Arama

Sınıf Bilinci ve Sendikal Bilinç

Güncelleme: 10 Nisan 2009 Gösterim: 2.663 Cevap: 0
SaKLI - avatarı
SaKLI
VIP VIP Üye
10 Nisan 2009       Mesaj #1
SaKLI - avatarı
VIP VIP Üye
SINIF BİLİNCİ

Sponsorlu Bağlantılar
Bir sınıfın kendi maddi yaşam koşullarının, temel çıkarlarının, toplumun diğer sınıf ve katmanlarıyla ilişkilerinde ve tarihsel gelişim içindeki kendi rolünün farkına vararak çıkarının nerede olduğunu kavraması olgusudur.

Sınıf bilinci, toplumsal bilincin özel bir biçimi değildir (Bkz. Toplumsal Bilinç). Çünkü sınıf bilinci çeşitli bilinç öğelerinden oluşur ve politik görüşlerin bileşkesinde odaklaşır. Bu nokta sınıf çıkarları açısından çok önemlidir.



Kapitalist sistemde işçi ücretlerinin geçim düzeyi üzerine çıkma ihtimalinin bulunmadığını ileri sürer. İşçiler, sürekli olarak ancak geçimlerini sağlayacak yaşam koşullarına razı olmak zorundadır. İşçilerin asgari geçimlerini sağlayacak düzeyin üzerine çıkmaları halinde, bunun nüfus artışını teşvik edeceği ve buna bağlı olarak artan emek arzının ücretleri tekrar asgari geçim düzeyine indireceği ileri sürülür. Kanun, 1825-1864 arası yaşamış olan Alman filolog Ferdinand Lasalle tarafından geliştirilmiştir.

Her sınıf, maddi toplumsal ilişkiler içerisinde kendi sınıf bilincini oluşturur ve biçimler. Ne var ki her zaman böyle olamamıştır. Bunun tipik örneği kölelerde görülür. İsyancı köleler, kurtuluşlarını bir sonraki üretim biçimini kurmada görememişler, geriye dönüp ilkel komünal toplumun yeniden birer özgür ferdi olmayı düşlemişlerdir. Böylece, karşısındaki gelişmiş gücü (köle sahipleri) değerlendirememenin yanında tarihin tekerliğini tersine çevirmek gibi gerçekleşemeyecek bir yola girmişlerdir. Onlar Güneş Ülkesini düşlerken, gelişmişliğin gücüne sahip olanlar kazanmıştır. Bunun gibi, kapitalizmin ilk dönemlerinde işçiler de kurtuluşu makineleri kırmakta görmüşlerdir. Kurtuluşun bu yolla sağlanamayacağını bir süre sonra anlamışlardır.
Sınıf bilincinin çözümü Marksizm’de gerçekleştirilmiştir.
Kapitalist toplumda işçi sınıfının sınıf bilinci, sınıfının tarihsel rolünü ve sosyal somut gerçeğin tümünü kavramasıyla belirlenebilmiştir. Sözü edilen belirleme, çeşitli aşamalardan geçmiştir. İlk önce burjuvaziyle kendi arasında sadece çıkar çatışması duygusu doğmuştur. Ardından, burjuvaziye karşı verdiği mücadelede, günlük durumunun düzeltilebilmesi için örgütlenerek sınıf içinde birleşilmesi zorunluluğunun bilincine ulaşmıştır. Bu durum, sınıf bilincinin henüz filizlenmiş biçimidir.
Bilimsel olarak temellenmiş biçimiyle sınıf bilinci, Marksizm’in ilkeleri çerçevesinde şekillenmeye başlamıştır. İşçi sınıfının ideolojik ve politik iktidarını kurmaya yönelmesini sağlayan bu bilinci, işçi sınıfının bilimsel dünya görüşü ve kapitalist toplumda örgütlenmiş öncülüğü oluşturur.
Burjuvazinin sınıf bilinci ise, işçi sınıfının tarihsel rolünü ve somut sosyal gerçeğin tamamını reddederek oluşmuştur. Ona göre, gerçekçi bir işbölümü vardır ve bu işbölümünde her kesim üretimden paylarını hakkaniyet çerçevesinde almaktadır. İşçilere düşen pay da ücrettir. Bu ücretin belirlenmesinde, kendisinin koyduğu kurallara göre, karşı çıkarak mücadeleye girmeye de hakkı yoktur. İşçi sınıfının sınıf bilincinin bilimselliğine karşın burjuvazinin sınıf bilinci, daha geri üretim biçiminin, kapitalizmin ürünüdür.


