Arama

80'lerin Tv Dizileri

Güncelleme: 20 Haziran 2016 Gösterim: 68.390 Cevap: 5
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
12 Ocak 2007       Mesaj #1
perlina - avatarı
Ziyaretçi

80'lerin Tv Dizileri


MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

21. Sokak - 21 Jump Street (1987)
Bu dizi TRT2'de yayınlanıyordu, daha sonra ismi 21. Cadde oldu. Gençlerin suç işlemesini önlemek için genç polislerden kurulan ve liselerde öğrenci gibi takılan özel bir timin maceralarını anlatıyordu. Maceradan kastımız sadece kovalamaca değil elbette, Johnny Depp ve Richard Greico gibi iki güzellik timsali çocuğun bütün dizi boyunca tüm aksiyonunun koşuşturmak olacağını düşünmek yanlış olur değil mi? Nedense ablalarımız çekik gözlü Harry'ye de (Dustin Nguyen) bayılıyorlardı.
Dizi büyük bir hit olunca Richard Greico'nun karakteri Booker diziden ayrıldı ve kendi dizisi çekildi, o sıralar herkes gibi biz de asıl starın o olacağını sanıyorduk. Biz yanıldık, Johnny'ciler haklı çıktı.
Gizli Gerçek: Dizinin tema müziğinin vokallerini Johnny Depp yapmıştı.

Hava Kurdu - Airwolf (1984)
Hava Kurdu, TRT2 yeni açıldığında orada yayınlanan ilk hit programlardan biriydi. O yıllarda TRT2 izlemek için televizyona ayar çekilmesi gerekiyordu ve ertesi gün okulda Hava Kurdu hakkında atıp tutanların havasından geçilmiyordu. Diziyi, Vietnam'da kaybolan kardeşinin bulunması için "Şirket" adına çalışan helikopter pilotu Hawke'ın maceralarından çok, "bakalım helikopterin bu hafta ne yeni numarası çıkacak" şeklinde izliyorduk. Sessiz modda uçarken çıt çıkarmaması ve süper hızlı jet motorları en sevdiğimiz özellikleriydi. Dizinin efsanevi müziği hala kulaklarımızdadır. İkinci jenerasyonu da çekildi ama izlenemeyecek kadar fenaydı o.
Gizli gerçek: Hava Kurdu, siyaha boyanmış bir Bell 222'ydi. Dizi bittikten sonra ambulans olarak kullanıldı ve 1991'de bir fırtınada düştü.

Alf (1986)
Ad:  80 ler.jpg
Gösterim: 1189
Boyut:  55.9 KB

Tanner ailesinin garajına çarpan uzay gemisinden çıkan Melmaclı yaratık, hiç de beklenilen türden bir uzaylı değildi. Alf; yani Gordon Shumway, ukala, şımarık, obur, çok bilmiş ve sevimliydi.
Herkesten gizlenmesi gerekiyordu ve meraklı komşularına tüy problemi çeken bir amcaları olduğu hikayesi uydurulmuştu. Aslında ALF'i saymazsak bildiğiniz bir aile komedisiydi, ancak ALF'i saymamak ne mümkün? 80'lerin zevksizliğini en üst noktada tecrübe edebileceğiniz bu diziden sonra ALF'in filmi, çizgi romanları, beslenme çantaları ve iç çamaşırları bile çıktı.
Gizli Gerçek: Dizide bol bol adı geçen Melmac resmi tatillerinin isimleri, ekip üyelerinin soyadlarıydı.

MacGyver (1985)
Bugün siyah koli bantlarına bakıp iç geçiren orta yaşlı kadınlar görürseniz sebebi MacGyver'dır. Cebinden koli bandını asla eksik etmeyen bu sıra dışı kahraman, her bölümde kendini bir yerlere zorla kapattırmayı becerip, içeride bulduğu plastik su şişesi, kola kapağı, cam kırığı ve naylon çorap gibi abuk sabuk malzemelerle dışarı çıkmayı beceren bir ajandı. Bu malzemelerle genellikle ufak kalibreli bombalar yapmayı ve kadınlarla arasını sıkı fıkı tutmayı severdi.
Gizli gerçek: MacGyver'ın yaptığı her şey bilimsel olarak mümkündü ancak çocukları korumak için kritik adımlar gösterilmiyordu.

