Arama

Telli Çalgılar - Tanbur

Güncelleme: 25 Kasım 2011 Gösterim: 28.523 Cevap: 4
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
9 Nisan 2009       Mesaj #1
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Tambur

Sponsorlu Bağlantılar
Vikipedi, özgür ansiklopedi



Tambur, Türk müziğinde yaygın olarak kullanılan ve yalnız Türklerde görülen telli bir çalgıdır.


Tarihçe

Tamburun kökeni, hangi tarihte ortaya çıktığı bilinmemektedir. Sümerce "pantur"dan geldiği hakkında bilgiler mevcuttur. Araplar, kelimenin "kuzunun kuyruğu" anlamına gelen "dumba-i bara"dan geldiğini söylerler. Sözcük, sonraları İran'da ve Orta Asya'da, daha çok bağlamaya benzeyen armudi gövdeli, uzun saplı çalgıların adı olarak kullanılmıştır. Özellikle Avrupalı gezginlerin (örn. Charles Fonton ve Toderini), sapındaki perde bağları dolayısıyla Türk müziğinin ses sistemini gözle görülür biçimde yansıttığını yazdıkları tambur, günümüzde yalnızca Türkiye'de kullanılan belki de tek çalgıdır. Sazı icra edenlere "tamburi" ismi verilir. Farabi, "horasan tamburu"ndan bahsetmektedir. Evliya Çelebi XVII. yüzyılda İstanbul'da 500 tamburi bulunduğunu ifade ediyor. Tarihte tambura; Farabi'de Horasan Tamburu, Maragali Abdulkadir'de Tambur-u Sirvaniyan ile Tambura-i Türki adlarındaki çesitleri ile değinilmiştir.
Bugün kullanılan tambur ise ilk kez Kantemiroğlu'nda görülmüştür. Dimitri Kantemir tarafından tambur, Türk müziği ses sistemini ifade maksadıyla kullanılmıştır. Uzun yıllar Türk müziğinde rağbet edilen bir saz olan tamburda virtüöziteyi getiren Tamburi Cemil Bey olmuştur. Geliştirdiği yeni icra şekli, tamburun klasik üslubuna alternatif olmuş ve yeni bir çığır açmıştır. Tamburi Cemil Bey, viyolonsel ve yaylı tamburu Türk müziğinde ilk kez kullanmıştır. Mesut Cemil'in tambur üslubu babasının izlerini taşımakla birlikte birçok yönden ondan farklılık gösterir. En uygun geçkilerle bezenmiş zengin bir melodik yapı, ustaca çalış Mesut Cemil'de de aynen vardır. Makamları tutumlu bir tavırla tanıtır, bastığı perdelerin tam hakkını vererek, aşırıya kaçmadan yaptığı zarif süslemeler ve kaydırmalar ve güzel geçkilerle çalışını zenginleştirmiştir. Tamburi Büyük Osman Bey, Tamburi İzak, Tamburi Cemil Bey, Kadı Fuat Efendi, Mesut Cemil, Refik Fersan, İzzettin Ökte, Ercüment Batanay, Necdet Yaşar, Abdi Coşkun, tavır olarak örnek alınan tamburilerden bazılarıdır.

Tambur perdeleri

Perdeleri için, bağırsak (katkut) veya olta misinası kullanılır. Cemil Bey'in zamanında tambur 42 perdeliydi. Sonra Arel sistemi gereğince 48 perde bağlanmaya başlandı. Günümüzde ise transpozede kolaylık sağladığı iddiasıyla 65, hattâ daha fazla perdeli olabilmektedir.
Tambur, sapı oldukça uzun bir sazdır (ortalama 73-84 cm). Sapın üzerine bağlanan perdeler konusunda Tamburi Cemil Bey şunları söylemektedir:
“ Bu perdeler mandolin ve gitarda olduğu gibi sap üzerine tesbit edilmiş olmayıp, iki tarafa hareket edecek surette bağlandığından ve sapın tûli dahi müsâit bulunduğundan, tambura her istenilen perde ilave edilebilir. Tüm icra bu sap üzerinde en altta bulunan telde yapılır. Bu, tek tel üzerinde yapılan icrada, telin mızrap yardımıyla titreştirilmesinden, tamamen kapalı olan teknesinin içindeki hava da rezonansa girer ve tannaniyet diye tabir edilen inilti sağlanmış olur. Tamburiler icra sırasında sapı hafifçe yukarı-aşağı sallamakta ve bu sayede titreşimi arttırarak farklı duygular ifade edebilmektedirler. ”

