Arama

Dünya Kentleri: Beyrut

Güncelleme: 21 Kasım 2016 Gösterim: 3.375 Cevap: 3
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
17 Mart 2007       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

BEYRUT

Ad:  Beyrut1.jpg
Gösterim: 395
Boyut:  77.1 KB

Ortadoğu ülkelerinden Lübnan'ın başkenti ve en önemli limanıdır. Akdeniz'in doğu kıyısında, dağlık bir burunda yer alır.
Sponsorlu Bağlantılar

İÖ 15. yüzyılda Fenikeliler'ce kurulan, İS 3. yüzyılda Romalılar'ın yönetimi altına gi­ren Beyrut, ilk Roma hukuku okulunun açıldığı kent olarak ünlendi. 551'de bir dep­remde yıkılan kent önceki parlak durumuna uzun süre kavuşamadı. 12. yüzyılda, Haçlılar zamanında biraz canlanan Beyrut, ancak 14. yüzyıldan sonra yeniden zengin bir liman kenti olabildi. 19. yüzyılda Fransız şirketleri, Beyrut'ta bir liman ile kenti Şam'a bağlayan demiryolunu yaptılar. Bugün de Fransızca, Arapça'dan sonra ikinci dil olarak kullanılır.

I. Dünya Savaşı'ndan (1914-18) sonra kuru­lan, II. Dünya Savaşı sırasında bağımsızlığını kazanan Lübnan Devleti'nin başkenti olan Beyrut'ta savaştan sonra çağdaş yapılar yük­seldi. Ortadoğu'nun en modern kentlerinden biri durumuna gelen Beyrut aynı zamanda önemli bir ticaret ve bankacılık merkezidir.

Ne var ki, 1975'te Lübnan'da başlayan Hıristiyan-Müslüman İç Savaşı, Beyrut'a çok zarar verdi. Kent merkezi büyük ölçüde yıkıldı ve büyük otellerin bulunduğu bölge zarar gördü (bak. Lübnan). Bombalamalar, tüfek sesleri, top ateşleri, yabancıların kaçırıl­ması neredeyse günlük olaylardan sayılır ol­du. İç savaştan bu yana nüfusu yaklaşık 475 bin eksilen Beyrut'ta, bütün bu olumsuzlukla ra karşın halk olağan bir kent yaşamı sürdür­meye çalışmaktadır.

Kent, Müslüman gerillaların denetimindeki Batı Beyrut ve Hıristiyan Milisler'in deneti­mindeki Doğu Beyrut olarak, kesin bir biçim­de ikiye bölünmüştür. Beyrut'ta ayrıca büyük bir Filistinli göçmen topluluğu da vardır.

Bir zamanlar çok hareketli olan Beyrut Havaalanı neredeyse kapalı gibidir. Bu hava­alanı birkaç uçak kaçırma eylemine de sahne olmuştur.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica


Son düzenleyen Safi; 21 Kasım 2016 20:46
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Nisan 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Beyrut2.jpg
Gösterim: 360
Boyut:  53.5 KB
Beyrut

Beyrut (Arapça:Bairūt), Lübnan'ın başkentidir. Nüfusu 1,5 milyonun üzerinde olan Beyrut, deniz etkisinden biraz korunan bir körfezin kıyısındadır.
Sponsorlu Bağlantılar

Beyrut'ta tipik bir Akdeniz iklimi görülür. Uzun yıllar Ortadoğu'nun ekonomik, fikri ve kültürel merkezi olan Beyrut, 1970'lerden sonra başlayan toplumsal ve siyasal karışıklıklar ve bu yüzden patlayan Lübnan İç Savaşı (1975-1991) sonucu bu özelliğini kaybetmiştir.

Beyrut, Osmanlı döneminde planlı bir gelişme göstermişti. 1943'te Lübnan'ın bağımsızlığını kazanmasından sonra gelişigüzel ve hızlı bir büyüme dönemine girmiştir.

