Arama

Taksim Nedir?

Güncelleme: 22 Kasım 2011 Gösterim: 9.004 Cevap: 4
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
22 Kasım 2011       Mesaj #1
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Taksim Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar
Taksim, Türk müziğinde ve birçok Orta Doğu kültürünün müziğinde ritimsiz ve tek kişi tarafından yapılan bir doğaçlamaya denir. Genelde tek bir makamda yapılır, ancak bazen bir makamda başlayıp başka bir makamda bitebilir, ya da ortada başka bir makama geçiş yapıp tekrar başladığı makam'a dönebilir. Klasik Türk Müziğinde genelde bir şarkıdan önce yapılır. Amacı, gruptaki çalgıcıların kişisel kabiliyetlerini göstermek ve dinleyicilerde bir makama aşinalık yaratmaktır. Giriş taksimi, ara taksimi, son taksim, geçiş taksimi, fihrist taksim gibi çeşitleri bulunmaktadır.

Alaturka müzikte faslın başında ve ortasında ses ya da çalgıyla doğaçtan yapılan gezinti.

Doğaçtan, içten geldiği gibi çalınmasına ve söylenmesine karşın taksimin bir ölçüsü, usulü ve makamı vardır. Üç bölümden oluşur:
  • Zemin (başlangıç),
  • meyan
  • karar.
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & Vikipedi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
22 Kasım 2011       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Türk Musıkisinde Taksim

Sponsorlu Bağlantılar
Taksim’in varlığı da, mutlaka, gazel gibi çok eskilere dayanmaktadır Ama, bu konudaki ilk bulguyu, varsayımsal da olsa, 10 y y ’da buluyoruz 870-950 yılları arasında yaşamış Farâbi’nin, çalgısıyla, zaman zaman dinleyenleri güldürdüğü, zaman zaman ağlattığı ve zaman zaman da uyuttuğu bilinmektedir

Kuşkusuz ki, Farâbi’nin çalgısıyla yaptığı bugün TAKSİM adını verdiğimiz çalgısal türün dinletilmesinden başka bir şey değildir

15 y y ’dan sonra ise, çalgısal taksimle ilgili elimizde çok belge bulunmaktadır Sözgelimi, taksim karşılığı olarak kullanıldığına inanılan nehavt terimini, Yûnus Emre’nin(1240-1320)dışında Ali Şah(15 y y )da kullanmış, yine 15 y y kuramcılarından Kırşehirli Yusuf ve Seydî tarafından makam gösterme olarak belirtilmiş ve 17 y y ’dan başlamak üzere de, taksim terimi , çalgısal bir tür adı olarak müzik dilimize yerleşmiştir

17 y y ’ın en önemli kuram kitabını yazan Kantemiroğlu (1673-1723), taksimi;hanende ve sazende taksimi olarak ikiye ayırmış, daha sonra taksimin nasıl yapılması ve nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında uzun açıklamalar yapmıştır

Bunların yanında, Hızır Ağa(1725 ?-1795?), Fonton (18 y y ), Abdülbâki Nâsır Dede(1765-1821), Hâşim Bey(1815-1868) ve 19 y y kuramcılarının büyük bir çoğunluğu, eserlerinde çalgısal taksim amacıyla yalnızca TAKSİM terimini kullanarak konuyla ilgili açıklamalar yapmışlar ya da terim olarak TAKSİM’den söz etmişlerdir

20 y y ’da ise, taksim, tümüyle kendine özgü ve yaygın bir şekilde varlığını sürdürmekte olup, çalıcıların yetenek, beceri ve bilgilerini özgür olarak sergileyebildikleri bir tür olarak önemini ve yüceliğini korumaktadır

TAKSİM’in ne denli önemli bir tür olduğunu, geçmişten günümüze hemen hemen tüm kuramcılar kabul etmişlerdir Örneğin;Kantemiroğlu’na (1673-1723) göre taksim, çalıcının bilgisinin derecesini, biliminin gücünü ortaya koyabilen bir türdür Fonton(18 y y ) ise, müzikçinin yetenek ve zevkinin TAKSİM’de ortaya çıktığını vurgulamakta, 19 y y kuramcılarından Hâşim Bey de (1815-1868), taksim’i bir müzik bilim dalı olarak nitelemiş ve müzik bilimini çok iyi bilenlerin iyi taksim yapabileceklerini özellikle belirterek Kantemiroğlu’nun İlm-i kelâm’a benzettiği taksim için aynı benzetmeyi yaparak, “müzikte taksim bilimi, ilm-i kelâm’a benzer” demiştir

Ses ile taksim yapmaya da “Gazel” denir 20 y y ’ın ikinci yarısından başlamak üzere unutulmaya yüz tutmuş GAZEL’in bu yüzyıldaki en önemli temsilcileri:

