Arama

Kur'an-ı Kerim ne zaman bir araya getirilmiştir? - Sayfa 2

En İyi Cevap Var Güncelleme: 13 Ocak 2013 Gösterim: 138.055 Cevap: 81
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2010       Mesaj #11
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
çabuk olursa sewinirim
Sponsorlu Bağlantılar
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
25 Ekim 2010       Mesaj #12
ener - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

çabuk olursa sewinirim

Alıntı
BrookLyn adlı kullanıcıdan alıntı
Alıntı
BrookLyn adlı kullanıcıdan alıntı

Ayrıca Bakınız:

Sponsorlu Bağlantılar
Kur’an nasıl yazıldı, nasıl toplandı, günümüze nasıl geldi?
Sahâbe Hz. Peygamber’in zamanında Kur’an’ı tamamen ezberlemiş ve yazmıştı. 23 yıl boyunca Cenab-ı Hak’tan gelen vahiy önce Rasûlullah (SAV) tarafından ezberleniyor, vahiy kâtiplerine okuyarak yazdırıyordu. Bu arada okuma yazma bilen-bilmeyen diğer sahâbeler de Kur’ân’ı ezberliyorlardı. Allah Rasûlü Kur’ân’ın sadece ezberlenmesini yeterli görmüyordu.

Sayıları 40’ı bulan vahiy kâtipleri “kemik, tahta, papirüs, deri ve kiremit inceliğindeki pişirilmiş tuğlalardan” bulabildikleri malzemeler üzerine yazıyorlardı. Hz. Peygamber (SAV) zamânında vahiy devam ettiği için iki kapak arasına alınamamıştı. Hz. Ebû Bekir’in halifeliği zamanında meydana gelen Yemame savaşında 70 kadar hâfız sahâbenin şehit olması müslümanları telaşlandırdı.

Hz. Ömer’in teklifi ile, hâfız ve vahiy kâtiplerinin en meşhuru olan Zeyd bin Sâbit başkanlığında bir komisyon oluşturuldu. Komisyon, sahâbede bulunan Kur’an nüshalarını, Rasûlullah’ın huzurunda yazıldığına dair iki şahit şartı ile toplattı. Böylece yazılı bütün metinler toplanarak bir araya getirildi.

Kur’ân’ın asıl nüshası yazılarak Halife Hz. Ebû Bekir’e teslim edildi. Bu nüshaya “İmam Nüsha” denildi.

Hz. Ömer’in halifeliğinde Kur’an öğrenimine ve hâfızlığa önem verilmiş, hâfız sahâbeler, yeni İslâm’a giren bölgelere gönderilerek eğitime devam edilmişti. Hz. Osman’ın zamanında Kur’an eğitiminde bütünlük sağlamak için “İmam Mushaf” esas alınarak 7 nüsha yazdırılarak çoğaltıldı. Bunlar, Medine, Mekke, Şam, Kûfe ve Basra’ya gönderildi. Bu yedi nüshadan birisi İstanbul’daki Topkapı Müzesinde, diğeri ise Taşkent Müzesinde bulunmaktadır. Şu anda dünyanın her yanında bulunan, okunan, ezberlenen Kur’an’la İstanbul ve Taşkent’teki Hz. Osman’ın yazdırdığı Kur’an arasında hiçbir farklılık söz konusu değildir.

.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ocak 2011       Mesaj #13
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
üff cabukk braz uzun cvp olsunn lutfen
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ocak 2011       Mesaj #14
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
çabuk pazartesi ödev var yani yarın
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Ocak 2011       Mesaj #15
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kur'an-ı kerim ne zaman kitap haline getirilmiştir uzuncana açıklayınz!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Ocak 2011       Mesaj #16
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yaha söleyin
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
14 Ocak 2011       Mesaj #17
ener - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

yaha söleyin

Kur’an nasıl yazıldı, nasıl toplandı, günümüze nasıl geldi?
Sahâbe Hz. Peygamber’in zamanında Kur’an’ı tamamen ezberlemiş ve yazmıştı. 23 yıl boyunca Cenab-ı Hak’tan gelen vahiy önce Rasûlullah (SAV) tarafından ezberleniyor, vahiy kâtiplerine okuyarak yazdırıyordu. Bu arada okuma yazma bilen-bilmeyen diğer sahâbeler de Kur’ân’ı ezberliyorlardı. Allah Rasûlü Kur’ân’ın sadece ezberlenmesini yeterli görmüyordu.

