Arama

Feodalizm (Feodalite)

Güncelleme: 9 Aralık 2012 Gösterim: 39.643 Cevap: 12
Asi-BeL - avatarı
Asi-BeL
Ziyaretçi
8 Kasım 2006       Mesaj #1
Asi-BeL - avatarı
Ziyaretçi
Feodalizm veya Derebeylik, başta Ortaçağ Avrupası olmak üzere tarihin birçok evresinde rastlanan toplumsal, siyasal ve ekonomik örgütleniş biçimidir. Feodalizm kelimesi, Latince feodum (tımar) ile taşınabilir değerli mal anlamına gelen Cermen kökenli bir kelimeden türetilmiştir.

Sponsorlu Bağlantılar
Feodal toplumun siyasi örgütlenişi, koruyan-korunan (süzeren-vassal) ilişkisine dayanan hiyerarşik bir örgütleniştir. Merkezî otorite zayıftır, yerellik görülür. Feodal ekonomi ise, kendi kendine yeterlik üzerine kuruludur.

Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından güçlü ulusal monarşilerin ortaya çıkmasına kadar olan sürede, Avrupa'da hâkim olan örgütleniş biçimi feodal örgütleniştir. İlk Çağ'da Roma'dan yönetilen topraklarda Cermen istilaları ile Roma döneminin merkeziyetçi siyasi düzeni bozulmuş ve sayısız irili ufaklı feodal beylik ortaya çıkmıştır.

Ticaretin tekrar canlanması ile temelleri sarsılan feodalizmin son kalıntıları Sanayi Devrimi ile tamamen yok olmuştur.

Feodalizmin Ortaya Çıkışı

Sebepleri
Feodalizmin ortaya çıkmasındaki en önemli sebep, Roma düzeninin karşılaştığı büyük ekonomik bunalımdır.

Roma İmparatorluğu'nda, özellikle İtalya Yarımadası'nda tarımsal üretim, toprak sahibi özgür Roma vatandaşlarının geniş çiftliklerinde, ağırlıklı olarak köle emeği kullanılarak ve imparatorluğun ticaret hatlarındaki hâkimiyeti sayesinde çeşitli pazarlara yönelik olarak yapılıyordu. İyi işleyen ticaret sayesinde gelişmiş bir işbölümü sağlanmıştı ve tarımsal üretim kırsal alanlarda, zanaatlar ise ticari merkez durumundaki kentlerde sürdürülüyordu. Kentler, kırsal kesim için gerekli üretim araçlarını ve lüks malzemeleri, kırsal kesim ise kentlerin gıda ihtiyacını sağlıyordu. Bu şekilde canlı bir kent-kır ticareti oluşmuştu.

Fetihler boyunca Roma İmparatorluğu yeni vergi kaynakları yaratıyor ve savaşlardan gelen yağma gelirleriyle besleniyordu. Ancak, fetihlerin durması ve savaşların kısır savunma savaşlarına dönmesinin ardından Roma maliyesi zor duruma düştü. Bunu dengelemek amacıyla, vergilerin artırılması yoluna gidilmiştir. Vergilerin artırılması köylüyü zor durumda bırakıp alım gücünü azalttığı gibi, köyden kente göçü de tetiklemiştir.

Bu durum ilk etkilerini ticaret üzerinde göstermiştir. Köylünün alım gücünün azalması köy-kent ticaretini zayıflatmış, kentli zanaatkârlar pazar bulmakta zorlandıklarından iflasa sürüklenmiş, kentle ticaret yapamayan latifundialar (köle emeğiyle üretim yapan tarımsal işletmeler) zor duruma düşmüştür. Bu, Roma dönemindeki ekonomik düzeni yok edecek bir kısır döngüdür.

Ürünlerin pazarlamasında sorunlar yaşanmaya başlandığında, kölelerin üretim dönemleri dışında da beslenmesi zorunluluğu katlanılması olanaksız bir maliyet unsuru haline gelmiştir. Bu tür işletmeler, kölelerin bir kısmını azat ederek, belirli bir toprak kirası karşılığında geçimlik toprakları işleme hakkı tanıdılar.

Azat edilmiş bu yeni küçük çiftçiler tümüyle özgür değillerdi, kendilerine tahsis edilen toprakları terk etmeleri durumunda toprak sahibinin gelir kaynağı da ortadan kalkacaktı. Dolayısıyla bu topraklardan ayrılmama koşuluyla azat edilmişlerdir. Böylece, verilen toprağı işleyerek geçimini sağlayan, karşılık olarak efendisine toprak kullanım kirası ödeyen bu çiftçilerle yeni bir sınıf doğmuş oldu. Bu sınıf, feodal ekonominin ana üretici gücü olan serfler sınıfıdır.

Buna ek olarak, kent-köy ticaretinin azalması, latifundiaları kendi ihtiyaçlarını karşılamaya itti. Daha önce kentten aldıkları malları, aynı kalitede olmasa bile, üretmeye başladılar. Bu durum, pazara dönük üretimi durdurduğu gibi ekonomik bütünlüğü yok ederek yerelliğe yol açtı.

Görüldüğü gibi ekonomik koşulları daha Roma düzeninin son günlerinde oluşan feodal yapı, Roma İmparatorluğu'nun Cermen istilaları ile yıkılmasının ardından ortaya çıktı. Roma mirası üzerine kurulan Cermen krallıklar, Roma gibi merkeziyetçi devletler olamadılar. Daha önce Roma'dan yönetilen topraklarda, her biri kendine yeter ekonomiye sahip sayısız feodal beylik kuruldu.