İç savaştan önce Beyrut nüfusu içinde Hıristiyan ve Müslümanların sayısı hemen hemen eşitti. Şimdi Müslümanlar çoğunlukta. Halkın büyük çoğunluğunu meydana getiren Araplar, Lübnanlıları, Filistinli mültecileri, Suriyelileri ve başka göçmen Arap cemiyetleri de içine alır. En büyük ve tek etnik azınlık Hıristiyan Ermenilerdir. Ama Hırıstiyan Araplar gibi iç savaş yüzünden ve sonrasında sayıları göçle azaldı ve azalmaya devam etmektedir.

Beyrut'un doğusu Hıristiyan, batısı ise Müslüman çoğunluktadır. Eskiden Müslüman topluluğun çoğunluğu Sünni iken 1960'lardan sonra göçler sonucu Şiilerin sayısı giderek artmıştır. Batı Beyrut'un bazı bölümlerinde küçük Dürzi toplulukları da yaşar.
Beyrut, 1950-70 yılları arasında Ortadoğu'nun gözbebeği idi. Lübnan'ın serbest ekonomi ve döviz sistemi, altın esasına dayalı istikrarlı ve konvertibl parası, banka hesaplarının gizliliğini sağlayan kanunları, çekici banka faizleri Beyrut'u Arap zenginlerinin bankacılık merkezi haline getirdi. Ayrıca deniz ve hava yoluyla dünyaya açılması ve yabancı firma ve bankalar içinde Ortadoğu'ya girmek açısından ideal bir üs olan Beyrut, serbest liman bölgesiyle Ortadoğu'nun en büyük antreposu oldu.

Şehirdeki Beyrut Amerikan Üniversitesi, Saint Joseph Üniversitesi, Lübnan Üniversitesi ve Beyrut Arap Üniversitesi Arap ülkelerinden pekçok talebeyi Beyrut'a çeken bir faktördü. Ancak 1970'lerden sonra başlayan iç karışıklıklar ve Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra Filistin Kurtuluş
Örgütünün (FKÖ) karargahını buraya taşıması ve devlet otoritesinin ve düzeninin zayıflaması Beyrut'un cazibesini kaybettirdi. Bu toplumsal ve siyasal karışıklıklar gittikçe artarak 13 Nisan, 1975'de iç savaşa yol açtı. İç savaş Beyrut'un çok ağır maddi hasarına ve can kaybına yolaçtı. Savaş 1991 yılında sona erdiğinde Beyrut bir harabeye dönüşmüştü ve 150.000 Lübnalı can vermişti. Kentin merkezi onarlımasına ve maddi olarak biraz toparlanmasına rağmen geleceği hala belirsizdir. 12 Temmuz 2006 tarihinde başlayan 2006 İsrail-Lübnan Krizi'nde İsrail’in hava saldırıları sırasında Beyrut kenti, özellikle güney kısmı ağır hasar görmüştür.
Son düzenleyen Safi; 21 Kasım 2016 20:46
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Kasım 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Beyrut
Ad:  Beyrut3.jpg
Gösterim: 303
Boyut:  55.8 KB

Lübnan’ın başkenti ve başlıca limanı.

Akdeniz kıyısında, Lübnan Dağlarının eteğinde 67 km2’lik bir metropoliten alanı kaplar. Denize kaba bir üçgen biçiminde sokulan el-Eşrefiye (Doğu Beyrut) ve el-Museytibe (Batı Beyrut) tepelerinin oluşturduğu bir yarımada üzerinde yer alır. Bu yarımadanın hemen gerisindeki iç bölgede, kuzeyde Nehrü’l-Kelb’in (Köpek Irmağı) ağzından güneyde Nehrü’d-Damur’un (Damur Irmağı) ağzına uzanan dar bir kıyı ovası bulunur. Kentte yazlan sıcak ve nemli; kışları kısa ve yağışlı tipik bir Akdeniz iklimi görülür. Uzun yıllar Ortadoğu’nun ekonomik, toplumsal, düşünsel ve kültürel merkezi olan Beyrut, 1970’lerden sonra başlayan toplumsal ve siyasal karışıklıklar sonucu bu özelliğini yitirmiştir.

