Arama


Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
11 Mart 2012       Mesaj #1
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Aşk-ı Memnu

Aşk-ı Memnu (Günümüz Türkçesi ile: Yasak Aşk) , Halid Ziya Uşaklıgil'in realist-naturalist bir romanıdır. İlk olarak 1899-1900 yıllarında Servet-i Fünûn dergisinde tefrika edildikten sonra 1900'de kitap olarak yayımlanmıştır.
Aşk-ı Memnu
3fbxh
  • Yazarı: Halit Ziya Uşaklıgil
  • Dili: Türkçe
  • Türü: Roman
  • Yayınevi: Hilmi Kitabevi (İlk Basım)
  • Basım Tarihi: 1900
Konu
Firdevs Hanım, "Melih Bey takımı" diye adlandırılan bir ailedendir. Yaptığı evlilikten Peyker ve Bihter adlı iki kızı olmuştur. Eşi, Firdevs Hanım'a yazılmış aşk mektuplarını okuduktan sonra kriz geçirerek ölür. Kızları Firdevs Hanım'ı pek sevmez. Firdevs Hanım da kızlarından nefret etmektedir. Çünkü ona göre kızları onun gençliğini çalmıştır. Firdevs Hanım'ın kızları zamanla büyür ve Peyker evlenir. Firdevs Hanım ve kızları güzel görünmeye çok önem verirler, çok zarif giyinirler. Firdevs Hanım, dönemin zenginlerinden Adnan Bey ile evlenmek istemektedir. Ama Adnan Bey Bihter’i ister. Firdevs Hanım bu evliliğe başta karşı çıkar ancak daha sonra kabul etmek zorunda kalır. Adnan Bey’in Nihal ve Bülent adında iki çocuğu vardır. Nihal 15 yaşında, Bülent yaklaşık 9 yaşındadır. Adnan Bey Bülent'in doğumundan hemen sonra karısını kaybetmiştir. Nihal önce babasının yeni evliliğine soğuk bakar. Ama Bihter ile tanışınca içi ısınır. Bununla birlikte, artık babasına karşı mesafe almıştır. Ancak, Bihter'le anlaşamayan ahçı Şakire Hanım'ın, eşi Süleyman Efendi ve kızları Cemile ile birlikte evden ayrılması nedeniyle Nihal Bihter'den de soğumaya başlar. Kardeşi Bülent'in yatılı okula gönderilmesinden de Bihter'i sorumlu tutmaya başlar. Bihter iki yıl içinde evliliğinden sıkılır. Çünkü Adnan Bey ile aralarındaki yaş farkı büyüktür ve Bihter ona âşık olmadığını hissetmektedir. Zamanla Behlül ile aralarında yasak bir ilişki başlar. Behlül Adnan Bey’in yeğenidir ve onlarla aynı evde kalmaktadır. Bihter gece herkes uyuduktan sonra Behlül'ün odasına girmektedir.Sabaha kadar ilişki yaşarlar. Nihal zamanla Bihter’den nefret etmeye başlar: Bihter'in Nihal ve Bülent'in odalarını ayırması, Nihal'e göre affedilemez bir harekettir.

Firdevs Hanım dizlerindeki romatizmaları bahane ederek kendi yalısının fazla rutubetli olduğunu öne sürer ve Adnan Bey'in yalısına yerleşmeye karar verir. Aynı dönemde, Nihal’e annelik yapan mürebbiyesi Matmazel De Courton da evden ayrılır ve Fransa'ya geri döner; Nihal onu Bihter'in uzaklaştırdığını düşünmektedir. Nihal'in artık kimsesi kalmamıştır. Babasını eskiden çok sevmesine karşı, şimdi içinde ona karşı bir nefret oluşmuştur. Yaşadığı olayların ağırlığı karşısında, bir gün piyano çalarken baygınlık geçirir; bu olaya yalnızca yalının çocuk yaştaki Habeş hizmetlisi Beşir şahit olur.