Kurumsallaşması
Feodal düzen, Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla ortaya çıkmış olsa da, bu düzenin kurumsallaşıp tipik şeklini alması 9. ve 10. yüzyıllara kadar sürmüştür. Bu tarihlerde Avrupa'da yayılan iki yeni buluş, feodal yapının Avrupa'nın hâkim düzeni olmasını sağlamıştır. Bu iki buluş ağır saban ve üzengidir.

Kuzey Avrupa topraklarının çok yağış alması ve drenaj sistemlerinin ihtiyaca cevap verememesi bu bölgelerdeki tarım üretimini kısıtlamış ve nüfus birikimini engellemiştir. Bu nedenle İlk Çağ'da nüfus iç bölgelerde değil, nispeten daha az yağış alan Akdeniz Havzası'nda birikmiştir.

Ağır sabanın bulunması Kuzey Avrupa topraklarında verimli tarım yapılmasına imkân sağlamış ve toplanan artı ürün ile Avrupa'yı göçebe istilalarından koruyacak bir askerî sınıfın beslenmesini olanaklı kılmıştır. Şövalyeler diye adlandırılacak olan bu askerî sınıf, üretim yapan köylünün üzerine koruyucu soylular olarak yerleşmiştir. Oluşan düzende serfler soyluların toprağını işlemiş, karşılığında ise soylular serfleri korumuştur.

Üzengi ise dönemin savaş taktiklerinin değişmesine yol açmış ve piyade ile durdurulması çok güç olan ağır süvarileri, yani zırhlı şövalyeleri ortaya çıkarmıştır. Giydikleri kalın demir zırha rağmen üzengi sayesinde atın üstünde rahatça durabilen şövalyeler, ateşli silahların yaygın kullanımına kadar Avrupa'nın en etkili askerî gücü olmuşlardır.

Avrupa'daki göçebe istilaları, giderek daha çok toprağın feodal düzene uygun düzenlenerek şövalyelerin beslenmesine ayrılmasını gerektirmiştir. Savaş hizmeti karşılığında toprak dağıtım ilkesine dayalı düzen bu ihtiyaçtan oluştu. Bu sayede Avrupa'yı kasıp kavuran göçebe istilaları büyük ölçüde engellenmiş ve Avrupa'ya görece bir güvenlik gelmiştir.

Yayılması
Feodal kurumların tipik haliyle ortaya çıkması ilk olarak Frank Karolenj İmparatorluğu'nun bünyesinde gerçekleşti. Bu nedenle Fransa feodalizmin anavatanı sayılabilir.

Britanya Adasını istila eden Normanlar (1076), feodalizmi İngiltere'ye taşıdılar. Anglosakson istilalarının ardından İngiltere'de feodal yapıyı andıran kurumlar oluşmaya başlasa da ancak Normanlar'ın İngiltere'yi ele geçirip toprakları feodal düzene uygun biçimde dağıtmasından sonra tipik haliyle feodalizm oluşmuştur. Diğer bölgelerin aksine İngiltere'de feodalizmin yukarıdan aşağıya doğru kurulması, İngiltere'de merkezî otoritenin nispeten daha güçlü olmasına yol açmıştır.

Feodalizm Roma ve Cermen uygarlıklarının bir sentezi olarak ortaya çıktığından, Roma uygarlığının bir parçası olmayan Almanya'da geç oluştu. Feodal kurumların Almanya'ya yerleşmesi Frank Karolenj İmparatorluğu'nun parçalanmasından sonra 12. yüzyılda gerçekleşti.

İspanya'daki Roma düzeninin bozulmasıyla Müslüman Arapların burayı ele geçirmesi arasında sadece iki asırlık bir süre olduğundan, İspanya feodal kurumlarını oluşturamadan Arap egemenliğine girdi. Bu nedenle İspanya'daki siyasi kurumlar, Avrupa'nın geri kalanından çok farklı biçimde gelişti. Frank Karolenj İmparatorluğu'na bağlı kalan kuzeydeki Katalonya bölgesi haricinde İspanya'nın büyük bölümünde feodalite oluşmadı.

Avrupa'nın farklı yol izleyen diğer bir bölgesi de İtalya oldu. Kuzey İtalya'da Roma mirasının çok güçlü olması, kent hayatının tamamıyla ortadan kalkarak kırsal kültürün hâkim olmasını önledi. İtalya'nın kuzeyinde kentlerin kıra hâkim olduğu bir düzen oluştu. İtalya'nın güneyi ise feodal çağ boyunca Bizans egemenliğinde kaldığından feodal kurumlar oluşmadı. Ancak bölgenin Lombard istilası ile Bizans'ın elinden çıkmasının ardından Fransa'dakinin benzeri bir feodalite kuruldu.

Siyasal yapı
Feodal düzenin siyasi yapısı bir piramit gibidir. En üstte kral (veya imparator), altında ise kendisine bağlı soylular bulunur. Bu soyluların altında daha başka soylular olur. Bu hiyerarşik düzenin en alt ve en geniş tabakasını serfler oluşturur.

Piramidin en tepesinde otursa da kralın mutlak egemenliği yoktur. Feodal düzende kralın yetkisi çok sınırlıdır. Bu sınırlamanın başlıca nedeni, idarenin tek merkezden (kralın sarayından) yapılmamasıdır. Temel üretim aracı olan toprak, birçok feodal bey arasında paylaştırılmıştır. Ekonomik gücü ellerinde bulunduran ve kralın rakiplerine karşı tek dayanağı olan feodal beyler, kendi iradelerini krala, gerekirse zor kullanarak kabul ettirecek güce sahiptir. Bunun en tipik örneği, 1215'te İngiliz feodalitesinin kral Yurtsuz John'a kabul ettirdiği Magna Carta'dır.

