Arama

Melikşah

Güncelleme: 9 Nisan 2016 Gösterim: 70.376 Cevap: 4
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
7 Eylül 2007       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
MELİKŞAH
Ad:  melikşah2.jpg
Gösterim: 2988
Boyut:  48.0 KB

İran’da hüküm süren Türk Selçuk hükümdarlarının üçüncüsü ve en büyüğüdür. 1054 yılında İsfahan’da doğmuş, 1092 yılında Bağdat’ta 38 yaşında iken ölmüştür. Babası Alp Arslan’ın vurulması üzerine 1072’de 18 yaşında tahta geçti.

Sponsorlu Bağlantılar

Önce amcasının isyanını bastırarak Maveraünnehir ile Harzem’i ele geçirdi. Ünlü vezir Nizamülmülk, Melikşah’ın gerek tahta çıkmasında, gerekse zaferlerinde önemli bir rol oynamıştı. Anadolu’nun dörtte üçü Melikşah zamanında elde edilmiş ve Suriye’de büyük başarılar kazanılmıştı.

1076’da Kudüs Fatımîler’den, 1085’te Antakya, iki yıl sonra da Urfa Bizanslılardan alınmıştır. Halep ve Şam da onun döneminde Selçuk idaresine geçmişti. Devletin hudutları Kaşgar’dan ve Seyhun mecrasından Akdeniz, Kızıl Deniz ve Umman Denizi’ne kadar genişlemişti. Bağdat’taki Abbasi Halifeleri de tamamıyla Selçuk İmparatorluğu’nun emri altında bulunuyordu.

Yirmi sene hüküm süren I. Melikşah, cesareti gibi zekası ile, ilim sevgisi ve edebî seviyesiyle de tanınmıştır. Kendisi gibi bir Türk soyundan gelmiş olan Veziri Nizamülmülk ile birlikte hem bir çok memleketler almaya, hem de nehirlere köprüler, şehirlere kaleler ve su yolları gibi birçok eserler yapmaya muvaffak olmuştu.

Büyük İran şairi Ömer Hayyam onun sarayında himaye görmüş o devrin büyük fikir adamlarındandır.
Melikşah, Bağdat’ta bir rasathane kurmuş ve 1086 yılında başlayan ve dünyanın güneş etrafında dönmesi esasına dayanan bir takvim inkılabı yapmıştı ki buna “Celalî Takvimi” adı verilir.

Sarayında Türkçe konuşulmakla birlikte edebî dil Farsça idi. Kendisinin pek güzel rubaileri vardır. Celaleddin Melikşah’ın Berkiyaruk, Sencer, Mehmet adlı üç oğlu vardı ki üçü de hükümdarlık yapmışlardır.
Son düzenleyen Safi; 9 Nisan 2016 10:38
Biyografi Konusu: Melikşah nereli hayatı kimdir.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
14 Ocak 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Büyük Selçuklu Devleti hükümdârı. Babası Sultan Alparslan‘dır. 1055′te doğdu. Büyük Selçuklu Devletinin topraklarını en geniş hâle getirdiği için kendisi, ‘Ebu’l-Feth’ (fetihlerin babası veya pek çok fetih yapan) lakabıyla anıldı. Sâhip olduğu bâzı üstün husûsiyetler sebebiyle, özel bir eğitim ve öğretim gösterilerek yetiştirildi. 1064-1065 Gürcistan Seferinde bulundu. Böylece küçük yaştan îtibâren devlet idâresi ve orduyu sevk etme husûsunda tecrübe kazandı.
Ad:  melikşah1.jpg
Gösterim: 1173
Boyut:  23.7 KB

Kendisinden büyük erkek kardeşleri olmasına rağmen cesâreti, idârecilik vasfı gibi meziyetleri, Sultan Alparslan tarafından veliaht seçilmesinde rol oynadı. Hânedânın kurucusu olan Selçuk Beyin mezarını ziyâretten dönüşte, Horasan yakınındaki Radyan’da veliaht îlân edildi. Melikşah‘ın veliahtlığı, Halife Kaim bi Emrillah’ın tasdikiyle tamâmen resmiyet kazandı. Veliahtlığı sırasında devletin çeşitli cephelerinde vazife yapan Melikşah, Mâverâünnehir Seferinde şehit olan Sultan Alparslan‘ın yerine, Devletin ileri gelenleri tarafından on sekiz yaşında sultan îlân edildi. Melikşah, babasının veziri olan kıymetli devlet adamı Nizamülmülk’ü vazifesinde bıraktı.
Sponsorlu Bağlantılar