Hâfız Osman(1867-1932), Hâfız Burhan(1897-1943), Hâfız Sâmi(1874-1943),
Sâdeddin Kaynak(1895-1961) ve Münir Nureddin Selçuk(1899-1981)’tur
Günümüzde TAKSİM , ögeleri ve alt türleri :

Günümüzde taksim denilince;bir ya da birden fazla kişinin çalgısı veya çalgılarıyla, işitsel duyumu belirli bir makama koşullandırmak amacıyla, doğaçtan (irticâlen-irticâlen:birdenbire, içine doğduğu gibi) yapılar ve belirli bir biçimsel bütünlük içinde yaratılan makamsal ve usûlsüz ezgiler demeti akla gelmektedir

Açıklamadan da kolayca anlaşılabileceği gibi, Taksim’in en önemli ögesi doğaçlama oluşudur (Gazel, uzunhava, ezan, mevlid gibi türlerin de en önemli öğesi , doğaçlamadan yapılmasıdır )

Doğaçlama ise, genel çizgileriyle önceden tasarlanmış bir müzik kurgusunun, seslendiricinin içine doğduğu şekilde, çalarak ya da söyleyerek kurgunun ayrıntılarını seslendirmesi olup, seslendirme bittiğinde doğaçlama da sona erer Bir başka deyişle, doğaçlama, taksim süresince devam eder

(Çalgısal doğaçlama, batıda geçmişten bu yana varolduğu halde, sözel doğaçlama batıda yoktur Batıda ilk doğaçlamalar, ortaçağ sonlarında kilise müziğinde görülmekte olup, günümüze değin;ezgisel, uygusal ve ritmsel bir bütünlük içinde süregelmiş, günümüzde ise, caz türünde ve bale çalışmaları sırasında eşlik çalgısı olan piyanoda, gerek caz türünü belirleyen bir temel öge olarak, gerek bale çalışmalarının yapılmasında bir zorunluluk olarak varlığını korumuştur Batıda;Bach(1685-1750), Mozart(1756-1791), Beethoven(1770-1827) ve Lizat (1811-1886) gibi besteciler, doğaçlamalarıyla da ün kazanmış olup, arya ve konçertolarda varolan kadanslardan bazıları doğaçtan seslendirilir )

Dolayısıyle , taksim olarak adlandırdığımız tür, doğaçlamanın bitişiyle oluşur Yani, taksim, doğaçlamanın başlamasıyla bitişi arasında yer alan ezgisel bir bütündür

Taksim’in bir diğer ögesi ise, makamsal oluşudur Çünkü, taksim, çalgıyla yapılan makamsal doğaçlamadır

Makamsal ögesi dolayısıyla, taksim’i geleneksel taksim ve özgür taksim olmak üzere iki alt tür’e ayırmakta yarar vardır

GELENEKSEL TAKSİM

Makamın geleneksel anlatımı dikkate alınarak yapılan Taksim’e , geleneksel taksim denilir Bir makamın geleneksel anlatımı ise, makamın seyir yöntemi dediğimiz yöntemle açıklanmasıdır Bir makamın seyri ya da seyir yöntemiyle bir makamın açıklanması denilince de, o makamın kullandığı seslerin ve belirli seslerde yapılan belirli soluklanmaların(Bu soluklanmalara asma karar denilmektedir) önem derecesine göre ararda sıralanması, yani çekirdek ezgi’nin belirtilmesidir Dolayısıyla, makam seyrine uygun olarak yapılacak bir taksimde, yani, geleneksel bir taksimde, sözkonusu seslerin mutlaka belirtilmesi gerekir Bu ise, taksim sırasında doğaçlanması gereken ezginin ya da ezgilerin çekirdeğinin önceden bilinmesidir ki, bu durumda taksim yapan kişinin, yalnızca, önceden bildiği çekirdek ezginin süslenmesini doğaçlaması yeterli olur

Çekirdek ezgi’nin önceden bilinmesi, bir başka deyişle, bilinen makam seyrine uygun olarak taksim yapılması, çalıcının , aynı makamda yapmış olduğu taksimlerin birbirlerinden farksız olmasına neden olur Hatta, aynı makamda değişik kişilerin yaptığı geleneksel taksimler dahi, çekirdek ezgiler daha önceden belli olduğu için, mutlaka birbirlerine benzerler Bu tür geleneksel taksimleri birbirlerinden farklı kılan tek öge, aynı çekirdek ezginin değişik örgüler içinde bezenmesidir ki, bu farklılık da, yalnızca, geleneği bilen bir kişi tarafından ve ancak, dikkatli bir işitme ile anlaşılabilir Yani, geleneksel taksim özgün değildir