Feodal sistemde sadece üretim araçları değil, askerî güç de feodal beyler arasında paylaşılmıştır. Donanımlı askerlerden oluşan merkezî bir ordunun kurulması kral açısından pahalı olduğundan, bu ihtiyacı feodal beyler karşılamıştır. Bu sebeple kralın savaşta başarılı olması, feodalitenin desteğine bağlıdır.

Savaş teknolojisindeki gelişmelere rağmen feodal çağda kaleleri güç kullanarak ele geçirmek hâlâ imkânsıza yakındır. Şövalyelerle birlikte şatosunun surlarının arkasına saklanan bir feodal bey, kralın gücünden bile korunmuş oluyordu. Bu durum, feodal beylerin bağımsız, hatta krala karşı hareket etmelerini kolaylaştırdığı gibi kralların mutlak egemenlik kurmasını da engellemiştir.

Özet olarak, feodalizmin siyasal yapısının en temel özellikleri bölünmüşlük ve yerelliktir.

Ekonomik Yapı
Feodal ekonomik yapı basittir. Soylunun toprağında üretim yapıp, gereken çok az miktarı kendine ayırdıktan sonra geriye kalanı soyluya veren köylüler, ana üretici güçtür. Ticaret gelişmediği için uzmanlaşmış bir ekonomi ve gelişmiş iş bölümü yoktur. Üretim toprakta yapıldığından zenginliğin ölçüsü topraktır, taşınabilir servet olgusu gelişmemiştir.

Roma düzeninin sağladığı ortamda gelişen ticaret, Cermen istilaları ile durma noktasına geldikten sonra her feodal beylik kendine yeter bir ekonomi kurmuştur. Böylece, feodal beylikler dışa kapalı topluluklar haline gelmiş, etkileşim en aza inerek gelişmenin önü kesilmiştir. Artı ürünün ticaretle satışı olmadığından, pazar ekonomisi ve dolayısıyla rekabet ortamı oluşmamıştır.

Ancak feodal çağın sonlarında dirilmeye başlayan ticaret ile birlikte feodal ekonomi değişmeye başlayacaktır. Feodalizmin temeli olan kapalı ve yerel ekonomik düzenin değişmesi bütün feodal yapıyı sarsacak ve bu yapı yavaş yavaş yok olacaktır.

Feodal Sözleşme
Feodal sözleşme, soylular arasındaki koruyan-korunan ilişkisini düzenleyen sözleşmedir. Yazılı bir belge olmak zorunda değildir, sözlü olarak da yapılabilir. Feodal sözleşmeye göre koruyana süzeren, korunana ise vassal denir. Tek taraflı değildir, iki tarafa da sorumluluklar yükler. Süzeren vassalı korumakla yükümlüdür, vassal ise savaş zamanı süzerenin ordusuna şövalye olarak katılacaktır.

Feodal Örgütlenmede Toplumsal Sınıflar
Soylular Sınıfı
Soylular sınıfı, üretim yapan serflerin çalıştığı toprağın sahibi olan ve serfler üzerinde askerî/yönetici sınıf olarak oturan sınıftır. Ortalama olarak soylu sınıf, feodal düzende yaşayan nüfusun onda birini oluştururdu. Üretim yapmaz, serflerin yaptığı üretimden pay alarak geçinirlerdi. Değişik coğrafyalarda değişik isimler alan soylu sınıfa, senyörler sınıfı da denirdi.

Soylu sınıftan olanlar barış zamanında malikâneleri, yani feodal beyliği yönetir; savaş zamanında ise şövalye olarak donanıp kendilerine bağlı diğer şövalyelerle birlikte kralın veya başka bir soylunun ordusuna katılırdı.

Soylular, kendi içlerinde hiyerarşik bir yapı oluştururdu. Daha zayıf olanlar büyük toprak sahibi soyluların hizmetine veya korumasına girer, bu korumanın karşılığında, koruyan soylunun yaptığı savaşlara şövalye olarak katılırlardı.

Ruhban Sınıfı
Ortaçağ'da soylu olmadığı halde güç ve nüfuz sahibi olan sınıf ruhban sınıfıdır. Ruhban, Katolik kilisesine bağlı papaz, keşiş ve diğer din adamlarıdır.

Örgütsel karakteri feodal olmamasına rağmen kilise de feodalizmin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Kilise; manastırlar, kilise ileri gelenleri ve bizzat kilise tarafından elde tutulan geniş topraklara sahipti. Dindar ve çocuksuz soylular tarafından ölmeden önce bağışlanan bu toprakların büyük kısmı feodal yükümlülükler içeriyordu. Bu yüzden de kilise, zamanın feodal sisteminin bir parçası haline gelmişti. Birçok başkeşiş ve başrahip, feodal beylere benzer bir konuma gelmişti.

Dinsel ideolojinin hâkim olduğu Ortaçağ'da Katoliklerin ruhani lideri Papa'nın çok büyük yaptırım gücü vardı. Kralları bile aforoz edebiliyordu. Ayrıca Frank Karolenj ve Kutsal Roma-Germen İmparatorları, Papa'nın önünde diz çökerek taç giyiyorlardı.

