Arama

Saban'ın icadı ne zamandır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 21 Şubat 2011 Gösterim: 5.060 Cevap: 4
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
8 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
saban ın icadı ile krallığın güçlenmesi arasındaki bağıntı üretim araçları ve kapitalizmin yükselişi hakkında bilgi
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
sabanın icadıyla kapitalizmin güçlenmesi ilişkisi.. kaynak.;

Sponsorlu Bağlantılar




Batıda kamu yönetimı, onun en üst egemen meşru gücü olan ve modern çağımızın gelişerek ulusal iktidar haline gelmiş devlet denilen ve kamusal mal ve hizmet üreten bir kuruma kadar yükselince uzun ve murekkeb yol geçmiştir.İnsanlığın hele ilk dönemlerinde insanları yönetmek onları tek bir amaç uğrunda çalışmaya sevk etmek için üst bir düzeyde yönetim kurumuna ihtiyac duyulmuştur.Batıda da böyle kurumlar mevcud olmuştur.Böyle kurumlar aşiret, kabile ve s. Nitelendirilmiş kurumlar idi.Böyle bir kurumlar sadece kabile içindeki insanlara karşı onların sorumluluğuna karşı kabilenin dış kabilelerle münasibetlerine karşı karar alma yetkisine malik idiler.
Zaman zaman insanların gelişmesi mehsuldar kuvvelerin artışı kabilelerin bir-birine modern sözcük anlamıyla “inteqrasi” etmesi ticaretin hayvandarlığın sanatkarlığın tarımdan ayrılması insanların can güvenliğinin, mülkiyyetinin garantisi olan ordunun meydana çıkması kamu düzeyinde daha mükemmel bir yapı olan devletin ortaya çıkmasına neden oldu.Batıda ilk böyle devlet olarak Romanı kabul etmek olar.Roma devletinde ilk çağlarda insanların mülkiyyetinin bir-birlerinden farklanmaması onların devletde temsilinin de aynılaştırmıştır.Hatta bazı bilim adamları Romanı “modern devlet”in öncüsü sayırlar.Lakin savaşlarda bazı insanların varlanması, onların devletde söz haklarının artmasına ve devletde otoritenin oligarşinin kurulmasına neden olmuştur.Böyle olan halda Roma devleti savaşlarda büyük topraklara sahib olmuş ve imperyaya çevrilmiştir.İmperya ise çok ayakta dura bilmemiştir ve en nihayeti eramızın evvellerinde imperyanın yıkılışı baş vermiştir.
Romanın yıkılışı devletin birliğini sürdürmeme nedenleriyle açıklana bilir.Romanın güçlü olduğu dönemlerde yurtdaşlar arasında adalet yasalara bağlılık, yasaların üstünlüğü geleheği vardı.Emperyalist genişlenmenin yaratdığı bozukluk,artan zenginlik ihtirasları ve seçim sisteminin pozulması bu birleştirici geleneği yıktı Bir kere yurtdaşlık düşüncesi zayıflayınca sistemin iç ve bir bakıma gerçek kimlik ve birliği akalmadı.Romada özgür ve özgün düşünce kök sala bilmedi,zenginliğe değer verilip bilim yaddan çıktı .
10.ve 11.yüzyıllarda Batıda yükselmenin esası koyuldu.Roma imparatorluğu döneminde ve ondan sonra Avrupa özellikle kuzey Avrupa düzlüklerinde ekonomik yaşam hala son derece ilkel bir nitelik gösteriyordu.10.yüzyılda bugün adına “Batı”dediğimiz uygarlığın temelleri atılmağa başladı.Bunların içinde en temel ve önemli olanı “ağır saban”ın bulunmasıdır.Avrupanın şimal hissesinin yağmurlu olması ile alakadar burada topraklar çamur şeklinde olurdu.Ona göre de insanların güneye nisbeten burada meskunlaşması çok seyrek idi.Ancak ağır sabanın kaşfi toprakların şumlanmasını asanlaştırdığından kuzeyde mahsuldar kuvvelerin artışına tekan verdi.Bu ise mahsuldarlığın artması ve vergilerin çokalması demek idi.Belelikle Batıda feodalizm denilen bir idari sistemin temeli atıldı.Bu sistemde köylülerin kısmen çalışması kendi mahsullarının kendilerine de ait olduğu şeraitinde az da olsa mülkiyyet özgürlüğü mahsulun bollüğuna neden oldu.
Feodalizm örcütlenmiş devletin bulunmadığı yerel düzeyde bir çeşit hükümet görevini yürütmesiydi.Daha çok toprağı olan adam daha az toprağa sahip adamıngüvenliğini kendi üzerine götürmeş ve burada “lord” “vassal” ve toprağa bağlı köylülüriyle feodalizm ortaya çıkmıştır.Avrupada feodalizm kuruluşunun təşəkkülü Büyük Britanya, Fransa, Almanya gibi feodal devletler ortaya çıktı.Bu devletlerde kamu yönetimi farklı yollarla gelişse de aynı istikametde gelişiyordu.Feodalizmin ilk çağlarında natural tasarufatın üstünlüğü her bi feodalın kendi sahasında üretdiği mahsulun kendi tarafından tüketilmesi ticaretin son derece düşük olması Avrupada ekonomik, tarımsal alanın kalkınmasının karşısını alırdı. Ve bu da feodallar arasında ilişkilerin olmamasınadevletde merkezden kasçma meyllerinin yaranışına neden olurdu. İlk feodal devleti olan Büyük Frank imperyasının da yıkılışına mehz feodal dağınıklığı neden olmuuştur.Feodalların kendi aralarında savaş çıkarmaları devletleri zayıf durumuna düşürürdü ve bundan da en çok ziyan gören köylüler idi.Çünki feodallar savaş zamanı köylülerin topraklarını, tarlalarını viran eder,bu atzmış gibi onlardan asker tutmak için vergi talep edirdi.Bu ise köylülerin var yoktan çıkarırdı.Zaman-zaman feodallar arasındakı savaşlarda daha güçlüleri devletde iktidarı ele geçirir merkeziyyetki hakimiyyet kurmağa nail olurdular.