Kentin yapısı.


Osmanlı döneminde ve Fransız manda yönetiminde planlı bir gelişme gösteren Beyrut, 1943’te Lübnan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra gelişigüzel ve hızlı bir büyüme sürecine girmiştir. Kent nüfusu 1930-70 arasında 10 kat artarken, kent alanı da 1900’e göre üç kat genişlemiştir. 1950’lere doğru eski Beyrut kentinden geriye pek az iz kalmış, bunların da çoğu 1970’lerin ortalarında başlayan iç savaş sırasında yıkılmıştır. Kent ve banliyölerdeki cadde planları ile yerleşim düzenlemesi birbiriyle uyum içinde değildir. Birçok semtte modern yüksek apartmanlar, modern villalar, kiremit çatılı ve iki katlı eski evler ve gecekondular yan yana bulunmaktadır. 1974’ten sonra başta Batı Beyrut’ta olmak üzere çok sayıda ev ve apartman, özellikle Güney Lübnan’daki Şii bölgelerinden ve kırsal yörelerden gelen göçmenlerce işgal edilmiştir. İç savaş sırasında yıkıntıya dönüşen Beyrut’un merkezi (eski kent), Doğu Beyrut ile Batı Beyrut arasında, rakip grupların çatışmalarına sahne olan tampon bir bölge haline gelmiştir. Bunun sonucu olarak işyerleri başka yerlere taşınmıştır.

Beyrut, kıyı şeridinin kuzey ve güneyinde başlayan iki otoyolla doğudaki Bekaa Vadisi üzerinden Şam’a bağlanır. Güneydeki Halde banliyösündeki Beyrut uluslararası havalimanı yolcu ve yük trafiğinde önemli yer tutar.

Beyrut nüfusu içinde Hıristiyan ve Müslümanların oranı aşağı yukarı eşit bir ağırlıktadır. Her iki dinden halkın büyük çoğunluğunu oluşturan Araplar, Filistinli mültecileri, Suriyelileri ve başka göçmen toplulukları da içine alır. En kalabalık etnik azınlık Hıristiyan Ermenilerdir. Müslümanlar arasında Kürt etnik azınlığı da vardır. Doğu Beyrut hemen tümüyle Hıristiyandır. Batı Beyrut’un da büyük çoğunluğu Müslümandır; buna karşılık Res Beyrut gibi bazı mahalleler kozmopolit bir yapıdadır. Musevi topluluğu Vadi Ebu Cemil mahallesinde yoğunlaşmıştır. En büyük Hıristiyan topluluklar Maruniler ve Rum Ortodokslardır. Ermeniler dışındaki Hıristiyan azınlıklar arasında Rum Katolikleri, Protestanlar ve Katolikler sayılabilir. Önceleri Müslüman topluluğun çoğunluğunu Sünniler oluştururken, 1960’lardan sonra göçler sonucu Şiilerin sayısı giderek artmıştır. Batı Beyrut’un bazı bölümlerinde küçük Dürzi toplulukları da yaşar.