Köylüler (Serfler) Sınıfı
Feodal piramitin en alt ve en geniş tabakasını oluşturan serfler, soylunun toprağında üretim yapar ve tükettikleri çok az miktar haricindeki bütün ürünü soyluya verirlerdi. Bunun dışında serfler, soyluların şato tamiri gibi işlerinde işçi olarak da çalışırlardı.

Serfler, siyasal haklara ve istediği zaman başka köylere göç etme hakkına sahip değildir. Serf, feodal beye bağlıdır ve beyliği terk etmesi yasaklanmıştır.

Feodalizmin Yıkılması
Feodalizm, Avrupa'daki ekonomik dengelerin değişmesiyle yıkılmıştır. Avrupa'da 10. yüzyıl sonrasında yavaş yavaş güçlenmekte olan ticaret, feodal düzeni kıracak dinamik olmuştur. Buna rağmen feodalizmin fiilen ortadan kalkması uzun zaman almış, son kalıntıları ancak Sanayi Devrimi ile yok olmuştur.

Ticaretin Canlanması
Roma lejyonlarının sağladığı güven ortamında ticaret gelişme imkânı bulmuştu. Roma düzeninin çökmesinin ardından ise Avrupa'da ticaret yok olma derecesine gelmişti. Fakat, 9. yüzyıl sonrasında Avrupa'da feodal düzenin kurumsallaşmasıyla yerel beylikler güvenliği az da olsa sağlamış ve göçebe istilalarını durdurmayı başarmıştı. Bu gelişme, ticaretin tekrar gelişmesine zemin hazırlamıştır.

Ticaretin tekrar canlanmasında etkili diğer bir sebep Haçlı Seferleri'dir. Haçlı Seferleri ile doğuyla tanışan Venedik, Ceneviz, Pisa gibi İtalyan kentleri Akdeniz'de İslam uygarlığı ile ticarete başlamıştı. Akdeniz'e hâkim olan ve Orta Çağ'ın ilk denizaşırı imparatorluklarını kuran bu devletler, ticaretten gelen artı ürün ile zenginleştiler.

Ticaretin canlanması Avrupa'daki krallara, bu ekonomik aktiviteyi vergilendirerek iyi bir gelire sahip olma imkânı sağlamıştı. Ticaret ile zenginleşen kentsoylulara, yani burjuva sınıfına sırtını dayayan krallar feodal beyler karşısında güç kazanmaya başlayacaktır.

Feodal Bölünmüşlükten Mutlak Monarşilere
Feodal beylerin ekonomik güç üzerindeki hâkimiyeti kalkınca, krallar feodal beyler karşısında güçlü duruma geçti. Artık Avrupalı krallar, ticaret vergileri ile merkeze bağlı bir ordu kurabilecek ve feodal beyleri daha sıkı denetleyebilecekti. Fakat feodal beylerin şatolarının alınması imkânsız yerler olarak kalması kralların mutlakiyetçi yönetimi kurmasını geçici olarak engellemiştir.

Mutlak krallıkların ortaya çıkması ancak ateşli silahların savaş alanlarında kullanılmasından sonra olacaktır. İlk kez 1389 Kosova Savaşı'nda kullanılan topun kaleleri ele geçirmek için mükemmel bir silah olduğu İstanbul'un fethinin ardından anlaşıldı. Top sayesinde kalelerin arkasında saklanma avantajını yitiren feodal beyler krala bağlanmak zorunda kaldı. Böylece feodalite siyasi örgütlenmedeki yerini güçlü ve mutlakiyetçi monarşilere bıraktı.

Serfliğin Ortadan Kalkması
Değişen ekonomik koşullar sonucunda para, yani taşınabilir servet olgusu tekrar önem kazandı. Serflerden vergi değil ürettikleri ürünü alan feodal beyler bu değişim karşısında zor duruma düştüler. Ticaret yoluyla mal sağlayabilmeleri için paraya ihtiyaçları vardı ve bu parayı yıllık vergi karşılığında serflere özgürlüklerini verme yoluna giderek temin etmeye çalıştılar.

Bu sebepten dolayı 15. ve 16. yüzyıllara gelindiğinde Avrupa'nın büyük kısmında hukuksal olarak olmasa da fiilî olarak serflik kalktı. Hukuksal olarak kaldırılması ise ancak Napolyon Savaşları sırasında gerçekleşmiştir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
24 Ocak 2007       Mesaj #2
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra barbar kavimler, Avrupa'nın çeşitli bölgelerinde devletler kurdular. Krallar, Roma kanunları ile kendi geleneklerini birleştirerek yeni düzenlemeler yaptılar ve ülkelerini kontluklara, onları da daha küçük idari birimlere ayırdılar. Buralara barbar şeflerini atayarak bazı ayrıcalıklar verdiler.

Sponsorlu Bağlantılar
Kavimler Göçü'yle başlayan karışıklıkların etkisiyle büyük toprak sahipleri ve çiftçiler, hayatlarını devam ettirebilmek için güçlü kişilerin koruması altına girdiler. Halkın himayesi altına girdiği kişilere süzeren, himaye edilen halka da vassal adı verildi. Senyörler, bağlılıkları karşılığında sahip oldukları toprağın işleme hakkını kira karşılığında verdiler.

Feodalitenin temel özelliği siyasi bölünmüşlük ve sosyal eşitsizliktir. Senyörler, topraklarında yaşayan insanların üzerinde mutlak haklara sahiptirler. Her senyör, ayrı bir silahlı güce sahiptir ve her senyörün bölgesinde ayrı kurallar geçerlidir.