A Takımı - The A-Team (1983)
İşlemedikleri bir suçtan dolayı ordu tarafından aranan dört Vietnam gazisi, her bölümde zor durumdaki masumların imdadına yetişiyordu. Hannibal grubun beyni, Murdock delisi, Templeton Peck yakışıklısı, B.A. Baracus kaslısıydı. Hepsinin ayrı özellikleri, maceralarda vazgeçilmez ve değişmez rolleri vardı.
Ayrıca her bölümde yaşanması zorunlu olaylar vardı ki dizinin keyfi de bunlardan geliyordu; her bölümün başında Murdock akıl hastanesinden kaçırılır, uçmaktan çok korkan B.A. uyutularak uçurulurdu. Ayrıca aynı MacGayver'daki gibi grup mutlaka bir yere kapatılır, traktör, dozer gibi bir araçtan bombalar atan bir tank yapılır ve bir duvar ya da kapı yıkılarak oradan kaçılırdı.
Gizli Gerçek: B.A.'in boynundaki takılar gerçek altındı ve ağırlıkları 20 kiloyu buluyordu.

Sahil Güvenlik - Baywatch (1989)

Kalabalık bir halk plajında görevlerini icra eden bir grup can kurtaranın hikayesi ne kadar ilgi çekebilir ki? Bu can kurtaranlar, kırmızı mayolar giyip plajda ağır çekimde koşan güzel kadınlarsa durum hiç de beklediğiniz gibi olmayabiliyor. Üstelik bu can kurtaranlar arasından bugün birer efsane olan Pamela Anderson, Carmen Elektra, Gena Lee Nolin, Yasmine Bleeth gibi bayanlar mevcuttu. Baywatch, daha önce anlattığımız dizilerin aksine basit ve kuruydu ancak bir kült olmasının sebebi de zaten konusu vesaire değildi ki!
Gizli gerçek: Baywatch, 128 ülkede yayınlanarak en fazla izleyiciye ulaşmış dizi olmuş.

İkiz Tepeler - Twin Peaks (1990)
Twin Peaks adlı kasabada genç bir kadının kıyıya vurmuş cesedi bulunur. FBI ajanı Dale Cooper da olayı incelemek için görevlendirilir. Ancak kasabada yaşanan olaylar, bu cinayetten çok daha acayiptir. Bir David Lynch dizisi olması sebebiyle çoğu zaman ürpertici, zaman zaman komik (sinir bozukluğundan kaynaklanan kahkahalar), oldukça da zekice bir diziydi. O yaşta izlemeseymişiz de olurmuş aslında.
Gizli Gerçek: David Lynch, aslında Marilyn Monroe'nun biyografisini çekmek istiyormuş, ancak haklarını alamayınca serbest bir uyarlama yapmak üzere yola çıkılmış ve Twin Peaks doğmuş.

Patron Kim? - Who's The Boss? (1984)
Angela'nın yanına çocuk bakıcısı olarak taşınan Tony'nin maceralarını, CNBCe sağ olsun, hepimiz yakın zamanda tekrardan izledik. Yine de eski kült dizilerden bir tanesi olarak adını geçmeden duramadık.
Gizli gerçek: Yapımcılar diziden emin değillermiş ve ilk bölüm çekildikten sonra bir yıl yayınlanmamış.