Beyrut 1952-75 arasında canlı bir ekonomik, toplumsal, düşünsel ve kültürel merkez olarak, otoriter ve militarist yönetimlerin egemen olduğu bölgede liberalizmin sığınağı durumundaydı. Lübnan’ın serbest ekonomi ve döviz sistemi, altın esasına bağlı istikrarlı parası, banka hesaplarının gizliliğini koruyan yasaları ve çekici faiz oranlan, deniz ve hava yoluyla dünyaya açılan Beyrut’u Arap zenginlerinin bankacılık merkezi haline getirdi, inşaat, ticaret ve sanayi (gıda işleme, dokuma ve ayakkabı, yayımcılık) alanındaki yatırımlar sonucu ekonomi hızla gelişti. Öte yandan yabancı bankalar ve firmalar için de Ortadoğu’daki Arap dünyasına girmek açısından ideal bir üs olan Beyrut, “serbest liman bölgesi”yle Ortadoğu’nun en büyük antreposu oldu. Bu dönemde turizm yönünden de gelişen kent, genellikle sansürsüz olarak yayımlanan sayısız gazete ve dergileriyle Arap dünyasına dünyadaki gelişmeleri yansıtan bir düşünce merkezi olma özelliğini kazandı. Kentteki okullar, yüksekokullar ve üniversiteler (Beyrut Amerikan Üniversitesi, Saint Joseph Üniversitesi, Lübnan Üniversitesi ve Beyrut Arap Üniversitesi) Arap ülkelerinden pek çok öğrenciyi Beyrut’a çekmeye başladı. Bütün bunlara karşılık kentte uyumsuzluk, düzensizlik ve siyasal huzursuzluğun varlığı da gözden hiç kaçmıyordu.

1967’deki Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra Beyrut, Filistin direniş örgütlerinin önemli bir merkezi oldu. 1970’te Ürdün’den sürülen Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) karargahını buraya taşıdı. Lübnan hükümetinin Beyrut’ta ve Lübnan’ın öbür bölgelerinde üslenen Filistin direniş hareketini denetim altına almaya yönelik girişimleri sonuçsuz kaldı. Arap milliyetçi ve solcu siyasal partileri, büyük ölçüde Filistin direniş hareketiyle işbirliği yaparak kendi askeri milislerini oluşturdular. Hıristiyan milliyetçi partiler de aynı yolu tutarak askeri milis örgütleri kurdular. Patlak veren çatışmalar nedeniyle Beyrut’ta devlet otoritesi ve düzeni ortadan kalktı. 1991’de Lübnan ordusu kentte yeniden denetimi ele geçirdi ve çatışmalar hemen tümüyle sona erdi.

Beyrut günümüzde Ortadoğu Arap dünyasının merkezi olmaktan çoktan çıkmakla birlikte, canlılığını bir ölçüde korumaktadır. Öteki Arap kentlerinin Beyrut’un yerini doldurma çabaları pek başarılı olamamıştır.

Tarih.


Beyrut, Kenan dilinde “Kuyular” anlamına gelen ve yeraltı su tabakasından dolayı verilen Beerot adından anlaşılacağı gibi, eski bir yerleşimdir. İÖ 2000’lerdeki Mısır belgelerinde adı geçmekle birlikte, İÖ 14’te Julia Augusta Felix Berytus adıyla bir Roma kolonisi statüsü aldıktan sonra önem kazanmıştır.

Romalılar, el-Eşrefiye ve el-Museytibe tepeleri arasındaki vadide kurulu olan kentin dışında da yerleşim alanları oluşturarak bir sukemeri yaptılar. İS 3 ve 6. yüzyıllar arasında hukuk okuluyla ün kazanan kent, bir dizi depremin ardından İS 551’deki deprem ve gelgit dalgası sonucunda bütünüyle yıkıldı. 635’te Müslümanlar kenti ele geçirdiğinde Beyrut hâlâ yıkık durumdaydı.

Müslümanlar, kenti bir ölçüde onardıktan sonra, Şam iline (cünd) bağlı olarak Baal- bek’ten yönettiler. 10. yüzyılda, Akdeniz’de deniz ticaretinin yeniden canlanması ve özellikle Suriye’nin 977’de Mısır’daki Fatımi halifeliğinin egemenliğine girmesiyle, kentin önemi arttı. 1110’da İlk Haçlılarca ele geçirilen Beyrut kıyıdaki banliyöleriyle birlikte Kudüs Latin Krallığı’nın bir fief i olarak düzenlendi. Bir Haçlı ileri karakolu olan kent, Cenova ve başka İtalyan kentleriyle canlı bir ticaret ilişkisine girdi. 1187’de Selahaddin Eyyubi Beyrut’u Haçlılardan geri aldı, ama 1197’de Haçlılar kenti yeniden ele geçirdi. 1291’de Memlûkler, Haçlıları kentten sürdü. Beyrut, Venedikli baharat tüccarlarının Suriye’deki başlıca uğrak limanı haline geldi.

