Arama

Diplomatik Terimler

Güncelleme: 25 Ocak 2007 Gösterim: 19.397 Cevap: 0
sehrazat2415 - avatarı
sehrazat2415
Ziyaretçi
25 Ocak 2007       Mesaj #1
sehrazat2415 - avatarı
Ziyaretçi
Diplomatik Terimler
- Abandon : Tabi ya da kazanılmış kaklardan vazgeçmek
Sponsorlu Bağlantılar

- Abandonded matter: Terk edilmiş mülkiyet 'Çeşitli sebeplerle başka bir ülkeye yerleşmiş olan göçmenlerin geride bıraktıkları mülkleri ve bu mülklere ilişkin uluslararası hukuk hükmü

-ABC weapons : ABC silahları (Atomic, Biological, Chemical Weapons

-Abdicate : Yöneticilikten, sahip olduğu makamdan, hükümdarlıktan çekilme

-Abnegate : Ülkeden ayrılmak

-Abolish : Yürürlükten kaldırmak, fesh etmek *

-Abolition of privileges : Ayrıcalıkları iptal etme, imtiyazlara son verme *

-Abrogative Article : Yürürlükten kaldırmayı gerektiren madde

- Absence Of Majority : Çoğunluğun sağlanamamış olması *

- Absolute Majority : Salt çoğunluk *

- Absolute Minority : Mutlak azınlık *

- Abstain : Çekimser kalmak *

- Abstract : Özet

- Abuse of right : Hak ihlali *
işareti olan kelimeler geçmiş yıllarda Bakanlık sınavında çokça geçen kelimeler içerisinde yani kullanımıyla sıkça karşılaşılan önemli kelimeler.

Abundance : Bollu, refah içinde yaşamak

- Abuse : Kötüye kullanmak, ihlal etmek *

- Acceptance : Memnuniyetle kabul etme, onaylama *

- Accessible : Elde edilebilir, ulaşılabilir

- Accession : a) Bir başkanın göreve gelmesi

b) Bir partiye üye olma

-Accession criteria : Katılım kriterleri *

-Accession partnership : Katılım ortaklığı *

-Acclamation: Oy birliği ile seçim

-Accomodate : Uygun hale getirmek

-Accomplish : Tamamlamak, başarmak

-Accord : Anlaşma, uzlaşma (yalnız bu treatyden daha düşük geçerliliği olan anlamında) *

-Accredition : Elçi gönderme ya da atama *

-Accuracy : Doğruluk, kesinlik

-Accusation : Suçlama

-Acquire : Ele geçirmek, kazanmak *

-Acquired Nationality : Kazanılmış vatandaşlık (doğum ve kan gibi unsurlara bağlı olmama) *

-Act : Senet (Devletlerarası ilişkilerde imzalanan bir antlaşma hükmü , karar) *

-Assembly : Meclis

-Additional Articles : Ek, tamamlayıcı maddeler


Additional Ballot: Ek oylama

Additional İtems : İlave konular

Additional Protocol : Ek protokol

Address a speech : Konuşma yapmak, beyanat vermek

Adequacy : Uygunluk, yeterlilik

Adhere : Girmek, katılmak, üyesi olmak

Adherence : Katılma, girme, üyesi olma

Adhesion act : Katılım anlaşması

Adjourn a sitting : Oturumu ertelemek

Adjustment of borders : Sınırların ayarlanması

Administering power : Yönetim yetkilerine sahip olmaktan kaynaklanan yaptırım gücü

Administrative Arrangement :İdari düzenleme

Admit : Üstlenmek, kabul etmek / Bir kuruluşa ya da örgüte üye olmak

Adopted decisions: Üzerinde anlaşmaya varılmış karar

Adverse interests : Çatışan çıkarlar

Adversely effect: Ters etki

Advisory commissions: Danışma komisyonları

Advisory jurisdiction : Tavsiye kararı (Genel anlamda uluslararası bir mahkemenin ya da BM Güvenlik Konseyi gibi yasal kurumların verdiği bağlayıcı olmayan ama ilgili sorun konusunda yol gösterici hükümler içeren karar)

Advocate: Bir fikrin tarafını tutan, savunmasını yapan

Aegean dispute : Ege Sorunu

Affected regions: -den etkilenmiş bölgeler

Affiliation : Ortaklık, üyelik

Affirmative Reply : Olumlu cevap, onaylayıcı yanıt

Afrasia : Afrasya ( Kuzey afrika ile Güneybatı Asya Bölgesine verilen isim)

African Union : 2002 Temmuzunda kurulan ve 53 Afrika bölgesini biraraya getiren bölgesel örgüt Afrika Birliği

Advisory Group For Aerospace Research and Development : Havacılık- Uzay Araştırma ve Geliştirme Danışma Grubu

Agenda : Gündem

Agenda setting : Gündem belirleme

Aggression : Saldırma, taarruz

Aggreation : Gönderilen elçiyi kabul etme

Aggravated Circumstances : Ağır koşullar


Baath Party : Baas Partisi (Orta Doğu siyasetinde büyük etkisi olan Arap Miliyetçisi sosyalist part)

-Back the motion : Önergeyi desteklemek

-Background : Arka plan, geçmiş

-Background of the candidate: Adayın özgeçmişi

-Backwash : Bir olay bittikten sonra da devam eden etkisi ve buna yönelik tepkiler

-Bad paper : Sahte para (Bu kelime çok önemli smile)

-Baghdad Pact : Bağdat Paktı

-Baku-Ceyhan Pipe Line : Bakü Ceyhan Boru Hattı

-Balance of payments : Ödemeler dengesi

-Balance of power : Güç dengesi

-Balance of trade: Dış Ticaret Dengesi

-Balanced Manner : Dengeli bir tarzda davranma

-Balanced element ( force ) : Dengeleyici unsur

-Balkan Entente : Balkan Antantı (sene 1934 : smile))

-Ballot : Oy

-Bargain : Pazarlık yapmak, siyasi pazarlığa girişmek

-Battle : Savaş, muharebe

-Beg for : İstemek, dilemek

-Behaviour : Tavır, tutum

Benefit : Yarar, fayda, menfaat

Benelüx : Benelüx ülkeleri (Belçika, Hollanda, Lüksemburg) smile)) Khannnn smile))