Saltanatının ilk yılları, iç karışıklıkları bastırmakla geçti. 1072′de Mâverâünnehir Seferinin intikamını almak isteyen Karahanlı Şemsülmülk Nâsır bin İbrahim, Tirmiz’i yağma etti ve Belh şehrinde kendi adına hutbe okuttu. Diğer taraftan Gazneliler de Çigil-kend’de Selçuklu kumandanı Ayaz’ı esir aldılar.
Bu dış tehlikeler esnâsında, Melikşah‘ın amcası olan Kirman Meliki Kavurd’un, Sultan Alparslan zamanında olduğu gibi saltanat iddiasında bulunarak isyan etmesi, bu meselenin tamâmen halledilmesinin zamanının geldiğini iyice belli etti. Devletin parçalanmasına sebebiyet verecek bu hareketin bir an önce çözümlenmesi için harekete geçen Sultan Melikşah, Mayıs 1073′te Kerec’de yapılan meydan muhârebesinde amcası Kavurd’u mağlup ve esir etti. Birkaç gün sonra Kavurd’un ölümüyle devlet içinde âsayiş yeniden temin edildi. Abbasî Halîfesi Kaim bin Kadir (1031-1075) tarafından hâkimiyet alâmetlerinin gönderilmesi ve devlet adamlarının bağlılıklarını arz etmeleriyle Melikşah, sultanlığını iyice kuvvetlendirdi. Halife tarafından Muizzeddin ve Celâlüddevle lakaplarının lâyık görülmesinin yanısıra, o zamana kadar hiç bir hükümdâra verilmeyen ve ‘hilâfet makam ve hâkimiyetinin ortağı’ mânâsına gelen ‘Kâsım emirü’l-mü’minîn’ lakabı da verildi.