Transformers (1984)
Transformers, more than meets the eye! Transformers'ın tema müziği, çocuklar tarafından uydurularak söylenen dizi müzikleri arasında kesinlikle en sevileniydi. Son sezonlara doğru en iyi Autobot'ları öldürüp yeni karakterler ekledikleri zamanlara kadar çok eğlenceli bir çizgi diziydi. Üstelik içerdiği şiddete rağmen her zaman dostluk ve bağlılıkla ilgili iyi mesajlar vermişti. Optimus Prime'ın treyleri nereden çıkıp gelirdi hiçbir zaman anlayamadık.
Gizli Gerçek: Optimus Prime, bütün dizi boyunca ismi veya şekli değişmeyen tek robottu.

Zil Çalınca - Saved By The Bell (1989)
Bayside Lisesi'ndeki altı öğrencinin okul hayatları boyunca yaşadıkları eğlenceli maceraları anlatan dizi, zamanında çok büyük hitti. Ukala ve her işin altından zekasıyla kalkan lise öğrencisi klişesini ilk kullanan dizi işte budur. Yakın zamanda aldığımız ilk iki sezon DVD'leri bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı lakin. Size bir sır verelim mi, o kadar da komik değillermiş. Size bir sır daha verelim mi, belki de listedeki tüm dizileri bugün izlesek o kadar sıkı görünmeyecekler gözümüze.

Kara Şimşek – Knight Rider (1982)
Öldürüldü sanılan genç dedektif, aslında hayata döndürülür, yüzü estetik ameliyatla tamamen değiştirilir ve Michael Knight adıyla tekrar görev başına döndürülür. Bu işin arkasındaki kişi de hayatta pek fazla zamanı kalmamış milyoner Wilton Knight’dır. KITT adlı, muhabbet etmek, 500 KM hız yapmak, roketlerden etkilenmemek ve uçmak da dahil her türlü (ama her türlü) beceriye sahip bir araba da altına verilince suç dünyasına karşı verilen savaşta Michael’ı artık kimse tutamaz. Evet, arabanın içine girdiği kamyon içerden göründüğünden çok daha küçüktü, evet sık sık KITT’in siyah camları arkasında olmaması gereken birilerini görüyorduk falan filan. Kara Şimşek’in 1982’de çekilmeye başlandığını düşünürsek bunlar görmezden gelinebilir. Esprili diyalogları, akılda kalıcı karakterleri ve eğlendirici macerasıyla 80’lerde iyi dizi nasıl yapılır göstersen, pırıl pırıl bir örnekti Kara Şimşek.

Güzel ve Çirkin – Beauty and the Beast (1987)
Pazar gecelerinin unutulmaz dizisiydi. İnsanın içine işleyen dokunaklı bir müziği vardı. Açılış jeneriğinde Vincent'ı seslendiren sanatçı harikulade bir şekilde ulaşamayacağı bir dünyada yaşayan sevdiği kadını anlatır ve "onun adı Catherine" derdi. Vincent ülkemizde aslan adam olarak tanınan acayip bir yaratıktı. New York metrosunun alt katlarında, labirent gibi esrarlı bir yerde yaşardı. Catherine ise zengin, güzel, başarılı bir avukattı. Birgün yolda saldırıya uğrayıp yüzü kesiliyor ve parka terkediliyordu. Bunu bulan Vincent kadını aşağıdaki gizli odalara götürüyor, yeraltındaki güruhun lideri Baba, Catherine'i tedavi ediyordu. Sonra Catherine ile Vincent aşık oldular, Catherine'in parmağı kesilse Vincent bunu hissedebiliyor, kükreyerek gelip Catherine'i bin türlü beladan kurtarıyordu. Catherine'in çatıkatında harika bir dairesi ve muhteşem manzaralı bir balkonu vardı, balkonun kapılarını açınca ince tül perdeler uçuşur, Catherine ağır ağır yürüyerek balkona çıkar, gecenin karanlığında ışıl ışıl parlayan Manhattan manzarasını izlerdi. Az sonra Vincent gelir, birbirlerine sarılırlar ama daha ileri gidemezlerdi. Ne yazık ki Linda Hamilton diziden ayrılınca Catherine karakteri öldü ve devamını hiç izlemedim ben bunun.
Ah aslan adam Vincent ahh... Senin neyine güzeller güzeli Catherine’e aşık olmak? Vincent, yer altında, sosyal hayattan dışlanmış bir grubun oluşturduğu ütopik dünyada sevgi içinde yaşayan yarı insan yarı aslan bir yaratık idi. New York savcı yardımcısı Catherine ile aralarındaki duygusal bağ sayesinde başı ne zaman belaya girse yardımına koşuyordu. Nasıl olsa tekrar izleme olanağımız çok çok düşük olduğuna göre söylemekte bir sakınca yok, Catherine de ona aşık oluyordu. Seyirci kitlesi tamamen dizideki romantizme kilitlenen kadınlardan oluşuyordu ve 3. sezonda diziye erkekleri de çekmek için şiddetin dozu arttı. Haliyle kadınlar diziden soğudu ve dizi iptal edildi. “Güzel ve Çirkin”in hak ettiği son olan bu olağan dışı çiftin öpüşmesini hiç göremedik.