Berlin Wall: 1961 yılında Batı Berlin ile Doğu Berlini birbirinden ayırmak için inşa edilen ve 1989 yılında Doğu Blokunun çekilmesine kadar Soğku Savaşın açık sembolü olan duvar

Beyond controversy : Tartışmasız

Beyond the shadow of doubt : Hakkında en küçük bir kuşku olmaksızın

Biannual : Yılda 2 defa

Bilateral Agreement : İkili anlaşma

Bilateral relations : İkili ilişkiler

Bill: Kanun tasarısı, yasa önergesi

Bill an budget allocations : Bütçe kanunu

Binding and valid : Bağlayan ve geçerli

Biological warfare : Biyolojik savaş

Black Market : Karaborsa

Blackmail : Şantaj yapmak

Brain Drain : Beyin göçü

Brain washing : Beyin yıkama

Breakdown of negotiations : Görüşmelerin kesilmesi

Bring about: Meydana gelmek, sebep olmak (başımızın derdi phrasallersmile))

Bring to conclusion : Sonuçlandırmak

Budget : Bütçe

Budget Appropriations : Bütçe ödenekleri

Build up opposition block : Muhalif bir cephe oluşturma

Building decisions : Yapıcı kararlar

By election : Ara seçim (anayasada ne çektim bundaansmile)

By turns : Nöbetleşe

By virtue : Gereğince, hükmünce






Cabinet : Bakanlar Kurulu, hükümet

-Cabinet Crisis : Hükümet Krizi

-Call upon : İstemek, rica etmek

-Campaign : Sefer, harekat, askeri operasyon

-Camps of refugees : Mülteci Kampları

-Cancel : İptal etmek, ertelemek

-Candidacy : Adaylık

-Candidate : Aday

-Capability NonNon10üç, kudret

-Capital Sentence : İdam cezası

-Capitulate: Teslim olmak, taviz vermek

-Carnage : Katliam

-Carry onto international platform : Uluslararası platforma taşımak

-Case parties : Siyasal bir anlaşmazlıkta rakip olan taraflar

-Cash resources : Maddi kaynaklar

-Casualty : Zaiyat, şehit, ölü

-Cease fire agreement : Ateşkes Antlaşması

-Census : Nüfus sayımı

-Central Authority : Merkezi otorite

-Chair : Başkanlık makamı

-Challenge : Meydan okumak

-Chamber: Daire, oda, resmi konut

-Change of government : Hükümet değişimi

-Charitable institution: Hayır kurumu

-Cheat : Dolandırmak

-Checks and balances (seperation of powers) : Kuvvetler ayrılığı

-Chiefly : Belli başlı, başlıca

-Circular : Genelge, yönerge

-Circuit : Tur, sefer, görev gezisi

-Citizen : Vatandaş

-Citizenship : Vatandaşlık

-Civil Defense : Sivil savunma

-Civil Law: Medeni Kanun

-Civil Servant : Memur

-Civil service : Kamu Görevi

-Civil status: Medeni durum

-Civilization: Medeniyet, uygarlık

-Claim: İddia etmek, hak talep etmek

-Classification: Sınıflandırma

-Clause : Şart, koşul, anlaşma maddesi

-Clause of adhesion: Katılım koşulu

-Clear up : Açıklamak, aydınlatmak

-Closing statement (address) : Kapanış konuşması

-Coalition government : Koalisyon hükümeti

-Code of conduct : Davranış ve protokol kuralları

-Co-education : Karma eğitim

-Coequal : Denk, rütbesi eşit

-Coersive measures : Baskı yapmaya yönelik önlemler, zorlayıcı tedbirler

-Collapse : Çökmek, yıkılmak (İkiz Kulelere yapılan saldırı sonrası BBC nin gözde kelimesismile))

-Colleague : İş arkadaşı, siyasal olarak muadil

-Combat : Savaşmak, dövüşmek (Mortal Combattan asla unutulmazzsmile))

-Combat operation : Askeri operasyon

-Combine : Birleştirmek

-Combined efforts : Ortak çabalar

-Come into force : Yürürlüğe girmek **** (sınavlarda fazlasıyla çıkan bir phrasallsmile)

-Come into power: İktidara gelmek

-Come out : Ortaya çıkmak, yayılmak ***(yine önemli bir phrasal)

-Come to end : Sona ulaşmak

-Commission of Human Rights: İnsan Hakları Komisyonu

Commitments of negotiations: Müzakerecinin taahhütleri

-Committee: Komite, kurul, heyet

-Common action: Ortak hareket

-Common Currency: Ortak para

-Common customs tariff: Ortak gümrük tarifesi

-Common External Trade policy: Ortak Dış Ticaret Politikası

-Common Goal : Ortak hedef

-Common Ground for Discussion : Tartışmanın ortak paydası

-Common market: Ortak pazar

-Communal Subversions : Toplum içindeki değişik gruplar arasında meydana gelen ayrılık

-Community : Topluluk

-Compare : Mukayese etmek

-Compensation: Tazminat

-Compete: Rekabet etmek

-Competence : Yetki, güç, iktidar

-Competent organes : Yetkili makamlar

-Complementary protocol: Tamamlayıcı Protokol

-Comprehensive: Geniş kapsamlı

-Compromise : Uzlaşma, fikir birliği

-Concentration Camp : Toplama kampı

-Concern (to all it may) : İlgililere

-Concession: Taviz, ödün

-Conclude : Bitirmek, sonuçlandırmak

-Concurrence : Oy birliği

-Confess: İtiraf etmek

-Confident of: -den emin, -ya güvenir

-Confidential: Gizli (Bakanlığın favori kelimesismile))

-Confirmation: Onaylama, tasdik etme

-Confusion: Şaşırtma, yanıltma

-Conflict of interest: Çıkar çatışması

-Conjuncture: Belli bir zaman dilimi içinde belli bir olayı, eylem ya da etkinliği çevreleyen şartların tümü

-Consecutive İnterpretation: Simultane Tercümesmile)

-Consecutive Meetings: Art arda yapılan seri toplantılar (art arda kpss türkçe bölümünün yazım yanlışları konusunun banko örneğidirsmile)

