760'tan 1830'a kadar Avusturya'nın başkenti Viyana'da gelişmiş olan müziktir. Bu dönem Franz Joseph Haydn, Wolfgang Amadeus Mozart ve Ludvvig van Beethoven gibi büyük bestecilerin konçerto, senfoni, sonat, yaylı çalgılar ve oda müziğini en yetkin düzeye ulaştırdığı dönemdir.
Müzikte duyguların yanı sıra düşünceye de yer veren ilk besteci, çalışmalarıyla kendisinden sonra gelen birçok sanatçıyı derinden etkileyen Beethoven'di. Aynı dönemin öteki önemli bestecileri Fransız Hector Berlioz ile Macar Franz Liszt, Avusturyalı Franz Schu-bert, Polonyalı Frederic François Chopin ve Alman Robert Schumann'dı.

Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 15:21
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
6 Kasım 2008       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Müzik
Ad:  müzik5.jpg
Gösterim: 3673
Boyut:  21.2 KB

Dünyaya gözlerimizi açtığımız ilk minlerde annelerimizin ninnileriyle, bilincine varmadan müzikle tanışmış oluruz. Daha sonra duyduğumuz sarkılan, sözlerinin anla­mını kavramadan tekrarlar, melodisini yaka­lamaya çalışırız. Bir tencere ya da masaya vurarak ilk kez kendi kendimize müzik yap­manın tadına varırız. İlkokul çağında mando­lin ya da flüt gibi gerçek bir müzik aleti çalmaya başlamak başlı başına bir mutluluktur. Müzikle tanışıklığımız arttıkça, müziğin coşku, sevinç, korku ve keder gibi duygulann anlatımındaki gücünü keşfederiz. Aynı zamanda flüt, piyano ve keman gibi müzik aletlerini çalabilmenin, ye­teneğin yanı sıra sıkı ve düzenli bir çalışma ge­rektirdiğini de öğreniriz.
Müzik en basit melodiden en karmaşık parçalara kadar çok çeşitli türleri kapsar. Biçimi ne olursa olsun, her türlü müzik kendine özgü, değişik bir etki yaratır. Müzik türleri arasında yapılan seçim tamamen kişisel zevke dayanır.
Müziğin resim ve heykel sanatıyla ortak yönleri vardır. Ressam yapıtını yaratırken boya, fırça ve tuval; heykelci taş, çekiç ya da alçı kullanırken, besteci de sesleri ve sesleri simgeleyen nota sistemini kullanır. Bestecinin yarattığı ürüne müzik yapıtı, kompozisyon ya da beste denir. Müzik temelde seslerden oluştuğu için din, dil ve kültür farklılıkların­dan bağımsız olarak herkesçe duyumsanabilir. Bu bakımdan sanatlar içinde en evrensel olanıdır.

