IŞIK 1. Normal insan gözünün duyarlılık bölgesinde yer alan ve dalga boyu 400 ile 780 nm arasında değişen elektromanyetik ışıma.
2. Güneşin, nesneleri aydınlatarak onları görünür kılan ve gün boyu algılanabilen aydınlığı: Perdeleri aç, içeri ışık girsin. Bu oda ışık almıyor.
3. Yapay aydınlatma: Gece perdelerin arasından sızan ışık.
4. Aydınlatmada kullanılan ışık kaynağı (lamba, ampul vb.): Işığı açık bırakmışsın.
5. Aydınlatmak ya da işaret vermek için (genellikle bir kurala uygun olarak) kullanılan ışık: işaret ışığı. Işıklarını yakmadan giden bir araba.
6. Bir yol üzerinde taşıtların serbest (yeşil), dikkatli (sarı) geçişlerini ya da durmalarını (kırmızı) bildiren ışıklı işaret; bu işaretleri taşıyan işaret direği ya da kemeri: Yeşil, sarı, kırmızı ışık. Kırmızı ışık yandı. Işıktan sağa dönün.
7. Gözlerde ya da yüzde bir duyguyu, bir durumu açığa vuran parıltı: Sevinç ışığı. Gözlerinde bir umut ışığı parıldıyordu.
8. Yol gösteren, ruhu ve zihni aydınlatan kimse, yapıt ya da düşünce: O bizim ışığımızdı. Işık saçan bir kitap.
9. Işık tutmak, bir yeri, bir kimsenin yolunu aydınlatmak; bir konuyu ya da sorunu aydınlatıcı düşünceler öne sürerek çözümleyici yolu göstermek: Bize ışık tutacağınıza, bizi bu çıkmazdan kurtaracağınıza inanıyoruz. ll
Bir şeyin ışığı altında, bir durum ya da düşüncenin verilerinden yararlanarak, onu göz önünde bulundurarak: Araştırmanın ışığı altında konuya bakarsak, kimi ipuçları çıkarabiliriz.