13.ve 14.asrlar arasında Avrupada devletleri güclü merkeziyyetki krallar idare etmeye başladılar.Bu Büyük Britanyada daha tez kendini gösterdi. Normandiya hersogöqu Vilhelmin Büyük Britanyada merkeziyyetçi idari sistem kurması ölkədə feodal özbaşınalığına son koydu.Kral hakimiyyetinin güclenmesi ölkede istikrarın möhkemlenmesine ve ölkenin kalkınmasına neden oldu.
Fransada feodal dağınıklığı daha gec kendi hallini tapdı Ölkədə feodalların kurduğu küçük devletler mevcud idi. Kral sembolik hala gelmişti.Hatta ona eşitler içinde kral denilirdi.Ama sonrakı devrlerde Lüdovik Burgundiyahersogu Karlı yenerek merkezi hakimiyyeti kurdu. Almanyada ise merkezi hakimiyyet yok idi.Ölkə 300-den fazla devletlere parçalanmıştır.Bu da ölkenin kalkınmasını engelleyirdi.
Feodalizmin kökünü tarım oluşturduğu için Batıda tarım topluluğu hökm sürürdü.İri toprak sahipleri ölkede en esas kuvve idiler.Vakit geçdikce kralkendi nüfuzundan istifade ederek vergileri artırır, ölkənin savaş edip- etmeyeceğini müeyyenleçtirir, Papa ile hakimiyyet uğrunda mübarize aparırdı.Bu ise iri toprak sahiplerinin hiddetine neden oldu ve ilk defe olarak Britanyada feodallar 1215. yılda kralı kendi yetkisini sınırlandıracak sazişin “Magna Karta”nın bağlanmasına mecbur etdiler.Bu Batıda ilk böyle addım idi.
”Magna Karta”dan sonra kral vergileri kendi başına tasdik edecek yetkisinden mahrum edildi.Böyle bir hal Fransada 1302.yılda “Baş Meclis”in çağrılmasıyla kendini gösterdi.Artık batıda krallara karşı koyacak gücler meydana çıktı.Bunlar Lordlar ve zadeganlar idiler.Yüzyıllik savaş batıda feodalizme ağır zerbe vurdu.Bu savaşda istifade edilen yeni sacak silahlar feoda kulelerini ve şövalyelelerin zırhlarını lüzumsuz bir şey haline getirdi.
Artık 15.ve 16.asrlarda Batıda yeni bir kesim burjuvazi ortaya çıktı. Onlar Avrupada sanatkarlığın kalkınması nihayetinde yeni teşekkül tapmış manufakturaların sahipleri idiler.
Baskı makinasının icadı, pusulanın kullanılmaya başlanması, gemicilikte kullanılan yöntemlerin geliştirilmesi kredi vermenin ortaye çıkışı da burjuvazinin dirçelişine neden oldu. Bu yeni tekniklerin uygulanması, aristokratik krallıklara özgü korporasyon kısıtlamaların ve zanaat ticaret ve manufaktörün kollektif biçimdeki örgütlenişine bir son verilmesini gereçtiriyordu.Böyle bir uygulama riskliydi ve bu yüzden risk almaya karşı, yüksek karlar sağlamak gibi bir ödüllenme ve haklılık kazanıyordu.Soylu ve memurdan tamamen farklı yeni tip insan yaratıyordu bu süreç. Bu üretim araçlarına sahip olan ve bunları daha fazla kazanç elde etmek için uğraşım genişletmek ve yeniletmekle kullanan kişi, yani kapitalist girişimciydi.Burjuvazi emek faktörlerini ellerinde bulundurarak zenginleşmeye başladılar.
Büyük coğrafi keşflerin ortaya çıkışı burjuvazi mallarının piyasalarını oluşturdu. Bu ise burjuvazinin son derece zenginleşmesine neden oldu. Artıq Batıda iri toprak sahiblerinin ağır vergilerinden dolayı var yoktan çıkmış köylüler şeherlere manufaktörlerde muzdlu fehle gibi çalışmağa yüz tutdular. Bu feodallara ağır zerbe vurduğu halda burjuvazinin mahsuldar kuvvelerinin artmaasına neden oldu. Zamanla artık burjuvazi mevcud kanunlarla yaşamak istemediğini bildirdi. Onlar kendi maddi imkanlarından istifade ederek krala etki göstermeğe başladılar.Etki yöntemlerinden en önemlisi halkı krala karşı kışkırtmak oldu.
Burjuvazi kendi çıkar ve hırslarını yansıtan ve bunları haklı kılan bir ideolojiyi geliştirmişti. Bu liberal ideoloji idi. Bir yandan bütün insanlar için ortak, evrensel bir takım istekler ıne sürerken, bir yandan da yalnızca kapitalistlere özgü ve onların ilkin aristokrat krallık sistemlerini yıkmalarına daha sonra da Marksist deyimle “proleter”ler denilen işki sınfının baskısına karşı koymalarına olanak verecek bazı isteklerini dile getiren, dikkate değer bir ideolojiydi bu.Yasalar önünde eşitliği, doğuştan gelen ayrıcalıkların kaldırılmasını, düşünce ve ifade özgürlüğünü, toplanma ve dernekleşme özgürlüğünü, siyasal temsili seçilmiş meclisler tarafından yönetmeği talep etmek, yalnızca kapitalistleri değil, herkesi ilgilendirmekde idi ve bu yüzden kapitalistlerin kral ve soylylara karşı çevrelerinde büyük bir halk ittifakı kurmalarına olanak vermişti.
