Arama

Alp Arslan

Güncelleme: 15 Mayıs 2016 Gösterim: 60.051 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Mart 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Alp Arslan


(1029, ? - 1072 Meru)
Sponsorlu Bağlantılar
Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun ikinci hükümdarı.
Ad:  alparslan2.jpg
Gösterim: 1759
Boyut:  49.8 KB

İmparatorluğun kurucularından Çağrı Bey'in oğludur. Daha babasının sağlığında onunla bazı seferlere katıldı. Babasının ölümünden sonra Horasan'ın yönetimi Alparslan'ın eline geçti. Amcası Tuğrul Bey'in ölümünden sonra da Büyük Selçuklu Sultanı oldu (1064). Türk tarihinin büyük vezirlerinden Nizamülmülk'ü kendine vezir yaptı. Akrabalarının ayaklanmalarını bastırdıktan sonra, sınırlarını güvenlik altına aldı ve Bizans'a yöneldi. Kumandanlarını Anadolu'nun fethiyle görevlendirdi. Kendisi de Mısır'ın fethine bir başlangıç olmak üzere, Azerbaycan'dan Doğu Anadolu'ya girdi. 1071'de Malazgirt'i aldı ve Halep önlerine geldi. Alparslan buradayken Bizans İmparatoru Romanos Diogenes de, Selçuklu akınlarını durdurmak için, Doğu Anadolu'ya doğru hareket etmişti. Alparslan ile imparatorun orduları Malazgirt ovasında karşılaştılar. Bu savaşı Alparslan kazandı ve Anadolu'nun kapıları kesin olarak Oğuzlara açıldı. Alparslan ertesi yıl Karahanlılar üzerine yürüdü. Yolda fethettiği bir kalenin komutanı tarafından öldürüldü. Yerine oğlu Melikşah geçti.

Babası Çağrı Bey
Annesi ?
Doğumu 1033
Vefatı 1072
Saltanatı 1063-1072

Alp Arslan Selçuklu Hükümdarlarının en meşhuru, en kahramanı ve Anadolu kapılarını Türklere açan yiğit sultan.
1033' de doğdu. Asıl ismi Muhammed bin Davut Çağrı olup lakabı Alp Arslandır. Küçük yaşta tahsile başladı ve zamanın alimleri tarafından en iyi şekilde yetiştirildi.
Alp Arslan, amcası Tuğrul Bey' in 1063' de vefatı üzerine ikinci Selçuklu Sultanı olarak tahta çıktı. Önce saltanatına karşı çıkan büyük amcası İnanç Yabgu ve akrbası Kutalmış' la çarpıştı ve isyanları bastırdı. Bundan sonra ilk olarak Gürcistan ve Dopu Anadolu seferine çıktı. Şavşat, Oltu, Kars ve Ani kalelerini ele geçirdi. Ermeni krallığını hakimiyeti altına aldı. Yine bu sırada oğlu Melikşah ve Nizamülmülk komutasındaki kuvvetler ve Van ve çevresini ele geçirdiler (1064).
Sultan Alp Arslan, yıldırım sürati ile gerçekleştirdiği bu fetihlerden sonra, İslam' ın dahili düşmanı Fatimilere ve harici düşmanı Bizanslılara karşı iki büyük sefere girişti. İlk olarak 1070 yılında Ehl-i sünnet düşmanı, bozuk itikad sahibi Mısır' daki Fatimiler üzerine yürüdü. Yolda Malazgirt ve Erciş kalelerini fetheden Sultan, Fatimilere tabi Haleb' i kuşattı ve şehri kısa sürede zabtetti. Bu sefer üzerinei Fatimiler Suriye' den çekildi ve Mekke emiri artık Fatimiler yerine hutbeyi Abbasi halifesi ve Türk sultanı adına okumaya başladı.

Ancak Alp Arslan Faimilere karşı seferini tamamlayamadan dönmeye mecbur kaldı. Zira bu sırada Bizans İmparatoru Romanos Diogenis' in ikiyüz bin küşülik büyük ordu ile ilerlediğini ve arkadan çevrilmek üzere olduğunu öğrendi. Alp Arslan, Bizans ordusu ve Malazgirt civarında az bir kuvvetle karşılaşmak zorunda kaldı.
26 Ağustos 1071 Cuma günü atından inip secdeye vararak; "Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir. Bana yardım et, sözlerimde hilaf varsa beni kahret." duası ile Malazgirt meydan muharebesine girişti ve kuvvet azlığını giderecek mahirane bir taktikle Bizans ordusunu perişan etti. Tarihin en büyük zaferi ile Alp Arslan, Türk-İslam ve hatta dünya tarihinde neticeleri çok büyük olan bir dönüm noktasının kahramanı oldu. Onun, esir edilen imparatoru; "Allah iyikik düşünenelerin arzularını gerçekleştirir. Bu sebeple seni tahtına iade edeceğim." diyerek serbest bırakmasını bütün müellifler hayranlıkla yazarlar.
Sultan Alp Arslan, 42 yaşında Malazgirt zaferinden sonra Maveraünnehr seferine giderken, Hana kalesinin fethi sırasında bir batıni tarafından şehid edildi (1072).