Sayıları 40’ı bulan vahiy kâtipleri “kemik, tahta, papirüs, deri ve kiremit inceliğindeki pişirilmiş tuğlalardan” bulabildikleri malzemeler üzerine yazıyorlardı. Hz. Peygamber (SAV) zamânında vahiy devam ettiği için iki kapak arasına alınamamıştı. Hz. Ebû Bekir’in halifeliği zamanında meydana gelen Yemame savaşında 70 kadar hâfız sahâbenin şehit olması müslümanları telaşlandırdı.

Hz. Ömer’in teklifi ile, hâfız ve vahiy kâtiplerinin en meşhuru olan Zeyd bin Sâbit başkanlığında bir komisyon oluşturuldu. Komisyon, sahâbede bulunan Kur’an nüshalarını, Rasûlullah’ın huzurunda yazıldığına dair iki şahit şartı ile toplattı. Böylece yazılı bütün metinler toplanarak bir araya getirildi.

Kur’ân’ın asıl nüshası yazılarak Halife Hz. Ebû Bekir’e teslim edildi. Bu nüshaya “İmam Nüsha” denildi.

Hz. Ömer’in halifeliğinde Kur’an öğrenimine ve hâfızlığa önem verilmiş, hâfız sahâbeler, yeni İslâm’a giren bölgelere gönderilerek eğitime devam edilmişti. Hz. Osman’ın zamanında Kur’an eğitiminde bütünlük sağlamak için “İmam Mushaf” esas alınarak 7 nüsha yazdırılarak çoğaltıldı. Bunlar, Medine, Mekke, Şam, Kûfe ve Basra’ya gönderildi. Bu yedi nüshadan birisi İstanbul’daki Topkapı Müzesinde, diğeri ise Taşkent Müzesinde bulunmaktadır. Şu anda dünyanın her yanında bulunan, okunan, ezberlenen Kur’an’la İstanbul ve Taşkent’teki Hz. Osman’ın yazdırdığı Kur’an arasında hiçbir farklılık söz konusu değildir.
__________________
Ayrıca İnceleyiniz: Kur'an-ı Kerim - MsXLabs
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ocak 2011       Mesaj #18
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yaygın bilinenin daha doğrusu sunnilerin inancının aksine kur-an hz ebubeki veya hz osman zamanında değil bizzat peygamberimiz hz. muhammed zamanında toplanmış ve tek harfi değişmeden günümüze kadar ulşamıştır. kur-andaki mucizelerde bunun bir kanıtıdır.

Kuran'ın peygamberin vefatından sonra toplandığı uydurması

KURAN’IN PEYGAMBERDEN SONRA TOPLANMIŞ OLDUĞUNU İDDİA ETMELERİ:
15- ............ Zeyd İbn Sabit el-Ensâri ye atfen yaptıkları rivayette: Ebu Bekir ve Ömer’in görevlendirmesiyle Zeyd diyor ki “Ben kalktım Kuran’ın ardına düşüp gereği gibi araştırdım ve onu yazılı bulunduğu deri parçalarından kürek kemiklerinden hurma dallarından ve hâfızların ezberlerinden bir yerde topladım. Ve et-Tevbe Sûresinden iki ayeti Ebû Huzeyme el-Ensâri’nin yanında buldum. O iki âyeti ondan başka kimsenin yanında bulmadım.
Neticede içlerinde Kur’an toplanılan bu sahibeler Allah kendisini vefât ettirinceye kadar Ebû Bekr’in yanında kaldı ..........................(Buhari Kitabu’l-Tefsir 199 Cilt 9 s. 4423-4424 Ötüken 1987)

