Arama

Lübnan ve Lübnan Tarihi - Tek Mesaj #1

kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
5 Ekim 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı

Lübnan

Ad:  Lübnan ve Lübnan Tarihi1.jpg
Gösterim: 1658
Boyut:  63.3 KB

resmi adı LÜBNAN CUMHURİYETE Arapça FL-CUMHURİYETÜL-LÜBNANİYE.
Doğu Akdeniz’de küçük kıyı ülkesi.

Kuzeyde ve doğuda Suriye, güneyde İsrail ile çevrilidir. Son derece güzel manzaraların süslediği, 10.230 km2 îik dağlık bir alanı kaplar. Kuzey-güney doğrultusunda yaklaşık 215 km boyunca anır; doğudan batıya genişliği 32-88 km arasında değişir. Arap dünyasının bir parçası olmasına karşın, karmaşık dinsel ve siyasal yapısıyla ayrı bir özellik gösterir. Ortadoğu’daki yoğun çekişmelerin yörüngesine girmesi, hassas dengelere, çoğulculuğa ve gelişmiş bir ekonomiye dayanan istikrarının bozulmasına ve 1975’ten sonra yıkı bir iç savaş ortamına sürüklenmesine yol açmıştır. Başkenti Beyrut, 1992 tahmini nüfusu 2.803.000’dir.

DOĞAL YAPI.


Lübnan toprakları fiziksel coğrafya bakımmdan dört bölgeye ayrılır: Akdeniz boyunca uzanan dar ve düz kıyı şeridi, Lübnan Dağları, Bikaa Vadisi, Cebelü’ş-Şarki (Anti-Lübnan Dağları) ve Hermoi Dağı (Cebelü’ş-Şeyh) sırtları.

Irmakların taşıdığı alüvyonlar ve deniz çökelieriyle kaplı olan kıyı düzlükleri yer yer kayalık kumsallar ve kumlu koylarla kesintiye uğrar. Kuzeyde genişleyerek Akkar Ovasın oluşturan verimli kıyı şeridinin hemen gerisinde Lübnan Dağları yükselir. Dar ve derin boğazların vardığı kireçtaşı ve kumtaşı oluşumlu bir sıra biçiminde kuzeyden güneye uzanan dağların yüksekliği 2.000-3.000 m arasında değişir. Kuzey kesimdeki Kurnatü’s-Sevda (3.090 m) aynı zamanda ülkenin en yüksek noktasıdır. Hafif bir eğimle alçalarak Beyrut’un kuzeydoğusundaki Sannın Dağında (2.628 m) yeniden yükselen sıra, daha aşağıda yerini Celile’nin alçak tapelerine bırakır.

Lübnan Dağları ve Cebelü’ş-Şarki arasında uzanan geniş Bikaa Vadisi verimli topraklarla kaplıdır. Güneyde giderek engebeli bir yapı kazanır ve Hermon Dağının etekleriyle birleşerek Yukarı Şeria Vadisini oluşturur. Lübnan Dağlarına koşut olan Cebelü’ş-Şarki’nin ortalama yüksekliği 2.0 m’yi bulur. Güneye doğru alçalan bu sıradan bir sırtla ayrılan Hermon Dağı (2.814 m) bazen sistemin güney ucu olarak kabul edilir.

Lübnan’ın yıl boyunca akan tek ırmağı olan Litani ünlü Baalbek yıkıntılarının yakınlarında doğduktan sonra, Bikaa Vadisi boyunca ilerleyerek tarihsel Sur kentinin biraz yukarısında Akdeniz’e dökülür. Bir bölümü Lübnan toprakları içinde kalan Asi (eskiden Orontes) ve Kebir ırmakları öteki iki önemli akarsuyu oluşturur. Öte yandan kış aylarında Lübnan Dağlarının 1.200- 1.500 m arasındaki kesiminden doğan yüksek debîli sel akıntıları önemli bir su kaynağı oluşturur. Geniş biçimde sulanan bu yamaçlar, komşu Suriye ve İsrail’deki dağlık alanlara göre ekime daha elverişlidir. Bu bölgede sık sık deprem meydana gelir.
Ülke genelinde sıcak, kuru yazlar ve ılıman, nemli kışlarla belirlenen astropik bir iklimin hüküm sürmesine karşın, değişken yüzey şekilleri ve ana sıradağların batıdan esen rüzgârları kesmesi nedeniyle yerel düzeyde belirli farklılıklar görülür.