Aynı dönemde Nihal Behlül'e bir duygusal yakınlık duymaya başlamıştır; Behlül ise Bihter'e duyduğu aşktan zamanla uzaklaşmakta, yeni arayışlara girmektedir. Firdevs Hanım Adnan Bey'in yalısında kalmaya başladıktan sonra Behlül ile Nihal'i evlendirmeyi planlar. Bu arada, Bihter ile Behlül'ün arasında bir ilişki olduğunu fark eder. Nihal ve Behlül bu fikre önce şaka diye aldırmazlar ama zamanla iş ciddileşir; iki genç birbirlerine aşık olurlar. Bihter Behlül'ün Nihal'e olan aşkını kıskanır. Nihal, Behlül'le evlenme hazırlıkları yaptığı sırada, Behlül ve Bihter arasındaki ilişkiyi sezer. En sonunda Beşir her şeyi açıklar. Nihal ve Adnan Bey şok geciriler. Evlenecekleri gün Bihter odasında intihar eder. Behlül ise evden kaçar. Bir zaman sonra Adnan Bey ve Nihal eski mutlu günlerine geri dönerler; Şakire Hanım ve Süleyman Efendi eve geri döner, Matmazel de Courton da Fransa'dan geri çağrılır. Ancak Beşir, uzun süredir mücadele etmekte olduğu hastalığına yenik düşerek ölmüştür.


Karakterler

  • Adnan Bey: Varlıklı, 50'li yaşlarında bir İstanbul beyefendisi.
  • Behlül: Adnan Bey'in yeğeni; babası uzak bir vilayete üst düzey memur olarak tayin olduğundan İstanbul'da amcasının himayesinde yaşamakta, Galatasaray'da yatılı olarak okumaktadır. Kızlara zaafı vardır.
  • Nihal: Adnan Bey'in kızı. Behlül'e aşıktır.
  • Bülent: Adnan Bey'in oğlu. Babasının Bihter'le evlenmesinden sonra Bihter'i anne olarak benimser. Kısa süre sonra yatılı okula gönderilir.
  • Matmazel de Courton: Fakir düşmüş bir Fransız soylu ailenin kızı. Nihal ve Bülent'in mürebbiyesi.
  • Firdevs Hanım: "Melih Bey Takımı" olarak adlandırılan, kadınlarının hafifmeşrep ve gösterişli tavırlarıyla tanındığı bir aileye mensuptur. Romanın başlangıcında kırk beş yaşındadır.
  • Bihter: Firdevs Hanım'ın küçük kızı. Yirmi iki yaşındayken Adnan Bey'le evlenir. Ama Behlül'e aşık olur.
  • Peyker: Firdevs Hanım'ın büyük kızı. Bihter'den üç yaş büyüktür. Mesafeli bir tabiatı vardır.
  • Nihat Bey: Peyker'in eşi. İstanbul'un üst tabaka yaşamına dahil olmak için Peyker'le evlenmiştir. Evliliklerinden Feridun adlı bir oğulları olmuştur, iki yıl sonra da ikinci çocukları dünyaya gelmiştir.
  • Şakire Hanım: Adnan Bey'in yalısının aşçısı. Uşak Süleyman Efendi ile evlenmiştir. Bu evlilikten Cemile adlı bir kızları olmuştur.
  • Şayeste: Adnan Bey'in yalısında başkalfa.
  • Nesrin: Adnan Bey'in yalısında hizmetçi.
  • Beşir: Adnan Bey yalısında Habeş asıllı hadım hizmetli, arabacı.
  • Katiya: Firdevs Hanım'ın hizmetçisi.
Ana Karakterlerin Detaylı Analizi
  • Adnan Bey
Elli yaşında, zengin, kültürlü bir adamdır. Karısının dört yıl önce kaybetmiştir. Kızı Nihal ve oğlu Bülent’le birlikte Boğaziçi’nde lüks bir yalıda yaşam sürmektedir. Çocuklarına aşırı derecede düşkün, şefkatli, ilgili bir babadır. Adnan Bey, sandal gezintilerinde görüp beğendiği, yirmi iki yaşında genç bir kız olan Bihter’le evlenir. Adnan Bey, yaşına ve kişiliğine uygun bir kızla evlenmemenin bedelini çok pahalı öder. Bihter, kocasına karşı soğuk davranır, çoğu gece kapısını kilitler ve yalnız yatar. Kocasına bedenini vermiş, ancak kalbini, sevgisini verememiştir. Bihter, kocasının yeğeni Behlül’le yasak bir ilişki yaşar.
  • Firdevs Hanım
Bihter’in annesidir. Kırk beş yaşında olmasına rağmen yaşlandığını kabul etmeyen, genç kadınlar gibi süslenmeyi, gezip eğlenmeyi çok seven bir kadındır. Peyker ve Bihter adlarında iki kızı vardır. Firdevs Hanım için kızlar, birer baş belasıdır. Çünkü çocuklar, gezip eğlenmesine engel olur, yaşlandığının somut göstergesidir. Firdevs Hanım, kocası Melih Bey’i yıllar önce kaybetmiştir. Melih Bey’le evlenmiş, ancak bu evlilikte aradığı mutluluğu ve heyecanı bulamamıştır. Birkaç hafta sonra, kocasının karşı çıkmalarına aldırış etmeden sandal gezintilerine çıkmış, başka erkeklerle gönül eğlendirmiştir. Melih Bey, aldatıldığını öğrendikten sonra üzüntüsünden ölmüştür. Firdevs Hanım sorumsuz davranışları yüzünden, kocasının ölümüne sebep olmuştur. Kısa süreli bir vicdan sızısından sonra, Firdevs Hanım yeniden eğlence yerlerinin aranan kişisi olmuştur.