-Conservative Parties: Muhafazakar partiler

-Consensus: Konsensus, fikir birliği

-Conspirancy : Komplo, gizli plan (Mel Gibson Julia Roberts Conspirancy Theory Komplo Teorisi burdan unutmayınsmile)

-Constituent Assembly : Kurucu Meclis

-Constitution: Anayasa

-Constructive Conversation: Yapıcı görüşmeler

-Consultant : Müsteşar, danışman

-Consultation : İstişare, müzakere

-Contemporary : Çağdaş, modern

-Contract: Sözleşme, mukavele

-Convention: Sözleşme, kural koyucu nitelikleri bulunan çok taraflı anlaşma

-Convocate a meeting: Toplantıya davet etmek

-Cooperation: İşbirliği

-Coordination: Koordinasyon

-Co-partner : İş ortağı

-Copenhagen Criteria : Kopenhag Kriterleri

-Counter attack : Karşı atak

-Council of ministers: Bakanlar Kurulu

-Counterpart : Denk, muadil

-Criteria : Kriter, ölçüt

-Custody: Koruma, himaye (Vize başvurularında sıkça karşılaşılan kelimesmile)

-Custom tariff: Gümrük tarifesi

-Cycle: Dönem, çağ

-Cyprus problem (dispute) : Kıbrıs Sorunu (İşte asla unutamayacağımız kelime busmile))

Defeat: Yenmek, galip gelmek

-Defective Ballet : Geçersiz Oylama

-Defence Policy: Savunma politikası

-Deficiency: Eksiklik, yetersizlik

-Deficit: Gelir ve giderler arasındaki olumsuz fark

-Delay : Ertelemek

-Delegate: Delege

-Demand (v): Hak iddia etmek, istemek

-Demarcation line: Sınır çizgisi

-Democrative Aspects: Demokratik göstergeler

-Deny: Reddetmek

-Department: Bölüm,servis

-Dependence: Bağımlılık

-Destruction: Yıkma, harap etme

-Determination: Belirleme, anlaşma

-Development: Kalkınma

-Development Process: Kalkınma süreci

-Developing 8. Group : D8 (gelişmekte olan 8 islam ülkesi ki bunlar Türkiye,Mısır,Endonezya,İran,Malezya,Nijerya,Bangladeş ve Pakistandır) Birgün biz de G8 olacağız inşallahsmile))

-Dam : Baraj

-Damage : Zarar, hasar

-Damn : Yasadışı ilan etmek, lanetlemek (amerikan filmlerinin gözde cümlesi 'God Damn Yousmile)))))'

-Date : Tarih, çağ

-Date of effect : Yürürlük tarihi

-Day to day pronouncemenets: Günü gününe açıklama

-Deal : Anlaşma, sözleşme

-Deal with: İlgilenmek, alakadar olmak, ele almak

-Debate (v): Tartışmak, müzakere etmek

-Decade: 10 yıl

-Deceive: Aldatmak, kandırmak

-Decisive: Kararlı , azimli (yani hepimizsmile))

-Decisively: Kesinlikle, muhakkak

-Declaration: Bildirge

-Diary: Gündem, ajanda

-Dichotomy: İhtilaf, fikir anlaşmazlığı, bölünme (işteee çınlar kulaklarr affirmed senin bana izahına göre iyi ile kötü, doğru ile yanlış, güzel ve çirkin arasındaki birbirini çeken zıtlıksmile))

-Differ: Farklılaşmak, benzememek

-Difficulties: Zorluklar, güçlükler

-Dilemna: İkilem, çıkmaz

-Dinner Dress: Smokinsmile))

-Diplomacy: Diplomasi

-Diplomatic Bargaining: Diplomatik pazarlık

-Diplomatic İmmunities: Diplomatik dokunulmazlıklar

-Diplomatic and supplementary previleges: Diplomatik ayrıcalıklar ve imtiyazlar

-Direct Democracy: Doğrudan Demokrasi

-Directive: Yönerge, talimat

-Directorate General: Genel Müdürlük

-Disaccord: Uyuşmazlık, anlaşmazlık (Disagreement ile aynı!!!)

-Disangagement: Bağlarını koparma, savaşa son vermek

-Disannual: Geçersiz kılmak, iptal etmek

-Disapproval: Onaylamama, reddetme

-Disarmament: Silahsızlanma

-Discharge: Sorumluluktan kurtulma, görevine son verme

-Disclaim: Hakkından vazgeçmek, reddetmek

-Discrepency: Tutarsızlık, çelişki

-Discrimination : Ayrımcılık (ki bu kelime Türkiye'de en çok sexual bağlamında kullanılıyorsmile))

-Discussion(debate): Tartışma

-Disfranchise: Vatandaşlık hakkından mahrum etmek

-Disintegration of the Soviet Union: Sovyetler Birliği'nin parçalanması

-Dislocation: Ayrılma, bölünme

-Dismissal: Kovma, uzaklaştırma

-Disobey: İtaat etmemek, başkaldırmak

-Display: Açıklamak, açığa vurmak

Dissent: Muhalefet etmek, karşı fikirde olmak

-Dissenter opinion: Muhalif görüş

-District: Bölge, sınır

-Disturbance: Toplumda karışıklık, kargaşa

-Diversity of views: Görüşlerin çeşitliliği, farklılığı

-Divide and rule (policy): BÖL VE YÖNET smile))) politikası

-Docket (agenda): Meclis ya da kurulun bir günde yapacağı işleri gösteren liste

-Document: Belge, liste

-Domination: Egemenlik, hakimiyet

-Dodecanes: 12 adalar

-Draft: Yasa tasarısı

-Draw attention: bir şeye dikkati çekmek

-Due process of law: Kişisel hakları korumak şartıyla bir kimsenin yasal anlamda suçlu olup olamdığını belirleme süreci

-During the considered period : Belirlenmiş süre zarfında

-Duty free: Gümrükten muafiyet

-Early election: erken seçim

-Eastern question: Şark meselesi (doğu sorunu)

-Economic Crisis: ekonomik kriz

-Economic Development: Ekonomik gelişme

-Economic Growth: Ekonomik gelişme

-Economic Sanctions: Ekonomik yaptırımlar (vakti zamanında İtalyan ürünlerine koyduğumuz ambargo en güzel örneksmile)