Doogie Howser MD (1989)
Bu harika dizinin Türkçe adını hatırlayan varsa lütfen bize de söylesin. Muhtemelen “Harika Çocuk” filan gibi uyduruk bir ismi olmalı. Douglas “Doogie” Howser, 16 yaşında bir gençti. Diğer 16 yaşında gençler gibi partilere gitmek, popüler olmak, kızlarla tanışmak dışında bir de doktorlukla uğraşmak zorundaydı. 14 yaşından beri doktorluk yapan bir dahi olmak, yaşıtlarının yaşadığı duygusal dönmedolaba binmeyeceği anlamına gelmiyordu tabii.
Neil Patrick Haris, yaşından da genç gösteriyordu ve dizinin esprisi de buydu; bilekli spor ayakkabılar, buz mavisi jean’ler ve üstüne büyük gelen önlükler giyip hastane koridorlarında dolaşan bir ufaklık. Diziyi bitiren de aynı espri oldu, Neil birden büyüyüverdi. 2. sezonda Neil boy atmaya başladı, 3. sezonda ise kocaman adam olmuştu, artık stajyer bir doktordan farklı görünmüyordu ve diziyi izlemenin de bir zevki kalmamıştı. 4. bir sezon da olmadı zaten.

Cosby Ailesi – The Cosby Show (1984)
Amerikalı zenci komedyen Bill Cosby'nin başrolünde oynadığı ve Doktor Cliff Haxtable ile ailesinin maceralarını anlatan çok komik, popüler bir diziydi. Dizideki ailenin adı Haxtable olduğu halde TRT'nin neden ısrarla Cosby ailesi olarak yayınladığı muamma idi. Dizide doktorun güzel bir avukat eşi, Sandra, Denise, Theo, Vanessa ve Rudy diye bir sürü çocuğu vardı. Bill Cosby'i Sezai Aydın unutulmaz başyapıt dublajıyla seslendirmişti.
Neden Cosby ailesi?
Neden?
Bunu asla bilemeyeceğiz. Doktor Heathcliff Huxtable, sevgi dolu eşi Claire ve başa bela beş adet çocuktan oluşan ailenin maceraları, beyaz hayatı yaşayan zenciler gösteriliyor ve ırkçılık yapıyor diye topa tutulmaya çalışılmıştı bir ara.
Çocukların büyümesini, evlenmesini, evin giderek kalabalıklaşmasını, Bay Huxtable’ın gittikçe çaresiz hale gelişini, her seferinde daha fazla eğlenerek izliyorduk. Çaresiz dememize kanmayın, her zaman sevgi dolu, anlayışlı, pamuk gibi bir babaydı kendisi. Sadece çocuklar zaman zaman bundan faydalanıyordu gibi gelirdi. bize. Yakınlarda yeniden bir seyrettik, hakikaten de faydalanıyorlarmış.