Firdevs Hanım, çocuklarına hiçbir zaman gerçek bir anne sevgisiyle, şefkatiyle, sıcaklığıyla yaklaşmamıştır. Sorumsuz ve ahlâksız davranışlarıyla çocuklarına kötü bir örnek olmuştur. Bihter’in babası yaşındaki Adnan Bey’le evlenmek istemesinde, mutlu bir aile yaşantılarının olmaması, annesinin kötü bir kadın olarak tanınması gibi nedenler vardır. Bihter için bu evlilik, cehennemden cennete kaçıştır. Bihter’in kocasını aldatmasında, annesinin payı büyüktür.
Firdevs Hanım’ın vücudu yıpranmış olmasına karşın gönlü hâlâ gençtir. Bembeyaz olmuş saçlarını, sık sık sarı renge boyatır. Yaşına uygun düşmeyen kıyafetleri ısrarla giymek ister ve kendisini komik duruma düşürür. Behlül’ün çapkınlık maceralarını heyecanla dinler.
  • Bihter
Romanın başkahramanıdır. Adnan Bey’in karısıdır. Yirmi iki yaşında güzel bir kızdır. Yaşadığı ortamda mutsuz olduğu için, evliliği kurtuluş olarak görür. Adnan Bey’in zenginliği, genç Bihter’in başını döndürür. Maddî imkânlara kavuşmanın, mutlu bir evlilik için yeterli olacağını zanneder. Adnan Bey’in elli yaşında ve iki çocuklu olmasına aldırış etmeden onunla evlenir. Bir yıl sonra, mutlu olmadığını, gönlünün, genç bedeninin, sevgiye, aşka, heyecana susadığını hisseder. Kocasının yeğeni Behlül ile yasak bir ilişki yaşar. Bihter, ne olduğunu anlamadan kendisini bir anda Behlül’ün kollarında bulur. “Bihter başta namuslu bir kadındır ve namuslu kalmak için çırpınır; ne var ki içinde bulunduğu koşullar ve yaratılışındaki bir eğilim, onu önüne geçilmez bir zorunlulukla, kocasını aldatan bir kadın yapar.”