Batıda azad düşüncenin kalkınması Avrupada Rönesansla başladı. İtalyanın küçük şeher devletlerindeki aydınlanma harekatı Rönesansın başlanğıcı idi. Bu devletler ticaretin kalkınması neticesinde büyük irelileyişler etmişdiler.Bu yüzden bu devletlerde burjuvazi kesiminin hakimiyyete etkisi artmıştır.Artıq insanlar karanlık orta asr Avrupasından yeni burjuva Avrupasına keçid alıyorlardı.
Katolik dininin Avropanı asrlar boyu karanlıkta saklaması insanların Rönesans sonrası bu dine karşı çıkmalarına Papa hakimiyyatinin tanınmamasına getirip çıkardı.Bu netice etibarı ile Almaniyada Reform hareketlerin doğuşuna neden oldu.Belelikle Avrupa Yalnız öbür dünyanı düşünen katoliklerle her iki dünyanı düşünmüği öngören protestnlara bölündü. Protestantlığın daha çok çıkarlarına uygunluğunu gören burjuvazi bu dini cereyana bağlandılar
İngilterede burjuvazi kendi çıkarkları namine halkın tarafını tutmağa başladılar.Parlamentde aşağı palatanın etkisi artmağa başladı Kral etki neticesinde burjuvazinin taleblerini kabul etdi.Ama halk daha da ireli giderek 1649 yılında kralın idamına nail oldu Bu hadise tüm Avrupa kral saraylarını korkuya saldı.Bu krallık sisteminin sarsılması demək idi. Ama hadiseler halkın istediği gibi getmedi.Kendi mülklerinin tehlükesizliği için burjuvazi halkı yarı yolda buraktı. Onlar kralla konuşmaya girdiler ve kralı sınırlı yetkiyle iktidarda tutdular.
18.asrda Batıda büyük güce malik burjuvazi iktidarın demek olar ki tam sahibi idiler. İngilterede bu sürece evrimle gelindiyi halda Fransada hala katolik kilsenin tesiri ile eski yönetim şekli kalmakta idi.Bunun için ölkede sistemin köklü suretde değişilmesi labüd hal almıştı.İnsanlar bunun hallini 1789. yılda baş veren devrimde gördüler.Bu devrimle batı yeni bir aşamaya adım atmış oldu. Milletlerin kendi mugedderatlarını kendileri çözmek gibi düçünceler ortaya çıktı. İnsanlarda azadlık, hürriyyet denilen hisler şuurlu şekilde gelişmeğe başladı. Bu ise feodal kalıflarının son sutunlarının da yıkılışına getirib çıkardı. Feodalizmle birlikde krallık otoritesinin de sonu geldi.
İngiltetrede kralın idamı krallığın sarsılmasına neden olmuşdusa Fransada kralın ve onun ailesinin idamı ise Batıda krallığın sonu idi.Halklar kendi hürriyyetlerini Fransız devrimi ile taddılar. Buna göre de diger devletlerdeki halklar da kendi azadlıklarını istediler. Mehz bu yüzden Avrupanı devrimler dalğası çuğladı. 19.asrın 40.yıllarında devletler dahilinde baş veren ayaklanmalar bu isteklerin bariz numunesidir.Haklı olarak milletlerin kendi hürriyyetlerini istemesi eski idari sisteme dayanan Avstriya-Macarıstan ve Osmanlı devletlerini bir azda kötü durumuna soktu
19.yüz yıl Fransası ve İngilteresinde oy hakkı sınırlı idi, basının tamamı kapitalistlerin elinde idi, partilerin hepsi burjuva partileri idi, seçimlerin mali kaynaklarını kapitalistler sağlamakta idiler,partilerin ve siyasal kadroların tümü egemen sınıftan gelir ve sanki onun hükümetdeki delegeleridir.Bu yüzden kapitalistler kamu oyunda yüksek hakka sahip insanlar haline gelmişlerdi.
Zaman geçdikçe Marksistlerin dediği gibi “Kapitalist” ve “proletar” sınfı arasında mülkiyyet bölcüsü anlaşmazlıkları çıkıyordu ve en nihayeti kapitalistler proletaryaya güzeşte gitmeye mecbur kalıyorlardı.Böyle bir gelişme kapitalistlerin de yetki alanına etki gösteriyordu. İnsanların kendi haklarını şuurlu şekilde tanıması onları kapitalistlerin haksız danranışlarına hücretin azlığına iş saatının çokluğuna karşı koyuyordu. Ve onlar istediklerine nail oluyorlardı.Çünki kapitalistler proletaryadan proletarya ise kapitalistlerden aslı idi.Buna göre de onların ortak bir noktaya varmaları gerekiyordu.