SINIF SENDİKACILIĞI


Sendika, işçi sınıfının ekonomik ve demokratik mücadele örgütü olarak tanımlandığında, öne çıkarılması gereken iki özelliğinden söz edilmelidir. Esasen bu iki özellik birbirinden kaynaklıdır.

Birincisi, sendikanın belirli bir üretim biçiminin ürünü olduğudur. Bu üretim biçimi kapitalizmdir. İkinci özellik buradan türemektedir: Sendika, sınıf örgütüdür. Bu iki özellik sendikaya siyasal öz kazandırmaktadır. İşte bu nedenle de sendikaları çevreleyen yasal düzenlemeler, sendikalara siyaset yasağı dayatmaktadır. Dayatılmak istenilen siyaset yasağı, elbette sınıf siyasetidir, işçi sınıfının siyasetidir.

Sınıf sendikacılığında doğru kavranması gereken, sendika-siyaset ilişkisidir. Sendikaların siyasetin dışına çıkarılmaya çalışılmasına her cenahtan karşı çıkılmakla birlikte, sendikalarda yapılması gereken siyaset konusunda yaklaşım farklılıkları doğmaktadır. Sendikaların siyasette kaplaması gereken yer, aynı zamanda bu farklılıkları üretmektedir. Çok iyi bilinmektedir ki kim sendikalar siyasete bulaşmasın diyorsa asıl derdi, sınıf siyasetinin sendikalardan uzak tutulmasıdır.

Öte yandan sendikalara, işçi sınıfının siyasi kavgasının asli rolü biçilmemelidir. Bilinmelidir ki sendikalar esas itibariyle ekonomik sömürünün sınırlandırılması için yürütülen mücadelenin araçlarıdır. Bunun yanı sıra sendikalar elbette sınıf örgütüdür; ancak siyasi öznenin kapsamlı müdahalesi olmadan sendikaların işçi sınıfının siyasi kavgasının etkin aracı olması beklenemez.
Sendikaların bugün siyasallaşma başlığındaki yaşadığı sorunlar, sadece siyasi yasakların ürünü değil; genel anlamda siyasetin önemsizleştirilmesi ve işçi sınıfını siyasetin dışına çıkarılmasıyla birebir ilişkilidir.

Sınıf ve Kitle Sendikacılığı

Bu kavram, 1975 yılında yapılan DİSK 5. Genel Kurulunun ardından söylenir oldu. Bir tür yeni sosyal demokrasi anlayışının ürünüdür.
Bir sınıf örgütü olan sendikaların kitleselliği kapsaması savunulmalıdır. Ancak, sınıf ve kitle sendikacılığı kavramından hareketle yürütülecek sendikal mücadelenin niteliği konusunda netlik mevcut değildir. Bir yöntem olarak ele alındığında kitleselliğin, örgütlenmede geniş kesimdeki işçileri kapsaması; sınıfsal yanı ise siyasal yönü belirleyecek denilebilir. Burada dengeyi belirleyecek olan, elbette kitlesel yön olacaktır. Kavramın bütünselliğini koruyabilmek için kitlesel yön gözetilerek ortaya konulacak sınıfsal tavrı anlamak mümkün olmamaktadır. Tersinden alındığında varılacak yer sendikalizm olacaktır

Adını, kurucusu olan Robert Owen’den alan hareket, özel mülkiyete, kâra ve kapitalist düzene karşı genel grev gerçekleştirerek bir yeni toplumsal düzen kurmayı hedefleyen akım. Sınıfsallığı göz ardı ederek geliştirdiği mücadele tarzında, sınıflararası kutuplaşmaya yol açacak eylemlere yer vermedi. Belirli bir kitleselliğe ulaşan hareket, toplumsal ve ekonomik gerçekler karşısında başarıya ulaşamadı.

Yrd.Doç.Dr. Abdulkadir ŞENKAL
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

23 Mart 2011 / harikalar Soru-Cevap
7 Nisan 2014 / Misafir Cevaplanmış
17 Kasım 2008 / HerHangiBiri Parapsikoloji
12 Nisan 2011 / ThinkerBeLL Taslak Konular
16 Ekim 2015 / Safi X-Sözlük