Cheers (1982)
Cheers sevenler ikiye ayrılır, Shelley Long’lu zamanları sevenler ve Kirstie Alley’li zamanları sevenler. Bu iki zamanı da sevene rastlamadık, birini seven ötekinden nefret eder genellikle, biz Shelley’cilerdeniz. Bir bar ve müdavimlerinden oluşan kadro o kadar eğlenir ve birbirine o kadar bağlıdır ki hâlâ böyle dadanıp da müdavimi olduğumuz tesisler aratır bize. Bir sitcom olmasına rağmen duygusal anları da boldur, jenerik müziği gözlerden yaş getirir. Fraiser, bu diziden çıkma bir spinoff’dur.

Yıldız Savaşları - Star Trek: The Next Generation (1987)
1966’da başlayan orijinal Star Trek’ten, bunu izleyen kuşağın haberi bile yoktu. 90’ların başında, televizyon izleme alışkanlıklarının yeni kanallar ile allak bullak olduğu, eğlence programları ve talk show’ların hayatımıza girdiği zamanlarda yayınlanmaya başlamıştı, o sıralarda kimse dizi izlemediği için “Star Trek: Original Series”in hayranı olan anne babalarımız bu diziden habersizdi. Biz de önceki jenerasyonun efsanesinden habersizdik. Oysa izlemeye başlasalardı, Kaptan Picard’ın Kaptan Kirk’den çok daha karizmatik olduğunu, yeni jenerasyonun çok daha karanlık ve heyecanlı maceralar içinde sürüklendiklerini göreceklerdi. Biz izledik, izlemeyen büyükler için de üzgün filan değiliz.

Gümüş Kaşıklar - Silver Spoons (1982)
Richie Rich'in dizi versiyonu gibi birşeydi. Başrolde oynayan Ricky Schroeder de zaten tip olarak Richie Rich'in tıpkısı sarışın, gıcık bir oğlandı. Bu dizi sayesinde Anglosaksonların "ağzında gümüş kaşşıkla doğmak" deyimini öğrenmiştik.
Hikaye çok zengin ama çocuk ruhlu bir adamın, yaşadığı bir haftalık evlilikten bir oğul sahibi olduğunu öğrenmesiyle başlıyordu. İşte bu oğlan Ricky idi. Adam oğlunu muhteşem malikanesine getirtince Ricky için bir eli yağda ötekisi şokellada bir hayat başlamıştı. Çünkü babası oyuncak fabrikası patronu idi ve malikane inanılmaz oyuncaklarla doluydu, uzayıp giden trenler, böyle kocaman oyun makinaları, bilardo, tilt, bilmem neler. Gıcık velet bu evlere şenlik evde vur patlasın eğlence çal oynasın gönlünce yaşayıp giderken bize de saf saf seyretmesi düşmüştü.
Oyuncaklarla dolu, içinde kendi treni bile olan bir evde 12 yaşında bir oğlan çocuğu gibi yaşayan Edward Strantton III, 12 yaşında bir oğlu olduğunu öğrenir ve birlikte yaşamaya başlarlar. Ricky, babasından daha olgun bir çocuk olarak bir yandan babasının çocukça hareketlerini idare etmeye çalışır, bir yandan da sekreteri Kate ile arasını yapmaya çalışır. Dizi, Rick Schroder’i zamanında epey ünlü yaptı. Sharon Stone, Matthew Perry gibi konuk oyuncuları da unutmayalım.