Batının yeni bir kanadını oluşturan Amerika Birleşik Devletlerinde de yeni sanayi devrimi ile burjuvazinin gelişimi başlamıştır. Ama Amerikada Avrupadakı gibi soylu yok idi, yalnızca, İngiliz kralına ve soylularına karşı savaş eden burjuvalar var idi. Dolayısıyla daha kuruluştan itibaren,yeni cumhuriyyetde derin bir görüşbirliği doğmuş ve temeliyle liberal ideolojinin çevresinde kenetlenmiştir.Avrupada ise tutucularla liberallar arasındakı çatışma, katolik ülkelerde kilisenin bir blok halinde tutucuları liberallere karşı desteklemesinden ötürü çox daha şiddetli idi. Protestant ülkelerde ise din liberal ideolojiyle daha kolay bağdaşabilmiştir. Ama yine de Avrupada liberallaşma demokratikleşmenin hızı Amerikadakından daha zayıf gelişiyordu. Bunu nedeni yukarıda gösterdiğimiz gibi Avrupadan farklı olarak Amerikada burjuvalara karşı koyacak soyluların olmaması idi
Amerikanın boş alanlarının olması,senaye mallarının serbest piyasalara çıkarılması, ucuz işçi kuvvesibu gelişmeyi daha da hızlandırıyordu. Bu nedenle Avrupadan Amerikaya işçi akımı var idi. Yeni gelenler durmadan en ağır ve en düşük ücretli işlerde çalışmak üzere, kendilerinden daha öncaki dalğayla gelen ve hızla toplumsal merdivende yükselenlerin yerini alıyorlardı.
Ücretliler arası bireysel rekabet, proletarya koşullarından kurtulmağa az çok olanak vermekte ve insanların liberal sistem içerisinde bütünleşmelerini kolaylaştırmakta idi. Insanlar Amerikada liberal ideolojiyi benimsemiş ve onu kendi bireysel çıkarları için geliştirmeğe başlamışlardı. Demokrasinin de Batıda ve dünyada gelişmesinde ABD-nin rolu büyük idi.
Ingiltere ve Fransa gibi imperyalist Batı devletleri ise kendi kolonyalarında sömürceciliği hala devam etdiriyorlardı. Onlar ucuz işçi kuvvesi, ham mal almak ve üretdikleri malları satmak için Afrika,Asiya ve Güney Amerika nı kullanıyorlardı.Almanya ve İtalya gibi yeni sanayileşmiş devletler kendi mallarını satmak ve sömürcelikle zenginleşmek için müstemleke arıyorlardı. Ve belelikle İngiltere ve Fransanın marak dairelerine dokunmuş oluyorlardı.
Artıq 20.asrın başlanğıcında baş vermiş 1.Dünya Savaşı Avrupaya müdhiş bir zerbe vurdu. Savaşda Almanya ve onun müttefikleri mağlub durumuna düştüler. Almanyanın ve onun müttefiklerinin mağlub olması onların insan kaynaklarının azlığından kapitalın yetersizliğinden ireli gelirdi. Savaşdan sonra Avrupada insanlar yeni sistemin oluşturulmasının gerekliliğini anladılar.Batı devletlerinin bir araya gelerek Versal-Vaşinkton sistemini oluşturmaları bunu gösteriyor. Bu Batıda ve dünyada demokrasiye, insan haklarının tanınmasına, bu haklara saygıya doğru atılan mühüm addım idi.Ama Almanya gibi Mağlub devletlerin milli maniviyatlarının tapdanması, onların alçaldılması bu devletlerde intiqam alma düşünesine yol açdı.Bu Fransa devrimi ile başlayan milliyyetçilik akımının son aşaması aşırı milliyyetçiliyin, şovinistliyin yaranması demek idi. Bununla Versal-Vaşinkton sisteminin neqativ yönü ortaya çıktı. Mehz bunun neticesidir ki az bir vakitde Avrupa yeni bir dehşetli savaçin kurbanı oldu. Savaşın neticeleri son derece ağır oldu. Avropa diger batı devleti Amerikanın etkisi altına düştü. Sonrakı gelişmeler onu gösterdi ki, Avrupa bundan netice çıkara bilmiştir.Doğudakı yeni düşmene karşı batının birleşmesi prosesi başladı. Serbest ticaretibireyselmülkiyyete saygının tanınmasını, söz azadlığını, insan haklarının korunmasını savunan Batı ile bunları kendi komunist ideolojisi ile inkar eden SSCB ve onun müttefikleri arasında olan soğuk savaş çok tabii idi. Bu savaşda kazanan taraf Batı oldu.
Günümüzde Batı artıq sanayi toplumundan bilgi toplumuna dönüşmüştür. Bu uzun zaman gelişmekde olan toplumun son mahsuludur. Batının artıq bilgiye önem vermesi Amerika Birleşik Devletlerinin teimsalında kendi örneğini tapır. İnsanlar artıq hizmet sektörlerinden daha ç ok istifade rdiyorlar bu ise Batıda hizmet sanayıisi oranının artmasına getirmiştir.Devletleri demokretik seçimlerle halk tarafınadan seçilmiş liderler yönetmekdedirler.Bazı devletlerde monarşi kalsa da bu sembolik harakter taşımaktadır.Dünyanın Qlüballaşmaya doğru getdiyi bir vakitde Batı demokrasinin ihracatçısı rolünü oynamaktadır. Bu Batı toplumunun yani ABD-nin ve qloballaşmanın örneği olan AB-nin dünya kamu oyunda ne kadar gerekli olduğunun göstericisidir.


gerçi azerice. ama çevrilemeyecek bir makale değil :shy:
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
8 Kasım 2008       Mesaj #2
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
Saban'ın İcadı:
İnsanlar, sabanı ilk defa kendileri çektiler. Saban, Mısır ve komşu bölgelerde M.Ö. 4.000'de icat edildi. Saban, toprağı parçalayan ve çubuklardan daha kısa sürede ve daha iyi işleyen bir alettir. Daha sonraları ise saban çekmek için öküz ve diğer hayvanlar kullanıldı. Metal sabanın icadı ile bu işlem oldukça basitleşti.