Bihter, annesine benzemek istemez. Önünde istenmeyen iki seçenek vardır: Ya kocasına sadık kalarak genç bedenini çürümeye mahkum edecek, ömür boyu mutsuz bir kadın olacak ya da kocasına ihanet ederek genç bedeninin arzularını genç bir erkeğin kollarında tatmin edecektir. Bihter’in mutlu olabilmesi için, ihanet etmekten başka çaresi yoktur. “Bihter yaşlı kocasına sadık bir eş, üvey çocuklarına şefkatli bir anne olmak niyetiyle yaptığı bir evliliğin getirdiği mutsuzluk içinde namusunu ve şerefini koruyamayan talihsiz bir kadındır.”


Bir kışı birlikte geçirdikten sonra Bihter-Behlül ilişkisinde eski heyecan kalmaz. Birbirlerinden sıkılmaya başlarlar. Behlül, Bihter’i başka kadınlarla aldatır. Bihter, aldatıldığını bilmesine rağmen yine de Behlül’le birlikte olur. Romanın sonunda yasak aşkları ortaya çıkınca, Behlül’ün kendisini alıp uzaklara kaçırmasını bekler. Ancak Behlül, kaçıp gider, Bihter’i yalnız bırakır. Bihter, ihanet damgası yemiş bir kadın olarak yaşamak istemez. Bu kez ölümü, kendisine bir kaçış, bir kurtuluş olarak görür. Kocasının tabancasıyla intihar eder.

  • Behlül
Adnan Bey’in yeğeni, Bihter’in yasak aşkıdır. Babasının başka şehirlere tayin edilmesi üzerine, okumakta olduğu Galatasaray’daki öğrenimine yatılı olarak devam eden bir öğrencidir. Yirmi bir yaşındadır. Haftada bir gün, amcası Adnan Bey’in yalısına gelir. Batılı tarzda yetişmiş, sanattan, müzikten anlayan, hayatta gezip eğlenmekten başka hiçbir hedefi olmayan sorumsuz bir tiptir. Çapkın biridir. Pek çok kadınla ilişki yaşadığından, onlardan sıkılmıştır. İstanbul’da gitmediği eğlence yeri kalmamıştır. Arkadaşlarına, yaşadığı aşk maceralarını süsleyerek anlatmaktan çok hoşlanır.

“Behlül, yüzeysel bir Batılılaşmanın yarattığı tipik genç. Eğlence ve kadın peşinde. Bütün işi bu. Peşinde olduğu kadın, evinde kaldığı, ekmeğini yediği Adnan Bey’in karısı da olabilir. Geleneksel değer yargılarını yitirmiş, yeni değer yargılarından yoksun biri Behlül; en küçük ahlâkî sorumluluk duygusu kalmamış. Halit Ziya, Behlül’ün kişiliğinde, zamanla toplumumuzda daha da yaygınlaşacak bir genç tipini çok iyi canlandırmış.”