Temmuz ayı ortalama sıcaklığı kıyı şeridinde 16°C- 32°C, Bikaa Vadisinde 10°C-32°C arasında değişir. Her iki bölgede ocak ayı ortalama sıcaklığı sırasıyla 10°C ve 2°C’dir. 1.500 m’den yüksek kesimlerde yazlar daha serin, kışlar daha soğuk geçer. Yağışların büyük bölümü kışın düşer. Kıyı şeridinde 900 mm olan yıllık yağış miktarı bazı yerlerde 1.500 mm’ye kadar çıkar. Daha kurak olan Bikaa Vadisinde bu miktar 380-625 mm arasında değişir. Kış aylarında Lübnan Dağlarına yağan kar yaz başına değin yerde kalır. Karla kaplı doruklar için kullanılan ve “beyaz” anlamına gelen Aramca kökenli laban sözcüğü ülkeye de adını vermiştir.

Geçmişte çok geniş bir alana yayılan doğal ormanlar günümüzde ülke topraklarının ancak yüzde 8’ini kaplamaktadır. Dağ yamaçlarındaki sedir örtüsü yüzyıllar boyunca süren kesim sonucunda büyük ölçüde seyrelmiş, geriye kalan küçük korulaj yasayla koruma altına alınmıştır. Öteki yabanıl ağaç türleri arasında meşe, çam, servi, göknar, ardıç ve keçiboynuzu sayılabilir. Başlıca memeli hayvanlar geyik, yaban kedisi, kirpi, sincap, sansar, kakırca ve tavşandır. Dağlarda yer yer ayılara rastlanır. Bataklık alanlarda flamingo, kutan, karabatak ve yaban ördeği gibi kuşlar göç sırasında konaklar ya da kışlarken, dağlarda kartal, şahin ve doğan gibi yırtıcı kuşlar yaşar.

NÜFUS.


Lübnan’ın birçok etnik ve dinsel topluluğu barındıran heterojen bir toplum yapısı vardır. Bu durumun temelinde 7' yüzyıldan beri bölgede baskıya uğrayan çeşitli topluluklar için elverişli bir sığmak işlevi görmüş olması yatar. I. Dünya Savaşı’nın ardından komşu ülkelerden Lübnan’a yönelen yoğun göçmen akını içinde mülteciler büyük bir oran oluşturuyordu. Ekonomik olanaklarıyla öteki Arap ülkelerindeki işsizler için de çekici bir merkez durumuna gelen Lübnan, 1948’den sonra İsrail, Ürdün ve Suriye’den kaçan Filistinlilerin bir dizi göç dalgasına sahne oldu.

Nüfusun beşte dördünden fazlasını oluşturan Lübnanlı Araplar, tarih içinde başka etnik öğelerle de karışmıştır. Öteki topluluklar arasında Filistinliler, Ermeniler, Süryaniler ve Kürtler sayılabilir. Dinsel grupların dağılımı daha karmaşık bir yapı gösterir. Hıristiyanların az bir farkla çoğunluğu oluşturduğu 1932 sayımından sonrasına ilişkin resmi verilerin bulunmamasına karşın, Müslümanların az bir farkla çoğunluğu oluşturdukları söylenebilir. Başlıca dinsel topluluklar (1984 tarihli gayri resmi tahminlere dayalı oranlarla) Şii Müslümanlar (yüzde 32), Maruni Hıristiyanlar (yüzde 24,5), Sünni Müslümanlar (yüzde 21), Dürziler (yüzde 7), Rum Ortodokslar (yüzde 6,5), Rum Katolikler (yüzde 4), Ermeni Hıristiyanlar (yüzde 4) biçiminde sıralanabilir. Nüfusun yüzde 95’e yakını resmî dil olan Arapçayı konuşur. İngilizce ve Fransızca da yaygındır; her üç dili bilenler önemli bir oranı bulur.
Ad:  lübnan1.JPG
Gösterim: 1089
Boyut:  67.5 KB