Mork ve Mindy – Mork and Mindy (1978)
Uçuk kaçık bir diziydi. Başrolde Robin Williams oynuyordu ama o zamanlar tanımıyorduk tabii kendisini. Hikayeye göre Mork, Ork gezegeninde yaşarken dev bir yumurtaya binerek dünyamıza gelmişti. Mindy de Mork'u bulup kimliğini gizleyerek tavanarasında yaşamasına izin vermişti. Böylece Mork insan davranışlarını inceleyerek her bölümün sonunda Ork'daki şefi Orson'a rapor verebilirdi. Robin Williams bu dizide inanılmazdı, na nu-na nu diye selam verip bir anda coşuyor, çılgınca espriler, doğaçlamalar yapıyordu, Mindy karakterinden pek ses soluk çıkmaz, olay Mork'un kaçıklıkları etrafında dönerdi. Bence onun sayesinde delicesine eğlenceli bir dizi olmuştu.
Ad:  80ler.jpg
Gösterim: 1404
Boyut:  61.2 KB
Mork, Ork gezegeninden dünyaya yumurta içinde gönderilen, amacı dünyalıları incelemek olan bir uzaylıydı. Mindy McConnell tarafından bulunup sahiplenildi. Tabii Mork dünyalı olmayı öğrenirken başına açılmadık iş kalmayacağını bilmiyordu. Ne yazık ki dizinin en komik yanı olan türlü türlü ses çıkaran Robin Williams faktörü, dublaj sayesinde kaybolup gidiyordu. Bizde kısa bir süre yayınlanıp ortadan kayboldu bu dizi. Bu ikisi evlendiler, bir de çocukları oldu sonra, o kısımları göremedik elbette.

Magnum – Magnum PI (1980)
Vietnam’da görev yapmış denizci Thomas Magnum, bu kadar ciddi iş yeter deyip Hawaii’de özel dedektif olmaya karar verir. Robin Masters adlı zengin bir yazar tarafından Hawaii’deki mülkünü korumak için işe alınır. Magnum beyefendi Robin Masters’ın evinde yaşayıp, onun Ferrari’sini kullanıp gayet şahane bir hayat yaşar, bir yandan dostlarıyla da maceradan maceraya koşar. Robin Masters’ın başka bir çalışanı Jonathan Quayle Higgins III’ü de unutmamak gerekir. Ne yazık ki dublaj meseleleri sebebiyle kendisinin İngiliz aksanını tecrübe edemedik.

The Fresh Prince of Bell Air (1990)
Will Smith’in Bell Air’deki akrabalarının yanına yerleşmesi ile ortalığın dağılması konulu bir sitcom idi. Amcasının ailesi, aristokrat olmak için yırtınıyordu ve Harlem’den gelen bu zibidi akrabayı kabul etmekte epey zorlanacaklardı. Aslında dizi, sadece bu ailenin maceralarını konu alan ve tutmamış bir sitcom’un tutması için yaratılmış bir ikinci deneme idi. Peki tuttu mu, 6 yıl sürdüğüne göre tuttu denebilir.

Perfect Strangers (bizdeki adı kuzenler)
Larry Appleton ve Balki Bartokomous. Halk arasında tanına isimleriyle "Kuzen Larry ve Balki". 80'lerde doğduysanız 80'lerin sonlarında ve 90'ların başında bütün planlarınızı yayın saatine göre yaptığınız dizideki başrol karakterleri.

Türkiye'de "muhteşem ikili" olarak gösterilen dizi dönemin en popüler komedi dizilerinden birisiydi. En azından tek kanallı dönemler için değişilmezdi. Fakat bir dönem herkesin diline dolanan "kuzen Larry" değimi bize dizinin sadece alternatifsiz olduğundan değil beğeni ile izlendiğinide kanıtlıyor.

Trt'deki kulağımızın alıştığı dublajıyla Larry ve Balki kuzenlerin maceralarını, Balki'nin saf bir çoban oluşu ve Larry'nin kendini şehir hayatına adapte etmesi fakat şehrin bir türlü Larry'i kabullenmemesi fakat buna rağmen Balki'ye şehir hayatını anlatmak ve öğretme isteği ve üst katlarında yaşayan hazır kız arkadaşlarıyla oılan ilişkileri olarak görebiliriz.