Behlül’ün mutlu insan maskesi altında, aslında hayattan bıkmış, geleceğe dair hiçbir hedefi olmayan, boşlukta yuvarlanan, mutsuz bir insan vardır. Kadınların dilinden iyi anladığı, yakışıklı, genç ve kibar bir genç olduğu için Bihter’i de ağına düşürmesi çok zor olmaz. Amcasının karısı Bihter’le yasak bir ilişki yaşar. Amcasının yalısında, amcasının karısıyla geceleri gizlice birlikte olur ve ahlâkî yönden en ufak bir huzursuzluk, bir suçluluk duymaz. Çünkü Behlül için yaşadığı bu ilişki, gizemli, tehlikeli, heyecanlı, ateşli bir oyundur. Behlül, bir süre sonra Bihter’den sıkılır ve onu başka kadınlarla aldatır. Yaşadığı ilişkiye sadık kalmaz. Yasak ilişkileri ortaya çıkınca, Bihter’e verdiği sözü tutmaz, onu ortada bırakır, kaçıp gider. Yaptığı rezillikler yetmiyormuş gibi, bir de Nihal’le evlenmek ister. Geçmiş yaşamındaki pislikleri, Nihal gibi küçük ve saf bir kızla temizleyecektir. İnsanları kullanmak, işi bitince de onları bir paçavra gibi atmakta Behlül’ün üstüne yoktur.
  • Peyker
Firdevs Hanım’ın büyük kızı, Bihter’in ablasıdır. Bihter’den üç yaş büyüktür. Nihat Bey’le evlidir. Romanın ilerleyen bölümlerinde Feridun adında bir oğlu olur. Adnan Bey’in çapkın yeğeni Behlül tarafından sürekli olarak taciz edilir. Peyker, kardeşi Bihter’den daha olgun ve namusunu koruma noktasında daha başarılıdır. Behlül’e hiçbir zaman yüz vermez, onun oyunlarına kanmaz, yaptığı ahlâksız tekliflere karşılık vermez. Bihter’in yaptığı gibi kendisini bir anda çapkın Behlül’ün kollarına bırakmaz, sonuna kadar namusunu korur, kocasına sadık kalır. Ailece gidilen Göksu gezisinde Behlül, Peyker’in peşinde dolanır. Kimsenin görmediğini düşündüğü bir anda Peyker’in ensesinden öper. Bu sahneyi Bihter görür. Bu olay, Bihter’in evlilik hayatında bir dönüm noktası olur, Bihter’in içindeki bastırılamayan, tatmin edilemeyen genç kadınlık arzularını harekete geçirir. Daha sonra ablasının aksine Bihter, bir anda kendisini yasak ilişkinin içinde bulur. Namus ve sadık bir eş olma konusunda Peyker, annesi Firdevs Hanım’dan ve kardeşi Bihter’den farklıdır.
  • Nihal
Adnan Bey’in kızıdır. Son derece kırılgan, hassas bir kızdır. Sekiz yaşındayken annesini kaybetmiş, bu acı olayın tesirini yıllarca üzerinden atamamıştır. En küçük şeyden etkilenir, kırılır, incinir, küser, bir köşeye çekilip saatlerce ağlar. Babasına aşırı derecede düşkündür. Babasının, kendilerini eskisi kadar sevmeyeceği korkusuyla, Bihter’in yalıya gelmesini istemez. Bihter yalıya geldikten sonra, baba-kız arasındaki sıcaklık, içtenlik kaybolur. Nihal, babasını elinden aldığı için Bihter’i kıskanır, ona soğuk davranır, kin duyar. Nihal ile Bihter arasındaki çatışma, zamanla şiddetlenir. Kardeşi Bülent’in yatılı okula verilmesi, hizmetçilerin evden uzaklaştırılması, yaşının büyüdüğü gerekçesiyle Bülent’in odasının ayrılması, mürebbiyesi Mlle de Courton’un gönderilmesi gibi olumsuz gelişmeler, Nihal’in Bihter’e duyduğu kin ve öfkeyi artırır.
  • Bülent
Adnan Bey’in oğlu, Nihal’in kardeşidir. Evdeki herkes tarafından çok sevilen, etrafına gülücükler saçan, neşeli bir çocuktur. İki yaşındayken annesini kaybetmiştir. Romanın başında altı yaşındadır. Bülent, alışveriş amacıyla arabayla yapılan gezileri çok sever. Oldukça hareketli bir çocuktur, yerinde durmaz. Babasının kitaplarını dağıtır, renkli kalemlerle odasının duvarlarını boyar. Ablası Nihal’in aksine Bihter’le çabucak kaynaşır, onu sever.
  • Mlle de Courton
Nihal’in mürebbiyesidir. Adnan Bey’in yalısına geldiğinde Nihal henüz dört yaşındadır. Mlle de Courton’un babası, yıllar önce bütün mirasını at yarışında kaybetmiş ve intihar etmiştir. Ortada kalan Mlle de Courton, Paris kaldırımlarına düşüp kötü bir kadın olmaktansa, akrabalarının yanında fakir bir yaşam sürmeyi seçmiş, türlü sıkıntılara göğüs germiştir. Yediği ekmeği hak etmek için, çocuklara mürebbiyelik yapmıştır. Yıllar sonra Beyoğlu’nun seçkin bir Rum ailesine mürebbiyeliğe gelmiş. Buradan da Adnan Bey’in yalısına geçmiştir. Mlle de Courton, Adnan Bey’den en ufak bir saygısızlık görmez. Adnan Bey’in hasta karısı, ölmeden önce Mlle de Courton’u yanına çağırmış ve çocuklarını kendisine emanet etmiştir. Bu nedenle Mlle de Courton, yalıdan ayrılmayı hiç düşünmemiştir. Mlle de Courton, çocuklara bir mürebbiyeden çok, bir anne şefkatiyle yaklaşmıştır.

