Arama

Bilim Kurgu Sanatı - Tek Mesaj #1

kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
7 Kasım 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı

bilimkurgu


bilimsel buluşların, teknolojik gelişmelerin, gelecekteki olay ve toplumsal değişimlerin insanlar üzerindeki etkilerini araştıran, 20. yüzyılda gelişmiş edebiyat ve sinema türü.

Bilimkurgu, bilimsel olgu ve ilkelerden yola çıkan gelecek tahminleri biçiminde olabileceği gibi, bu olgu ve ilkelere açıkça aykırı düşen, bilim dışı bir nitelik de kazanabilir. Ama her iki bilimkurgu türünde de bilime dayalı bir inandırıcılığın sağlanması gereklidir. Bu açıdan Mary Shelley’nin Frankenstein, or The Modem Prometheus (1818; Frankeştayn, 1971) adlı gotik romanı ile Robert Louis Stevenson’ın Strange Case of Dr. Jekyll and Mr. Flyde (1886; Dr. Jekyll ile Mr. Hyde, 1944 adlı yapıtı bilimkurgu türünün öncüleri sayılırken, Bram Stoker’ın Dracula'sı (1897; Drakula. Kan İçen Adam, 1940) bütünüyle doğaüstü olaylara dayandığı için bilimkurgu romanı sayılmaz.

Bilimkurgunun ortaya çıkışı, çağdaş bilimin gelişmesiyle, özellikle de astronomi ve fizik alanındaki devrimlerle gündeme gelebilmiştir. Bilimkurgu tanımına girmeyen, çok eski bir tür olan fantezi edebiyatı dışında da bilimkurgunun habercisi olan birçok yapıttan söz edilebilir. Ay’a ve başka gezegenlere yapılan düşsel gezileri anlatan yapıtlar, Voltaire’in uzay yolculuğuna yer veren Micromegas'sı (1752; Yıldızdan Yıldıza Seyahat, 1909) ve Jonathan Swift’in yabancı garip kültürleri anlatan Gulliver’s Travels'ı (1726; Gülliverin Seyahatleri, 1935) 18. yüzyıldaki örnekler arasındadır.

19. yüzyılda Edgar Allan Poe, Nathaniel Hawthorne ve Fitz-James O’Brien’ın öykülerinde bilimkurgu öğelerine rastlanır. Ama gerçek anlamda bilimkurgu, ancak 19. yüzyılın sonuna doğru, Jules Verne’in bilimsel serüven romanları ve H. G. Wells’in bilimsel yaklaşımlı toplumsal eleştiri romanlarıyla ilk ürünlerini vermiştir. Verne’in De la Terre â la Lune (1865; Aya Seyahat, 1939), Vingt mille lieues sous les mers (1870; Deniz Altında Yirmi Bin Fersah, 1949) adlı yapıtları ile Wells’in The Time Machine (1895; Zaman Makinesi, 1945), The Island of Doctor Moreau (1896; Doktor Moro’nun Adası, 1938) ve The War of the Worlds (1898; Dünyanın Sonuna Doğru, 1983) adlı romanları bilimkurgunun ilk klasikleri arasındadır.

Bilimkurgunun kendi başına bir tür olarak ortaya çıkması 1926’dan başlatılır. İngilizcedeki Science (bilim) ve fiction (kurgu) sözcüklerinden scientifiction terimini ortaya atan Hugo Gernsback, bu tarihte Amazing Stories adlı ilk bilimkurgu dergisini yayımlamaya başladı. Bu ve buna benzer ucuz popüler dergilerde yayımlanan ve giderek büyük ilgi gören bilimkurgu öyküleri, önceleri ciddi bir edebiyat ürünü olarak değil, duyguları harekete geçiren ilginç yapıtlar olarak değerlendirildi. 1930’da yayımlanmaya başlayan Astounding Science Fiction adlı bilimkurgu dergisinin başına başarılı yayımcı John W. Campbell’in geçmesi ve Isaac Asimov, Arthur C. Clarke ve Robert A. Heinlein gibi yazarların öykü ve romanlarının yayımlanmasıyla birlikte, bilimkurgu ciddi bir edebiyat türü olarak değer kazandı. Aldous Huxley, C. S. Lewis, George Orwell ve Kurt Vonnegut, Jr. gibi bilimkurgu dışında da ürün vermiş yazarların bu alandaki atılımları da bilimkurguya saygınlık kazandırdı.

II. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda bilimkurgunun okuyucu kitlesinde büyük bir artış görüldü. Türün zengin bir düşünsel boyut kazanması, karakterlerin iyice işlenmesi, gitgide daha çeşitli toplumsal ve psikolojik sorunların vurgulanması, geniş bir okur kitlesinin bilimkurguya ilgi duymasına yol açtı. Bilimkurgu eleştirisi, edebiyat eleştirisinin önemli bir dalı haline geldi. Bilimkurgu özellikle ABD üniversitelerinde bir edebiyat dalı olarak okutulmaya başladı. ABD’de ve uluslararası düzeyde bilimkurgu konferansları düzenlendi. Bilimkurgu meraklılarına yönelik, türün bütün yönlerini ele alan popüler dergiler yayımlanmaya başladı. Bazı bilimkurgu yazarlarına duyulan ilgi bir kült niteliği kazandı ve bilimkurgu yapıtları en çok satan kitaplar listelerine girdi.