Sponsorlu Bağlantılar

Ayrıca kapitalizm ile ilgili bilgi için bakınız:
Kapitalizm ve Kapitalist Ekonomi
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
8 Kasım 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
sabanın icadıyla kapitalizmin güçlenmesi ilişkisi.. kaynak.;





Batıda kamu yönetimı, onun en üst egemen meşru gücü olan ve modern çağımızın gelişerek ulusal iktidar haline gelmiş devlet denilen ve kamusal mal ve hizmet üreten bir kuruma kadar yükselince uzun ve murekkeb yol geçmiştir.İnsanlığın hele ilk dönemlerinde insanları yönetmek onları tek bir amaç uğrunda çalışmaya sevk etmek için üst bir düzeyde yönetim kurumuna ihtiyac duyulmuştur.Batıda da böyle kurumlar mevcud olmuştur.Böyle kurumlar aşiret, kabile ve s. Nitelendirilmiş kurumlar idi.Böyle bir kurumlar sadece kabile içindeki insanlara karşı onların sorumluluğuna karşı kabilenin dış kabilelerle münasibetlerine karşı karar alma yetkisine malik idiler.
Zaman zaman insanların gelişmesi mehsuldar kuvvelerin artışı kabilelerin bir-birine modern sözcük anlamıyla “inteqrasi” etmesi ticaretin hayvandarlığın sanatkarlığın tarımdan ayrılması insanların can güvenliğinin, mülkiyyetinin garantisi olan ordunun meydana çıkması kamu düzeyinde daha mükemmel bir yapı olan devletin ortaya çıkmasına neden oldu.Batıda ilk böyle devlet olarak Romanı kabul etmek olar.Roma devletinde ilk çağlarda insanların mülkiyyetinin bir-birlerinden farklanmaması onların devletde temsilinin de aynılaştırmıştır.Hatta bazı bilim adamları Romanı “modern devlet”in öncüsü sayırlar.Lakin savaşlarda bazı insanların varlanması, onların devletde söz haklarının artmasına ve devletde otoritenin oligarşinin kurulmasına neden olmuştur.Böyle olan halda Roma devleti savaşlarda büyük topraklara sahib olmuş ve imperyaya çevrilmiştir.İmperya ise çok ayakta dura bilmemiştir ve en nihayeti eramızın evvellerinde imperyanın yıkılışı baş vermiştir.
Romanın yıkılışı devletin birliğini sürdürmeme nedenleriyle açıklana bilir.Romanın güçlü olduğu dönemlerde yurtdaşlar arasında adalet yasalara bağlılık, yasaların üstünlüğü geleheği vardı.Emperyalist genişlenmenin yaratdığı bozukluk,artan zenginlik ihtirasları ve seçim sisteminin pozulması bu birleştirici geleneği yıktı Bir kere yurtdaşlık düşüncesi zayıflayınca sistemin iç ve bir bakıma gerçek kimlik ve birliği akalmadı.Romada özgür ve özgün düşünce kök sala bilmedi,zenginliğe değer verilip bilim yaddan çıktı .
10.ve 11.yüzyıllarda Batıda yükselmenin esası koyuldu.Roma imparatorluğu döneminde ve ondan sonra Avrupa özellikle kuzey Avrupa düzlüklerinde ekonomik yaşam hala son derece ilkel bir nitelik gösteriyordu.10.yüzyılda bugün adına “Batı”dediğimiz uygarlığın temelleri atılmağa başladı.Bunların içinde en temel ve önemli olanı “ağır saban”ın bulunmasıdır.Avrupanın şimal hissesinin yağmurlu olması ile alakadar burada topraklar çamur şeklinde olurdu.Ona göre de insanların güneye nisbeten burada meskunlaşması çok seyrek idi.Ancak ağır sabanın kaşfi toprakların şumlanmasını asanlaştırdığından kuzeyde mahsuldar kuvvelerin artışına tekan verdi.Bu ise mahsuldarlığın artması ve vergilerin çokalması demek idi.Belelikle Batıda feodalizm denilen bir idari sistemin temeli atıldı.Bu sistemde köylülerin kısmen çalışması kendi mahsullarının kendilerine de ait olduğu şeraitinde az da olsa mülkiyyet özgürlüğü mahsulun bollüğuna neden oldu.
Feodalizm örcütlenmiş devletin bulunmadığı yerel düzeyde bir çeşit hükümet görevini yürütmesiydi.Daha çok toprağı olan adam daha az toprağa sahip adamıngüvenliğini kendi üzerine götürmeş ve burada “lord” “vassal” ve toprağa bağlı köylülüriyle feodalizm ortaya çıkmıştır.Avrupada feodalizm kuruluşunun təşəkkülü Büyük Britanya, Fransa, Almanya gibi feodal devletler ortaya çıktı.Bu devletlerde kamu yönetimi farklı yollarla gelişse de aynı istikametde gelişiyordu.Feodalizmin ilk çağlarında natural tasarufatın üstünlüğü her bi feodalın kendi sahasında üretdiği mahsulun kendi tarafından tüketilmesi ticaretin son derece düşük olması Avrupada ekonomik, tarımsal alanın kalkınmasının karşısını alırdı. Ve bu da feodallar arasında ilişkilerin olmamasınadevletde merkezden kasçma meyllerinin yaranışına neden olurdu. İlk feodal devleti olan Büyük Frank imperyasının da yıkılışına mehz feodal dağınıklığı neden olmuuştur.Feodalların kendi aralarında savaş çıkarmaları devletleri zayıf durumuna düşürürdü ve bundan da en çok ziyan gören köylüler idi.Çünki feodallar savaş zamanı köylülerin topraklarını, tarlalarını viran eder,bu atzmış gibi onlardan asker tutmak için vergi talep edirdi.Bu ise köylülerin var yoktan çıkarırdı.Zaman-zaman feodallar arasındakı savaşlarda daha güçlüleri devletde iktidarı ele geçirir merkeziyyetki hakimiyyet kurmağa nail olurdular.