Portekizlilerin Doğu baharat yolunu Suriye ve Mısır’dan ayırmak amacıyla Afrika kıtasını dolanmalarından (1498) kısa bir süre sonra, Beyrut OsmanlIların egemenliğine girdi (1516) ve ticari önemi azaldı. 17. yüzyıla doğru başta İtalya ve Fransa olmak üzere Avrupa’ya Lübnan ipeği ihraç edilen bir liman haline geldi. Beyrut, resmî olarak Osmanlı eyaleti Şam’a, 1660’tan sonra da Sayda’ya bağlıydı. 1598-1633 ve 1749-74 arasında iç kesimdeki Dürzi ve Maruni bölgesinde yaşayan Ma’n ve Şihab emirlerinin yönetimi altında kaldı. Osmanlı-Rus Savaşı (1768-74) sırasında Ruslarca yoğun top atışına tutuldu. Daha sonra yeniden OsmanlIların eline geçen kent kısa sürede 6 bin nüfuslu bir köye dönüştü.

Modern Beyrut’un gelişmesi Avrupa’daki Sanayi Devrimi’nin bir sonucudur. Batı dünyasının sanayi ürünlerinin Osmanlı egemenliğindeki Suriye pazarlarını istila etmesiyle, Beyrut bu ticaretin başlıca odağı oldu. Suriye’nin Kavalalı Mehmed Ali Paşa yönetimindeki Mısırlılarca ele geçirilmesi (1832- 40), kentin ticari büyüme aşamasına girmesi için gerekli itici gücü sağladı. 1848’e doğru surların dışına taşmaya başladı ve nüfusu 15 bini buldu. 1886’da Filistin de dahil olmak üzere tüm Suriye kıyı bölgesini kapsayan ayrı bir vilayetin’merkezi oldu. 19. yüzyılın sonunda nüfusu 120 bine ulaştı.

Bu arada İngiltere, ABD ile Almanya’dan gelen Protestan misyonerler ve daha çok Fransa’dan gelen Katolik misyonerler Beyrut’ta özellikle eğitim alanında etkinlik göstermeye başladılar. 1863’te Amerikan Protestan misyonerleri, daha sonra Beyrut Amerikan Üniversitesi adını alan Suriye Protestan Yüksekokulu’nu kurdu. Okul 1866’da eğitime başladı. 1881’de Fransız Cizvit misyonerleri tarafından Saint Joseph Üniversitesi kuruldu. 1900’lere doğru ilk Arap gazetelerinin çıktığı Beyrut, Arap kültürünü özümlemiş aydınlarıyla yeni Arap milliyetçiliğinin önde gelen merkezi oldu.

I. Dünya Savaşı sonunda Beyrut, İtilaf Devletlerinin işgali altına girdi. 1920’de Fransız manda yönetimince Büyük Lübnan Devleti’nin başkenti yapıldı. Büyük Lübnan Devleti 1926’da Lübnan Cumhuriyeti’ne dönüştü. Fransız manda yönetimi altında (1920-43) ve sonrasında Beyrut’un hızlanan ekonomik gelişmesi kent nüfusunun çok hızlı artmasına ve toplumsal gerilimlerin şiddetlenmesine yol açtı. Bu gerilim, 1948’den sonra binlerce Filistinli göçmenin de kente akmasıyla arttı. Beyrut’ta ve Lübnan’ın her yerinde görülen siyasal ve toplumsal gerilimler Müslüman-Hıristiyan gerginliğiyle atbaşı gitmeye başladı ve 1958’de açık bir düşmanlık biçimine büründü.