-Effective: Geçerli, yürürlükte

-Election: Seçim

-Electoral quotient: Salt çoğunluk

-Electrorate: Seçmen

-Embassy: Elçilik

-Elimination: Eleme, bertaraf etme

-Emigrant: Göçmen

-Emeute: İsyan, ayaklanam

-Emigration: Göç etme

-Emphasize: Vurgulamak, önemle belirtmek (paragraf sorularının baş kelimesismile)

Encaenia: Anma töreni

-Encircle: Kuşatmak, çevrelemek

-End justifies means: Hedefe giden her yol mübahtır (biraz makyavelist takılalımsmile))

-Endorsement: Onaylamak, uygun bulmak

-Enemy state: Düşman ülke

-Energy resources: Enerji kaynakları

-Enfranchisement of woman: Kadına seçme ve seçilme hakkı verilmesi (ATAMIN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUZ!!!)

-Engaged efforts: -ye yönelik gayretler

-Enlargement: AB genişlemesi

-Enosis: Malum enosis malum Yunanlı komşularsmile)

-Enounce: Resmen ilan etmek, bildirmek

-Ensign: Bayrak

-Entry into force: Yürürlüğe girmek (come into effect ile aynısmile))

-Equal basis: Eşit temelde, eşit temel üzerinde

-Equilibrium: Eşitlik, denklik, adalet

-Equipment: Teçhizat, donanım

-Era: Dönem, çağ, devir

-Establisment of their own independent state: Kendi bağımsız devletini kurma

-European Commission of Human Rights: Avrupa İnsan Hakları Komisyonu

-European Court of Human Rights: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

-European Union: Avrupa Birliği

-European Union Law: Avrupa Birliği Hukuku

-Except as otherwise provided: Aksi öngörülmediği takdirde

-Excessively: Aşırı şekilde, abartarak

-Exhaust internal authoroties: İç hukuk yollarının tüketilmesi

-Expansion strategy: Genişleme stratejisi

-Expectation: Beklenti, ümit

-Expiration: Bitme, sona erme

Exploitation of man by man: İnsanın başka bir insan tarafından sömürülmesi

-Explore appropriate guarentees: Yeterli güvenceyi almak

-Explosion: Patlama, infilak

-Explosive devices: Patlayıcı maddeler

-Explosive problems of world poverty: Dünyada her geçen gün büyüyen fakirlik problemi

-Export: İhracat

-Express concern: Kaygılarını ifade etmek

-Expropriation: Kamulaştırma,müsadere

-Expulsion: Koruma, uzaklaştırma

-Ex-Soviet Republics: Eski Sovyet Cumhuriyetleri

-Extend an invitation: Davet etmek

-Extended consultations: Uzun zamana yayılmış görüşmeler

-Extension of delay: Tanınmış olan müddetin bitimini biraz daha erteleme

-Exterminate: Yok etmek, kökünü kazımak (bir nevi soykırım!)

-External customs tariff: Dış gümrük tarifesi

-External İnfluence: Dış etki

-External Relations: Dış ilişkiler

-Extremily: Uç noktada, aşırı


-Face to face meeting: Yüz yüze görüşme

-Faciliate: Kolaylaştırmak, çabuklaştırmak

-Facts speak for themselves: Gerçek kendini gösteriyorrsmile) Her Zamannnsmile))

-Failure: Başarısızlık

-Fair: Adil, yasalara uygun

-Faith: Güven, inanma

-False money: Sahte para

-Famine: Kıtlık, ideoloji

-Fatherland: Anavatan

-Favourable Conditions: Uygun koşullar
Feasible: Akla yatkın, uygun

-Federal State: Federal devlet

-Fees : Harçlar, vergiler

-Fellow traveler: Üyesi olmadığı halde bir partinin ideolojisini benimseyen ve destekleyen kimse

-Fight against terrorism: Terörle mücadele

-Figures(data): Rakamsal veriler

-Fill the seat : Koltuğu doldurmak (Türkiye'de bir nevi milli mücadelesmile))

