Arama

Türk Destanları - Tek Mesaj #1

kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
4 Nisan 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Ad:  türk destanları.jpg
Gösterim: 1885
Boyut:  101.6 KB

TÜRK EDEBİYATINDA DESTAN


Türk edebiyatının çeşitli dönemlerinde destan sözcüğü, birbirinden az çok farklılıklar gösteren anlatı türleri için kullanılmıştır. Yunanca epos kavramının kapsadığı yapıtlara Yakutlar olongho (yiğitlik şiirleri, yiğitlerin yaşamöyküleri), Kırgızlar comok (yiğit destanı), Müslüman Türkler ise destan adını vermişlerdir. Bazen sab, irtegi sözcükleri de öykü, kıssa gibi anlamlarıyla destan karşılığında kullanılmıştır.

Eski destan metinleri tam olarak günümüze ulaşmamış, konu özetleriyle bazı parçalara Çince, Farsça, Moğolca ve Arapça kaynaklarda rastlanmıştır. Şehname (Firdevsi), Camiü't-Tevarih (Reşideddin), Tarih-i Cihangüşa (Cüveyni) ve Mürucü'z-Zeheb (Mesudî) bunlara örnektir. Divanü Lugati't Türk (Kaşgarlı Mahmud), Selçuknâme (Yazıcıoğlu Ali), Şecere-i Terâkime (Ebu’l- Gazi Bahadır Han) gibi Türkçe kaynaklarda da en eski Türk destanlarıyla ilgili bilgi ve alıntılar vardır.
En eski Türk destanları. Asya kıtasının çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk boyları arasında zengin bir destan geleneği bulunduğu kabul edilir. Ama bu sözlü gelenek ürünleri çok sonraları yazıya geçirildiğinden özgün biçimleriyle bugüne ulaşmamıştır. Bazı destanlar bütünlüğünü yitirmiş, biçim ve içerik değişikliğine uğramıştır. En eski Türk destanlarının tarihsel sınıflandırması içinde başta Yaratılış Destanı gelir. Türklerin yaratılışının mitolojik öyküsü olan bu destan V. Radlov tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir ve Altay Türkleri arasında günümüzde de söylenmektedir.

Saka Destanı olarak bilinen Sakaların (İskitler) destan zinciri içinde “Alp Er Tunga” ve “Şu” parçaları yer alır. Her iki parça da Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lugati't- Türk'ünde bulunmaktadır. Bu destanda Alp Er Tunga İranlIlarla birçok kez savaşan bir yiğittir. “Şu” destanı ise Balasagun yakınlarında bir kent kuran Şu adlı hükümdarın çevresinde oluşturulmuştur. Destanda Şu’nun ilginç özellikleri, Büyük İskender’le savaşları, Balasagun’da büyük bir kale ve kent (Şu) yaptırması vb anlatılır.

Kun-Oğuz destan geleneğinde yer alan Oğuz Kağan Destanı ancak 13. yüzyıl ile 14. yüzyıl başlarında yazıya geçirilmiştir. Özet niteliğindeki bu metinde Oğuz Kağan’ın doğumu, üstün nitelikleri, askeri başarıları, ölümünden önce devletini oğulları arasında paylaştırması menkıbe-tarih üslubuyla anlatılır. Oğuz Türklerinden bugüne gelen tek destan metni, Dede Korkut Kitabı'dır. 16. yüzyılda yazıya geçirildiği sanılan Dede Korkut öykülerinde Bayındır Han soyundan geldiklerine inanan Akkoyunluların egemen olduğu Kuzeydoğu Anadolu bölgesindeki olaylar, Akkoyunlularm dedeleri Müslüman Oğuzların yaşamı anlatılır.
Göktürk destanlarının “Bozkurt” parçasında Göktürklerin boz bir kurdun soyundan geldikleri, “Ergenekon” parçasında (Ergenekon Destanı) ise Ergenekon’a sığınmaları, çoğalıp buraya sığmayınca da çevredeki en büyük dağı delip çıkmaları anlatılır. “Köroğlu” parçasında Göktürkle- re bağlı göçebe Oğuzların Horasan ve Maverayı Hazar çöllerinde İranlılarla savaşlarından söz edilir. Destanın, bu parçası Islamı benimsedikten sonra İran Azerbaycanı’na ve Anadolu’ya egemen olan Oğuzlarca buraya da taşınmıştır.

Çin tarihçileri tarafından yazıya geçirilen Siyen-pi destanları, 2. yüzyılda Hun ülkesini ele geçiren Siyen-pi hanedanının kökenine ilişkin efsaneleri içerir.
Uygur destanlarının “Türeyiş” parçası Göktürklerin “Bozkurt” parçası ile büyük benzerlik gösterir; Uygurlar, Hun kağanının iki kızıyla bozkurt kılığına girip evlenen Tanrı’nın bu kızlardan doğan çocuklarının soyuna dayandırılır. Türeyiş’in doğal devamı sayılan “Göç” parçasında Uygurların bütünlüğünü simgeleyen “Kutlu Taş”ın bir prensese karşılık Çinlilere verilişi, bundan dolayı toplumda huzurun bozulup Uygurların göç etmek zorunda kalışları anlatılır. Destanın bu bölümünün Çin ve İran kaynaklarında geçen iki değişik biçimi vardır. “Mani dinini kabul ediş” parçasında ise Çin’den gelen din adamlarıyla tartışmada Uygur kamlarının yenik düşmeleri sonucu Uygurların Maniheizmi kabul etmeleri işlenmiştir.