1982’de, İsrail’in Beyrut’taki FKÖ karargâhına yönelttiği topyekûn saldırı sırasında Batı Beyrut büyük ölçüde yıkıldı. İsrail kuvvetleri FKÖ gerilla üslerinin bulunduğu bu bölgeyi kuşattıysa da, bir dizi görüşme sonunda FKÖ gerillaları ve önderleri Beyrut’u terk ettiler. Ama Beyrut, özellikle Şii Emel milisler, Filistinli gerillalar ve 1986 sonlarında Lübnan’a müdahalede bulunan Suriye birlikleri arasındaki çatışmalara sahne olmayı sürdürdü. On altı yıl süren iç savaştan sonra 1991’de Lübnan ordusu Beyrut’u büyük ölçüde denetimi altına alarak düzeni yeniden sağladı. 1985-89 arasında nüfusu 1,5 milyondan 200 bine düşen kentin yeniden imarı konusunda çalışmalar da başlatıldı. Nüfus (1989) 200.000.

Beyrut Amerikan Üniversitesi,


Lübnan’ ın başkenti Beyrut’ta karma eğitim veren uluslararası özel üniversite. Herhangi bir mezhebe bağlı değildir; hiçbir dinsel kurumla resmî ilişkisi yoktur. Öğretim programı çeşitli kültürleri kapsar. 1863’te New York Eyalet Üniversitesi’nden alınan bir beratla Suriye Protestan Yüksekokulu olarak kuruldu. 1866’da eğitime başladı. Lübnan’daki Amerikan Protestan misyonerlerince kurulmuş olmasına karşın, özerk bir yapı kazandı. Bugünkü adını 1920’de aldı. Okulun eğitim yaklaşımı Amerikan üniversitelerinin yaklaşımına benzer, ama öğretim programı Ortadoğu’nun gereksinmelerine göre düzenlenmiştir. Öğrencilerinin yaklaşık yüzde 80’i Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerinden gelir. Üniversite bünyesinde 1867’de bir tıp fakültesi, 1871’de de eczacılık fakültesi kuruldu. 1905’te bir hemşirelik okulu ile hastane açıldı. Bütün birimleri ülke için büyük önem taşır. 1974’te başlayan Lübnan iç savaşının ilk yıllarında üniversite hastanesi Beyrut’un başlıca sağlık merkezi olarak işlev görmüştür. Üniversite iç savaş sırasında açık kaldıysa da, Arap olmayan öğretim üyelerinin çoğu 1980’lerin ikinci yarısında ülkelerine döndüler.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Kasım 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
BEYRUT
Ad:  Beyrut4.jpg
Gösterim: 278
Boyut:  59.2 KB

Lübnan’ın başkenti, Akdeniz kıyısında; 1 100 000 nüf. B.’da mağaralar kapsayan (ünlü Güvercin mağarası) yalıyarlarla yontulmuş iki tepenin yer aldığı kütlemsi bir burunda bulunan kent, deniz etkisinden biraz korunan bir körfezin kıyısındadır.

Çok eski bir tarihte kurulan ilk kent, XIX. yy.'a kadar hiçbir önem kazanamadı. XIX. yy.’da deniz ilişkilerinin yoğunlaşması, modern bir liman düzenlenmesi, sonra da Suriye’ye giden karayollarının ve demiryollarının hizmete girmesiyle, rakip kentleri geride bıraktı, yörenin birçok devlete ayrılmasına ve siyasal istikrarsızlığına karşın, Yakındoğu'nun başlıca limanı oldu. Bir açık bölge kurulması, paraya serbest konvertibilite kazandırılması ve yabancı sermaye akını, nüfusun ırk ve kültür çeşitliliği de (müslüman ve hıristıyanlar [süryaniler, ortodoks yunanlılar, maruniler]) gelişmesine katkıda bulundu. Halde havalimanının (bölgesel hava ulaşımı merkezi) hizmete girmesi de önemli bir etmen oldu, işlevlerinin (özellikle ulusal liman ve Suriye, Ürdün, Irak'a doğru transit limanı olmanın getirdiği ticari işlevi) çeşitliliği, düşünce yaşamının yoğunluğu (birçok üniversite, tarım araştırmaları enstitüsü) 'kırsal kesimden halkı kente çekti ve çokçekirdeklı bir kentin gelişmesine yol açtı. Ama bu zenginlik, 1970 yıllarından başlayarak iç savaştan büyük zarar gördü ve eski kent merkezi (suks) ortadan kalktı.