Müziğin Başlangıcı
Müzik en eski sanat dallarından biridir. Ta­rihöncesi devirlerde kuşların ötüşünden, sula­rın şırıltısından, yağmurun sesinden, rüzgârın ve kıyıya vuran dalgaların uğultusundan esin­lenen ilk insanlar, içi boş bir kütüğe deri geçirip vurarak, hayvan bağırsaklarından ya­pılan ipleri çekerek, boynuz, kemik ya da odundan boruları üfleyerek doğadaki sesleri taklit etmeye başladılar. Başlangıçta işaret vermek amacıyla kullandıkları bu sesleri son­raları hoşlarına gidecek biçimde düzenleyerek kendi ilkel müziklerini yarattılar. Eski zaman­lardan beri müziğin, dinsel törenlerde önemli bir yeri oldu. Günümüze ulaşabilen en eski müzik yazmaları Hindistan'da 3.000 yıl önce sinden kalma Veda ilahileridir .
Müzikle ilgili ilk kuramları geliştiren Eski Yunanlılar'dı. Müzik ve dansın insanların yaşamında önemli bir yer tuttuğu Eski Yunan'da. şairler lir eşliğinde destanlar söylerdi. Müzik sözcüğü. Eski Yunan'da sanatın esin tanrıçaları olduğuna inanılan Musalar'ın adın­dan türetilmiştir . Bununla birlikte o dönemde mousike sözcüğü, Musa-lar'ın koruması altındaki her sanat ya da bilim dalı için kullanılan genel bir terimdi. İÖ 6. yüzyılda akustiğin temelini kuran Pisagor (Pythagoras) müziği matematiksel yoldan çözümleyerek, bir sesin yüksekliği ile telin uzunlu­ğu arasındaki ilişkiyi saptadı. Belirli uzunlukta­ki bir telde çalınan notanın frekansının, iki kat uzunluktaki bir telde çalınan notanın frekansı­nın tam iki katı olduğunu buldu.
Çinliler de Eski Yunanlılar gibi müziğin sevinç ve keder gibi duygular uyandırmaktaki gücünün bilincindeydiler. Müziğin tanrısal bir gücün yankısı olduğuna inanıyorlardı. Bu inanç daha sonraları da sürdü ve Hıristiyanlık'ın ilk yıllarından başlayarak, müzik etkili bir dinsel anlatım aracı oldu. Müzik sözün taşıyıcısı olarak kullanıldı. Melodi dinsel met­nin aydınlatılmasına yardımcı oldu. Martin Luther de içinde olmak üzere önde gelen Hıristiyan din adamları müziğin yalın ve dindarlığı güçlendirici olmasından yanaydılar.
Müziğin kuramsal gelişimi tarih boyunca çeşitli evrelerden geçti. Ortaçağda dinsel müzik bugün tonalite adı verilen majör ve minör ses dizileri dışında kalan ses dizilerine yani modalara göre yazılıyordu. Tonalite ve oktav (birinci sesten sekizinci sese kadar olan aralık) 17. yüzyılda geliştirildi.

Armoninin Doğuşu
9. yüzyılın sonlarına doğru Hıristiyanlık'ta dinsel sözleri içeren tek sesli müzik (sequentia) yaygınlık kazandı. Aynı dönemde iki ya da daha çok sesin bir arada duyulduğu günü­müzde organum olarak anılan armoninin ilk örnekleri ortaya çıktı . Korola­rın ve koral müziğin kiliselere girmesi orta­çağda gerçekleşti. 11. yüzyılda notalar dört paralel çizgi üzeri­o dönemde geliştirilen neuma yazımından türetildi. Günümüzde kullanılan notasyon birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik, on altılık, otuz ikilik ve altmış dörtlük notalardan oluşur. 12. ve 13. yüzyıllarda motel adı verilen ayin müziği, dindışı müzikten etkilenerek yaygınlık kazandı. Fransa'da bu müzik troubadour ve truver denen saraylı saz şairleri ve gezgin halk ozanları tarafından geliştirildi. Almanya'da sevda şarkıları söyleyen Minnesingerler orta­ya çıktı. Madrigaller ve 13. yüzyılda başlayan çalgılı müzik Avrupa'da yaygınlaştı

Rönesans Müziği
15.-17. yüzyıl başları arasındaki dönem, uz­manlarca müziğin Rönesans'ı olarak nitelen­dirilir. Sanat ve edebiyatla ilgili olarak kulla­nılan bu terim, o dönemde müzik alanında gerçekleştirilen bir dizi hızlı gelişmeye işaret eder. Bu dönemde kontrpuan tekniği yoluyla, birden çok sesin eşzamanlı olarak duyulması­na olanak veren yapıtlar bestelendi. Bunlar çoksesli müziğin ilk örnekleriydi. Aynı dö­nemde ortaya çıkan öteki müzik biçimleri Fransa'da halk şiirlerinin bestelenmesiyle olu­şan şansonlar ve rondo'lardır.
15. yüzyılda Avrupa'nın en önemli müzik merkezi, Fransa'nın doğusundaki Burgonya Sarayı idi. Buraya dönemin birçok ünlü beste­cisi öğretmenlik yapmak ve çalışmak için gelirdi. 16. yüzyılda İtalyan Giovanni Pierlui­gi da Palestrina, Flaman Orlando di Lasso ve Adriaan Willaert, İngiliz Thomas Tallis ve William Byrd gibi sanatçılar besteledikleri missa, motet ve kantatlarla koral müzikte önemli gelişmelere öncülük ettiler
Rönesans döneminde yalnızca çalgı için bestelenmiş; org, klavsen, klavikord, epinet ve virginal gibi aletlerle çalınan müzik önemli ölçüde gelişti.