"Cihan sultanı", "Ebü'l-Feth" (çok fetih yapan) ve "Sultan-ül-adil" lakapları ile anılan Alp Arslan, saltanatı müddetince İslam dinine hizmet etti. Dinine sıkı sıkı bağlı idi. İslamiyet'i içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara ve batıni hareketlerine karşı çok hassastı. Hatta bir dafesında;
"Kaç defa söyledim. Biz bu ülkeleri Allahü tealanın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz müslümanlarız, bid' at (yani dinde reform) nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teala halis Türkleri aziz kıldı." demişti.
Alp Arslan, büyük tarihi zaferlerinin yanı sıra, medreseler kurmak, ilim adamlarına ve talebeye vakıf geliri ile maaşlar tahsis etmek, imar ve sulama tesisleri vücuda getirmek suretiyle de hizmetler yapmıştır. Ayrıca İmam-ı a'zam' ın türbesini, Harizm Camii ve Şadyah kalesini ve daha pek çok eseri inşa ettirmiştir.
Son düzenleyen Safi; 15 Mayıs 2016 00:36
Biyografi Konusu: Alp Arslan nereli hayatı kimdir.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
15 Eylül 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

ALP ARSLAN


(ölümü 1072)
Sponsorlu Bağlantılar
Selçuklular'ın ikinci hükümdarıdır ve Malazgirt Savaşı'nda Bizanslılar'ı yenip Türkler'in Anadolu'da yer­leşmesini sağlayarak Türk tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. Selçuklu Devleti'nin kurucula­rından Horasan Valisi Çağrı Bey'in oğlu ve Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in yeğeni olan Alp Arslan, bu devletin kuruluş dönemindeki güç koşullarda yetişti. Doğum tarihini çeşitli kaynaklar 1029 ile 1032 yılları arasında göste­rir. Tarih yazarlarının çok yiğit bir savaşçı olarak tanımladıkları hükümdar çok küçük yaşta ata binip ok atmayı öğrendi. İlk gençlik yıllarında katıldığı savaşlardaki başarısıyla dikkati çekti ve babasının ölümünden sonra Horasan valiliğini üstlendi.

Tuğrul Bey 1063'te ölünce Selçuklu ülke­sinde taht kavgaları başladı. Oğlu olmayan Tuğrul Bey Alp Arslan'ın kardeşlerinden Süleyman'ı kendine veliaht seçmişti. Nitekim sultanın ölümü üzerine veziri Kunduri, veli­aht Süleyman'ın sultanlığını ilan etti. Ama bir yandan Alp Arslan, öte yandan yeğeni Kutal-mış ile amcası İnanç Yabgu sultanlığın kendi hakları olduğunu savunarak bu karara karşı çıktılar. Türk beylerinin ve Selçuklu hanedan üyelerinden çoğunun desteklediği Alp Arslan kardeşini, amcasını ve yeğenini yenerek 1064'te hükümdarlığını ilan etti. Bu kez de kardeşi Kavurd ve öbür akrabalarından bir bölümü Alp Arslan'ın sultanlığını tanımaya­rak ayaklandılar. Alp Arslan bu ayaklanmala­rı kısa sürede bastırdı ve Horasan valiliği sırasında danışmanı olan Nizamülmülk'ü ken­disine vezir yaparak ülkede düzeni sağladı.
yıl süren kısa saltanatında ülkesinin sınırla­rını genişleten Alp Arslan'ın hükümdarlığı Selçuklular'ın güçlenme ve yayılma döne­midir.

1064'te Kafkasya ve Anadolu üzerine yürü­yen Alp Arslan bu ilk seferinde ordusunu iki kola ayırarak birinin başına kendisi geçti, öbürünü de oğlu Melikşah ile veziri Nizamül-mülk'ün komutasına verdi. Alp Arslan'ın kuvvetleri Tiflis ile Çoruh arasında kalan bölgeyi, öbür kuvvetler de Aras havzası ile Van dolaylarındaki birçok Bizans kalesini ele geçirdiler. Daha sonra ordunun iki kolu birleşerek Ani Kalesi ile Kars'ı aldı. Bu arada, Kirman valisi olan kardeşi Kavurd yokluğundan yararlanarak ayaklandığı için Alp Arslan İran'a geri dönmek zorunda kaldı. Ertesi yıl Ceyhun Irmağı' nı geçerek Türkis­tan topraklarına girdi ve Hazar Denizi kıyıla­rındaki Türk boyları üzerine sefer düzenledi. Ama bu kez de Gürcüler Kafkasya seferinde aldığı yerleri yeniden ele geçirmişlerdi. 1068'de ikinci kez Gürcistan'a girerek Gürcü-ler'in bütün kalelerini aldı ve Tiflis'te bir uçbeyliği kurdu.