Mlle de Courton, prensipleri olan, düzenli, disiplinli, onurlu bir kadındır. Bihter ile Behlül arasındaki ilişkiyi bilir, ancak evin huzurunu bozmamak için kimseye bir şey söylemez. Bihter durumu anlayınca, Nihal’in artık büyüdüğünü, bu nedenle mürebbiyeye ihtiyacı kalmadığını söyleyerek, Mlle de Courton’u yalıdan uzaklaştırır. Asil ve olgun bir bayan olan Mlle de Courton, yalıdan kovularak gitmenin kendisine yakışmayacağını düşünür. Adnan Bey’den, memleketini çok özlediğini söyleyerek bir süreliğine izin ister. Yalıdan ayrılmadan önce de, kızı yerine koyduğu Nihal’e, Behlül’den sakınmasını tembihler. Bihter’in intiharından sonra yeniden yalıya çağrılır.
  • Beşir
Adnan Bey’in yalısında çalışan Habeşli bir uşaktır. Tıpkı Nihal gibi kırılgan, hassas, zayıf bir çocuktur. Beşir, Nihal’i ümitsiz ve derin bir aşkla sevmektedir. Nihal hastalandığında, Beşir de hastalanır; Nihal’i üzgün gördüğünde, kendisi de dayanamaz ağlar. Beşir, Bihter ile Behlül arasındaki yasak ilişkiyi ta en başından öğrenmiş, soğuk kış gecelerinde onları gözetleyebilmek için saatlerce ayazda beklemiş, hatta bu yüzden ciddî bir şekilde üşütmüştür. Sürekli olarak öksürmektedir. Beşir, Nihal’in Behlül’e karşı boş olmadığını hissedince çok acı çeker. Behlül gibi çapkın, ahlâksız bir adamın Nihal gibi saf bir kızı hak etmediğini düşünür. Nihal’in Behlül’le evlenecek olmasını kabullenemez. Bihter ile Behlül arasındaki yasak ilişkiye son noktayı Beşir koyar. Romanın sonunda Nihal’in baygın bir hâlde yerde yattığını gören Beşir, yalıda yaşanan yasak ilişki hakkında tüm bildiklerini Adnan Bey’e anlatır.

Temalar
Türk edebiyatı tarihi uzmanı Nurullah Çetin, romanda işlenen "yasak aşk" temasının II. Abdülhamit döneminde (19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında) yayımlanan bir çok romanda yer aldığına dikkat çeker. Fatma Âliye'nin Muhadarat (1892), Hüseyin Rahmi'nin Bir Muadale-i Sevda (1899), Mehmet Rauf'un Eylül (1901) ve Saffet Nezihi'nin Zavallı Necdet (1902) romanları, Aşk-ı Memnu'nun tefrika edildiği dönemlerde yayımlanan ve benzer bir şekilde "yasak aşk" temasını işleyen romanlardandır. Nurullah Çetin'e göre dönemin romanlarında "yasak aşk" temasının ön plana çıkması çeşitli nedenlere bağlıdır; bu nedenlerin arasında Fransız realist romancıların etkisi, okuyucunun gizli şeylere merak duyması gibi nedenler sayılabilir. Dönemin diğer yazarları gibi Halit Ziya Uşaklıgil de yasak aşk konusunu işlerken ahlakçı bir tutum takınmaz, evlilik kurumunun işleyişindeki sorunları gündeme getirir ve evli insanları evlilik dışı ilişkiler yaşamaya iten nedenleri ortaya koyar. Aşk-ı Memnu'da da eşlerin arasındaki yaş farkı ve aralarındaki bağların zayıflığı Bihter'in bir yasak aşk yaşamasına neden olmuştur.