Avrupa'da siyasal ve sosyal bölünmüşlük, bölgesel ekonomik faaliyetler, insanlar arasında dil, davranış ve dünya görüşü bakımından farklılıklar doğmasına neden olmuştur.

Feodalite, bütün Ortaçağ boyunca devam etti. 15. yüzyılda; barutun ateşli silahlarda kullanılmasıyla sona erdi. Feodalitenin yıkılması, mutlak krallıkların güçlenmesini sağladı. Yeniçağ başında Almanya dışında feodalite yıkıldı. Almanya'da ise Yakınçağ'da ortadan kalktı. Feodalite devam ettiği süre içerisinde Avrupa'da sosyal adalet kurulmamış, bu nedenle halk, çeşitli sınıflara ayrılmıştır:

Asiller

Ortaçağ Avrupası'nın en imtiyazlı sınıfı asillerdi. Bunların en üstünde senyör denilen derebeyleri bulunurdu. Senyörlerin en büyüğü kraldı. Derebeylerden sonra sırasıyla dükler, kontlar, baronlar, vikontlar ve şövalyeler yer almıştır. Asiller, her türlü hakka sahipti.

Rahipler

Asillerden sonra en imtiyazlı sınıftı. Papa'ya bağlı olarak çalışırlardı. Kilise topraklarında senyörler gibi yaşarlardı. Ortaçağ'da önemli miktarda toprak elde ederek zenginleşmişlerdi. Vergi ve askerlikten muaf tutulmuşlardı. Hem devlet hem de din işleriyle uğramışlardır.

Burjuvalar

Kasaba ve şehirlerde oturup ticaret ve sanayi ile uğraşanlara burjuva denirdi. Senyörlere belli miktarda para vererek onların himayesinde yaşarlardı. Zamanla zenginleşen burjuvalar, senyörlerden para ile bağımsızlıklarını satın alarak tam serbestlik gibi imtiyazlar elde etmişlerdir.

Köylüler

Ortaçağ Avrupası'nda en kötü şartlar altında bulunan sınıftı. Köylüler iki kısma ayrılmıştı. Serf adı verilen köylülerin hiçbir hakları yoktu. Efendileri için tarlalarda çalışırlar ve kazançlarını onlara verirlerdi. Toprakla beraber alınıp satılırlardı. Araziden ayrılma imkânları kesinlikle yoktu. Serbest Köylüler, ekip biçtikleri topraklardan kazandıklarının bir kısmını senyöre vergi olarak verirlerdi. İstedikleri zaman başka bir yere gidebilirlerdi. Malları da çocuklarına kalırdı.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
16 Eylül 2008       Mesaj #3
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...

FEODALİZM, kölecilik ile kapitalizm arasında yer alan bir sosyal ekonomik formasyon, derebeylik, feodalite.

Avrupa' da X. yüzyılda ortaya çıkan ve XIII. yüzyıla kadar süren feodalizmin iki temel özelliği vardır: Kamu yönetiminin parçalanmışlığı; vasallık bağının genişlemesi. Gerçekten, X. yüzyıldan başlayarak kamu yönetimi yerel prenslere geçti; ama genel kural olarak yerel prensler kamu yönetimini elde tutmayı başaramadılar ve kralın haklarının çoğunluğu, kalelerin muhafızlığını üstlenmiş kişilerin, hatta sıradan toprak sahiplerinin eline geçerek, senyörlüğün doğmasına yol açtı. Senyörler, eskiden kralda olan yetkileri çok farklı büyüklükteki topraklarda kendi adlarına ve denetimsiz olarak uygulamaya başladı; çok geçmeden de soylu veya din adamları sınıfından olmayanların tümü senyörlere bağımlı oldu. Buna paralel olarak daha Ortaçağ' ın başlangıcında ortaya vasallık bağı genelleşmeye başladı.Her senyör, çevresinde korumave çıkar karşılığında kendisine bağlılık andı içen daha az güçlü savaşçıları içeren bir topluluk oluşturuyordu; ayrıca bir senyör bir başka senyörün vasalı olabileceği gibi, bu vasallara bağlı başka vasallar da olabiliyordu. Böylece tepede kralın bulunduğu piramit biçiminde bir fiefler hiyerarşisi oluştu. Kral büyük fieflerin senyörleri üstündeki dolaysız yetkisini yitirmiş olmakla birlikte, bir üstünlük hakkından yararlanıyordu. Başlangıçta krallarda, vasallarını yükümlülüklerini yerine getirmeye zorlama araçları bulunmaması nedeniyle pek gerçek olmayan bir üstünlük, doğrudan krala bağlı toprakların artması sonucunda güç dengesini kral yararına dönmsiyle bir yetki kaynağına dönüştü (XIII. yüzyıl başı) ve çok geçmeden feodalizm - vasallık kurumları, varlıklarını sürdürmekle birlikte (yetkilerini kuramsal biçimde de olsa Fransız Devrimi' ne kadar sürdürdü), krallığın siyasal sistemine egemen olmadılar ve monarşi kurumlarının gelişmesiyle yetkilerin piramidin tepesinde (kralda) yoğunlaşması sonucunda, feodalizm kurumu XIII. yüzyıl sonunda fiilen ortadan kalktı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...
HeliX - avatarı
HeliX
Ziyaretçi
16 Eylül 2008       Mesaj #4
HeliX - avatarı
Ziyaretçi
Feodalite, Ortaçağ Avrupası'nda temelleri eşitsizlik üzerine kurulmuş siyasi bir rejimdir. Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra yerine kurulan krallıklar arasındaki anlaşmazlıklar, Avrupa'da feodalite rejiminin doğmasına sebep olmuştur.