Anadolu'da ele geçirilen yerlerin bütün Türkmenler'i barındırmaya yeterli olmadığını düşünen Alp Arslan artık Suriye ve Mısır üzerine bir sefer düzenlemenin gerekli oldu­ğuna inanıyordu. Suriye ve Mısır'daki Fatımi egemenliğinin zayıflamış olmasını da fırsat bilerek 1070'te Mısır'a doğru yola çıktı. Önce Azerbaycan üzerinden Doğu Anadolu'ya ge­çerek Malazgirt Kalesi'ni aldı ve kısa bir kuşatmadan sonra Halep'i ele geçirdi. Tam Mısır üzerine yöneldiği sırada Bizans İmpara­toru Romenos Diogenes'in büyük bir orduyla Azerbaycan'a doğru ilerlediğini öğrendi. Bu­nun üzerine ordusunun bir bölümünü Suri­ye'de bırakarak geri dönen Alp Arslan, 26 Ağustos 1071'de Malazgirt Ovası'nda karşı­laştığı Bizans ordusunu bozguna uğratarak büyük bir zafer kazandı

İran'a döndükten sonra ordusunu yeniden toparlayarak 1072'de Türkistan'daki Kara-hanlılar üzerine yürüyen Selçuklu sultanının bu son seferi oldu. Alp Arslan'ın kuşatmasına uzun süre direnen Balzam Kalesi komutanı teslim olduktan sonra huzura çıkarıldığında, çizmesine sakladığı bir bıçakla sultanı ağır yaraladı. Alp Arslan, oğlu Melikşah'ı sultan olarak tanımaları için devletin ileri gelenlerin­den söz aldı ve birkaç gün sonra öldü.
Alp Arslan'ın hükümdarlığı döneminde ve­ziri Nizamülmülk'ün yerleştirdiği kurumlarla devlet sağlam temeller üzerine oturtuldu. Bilim ve düşüncenin gelişmesi için kurulan Nizamiye medreselerinde Şirazi, Gazali, Şâşi gibi bilginler ders verdiler. Büyük dil bilgini Kâşgarlı Mahmud da Divanü Lügati't-Türk adlı yapıtını o yıllarda yazmaya başladı.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 15 Mayıs 2016 00:08
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Mayıs 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Alp Arslan


asıl adı ADUDÜ’D-DEVLE EBU ŞÜCA MUHAMMED BİN DAVUD ÇAĞRI BEY
(d. 20 Ocak 1029 ö. 25 Kasım 1072, Barzam Kalesi)
Ad:  alparslan1.jpg
Gösterim: 1899
Boyut:  30.9 KB

Büyük Selçukluların ikinci hükümdarı (1063-72).

Saltanatı devraldığında Horasan ve Batı İran’dan oluşan Büyük Selçuklu topraklarına Gürcistan, Kafkasya ve Anadolu’nun büyük bir bölümünü kattı.
Alp Arslan, Horasan valisi Çağrı Bey’in oğlu ve ilk Büyük Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey’in yeğeniydi. 1059’da babası, 1063’te amcası öldü. Amcası çocuksuz olduğundan Alp Arslan, İran’ın güneyindeki Kirman dışında, hanedanın tüm mülkünün tek vârisi oldu; çok geçmeden kardeşlerinden birinin elinde bulunan Kirman’ı vasal devlet biçiminde kendine bağladı. Kuzeni ve rakibi olan Kutalmış ile Tuğrul’un eşlerinden birinin oğlunu da kolayca saf dışı etti.
Sonradan egemen olduğu geleneksel İslam topraklarının dışında doğmuş olan Alp Arslan, buraların yönetimini, veziri Nizamülmülk’e bıraktı; Nizamülmülk, Melikşah zamanında da aynı görevi sürdürecekti. Alp Arslan Irak üzerindeki denetimini korumakla birlikte, halifeliğin merkezini barındıran bu ülkeden uzak durdu. Amacı, halifelikle çıkar çatışmalarına fırsat vermemek, Tuğrul’un son dönemindekilere benzer karışıklıklardan kaçınmaktı.