Barok Müzikten Klasik Müziğe

Müzikte 17. yüzyıl ile 18. yüzyılın ilk yarısı arasındaki dönem barok dönem olarak bili­nir. Dinsel ve dindışı müziğin kesin olarak birbirinden ayrıldığı bu dönemdeki en önemli gelişmelerden biri de çalgı eşliğinde söylenen dindışı solo şarkılardı. Bu şarkılar sonradan gelişecek olan operanın ilk örnekleri sayılır . Gene aynı dönemde büyük besteci Johann Sebastian Bach, kısa bir tema­nın belirli aralıklarla yinelenmesinden oluşan füg'ü yetkinleştirdi. Barok dönem bugün bil­diğimiz anlamda orkestraların ilk örnekleri­nin kurulduğu, çalgıların bugünkü biçimini almaya başladığı bir dönemdi.Barok döneminin en büyük bestecileri İtal­yan Claudio Monteverdi, Alman Heinrich Schütz, Johann Sebastian Bach, Georg Fried­rich Händel ve İngiliz Henry Purcell'dir
O dönemde Fransa'nın yetiştirdiği büyük besteciler Jean Baptiste Lully, François Cou-perin ve Jean-Philippe Rameau'dur. Lully, Fransız orkestra müziğinin ve opera geleneği­nin kurucusu, Couperin klavsen müziğini yetkinleştiren besteci, Rameau ise yetkin bir bes­teci olmanın yanı sıra, armoni biliminin kuru­cusu olarak tanınır.1740'larda Almanya'da Mannheim Sara­yı'nda, Johann Wenzel Anton Stamitz'in kur­duğu orkestra, konçerto ve senfoni gibi birçok yeni müzik biçimlerinin gelişmesinde önemli rol oynadı . Klasik Müzik18. yüzyılın sonlarına doğru, müzikte klasik dönem başladı. Günümüzde klasik müzik terimi pop, folk ve caz müziğinden oldukça
farklı bir müzik türü için kullanılır. Müzik uzmanları için gerçek klasik müzik, yaklaşık 1760'tan 1830'a kadar Avusturya'nın başkenti Viyana'da gelişmiş olan müziktir. Bu dönem Franz Joseph Haydn, Wolfgang Amadeus Mozart ve Ludwig van Beethoven gibi büyük bestecilerin konçerto, senfoni, sonat, yaylı çalgılar ve oda müziğini en yetkin düzeye ulaştırdığı dönemdir.
Müzikte duyguların yanı sıra düşünceye de yer veren ilk besteci, çalışmalarıyla kendisin­den sonra gelen birçok sanatçıyı derinden et­kileyen Beethoven'di. Aynı dönemin öteki önemli bestecileri Fransız Hector Berlioz ile Macar Franz Liszt, Avusturyalı Franz Schu­bert, Polonyalı Frederic François Chopin ve Alman Robert Schumann'dı. Romantikler 19. yüzyılın sonlarında yeni arayışlara sahne olan müzik dünyasında tartışma konusu olan değişik görüşler besteciler arasında ayrılmalara yol açtı. Beethoven müziğe düşünce yüklü yeni bir içerik kazandırmıştı. Onu izleyen ve müziği seçkin sınıfların bir eğlence aracı olmaktan çıkararak, kesintisiz ve alışılmışın dışında bir armoni anlayışıyla yaratmaktan yana bazı sanatçılar, Alman besteci Richard Wag ner'in önderliğinde müzikte Alman Romantizm'i olarak bilinen yeni bir akım başlattılar. Müziğin sınırlarını zorlamamasını savunan ve romantiklerin getirdiği yeniliklere karşı çıkan besteciler ise Johannes Brahms'ın çevresinde toplandılar.
Bu iki düşünce akımı 20. yüzyıla kadar bir­çok besteciyi etkiledi. Avusturyalı besteci Gustav Mahler ile Alman besteci Richard Strauss, Wagner'i izlediler ve orkestra için uzun senfonik yapıtlar bestelediler. Öte yan­dan Fransa'da Wagner geleneğinin yaygın ol­duğu bir dönemde Fransız besteci Charles Ca­mille Saint-Saëns klasik modellere bağlı kala­rak titiz, zarif ve duygulu müzik parçaları yaz­dı. Aynı dönemde Mihail İvanoviç Glinka Rusya'da ulusal müzik hareketini başlattı. Pe­ter İliç Çaykovski romantik bir besteci olarak tanındı. Dönemin öteki ünlü Rus bestecileri Aleksandr Borodin, Modest Mussorgski ve Nikolay Rimski-Korsakof, yapıtlarında özel­likle halk öykülerini konu aldılar ve Rus halk şarkılarından esinlendiler.
19. yüzyılda operada önemli gelişmeler gözlendi. Operanın bu dönemdeki başlıca bestecileri İtalyan Gioacchino Rossini ve Giu­seppe Verdi romantik bestecilerdi. Ama gene de dönemin en önemli opera bestecisi, alışıl­mış kalıpların dışına çıkarak güçlü orkestrala­ra ve güçlü şarkıcılara yer veren, yapıtlarında edebi ve felsefi düşünceleri konu alan, müziği öteki sanatlarla işbirliği içinde algılayan ve operaya "müzikli dram" adını veren Richard Wagner'di.