Avrupa'da Kavimler göçünün karışıklıkları devam ederken halk ve büyük toprak sahipleri, kendilerini emniyette görmediklerinden hayatlarını devam ettirebilmek için güçlü kişilerin koruması altına girme ihtiyacı hissettiler.
Halkın himayesine girdiği kişilere Süzeren, himaye edilenlere de Vassal denirdi. Böylece IX. yüzyılda senyörler ve vassalları arasında bir hiyerarşi gelişti. Senyörler, bağlılığı sebebiyle vassala kira karşılığı bir toprağın işleme hakkını vermeye başladılar. Böylece feodalite (derebeylik) rejimi ortaya çıktı.
Feodal düzenin önemli özelliklerinden biri de senyörün içinde yaşadığı şato veya kalelerdi. Bu şato veya kaleler askeri birlik tarafından korunuyordu.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
17 Ekim 2008       Mesaj #5
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Avrupa'da ve Asya'nın bazı yörelerinde kapitalizm öncesinde soylu toprak sahiplerinin egemenliği­ne dayanan bir toplum düzeniydi. Feodalizm Avrupa'da Roma İmparatorluğu'nun yaklaşık 1.500 yıl önce yıkılmasından sonra ortaya çıktı ve yaklaşık 1.000 yıl sürdü. Bu dönem ortaçağ olarak adlandırılır.

Feodalizm'de toplum bir piramit gibi örgüt­lenmişti. Piramidin en tepesinde yörenin en büyük soylu toprak sahibi ya da kralı vardı. Kral topraklarının bir bölümünü askeri hiz­met ve belli vergileri ödeme gibi koşullarla soy­lulara verirdi. Soylular da bu topraklan daha küçük unvanlı soylulara benzer koşullarla dev­rederlerdi. (Toprağı veren soylulara "senyör", alanlara "vasal" denir.) Bunlar da piramidin en altında yer alan serflere ya da toprak köleleri denen üreticilere geçimlerine yetecek kadar toprağın kullanım hakkını, gene belli koşullar karşılığında verirlerdi.
Sertler topraklarını ve beylerini terk ede­mezlerdi. Haftanın belirli günlerinde beylerin malikâne topraklannda ücretsiz çalışmak zo­rundaydılar (angarya). Ayrıca ürünlerinin bir bölümünü beylere toprak kirası olarak verir­lerdi. Her türlü özel ilişkilerinde beylerden izin almak zorundaydılar. Ayrıca beylerin onları yargılama hakkı da vardı. Buna karşılık beyler de onları öteki soyluların saldırıların­dan korurlardı. Ortaçağ Avrupa'sında kilise de büyük bir feodal bey konumundaydı.

Köle ile serfin farkı ise kölenin yalnızca görevlerinin olmasına karşılık, serfin görevle­rinin ve belli haklarının bulunmasıydı. Ayrıca serfler görevlerini yerine getirdikleri sürece topraklarından koparılıp satılamazlardı. Ortaçağ boyunca güçlü merkezi krallıkların kurulamaması ve sürekli savaşlar, güçsüzlerin daha güçlülerin koruması altına girmesinde bir etken olmuştur.
16. yüzyıldan başlayarak ticaretin gelişmesi ve güçlü ulusal merkezi devletlerin kurulma­sıyla birlikte feodal toplum düzeni giderek zayıfladı ve yerini kapitalizme bıraktı. Feoda­lizm dünyada ilk sanayileşen ülke olan İngil­tere'de 14. yüzyılda; Rusya'da ise 19. yüzyılın sonunda çözüldü.

MsxLabs & Temel Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
2 Nisan 2009       Mesaj #6
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
FEODAL TOPLUM