Eski “edvar”larda da, taksim sırasında seyre uyulması gerektiği özellikle belirtilmiştir Örneğin ; Kantemiroğlu(1673-1723), edvarında;makam açıklamalarını verdikten sonra, “taksim yapmak istendiğinde, tarifimiz üzere hareket edilirse müzik hazinesine sahip olunabilsin ve gönlün dilediği şekilde, mücevherlerle, altın kakmalarla süslü nağmeler ortaya koyabilsin ve o nağmeler, müzik kurallarına uygunlukları, hoşa giden düzenleri, cana yakın yürüyüşleri ile işitme duygusuna etki etsin ve beğenilsin ” Diyerek, taksimin, anlatılmış makam seyirlerine uyularak yapılması gerektiğini, ancak bu şekilde güzel bir taksimin oluşabileceğini ve dinleyenleri etkileyebileceğini vurgulamıştır

Hızır Ağa (1725 ?-1795 ? ) da, taksim sırasında “makam seyrinden zevk alınabilmesi için üstâd, hüseyni’nin edasını ve havasını biraz gösterdikten sonra ” diyerek , taksimde seyrin önemini belirtmiştir

Abdülbâki Nasır Dede’nin (1765-1821), edvarında belirttiği taksim örneğini kendi kitabına aktaran Haşim Bey (1815-1868) ‘in yanında, günümüz kuramcılarından ve çalıcılarından birçok kişi de , taksim açıklamalarında seyir’e uyulması gerektiğinden sözetmişler ve yaptıkları taksimlerde, makam seyirlerine uymuşlardır Sonuç olarak, geleneksel taksimin yapılabilmesinin, ancak, makam seyirlerine uyulması ile gerçekleşebildiğini ve bu tür taksimlerde, özgünlük ögesinin yok denecek kadar az olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz

ÖZGÜR TAKSİM:

Geleneksel makam seyirlerine uyulmadan, yalnızca, makamı oluşturan üç temel öge olan aralık-güçlü ve durak ögelerini dikkate alarak yapılan taksime denilir Bu tür taksimler tümüyle özgün birer yaratı olup, kişinin doğaçlamasıyla ilgili tüm yetenek ve becerisi taksime yansır Aynı makamda, aynı kişi tarafından yapılsa dahi , taksimler arasında mutlaka farklılık olur

Özgür taksim yapılabilmesinin önemli koşulu, geleneksel taksimin nasıl yapılacağının bilinmesidir Gerek eski edvarlarda, gerek günümüzde yapılan taksim tanımlarının tümünde bulunan ortak yan, taksimin mutlaka usûlsüz oluşudur Örneğin edvarında, İran’da taksimin usûllü olduğunu belirten Kantemiroğlu (1673-1723),

“fakat Anadolu müzikçileri arasında, bu tür kalıplı taksim makbul sayılmaz, müzik dairesinin dışında bırakılır Niçin bırakıldığını soranlara da şu kanıtı gösterirler:Gerek beste, gerek kâr ve nakış, gerek peşrev ve semâi, usûle bağlı olmaları bakımından bestecilerin bilim gücünü ortaya koyarlar Taksim nağmesi ise, müzikçinin kendi gücünü ortaya koymasına yarar Öyle ki, müzikçi, bilim gücüyle, o anda bir bileşim ortaya çıkaracak
ve kendine mahsus, işitilmedik, yepyeni bir nağme bulacaktır ” diyerek, taksimin Türklerde usûlsüz olduğundan ve bunun yararlarından sözetmekte, daha sonra da taksimin tanımını yaparken, “okunacak bestenin makamına , fakat usûle bağlı olmayan güzel ve hoş bir ezgidir ” diyerek, taksimin usûsüz bir tür olduğunu tekrar vurgulamaktadır

Günümüzde de , taksimin usûlsüz olduğu hakkında bir görüş birliği vardır Söz gelimi, Ekrem Karadeniz(1904-1981) taksim için “güfte ve usûlden bağımsız”, Feridun Darbaz “serbest tartılarla”açıklamasıyla taksimin usûlsüz olduğunu vurgulamışlardır

Rast Taksim, Hicaz Taksim, Sûz-idil Taksim gibi, bitirilen makamın adıyla anılan taksim, genel olarak bir, bazen de birden fazla çalgıyla yapılabilir Her iki durumda da doğaçlanan ezginin tek sesli olmasına karşın, bazen, solo yapanın, çalgısıyla ezgiyi doğaçlarken, pest ya da tizde, doğaçladığı ezgiye başka seslerle eşlik etmesi ya da solo yapanın dışındaki diğer bir çalgı veya çalgılar tarafından eşlik edilmesi yoluyla oluşturulan basit iki seslilik, taksime bir renk ve zenginlik katar Bu nedenle taksimi, eşlikli taksim ve eşliksiz taksim olarak iki alt türe ayırmak gerekir