Tambur mızrabı

Tamburun mızrabı kaplumbağa kabuğundan (bağa) elde edilir. Oldukça sert bir maddeden yapılan mızrabın uzunluğu icracının isteği üzerine 9.5-13.5 cm. arasında değişir. Esnemez bir çubuk olan mızrabın iki ucu da kullanılır. Ama iki uç, farklı tınılar elde edebilmek için birbirinden biraz farklı yapılır. Sağ elin baş, işaret ve orta parmakları ile tutulan mızrap, tellere geniş yüzüyle değil, diklemesine dar yüzüyle vurulur. Bu vuruş, çalgının tok ses vermesini sağlar. Mızrabı böyle tutulan başka çalgı yoktur.

Teller

Tamburda dördü sarı ve üçü de çelik olmak üzere yedi tel vardır. Bazen sekiz telli de olabilir. Genellikle bugünün tamburileri sekiz telli yapıyorlardır
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
9 Nisan 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Yaylı tambur

Sponsorlu Bağlantılar
Vikipedi, özgür ansiklopedi



Yaylı tambur, yayla çalınan tambur türüdür. Yaklaşık bir asırlık bir geçmişi vardır. Tamburi Cemil Bey tarafından icad edildi. Daha sonra Ercüment Batanay ve Fahrettin Çimenli tarafından geliştirilerek bugünkü hâline getirildi.
Tamburun eskiden de yayla çalındığına dair 15. yüzyılda Abdülkadir Meragi’den gelme rivayetler varsa da günümüzde bilinen yaylı tamburu ilk olarak Cemil Bey icat etmiştir. Türk müziğinde viyolonselin yanısıra pest ses verecek bir enstrüman arayışı içinde olan Cemil Bey mızraplı tamburun eşiğine bir kibrit çöpü koyup yükselterek kemençe yayıyla çalmayı denediğinde o zamana dek hiçbir enstrümandan duyulmamış hüzünlü ve duygulu bir ses elde etti. Cemil Bey tamburu yaylı olarak ilk defa Mustafa Paşa’ya dinletti. Yine bir paşa konağındaki toplantıda ilk kez yaylı tamburunu çaldı ve yeni sazın buğulu ve yumuşak sesi dinleyen herkesi büyüledi.
Cemil Bey, plaklarındaki Ferahfeza, Bestenigâr, Segâh, Hicaz, Yegâh gibi taksimlerle yanık ninni, gazel ve şarkılar gibi toplam yirmi kadar eserini yaylı tamburla çaldı fakat, icadettiği bu yeni sazı fazla geliştirmeden olduğu gibi bıraktı. Daha sonra İzzettin Ökte, Cemil Bey’de ayrı olan alt telleri birleştirerek viyolonsele yakın bir tını elde etti. Önceleri mızraplı tambur çalan Ercüment Batanay yaylı tamburu ilk olarak İzzettin Ökte’de gördü ve çok etkilenerek heves etti. Daha sonraları ise mızraplı tamburu tamamen terkederek yaylı tamburuyla meşhur oldu. Batanay 1950'lerde gazinolarda çalışmaya başladığında yaylı tamburun sesinin diğer sazlar arasında çok cılız kaldığını görünce sazını geliştirmek için çareler aradı. Cümbüş gövdesine tambur sapı taktı. Gövdenin içini kadife ile kapladı. Telleri kalınlaştırıp akordu tizleştirdi. Eşik altına klasik kemençedeki gibi lastikler koydu. Gövdenin içine can direği yerleştirmek ise Fahrettin Çimenli’nin buluşudur. Böylece yaylı tambur gelişmiş bir enstrüman hâlini aldı. Bugün ses tablası çoğunlukla keçi derisinden veya tahtadan, burguları metalden, can direği ise ayarlı olarak yapılmaktadır.