Feodal toplumda üretim ilişkilerinin temelini; senyörün (derebeyin) toprak üzerindeki mülkiyet hakkı ile, serf (toprak işçisi) üzerindeki sınırlı mülkiyet hakkı oluşturuyordu. Tüm üretimin nesnel amacı ise senyörlere rant ödenmesiydi. Bu rant senyörün, ailesinin ve hizmetçilerinin kişisel gereksinmelerini karşılıyordu. Köylülerin (ve zanaatçıların) gereksinmelerinin karşılanması, senyör açısından üretimi sürdürmek ve feodal işletmeyi yaşatabilmek için gerekliydi. Tamamen köylü emeğinin sonucu olan ürün üç kısma ayrılıyordu: 1. Senyörün kendine mal edindiği kısım 2. Köylü ve ailesinin geçimi için gerekli olan kısım 3. Emek üretkenliğinin yükselmesi ile beslenmek için gerekli asgari miktardan fazla olarak köylünün elde edebildiği ortak ürünün bir kısmı Son iki kısım gerekli ürünü, birinci kısım ise artı ürünü oluşturuyordu. FEODALİZMİN OLUŞUMU Yaklaşık olarak 5. yy ile 11. yy arası feodalitenin başlangıçtaki biçimlenme (Yukarı Ortaçağ) dönemidir. 5. ve 6. yy’larda büyük toprak sahipleri topraklarının bir kısmını küçük tarlalar halinde yoksul köylülere veriyorlardı, karşılığında köylü ürünün bir kısmını veriyor ve onun hesabına belirli bir iş yapıyordu. Tarla ilk zamanlar belirli bir süre için, zaman içinde yaşam süresince verilmeye başlandı. Bazen de tasarruf hakkı babadan oğula geçebiliyordu. Bu ‘PRECES’ sistemi idi. Feodal sistemin ilerlemesiyle toprak ilişkilerinde de bir alt üst oluş yaşandı. Bu dönemde toprak artık özel mülk olarak verilmiyordu. Egemen sınıfın temsilcileri ancak kendi topraklarında silah altına alınan birliklerin başında kralın ordusuna hizmet etmek koşuluyla malikane veya yurtluk denilen topraklara sahip olabiliyorlardı. Mülkiyetin bu koşullu biçimine ‘GEDİK’ deniliyordu. Gedikler miras konusu olamıyor ancak yaşam boyunca veriliyordu. Askeri görevler yerine getirilmez ise bu topraklar geri alınıyordu. Bu sistem de 9. ve 10. yy’lar boyunca değişikliğe uğradı ve askeri gedik kalıtsal nitelik kazanarak, ‘FRANC-ALLEU’ denilen biçime dönüştü. Artık bütün toprak sahipleri daha güçlü bir senyör (Metbu) karşısında bağımlılığı kabul etmek ve kendisini onun vasalı ilan etmek zorundaydı. Vasal senyöründen bir yurtluk alıyor ve silahlarını onun hizmetine veriyordu. En yukarıda ise kraldan başka metbu tanımayan feodaller bulunuyordu. Zamanla demir işletmelerinin yetkinleşmesiyle ağır ve hafif sabanlar ve tarım aletleri yaygınlaştı. Bu durum üretkenliğin artmasına yardım etti. Üç yıl süreli almaşık ekim giderek yaygınlaşıyordu. Bağlar genişliyor ve buna bağlı olarak üzüm sıkmacı yetkinleşiyordu. Bu dönemde başka yeni tesisler, özellikle yel değirmenleri ortaya çıktı. Yine bu dönemde zanaat mallarına olan gereksinmeler ise yerel üretimle karşılanıyor ve istisnalar dışında kendi yöresinde tüketiliyordu. Köylü emeğinin üretkenliği arttıkça ve tarım tekniğinin düzeyi yükseldikçe senyörler de üretimin ağırlık merkezini köylü işletmelerine kaydırmayı daha karlı bulmaya başladılar. Böylece feodal rantın ikinci biçimi olan ayni rant ortaya çıktı. Fakat Yukarı Ortaçağ’da angarya, yükümlülük ödemenin en yaygın biçimiydi, ayni rant ise bir istisna oluşturuyordu. Kentlerin gelişmesi sonucu rantın para olarak ödenmesi birinci derecede önem kazandı. Artık senyör kendi yurtluğunda üretilmeyen nesnelerle ilgileniyor ve onları satın almak için serflerden para sağlaması gerekiyordu. Feodal üretim tarzı, her ne kadar çalışan çoğunluğun egemen azınlık tarafından sömürülmesine dayanıyorsa da, serfin küçük bir ekonomisinin olması ve bu yüzden emeğinin sonucuna ilgi duyması feodal toplumun üretici güçlerinin gelişmesini sağlıyordu. FEODALİZMİN GELİŞME ÇAĞI Kesin olarak kurulmuş feodalitenin (yaklaşık olarak 11. ve 16. yy’lar arası) niteleyici yönü kentlerin zanaat ve ticaret yığınakları, ticari üretim merkezleri olarak hızla ilerleyişidir. Bu dönem tarımla zanaatın birbirinden ayrılmaya başladığı bir dönemdir. Birçok köylü senyöre ayni rantı yalnız tarım ürünü olarak değil zanaat eşyası olarak da ödüyorlardı.

kaynak
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Quo vadis?
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
15 Haziran 2011       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Derebeylik

Orta Çağ'da, toprak mülkiyetine sahip olan ve himayesindeki toprağa bağlı köylülerin üretiminden büyük payı alan toprak sahiplerinin egemenliğine dayanan toplumsal düzen.

Batı toplumlarındaki feodalizm ya da feodalite karşılığı kullanılan bu sözcük, aralarında farklar olmasına karşın, aynı zamanda doğu toplumlarında toprağın mülkiyetini ya da kullanım haklarını ellerinde tutan sipahi, toprak ağası vb. yöneticilerin durumunu açıklamak için de kullanılmaktadır.

Derebeylik, 9. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar, üretimin temel olarak tarım üzerine kurulduğu toplumlarda yaşandı. Derebeyi, bir üst beyine askerî ya da benzer başka bir hizmetle yükümlüydü. Derebeylikte savaşçı sınıf toplumda ağır basar; devlete bağımlılık yerine insana bağımlılık vardır. 12. yüzyıldan başlayarak zayıflayan derebeylik, İngiltere'de yerini monarşiye bırakırken, Fransa'da 1789 Devrimi'yle ortadan kalktı.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
29 Haziran 2011       Mesaj #8
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
371px Les TrC3A8s Riches Heures du duc de Berry mars

Feodal beyin toprağını işleyen bir köylü.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
13 Temmuz 2011       Mesaj #9
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Feodalizm

Orta Çağ'da özellikle Batı Avrupa'da egemen olan toplum düzeni.

Bu düzenin en önemli özelliği, devlet iktidarının parçalanmış olması ve halkın devlete değil, toprakların sahibi olan senyörlere bağımlı olmasıydı. Feodalizmin ortaya çıkışını sağlayan başlıca iç etken, var olan köleci üretim tarzının gelişen üretim tekniğine ayak uyduramaması oldu. Bunun sonucunda üreticiler, üretim araçlarına sahip olanlar karşısında kölelik düzenine oranla daha bağımsız duruma geldiler.