-Final agenda: Nihai gündem

-Final clauses: Son hükümler

-Financial crisis: Mali kriz

-Financial implications: Mali etkiler, mali yansımalar

-Financial support: Finansal destek

-Findings: Bulgular, hükümler

-First and foremost: İlk önce, her şeyden önce

-First priority: İlk öncelik

-Fixed exchange rates: Sabit kurlar

-Flag: Bayrak

-Floathing rates: Dalgalı kurlar

-Flows of population: Nüfus patlaması

-Focus: Odaklanmak, bir noktaya toplanmak

-Food aid: Gıda yardımı

-Forbidden zone: Yasak bölge

-Forecast: Tahmin, beklenti

-Foreign Capital: Yabancı sermaye

-Foreign Delegations: Dış Temsilcilikler

-Foreign İntervention: Dışarıdan müdahele

-Form of government: Hükümet biçimi


-Forward plannings: İleriye dönük planlar

-Framework: Çerçeve, çalışma alanı

-Franchise: Oy verme hakkı

-Free market economy: Serbest pazar ekonomisi

-Free movement of persons: Serbest dolaşım

-Free movement of goods: Malların serbest dolaşımı

-Free of duties: Gümrük vergisinden muaf olma

-Free port: Serbest liman

-Free trade: Serbest ticaret

-Freedom of worship : İbadet özgürlüğü

-French Revolution: Fransız Devrimi

-Friction of views: Görüşlerin farklılığı

-Fulfil its responsibilities: Sorumluluklarını yerine getirmek

-Full candidate: Tam üye

-Full participation: Tam katılım

-Functional immunities: Görev dokunulmazlığı

-Fundamental rights of freedoms: Temel hak ve özgürlükler

-Gap: Fikir ayrılığı, ihtilaf

-General Amnesty: Genel af

-General Assembly: Genel Kurul

-General Elections: Genel Seçim

-General trends: Genel eğilimler, toplumsal yönelim

-Genocide: Soykırım

-Geopolitic: Jeopolitik

-Geopolitical Concept: Jeopolitik görüş

-Give Account of: Açıklama yapmak, bir şeyin hesabını vermek

-Give mandate to: Yetki vermek ve sorumluluğu devretmek


Gibralta: Cebelitarık Boğazı

-Global Threat: Global tehdit

-Globalisation: Küreselleşme

-Goal: Hedef, amaç

-Good: Mal, ürün

-Good and due form: Şekil ve mevzu açısından

-Goodwill ambassador: İyi niyet elçisi

-Government house: Hükümet binası, başbakanlık

-Government reshuffle: Hükümet değişikliği

-Govern: Yönetmek, idare etmek

-Goverment party: İktidar partisi

-Grant in aid: Devlet yardımı

-Greatest majority: Büyük çoğunluk

-Gross national product: Gayri safi milli hasıla

-Growth: Gelişme, büyüme

-Growth rate: Gelişme oranı

-Guidelines: Tüzük, kural

-Gulf Crisis: Körfez krizi

-Habitat: Beşeri yerleşim, ikametgah

-Hague Conferences: Lahey konferansları

-Hammer out a difficulty: Anlaşmazlığı gidermek

-Handicap: Engel, mani

-Harmonisation: Uyum

-Headline: Başlık, gazete manşeti

-Headquarter: Karargah, genel merkez( Hatırlayın X Files dan headquarter of CİAsmile))

-Head attention: Dikkat kesilmek

-Hegemony: Bir devletin diğerleri üzerinde belirgin bir üstünlük kurması

-Hesitate: Tereddüt etmek, şüpheye düşmek

-Highest priority: En büyük öncelik

Highly indepted poor countries: Ağır borç yükleri altındaki fakir ülkeler

-Highly disputed issues: Üzerinde en fazla tartışılan konular

-Hijack: Uçak ya da başka bir taşıtı silah zoruyla kaçırmak

-Hinterland: Bir devletin gerideki toprakları, iç bölgeleri ( bu arada coğrafyadan bir hatırlatma hinterlandı en dar olan liman Antalyasmile)))

-Hit and run: Vur-kaç (savaş ya da çatışmada düşman birliklerine ani saldırıp geri çekilme (sosyal yaşamda da işe yarıyorsmile)))

-Hold further talks: Yeni görüşmeler yapmak

-Hold the conference: Konferans düzenlemek

-Holder of diplomatic bag: Diplomatik görevi sahibi kişi (Tüm aday meslek memuru arkadaşlar içinsmile))

-Holocaust: Katliam, ırk ayrımı

-Home rule: Özerk yönetim(autonomy)

-Honor his commitment: Verdiği sözü tutmak

-Host country: Ev sahibi ülke

-Hostage: Rehine, tutuklu

-Hostilities status: Savaş hali

-Human rights: İnsan hakları

-Human rights abuse: İnsan hakları ihlali

-Humanitarian Aid: İnsani yardım

-Hunger: Açlık, kıtlık

-Hyprocrisy: İkiyüzlülük (diplomaside olduğu gibi özel hayatta da en kötü meziyetttsmile))))))

İdeal: İdeal, gaye, amaç

-İdentity of interests: Ortak çıkarlar

-İdle: Temelsiz, gerçeklere dayanmayan (argoda desteksizsmile))

-İgnorant: Cahil, bilgisiz, kaba

-İntention: Niyet

-İMF: Uluslararası Para Fonu

-İmmigrant: Göçmen

-İmmixion: İçişlerine karışma

-İmmunity: Dokunulmazlık

-İmpartiality: Tarafsızlık

-İmplementation: Uygulama, hayata geçirme

-İmperative: Zorunlu, gerekli

-İmport: İthalat

-İmposition: Dayatma, yükümlülük

-İmpression: İzlenim

-İmproper use of public money: Halkın parasının uygunsuz bir şekilde kullanılması

-İmprovement: İlerletme, geliştirme

-İn all its parts: Tüm yönleriyle

-İn the meantime: Bu esnada

-İnadequacy: Yetersizlik, noksanlık

-İnalienable rights: Devredilemez haklar

-İnapplicable: Uygulanamaz

-İncentive: Teşvik edici, özendirici

-İncident: Olay, hadise

-İnclude an item: Bir madde eklemek

-İncome: Gelir

-İncompatibility: Anlaşmazlık, uyuşmazlık

-İncompelence: Yetersizlik, ehliyetsizlik

-İncrease: Büyütmek, çoğaltmak

Veeeee

-İndependence: Bağımsızlık (The İndependence Day den hatırlayınnsmile))))

İndigenous populations: Bir ülkenin yerli nüfusu

-İndirect democracy: Dolaylı demokrasi

-İndoctrination: Aşılama, beyin yıkama

-İndustrial revolution: Sanayi Devrimi

-İndustrialization: Sanayileşme

-İnefficiency: Verimsizlik, yetersizlik

-İnfiltration: Sızma, gizlice sokulma

-İnflation: Enflasyon

-İnflexibility: Katılık, sıkı sıkıya bağlılık, azimmsmile))

-İnformation media: İletişim araçları

-İnfrastructure: Altyapı

-İnherent right to life: Temel yaşama hakkı

-İnitial round of enlargemenet: Genişlemenin ilk aşaması

-İnitiate: Açılış yapmak, üyeliği kabul etmek

-İnnocence: Masum, suçsuz, yasal (Enigma Return To İnnocencedan hatırlayınnsmile))))

-İns: İktidardakiler, yöneticiler

-İnsoluble: Çözümsüz sorun

-İnpection: Teftiş, denetleme

-İnspiration: Esin, ilham (şu günlerde daha çok çalışmamız için gereken enerjiyi veren itici güçsmile))

-İnstability: İstikrarsızlık, dengesizlik

-İnstanteneous: Ani, ansızın

-İnstitute effective actions: Etkili önlemler almak

-İnstitutional arrangement: Kurumsal düzenlemeler

-İnstitutionalization: Kurumsallaştırma (tekerleme misalismile))

-İnstruction: Emir, talimat

-İnsure: Güvence vermek, temin etmek

-İntelligence Service: Haber alma servisi

-İnterdependence: Karşılıklı bağımlılık

-İnterest: Çıkar, fayda

Veeeeeeeeeee

-İnternal Affairs: İçişleri (Ama bizim yönümüz nereyee tabiki Dışişlerismile)))

