Arama

Devlet Yönetim Biçimleri - Cumhuriyet

Güncelleme: 1 Mayıs 2012 Gösterim: 108.277 Cevap: 2
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
18 Mart 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Cumhuriyet
MsXLabs.org & Temel Britannica
Cumhuriyet, egemenliğin halka ait oldu­ğu devlet biçimidir. Hükümet başkanının, kamu tüzel kişiliğini temsil eden bir heyet tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu oligarşi kavramının zıddıdır.
Sponsorlu Bağlantılar
Latince
respublica, klasik kullanımda "Devlet" anlamındadır. Toplumun bütünü namına kamu otoritesini kullanan tüzel kişiliği ifade eder. Avrupa siyasi düşüncesinde respublica Jean Bodin'den (1530-1596) itibaren, egemenlik hakkını kullanan hükümdardan ayrı olarak "devletin soyut kişiliği" anlamında kullanılmış, 1640'lı yıllardan itibaren de popüler kullanımda "hükümdarsız devlet biçimini" ifade etmiştir.
Tarihi
Roma tarihinin genellikle en görkemli dönemi sayılan Roma Cumhuri­yeti, Etrüsk Krallığı yıkıldıktan sonra, İÖ 6. yüzyılda kuruldu. Cumhuriyet, devlet yöneti­minin yalnızca krallara ait bir ayrıcalık olma­yıp, tüm yurttaşları ilgilendiren bir iş olduğu anlamına gelen Latince'deki "res publica" söz­cüğünün karşılığıdır. Ne var ki, Eski Roma'da tam yurttaşlık hakkına sahip olan yalnızca ayrıcalıkları olan Patricilefûi. Mecliste ve devleti yönetmede yalnız onların söz hakkı vardı. Patriciler'in dışında kalanlar ise, siyasal hakları olmayan, bazı sınırlı haklara sahip olan Plebler'di. Plebler ne seçebiliyor ne de seçilebiliyorlardı. Roma İmparatorluğu'nda cumhuriyet dönemi İÖ 30 yılına kadar sürdü.

Eski Yunan'da İÖ 6. yüzyılda, aralarında Atina'nın da bulunduğu cumhuriyetler vardı. Bu cumhuriyetlerde yönetenlerin seçimine yalnızca özgür yurttaşlar katılabilirdi. Nüfu­sun büyük çoğunluğunu oluşturan kölelerin ise hiçbir hakkı yoktu. Yunan filozofu Platon bundan 2.000 yılı aşkın bir süre önce, devlet ve devletin nasıl yönetilmesi gerektiği üzerine görüşlerini Devlet adlı yapıtında ortaya koy­muştu. Daha sonra, gücünü ve yöneticilik hakkını Tanrı'dan alan krallar ve padişahlar egemenliği başladı.
Cumhuriyetler genellikle, halkın mutlak egemenliği elinde tutan bu gibi yöneticileri devirdiği bir devrim ya da iç savaştan sonra kurulur. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Fran­sızlar kralları XVI. Louis'yi Fransız Devrimi'nden sonra 1793'te devirdiler. Çünkü yok­sullar açlıktan ölürken, o açgözlü ve savurgan bir yaşam sürüyordu. Fransız Devrimi cumhu­riyetçi düşüncelerin tüm Avrupa'ya yayılma­sına neden oldu.
İngiltere'de de 1649-60 yılları arasında kısa süreli bir cumhuriyet kuruldu. ABD, kolonilerin 18. yüzyılda İngiltere'ye karşı ayaklanmasının sonucunda ortaya çıktı.
Ne var ki, Güney Amerika'da kurulan cumhuriyetlerden bazıları, başta kral bulun­mamasına karşın, her türlü muhalefeti bastı­racak kadar güçlenen bir kişinin iktidarı haline geldi. Güçlerini, eskiden olduğu gibi Tann'dan değil, denetimlerinde tuttukları si­lahlı güçlerden alan bu diktatörler, ülkelerini yıkıma sürükleyerek, insanlığı acı ve yoksul­luğa ittiler. Bu durum, 1936-39 İspanya İç Savaşı'ndan sonra General Franco'nun iktidara geldiği İspanya'da, Mussolini'nin İtalya'sında ve Adolf Hitler'in Almanya'sından başka, yakın tarihte Yunanis­tan, Şili ve Güney Kore gibi ülkelerde de görüldü.
Türkiye Cumhuriyeti, I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgiye uğra­ması sonucu başlatılan Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kuruldu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra ise Doğu Avrupa' da Alman Demokratik Cumhuriyeti, Bulga­ristan Halk Cumhuriyeti, Asya'da ise Çin Halk Cumhuriyeti gibi sosyalist cumhuriyet­ler kuruldu.
Günümüzde krallıkla yönetilen ülkelerin çoğu meşruti monarşi haline geldi; yani kral­lar ülkelerini parlamento ve bakanların öneri­lerine göre, genellikle bir anayasaya bağlı olarak yönetmeye başladılar. İngiltere'de, Hollanda'da, Belçika'da ve İskandinav ülke­lerinden Norveç, İsveç ve Danimarka'da hâlâ krallık sistemi yürürlükte olmakla birlikte, bu ülkelerin halkları kendilerini yönetecek kişi­leri özgürce seçebilme hakkına sahiptir. Ne var ki, devlet başkanlığını yapan kişi kral olduğundan bu ülkeler cumhuriyet sayılmaz.
Cumhuriyetlerin devlet başkanlarına genel­likle cumhurbaşkanı denir, ancak cumhurbaşkanlarının yetkileri ülkeden ülkeye farklılık­lar gösterir.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
11 Mayıs 2011       Mesaj #2
ener - avatarı
Ziyaretçi
Cumhuriyet
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Halkın, egemenliğini doğrudan doğruya ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla elinde bulundurduğu yönetim biçimi. Eski Yunan sitelerinden 18. yüzyıla dek birçok yönetim bu sözcüğü kullandı. Ancak gerçek anlamıyla tüm yurttaşlara özgürlük ve eşitlik tanıyan halk yönetimine Fransız Devrimi ile adım atıldı. Çağdaş cumhuriyetlerde devlet başkanlığı, yasama, yürütme ve yargı organları gibi ana kurumlar ve bunların birbirinden ayrılığı ilkesi yer alır. Türkiye'de 29 Ekim 1923'te siyasal egemenliğin halkın eline geçmesiyle cumhuriyet kuruldu. Saltanat ve hilâfetin kaldırılmasıyla son dinsel ve monarşik egemenlik kaynakları da yok edildi. "Türkiye Devleti bir cumhuriyettir" maddesi, 1923'ten bu yana tüm anayasalarımızda titizlikle korunan bir madde olarak yer alır.