1950’lerden sonra bilimkurguda öyküden romana doğru bir kayma oldu. Savaş sonrası dönemin başarılı bilimkurgu yazarları arasında, A. E. Van Vogt, J. G. Ballard, Ray Bradbury, Frank Herbert, Harlan Ellison, Paul Anderson, Samuel R. Delany, Ursula K. LeGuin, Frederik Pohl ve Brian Aldiss sayılabilir. Bu yazarlar, yeryüzünde gelecekte kurulacak toplumlara ilişkin hem iyimser, hem de kötümser tahminlerde bulundular. Gezegenlerarası yolculuğu olanaklı kılacak güçlü teknolojik gelişmelerin sonuçlarını inceledikleri gibi, başka dünyalarda bulunduğu varsayılan yaşam ve toplum biçimlerini zengin bir düş gücüyle ele aldılar.

Bilimkurgu, ABD ve İngiltere dışında da, özellikle SSCB’de ve Doğu Avrupa ülkelerinde önemli bir gelişme gösterdi. SSCB bilimkurgusunun önemli adları arasında karşı-ütopya türünün öncülerinden Yevgeni İvanoviç Zamyatin’in yanı sıra, 1960’larda ürün veren İvan Yefremov ile Arkadi ve Boris Strugatski sayılabilir. PolonyalI Stanislaw Lem ise, günümüz bilimkurgu yazarlarının en ünlülerinden biridir.

Radyo, televizyon ve özellikle sinema, bilimkurguyu daha da popüler bir tür haline getirdi. Aslında sinemada 20. yüzyılla birlikte bilimkurgu ürünleri ortaya çıkmaya başlamıştı. Georges Melies tarafından gerçekleştirilen Jules Verne uyarlaması Le voyage dans la lune (1902; Aya Seyahat) gibi filmler, bilimkurgunun sinemadaki ilk örnekleriydi. Frankenstein ile Dr. Jekyll ve Mr. Hyde öyküleri, sessiz sinema sonrası yıllarda başlayıp daha sonra da sık sık ele alman konular oldu. Fritz Lang’ın 1926 tarihli Metropolis'i ise (1985’te yeniden gösterime çıkarıldı) türün klasikleri arasında baş sırada yer alır.

Uzunca bir durgunluk döneminin ardından, atom bombasının etkilerinden ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra hız kazanan uzay araştırmalarından esinlenen filmlerle 1950’lerden başlayarak canlanan bilimkurgu sineması, asıl doruğunu 1960’lar ve sonrasında yaşadı. Jean-Luc Godard’ın filmi Alphaville, une etrange aventure de Lemmy Caution (1965; Alphaville, Lemmy Caution’ın Garip Öyküsü), François Truffaut’nun Ray Bradbury’den uyarladığı Fahrenheit 451 (1966; Değişen Dünyanın İnsanları), Franklin Schaffner’ın Pierre Boulle’den uyarladığı ve daha sonra bir diziye dönüşen Planet of the Apes (1968; Maymunlar Cehennemi) gibi filmlerin ardından Stanley Kubrick, Arthur C. Clarke uyarlaması 2001: A Space Odyssey ile (1968; 2001: Uzay Yolu Macerası) hem sinema sanatının, hem de bilimkurgu sinemasının dönüm noktalarından biri olan başyapıtını verdi. Andrey Tarkovski de 1972’de Stanislaw Lem’in romanından uyarladığı Solyaris'ı (Solaris) çekti.

Sinema tekniğinde ulaşılan ileri aşamalar, özel efektlerin olağanüstü gelişmesi, özellikle ABD’nin geniş olanaklar sağlayan stüdyolarında ilginç bilimkurgu örneklerinin doğmasına yol açtı. Üst üste hasılat rekorları kıran 1970’ler ve 80’lerin bu büyük bütçeli yapımları arasında George Lucas’ın Star Wars (1977; Yıldız Savaşları), Steven Spielberg’in Close Encounters of the Third Kind (1977; Tehlikeli İlişkiler), Robert Wise’ın Uzay Yolu adlı televizyon dizisinden perdeye aktardığı Star Trek (1979; Uzay Macerası), Irvin Kershner’ın Yıldız Savaşlarının devamı olarak çektiği The Empire Strikes Back (1980; İmparator), Spielberg’in E.T. (1982; E.T.) ve Richard Marquand’ın Yıldız Savaşları dizisinin üçüncüsü olan The Return of the Jedi (1983; Jedi’nin Dönüşü) adlı filmleri sıralanabilir.

Bilimkurgunun tarihini anlatan kitaplar arasında Brian Aldiss’in Billion Year Spree (1973; Milyar Yıllık Cümbüş), Robert E. Scholes ile Eric S. Roblein’in Science Fiction: History, Science, Vision (1977; Bilimkurgu: Tarih, Bilim, Düş) adlı yapıtları vardır. Samuel R. Delany’nin Jewel-Hinged Jaw (1977) adlı kitabı, bilimkurguya eleştirel yaklaşımlar getirir. Darko Suvin’in Metamorphoses of Science Fiction: On The Poetics And History of a Literary Genre (1979; Bilimkurgunun Değişimleri: Bir Edebiyat Türünün Tarihi ve Poetikası Üzerine) adlı yapıtı, bilimkurgunun olanaklarını ve etkilerini ele alan kapsamlı bir kuramsal çalışmadır. John Baxter’ın Science Fiction in the Cinema (1970; Sinemada Bilimkurgu) adlı yapıtı, bilimkurgu sinemasının tarihini ele alır.

Türkçede konuya eğilen bir çalışma, Ünsal Oskay’ın Çağdaş Fantazya: Popüler Kültür Açısından Bilim Kurgu ve Korku Sineması (1982) adlı kitabıdır. Atillâ Dorsay’ın Beyaz Perdede Kırmızı Filmler (1986) başlıklı kitabının bilimkurgu sinemasına ayrılan bölümü, yazarın bilimkurgu filmleri üzerine yazmış olduğu eleştiri yazılarını içerir.
kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 15 Şubat 2017 00:09