Golden Girls (altın kızlar)
Altın kızlar Dorothy, Rose, Blanche ve Sophia yeniden aramızda... '80'li yılların vazgeçilmez televizyon klasiklerinden "Altın Kızlar", aynı evi paylaşan dört yaşlı fakat dinamik kadının eğlenceli yaşamlarını anlatıyor... Hepsi de dul ya da boşanmış olan sevimli kahramanlarımızdan Blanche, sürekli değişen sevgilileriyle erkeklere olan düşkünlüğünü her bölümde ispatlarken, taşralı Rose saflığı ve hikayeleriyle güldürüyor. Aklıselim Dorothy ise güçlü kişiliğiyle evde mantığın sesi. Dizinin bir başka neşe kaynağı ise komik görünüşü ve hazır cevaplığıyla Dorothy'nin annesi Sophia.

57 kez Emmy'ye aday olan dizi, 10 Emmy ve 3 Altın Küre ödülünün de sahibi...
Altın Kızlar, ununu elemiş eleğini asmış, emekliliğin tadını çıkarmak isteyen pek çok Amerikalı gibi emekliler cenneti Miami’ye yerleşmiş olan ve aynı evi paylaşan orta yaşı oldukça gerilerde bırakmış dört kadının hikayesini anlatıyor. Hepsi farklı karakterde olan dört arkadaşın ortak noktası, hayata sıkı sıkıya bağlı olmaları ve hayattan zevk almayı bilmeleri.
Altın kızlar Dorothy, Rose, Blanche ve Sophia yeniden aramızda... '80'li yılların vazgeçilmez televizyon klasiklerinden "Altın Kızlar", aynı evi paylaşan dört yaşlı fakat dinamik kadının eğlenceli yaşamlarını anlatıyor... Hepsi de dul ya da boşanmış olan sevimli kahramanlarımızdan Blanche, sürekli değişen sevgilileriyle erkeklere olan düşkünlüğünü her bölümde ispatlarken, taşralı Rose saflığı ve hikayeleriyle güldürüyor. Aklıselim Dorothy ise güçlü kişiliğiyle evde mantığın sesi. Dizinin bir başka neşe kaynağı ise komik görünüşü ve hazır cevaplığıyla Dorothy'nin annesi Sophia.

Derlemedir

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 20 Haziran 2016 11:33
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Haziran 2011       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
perfect stranger'ın bizdeki adı kuzenler değil ''muhteşem yabancı''ydı...
Sponsorlu Bağlantılar
Kratos - avatarı
Kratos
Ziyaretçi
16 Kasım 2011       Mesaj #3
Kratos - avatarı
Ziyaretçi
Alf,Mcgyver,A takımı,Altın Kızlar,Cinayet Dosyası ve Cosby Ailesi bu diziler benim favorimdi mükemmel dizilerdi. Eski diziler daha güzeldi bence..
BABA OKTAY 40 - avatarı
BABA OKTAY 40
Ziyaretçi
16 Aralık 2011       Mesaj #4
BABA OKTAY 40 - avatarı
Ziyaretçi
ŞAHİN TEPESİ
DALLAS
Son düzenleyen perlina; 20 Haziran 2016 16:54
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Ekim 2012       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Miami Vice nerede ? Don Johnson pek çoğumuzun idolüydü..
TRT1 - TRT2 de bir de 90'larda STAR'da verilirdi..
Sonny Crockett desem hatırlarsınız herhalde ferrari testarossa,tekne siyahi ortağı Ricardo Tubbs ''Philip Michael Thomas''
Son düzenleyen perlina; 20 Haziran 2016 11:35
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
20 Haziran 2016       Mesaj #6
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  80 LER.jpg
Gösterim: 1269
Boyut:  84.6 KB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.

Benzer Konular

30 Mart 2013 / bloodbower Bilgisayar
2 Ekim 2006 / Mystic@L Din/İlahiyat
25 Ekim 2009 / 263 Soru-Cevap