Aşk-ı Memnu yer alan mürebbiye karakteri Matmazel De Courton'a benzer karakterler dönemin diğer romanlarında yer alır. Genellikle orta ve üst sınıf Osmanlı ailelerinin çocuklarını eğitmek için Fransa gibi ülkelerden getirilen mürebbiyeler Tanzimat döneminden itibaren Osmanlı konaklarında görülmeye başlanmıştır. Ahmet Mithat Efendi'nin Felâtun Bey ve Rakım Efendi romanındaki Josefino, Fatma Âliye'nin Muhadaratındaki Jozefin, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Mürebbiye'sindeki Anjel ve aynı yazarın Ölüler Yaşıyor mu romanındaki Luiz Şermin karakterleri, Aşk-ı Memnu'daki De Courton'a benzer bir şekilde Osmanlı konaklarında Batı tipi eğitim veren Avrupa kökenli kadın karakterlerdir.

Üslup Özellikleri

Halit Ziya Uşaklıgil, diğer romanlarında olduğu gibi Aşk-ı Memnu'da da ağır bir Osmanlıca kullanır. Ağır bir dil ve üslup kullanımı, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başındaki ana edebiyat akımı olan Servet-i Fünûn dönemi Türk edebiyatının genel özelliklerindendir. Halit Ziya Uşaklıgil, bu dönemin diğer yazarları gibi, günlük hayatta kullanılmayan ya da nadiren kullanılan Arapça ve Farsça kelimelere Aşk-ı Memnu'da sıkça yer verir, bu bakımdan romanın kelime haznesini şiirlerin kelime haznesine yaklaştırır. Çok belirgin olmasa da, Fransızca sözdiziminin kimi özellikleri de romanda kullanılmıştır. 1920'den sonra yapılan baskılarda (özellikle 1939 baskısından itibaren) yazar kullandığı dilde bir sadeleştirme gerçekleştirmiştir.

Edebi Önemi

Aşk-ı Memnu, tefrika edildiği dönemde büyük ilgiyle karşılanmıştır. Halit Ziya Uşaklıgil'in en tanınan romanı olmuştur. Roman, yazarın en olgun eseri olarak kabul edilir ve Servet-i Fünûn dönemi Türk edebiyatının şaheserlerinden biri olarak değerlendirilir.

Halit Ziya Uşaklıgil'in İzmir'de yazılan ve genellikle aşk hikâyelerini konu eden ve toplumsal konuları işlemeyen romanlarının aksine Aşk-ı Memnu, tıpkı yazarın İstanbul'da yazdığı diğer romanlar gibi İstanbul'un genel yaşantısını ve bu şehirde yaşayan çeşitli toplum kesimlerini yansıtır. Bu nedenle Aşk-ı Memnu, yazarın Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar ve Nesl-i Ahir gibi "İstanbul Romanları"na benzer özellikler taşır.