-İnterference: Müdahele, araya girme

-İnterim: Geçici

-İntermediate goods: Ana mallar

-İnternal market: İç pazar

-İnternal regulations: İç yönetmelikler

-İnternal waters: İç sular

-İnternally displaced people: Ülke içi mülteci

-İnternational convent: Uluslararası sözleşme

-İnternational initiative: Uluslararası girişim

-İnternational monetary fund: Uluslararası para fonu

-İnternational recognition: Uluslararası tanınma

-İnternational relations: Uluslararası ilişkiler

-İnternational sanctions: Uluslararası yaptırımlar

-İnternational strait: Uluslararası boğaz

-İnternational trade: Uluslararası ticaret

-İnternee: Savaş esiri

-İnterpellation: Gensoru

-İnterpret: Bir dilden başka dile çeviri

-İnterpretation of treaties: Anlaşmaların yoğunlaşması

-İnterrupted: Yarıda kesilmiş, tamamlanmamış

-İntervention: Karışma, müdahele

-İnterview: Röportaj


-
İntroduce draft resolution: Karar tasarısı sunma

-İnvasion: İstila, akın, saldırı

-İnvest: Yatırım yapmak

-İnvited country: Ev sahibi ülke

-İnvoke: Yürürlüğe girmek

-İnvolvement: Karışma, müdahele

-İron Curtain: Demir perde

-İrrevelant: İlgisiz, alakasız

-İrrevocable: Feshedilemez, değiştirilemez

-İslamic movements: İslami hareket

-İslamist currents: İslami akımlar

-İssue: Sorun, mesele

-İtems of the agenda: Gündem maddeleri

-Join up: Asker olmak, orduya katılmak

-Joint approach: Ortak yaklaşım

-Joint declaration: Ortak bildiri

-Joint undertaking: Ortak proje

-Jurisdiction: Yetki, görev

-Jurisdictional immunity: Yasal dokunulmazlık

Justice: Adalet

-Justify: Haklı çıkarmak

-Kashmir issue: Keşmir sorunu

-Keep currently informed: Sürekli bilgi edinmek

-Keep the matter under review: Dikkatle izlemeyi sürdürmek

-Kellog-Briand Pact: 1928'de kabul edilen ve uluslararası silahsızlanmayı öngören sözleşme

-Key disputes: Başlıca sorunlar

-Key of the situation: Meselenin anahtarı, çözüm yolu

-Kidnap: Kaçırmak, fidye için alıkoymak

-Knowledge: Bilgi, malumat

-Knuckle under: Teslim olmak

-Kosovo Force: Kosova barış gücü

-Kosovo İssue: Kosova sorunu

-KDP: Kürdistan Democratic Party (Kürdistan Demokratik Partisi ki Mesut Barzani partinin lideridir)


-Labour: Çalışma, iş, emek

-Labour force: İşgücü

-Lack of majority: Herhangi bir oylamada çoğunluğun sağlanamaması

-LAİCİSM: LAİKLİK

-Land: Memleket, ülke

-Landlocked: Denize kıyısı olmayan kara ülkesi

-Lap: İktidar

-Large scale: Geniş kapsamlı

-Latter: Zaman olarak daha sonra meydana gelmiş olan

Veeeeeeeee

-Lausanne Agreement: Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923)

Lawful: Kanuni

-Lawless: Yasadışı, kanunlara aykırı

-Lead up: -ye neden olmak, -ya yol açmak

-Leader of the opposition: Muhalefet lideri

-Leadership: Yöneticilik, liderlik

-Leading: Başlıca,belli başlı

-Least developed countries: Az gelişmiş ülkeler

-Legal adviser: Hukuk danışmanı (kardeşim reevessmile)))

-Legalization of documents: Belgeleri tasdik etme

-Legislate: Yasama, kanun yapma

-Legislative assembly: Yasama meclisi, parlamento

-Legitimate: Yasal, kanuni

-Liberation movements: Bağımsızlık hareketleri

-Liberty: Özgürlük, bağımsızlık

-Link: Bağ, bağlantı

-Littoral states: Kıyı devletleri

-Local administration: Yerel yönetim

-Long term: Uzun vadeli

-Lost of credibility: Güven kaybı

-Maastricht Agreement: Maastricht Antlaşması

-Magnitude: Büyüklük, önem

-Maintenance: Sürdürme, devam ettirme

-Majority opinion: Çoğunluk görüşü

-Management: Yönetim, idare

-Manner: Yöntem, tarz

-Market: Pazar

-Market price: Piyasa fiyatı

-Martial law: Sıkıyönetim

-Martyr: Şehit

Veeeeeeee alanım

Mass media: Kitle iletişimismile))))

Matter of fact: Olgu, vaka

-Mean: Araç, vasıta, yöntem

-Meddle in domestic affair: Bir devletin içişlerine karışma

-Meeting: Toplantı, oturum

-Middle East question: Ortadoğu sorunu

-Mid-term: Orta vade

-Migration: Göç

-Migrant workers: Göçmen işçiler

-Military base: Askeri üs

-Military zone: Askeri bölge

-Minimum price: Asgari fiyat

-Minister: Bakan

-Ministry: Bakanlık

-MİNİSTRY OF FOREİGN AFFAİRS: DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI AHH AHHHHHHsmile)))

-Minor party: Azınlık partisi

-Minority: Azınlık

-Misconduct: Kötü yönetim

-Misinterpretation: Yanlış yorumlama

-Misunderstand: Yanlış anlamak, yanlış yorumlamak

-Misuse: Suistimal, kötüye kullanma

-Mobilization: Seferberlik

-Modernization: Çağdaşlaşma, modernleşme

-Monetary unit: Para birimi

-Monopoly: Tekel

-Montreux Convention: 20 Temmuz 1936'da imzalanan Montrö Antlaşması

-Monument: Anıt, heykel

-Most appropriate: En uygun, geçerli

-Motion of confidence: Güven oylaması

-Move an amendment: Değişiklik önerisinde bulunmak

Veeeeeeeeeeeeeeeeeeeee

-Motivation: Motivasyonnn yani en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyyyysmile))