Yaylı tambur, gövdesi iki dizin üstüne sapı yere dik olarak konularak, viyolonsel yayına benzer bir yayla çalınır. Ses alanı iki oktavdır ama, bazen orta tel kullanılarak iki buçuk oktava çıkabilir. İnsan sesine en yakın saz olduğu söylenir. Mızraplı tamburun bütün tellerinin eşit yükseklikte olmasına karşın, yaylı tamburun en soldaki iki teli yaklaşık 2 mm yüksektedir. Tek veya çift tel takılabilir. Çift tel takıldığında iki tel üzerinde birleştirilerek çalınır. Çoğu tamburda dört çift olmak üzere toplam sekiz tel vardır. Alt tele 0,32-0,36 mm arası teller tercih edilir. Mızraplı tambura yapılan Bolahenk akorttan daha dik olan Mansur akortla çalınır. En alttaki Yegah teli diyapazonun Re sesine akortlanır. Transpozedeki orta tel kullanımı hariç, icrada sadece Yegah teli kullanılır. Diğerleri ahenk telleridir.
Mızraplı tamburda mümkün olmayan uzun ve bitişik nağmeler yaylı tambur ile icra edilebilmektedir. Ancak yaylı tambur, icra bakımından zaten zor bir enstrüman olan mızraplı tamburdan daha da zordur. Çünkü tambur yapı itibarıyla aslen mızraplı bir sazdır ve biraz ajiliteli eserlerde yaylı tambura hakimiyet iyice güçleşmekte ve detone olma riski artmaktadır.
Yaylı tambur icracıları çoğunlukla mızraplı tambur çalanlardan oluşmaktadır. Ercüment Batanay’dan sonra önemli icracıları Fahrettin Çimenli, Sadun Aksüt, ve Ahmet Rasim Sabuncuoğlu'dur. Ertuğrul Erkişi de son yılların tanınan icracılarındandır. Fakat icrasındaki güçlükler nedeniyle çalıcısı her zaman sınırlı sayıda kalmış olan bu saz günden güne unutulmaya doğru gitmektedir.
Mızraplı tambur yapımcıları genellikle yaylı tambur da yapmaktadırlar. Saadettin Sandi, Mehmet Coşkun ve Elif Kızılhan tanınmış yapımcılardır.
Yayınlanmış bir yaylı tambur metodu bulunmamaktadır.
Quo vadis?
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
10 Nisan 2009       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
tanbur46809273

Herşeyden önce sazın adı bazı sözlüklerin yazdığı gibi Tambur değildir; ağzımızdan böyle çıksa bile, aslı Sümerce 'Pantur'dan bozulma 'Tunbur' olduğu için, N ile yazılma zarureti vardır. Esasen bu zarafette bir sazın -yeğeni Ud için de söz konusu olduğu gibi- Türklerin elinden çıkmış olması tabiidir, zira Türkler dışında hiçbir müzik kültüründe böyle bir saz yoktur. İleride konu edeceğimiz Ud gibi özbeöz Türk KOPUZ ailesinin mensubu olan Tanbur; 30-35 cm çapında bir kürenin ortaya yakın kısmından kesilip küçük tarafı alınmış izlenimini veren bir kalıp üzerine dilim'lerle işlenen (kuyruk denen dip tarafında bazen hafifçe sivrileşen) tekne'si; bu tekneye dip takozu ile bağlanan 100-110 cm uzunluğunda D kesitli ince bir sapı (4-4.5 cm) ve tekne üzerine desteksiz olarak kapatılan 2.5-3 mm kalınlığında kapak'ı (göğsü); sapının uç kısmında üçü önden, dördü üstten saplanan, beşi çelik, ikisi pirinç (sarı) 7 telinin bağlandığı burgu'ları ve telleri taşıyan, kapağın dip kısmına yakın, gürgen veya kızıl ağacından trapezoid kesitli köprü şeklinde seyyar eşik'i olan bir sazdır. Teknesi -ud gibi- ceviz, maun, pelesenk, kelebek, vengi, magase gibi ağaçlardan, 3-4 mm kalınlık ve 4-5 cm eninde (uçlara doğru sivrice) kesilip ıslatılıp ısıyla yuvarlatılarak, sade veya filetolu şekilde ütü ve tutkalla çevrilmek suretiyle yapılır. Göğsü ise -yine ud gibi- elyafı sık ve çok düzgün, budaksız akçamdan, boyuna simetrik iki parçalı olarak yapılır (klasik tanburun ortada deliği yoktur); altında destek veya direği olmadığı için de tellerin basıncıyla eşik bölgesinde çukurlaşır. Teknesi son derece hafif olan tanburun ağırlığı sapının uzun ve dolu olmasıyla dengelenir.