İçişlerini halleden Sultan Melikşah, Tirmiz’i kurtarmak için harekete geçti. Sefere başladığı sırada Karahanlı Şemsülmülk Nâsır’ın mektubunu aldı ve elçisini kabul ettiyse de kararlı hareketinden vazgeçmedi. Tirmiz’i muhâsaraya başladı. Emir Savtegin’in ikmâl yollarını kesmesi, sultanın başarıya ulaşmasına ve şehrin düşmesine ve Şemsülmülk’ün sulhu kabul etmesine sebep oldu. Şemsülmülk özür dileyerek bir daha düşmanca harekete girişmeyeceğine dâir söz vermesiyle yerinde bırakıldı.
Son düzenleyen Safi; 9 Nisan 2016 10:39
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mayıs 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alparslan’dan sonra Selçuklu’nun başına Melikşah geçti. Melikşah babası Alparslan gibi başarılı seferlerle gözdoldurdu. Öyle ki; Gazneli Hükümdarı Melikşah’a bağlılığını ifade ederek itaat etmek mecburiyetinde kaldı.
Melikşah içte Doğu hudutlarını emniyete aldıktan sonra fütuhatını sürdürdü. Artuk Bey’i Bizans’ın meşhur ‘Ölmezler Askeri Birlikleri’ne karşı, Süleyman Şah’ı İznik taraflarına, Aksungur’u da Musul’a doğru yönlendirerek sefer düzenlemelerini emretti. Böylece Artuk Bey de görevinin bilinciyle Doğu seferinde başarılı oldu, hakeza Süleyman Şah da öyle, O da İznik’e yerleşerek Türkiye Selçuklularının başşehri yaptı, , peki Aksungur ne yaptı? O da Musul’u kan dökmeden şehre harpsiz girmeyi başardı...
Melikşah Antakyadan Akdeniz sahiline vardığında(1086) atını denize doğru sürerek babasının ruhaniyetine karşı şöyle seslenir:
-Ey babam! Sana müjdeler olsun, küçük yaşta bıraktığın oğlun, ülkesini karaların sonuna kadar genişletti der ve ardından denizden bir avuç kumu avuçlayıp Alparslan’ın mezarına getirerek toprağının üzerine serper.
Melikşah 1090 yılında Bağdat’a yol alırken de dünyayı fethetmek düşüncesini taşıyordu zaten. Öyle ki, Veziri Nizamü’l Mülk Melikşah’a; Şayet şu andaki 400.000 kişilik ordunun 700.000’e çıkarılması durumunda Hindistan, Habeşistan, Berber ve Rum illerinide kapsayacak hakimiyetin sözkonusu olabileceğini beyan ettiler.
Rivayete göre Melikşah hilalin görünmesi üzerine derhal bayram ilan eder, ama Cüveyni itiraz ederek bayramın ertesi gün olduğuna dair fetva irad eder. Tabi Melikşah son derece mütevazi bir vaziyette bozulmadan nazikane bir şekilde saraya davet ederek durumun açıklığa kavuşturulmasını arzu eder.
Büyük alim Cüveyni:
-Sultana (devlet) ait işlerde fermana itaat bizim vazifemizdir. Fakat fetvaya (dine taalluk eden konular)ait meselelerde Sultanın bize sorması lazımdır demesi üzerine, Melikşah fetvasına boyun eyer.
Melikşah bir Cuma namazında Ali bin Hasan el-Sandaliyi görür derki:
-Efendim neden ziyarete gelmiyorsun bizi? diye serzenişte bulunur.
Ali bin Hasan el-Sandaliyi derki:
-Sizin padişahların en iyisi olmanız ve benimde alimlerin en kötüsü olmamaklığım
içindir der ve ilaveten :