20. Yüzyıl
20. yüzyıl müzikte yeni arayışlar dönemi oldu. Fransa'da Claude Debussy ve Maurice Ravel piyano ve orkestra için yazdıkları yapıtlarda alışılmışın dışında bir armoni ve tonalite kul­lanarak resimde boya ile gerçekleştirilen etki­yi müzikte yaratmakla İzlenimcilik Akımı'nın başlıca temsilcileri oldular . Fransız Erik Satie ve Francis Poulenc, 18. yüzyıl müziğinde olduğu gibi küçük orkes­tralar kullanarak yalın, ama çarpıcı melodiler ve uyumsuz (disonant) akorlarla öncü (avant-garde) müzik akımını başlattılar. Öncü müzi­ğin ABD'deki başlıca temsilcileri Horatio Parker ve Charles Edward Ives'di.I. Dünya Savaşfndan kısa bir süre sonra gelişen radyo yayınları müziksever dinleyici­lerin sayısını önemli ölçüde artırdı. Pop mü­zik, varyete, müzikal komedi ve caz müziği geniş halk kitleleri arasında yaygınlık kazan­dı. Bu müzik türleri George Gershwin, Jérô­me Kern ve Cole Porter gibi bestecilerle en yüksek düzeyine ulaştı. 1970'lerde ve 1980'lerde önde gelen öteki besteciler Léo­nard Bernstein, Andrew Lloyd Webber, Aaron Copland'dı.
20. yüzyılda klasik müzikteki en önemli ge­lişme, Avusturyalı besteci Arnold Schönberg' in bütün armoni ve melodi kurallarını altüst ederek, atonalité denen anahtarsız sistemi ge-liştirmesiyle gerçekleşti. Öğrencileri Alban Berg ve Anton von Webern onu izleyerek operalar, senfoniler, oda müzikleri ve şarkılar yazdılar. Schönberg'in günümüzde bile bazı kulaklara yabancı gelen bu sistemi dizisel sis­tem ve 12 ton (ya da 12 nota) sistemi olarak bilinir.
20. yüzyıldaki büyük bestecilerin çoğu hiç­bir akıma bağlanmadan özgün müzik yazan bestecilerdi. Bu bestecilerin önde gelenleri Rus İgor Stravinski, Sergey Prokofyev ve Dimitri Şostakoviç, Alman Paul Hindemith, Kurt Weill ve Karlheinz Stockhausen, İtalyan Luigi Dallapiccola ve Luciano Berio, Fransız Olivier Messiaen, İngiliz Benjamin Britten ve Michael Tippett'tir. Stockhausen ve Fransız Edeard Vareselenmesine dayanan minimalist (indirgemeci) müzik akımı gelişti. Bu akimin önde gelen ad­ları arasında ABD'li Steve Reich ve Philip Glass sayılabilir. 20. yüzyılın bir başka ünlü bestecisi de ABD'li John Cage'dir. Belirsizlik ilkesine dayanarak rastlantısal müzik türünü geliştiren öncü besteci Cage'e göre, sessizlik bile tek başına müzik olabilir.
MsxLabs & TemelBritannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 15:22
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
i_ly - avatarı
i_ly
Ziyaretçi
24 Ağustos 2009       Mesaj #4
i_ly - avatarı
Ziyaretçi
Müzik
Ad:  müzik4.jpg
Gösterim: 1839
Boyut:  11.2 KB