Multicultural: Çok kültürlü

-Multifaced problem: Çok yönlü sorun

-Multilateral: Çok taraflı, çok uluslu

-Multinational: Çok uluslu

-Mutual guarantees: Karşılıklı güvence vermek

-Nation: Millet, ulus

-National: Ulusal

-National anthem: Ulusal marş

-National assembly: Ulusal meclis

-National boundaries: Ulusal sınırlar

-National income: Ulusal gelir

-National interest: Ulusal çıkar

-National power: Ulusal güç

-National security: Ulusal güvenlik

-National self determination: Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı

-National unity: Ulusal birlik

-Nation's verdict: Halkın kararı, kamuoyunun kanaati

-Navy: Donanma

-Negociate: Müzakere etmek

-Negotiant: Müzakereci

-Neighbouring countries: Komşu ülkeler

-Neutrality: Tarafsızlık

-New round of talks: Yeni tur görüşmeler


-Nominate: Aday göstermek

-Nominee: Aday

-Non committal: Çekimser, tarafsız

-Non member state: Üye olmayan ülke

-Non intercourse: Bir devletin başka bir devlet ile diplomatik ve ticari ilişkilerini kesmesi

-Non self governing countries: Kendi kendini yönetemeyen ülkeler

-Notice, notification: İlan, bildirim, duyuru

-Nuclear free: Nükleer silah ve maddelerden arındırılmış toprak

-Nuclear installation: Nükleer tesisler

-Obey: İtaat etmek, boyun eğmek

-Object: Muhalefet etmek, karşı gelmek

-Objection: İtiraz, ret

-Obligation: Yükümlülük, zorunluluk

-Obligatory: Gerekli, zorunlu

-Oblivion: Af, genel af

-Obvious: Apaçık, aşikar

-Occasion: Fırsat, vesile, sebep

-Occupy: İşgal etmek, zapt etmek

-Off the record: Gayri resmi olarak, yayınlanmaması kaydıyla

-On equal footing: Eşit zeminde, eşit koşullarda

Veeeeee

-Open up to the world: Dünyaya açılmak

Opening of the debate: Tartışmanın açılması, tartışmayı başlatma

-Opening sitting: Açılış oturumu

-Opinion: Görüş

-Opinion matter: Görüş meselesi

-Opportunity (occasion): Fırsat, vesile

-Opposition parties: Muhalefet partileri

-Oppressive regimes: Baskıcı rejimler

-Order of priority: Öncelik sıralaması

-Ordinary session: Olağan oturum

-Organ (unit): Heyet, idari birim

-Original members: Asil üyeler

-Outlines (headlines): Taslak, ana hatlarıyla belirleme

-Outlooks: Bakış, görüş tarzı

-Overlook: Gözden kaçırmak, dikkatinden kaçmak

-Overseas countries ve territories : Deniz aşırı ülke ve topraklar

-Overthrow: İktidardan düşmek

-Own resources: Öz kaynaklar

-Ownership of land: Toprak mülkiyeti

Palestine Question: Filistin sorunu

-Paraphrase: Açıklama, açıklık

-Participation: Katılım

-Parlimentary regime: Parlamenter rejim

-Partly: Kısmen, bir dereceye kadar

-Partnership: Ortaklık

-Pass the amendment: Herhangi bir yasa maddesindeki değişikliğin parlamentodan geçmesi

-Pay special attention: Özel bir önem vermek

-Pay tribute: Kutlamak, onurlandırmak

-Peacemaking: Ara bulma, uzlaştırma

-Penetrate: Nüfuz etmek, etkisi altına almak

-People's assembly: Halk meclisi

-Per annum: Her yıl yapılan

-Per annum session: Yıllık olağan toplantı

-Per capita real income: Kişi başına reel gelir

-Periodic review: Periyodik kontrol

-Periodical publications: Periyodik yayınlar, gazete ve dergiler

-Permanent seat: Daimi üyelik

-Perspective: Görüş, öngörü

-Persuade: İkna etmek

-Petition: Dilekçe

-Phase: Evre, safha

-Pipeline: Boru hattı

-Place of honour: Şeref konuğu

-Place of residence: Resmi konut

-Plot: Suikast düzenlemek

-Point of view: Bakış açısı

-Political rights: Siyasal haklar

-Policy: Politika, siyaset

-Political asylum: Siyasi sığınma

-Political believes: Siyasi inançlar

-Political circles: Siyasi çevreler


Political regime: Siyasal rejim

-Political rights: Siyasi haklar

-Political solidarity: Siyasal dayanışma

-Political solutions: Siyasal çözümler

-Political system: Siyasi sistem

-Politician: Siyasetçi

-Poll: Oylama, oy verme

-Polling stations: Oy merkezleri

-Poor image: Olumsuz imaj

-Population exchange: Nüfus değişimi, mübadele

-Population explosion: Nüfus patlaması

-Pose a threat: Tehdit oluşturmak

-Position: Mevki, konum

-Postpone: Ertelemek, geciktirmek

-Potentials: İmkanlar, olanaklar

-Power sharing: İktidar paylaşımı

-Precendition: Önkoşul, önşart

-Prediction: Beklenti, tahmin

-Predominance: Hakimiyet, üstünlük

-Prefer: Öncelik tanımak, tercih etmek

-Prejudice: Önyargı, peşin hüküm

-Preparation stage: Hazırlık dönemi

-President: Cumhurbaşkanı

-Press conference: Basın konferansı

-Presumption: Olasılık, ihtimal

-Prevail: Yürürlükte olmak

-Previously: Önceden, daha önce

Prime Minister: Başbakan

-Privacy: Mahremiyet, özel

-Private conversation: Özel ya da dışa kapalı görüşme

-Privatization: Özelleştirme

-Privilege: Ayrıcalık, imtiyaz

-Probability (expectation): Olasılık, ihtimal

-Proclamation: Halka duyurma, resmi olarak açıklama

-Production: Üretim

-Proficiency: Ustalık, beceriklilik

-Progress: İlerleme, gelişme

-Prohibition: Yasaklama, men etme

-Prominent: Önemli, tanınmış

-Promulgate: Resmi olarak duyurmak (ki bu kelime proclamationla çok benzersmile)