-Zira hükümdarların en iyisi alimleri ziyaret eden ve alimlerin en kötüsü de onların ziyaretlerine düşkün olandır hadisi şerifi ile cevabını verir.
Melikşah Döneminde Vezirlik makamında Nizam-ül Mülk vardır. Gerek Melikşahın ve gekse veziri azamın izlediği başarılı siyasetleri sayesinde Selçuklu kısa zamanda ilim, kültür, ziraat, sanayi ve ticaret hayatı çok ileri noktalara taşındı. Öyleki bu dönemde şehirlerde hatırı sayılır sermaye sınıfı doğduğu gibi, şehirler arasında kolayca sermaye transferini sağlayacak havale ve çek usulü tatbikatlarına da şahit oluyoruz. Hatta bugünkü modern bankacılığın temellerini bu uygulamalarda aramalı dersek yanılmayız... İşte Nizam’ül Mülk’ün bu performansı Selçukluyu zirveye taşıdı diyebiliriz. Nizamü’l Mülk Melikşah’ın Vezir-i Azamı olmanın ötesinde can dostu, aynı zamanda ışık feneri. Dolayısıyla bir gün Sultan Melikşah’a:
-İsmaililerin amacı İslamiyeti ve devletimizi yıkmak olup tarihi süreç içerisinde bunlar kadar sahtekar ve tehlikeli bir zümre mevcut değildir. Onlar birgün davul sesleri ile şehirleri işgal ettikleri ve mümtaz insanları kuyulara attıkları zaman benim sözlerimin ne anlama geldiği anlaşılacaktır diyerek gerekli uyarısını yapmıştır. Gerçekten de Melikşahın ölümünü müteakip dıştan Haçlıların ve içtede batinilerin çıkardığı cinayetler ve kargaşalıklar İslam dünyasını dehşete düşürdüğü gibi uzun süre Selçuklu’ya baş yoldurtacak kadar uğraştırmıştır.
Melikşah’ın başarılarına tahammül edemeyenler sinsice Hasan Sabbah’ın Alamut Kalesine yerleştirmiş olduğu fedaileri tarafından katledilir. Yani Bağdat’ta zehirlenerek şehid edilir.
SULTAN BERKYARUK
Melikşah’ın ölümü ile birlikte başlayan Harezm bölgesine gönderilen valilerin her biri devlet gibi hareket etmelerinin yanı sıra başlayan saltanat kavgaları sonucunda; Sultan Berkyaruk zamanında Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Türkmen Beylikleri ve Atabegliler’in ortaya çıktığına şahit oluyoruz. Selçuklu iki devlete ayrılmak suretiyle Selçuklu Türkiyesi ile birlikte üç Selçuklu Sultanı ilaveten çıkmış oldu. Ancak bu durum çok uzun sürmedi, saltanat çekişmeleri sonucunda yarış Tutuş ile Berkyaruk arasında kaldı ve birçok emir Berkyaruk tarafına geçiş yaptı. Tutuş’un ölümü ile birlikte Berkyaruk’un adına Bağdatta hutbe irad edildi.
Berkyaruk’un ölümünün ardından oğlu Melikşah ve Muhammed Tapar aralarında kıyasıya saltanat mücadelesine girdiler, Muhammed Tapar mücadeleyi kazanarak ülke idari mekanizmanın Sultanı oldu. Bu arada karışıklılardan istifade eden Küffar, Birinci Haçlı seferi sonunda Suriye’de Haçlı Devletleri kurmayı başardılar. Sultan Muhammed Tapar aynı zamanda Batınilerle de çok mücadele etti , hatta birçok militanlarını öldürmeyi başardı ise de Bu fitne odağını kaldırmaya ömrü yetmedi. Vefatının ardından Devletin ileri gelen adamları küçük oğlu Mahmud’u tahta geçirmek isteselerde Melikşah’ın oğlu Sencer bunu kabül etmedi.