Müzik, armoni, melodi ve ritm gibi öğelerinden oluşan, kültürel toplumsal kişisel hemen her türü bulunan ama ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın sınırlar içine kapatılamayan, her zaman kapsayan ses öbeği şeklinde de tanımlanabilir. Een genel tanımı ise sesin biçem ve devinim kazanmış hâlidir. Biçem ve devinim içeren bir ses oluşumunun Müzik olarak kabul görmesi için dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir. Tarihsel dönem, bölge, kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak ele aldığında Müzik teriminin tanımı önemli farklılık gösterebilmektedir. Özellikle 20. yüzyıl çağdaş Batı müziğinde ortaya çıkan çok farklı müzik akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bunun ötesinde, gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı bulduğu farklı kültürlere ait yerel müzikler de bu tanımlama zorluğunu arttırmaktadır.
Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojik, psikolojik, akustik, politik vb.) yapılan birden fazla tanımla açıklanması yaygınlık kazanmıştır. Bir sosyoloğun müziğe olan yaklaşımıyla, bir akustik fizikçinin yaklaşımı arasında gerek tanım, gerek metodolojik olarak büyük farklılık vardır. Tüm bu yaklaşımlar müzikologlar ve müzik teorisyenleri tarafından araştırılır ve değerlendirilir.
Temel olarak dört ana unsurdan oluşur: Diklik, yoğunluk, süre ve tını.
Diklik, bir sesin ne kadar 'tiz' ya da 'pes' olduğunu ifade eder. Örneğin her nota ismi (Do, re, mi) farklı bir dikliğe sahiptir. Aynı nota isimleri de hangi oktavda bulunduklarına bağlı olarak farklı diklikleri hangi edebilirler. Akustik olarak birimi frekanstır.
Yoğunluk, bir sesin gürlüğünü ifade eder. Müzikte nüans olarak da kullanılır (forte, piano, fortessimo vb). Akustik olarak birimi desibeldir.
Süre, bir sesin ne kadar sürdüğünü ifade eder. Müzikte ikinin katları biçiminde ifade edilir (birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik) ancak nota değerlerinin yanlarına konan noktalar sürenin kendi değerinin yarısı kadar daha uzamasını sağlar.
Tını, bir sesin rengini ifade eder. Örneğin aynı oktavda aynı notayı aynı yoğunlukta ve aynı uzunlukta çalan bir kemanla bir flüt arasındaki fark tını farkıdır. Dört özellik içinde en karmaşık olan özellik budur. Akustik olarak tını, sesin doğuşkan (harmonik) yapısına bağlı olarak değişir.
Temel bazı notalar genellikle Ti ve Do ritmlerine uygundur.
Son düzenleyen Safi; 20 Nisan 2016 01:22
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Aralık 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
~MÜZİK~
Müzik en genel tanımı ile sesin biçim ve devinim kazanmış hâlidir. Başka bir deyiş ile de müzik, sesin ve sessizliğin belirli bir zaman aralığında ifade edildiği sanatsal bir formdur. Biçim ve devinim içeren bir ses oluşumunun müzik olarak kabul görmesi için dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir. Tarihsel dönem, bölge, kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak ele aldığında müzik teriminin tanımı önemli farklılık gösterebilmektedir. Özellikle 20. yüzyıl çağdaş Batı müziğinde ortaya çıkan çok farklı müzik akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bunun ötesinde, gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı bulduğu farklı kültürlere ait yerel müzikler de bu tanımlama zorluğunu arttırmaktadır.
Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojik, psikolojik, akustik, politik vb.) yapılan birden fazla tanımla açıklanması yaygınlık kazanmıştır. Bir sosyoloğun müziğe olan yaklaşımıyla, bir akustik fizikçinin yaklaşımı arasında gerek tanım, gerek metodolojik olarak büyük farklılık vardır. Tüm bu yaklaşımlar müzikologlar ve müzik teorisyenleri tarafından araştırılır ve değerlendirilir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ocak 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Müzik
Müzik (Musiki) , "Insanlarin kelimeler ile anlatamadigi duygu, düsünce ve hislerini melodik seslerle anlatma sanatidir". Müzigin diger bir tanimi ise "insanlarin kendi yapilarina uygun, yasadgi ortama göre sesleri kullanma sanatidir" seklindedir. SES : Bir cismin titresiminden meydana gelen dalgalarin hava yolu ile kulagimiza ulasmasina denir.
Ad:  müzik2.jpg
Gösterim: 2132
Boyut:  13.6 KB