13.ve 14.asrlar arasında Avrupada devletleri güclü merkeziyyetki krallar idare etmeye başladılar.Bu Büyük Britanyada daha tez kendini gösterdi. Normandiya hersogöqu Vilhelmin Büyük Britanyada merkeziyyetçi idari sistem kurması ölkədə feodal özbaşınalığına son koydu.Kral hakimiyyetinin güclenmesi ölkede istikrarın möhkemlenmesine ve ölkenin kalkınmasına neden oldu.
Fransada feodal dağınıklığı daha gec kendi hallini tapdı Ölkədə feodalların kurduğu küçük devletler mevcud idi. Kral sembolik hala gelmişti.Hatta ona eşitler içinde kral denilirdi.Ama sonrakı devrlerde Lüdovik Burgundiyahersogu Karlı yenerek merkezi hakimiyyeti kurdu. Almanyada ise merkezi hakimiyyet yok idi.Ölkə 300-den fazla devletlere parçalanmıştır.Bu da ölkenin kalkınmasını engelleyirdi.
Feodalizmin kökünü tarım oluşturduğu için Batıda tarım topluluğu hökm sürürdü.İri toprak sahipleri ölkede en esas kuvve idiler.Vakit geçdikce kralkendi nüfuzundan istifade ederek vergileri artırır, ölkənin savaş edip- etmeyeceğini müeyyenleçtirir, Papa ile hakimiyyet uğrunda mübarize aparırdı.Bu ise iri toprak sahiplerinin hiddetine neden oldu ve ilk defe olarak Britanyada feodallar 1215. yılda kralı kendi yetkisini sınırlandıracak sazişin “Magna Karta”nın bağlanmasına mecbur etdiler.Bu Batıda ilk böyle addım idi.
”Magna Karta”dan sonra kral vergileri kendi başına tasdik edecek yetkisinden mahrum edildi.Böyle bir hal Fransada 1302.yılda “Baş Meclis”in çağrılmasıyla kendini gösterdi.Artık batıda krallara karşı koyacak gücler meydana çıktı.Bunlar Lordlar ve zadeganlar idiler.Yüzyıllik savaş batıda feodalizme ağır zerbe vurdu.Bu savaşda istifade edilen yeni sacak silahlar feoda kulelerini ve şövalyelelerin zırhlarını lüzumsuz bir şey haline getirdi.
Artık 15.ve 16.asrlarda Batıda yeni bir kesim burjuvazi ortaya çıktı. Onlar Avrupada sanatkarlığın kalkınması nihayetinde yeni teşekkül tapmış manufakturaların sahipleri idiler.
Baskı makinasının icadı, pusulanın kullanılmaya başlanması, gemicilikte kullanılan yöntemlerin geliştirilmesi kredi vermenin ortaye çıkışı da burjuvazinin dirçelişine neden oldu. Bu yeni tekniklerin uygulanması, aristokratik krallıklara özgü korporasyon kısıtlamaların ve zanaat ticaret ve manufaktörün kollektif biçimdeki örgütlenişine bir son verilmesini gereçtiriyordu.Böyle bir uygulama riskliydi ve bu yüzden risk almaya karşı, yüksek karlar sağlamak gibi bir ödüllenme ve haklılık kazanıyordu.Soylu ve memurdan tamamen farklı yeni tip insan yaratıyordu bu süreç. Bu üretim araçlarına sahip olan ve bunları daha fazla kazanç elde etmek için uğraşım genişletmek ve yeniletmekle kullanan kişi, yani kapitalist girişimciydi.Burjuvazi emek faktörlerini ellerinde bulundurarak zenginleşmeye başladılar.
Büyük coğrafi keşflerin ortaya çıkışı burjuvazi mallarının piyasalarını oluşturdu. Bu ise burjuvazinin son derece zenginleşmesine neden oldu. Artıq Batıda iri toprak sahiblerinin ağır vergilerinden dolayı var yoktan çıkmış köylüler şeherlere manufaktörlerde muzdlu fehle gibi çalışmağa yüz tutdular. Bu feodallara ağır zerbe vurduğu halda burjuvazinin mahsuldar kuvvelerinin artmaasına neden oldu. Zamanla artık burjuvazi mevcud kanunlarla yaşamak istemediğini bildirdi. Onlar kendi maddi imkanlarından istifade ederek krala etki göstermeğe başladılar.Etki yöntemlerinden en önemlisi halkı krala karşı kışkırtmak oldu.
Burjuvazi kendi çıkar ve hırslarını yansıtan ve bunları haklı kılan bir ideolojiyi geliştirmişti. Bu liberal ideoloji idi. Bir yandan bütün insanlar için ortak, evrensel bir takım istekler ıne sürerken, bir yandan da yalnızca kapitalistlere özgü ve onların ilkin aristokrat krallık sistemlerini yıkmalarına daha sonra da Marksist deyimle “proleter”ler denilen işki sınfının baskısına karşı koymalarına olanak verecek bazı isteklerini dile getiren, dikkate değer bir ideolojiydi bu.Yasalar önünde eşitliği, doğuştan gelen ayrıcalıkların kaldırılmasını, düşünce ve ifade özgürlüğünü, toplanma ve dernekleşme özgürlüğünü, siyasal temsili seçilmiş meclisler tarafından yönetmeği talep etmek, yalnızca kapitalistleri değil, herkesi ilgilendirmekde idi ve bu yüzden kapitalistlerin kral ve soylylara karşı çevrelerinde büyük bir halk ittifakı kurmalarına olanak vermişti.