TARİH.
Fenikeliler tarafından kurulan (Beryttıos"), Roma döneminde hukuk 'okuluyla ün salan Beyrut, arap fetihleri döneminde Şam’ın limanı oldu. 1110'da Haçlılar tarafından işgal edilen kenti, Selahattin Eyyubi 1187’de geri aldıysa da, 1197-1291 arasında Beyrut, yeniden Haçlılar’ın eline geçti. XVII. yy.'da dürzi emirlerinin başkenti oldu, sonra osmanlı yönetimine girdi. 1840’ta Kavalalı İbrahim Paşa tarafından alındı ve 1860'tan sonra hıristiyan nüfusu çoğaldı (dağlardan gelen Marunlar).

1918 ekiminde transız donanması tarafından işgal edilen, 1919-1946 arasında Fransız Doğu Akdeniz birliklerinin genel karargâhı olan kenti Fransızlar 1946 noelinde boşalttılar.

Nüfusun karışık yapısı (müslüman ve hırıstiyan topluluklar bir arada yaşar) ve yakın devirde kente filistinli mültecilerin yerleşmesi, 1975-76'dan başlayarak kanlı çarpışmalara yol açtı.

Hıristiyan falanjist milisleriyle filistinli mülteciler arasında çatışmalar bir ıç savaşa dönüştü. Falanjistler Filistinliler in yerleştiği Tel el Zaatar kampına saldırdılar Barışı sağlamak için kurulan Arap caydırıcı gücünü oluşturan Suriye birlikleri olaylara müdahale etti. Kentte kısa bir süre için barış sağlandı Ancak bu kez Suriye birlikleriyle falanjistler arasında çatışmalar başladı (nisan 1981). 1982’de Güney Lübnan'daki filistinli mücahitlere karşı saldırıya geçen İsrail, Güney Lübnan'ı işgal etti, sonra da Beyrut'u kuşattı (6 haziran) Yaser Arafat yönetimindeki Filistin kurtuluş örgütü mücahitleri kenti ıkı ay süreyle savunduktan sonra Beyrut'tan ayrılmayı kabul ettiler (1 eylül). Lübnan cumhurbaşkanı ve falanjistlerin önderi Besır Cemayel’in öldürülmesi üzerine (14 eylül), İsrail birlikleri kenti işgal etti. İslami cihat örgütü ABD büyükelçiliğimin önünde patlayıcı yüklü bir kamyonu havaya uçurdu; (nisan 1983). Çatışmaları önlemekle görevli Birleşmiş milletler Lübnan barış gücü askerleri de sık sık saldırıya uğradı İsrail birlikleri kenti boşaltarak Güney Lübnan'a çekildiler (ağustos 1983). İsrail birliklerinin çekilmesiyle ıç savaş daha sertleşti: Falanjistler ile Dürziler (haziran ve eylül 1984), Emel örgütü milisleriyle Lübnan ordu birlikleri (ağustos 1984) çatıştılar. 1985 yılının ilk aylarında hükümet, otoritesini tümüyle yitirmişti. Hıristiyan ve müslüman mahallelerini ayıran yeşil hat" boyunca çatışmalar zaman zaman yemlenirken, şıı Emel milisleri, bu kez yemden kente dönen FKÖ gerillalarının yerleştiği kamplara saldırdılar. Emel, FKÖ'nün güçlenmesini istemiyordu Kamplarda kuşatılan FKÖ’ye bu kez, eski düşmanı Falanjistler yardım etti. Suriye’nin desteklediği Emel, hırıstiyan bölgesine de saldırdı (7 mayıs 1985); ancak geri atıldı. Gücünü yitiren hıristiyan milisleri sözcüsü Lübnan cephesi barış istedi. Emel bu kez yemden FKÖ kamplarına saldırdı (20 mayıs-22 haziran). Kamplara giremeyen Emel milisleri Dürzıler’ın İlerici sosyalist partisi (İSP) milisleriyle (hazıran- temmuz ve eylül) çatıştı.