kellykelly - avatarı
kellykelly
Ziyaretçi
1 Mayıs 2012       Mesaj #3
kellykelly - avatarı
Ziyaretçi
Cumhuriyet Nedir?

Cumhuriyet, başta devlet başkanı olmak üzere, devletin başlıca temel organlarının belli aralıklarla yinelenen seçimlerle göreve getirildiği bir “yönetim biçimi”dir.
Cumhuriyet adı verilen yönetim biçimleri, yöneticilerin göreve getirilmesinde veraset yöntemini reddetmiştir.

Cumhuriyet adı verilen yönetim biçimlerinde halk, yönetimini beğenmediği yöneticileri, belli aralıklarla yinelenen seçimlerde değiştirebilmek olanağına sahiptir.Bu nedenle yöneticiler, toplumu keyfi biçimde yönetemezler; halkın isteklerini ve beğenilerini gözönünde tutmak zorunda kalırlar. Bir başka deyişle, yöneticilerin iradesi mutlak değil, halk iradesi ile sınırlıdır.

Cumhuriyetlerde bu özellikler, yönetenleri siyasal bakımdan halka “sorumlu”duruma getirir: yönetilenleri tebaa, kul olmaktan çıkarıp vatandaşlık konumuna yüceltir.

Yönetilenler, “hükümdarlık (monarşi)” adı verilen yönetim biçimlerinde tebaa veya kul durumundadırlar.

“Tebaa” veya “kul” olmak, hükümdarın iktidarına ve tüm buyruklarına baş eğmekle yükümlü olmak demektir.

“Tebaa” veya “kul”, hiçbir zaman hükümdarın iktidarını sınırlayıcı veya denetleyici bir rol oynamaz.

“Tebaa” veya “kul” hükümdarı seçimle değiştirmek olanağına sahip olmadığı için, hükümdarın “tebaa”ya karşı hiçbir siyasal sorumluluğu da yoktur.

Benzer Konular

16 Nisan 2013 / best10 Siyasal Bilimler
5 Mayıs 2013 / Misafir Siyasal Bilimler
18 Mart 2009 / ThinkerBeLL Siyasal Bilimler
15 Mayıs 2010 / ThinkerBeLL Siyasal Bilimler
19 Haziran 2011 / Daisy-BT Siyasal Bilimler