16-............ Ebû İshak şöyle dedi: Ben el-Berâ ( R )’ dan işittim şöyle diyordu: “ Mü’minlerden oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar müsâvi olmaz... “ Ayeti indiği zaman Resûlullah Msn Moon Zeyd’i çağırdı. Zeyd bir kürek kemiği ile geldi ve o ayeti yazdı..... (Buhari Kitabu’l-Cihâd ve’s-siyer 47 cilt 6 s.2674. Ötüken 1987 )

HADİSİN TENKİDİ: Kuran’ın Peygamber zamanında kitap halinde mevcut olmadığı sonradan rast gele bir araştırmayla hurma dallarından deri parçalarından taş levhalardan kürek kemiklerinden hafızların ezberlerinden toplanmış bir kitap olduğu hususunda müteaddit rivayetler uydurmuşlardır. Öyle ki Kur’an bu dedikleri şeylere yazılı bir Kitab olmuş olsaydı bir ambarı doldurması gerekirdi bu iddiaları Kur’an’a bir iftira ve saygısızlığın ifadesidir. Allah Kur’an’da Kitab indirmiş olduğunu ayetlerle bildirmiştir. Kur’an Kitab halinde Peygamber zamanında mevcut değil idiyse insanlar Kitab mevcut olmadığı halde ayetlerde niçin Kur’an’dan Kitab olarak bahsediliyor diye sorarlardı. Peygamber zamanında Kur’an Kitab olarak mevcut idi ve iddia ettikleri gibi taş parçalarına hurma dallarına v.s. yazılmıyordu. İnce ceylan derileri üzerine yazılan bir Kitab halindeydi. Bu hususta Kur’an’dan mealen:

- Andolsun Tûr’a (tur/1)
- Satır satır yazılmış Kitab’a (tur/2)
- Yayılmış ince deri üzerine (tur/3)

İfadeleri Kuran’ın nasıl yazılmış bir Kitab olduğunu belirtir. Ayetler peygambere inmişti eğer Kur’an ince deri üzerine yazılıp tespit edilmemiş olsaydı bu ayetleri duyanlar siz hangi ince deri üzerine yazılmış kitaptan bahsediyorsunuz diye sormaz mıydılar! Kuran’ın peygamber zamanında özenle yazılmış olduğuna dair diğer bir örnek Kur’an’dan mealen:

- Hayır o ayetler bir mesajdırlar. (abese/11)
- İsteyen onları idrak eder. (abese/12)
- Onlar değerli sayfalardadır. (abese/13)
- Yüksek ve temiz sayfalarda. (abese/14)

Bu örneklerden anlaşıldığı üzere Kuran’ın sonradan rast gele taş parçalarındanağaç kabuklarından kürek kemiklerinden toplanmış bir kitab olduğu yolundaki rivayetler Kur’an’a uymamaktadır ve aslı yoktur.
Rivayetler uydurulurken daha öncede belirttiğim gibi bazen kasıtlı bazen de tutarsızlık şeklinde bir çok çelişkilere düşülmüştür. Fert ve kişilere kabul ettirmek ve sıkıştıklarında kendilerini kurtarmak için bazen doğrulara da yer vermişlerdir. Öyle ki bir konu hakkında bir rivayet uydurduklarında muhakkak ona muhalif bir veya birden fazla rivayet uydurmaya özen göstermişlerdir. Sık sık bu tür çelişkili ifadeleri yan yana yazarak okuyucunun bu hususa dikkatini çekmeye çalışacağım. Zira hadis uydurma sistemlerinin kökü budur. Örneğin Kur’an’ın sonradan rast gele toplanmış bir kitap olduğunu söylerken başka bir yerde peygamberin onu Mushaf halinde bıraktığını rivayet etmek onlar için gayet normal bir durumdur. şöyle ki uydurdukları diğer bir rivayette şöyle diyorlar:

17- ......Abdülaziz İbn Rufey’ şöyle dedi: Ben Şaddat İbn Ma’kıl ile beraber İbn Abbas’ın yanına girdim. Şaddat İbn Ma’kıl Abbas’a:
-Peygamber (s) bir şey bıraktı mı? diye sordu.
İbn Abbas:
- Mushaf ‘ın iki yanını kuşatan ciltler arasında bulunandan başka bir şey bırakmadı dedi.
Biz yine beraberce Muhammed İbnu’l -Hanefiyye’ nin yanına girdik ve ona’da aynı suali sorduk. Muhammed İbnu’l Hanefiyye de:
- İki kapak arasında bulunandan başka bir şey bırakmadı dedi. (BuhariKitâbu Fedail’l -Kur’an 39 Cilt 11 sayfa 5112 Ötüken 1988 )

Bu hadis evvelki hadislerle çelişkili olduğu gibi Kur’an’ın Peygamber zamanında kitap halinde mevcut olduğunu ve Peygamberin hiçbir rivayet bırakmadığını itiraf etmişlerdir.

Diğer bir rivayette de şöyle demektedirler:

18-.......Enes İbn Mâlik el -Ensâri den rivayet ettiler ki:........ “Peygamber hücrenin perdesini açtı da bizlere bakmaya başladı. Kendisi ayakta duruyor ve yüzü de Mushaf yaprağı gibi parlıyordu......”(Buhari kitabu’l -Ezân 72 cilt 2 sayfa 707 - 708 Ötüken 1987 )

Bu rivayette de peygamberin zamanında Mushaf’ın yani kitap halinde Kur’an’ın parlak sahifelere yazılı olarak mevcut olduğunu itiraf etmişlerdir. Zira var idi ki peygamberin yüzünü onun sahifelerine benzetmişlerdir.
Ayrıca görüldüğü gibi 15 ve 16 no lu örneklerde verdiğim rivayetler. 17 ve 18 no.lu örneklerde belirttiğim rivayetlerle çelişki halindedirler.
////////////////////////////////////////////////////////////////////
192- .............. Bize Hişâm ibn Yûsuf Ma’mer ibn Râşid’den; o da ez- Zuhri’den; o da Ubeydullah ibn Abdillah’tan haber verdi ki İbn Abbâs Msn Rainbow şöyle demiştir: Peygamber Msn Moon’in vefâtı yaklaştığı zamân evde içlerinde Umer ibnu’l-Hattâb’ın da bulunduğu bir takım adamlar varken Rasûlullah Msn Moon :
- “Gelin size ondan sonra hiç sapmayacağınız bir yazı yazayım” buyurdu.
Umer:
- Peygamberin hastalığı ağırlaştı Yanınızda Kur’an vardır. Bize Allah’ın Kitâbı yeter dedi.
Bunun üzerine evdeki sahâbiler ihtilâf ettiler ve münâkaşa edip çekiştiler. Onlardan kimi: “Yazacak bir şey yaklaştırın da Rasûlullah sizler için ondan sonra sapmayacağınız bir yazı yazsın” diyor; kimi de Umer’in dediği sözü söylüyordu. Nihâyet onlar Peygamberin yanında gürültü ve ihtilâfı çoğalttıkları zamân Peygamber onlara:
-”Yanımdan kalkın (benim yanımda çekişme lâyık olmaz)!” buyurdu.
Râvi Ubeydullah ibn Abdillah şöyle dedi: İbn abbâs bu hadisin sonunda:
- Âh! Ne büyük musibet ki gürültü etmeleri ve ihtilâf eylemleri yüzünden o musibet Rasûlullah ile sahâbiler için yazmak istediği bu yazı arasına perde oldu! dedi. (Buhari Kitâbu’l-İ’tisâm bi’l-Kitâbi ve’s-Sünnetti 93 C.16 S.7236-7237 Ötüken 1989 ).

peygamberin vefatı zamanında Kur’an’ın elde mevcut olduğunu söylemekle Kur’an’ın peygamberin vefatından sonra ordan burdan derlendiğini tahdis ettikleri birçok rivayetleriyle de çelişkilidir.