Nüfusun büyük çoğunluğu kıyı düzlüklerinde yaşar. Kırsal yerleşmeler su kaynaklarının ve ekime elverişli alanların çevresinde toplanmıştır. Modern tarım tekniklerinin bir ölçüde uygulandığı kuzeydeki köyler göreli olarak daha zengindir. Güneydeki geri ve yoksul köyler 1975’ten sonra İsrail’in saldırılarıyla yıkıma uğrayarak yer yer boşalmıştır. İç savaş öncesinde birçok köyde ve kentte bir arada yaşayan değişik dinsel topluluklar günümüzde belirli sınırlarla ayrılmış bölgelerde toplanmış durumdadır. Hıristiyanlar genellikle Beyrut’un kuzeyindeki kıyı kesiminde, Müslümanlar ise Beyrut’un doğusunda ve güneyine düşen bölgelerde yaşamaktadır. Beyrut’un kendisi de Batı Beyrut ve Doğu Beyrut olarak ikiye ayrılmıştır.

Nüfus yoğunluğu (1992) kilometrekare başına 274 kişi gibi oldukça yüksek bir düzeydedir. Filistinli mültecilerin birbirini izleyen göç dalgaları ve iç savaşla birlikte Hıristiyan ve Müslüman toplulukların sürekli yer değiştirmek zorunda kalması aşırı kalabalıklığı ve nüfus hareketliliğini daha da artırmıştır. Kentleşme oranı öteki Ortadoğu ülkelerine göre çok yüksektir; kentlerde oturanların toplam nüfusa oranı (1990) yüzde 83,7’dir. Ülkenin can damarı sayılan Beyrut toplam nüfusun yaklaşık yüzde 60’ını barındırır. Bununla birlikte iç savaş ortamı son yıllarda kırsal kesime dönme eğilimini güçlendirmiştir. Öte yandan işsizlikten kaynaklanan ve özellikle Basra Körfezi ülkelerine yönelen dış göçlerde de önemli bir artış gözlenmektedir.

İç savaşın yol açtığı karışıklıklar nedeniyle nüfus profiline ilişkin kesin rakamlar bulunmamaktadır. Doğum ve ölüm oranları sırasıyla binde 26,4 ve binde 7,7’dir. Dış göçlerin ve iç savaş koşullarının bir sonucu olarak 25-50 yaş grubu içinde kadınların oranı daha yüksektir.

EKONOMİ.


Lübnan’da büyük ölçüde uluslararası ticaret, bankacılık, turizm, transit ticaret ve hizmet sektörüne dayanan bir piyasa ekonomisi yürürlüktedir. Ortadoğu’nun geleneksel ticari ve mali merkezi olan Lübnan, sürekli iç karışıklıklar ve yabancı birliklerin müdahaleleri nedeniyle bu konumunu giderek yitirmeye başlamıştır. 1985 verilerine göre ülkenin gayri safi milli hasılası (GSMH) 1,8 milyar ABD Doları, kişi başına düşen milli gelir ise 680 ABD Doları’dır.

Gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) içindeki payı (1987) yüzde 8,7 olan tarım sektöründe toplam işgücünün yaklaşık yüzde 19’u çalışır. Tarıma elverişli alanların büyük bölümü Akdeniz kıyısındadır; araziler son derece parçalanmış olduğundan küçük çiftçilik yaygındır. 1977-83 arasında üretim düzeyi yarı yarıya düşen buğday en önemli tahıl ürünüdür. Kıyı kesiminde yetiştirilen başlıca ticari ürünler çeşitli sebzeler, turunçgiller ve muzdur. Dağ eteklerinde zeytin, üzüm, tütün, incir ve badem yetiştirilir. Daha yüksek kesimlerde başta şeftali, kayısı, elma ve armut olmak üzere meyve üretimi öne çıkar. Bikaa Vadisinde şeker pancarı, tahıl ve sebze üretimiyle uğraşılır; esrar yapımında kullanılan kenevirin üretimi son yıllarda hızla yaygınlaşmıştır. Esrar yasadışı yollardan ihraç edilir. Hayvancılık içinde en önemli yeri keçi yetiştiriciliği tutar. Lübnan tarımsal açıdan kendine yeterli olmaktan uzaktır; gıda ürünleri ve et gereksiniminin önemli bir bölümü öteden beri ithalatla karşılanmaktadır.