Türk Halk Müziği Nedir?

Kendine özgü ve degisik ezgilerle söylenen türkü zamanla anonimlesen bir nazim biçimidir. Türküler ana dörtlüklerle, onu izleyen nakaratlardan olusur. Türkülerdeki dörtlüklere Bent adi verilir. Nakaratlar, halk dilinde baglama ve kavustak olarak adlandirilir. Türküler yukarida saydigimiz nazim biçimlerinin aksine hece vezninin her kalibiyla söylenir. Yani hece sayisi iti­bariyle bir sinirlama olmaz. Mahmut Ragip Gazimihal, ezgilere göre usulsüz ve usullü türküler olarak iki ayirim yapar. Usulsüz olanlar; divan, bozlak, kos­ma, hoyrat ve Çukurova'yi içine alan uzun havalardir. Usullü olan türküler grubunda ise genellikle oyun havalari yer alir ki bunlara Konya'da oturak havasi, Urfa'da kirik hava adi verilmektedir.
Türklerde islenen konulara göre de siniflama yapan yazarlarimiz vardir. Bu siniflama söyledir: Ninniler, Çocuk Türküleri, Doga Türküleri, Ask Türküleri, Kahramanlik ve Askerlik Türküleri, Tören Türküleri, Is Türküleri, Kar­silikli Türküler, Ölüm Türküleri, Oyun Türküleri, Tabiat ve Hayvan Türküle­ri, Zeybek ve Derebeyi Türküleri, Cinayetler ve Acikli Olaylarla ilgili Türküler, Güldürücü Türküler, Yemek ve yiyecekle ilgili Türküler.
Yapilarina göre türküleri siniflandiran yazarlar da türkülerin bent kavustaklarini gözönünde bulundurmuslardir. Bu tür siniflama söyledir: Bentleri dörtlükleriyle kurulan türküler, Bentleri dörtlüklerle kurulan türküler, Bentleri üçlüklerle kurulan türküler, Bentleri beyitlerle kurulan türküler.
Türkiye'nin sözlü geleneginde, bir ezgi ile söylenen halk siirlerinin her çesidini göstermek için, en çok kullanilan ad "türkü"dür. Türkü kelimesinin, Türk adinin sonuna, Arapça ilgi eki olan "i" ekinin getirilmesiyle ortaya çiktigi anlasilir.Türki: Türkle ilgili, Türk'e özgü anlaminda kullanilir. Kökü, XV. yy'da Horasan'a kadar dayanir. Türkünin belli bir sekli yoktur. Bir kosma, bir semai, bir destan ya da herhangi bir halk siiri türkü ezgisiyle söylendiginde türkü olur. Bu yüzden türkü tipinin en belirgin özelligi "melodisidir". Bunun disinda, türküyü diger halk siiri türlerinden ayiran bir özellik de her ezginin sonunda bulunan kavustaklardir (nakarat). Kavustaklar her ezgiden sonra tekrar edilen ikilik (ya da daha çok) dizelerdir. Türkülerin büyük çogunlugu anonimdir ya da agizdan agiza söylenirken söyleyeni kaybolmustur. Türküler bu sekilde halkin mali olurlar. Türküler çogu kez, bir doga olayi ya da bir kahramanlik karsisinda dogar ve yayilirlar. Türküler, dogduklari bölgenin özelliklerini koruyamazlar. Tasindiklari bölgelerde kisilerin, yer adlarinin, hatta konularin bile degistigi görüldügü için, nerde dogduklarini saptamak güçlesir.