Yaygın bir görüşe göre, Barbar istilâları Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılışına yol açtı ve merkezî bir otoritenin kalmaması, irili ufaklı beyliklerin türemesine neden oldu. Diğer bir görüşe göre, Akdeniz kıyılarının İslâm egemenliğine girmesi sonucunda, Akdeniz Yolu'nun bazı Avrupa ülkelerine kapanması nedeniyle bu ülkelerin dünya ticaretinin dışına atılması, feodal sistemin kurulmasında önemli bir rol oynadı. Böylece içine kapanıp yeniden örgütlenmek ve toparlanmak zorunda kalan Avrupa'da, malikâneler sistemi genişledi ve para ekonomisi, yerini doğal ve aynî olarak adlandırılabilecek bir ekonomiye bıraktı.

Feodal üretim tarzı angarya, aynî rant ve nakdî rantla belirlendi. Toprakların büyük kısmında "fief sözleşmesi" denen iki taraflı anlaşmalarla hiyerarşik bir düzen kuruldu. Taraflardan biri senyördü. Senyör, vassal olarak adlandırılan bir ikinci kişi lehine, belirli bir toprak parçası üzerinde adalet dağıtma işlevini sürekli bir hak olarak verirdi. Bunun karşılığında vassal da senyörün kendisinden beklediği görevleri yerine getirmek zorundaydı. Bu arada vassal, senyörden aldığı toprağın bir kısmını başkasına vererek kendisi de senyör olabilirdi. Fakat bu hiyerarşi içinde sonuncu vassalın ilk senyörle hiçbir ilişkisi yoktu.

Feodal düzende kilisenin de çok önemli bir yeri vardı. Kilise ve manastırlara ait malikâneler ve topraklar pek çoktu. Krala karşı vassal durumunda olan senyörlerin çeşitli yükümlülükleri vardı. Bu yükümlülükler yardım (auxilium) ve danışma (concilium) biçimindeydi. Yardım ilkesi, daha çok askerî alandaki yardımı kapsıyordu. Danışma ilkesine göreyse vassal senyöre danışmanlık yapmakla yükümlüydü. Feodal düzeni oluşturan sosyal sınıflar soylular, rahipler, serfler ve özgür köylülerdi. Bu sosyal sınıflar farklı hukukî statülere bağlıydılar. Birbirinden kesin çizgilerle ayrılan bu sınıflar arasında geçişim, belli bir merasimi ve birtakım hukukî işlemleri gerektiriyordu. Böylece toprağa sahip olan soylular ve rahipler, hukukî bakımdan da ayrıcalıklı sınıfları oluşturuyorlardı. Bütün değerleri yaratan serfler ve köylüler ise üretim araçlarına sahip olmadıkları gibi, hukukî açıdan da aşağı konumdaydılar.

Feodalizm terimi, aralarında önemli farklar olmasına karşın, Doğu toplumlarındaki toprak sahipleri ya da toprağın kullanım hakkını elinde tutan sipahi vb. gibi yöneticilir ile köylüler arasındaki bağımlılık ilişkileri ve buna dayanan ekonomik düzenler için de derebeylik terimiyle eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
11 Haziran 2012       Mesaj #10
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Feodalite (Derebeylik)

Ortaçağ Avrupası'nda, en önemli üretim aracının toprak olduğu, Vassal (korunan) - Süzeren (koruyan) ilişkisinin yaşandığı, temeli eşitsizliğe dayanan sosyal, ekonomik ve siyasal düzendir.

Derebeyliğin Ortaya Çıkış Nedenleri:
  • Avrupa'nın kargaşa içinde kalması ve Roma ımparatorluğu'nun yıkılması
  • Barbar krallıkların ülkelerini birtakım bölümlere ayırarak yönetmeleri; krallıklar yıkılınca bu birimleri idare eden senyörlerin, topraklarını Macar ve Norman saldırılarına karşı, kendi bireysel güçleriyle korumak durumunda kalmaları. Merkezi otoritelerin çöktüğü yerlerde feodalitenin ortaya çıktığı görülmüştür.
  • Yasaların yerini, düzeni sağlayabilmek için ilahi ve toprağa dayalı askeri-ekonomik güçlerin alması.
  • Küçük toprak sahipleri ve yoksulların (Vassallar), korunmak amacıyla güçlülerin (Süzerenler-Senyörler) himayesine sığınmak zorunda kalmaları.
  • İngiltere'de feodaliteyi krallık kendisi yaygınlaştırmıştır. Amaç, gücünü bu beylere dayanarak devam ettirmek ve yaygınlaştırmaktı.

Derebeylik düzeninin çöküşü
  • Haçlı Seferleri,
  • Coğrafya Keşifleri,
  • Sanayi ve Fransız devrimleri derebeylik düzenini çökertmiştir.

Not:
İngiltere'de feodaliteyi krallık kendisi yaygınlaştırmıştır.
Amaç, gücünü bu beylere dayanarak devam ettirmek ve yaygınlaştırmaktı.
Haçlı Seferleri, Coğrafya Keşifleri, Sanayi ve Fransız devrimleri derebeylik düzenini çökertmiştir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
In science we trust.

Benzer Konular

4 Mart 2015 / Ziyaretçi Cevaplanmış
25 Kasım 2018 / Misafir Cevaplanmış
2 Nisan 2011 / Misafir Cevaplanmış