Alp Arslan kendinden önceki Büyük Selçuklu hükümdarıyla aynı doğrultuda bir politika izledi. Orta Asya’da, Hindistan’ın dağlık bölgelerindeki üslerinde kıstırılmaları zaten pek güç olan Gazne hükümdarlarıyla barışçı bir ilişki sürdürürken Maveraürınehir’deki Karahanlılara karşı zor kullanıyordu. Asıl başarının kendisini beklediği batıda ise, daha karmaşık bir durumla karşı karşıyaydı. Bir yandan, koruyucusu olduğu, Bağdat’taki Sürıni Abbasi halifesinin kabul etmediği İsmaili Fatımi sapmasını bastırmak üzere Mısır’a yürümek kararındaydı. Öte yandan, askeri gücünün, Türkmenler üzerindeki etkinliğinin sürmesine bağlı olduğunun farkındaydı. Türkmenleri ise her şeyden önce kâfirlere karşı açılacak cihadın başarısı ve Hıristiyan topraklarına düzenlenecek akınlar ilgilendiriyordu. Alp Arslan’ın Bizans ve doğusundaki komşuları üzerine düzenlediği seferler özerk Türkmen gruplarının saldırılarıyla genişledi. 1064’te Ani’yi ve Kars’ı alarak sınırları bir ölçüde belirginleştirdi ve Türkmenlerin Araş Irmağı boylarındaki otlaklarda kesin denetimini sağladı. Türkmenlerin ganimetlerini yığmak üzere her seferinde İslam topraklarına dönmelerine karşın, Türkmen akmları Bizans savunma sistemini zayıflattı ve Türklerin Anadolu’yu fethetmelerine ortam hazırladı. Öte yandan, bu akınlara tepki olarak Bizans da Suriye ve Kafkasya’da karşı hareketlere girişti ve sonunda taraflar görüşme masasına oturdu.

Artık Bizans cephesinin yeterince güvenlikte olduğu kanısını edinen Alp Arslan, Mısırlı isyancıların ve Sürıni Abbasi halifesinin isteğiyle Fatımilere karşı büyük seferini başlatmaya karar verdi. Abbasi tarafına geçmekte geç kalan Mirdasilerin elindeki Halep’e saldırmaya ardından da Suriye’yi işgal etmeye hazırlanırken, Bizans imparatoru Romanos IV. Diogenes’in güçlü bir orduyla Kafkasya’daki artçı güçlerine saldırmakta olduğunu öğrendi. Hemen geldiği yoldan dönerek, Ağustos 1071’de, Malazgirt’te rakibinin karşısına çıktı. Sayısal üstünlüğüne karşın moral bozukluğu içinde olan Bizans ordusu, küçük ama inançlı Büyük Selçuklu kuvvetleri karşısında bozguna uğradı. Akşam olduğunda, Bizans ordusu yenilmiş ye tarihte ilk kez bir Bizans imparatoru bir İslam hükümdarına tutsak düşmüştü. Alp Arslan’ın amacı Bizans İmparatorluğumu yıkmak değildi; sınırların yeniden tanımlanması, imparatordan düzenli haraç ve ittifak sözü kendisi için yeterliydi. Ama, Malazgirt Savaşı’yla, Anadolu Türkmen fetihlerine açılmış oldu.

Alp Arslan 1072’nin sonunda Karahanlı sınırına döndü ve Barzam Kalesi’nde bir tartışma sırasında tutsaklardan biri tarafından ölümcül biçimde yaralandı. Parlak Malazgirt zaferinin ardından bir tutsağın eliyle gelen ölümü, ahlakçılara iktidarın yalnız Tanrı’ya ait olduğunu söylettirecek kadar sıradandı. O sıralar 17 yaşında olan oğlu Melikşah’ın Nizamülmülk’ün gözetimi altında yerini almasını vasiyet etmişti.
Adını çevreleyen görkeme karşın, Alp Arslan’ın değerlendirilmesi güç bir kişiliği vardı. Müslümanların gözünde büyük bir önder, bir eğitici, dürüst ve hiyanete asla göz yummayan bir insandı. Hıristiyanlarsa, ününü oğlu Melikşah’mkiyle karşılaştırarak, Alp Arslan’a daha olumsuz yaklaşırlar. En gözde uğraşının fetih olduğu, ilim ve ülkenin yönetimi gibi konuları vezirine bıraktığı anlaşılmaktadır.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

11 Mart 2009 / Harry Kewell Spor tr
31 Ekim 2012 / buz perisi Siyaset tr
18 Ağustos 2015 / Safi Siyaset tr
21 Haziran 2015 / Safi Siyaset tr