DUDAK DEGMEZ (Leb Degmez): Halk edebiyatimizda saz sairleri arasinda atismalar, taslamalar gibi karsilasmalarin yapildigini belirtmistik. Bu karsilasmalardan birisi de dudak degmez'dir. Bu türde asiklar söyleyecekleri dörtlüklerde dudak seslerinden (b,f,m,p,v) harflerini kullanamazlar. Dudak degmez saz sairleri arasinda karsilasmali yapildigi gibi verilecek bir ayaga göre tek bir saz sairi de kendi basina Dudak degmez dalinda hünerini gösterebilir. Bunun için de iki dudak arasina bir igne konur. Yanilma halinde igne dudaga batarak kan çikmasina yol açacaginda, hakemlik yapanlara karsi bir itiraza mahal kalmaz.

GÜZELLEME: Halk edebiyatimizda saz sairleri güzelleme de, söylerler. Genellikle geçimlerini saglamak için köy köy gezen ve her yerde saygi gören ve konuk edilen saz sairleri, gördükleri ilgi ve ikram karsisinda gerek ev veya kahvehane sahi­bine ve kendisini dinleyen topluluga o anda birer dörtlük söyleyerek hosamedide bulunurlar. Ayni kural saz sairlerinin davet edildikleri sünnet törenleri ile dügünlerde de uygulanir. Ayrica doga güzelliklerini dile getirmek, kadin, at, silah ve benzeri seyler için de güzellemelerin yazildigi görülmüstür. Konya Asiklar Bayrami'nda her yil sazli güzellemeler, ayrica sazsiz, sözlü güzelle­meler söylenmektedir.
Son düzenleyen Safi; 2 Aralık 2016 06:22
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
25 Ocak 2013       Mesaj #7
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
MÜZİK
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Duyguları ya da imgeleri anlatmak için sesleri melodi, armoni, polifoni gibi biçimlerde düzenleme sanatı; bu biçimde düzenlenmiş seslerden oluşan yapıtların okunması ya da çalınması. Güzel sanatların en önemli ve en güçlülerinden biridir. Müzikte insan sesiyle, insan sesini taklit ederek yapılmış sazlar temeldir. Bütün güzel sanatlarda olduğu gibi müzik de en ilkel toplumlara kadar uzanmaktadır. Bu konuda en eski belgeler İ.Ö. 4. yüzyıldan kalmadır. Bu yüzyılda Mısır'da nefesli ve telli çalgılar olduğu bilinmektedir. Müziğin şarkı biçimiyle doğduğu, en eski müzik aracı olan insan sesinin uzun süre tek müzik aracı olarak kaldığı kesinlikle saptanmıştır. Eski Çağ müziğinin Yunan uygarlığı üzerinde büyük etkisi oldu. Dönemin büyük filozofları ve matematikçileri olan Aristoteles, Platon, Pitagoras vd.nin müziğe verdikleri biçim, ufak değişikliklerle Orta Çağ'a kadar etkisini korudu. Edebiyat ve çizgisel sanatlarda olduğu gibi, müzikte de her atılım, her sivrilmiş kişi belli bir tarihî sürecin ürünüdür. Ancak müziğe bu bakış açısından yaklaşılması, sınırları belirli bir tarihle ele alınması çok yenidir. 18. yüzyıla kadar müzik kuramıyla ilgilenenler hep çağdaş müzikle sınırlı kaldılar, geçmiş dönemlerin müziğine yönelmediler. Her kuşağın kendi müziğiyle yetinmesi nedeniyle müzik uzun süre ulusların kültür bütünlüğü içinde yerini alamadı. Müzik kuramlarında yavaş yavaş sanat kişiliğinin sürekliliği ilkesi yerleştikçe şiir tarihi, edebiyat tarihi, çizgisel sanatlar tarihi gibi bir de müzik tarihi oluştu. 1757-1781 yılları arasında Rahip Gianbattista Martini'nin yayımladığı "Storia della Musica" (Müzik Tarihi), Yunan müziği sınıflandırmasını ele alan ilk kitap oldu. 19. yüzyılın sonlarına doğru da müzik bilgisi (müzikoloji) doğru.
theMira

Benzer Konular

8 Aralık 2014 / Misafir Soru-Cevap
4 Kasım 2012 / düşler perisi Soru-Cevap
2 Aralık 2016 / hugo Cevaplanmış