Bu sınıflandırmaya İslam dininin benimsenmesinden sonra biçimlenen, ama içlerinde eski destan geleneğinin derin izlerini taşıyan bazı destanlar da eklenebilir. Bunlardan Manas Destanı, Manas adlı kahramanın çevresinde Kırgız Türkleriyle putperest Kalmukların ve Çinlilerin savaşlarını konu alır. Cengiz Han Destanı, Kıpçak bozkırlarında ve eski Uygurların yaşadığı yörelerdeki Türk boyları arasında söylenen Oğuz ve Uygur kağanlarına ilişkin öykülerle Moğol istilasından sonra Cengiz Han’ın kişiliği ve savaşları çevresinde oluşturulan öykülerin bir düzenlemesidir. Timur Destanı Timur’un kişiliği ve savaşlarıyla ilgili olayları, Danişmenaname Selçuklu emirlerinden Danişmend Gazi’nin başkanlığında Türklerin Anadolu’yu ele geçirmelerini konu edinir. Battalname ise ünlü Arap komutanı Battal Gazi’nin çevresinde Türk- Bizans savaşlarına ilişkin söylentilerin birleşmesinden oluşmuştur.

Divan edebiyatında destan. Divan edebiyatında birbirinden oldukça farklı türler için destan sözcüğü kullanılmıştır. Aruz ölçüsü ve mesnevi nazım biçimiyle yazılan dinsel öykülerin (Yusuf ü Zeliha, Destan-ı İbrahim Edhem, Destan-ı Fatıma), düşünce ve tasavvuf yapıtlarının (Risaletü'n-Nushiye, Mantıkü't-Tayr, Fakrname), aşk öykülerinin (Leyla vü Mecnun), manzum vakayinamelerin ve masalların (Düsturname, Dâstân-ı Tevârih-i Müluk-i Âl-i Osmanf Dâstân-ı Ahmed Harami ya da Ahmed Harami Destanı), nasihat ya da yaşamöyküsü türündeki düzyazı kitapların (Kabusname, Dâstân-ı İmam Ali) bazılarının özgün adlarında ya da bölüm başlıklarında destan sözcüğüne rastlanır. Bazı yazarlar da fetihname, gazavatname gibi yeni türlerde destansı bir anlatıya yönelmişlerdir.

Aşık edebiyatında destan. Âşıkların en çok 11, bazen de 7 va da 8 hece ölçüsüyle söylediği, uyak yönünden koşmaya benzeyen ama dörtlük sayısı ve anlatımıyla koşmadan farklı, kendine özgü gelenekselleşmiş konular yanında türlü olaylardan söz eden şiirlerine de destan denir. Âşıkların daha çok belli bir olayı konu edinen, aruzla yazdıkları destanlar da vardır. Hece ölçüsündeki destanlar en çok savaşları, deprem, sel baskını, yangın, salgın ve kıtlık gibi afetleri, eşkıya ve ünlülerin başlarına gelenleri, gülünç tipleri ve olayları, toplumsal sorunları, atasözlerini, insan yaşamının evrelerini, ünlü âşıkları, esnafı, kent, kasaba ve köyleri, hayvanları, meyveleri, yemekleri konu edinir. Ayrıca mahalle bekçilerinin Ramazan gecelerinde davul eşliğinde söylediği mani katarlarından oluşan destanlar ile gelin-kaynana, yer-gök, evli-ergen gibi deyişmeli destanlarıda anmak gerekir.

Âşık destanları ordu âşıklarının, gezici âşıkların, kent, kasaba ve köy âşıklarının dilinden toplumu ilgilendiren birçok olayı ayrıntılarıyla anlatır. Büyük kentlerde ve özellikle İstanbul’da güncel olaylarla ya da halkın her zaman ilgisini çeken konularla ilgili destanlar yazıp tek yaprak üstüne bastırarak kalabalık yerlerde satan destancıların bu türün sevilip yayılmasında büyük katkısı olmuştur.

Çağdaş Türk edebiyatında destan. Çağdaş Türk edebiyatında da destan örneklerine rastlanır. Ama bunlar klasik anlamda destan olmaktan çok toplumsal coşku yaratan konulardaki, özellikle de Türk bağımsızlık savaşıyla ilgili yapıtlardır. Bunlarda kişisel dramlardan çok, geniş halk yığınlarının dramı yansıtılmaya çalışılmıştır. Nâzım Hikmet’in Şeyh Bedreddin Destanı (1936), Kurtuluş Savaşı Destanı (1965), H. Nihat Pepeyi’nin Milli Mücadele Destanı (1940), Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Çakırın Destanı (1945), İstiklâl Savaşı (1. kitap Samsundan Ankara'ya, 1951; 2. kitap İnönüler, 1951) ve Çanakkale Destanı (1965), Cahit Külebi’nin Atatürk Kurtuluş Savaşında (1952), Ceyhun Atuf Kansu’nun Sakarya Meydan Savaşı (1970), Gülten Akm’ın Maraş’ın ve Ökkeş’in Destanı (1972) bunların başlıcalarıdır. Son yıllarda Türk toplumunun yaşadığı toplumsal-siyasal içerikli dramların, halkın diliyle epik öğelerle donatılmış olarak şiirleştirildiği de görülmektedir. Gülten Akın’ın Seyran Destanı (1979) ile Araş Ören’in Berlin Üçlemesi (1980) buna örnektir. Eski destan ve efsanelerin çağdaş bir yorumla şiirleştirilmiş örnekleri arasında ise N. Y. Gençosmanoğ- lu’nun Bozkurtların Destanı (1973) adlı yapıtı ile Melih Cevdet Anday’ın Ölümsüzlük Ardında Gılgamıfı (1981) sayılabilir.

Son düzenleyen perlina; 4 Nisan 2017 18:10