Romanın Başlıca Baskıları

  • Aşk-ı Memnu, Servet-i Fünûn dergisinin 9 Şubat 1899 tarihli 413. sayısı ve 16 Mayıs 1900 tarihli 479. sayısı arasında tefrika edilmiştir. 1925 yılında "İkbal Kütüphanesi" yayınevi tarafından yeniden kitap olarak basılmıştır.
  • 1939 yılında Latin harfleriyle bir yeni baskısı yapılmıştır. Hilmi Kitabevi tarafından yapılan bu baskı için yazar romanın dilini sadeleştirmiş; ancak kelimelerin bir kısmını değiştirmekle yetinmiş ve üslupta herhangi bir değişiklik yapmamıştır. Bu değişiklikleri 1939 baskısına yazdığı kısa bir önsözde açıklamıştır.
  • 1963 yılında İnkılap Kitabevi kitabın yeni bir baskısını hazırlamıştır.
  • 2004 yılında Özgür Yayınları romanın yeni bir baskısını yapmıştır; bu baskıda 1939 basımı temel alınmış, Osmanlıca kelimelerin güncel Türkçe karşılıkları köşeli parantez içinde verilmiştir. Bu basım, romandan uyarlanan bir dizinin 2008 yılında yayınlanmaya başlamasının da etkisiyle büyük ilgi görmüş, Mart 2009 itibariyle yirmi baskı yapmıştır.
Wolfgang Riemann tarafından Almanca'ya çevrilen kitap, Verbotene Lieben başlığıyla 2007 yılında Zürich merkezli bir yayınevi olan Unionsverlag tarafından Türk Kütüphanesi (Türkische Bibliothek) dizisi kapsamında yayınlandı.

Uyarlamalar

Aşk-ı Memnu'nun Halit Refiğ yönetiminde gerçekleştirilen dizi uyarlaması 1975 yılında TRT'de altı bölüm olarak yayınlandı. Bu uyarlamada esas olarak romana sadık kalınmıştır. Dizideki bazı diyaloglarda Osmanlı Devleti'nin son döneminin siyasi olaylarına yapılan atıflar, romanda yer almamaktadır. Roman, Tarık Günersel tarafından tiyatroya uyarlandı ve üç perdelik bir oyun olarak temsil edildi.
Tarık Günersel'in yazdığı libretto, Selman Ada tarafından opera olarak bestelendi; Aşk-ı Memnu operasının ilk temsili 23 Ocak 2003 tarihinde Mersin'de yapıldı. Opera daha sonra İstanbul Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda da sahnelendi. Romandan yola çıkılarak Kanal D ve Ay Yapım tarafından yapılan yeni bir dizi uyarlaması 2008 yılında televizyonda yayınlanmaya başladı. Bu dizide hikâye 2000'ler Türkiye'sine uyarlanmış, olay örgüsünde ve karakterler özelliklerinde değişiklikler yapılmış, romanda yer almayan kimi yeni karakterler eklenmiştir.


KAYNAKÇA

Vikipedi, özgür ansiklopedi / Aşk-ı Memnu maddesi ve Bülent SAKÇA'nın Halit Ziya Uşaklıgil'in "Aşk-ı Memnu" Romanı adlı makalesinden derlenmiştir.

[*] Halit Ziya Uşaklıgil, Aşk-ı Memnu, Özgür Yayınları, Beşinci Basım: Ocak 2005, 514 s. (Alıntılar bu baskıdan yapılmıştır.)
[1] Cevdet Kudret, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman I, İnkılâp Kitabevi, 5. Baskı: İstanbul 1987, s. 208
[2] L. Sami Akalın, Halit Ziya Hayatı Sanatı Eserleri, Varlık Yayınları, İstanbul 1979, s. 29
[3] Olcay Önertoy, Halit Ziya Uşaklıgil Romancılığı ve Romanımızdaki Yeri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1995, s. 69
[4] İsmail Çetişli, Halit Ziya Uşaklıgil, Şûle Yayınları, İstanbul 2000, s. 98
[5] Ömer Faruk Huyugüzel, Halit Ziya Uşaklıgil, Akçağ yayınları, 1. Baskı: Ankara 2004, s. 65
[6] Cemil Yener, Halit Ziya Uşaklıgil, Toker Yayınları, İstanbul 1974, s. 46
[7] Ali İhsan Kolcu, Servet-i Fünûn Edebiyatı, Salkımsöğüt Yayınları, 1. Basım: Ankara 2005, s. 311
[8] Fethi Naci, Yüz Yılın 100 Türk Romanı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2007, s. 10
[9] Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış I, İletişim Yayınları, 5. Baskı: İstanbul 1995, s. 73
[10] Berna Moran, a.g.e., s. 75
[11] Fethi Naci, a.g.e., s. 12
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
theMira