Batıda azad düşüncenin kalkınması Avrupada Rönesansla başladı. İtalyanın küçük şeher devletlerindeki aydınlanma harekatı Rönesansın başlanğıcı idi. Bu devletler ticaretin kalkınması neticesinde büyük irelileyişler etmişdiler.Bu yüzden bu devletlerde burjuvazi kesiminin hakimiyyete etkisi artmıştır.Artıq insanlar karanlık orta asr Avrupasından yeni burjuva Avrupasına keçid alıyorlardı.
Katolik dininin Avropanı asrlar boyu karanlıkta saklaması insanların Rönesans sonrası bu dine karşı çıkmalarına Papa hakimiyyatinin tanınmamasına getirip çıkardı.Bu netice etibarı ile Almaniyada Reform hareketlerin doğuşuna neden oldu.Belelikle Avrupa Yalnız öbür dünyanı düşünen katoliklerle her iki dünyanı düşünmüği öngören protestnlara bölündü. Protestantlığın daha çok çıkarlarına uygunluğunu gören burjuvazi bu dini cereyana bağlandılar
İngilterede burjuvazi kendi çıkarkları namine halkın tarafını tutmağa başladılar.Parlamentde aşağı palatanın etkisi artmağa başladı Kral etki neticesinde burjuvazinin taleblerini kabul etdi.Ama halk daha da ireli giderek 1649 yılında kralın idamına nail oldu Bu hadise tüm Avrupa kral saraylarını korkuya saldı.Bu krallık sisteminin sarsılması demək idi. Ama hadiseler halkın istediği gibi getmedi.Kendi mülklerinin tehlükesizliği için burjuvazi halkı yarı yolda buraktı. Onlar kralla konuşmaya girdiler ve kralı sınırlı yetkiyle iktidarda tutdular.
18.asrda Batıda büyük güce malik burjuvazi iktidarın demek olar ki tam sahibi idiler. İngilterede bu sürece evrimle gelindiyi halda Fransada hala katolik kilsenin tesiri ile eski yönetim şekli kalmakta idi.Bunun için ölkede sistemin köklü suretde değişilmesi labüd hal almıştı.İnsanlar bunun hallini 1789. yılda baş veren devrimde gördüler.Bu devrimle batı yeni bir aşamaya adım atmış oldu. Milletlerin kendi mugedderatlarını kendileri çözmek gibi düçünceler ortaya çıktı. İnsanlarda azadlık, hürriyyet denilen hisler şuurlu şekilde gelişmeğe başladı. Bu ise feodal kalıflarının son sutunlarının da yıkılışına getirib çıkardı. Feodalizmle birlikde krallık otoritesinin de sonu geldi.
İngiltetrede kralın idamı krallığın sarsılmasına neden olmuşdusa Fransada kralın ve onun ailesinin idamı ise Batıda krallığın sonu idi.Halklar kendi hürriyyetlerini Fransız devrimi ile taddılar. Buna göre de diger devletlerdeki halklar da kendi azadlıklarını istediler. Mehz bu yüzden Avrupanı devrimler dalğası çuğladı. 19.asrın 40.yıllarında devletler dahilinde baş veren ayaklanmalar bu isteklerin bariz numunesidir.Haklı olarak milletlerin kendi hürriyyetlerini istemesi eski idari sisteme dayanan Avstriya-Macarıstan ve Osmanlı devletlerini bir azda kötü durumuna soktu
19.yüz yıl Fransası ve İngilteresinde oy hakkı sınırlı idi, basının tamamı kapitalistlerin elinde idi, partilerin hepsi burjuva partileri idi, seçimlerin mali kaynaklarını kapitalistler sağlamakta idiler,partilerin ve siyasal kadroların tümü egemen sınıftan gelir ve sanki onun hükümetdeki delegeleridir.Bu yüzden kapitalistler kamu oyunda yüksek hakka sahip insanlar haline gelmişlerdi.
Zaman geçdikçe Marksistlerin dediği gibi “Kapitalist” ve “proletar” sınfı arasında mülkiyyet bölcüsü anlaşmazlıkları çıkıyordu ve en nihayeti kapitalistler proletaryaya güzeşte gitmeye mecbur kalıyorlardı.Böyle bir gelişme kapitalistlerin de yetki alanına etki gösteriyordu. İnsanların kendi haklarını şuurlu şekilde tanıması onları kapitalistlerin haksız danranışlarına hücretin azlığına iş saatının çokluğuna karşı koyuyordu. Ve onlar istediklerine nail oluyorlardı.Çünki kapitalistler proletaryadan proletarya ise kapitalistlerden aslı idi.Buna göre de onların ortak bir noktaya varmaları gerekiyordu.
Batının yeni bir kanadını oluşturan Amerika Birleşik Devletlerinde de yeni sanayi devrimi ile burjuvazinin gelişimi başlamıştır. Ama Amerikada Avrupadakı gibi soylu yok idi, yalnızca, İngiliz kralına ve soylularına karşı savaş eden burjuvalar var idi. Dolayısıyla daha kuruluştan itibaren,yeni cumhuriyyetde derin bir görüşbirliği doğmuş ve temeliyle liberal ideolojinin çevresinde kenetlenmiştir.Avrupada ise tutucularla liberallar arasındakı çatışma, katolik ülkelerde kilisenin bir blok halinde tutucuları liberallere karşı desteklemesinden ötürü çox daha şiddetli idi. Protestant ülkelerde ise din liberal ideolojiyle daha kolay bağdaşabilmiştir. Ama yine de Avrupada liberallaşma demokratikleşmenin hızı Amerikadakından daha zayıf gelişiyordu. Bunu nedeni yukarıda gösterdiğimiz gibi Avrupadan farklı olarak Amerikada burjuvalara karşı koyacak soyluların olmaması idi
Amerikanın boş alanlarının olması,senaye mallarının serbest piyasalara çıkarılması, ucuz işçi kuvvesibu gelişmeyi daha da hızlandırıyordu. Bu nedenle Avrupadan Amerikaya işçi akımı var idi. Yeni gelenler durmadan en ağır ve en düşük ücretli işlerde çalışmak üzere, kendilerinden daha öncaki dalğayla gelen ve hızla toplumsal merdivende yükselenlerin yerini alıyorlardı.