-Proposal: Önerge, teklif

-Prospect: Beklenti, olasılık

-Prosperity: Refah, zenginlik


Prove: Onaylamak

-Provide with: Temin etmek, donatmak

-Province: Eyalet, şehir

-Provisional: Koşullu, şarta bağlı

-Public: Halk, kamu

-Public aids: Devlet yardımları

-Public indeptments: Devlet borçları (ne kadar aşinayız dimismile))

-Public opinion: Kamuoyu

-Public order (public peace): Kamu düzeni, asayiş

-Publication: Yayın

-Pullback: Askeri kuvvetleri geri çekme

-Purpose: Amaç, gaye

-Put into effect: Yürürlüğe koymakkk(intimm editörüm demiştim sana bu phrasal her yerde diyesmile))

-Qaeda: El- Kaide örgütü

-Qualification: Nitelik, yetenek

-Quite so: Elbette, kuşkusuz

-Racial discrimination: Irk ayrımcılığı

-Raise a question: Konuyu gündeme getirmek

-Reactionary: Gericilik, tutuculuk

-Reactive: Etkinleştirme, faak hale getirme

-Reassurance: Güvence vermek

-Receiving state: Ev sahibi ülke

-Recession: Gerileme, durgunluk

-Recognition: Tanıma

-Reconstruction: Yeniden inşa etme

-Reduction: Azaltma

-Refrain: Kaçınmak, alıkoymak

-Refuge: İltica

-Rejection: Reddetme, kabul etmeme (Amerikan Sineması avukatlarının meşhur sözüüsmile))

-Relationship: İlişki

-Remission: Muafiyet

-Renewal: Yenileme

-Representation: Temsil etme


Reprisal: Misilleme

-Republic: Cumhuriyet

-Reservation: Çekincesmile)

**** I have reservations about going on holiday with all those noisy children****

-Residence: Mesken

-Resignation: İstifa, çekilme

****I had to accept his resignation from the political party****

-Resistance: Direniş, karşı koyma

-Resolution process: Karar alma süreci

-Resolutions: Resmi karar

-Restrain: Engellemek, alıkoymak

-Restrict: Sınırlandırmak, kısıtlamak

****I haven't much times so I shall restrict myself to the important details****

-Retreat: Geri çekilme

-Revise: Gözden geçirmek

-Revolt: İsyan etmek, ayaklanmak

-Right of asylum: Sığınma hakkı

-Rule out: Hükümsüz kılmak

****We can rule out the possibility of murder in this case because the door was locked from the inside****

-Ruling party: İktidar partisi

Sacrifice: Fedakarlık, özveri

-Sanction: Müeyyide, yaptırım

-Saticfactory: Tatminkar, memnuniyet verici

-Scarcity: Kıtlık

-Schedule: Planlamak, program yapmak

-Seal: Mühürlemek, damgalamak, onaylamak (Ünlü Blue şarkısından hatırlayın signed, sealed, delivered I’m yourssmile)

-Seat: Yer, makam, koltuk

-Secretary General of the UN: BM Genel Sekreteri

-Security: Güvenlik

-Self confidence: Özgüven

-Self abnegation: Özveri, fedakarlık

-Self defence: Meşru savunma

-Self determination: Kendi kaderini tayin

-Self sufficiency: Kendine yeterlilik

-Sentence: Hüküm, karar

-Session: Oturum, celse

-Settlement: Uyuşma, uzlaşma, anlaşma

-Shortage: Açık, noksanlık, eksiklik

-Short-dated: Kısa süreli, kısa vadeli

-Similarity: Benzerlik, yakınlık

-Situation: Durum, vaziyet

-Society: Toplum, cemiyet

-Solution: Çözüm, halletme

-Sovereignty: Egemenlik

-Specification: Şartname, ayrıntılar, teferruat

-Spread: Yayılmak

-Stand by: Desteklemek, arka çıkmak

Stability: İstikrar

-Stand by: Desteklemek, arka çıkmak

-State: Devlet

-State visit: Resmi ziyaret

-Statement: Açıklama, beyanda bulunma

-Statue: Yasa, kanun, yönetmelik

-Strengthen: Güçlendirmek, takviye etmek

-Stress: Vurgulamak, önemle belirtmek

-Submit: Onayına sunmak, arz etmek

-Suggest: Önermek, teklif etmek

-Summit: Doruk, zirve

-Supplementary: Ek, ilave, tamamlayıcı

-Support: Destek, takviye

-Take a stand: Tavır takınmak, tutum belirlemek

-Take advantage: Avantaj elde etmek

-Take into account: Hesaba katmak

-Target: Hedef, amaç

-Territory: Ülke, memleket

-Topic subjects: Önemli konular, önemli maddeler

-Treaty: Antlaşma

Troop: Askeri birlik

-Try to have influence: Nüfuz edinmeye çalışmak

-Turning point: Dönüm noktası

-Unanimity: Oybirliği (son günlerin moda kelimesismile)

-Umconfirmed news: Doğruluğu keisnleşmemiş haber

-Unconstitutional: Anayasaya aykırı

-Underdeveloped countries: Az gelişmiş ülkeler

-Underestimate: Küçümsemek, önemini azımsamak

-Underline: Önemle vurgulamak

-Underlying causes: Ardındaki sebep

-Understanding: Anlayış, kavrayış

-Undertake: Üstlenmek, bir şeyin sorumluluğunu almak

-Unemployment: İşsizlik

-Unexpected: Beklenemdik, umulmadık

-Unfair: Haksız, adaletsiz

-Unification: Birleştirme

-Union: Birlik

-Unprecedented scale: Daha önce görülmemiş boyutta

-Update: Güncelleme

-Uprising: Ayaklanma, isyan

-Urbanization: Şehirleşme, kentleşme

-Urgency case: Acil durum, olağanüstü durum

-Use up: Tüketmek, bitirmek

-Useless: Yararsız, faydasız

-Utility: Fayda, yarar

Son düzenleyen sehrazat2415; 25 Ocak 2007 04:32 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi

Benzer Konular

5 Kasım 2009 / Misafir Soru-Cevap
20 Ocak 2010 / asla_asla_deme Mimarlık
11 Ocak 2010 / asla_asla_deme Mimarlık
20 Ocak 2010 / asla_asla_deme Taslak Konular