1986 da Emel milisleriyle FKÖ gerillaları arasındaki “kamplar savaşı" yeniden alevlendi (mayıs-haziran). Altı hafta süren çatışmada Emel, amacına ulaşamadı. Arafat’a karşı olan Filistin ulusal kurtuluş cephesi "kamplar savaşfnı sona erdirmek için, Emel örgütü ve İSP yetkilileriyle, Suriye’nin de katıldığı bir anlaşma yaptı (13 haziran). Bu anlaşma uyarınca suriye birlikleri Beyrut’a geldi; Emel ve İSP kentteki milis merkezlerini kapattılar. 800 asker ve polisle, 500 suriye askerinden oluşturulan yeni güvenlik gücü Batı Beyrut’un duyarlı noktalarında karakollar kurdu. Suriye birliklerinin kente yerleşmesini Falanjistler ile Hizbullah örgütü de olumlu karşıladı. Kısa süren barış, hıristiyan grupları arasındaki çatışmalarla bozuldu. 1987 başında hıristiyan muhafazakâr partilerin oluşturduğu Lübnan cephesi önderi, eski cumhurbaşkanı Kamil Şamun'a karşı suikast düzenlendi (7 ocak 1987). Emel milisleri yeniden FKÖ kamplarına saldırdılar.

Burç el Baracne'de üç ay süren kuşatma, İSP ve Lübnan komünist partisi milisleriyle Emel arasında çatışma başlayınca kalktı. Bu çatışmaları bastırmak üzere suriye birlikleri kente girdi (22 şubat 1987). Suriye’nin müdahalesinden sonra Şatila kampı kuşatması da kaldırıldı. Mart 1989'da Michel Aoun’a bağlı milisler Batı Beyrut’u bombaladı ABD, Doğu Beyrut elçiliğini boşalttı. Kasım 1989’da Ulusal Meclis’in cumhurbaşkanlığına getirdiği Renö Moavvad, 22 kasım'da bir suikast sonucu öldürüldü. Aoun, Lübnan yönetimini ele geçirmeye çalıştı. Lübnan ve Suriye birliklerinin ortak saldırısı karşısında yenilgiye uğrayınca, fransız büyükelçiliğine sığınarak, kendisine bağlı birliklere teslim olmaları çağrısında bulundu (ekim 1990). 1991 yılında, Lübnan hükümeti, suriye birliklerinin yardımıyla 16 yıl sonra kentte barışı sağladı. İki yıl kapalı kalan Beyrut limanı 15 mart 1991’de açıldı. 26 haziran 1992’de de, 1985'den beri ilk kez batılı havayollarına ait bir uçak (Air France) Beyrut havalimanına iniş yaptı.

GÜZEL SANATLAR.
Ulusal arkeoloji müzesı'nde, Byblos'ta, fransız kazılarında çıkartılan yapıtlar sergilenmektedir: Ahıram’ın lahdi (İ.Ö. X. yy ); boyalı fresklerle süslü bir hypogeum (İ S. II. yy.); insan - biçimli ya da çatı biçiminde kapaklı bir dizi fenıkelahdi.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

17 Ekim 2012 / volture Taslak Konular
15 Ocak 2010 / volture Turizm
15 Ocak 2010 / volture Turizm