SULTAN SENCER
Selçuklu, yeniden Maveraünnehir’e rücu ettiklerinde, ilkin Karahanlıların mukavemeti ile karşılaşırlar, sonra da Karahitayların saldırılarına hedef olurlar, derken Büyük Selçukluların sonu olur , ama doğuda bu büyük boşluğu Harzemşahlar devleti doldurur. Ancak bu boşluk 13. asırda nükseden Moğol istilasına kadar devam eder. Neyse ki Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi’nin Batı Türkistan’da yaktığı irşad alevi her ne kadar Büyük Selçuklunun çözülüşü yıllarında olsa da ileride Anadolu Selçukluların doğmasını sağlayacaktır. Yani Moğol kasırgasından Anadoluy’a akan göçmen Türkmenler Hacı Bektaşı Veli ve Sarı Saltuk gibi gönül mimarları sayesinde yeni bir medeniyet hamlesinin öncüsü olacaklardır.
Konuyu biraz daha açacak olursak, Sultan Sencer idareyi eline alır almaz Gaznelilerle savaştı ve Karahanlıları kendisine bağladı. Bu arada yaklaşan iki büyük Haçlı-Moğol kasırgası Sultan Senceri iyiden iyiye düşündürüyordu. Gelen tehlikeye karşı önlem alma fırsatı bulmadan ansızın nükseden Yerleşik Türkmen ve Yörük çekişmesi içte sancılar doğurmuştu.. Nitekim, Selçuklular Karahitaylarla yapılan savaşta yenilince Harzemşahların lideri Atsız başlangıçta Sultan Sencer’e bağlı olmasına rağmen adına hutbe okutarak Gürgenç şehrini merkez yaptı. Sultan Sencer’in morali bozulsa da 1152 de Gur ordusunu mağlup ederek kaybettiği itibarını geri almayı kazanabildi. Fakat bu sevinci uzun sürmedi kendi soyundan olan Oğuzlar ile bazı emirler arasındaki iç çekişmeler gittikçe doruk noktaya ulaşması sonucunda Selçuklu Oğuzlarla yapılan mücadeleyide kaybetti ve Sultan Sencer de esir düştü üstelik.
1156’da bir yolunu bulup esaretten kaçmayı başaran Sultan Sencer serbes kaldıktan sonra mağlup ve mahzun olarak Merv’e sığınmak zorunda kaldı. Merv de hüsran içinde 73 yaşında hayata veda etti. Maalesef ağır Oğuz darbesi ve içteki kaynayan kazanı durdurmaya muvaffak olamadı. Birbaşka ifade ile Sultan Sencer’in bir iç savaş sonucu mağlup olması, esir alınması Batı Türklüğü’nün (Yerleşik Türkmenler) hızlı bir şekilde çöküşünü hazırladı. Kelimenin tam anlamıyla Türklerin her zamanki gibi bizi dışarıda yenemeyenlerin içte kaynatılan kazanla yıkılmasını Selçuklu’da da bariz birşekilde görebiliyoruz..
KILIÇARSLAN ve SELÇUKLUNUN YIKILIŞI
Selçuklular gün geçtikçe kan kaybediyordu, üstelik Hiristiyan Avrupanın bitmek tükenmek bilmeyen Haçlı seferleri karşısında birmüddet şaşkınlığa da uğradılar. Öyleki Kılıçarslan Eskişehir mağlubiyeti dönüşü yardıma gelen yüzbin kişilik Türk askeri ile göz göze geldiklerinde dediler ki:
-Senin baban(Süleyman şah) hiçbir zaman kaçmamıştı cesur ol.
Kılıçarslan:
-Sayısız müthiş silahlara sahip, zırhları içinde oklarımız tesir etmeksizin saflarımıza kadar sokulan Franklara karşı daha ne yapabilirdim! diye cevap vererek aslında Selçuklunun düştüğü durumu özetliyordu. Yinede bu mağlubiyete rağmen Birinci Haçlı ordusunun üçte ikisi ölmüş ve kısa sürede Selçuklular toparlanma sürecine girmiştir.
Kılıçarslan daha sonra amcazadelerinin hakimiyeti altında bulunan alanlara yöneldi ve iki hanedanın kıyasıya mücadelesinde 1107‘de şehit oldu.
Kılıçarslan’ın yerine geçen oğlu Mes’ud geçti. Mes’ud ve torunu ikinci Kılıçarslan döneminde hem Bizanslılar hemde ikinci haçlı ordusu bertaraf edilmiş, ama üçüncüsinde kılpayı atlatılmıştır tehlikeyi.
İkinci Kılıçarsalan’ın oğlu İkinci Süleymanşah’ın kardeşi birinci Keyhüsrev ve yeğeni Keykavus da gerek siyasi, gerekse askeri zaferleriyle Selçuklu Türkiye’sinin yüzünü güldürmüşlerdir.
Türkiye Selçuklularından Alaeddin Keykubad için Şahabeddin Suhreverdi Necmeddin Raziye:
-Ey Genç dindar, ilim ve tasavvufa bağlı ve erbabınnı koruyan Alaeddin Keykubad’ın himayesine gir onu ve halkı faydalandır tavsiyesinde bulunarak çorbada bizimde tuzumuz olsun babında katkıda bulunmak istiyordu. Dolayısıyla Alaeddin Keykubat Sultanü’l Müslimin ünvanına layık görüldü.
Alaeddin Keykubad, Harizm Padişahı Celaleddin’e:
-Aynı cihad yolundayız. Şarkta İslam hudutlarını koruyan siz, garpte kafirlerin kökünü kazıyan biziz diyerek Moğollarla mutlaka ve mutlaka barış yapılması gerektiğini vurgulamış, ama Celaleddin yaklaşan Moğol kasırgasının vehametini kavrayamadığı gibi üstelik Selçukluya karşı geliyordu. Nitekim Yassı Çimende(1230) Keykubad’a mağlup olduktan sonra Ahlatlı denen kişinin intikamı ile öldürülüyor.
-Alaeddin Keykubad’da tıpkı diğer Türk Sultanları gibi evliyalar içten bağlı idi, o da
Gönül dostların türbelerine gidip sıkça duada bulunuyor himmet istiyordu.
Velhasıl, Türkiye Selçukluları Büyük Selçuklulardan bir asır daha fazla tarih sahnesinde yerini aldı. Alaeddin Keykubadın vefatının ardından maalesef başa geçenler işin ehli olmayıp, beceriksiz hatta oyuncak durumda idiler. Nitekim bunun sonucu olarak İkinci Gıyaseddin Keyhusrev’in Kösedağda (1243) Moğollara teslimi ile Selçuklu ömrünü tamamlıyordu. Neyse ki; Horasan Erenlerinin aşıladığı gaza ruhu ile Anadolu sınır uçlarına yerleşen Türkmen bey ve boylarının Ertuğrul Gazinin açtığı sancağın altında toplanarak tarih sahnesinde Osmanlının doğuşuna neden olacak oluşuma kaynaklık etmeleri Moğol yaralarını sarmaya yetti.
Artık Selçukludan Osmanlı var, hemde altı asırı kapsayacak ve bugünde gönüllerde yaşayan bir cihan şümul medeniyetin öncüsü devlet-i aliyye sözkonusu
alinti...
melih60 - avatarı
melih60
Ziyaretçi
22 Mayıs 2009       Mesaj #4
melih60 - avatarı
Ziyaretçi
MELİK ŞAH