Litani Irmağından elektrik üretiminde ve sulamada geniş biçimde yararlanılır. Lübnan’ın maden kaynakları küçük demir cevheri ve linyit yataklarıyla sınırlıdır. Kuzeyde Trablusşam çevresinde çimento üretiminde kullanılmaya elverişli bazı kireçtaşı yatakları vardır. GSYİH’ye katkısı yüzde 14,7 olan ve toplam işgücünün yaklaşık yüzde 18’inin çalıştığı imalat sektörü tesis ve üretim kapasitesi bakımından iç savaştan büyük zarar görmüştür. Sanayi küçük ölçekli olmakla birlikte çoğu Ortadoğu ülkesine göre daha ileri düzeydedir. En gelişmiş sanayi dalları olan dokumacılığın ve gıda işlemeciliğinin toplam sanayi üretimi içindeki payı öteden beri hep yarıya yakın olmuştur. Öteki önemli sanayi ürünleri arasında çimento, işlenmiş petrol ve kâğıt sayılabilir. Son yıllarda dışarıya göçün artmasıyla kalifiye işgücü açığı ortaya çıkmıştır.

İç savaş öncesinde doğal ve tarihsel zenginlikleri, otelleri, eğlence yerleri, kıyı ve dağ sayfiyeleri, spor tesisleri ve uluslararası kültür şenlikleriyle önemli bir turizm merkezi olan Lübnan, bu alanda da durgunluk içine girmiştir. Buna karşılık döviz serbestliği, uygun faiz oranları ve İsviçre örneğine dayalı bankacılık sistemi gibi etkenlerden dolayı finansman sektörü eski canlılığını sürdürmektedir. İç savaş koşullarına karşın Lübnan’ın parasal rezervlerinin yükselmeye devam etmesi bunun çarpıcı bir göstergesidir. Geçmişte hep fazla veren dış ödemeler dengesi, yaygın kaçakçılığa bağlı kalemlerin görünmemesi nedeniyle günümüzde tersine bir eğilim göstermektedir. Sebze, dokuma ve kuyumculuk işlerine dayanan ihracat genelde Ortadoğu ülkelerine yöneliktir. Başlıca ithalat ürünleri olan tüketim malları, makine, ulaşım donanımı ve petrol daha çok Batı Avrupa ülkelerinden sağlanır.

Vergi kaçakçılığı çok yaygın olduğundan devlet gelirleri düşüktür; bütçe açığı bir ölçüde dış kredilerle kapatılmaktadır. Kamu harcamaları içinde başlıca kalemleri savunma, eğitim ve bayındırlık işleri oluşturur. Devletin ekonomiye müdahalesi yok denecek düzeydedir. Eskiden çok güçlü olan sendikacılık hareketi dinsel bölünmelerin etkisiyle parçalanarak zayıflamıştır.
Avrupa’nın Ortadoğu’ya açılan bir kapısını oluşturan Lübnan’da gelişmiş bir kara ve demir yolu ağı vardır. Beyrut dışındaki en önemli limanlar el-Mina, Cuniye ve Sayda yakınlarındaki ez-Zehrani’dir. Beyrut Uluslararası Havalimanı birçok ülkeyle hava ulaşımını sağlar.

YÖNETSEL VE TOPLUMSAL KOŞULLAR.


Lübnan’da iç savaş nedeniyle büyük ölçüde işlerliğini yitirmiş olan yönetim biçimi parlamenter demokrasiye dayanır. Fransız manda yönetimi altında 1926’da yürürlüğe giren anayasa uyarınca yasama yetkisi, üyeleri dört yılda bir seçilen 128 üyeli Ulusal Meclis’in elindedir. Ulusal Meclis karışıklıklar nedeniyle 1972’den Ağustos 1992’ deki genel seçimlere değin 20 yıl boyunca yenilenememiş ve 1974’ten 1992’ye değin ancak zaman zaman toplanabilmiştir. 1992’deki seçimlerin ardından oluşturulan yeni Ulusal Meclis üyelerinin yarısı Hıristiyan, öteki yarısı Dürzidir. Ulusal Meclis’in üçte iki çoğunluğu tarafından altı yıllık bir dönem için seçilen cumhurbaşkanı, ikinci kez ancak bir dönem arayla seçilebilir. Yürütme gücünün başı olarak cumhurbaşkanının atadığı başbakan dinsel toplulukların temsil edildiği bir hükümet kurar. Ulusal Meclis güvenoyu ve başka araçlara dayalı denetim yetkisini pek uygulayamadığından, hükümetler genellikle iç bölünmelerin ortaya çıkması ya da cumhurbaşkanının desteğini çekmesi durumunda düşer.