Eşliksiz Taksim:

Doğaçlama sırasında, asıl ezgiyi besleyecek seslerin ya da karşı ezgi’nin(karşı ezgi, kontrapunt ya da kontrpuan olarak da bilnmektedir )taksim yapan kişi ya da diğer çalıcılar tarafından duyurulduğu taksim türüdür

Eşlikli Taksim:

Bu taksim türü, doğaçlanan asıl ezgiye eşlik amacıyla, ya taksim yapan kişi tarafından, ya da başka çalgı veya çalgılar tarafından devam eden seslerin veya karşı bir ezginin duyurulması ile oluşturulur Eşlik, usûllü ya da usûlsüz olabilir Bu nedenle, eşliğin niteliği gözönüne alınarak , eşlikli taksimi “eşliği usûllü taksim ve eşliği usûlsüz taksim” olmak üzere ikiye ayırabiliriz

a)Eşliği usûllü taksim:

Eşliği usûllü taksimler;çiftetelli, oyun havası v b formlar içinde yapılır Gerek fasılların sonunda zaman zaman seslendirilen, oyunhavalarının , gerek başlıbaşına oyunhava eserlerinin arasında, ritmi korumak ve sürdürmek amacıyla, taksim yapan kişi ya da çalgı veya çalgılar tarafından gerçekleştirilir

Eşlik sırasında usûl bir ritm çalgısı tarafından duyurulacaksa, bu durumda istenilen usûl, taksim yapacak kişi tarafından ritm çalgısını çalana bir veya iki kez ezgisel olarak duyurulur Buna usûl vermek denilir Ritm çalgısı usûlü vurmağa başlayınca, taksim yapacak kişi, usûlün bir ya da iki kez duyurulmasından sonra, ölçü başında taksime başlar ve usûlsüz olarak doğaçlamayı gerçekleştirir Taksim yapan, bazen durak ya da güçlü seslerinde taksime ara vererek, çok kısa süre usûllü ezgi de doğaçlar Daha sonra yine taksime döner Bu tür eşliği usûllü taksimlere çeşitli eğlence yerlerinde rastlamak mümkündür

Eşliği usûllü taksimde usûl, ezgisel olarak da duyurulabilir Bu tür eşliğe, usûllü dem de denilebilir Kânun ve Piyano dışında kalan çalgılardan biri ile yapılan bir taksimin usûlle eşliği sırasında, usûlün ezgisel olarak duyurulabilmesi için, mutlaka başka çalgı ya da çalgılara gereksinme vardır (Bilindiği gibi Kânun veya Piyanoda bir elle asıl ezgi seslendirilirken, diğer elle eşlik yapma olanağı vardır )

Usûlün ezgisel olarak duyurulması, genel olarak iki yolla gerçekleştirilir:

Birinci yol, hangi makamda taksim yapılıyorsa, o makamın güçlü ve durak sesleri ilgili ritm içinde duyurulur ve sürekli tekrarlanır

İkinci yol ise, makamın sesleriyle oluşturulmuş ve usûlün başlangıcından bitişine kadar devam eden bir motifin sürekli yinelenmesiyle gerçekleştirilir Günümüzde, bu tür eşlikle ilgili olarak birkaç kalıp motif kullanılmakta, özgün olanına çok az rastlanmaktadır (Özellikle gazellerde bu tür kalıp motifler kullanılmakta olup, bunun yanında halk mûsikîmizde bazı uzunhavalarda bu tür eşlik vardır )

Bazen, bir şarkının içinde, besteci tarafından gazel tarzında yazılmış usûlsüz bölümlerin altına, eşlik amacıyla sürekli yinelenen motifler de yazılmış olup, bazen de herhangi bir şarkı arasında doğaçtan söylenen gazellere usûllü eşlik yapıldığı görülmektedir (Sadi Hoşses’in Kürdilihicazkâr makamındaki

“Yıldızlı Semalardaki Haşmet Ne Güzel şey” adlı şarkının meyanında olduğu gibi)

b)Eşliği Usûlsüz Taksim:

Eşlik sırasında, taksim yapılan makamın durak ya da güçlü seslerinden birini, asıl ezginin gidişine uygun olarak sürekli duyurmayla gerçekleştirilir Eşlik sırasında, asıl ezgiden pest taraftaki sesler duyuruluyorsa, bir başka deyişle, eşlik, bir sürekli Bas(asıl ezgiye eşlik amacıyla ezginin altına yazılan bas partisi)niteliğine sahipse, bu tür eşliği usûlsüz taksime dem’li taksim , yapılan eşliğe de dem tutmak denilir