Sapı üzerinde Türk musikisinin gerektirdiği aralık düzenine göre bir oktavda 36 olmak üzere iki oktav genişliğinde katgut perde bağları vardır. Bir ucu tekne arkasındaki küçük çivilere bağlanan teller, saptan burgulara bir küçük kemik eşik üzerine basarak ulaşır. Melodi bu tellerin saniyede 220 titreşimdeki alt çiftinde çalınır, titreşimi artıran üst teller de gerektiğinde kullanılır. Tekne gomalakla cilalanır, sap ve burgular genellikle siyaha boyanır; göğüs üzerine cila sürülmez. Tanbur sağ omuz ve sağ diz arasına sıkıştırılıp, göğsü yere dik, sapı yere mümkün mertebe paralel tutularak, kaplumbağa kabuğundan (bu yüzden bağa denen) 2-2.5 mm x 5-6 mm x 10-15 cm ölçüsünde, uçları asimetrik V tarzında kesilmiş ve uç yanakları 45 derece pahlanıp parlatılmış bir mızrapla çalınır.

tanbur16809309

Gelelim sazımızın icrasıyla icracılarına: zarafeti ölçüsünde hırçın bir saz olan tanburun önce uzun tellerini tam olarak kaynaştırmak (yani mükemmel bir akort yapmak), sonra da akordu aynı temizlikte korumak problemdir (bu yüzden seyahatlerde basıncı kaldırmak için ağaç eşiği yatırmak, yani telleri boşaltmak, çalarken de arada bir akord yapmak gerekir).

Tanburda cesitli akortlar kullanilabilmektedir. Ozellikle icra edilecek makama hatta esere gore akort degistirilebilir. Ancak buna ragmen klasik bir akort sistemi mevcuttur. Geleneksel tanbur akordu su sekilde yapilir. Parantez icindeki rakkamlar kullanilan tel kalinliklaridir. (Asagidan yukariya dogru);

(1-2) = Yegah (0.30-0.35mm)
(3-4) = Kaba Rast, K.Dugah (0.40mm)
(5-6) = Yegah (0.30-0.35mm)
(7) = Kaba Rast, K.Dugah, K.Kurdi, K.Segah, K.Buselik (0.40mm)
Msn Note = Kaba Yegah (0.60mm)

Tanbur, sapi oldukca uzun bir sazdir (ortalama 73-84 cm). Tum icra bu sap uzerinde en altta bulunan telde, yani yegah telinde yapilir. Bu, tek tel uzerinde yapilan icrada, telin mizrap yardimiyla titrestirilmesinden, tamamen kapali olan (tarihte istisna olarak ortasi delik tanburlar da vardir) teknesinin icindeki hava da rezonansa girer ve tannaniyet diye tabir edilen inilti saglanmis olur. Tanburiler icra sirasinda sapi hafifce yukari-asagi sallamakta ve bu sayede titresimi arttirarak farkli duygular ifade edebilmektedirler.

