ARSLANŞAH BİN TUĞRUL
(1133 -Hamedan 1176), Irak Selçuklu sultanı (1161-1176). Babasının ölümünden (1134) sonra amcası sultan Mesut’un emriyle kapatıldığı Tekrit kalesinde yirmi yıl kaldı. Sultan Süleymanşah I tarafından veliaht atandı; Süleymanşah’ın öldürülmesi üzerine üvey babası ve Azerbaycan atabeki ilde- niz’in korumasında tahta çıktı (1161). Saltanatı boyunca üvey babasının etkisinde kaldı; ildenız’in yardımıyla bir kısım emirlerin sultan olarak tanıdıkları kardeşi Muhammet’i Hamedan yakınında yendi; İran, Musul, Elcezire, Doğu Anadolu'da sultan olarak tanındı, ildeniz’in ölümünden (1175) sonra kendisini babasının yerine atabek ilan eden Pehlivan Muhammet'e karşı harekete geçtiyse de Zencan’ da hastalandı; Muhammet'in atabekliğini tanımak zorunda kaldı.Sponsorlu Bağlantılar
Irak Selçuklu hükümdarı
(1160-1177).I. Tuğrul’un oğlu olan Arslanşah babası öldüğünde (529/1134) henüz bir yaşındaydı. Amcası Sultan Mesud, Arslanşah ile Selçuk’un oğlu Melikşah’ı himayesine alarak yetişmeleriyle yakından meşgul oldu. Sultan Mesud 540 (1145-46) yılında asker toplamak üzere Bağdat’tan Azerbaycan’a giderken şehzadeleri Bağdat şahnesi Mesud Bilâlî’nin idaresindeki Tekrît Kalesi’ne bıraktı. Şehzadeler yıllarca bu kalede kaldılar. Sultan Mesud ölünce (1152) Abbâsî Halifesi Müktefî-Liemrillâh, Selçuklu sultanları adına okunmakta olan hutbeyi kaldırdığı gibi Irak’ta Selçuklu hânedanına ve emîrlerine ait dirliklere de el koydu. Dirlikleri Irak’ta bulunan Bağdat şahnesi Mesud Bilâlî, Alp Kuş, Hemedanlı Sungur ve Türşek, Sultan II. Muhammed’e, halife daha fazla kuvvet kazanmadan Irak’a sefer yapılmasını ısrarla teklif ettilerse de sultan bu teklifi uygun bulmadı. Yalnız halifenin ordusu ile savaşmalarına ve halife bizzat karşılarına çıkarsa Tekrît’te bulunan şehzadelerden birini askerin başına geçirmelerine izin verdi. Bunun üzerine Arslanşah Tekrît’ten çıkarılarak bir hükümdar gibi giydirildi ve kendisine ordunun merkezinde yer verildi. Fakat Bağdat’a iki konak mesafedeki Bekimze’de (Becimzâ) meydana gelen savaşta Selçuklu ordusu ağır bir yenilgiye uğradı (1154).
Bu sırada yirmi bir yaşında olan Arslanşah, Alp Kuş tarafından Mahkî Kalesi’ne, bir süre sonra Alp Kuş’un ölmesi üzerine de Nahcıvan’da bulunan üvey babası Arrân Emîri Şemseddin İldeniz’in yanına götürüldü. İldeniz, Arslanşah’ın yanına getirilmesine ne kadar sevindiyse Sultan Muhammed de o derece üzüldü. Sultan Muhammed’in 1159 yılında ölümü üzerine emîrler Muhammed Tapar’ın hayatta kalan tek oğlu Süleyman’ı tahta çıkardılar, fakat çok geçmeden aklî dengesizliği ve sefahate düşkün olması dolayısıyla tekrar indirdiler. Şemseddin İldeniz’e Selçuklu tahtına Arslanşah’ı geçirmeye karar verdiklerini bildirdiler. Esasen Arslanşah da Süleyman’ın hükümdarlığa geçirildiği sırada veliaht ilân edilmişti. İldeniz, yanında iki oğlu ve kalabalık bir askerle birlikte Arslanşah’ı Hemedan’a getirdi. Arslanşah tahta oturtuldu ve İldeniz de atabeg ilân edildi (1160). Bir süre sonra da Süleyman Şah’ın hayatına son verildi. Selçuklu beylerinin en kuvvetlilerinden olan Rey hâkimi Hüsâmeddin İnanç Sungur Bey, İldeniz’in atabegliğini çekemeyerek bir muhalefet cephesi oluşturdu. Diğer bazı muhalifler Arslanşah’ın kardeşi Muhammed’i Selçuklu tahtına oturtmak için Hemedan üzerine yürüdüler. Fakat Hemedan yakınlarında yapılan savaşta mağlûp oldular. Daha sonra Arslanşah tarafından bağışlanan bu emîrlerden bazıları dirlik yerlerini ellerinde tutmakla beraber devlet merkezinde oturmaya mecbur tutuldular. Atabeg İldeniz’in oğlu ve Arslanşah’ın üvey kardeşi Nusretüddin Cihan Pehlivan ile İnanç’ın kızı evlendirildi. Bu kız bundan sonra İnanç Hatun unvanı ile anılacak ve atabeglerin tarihinde mühim bir rol oynayacaktır.