Resmi anayasal sistemi uzunca bir dönem ayakta tutan asıl öğe geçmişi 1943’e değin giden ve yazılı olmayan bir anlaşmadır. Buna göre cumhurbaşkanının Maruniler, başbakanın Sünni Müslümanlar, meclis başkanının da Şii Müslümanlar arasından seçilmesi gerekir. Aynı dengenin öteki kurulularda ve bütün yönetim kademelerinde de gözetilmesi öngörülmüştür. İç savaşla birlikte bütün dinsel topluluklar egemen oldukları bölgelerde kendi milis kuvvetlerine ve sivil yöneticilerine dayalı bir örgütlenmeye gittiğinden, denge mekanizmalarının yerini kamplaşma eğilimine bıraktığı söylenebilir. Bu durum merkezî yönetim sisteminin büyük ölçüde çökmesi ve ülkede iki ayrı yönetimin ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur. Yargı sisteminde Fransız sistemini örnek alan bir kurumlaşma vardır. İç savaşın yörüngesine girerek parçalanan silahlı kuvvetleri yeniden düzenleme girişimleri pek başarılı olamamıştır.

Lübnan’ın bir özelliği de siyasal yaşama damgasını vuran çoğulculuktur. Müslümanlar arasında etkinlik gösteren partiler Arap dünyasındaki eğilimlerin hemen hepsini yansıtır. Önemli bir ağırlığı olan Filistinliler de değişik örgütlerin çatısı altında toplanmıştır. Hıristiyanlar arasında ise cemaatlere dayalı bölünmeler vardır. Siyasal yapının karmaşıklığı iç savaş sürecinde sürekli değişen ve birçok boyut taşıyan saflaşmalar doğurmuştur.

Lübnan’ı komşu Arap ülkelerinden ayırt eden yüksek refah düzeyi, bu alandaki kuramların işlerliğini yitirmesiyle büyük ölçüde bozulmuştur. Geçmişte özellikle kentlerde ileri bir düzeyde bulunan sağlık hizmetleri, günüînüzde giderek artan sorunlar karşısında yetersiz kalmaktadır. Resmî olmayan birlik ve demeklerin toplumsal amaçlı çalışmalarda önemli bir yeri vardır. İç savaşın toplumsal yaşamı altüst ettiği yerlerin başında Beyrut, Güney Lübnan ve Filistin mülteci kampları gelmektedir. Yerleşik nüfusun sürekli yerinden olması ve milis kuvvetleriyle yabancı askeri birliklerin ev ve köyleri işgal etmesi mülkiyet haklarında tam bir karışıklık yaratmıştır. 1978’de hükümetçe oluşturulan Konut Bankası evlerin onarılması ve yeniden inşa edilmesi amacıyla düşük faizli kredi vermektedir.

Lübnan’da öteki Ortadoğu ülkelerinin çoğunda yaygın olan hastalıkların önü alınmıştır. Ortalama ömür (1990) kadınlarda 69 yıl, erkeklerde 61,5 yıldır. Bebek ölüm oranı (1986) binde 49,2 düzeyindedir.

Geçmişte eğitimin yalnızca dinsel toplulukların ve yabancı kuruluşlann sorumluluğunda olmasına karşın, günümüzde resmî okulların ağırlığı toplam öğrenci sayısının beşte ikisini kapsayan bir düzeye ulaşmıştır. Yüzde 80 olan okuryazarlık oranı (1990) Arap dünyasındaki en yüksek oranı oluşturur. Zorunlu olan beş yıllık ilköğrenimden sonra öğrenciler yedi yıllık ortaöğrenime ya da dört yıllık meslek okullarına devam edebilir. Yükseköğretim kurumlarmın çoğu özeldir. Başlıca üniversiteler Beyrut Amerikan, Saint Joseph, Lübnan ve Beyrut Arap üniversiteleridir.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 21 Kasım 2016 20:06