Tanburdaki perde sayisi sabit degildir. Luthier' lerin (enstruman yapimcilari) sabit bir perde sablonlari bulunsa da, bu sablonlar icra sirasinda, tanburiler icin yeterli olmamaktadir. Bu nedenle, tanburiler kendileri, gerekli gordukleri yerlere perde baglamakta veya baglatmaktadirlar. Elimizde perde sayisina iliskin degisik bilgiler bulunmaktadir. Bunlar, 48 perdeliden, 80 perdeliye kadar degisiklik gostermektedir. Ancak pratikte her tanburda 52-58 adet perde bulunmaktadir. Bu sayiyi bazi icracilar kendi icra ve tavirlari geregince arttirip eksiltmektedirler.

Tanburun ses sahasi iki oktav ve bir besli' dir. Ama, bazi icracilarin en ustteki 0.60 mm.'lik kalin sari teli kaba yegah'a hatta kaba cargah'a cektikleri ve bu teli de icralari sirasinda (ama sadece yaptiklari nagmeleri suslemek amaciyla) kullandiklari dusunulurse uc oktavlik bir saha elde edilir.

Ancak, tanbur caliminda daima en alttaki yegah teli kullanilir. Cunku, tanburun karakteristik sesini bu telden elde etmek mumkundur. Dolayisi ile yazilacak eserlerin, yegah telinde icra edilebilir olmasi yada en fazla orta teldeki Kaba Rast' a kadar genisleyecek sekilde dusunulmesi gerekmektedir.

tanbur26809316

Tanburdaki en alttaki bir cift celik tel diyapozondan (440 Hz.) iki oktav asagida ses verecek sekilde akortlanir ve bu sese Yegah adi verilir. Yani tanburda;

Yegah=110Hz., Neva=220Hz., Tiz Neva=440Hz.' dir.

Buna gore tanburun ses sahasi ve karakteristik ses renginin elde edildigi bolge (sonorite) asagida verilmistir. 2/4 'luk nota ile yazilan sesler tanburun ses sahasini, ¼'luk notalarla yazilan bolum ise sonorite alanidir.

tanbur16809324

Geleneksel tanbur icrasinda kaba rast ile tiz huseyni hatta tiz acem arasindaki bolge kullanilmaktadir. Ancak tanburun karakteristik sesini duyurabildigi alan (sonoritesi) rast veya acem asiran perdeleri ile, tiz segah veya tiz cargah perdeleri arasinda kalan bolumudur.

Bağa Tanbur mızrabı
tanbur36809331

Bağa mızrabın çelik tellere vurulmasından kaynaklanan hışırtının da yokedilip sadece müzik sesinin duyulması sağlanmalıdır. Ayrıca her defasında perdelerin en uygun yerine basılmazsa çıkan ses cızlar. İşte bu sadece hırçın değil, bela derecesinde güç olan sazımız, Büyük Osman Bey, Şeyh Abdülhalim Ef., İzak, Oskiyam ve Ali Efendi gibi ilk büyük isimlerden sonra, eldeki ses belgelerine göre tarihte ilk defa Tanburi Cemil Bey (1871-1916) ve iki öğrencisi (Kadı Fuad Efendi ile Refik Fersan) tarafından yenilebilmiştir. Nevrastenik bünyesiyle hırçın ve melankolik karakterinin de tesiriyle tanburu şaha kaldırmış olan Cemil Bey'den sonra ikinci büyük ekol, saza 'nazlı nazlı şarkı söyletmeyi' başarmış olan İzzettin Ökte üslubudur. Üçüncü sırada bu ikisinin karışımı olan (halkımızın daha çok yaylı tanburuyla tanıdığı) Ercümend Batanay gelir. Ferid Sıdal da İ. Ökte üslubunun temsilcisidir. Son devrin en önemli tanbur sanatçısı Üstad Necdet YAŞAR'dır. Diğer önemli tanbur sanatçılarımız Sadun Aksüt, Yılmaz Pakalınlar, M.Salim Tokaç, Selçuk Sipahioğlu, Abdi Coskun, Tevfik Soyata'dır.