Sultan Arslanşah’a, daha doğrusu Atabeg İldeniz’e baş eğmeyen emîrlerden biri de Merâga ile diğer bazı yerlerin hâkimi olan Ahmedîlî Aksungur’un oğlu Arslanapa idi. İldeniz Arslanapa’yı itaat ettirmek için oğlu Cihan Pehlivan kumandasında bir kuvveti Merâga üzerine gönderdi. Arslanapa da yanında Sultan Muhammed b. Mahmûd’un bir oğlu olduğu için kendisini atabeg ilân etmişti. Cihan Pehlivan’ın önemli bir kuvvetle gelmekte olduğunu haber alan Merâga hâkimi, Ahlatşah II. Sökmen’den yardım istedi. Sökmen de İldeniz’in güçlenmesini istemediği için askerinin mühim bir kısmını Arslanapa’ya gönderdi. Arslanapa Sefîdrûd kıyılarında Cihan Pehlivan’ı bozguna uğrattı ve İldeniz’in oğlu perişan bir halde Hemedan’a döndü (1161). İldeniz’e karşı çıkan bu muhalefet hareketlerinin arkasında Bağdat Abbâsî Halifeliği vardı. Gerçekten Selçuklu Devleti’nin yeniden kuvvet kazanmasını istemeyen hilâfet idaresi devlete yeni meseleler çıkarmak için tahriklerine devam ediyordu. Nitekim Fars hâkimi Zengî, Mahmûd b. Melikşah b. Mahmûd adına hutbe okuttuğu gibi, İnanç da kurulmuş olan dünürlüğe bile önem vermeyerek yeniden harekete geçti. Yarınkuş oğlu Alp Argun ve Togayürek oğlu ona katıldıkları gibi Arslanapa da 5000 kişilik bir kuvvet yolladı. Fars hâkimi Salgurlu Zengî de İnanç’a çok sayıda asker gönderdi. Fakat Sâve’de yapılan savaşta İnanç ve taraftarları yenildiler (1162). İnanç Taberek Kalesi’ne kapandı. Ancak bir müddet devam eden muhasaradan sonra barış yapıldı. Buna göre İnanç, Arslanşah’ın hükümdarlığını tanıyor ve İldeniz’i de atabeg kabul ediyordu. Sâve mağlûbiyeti ve İnanç’ın baş eğmesi üzerine Fars hâkimi Salgurlu Zengî de Arslanşah’ın hükümdarlığını tanıdı, hatta İsfahan’a bizzat giderek sultana tâzimlerini sundu.
1161 yılında Ahlatşah II. Sökmen ile müttefiklerini ağır bir yenilgiye uğratan Gürcü Kralı III. Giorgi ertesi yıl Duvin’i de ele geçirerek Gence yöresinde yağma ve tahrip akınlarında bulundu. Arrân’a gelen ve Giorgi’nin Gence ve Beylekān şehirleri için vergi verilmesi isteğiyle karşılaşan İldeniz durumu Hemedan’da bulunan sultana bildirdi. Gürcüler’le savaşılmasını isteyen Ahlatşah II. Sökmen, kalabalık ve iyi donatılmış bir orduyla Nahcıvan’da sultana katıldı. Lukri Kalesi yakınlarındaki savaşta Gürcüler’e karşı parlak bir zafer kazanıldı. III. Giorgi’nin hazinesi ile ordusunun bütün ağırlığı Türkler’in eline geçti, Gürcü kralı da erişilmesi güç ormanlara sığındı (1163). Lukri Savaşı, Gürcüler’in İslâm ülkelerine yaptıkları yağma ve tahrip akınlarını durdurması bakımından kayda değer bir zafer oldu.
1165 yılında Arslanşah ile İldeniz Kazvin civarındaki Bâtınî kaleleri üzerine yürüdüler. Bâtınîler, askerin Gürcistan sınırında bulunmasını fırsat bilip Kazvin’e üç fersah mesafedeki dağlarda üç kale yapıp içini silâh, erzak ve adamla doldurmuşlar, Kazvinliler’le yöre halkını daha fazla rahatsız etmeye başlamışlardı. Dört ay içinde bu kaleler alındığı gibi, Sultan Mesud devrinde yüksek ve sarp bir dağ üzerinde inşa ettikleri Cihangüşây Kalesi de zaptedilip sultanın adına izâfetle buraya Arslangüşây denildi.
1167’de Rey hâkimi İnanç, istediği bazı yerlerin kendisine verilmemesi sonucu tekrar isyan etti. Fakat İldeniz’e karşı koyacak kuvveti olmadığından yardım istemek üzere Hârizmşah İlarslan’ın yanına gitti. İnanç’ın yardım isteğini memnuniyetle kabul eden İlarslan, Karluk büyüklerinden Şemsülmülk Ayyâr Beg kumandasındaki bir orduyu Rey hâkimiyle birlikte İran’a gönderdi. Arslanşah ile hâcib*i ve üvey kardeşi Cihan Pehlivan, Ayyâr Beg’e karşı koyamayarak geri çekildiler. Fakat Arrân’da bulunan İldeniz yetişerek İnanç ile Ayyâr Beg’i geri dönmeye mecbur bırakıp onları Rey’e kadar takip etti. 1168 yılında Merâga hâkimi Arslanapa, Arslanşah’ı yeniden metbû tanımaya mecbur bırakıldığı gibi ertesi yıl Rey hâkimi İnanç kendi memlük*lerine öldürtülerek ortadan kaldırıldı.
Kaynak: MsXLabs.org & Büyük Larousse & Diyanet Islam Ansiklopedisi
Biyografi Konusu: Arslanşah bin Tuğrul nereli hayatı kimdir.
🌘 🚀

Arslanşah bin Tuğrul