Dem’li taksim , Mûsikîmizde yapılan en eski eşlikli taksim türü olup, büyük bir olasılıkla, Mevleviliğin oluşmağa başladığı dönemde ve Mevleviliğin en önemli ögelerinden biri olan Semâ adı verilen törensel dans’a yapılan eşlik nedeniyle 13 y y ’dan başlamak üzere oluşturulmuştur Bunun yanında, eski edvarlarda da bu taksim türünün yapıldığına rastlamaktayız Örneğin , Hızır Ağa (1725 ?-1795 ?) Dem Tutmak olarak belirttiğimiz deyim yerine, edvarında Aheng tutmak deyimini kullanmış ve taksimle ilgili açıklamasını yaparken, “iki sazendeden biri taksime başlayınca, diğerinin dügâh aheng tutması kuşkusuzdur ” diyerek Dem’li taksimin varlığından söz etmiştir

18 yüzyılda yaşamış Fonton ise, eserinde , “İcraya taksim adı verilen ve çalınacak eserle aynı tonda olması gereken bir fanteziyle başlanır Çalınacak esere bir tür geçiş olan bu parça, bir tek süslemeyle bezenmiş saatlerce sürebilen taksimler müzikçi tarafından çalınırken, konsere iştirak eden diğerleri, sürekli olarak taksimin dayandığı kadar sesini çalarak bir tür basso continou(sürekli bas) oluştururlar ” Şeklindeki açıklamasıyla, Dem’li taksimin varlığından söz etmiştir

Dem’li taksim, bir tek çalgı tarafından da oluşturulabilir Bunun için taksim yapanın çaldığı çalgı ve müzik hakkındaki bilgi ve becerisinin yeterli olması gerekir Tulum, zurna gibi çalgıların dışında kalan tüm üflemeli çalgılar hariç, diğer bütün çalgılarda tek kişi tarafından dem’li taksim yapılabilir

Günümüzde taksim sırasında dem tutmak, bir başka deyişle dem’li taksim, programlı konserlerin arasında, taksim yapanın zamanının bittiğini belirtme amacıyla ve taksim için ayrılan sürenin bitimine doğru, diğer çalgılar tarafından özellikle yapılabilir Amaç, taksim yapana, kendisine ayrılan sürenin bittiğini dem tutarak hatırlatmaktır

Bunun yanında, Tasavvuf Mûsikîsi’nde de en çok kullanılan taksim türlerinden biri, dem’li taksimdir

Taksim’in birkaç çalgı ile birlikte yapılmasına, ortak taksim denilir (sohbet de denilmiştir ) Doğaçlamanın en zor olduğu bu taksimde, diğer çalgılar karşı ezgi doğaçlayabileceği gibi dem de tutabilirler

Gerek eşliği usûllü ve gerek eşliği usûlsüz taksimlerde, basit de olsa bir-iki seslilik ya da çok seslilik oluştuğundan, bu taksim türleri, eşliksiz taksime göre işitsel açıdan daha doyurucudur

Geçmişte ve günümüzde en önemli bir tür olarak kabul edilen Taksim, eski kaynaklarda, özellikle fasıl başlamadan önce yaratılan bir tür olarak belirtilmektedir Önceden de değindiğimiz Kırşehirli Yusuf’un (15 y y )edvarında, nevbet-i mürettep seslendirmesinden önce mutlaka taksim yapıldığı yazılıdır Bu olgu, aynı şekilde Seydi’nin edvarında da açıkça belirtilmiştir Evliya Çelebi (1611-1682) ise, def çalarak yaptığı faslın başında segâh makamında taksim yaparak, geleneğe uymuştur Özellikle Kantemiroğlu (1673-1723), faslın, hanende faslı ve sazende faslı olarak ikiye ayrıldığını ve her iki faslın başında da taksim yapılması gerektiğini, ayrıca sazende faslının sonunda da taksim yapılması gerektiğini özellikle vurgulamıştır

Fonton’un “İcraya taksim adı verilen fanteziyle başlanır ” sözleriyle vurguladığı fasıl öncesi taksim yapılması geleneği, 19 y y ’ın ikinci yarısından başlamak üzere yavaş, yavaş ortadan kalkmış ve fasıl türü içinde, yalnızca aralarda taksim’e yer verilir olmuştur

İşte, herhangi bir faslın ya da koro veya solo olarak seslendirilecek aynı makamdaki eserlerin başında, arasında veya sonunda yapılan taksimler, değişik adlarla anılırlar Bu taksim türleri şunlardır:

GİRİŞ TAKSİMİ:

Bir fasıla, ya da solo veya koro eserine başlamadan önce, seslendirilecek eserlerin makamına işitsel duyumu koşullandırmak amacıyla yapılan taksime denir (Günümüzde , fasıl başlarında artık giriş taksimi yapılmamakta, doğrudan doğruya peşrev ile fasla başlanmaktadır )

ARA TAKSİMİ:

Bir faslın ya da koro veya solo programın arasında yapılan taksim olup, fasılda, ritmsel gidişin canlanmağa başladığı semâi, curcuna gibi usûllerle bestelenmiş eser öncesi, koro veya solo programda ise aynı amaçla ya da programa duyumsal bir renk katma amacıyla yapılır

Mevlevi törenlerinde yapılan seslendirmelerde, Nât’la Âyinişerif arasında yapılan ara taksime ise Baş Taksim ya da Post Taksimi denilir Post taksimi ya da baş taksim, mutlaka, âyinişerif’in makamında doğaçlanır Dem’li taksimdir

SON TAKSİM:

Eskiden fasıl sonlarında yapılan bir taksim türü idi Günümüzde ise, yalnızca Mevlevi törenlerinde , âyinişerif’in ardından seslendirilen son peşrev ve yürük semâi’nin ardından yapılan taksime verilen ad olup, taksim yapanın isteğine bağlı olarak, herhangi bir makamda bitirilebilir



Son düzenleyen Safi; 22 Aralık 2015 00:35
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
22 Kasım 2011       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Taksim’de denge:

Taksimi oluşturan bölümler arasındaki zamansal eşitlik, taksimin dengeli olmasını sağlar Tersi olursa, yani, bir bölüm diğer bölümden ya da bölümlerden uzun veya kısa sürede bitirilirse, yapılan taksim dengesiz olur

Ezgisel değişimler:

Bir ezginin makamsal akışıyla oluşan içsel duyumun kısa süreli ya da uzun süreli olarak değiştirilmesi için , ezgide, alterasyon, çeşni, renk ve geçki işlemlerinden biri ya da birkaçı veya tümü yapılır Böylece, yaratılan ezgide, tek duygulu öge yerine, birden fazla duygu ve düşünce oluşturulabilir Söz konusu işlemler :

a)Alterasyon:
Taksim sırasında , taksimin makamının elde edildiği seslerinden birini ya da birkaçını geçici olarak değiştirme işlemidir Alterasyon yapıldığında, makamsal akışta duyum değişikliği olur

b)Çeşni:
Taksim sırasında, taksimin yapıldığı makamın dışında bir makamı anımsatmak amacıyla, taksimin makamının güçlü ve durak seslerini geçici olarak değiştirme, ya da birden fazla alterasyonu ardarda gerçekleştirme ile elde edilen duyumsal değişikliğe denir

c)Renk:
Motifin ya da ezginin veya ezginin ait olduğu makam dizisinin bir başka ses üzerine aktarılması sonucu oluşan duyumsal değişime renk denilir (Transpoze veya aktarım da denilmiştir )

d)Geçki:

Taksim sırasında , taksimin ait olduğu makamdan bir başka makama geçme sonucu oluşan duyumsal değişime geçki denir

Geçilen makamdan tekrar asıl makama dönülmesi yoluyla yapılan geçkiye, GEÇİCİ GEÇKİ, geçilen makamla yaratının bitirildiği geçkiye ise SÜREKLİ GEÇKİ denir

Makam gösterme dışında, tüm taksim türlerinde, istek ya da amaç nedeniyle geçki yapılabilir Fakat, geçkinin mutlaka yapılması gereken taksim türleri de vardır Bu taksim türleri, GEÇİŞ TAKSİMİ ve FİHRİST TAKSİM olarak adlandırılır

GEÇİŞ TAKSİMİ:

Bir programda, programı oluşturan eserlerin değişik makamlardan seçilmiş olması durumunda, dinleyiciyi , bir sonraki eserin makamına ısındırmak amacıyla, asıl makamdan yeni makama yapılmış sürekli geçkiyi içeren ara taksime denilir

FİHRİST TAKSİM:

Makamların seyirlerini, oluşturduğu duyguları, kısaca , makamın ezgisel yapısını öğretme amacıyla, öğretilmek istenilen makamları, geçkiler zinciri şeklinde seslendirerek oluşturulan makam dizinsel taksim’e FİHRİST TAKSİM denir

Genel olarak özgür biçimlerin kullanıldığı fihrist taksimde, taksim, mutlaka başlanılan makamda bitirilir