Her ney üfleyene nezaketen neyzen denmesi gibi, tanbur çalan ve çalmaya çalışanlara da tanburi deniyor. Ama bu üsluplar dışında çalınan tanbur, dinlenmesi biraz zor bir saz durumunda kalır. Perdeli olmasından kaynaklanan net ve kesin seslerinin yanısıra uzun saplı oluşundan gelen geniş titreşimli (enin'li) nağmeleri üstünlüğünün sırrını meydana getiren tanbur, udun güzel icrası için ölçü olduğu gibi, ud da tanburun kötü icrası için benzetme aracı olmuştur (rahmetli bestekar S. Pınar'ın uda benzeyen tanburu ile rahmetli Laika Karabey hocanın tanburu gibi).

Türk musikisi ortamında nasıl yetiştiklerine inanılamayacak derecede yüksek performans gösteren ve müziğimizin yarınki uluslararası iftiharları olan gençlerimiz de (hem erkek, hem kız), tanbur sazının, güçlük ve hırçınlığı ile herkesi yıldıramayacağının mutlu bir göstergesidir (Dr. M. Tokaç, mesela, tanburun imkanlarını zorlayan şaşırtıcı tekniğiyle saza duyulan ilgiyi artıran bir gencimizdir).

Esasen fevkalade nazik ve hassas olan tanbur Türk musikisini tek başına temsil etmeye en fazla kabiliyetli solo sazımızdır.

Bu güne değin henüz bir tanbur metodu yazılmamıştır.

tanbur26809340

En eski kaynaklarda 1064 mm tel boyuna 24 perdeli bağlama yerleri.


Kaynaklar :

Cinuçen Tanrıkorur Aksiyon Dergisinde yayımlanan yazıları.
Rauf Yekta Bey Türk Musikisi Pan Yayıncılık 1985
Özata Ayan, Araştırma ve Ders Notları
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
17 Ağustos 2009       Mesaj #4
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
tambur

Osmanlı müziğinin en gözde telli ve mızraplı çalgılarından biri, belki de en önemlisidir. Çok eski bir tarihi olan “Tambur” için “Kopuz”un geliştirilmiş biçimi olduğu yönünde görüşler olduğu gibi ilk biçiminin antik dönemlere kadar uzandığı yönünde görüşler de vardır. Yine bir başka görüş, “Tambur”un, bağlama ailesinin ilk halinin gelişimi ve değişimi ile oluştuğu yönündedir.

Kökeni Arapça "tunbur" olan sözcüğün, Sümer dilinde gene yarı küremsi gövdeli ve uzun saplı bir telli çalgının adı olan "pantur" dan geldiği öngörüsü vardır. Ayrıca çok eski çağlardan beri çeşitli uluslar tarafından derili vurmalı çalgılar için kullanılan (tabla, tabl, tabıl, tabul v.b.) sözcükten türediği görüşü de vardır. Oysa Hitit uygarlığında “TIBULA” isimli bir çalgıdan söz edilmektedir. Bu çalgının büyük olasılıkla uzun saplı telli bir çalgıya ait olduğu görüşü yaygındır. Bu çağdan kalan metinlerde, bu çalgının eşliğinde şarkı söylenmekte ve dans edilmekte olduğu vurgulanmıştır. Tüm bu bilgiler bizlere, “Tambur” kelimesinin kökeninin Hitit ve Sümerlerin yaşadığı çağlara kadar gittiğini göstermektedir. “Tambur” sözcüğü, sonraları İran'da ve Orta Asya'da, daha çok bağlamaya benzeyen armudi gövdeli, uzun saplı çalgıların da ortak adı olarak kullanılmıştır. Asya Türklerinin bugün de kullandıkları benzer çalgılar, “tambura”, “dombra” gibi adlar ile anılırlar. Özellikle Avrupalı gezginlerin (örn. Charles Fonton ve Toderini), sapındaki perde bağları nedeniyle Türk müziği ses sistemini gözle görülür biçimde yansıttığını yazdıkları “tambur”, günümüzde yalnızca Türkiye'de kullanılan belki de tek çalgıdır. Bu çalgının göç yolları ile Avrupa’ya geçtiği ve XII. ve XIII. yüzyıllarda kullanıldığı ve daha sonra da terk edildiği bilinmektedir.