Melik şah 1055 tarihinde doğdu. Babası Alparslan, kabiliyeti ve cesareti ile dikkati çeken Melik şah ile yakından ilgilendi. Melik şah babası ile birlikte küçük yaşta Gürcistan seferine katıldı. Alparslan 1066 tarihinde Melik şah’ı veliaht tayin etti. 1072 tarihinde Alparslan'ın ölümünden sonra Melikşah hükümdar oldu. Melikşah sultan olduktan sonra babası zamanında vezirlik makamına getirilen Nizamülmülk'ü görevinde bıraktı.Alparslan'ın hükümdar olduğu dönem Büyük Selçuklu Devleti'nin en parlak dönemidir.Babası Alparslan'ın yerine Melik şah'ı 1072 yılında tahta geçti..Tahta geçtiği ilk yıllarda amcası Kavurd yönetimi ele geçirmek için isyan etti.Onu yenerek ülkesinde düzeni sağladı.Bu arada Devletteki iç isyandan faydalanan Gazneli ve Karahanlı Devletleri birleşerek saldırdılar.Bu iki devleti de yendiler.Karahanlı Devleti bu mağlubiyetten sonra ikiye ayrıldı.Doğu Karahanlıları Karahitaylar,Batı Karahanlıları Harzemşahlar yıktı.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
31 Ekim 2009       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Melikşahın yaptığı en önemli şeyler
  • Melikşah tahta çıktıktan sonra Gazneliler ve Karahanlılar Selçuklu topraklarına saldırdı. Ayrıca amcası Kavurd Bey Büyük Selçuklu tahtında hak iddia ederek isyan başlattı. Kavurd'un isyanı vezir Nizamülmülk tarafından bastırıldı.
  • Melikşah daha sonra Karahanlılar ve Gazneliler üzerine sefer düzenledi ve kaybedilen yerleri geri aldı.
  • Melikşah'ın Gürcistan'a yaptığı 3 sefer sonucunda Gürcü Kralı ve bölgedeki diğer mahalli hükümdarlar, Büyük Selçuklu Devletinin hakimiyetini kabul ettiler.
  • Melikşah zamanında Selçuklu komutanları Anadolu, Suriye, Filistin ve Yemen'de fetihler yaptı.
  • Abbasi halifesi 1087'de Bağdat'a gelen Melikşah'a çeşitli hediyeler verdi. Ayrıca Halife, Melikşah'ı doğunun ve batının sultanı ilan ederek ona iki kılıç kuşattı. Melikşah kızını halife ile evlendirdi.
  • Karahanlı hükümdarının Selçuklu topraklarına saldırması üzerine tekrar Maveraünnehir seferine çıkan Melikşah önce Batı Karahanlıların daha sonra ise Doğu Karahanlıların topraklarını Büyük Selçuklu Devletine dahil etti.Böylece devletin topraklarında büyük oranda artış gerçekleşti.
  • Ayrıca Melikşah hac yollarını ele geçirerek İpek yolunda hakimiyet kurdu.
  • Melikşah çok tecrübeli bir devlet adamıydı.İslam Dünyasında Türk kültürünün yerleşmesi için çok üst seviyelerde tartışmalar yapılıp,Türk kültür ve uygarlığının Orta Doğu ve çevresine yayılması ve kök salmasını sağlamıştır.
Son düzenleyen Safi; 9 Nisan 2016 10:33

Benzer Konular

9 Nisan 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
28 Ağustos 2010 / RivaN Eğitim Bilimleri
20 Mart 2011 / Misafir Soru-Cevap