En zor taksim türlerinden biri olan fihrist taksimde, tüm zorluk, hangi makama ve duyumsal bir rahatsızlık oluşturmadan nasıl geçileceği konusudur Bu nedenle de, geçki yöntemlerinin çok iyi bilinmesi gerekir Bir makamı çok iyi bilmek ise, o makamda kullanılan aralıkları;güçlüyü ve durak sesini çok iyi bilmenin yanında, bu öğeler arasında var olan ilişkileri de (ilgili makamda olabilecek aşağıya veya yukarıya doğru genişlemeler, hangi dörtlü ve beşlilerin kullanılması v b ) sağlıklı kurabilmek ile mümkün olur

Fihrist taksim türü, eski edvarlarda da yer almış ve bu taksim türüne örnekler verilmiştir

Fihrist taksimi, kendi döneminde TAKSİM-İ KÜLLÎ olarak adlandıran Kantemiroğlu (1673-1723), bu taksim türünü, ancak müzikten çok iyi anlayan ve bu alanda usta olanların yapabileceğini belirttikten sonra, taksimin bitiminde başlanılan makama dönülmesi gerektiğini vurgulamış, ardından, bu taksim türünü gerçekleştirmenin zor ve zahmetli bir iş olduğunu , böyle bir taksimi yapabilecek bir ya da iki müzikçinin güçlükle bulunduğunu özellikle belirterek,

“Biz de, karınca kararınca, gücümüz yettiği kadar, bir makamda böyle bir taksim meydana getirmeğe çalıştık Öyle ki, bu taksim örnek alınıp, başka makamlarda da taksimler yapılabilir Bu işi gerçekleştirmeyi de, müzik sanatının ustalarına ve ilim suyunun aktığı çeşmeden bizden fazla içmiş olanlara bırakıyoruz ”diyerek ,

Hüseyni makamında bütün makamları bir araya toplayan taksim ezgisi adı altında, aşağıda yazılı fihrist taksim örneğini vermiştir:

Son düzenleyen Safi; 22 Aralık 2015 00:33
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
22 Kasım 2011       Mesaj #4
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Taksim sırasında yapılması gerekenler:

a)Önce, bir önceki makam ya da taksimden sonra seslendirilecek eserlerin makamı veya yalnızca, taksim yapılarak dinletiye son verilecekse, taksim yapacak kişinin dinleyici ortamını da dikkate alarak saptayacağı makam, tüm özellikleriyle belirtilmeli,

b)Geçki yapılacaksa, temel makamın belirtilmesi sırasında geçki yapılacak makama nasıl geçileceği, dolayısıyla, hangi seslerin nasıl bir köprüyle kullanılacağı tasarlanmalı,

c)Geçiş taksimi dışında, geçkiden sonra mutlaka temel makama dönülmeli ve bu dönüşün hangi sesler ve köprülerle yapılacağı tasarlanmalı,

d)Seslendirme sırasında, motif ve ezgi değişimlerinin hangisi, nasıl uygulanmalı sorusu ve yanıtı, taksimin başından sonuna dek sürekli düşünülmeli,

e)Mutlak surette, çalgının tekniğiyle de bağdaşan ezgilerin yaratılmasına özen gösterilmeli,

f)Yaratılan ezgilerin, yeri geldikçe nüans’lı ve süslemeli olmasına dikkat edilmeli,

g)Güçlü seslerinin üzerinde önemle durulmalı, bu seslerle bitirilen cümlelerin ya da söylemlerin sonlarında soluklanılmalı böylece, dinleyenin duyumsal hazza ulaşmasını sağlamanın yanında, sonraki cümlelerin nasıl oluşturulacağı , geçki, bir başka bölüme geçme gibi konuların tasarlanması için zaman kazanılmalı,

h)Bitiş etkisinin tam anlamıyla oluşabilmesi için, makamın durağı etrafında sürekli gerilim yaratılmalı ve durak sesi uzun süreli olarak bir kez duyurulmalıdır


TAKSİMİN OLUŞTURULMASI:

Taksimi oluşturan, onu var eden, doğaçlanan ezgilerdir Ezgi ise, değişik yükseklikteki seslerin, bir anlam bütünlüğü oluşturacak şekilde ve tek tek birbiri ardına sıralanmasıyla oluşan ses çizgisidir

Ezginin en önemli özelliği anlam’dır Anlam ise, ezginin;bir duyguyu, bir düşünceyi içermesidir ki, buradan ardarda gelen değişik yüksekliklerdeki seslerden oluşmuş her ses çizgisinin, şayet bir anlam içermiyorsa, kesinlikle ezgi olamayacağı düşüncesine varırız

Taksimin geleneksel ya da özgür olması dikkate alınarak ezgi yaratılır Önceden de belirttiğimiz gibi , özgür taksim yapabilmenin koşulu, mutlak surette geleneksel ezgi yapabilmek ve doğaçlayabilmektir Bunun için de, geleneksel ezginin özelliklerini bilmek gerekir
Son düzenleyen Safi; 22 Aralık 2015 00:34
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
22 Kasım 2011       Mesaj #5
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
GELENEKSEL EZGİ’NİN ÖZELLİKLERİ:

1)En çok ikili aralıklar kullanılmıştır Üç’lü, dört’lü ve beş’li aralıklar ile bunların çevrilmişleri ise, genel olarak, güçlüye kolayca ulaşma ya da doğrudan doğruya güçlüyü belirtme amacıyla kullanılırlar

2)Ezgi’nin doğaçlanmasına, mutlaka, durak ya da güçlü dolayından başlanır

3)Cümle içinde yer alan cümleciklerde, genel olarak gerilim-çözülüm(soru-cevap) ilişkisi yoktur Ezgi, sürekli, güçlü ya da durak seslerinde biten küçük ezgi parçacıkları ya da cümle zincirlerinden oluşur

4)Motif geliştirme yöntemlerinin kullanıldığına pek rastlanmaz Ezgisel gidiş, makam seyri içinde yapılan bezemelerle oluşturulur

5)Bölümü oluşturan cümleler, yarım kararlı ya da tam kararlı olabilir Taksim’in oluşturulması sırasında ise, taksim, ister geleneksel, ister özgür olsun, yöntem değişmez Bu yöntemi, ana çizgileri içinde belirtecek olursak :

TAKSİM’in oluşturulmasında genel yöntem:

1)Önce, makamın güçlü ya da durak sesleri dolayında küçük bir ezgi parçası ile başlanır ve bu ezgi, bu seslerden biriyle uzun süreli olarak bitirilerek, güçlü duyurulmuş olur Aynı zamanda, daha sonraki ezgi ya da cümleleri tasarlamak için de zaman kazanılmış olur

2)Varsa, diğer güçlü ya da güçlüler belirtilir

3)Daha sonra, makam dizisinin tüm sesleri üzerinde dolaşılarak, tekrar güçlüye gelinir

4)Bundan sonra, istenirse, taksim bitirilebilir Şayet bitirilecekse, tekrar durak sesine gelecek şekilde ezgi doğaçlanır Doğaçlama sırasında, durak sesine gelindiğinde, bu ses etrafında sürekli gerilim yaratılır Gerilim yaratma, durak sesinin uzun süreli olarak duyurulmaması, başka seslerde, ki bu sesler yürüyücü seslerdir, asma kalışlarla gerçekleştirilir Bitişte ise, durak sesi, uzun süreli olarak bir kez duyurulur ve böylece tam bir bitiş sağlanır Şayet mümkünse, yeden kullanılması, bu bitişi daha da pekiştirir Bu ana kadar, alterasyon ve çeşni kolayca kullanılabilir Böyle bir taksim, bir bölümlü olur

5)Şayet taksim bitirilmeyip, devam ettirilecekse, bu durumda geçki tasarlanır İstenilen geçkiler yapıldıktan sonra , yine asıl makama geçilerek, güçlüde kalınır

6)Bundan sonra, yine makam dizisinin seslerinde dolaşılır ve 4 maddede yazılı konular gerçekleştirilerek, taksim bitirilir Böyle bir taksim, bir bölümlü olur

7)Şayet taksim iki bölüm yapılacaksa, birinci bölüm yukarıdaki yöntemle bitirildikten sonra, ikinci bölüme, güçlüsü, gerdaniye ve daha tiz seslerden biri olan makamlara ya da bu seslerin bir oktav pesti durak sesi olan makamlara doğrudan geçki yapılır

8)Geçilen makamla ilgili olarak 1 2 ve 3 maddede yazılanlar gerçekleştirilir ve yine asıl makama dönülerek 4 maddede yazılanlar uygulanır Asıl makama dönülmesi sırasında, doğrudan geçki olanağı yoksa, köprü ya da köprülerle dolaylı geçki yolu izlenerek taksim, dolayısıyla ikinci bölüm bitirilir

9)Şayet üç bölümlü bir taksim yapılacaksa, bu kez, ikinci bölümün bitişinden sonra, güçlüsü rast-gerdaniye arasında olan bir makama doğrudan geçki ya da dolaylı geçki yapılması tercih edilerek 8 maddede yazılanlar uygulanır Böylece, taksim, dolayısıyla, üçüncü bölüm bitirilmiş olur.
Son düzenleyen Safi; 22 Aralık 2015 00:34
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

16 Temmuz 2015 / asla_asla_deme X-Sözlük
6 Aralık 2016 / hassasadam Forum Oyunları
11 Temmuz 2016 / Begum96 Cevaplanmış
27 Ocak 2015 / _EKSELANS_ Mimarlık