Bu çalgı, Osmanlı müziğinin tarihsel süreci içinde gelişmiş ve özellikle XVII. yüzyılda en gelişmiş biçimini alarak, bu müziğin en vazgeçilmez çalgılardan biri olmuştur.

“Tambur”un gövdesi, ahşap dilimlerin yan yana yapıştırılmasıyla elde edilen bir yarım küre biçiminde olup çapı 35 cm kadardır. Yaklaşık 104 cm olan sap, bir takoza gömülerek gövdeyle birleşir. Burguluk sapın uzantısıdır. Gövdenin kenarındaki delikli tel takozundan çıkan tellerin her biri, köprüyü aştıktan ve sap boyunca uzandıktan sonra, genellikle kemikten yapılan ve sapa kakılan çentikli baş eşiği ve bitişiğindeki yine kemikten yapılıp sapa kakılan delikli eşiği geçip burgusuna bağlanır. Genellikle ardıç ağacından yapılan köprü, oldukça ince bir çam (genellikle köknar) levha olan göğse basar. Tellerin basıncı, köprünün altına rastlayan bölümünde göğsün çukurlaşmasına yol açar. Sapın altı yuvarlak, üstü düzdür. Perde bağları eskiden bağırsak kirişten yapılırken günümüzde, büyük oranda naylon telle bağlanmaktadır. “Tambur”un perde sayısı 45-55 arasında değişmektedir. Tambur çalan bazı ustalar, 64 ve hatta 65 perde bağlayarak, bazı makamların birçok perde üzerine taşınmasını (transpoze edilmesini) kolaylaştırmak istemişlerdir. Bilinen en eski halinde iki tel olan “tanbur”a günümüzde genellikle yedi tel takılmaktadır. Ancak XVIII. ve XIX. yüzyıl “tanbur”larında sekiz tel bulunmaktaydı.

“Tambur” mızrabı çoğunlukla bağadan (kaplumbağa kabuğu) yapılır. Yaklaşık 12 cm uzunluğunda, 9-10 mm eninde ve 1-1,5 mm kalınlığında esnemez bir çubuk olan mızrabın iki ucu da kullanılır. Ancak iki uç, farklı tınılar elde edebilmek amacıyla birbirinden biraz farklı yapılır. Sağ elin baş, işaret ve orta parmakları ile tutulan mızrap, tellere geniş yüzüyle değil, diklemesine dar yüzüyle vurulur. Bu vuruş, çalgının tok ses vermesini sağlar. XVI. yüzyılın sonlarına değin Osmanlı saray müziğinde ayrıcalıklı bir yer tutan kopuz dışında, günümüzde mızrabı böyle tutulan başka çalgı yoktur.

Bir mızraplı çalgı olmasına karşın Tamburi Cemil Bey tarafından ilk kez uygulanan mızrap yerine “yay” kullanılması, hemen benimsenmiştir. Bu çalgının eski seslendirme tekniklerinde, “çelik” ve “bakır” tellere bir kez vurulur ve tellerin titreşimi kaybolmadan olabildiğince fazla perde kullanılarak ezgi seslendirilmeye çalışılırdı. Böylece insan hançeresine benzetilme uğraşı verilirdi.

tambur2
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
25 Kasım 2011       Mesaj #5
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
TAMBUR

Yay ya da mızrapla çalınan, uzun saplı, telli tahta çalgı.

Tambur, klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biridir. Tamburun boyu 135 cm.dir. Tekne denilen gövdesi ve uzun bir saptan oluşur. Tambur 8 tellidir. Dört çift telden, iki çifti beyaz çelik, iki çifti de sarı pirinçtir. Sapında 48 tane kirişten bağ (perde) vardır. Tambur mızrapla ve kucakta çalınır. Dikine tutulup kemençe, keman, viyolonsel yayıyla çalınanına yaylı tambur denir.


MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

30 Kasım 2009 / ThinkerBeLL Sanat
9 Eylül 2011 / BYAYD SPEOPLE Sanat
9 Mart 2010 / Misafir Sanat
9 Mart 2010 / Misafir Taslak Konular
9 Mart 2010 / Misafir Taslak Konular