Ücretliler arası bireysel rekabet, proletarya koşullarından kurtulmağa az çok olanak vermekte ve insanların liberal sistem içerisinde bütünleşmelerini kolaylaştırmakta idi. Insanlar Amerikada liberal ideolojiyi benimsemiş ve onu kendi bireysel çıkarları için geliştirmeğe başlamışlardı. Demokrasinin de Batıda ve dünyada gelişmesinde ABD-nin rolu büyük idi.
Ingiltere ve Fransa gibi imperyalist Batı devletleri ise kendi kolonyalarında sömürceciliği hala devam etdiriyorlardı. Onlar ucuz işçi kuvvesi, ham mal almak ve üretdikleri malları satmak için Afrika,Asiya ve Güney Amerika nı kullanıyorlardı.Almanya ve İtalya gibi yeni sanayileşmiş devletler kendi mallarını satmak ve sömürcelikle zenginleşmek için müstemleke arıyorlardı. Ve belelikle İngiltere ve Fransanın marak dairelerine dokunmuş oluyorlardı.
Artıq 20.asrın başlanğıcında baş vermiş 1.Dünya Savaşı Avrupaya müdhiş bir zerbe vurdu. Savaşda Almanya ve onun müttefikleri mağlub durumuna düştüler. Almanyanın ve onun müttefiklerinin mağlub olması onların insan kaynaklarının azlığından kapitalın yetersizliğinden ireli gelirdi. Savaşdan sonra Avrupada insanlar yeni sistemin oluşturulmasının gerekliliğini anladılar.Batı devletlerinin bir araya gelerek Versal-Vaşinkton sistemini oluşturmaları bunu gösteriyor. Bu Batıda ve dünyada demokrasiye, insan haklarının tanınmasına, bu haklara saygıya doğru atılan mühüm addım idi.Ama Almanya gibi Mağlub devletlerin milli maniviyatlarının tapdanması, onların alçaldılması bu devletlerde intiqam alma düşünesine yol açdı.Bu Fransa devrimi ile başlayan milliyyetçilik akımının son aşaması aşırı milliyyetçiliyin, şovinistliyin yaranması demek idi. Bununla Versal-Vaşinkton sisteminin neqativ yönü ortaya çıktı. Mehz bunun neticesidir ki az bir vakitde Avrupa yeni bir dehşetli savaçin kurbanı oldu. Savaşın neticeleri son derece ağır oldu. Avropa diger batı devleti Amerikanın etkisi altına düştü. Sonrakı gelişmeler onu gösterdi ki, Avrupa bundan netice çıkara bilmiştir.Doğudakı yeni düşmene karşı batının birleşmesi prosesi başladı. Serbest ticaretibireyselmülkiyyete saygının tanınmasını, söz azadlığını, insan haklarının korunmasını savunan Batı ile bunları kendi komunist ideolojisi ile inkar eden SSCB ve onun müttefikleri arasında olan soğuk savaş çok tabii idi. Bu savaşda kazanan taraf Batı oldu.
Günümüzde Batı artıq sanayi toplumundan bilgi toplumuna dönüşmüştür. Bu uzun zaman gelişmekde olan toplumun son mahsuludur. Batının artıq bilgiye önem vermesi Amerika Birleşik Devletlerinin teimsalında kendi örneğini tapır. İnsanlar artıq hizmet sektörlerinden daha ç ok istifade rdiyorlar bu ise Batıda hizmet sanayıisi oranının artmasına getirmiştir.Devletleri demokretik seçimlerle halk tarafınadan seçilmiş liderler yönetmekdedirler.Bazı devletlerde monarşi kalsa da bu sembolik harakter taşımaktadır.Dünyanın Qlüballaşmaya doğru getdiyi bir vakitde Batı demokrasinin ihracatçısı rolünü oynamaktadır. Bu Batı toplumunun yani ABD-nin ve qloballaşmanın örneği olan AB-nin dünya kamu oyunda ne kadar gerekli olduğunun göstericisidir.


gerçi azerice. ama çevrilemeyecek bir makale değil Shy
Quo vadis?
ispermecet - avatarı
ispermecet
Ziyaretçi
6 Aralık 2008       Mesaj #4
ispermecet - avatarı
Ziyaretçi
bungun çingcesini bulurgsanız, men pek müteşeggür kalabilirem.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Şubat 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sabanı ilk olarak HZ.ADEM kullanmıştır....bunmu böyle biilin .... m.ö 4000 falan yalan....ilk Hz.Adem kullanmıştır....mısırlılar falan değil....

Benzer Konular

24 Şubat 2013 / GÜLGECELER Sinema tr
7 Şubat 2010 / virtuecat Tiyatro tr
2 Temmuz 2010 / _Yağmur_ Tiyatro tr
12 Eylül 2015 / ener X-Sözlük
8 Haziran 2012 / Jumong Müzik ww