//////////////////////////////////////////////////////////////////
-........... Bana ibnu Vehb tahdis edip şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezid ibn Şihâb’dan; o da Ubeydullah ibn Abdillah’tan; o da ibn Abbâs’tan haber verdi. İbn Abbâs ( R ) şöyle demiştir: Peygamber (son hastalığında) ağrısı şiddetlenince : “Yazı yazacak şey getiriniz size öyle bir kitap yazayım ki ondan sonra hiç dalâlette kalmayasınız” buyurdu. Umer ( R ): Peygamberin hastalığı ağırlaştı. Bizim elimizde de Allah’ın Kitâbı vardır. O bize yeter dedi. Bunun üzerine oradaki sahâbiler ihtilafa düştüler. Sözleri birbirine karıştı. Resûlullah ( S ): “Yanımdan savulun; benim yanımda nizâlaşmak olmaz” buyurdu. İbn Abbâs bu sözleri râvi Ubeydullah ibn Abdillah’a nakl ettikten sonra odadan çıkmaya davranıp: Âh ne büyük musibettir ki Resûlullah ile yazmak istediği kitap arasına perde oldu” diyerek dışarı çıktı. (Buhari Kitâbu’l-İlm 55 Cilt 1 S.267 Ötüken 1987)

Bu rivayet Peygambere karşı uydurulmuş büyük bir iftira. Ve insanların Kur’an’a olan güvenini sarsmak için uydurulmuş Kur’an’a yönelik düşmanca bir saldırıdır.

Kur’an ayetlerinin indiği dönemden bu tarafa kafirler her zaman Kur’an’dan başka bir kitap hasretiyle yaşamışlardır. İşte peygamber son hastalığında Kur’an’dan başka bir kitap yazmak istedi rivayeti uydurması bu arzularının tipik bir örneğidir. Bu arzularına Kur’an’dan örnek verecek olursak; mealen:

- Onlara açık açık ayetlerimiz okunduğu zaman bize kavuşmayı ummayanlar: “Bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir.” dediler. De ki: “Onu kendi tarafımdan değiştirmek imkânsızdır. Ben sâdece bana vahy olunana uyarım. Şâyet ben Rabb’ime karşı gelirsem büyük günün azâbından korkarım.” 10/15

Bu itibarla peygamberin Kur’an yerine yeni bir kitap yazmak istediği yolundaki rivayetin aslı yoktur. Zaten bu kadar hadis adı altında rivayetler uydurmaları da bu arzuları nedeniyledir. Zira bunlar hiçbir zaman Kur’an’a razı olmamışlardır. Kur’an’a rakip bir kitap meydana getirmek kalplerinde ki köklü bir hasrettir. Uydurdukları rivayetler Müslümanlar faydalansın diye değildir. Eğer düşünülürse rivayetler Kur’an’ı nesh eder yani iptal eder demeleri çok manidardır. Neyle neyi yok ve iptal etmek istedikleri gayet açıktır.

Yine bu rivayette Ömer’in diliyle “Bizim yanımızda Allah’ın Kitab’ı vardır. O bize yeter.” ifadesi geçiyor ki Kur’an yönünden gerçeği de öyledir. Peygamberin son hastalığında Kur’an elde mevcut idiyse ve bunu kendi ağızlarıyla rivayet ediyorlarsa Peygamberin vefatından sonra Kur’an’ın ordan burdan derlendiğini nasıl oluyor da rivayet ediyorlar? (Bak örnek 15 ) Bu da işlerine geldiği zaman her çeşit ifadeyi aradaki çelişkilere bakmadan kullanabildiklerinin açık bir göstergesidir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Ocak 2011       Mesaj #19
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
hz. ebubekir zamanında bir araya getirilmiştir arkdaşlar hz osman zamnnda da çoğaltiılmıştır
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Şubat 2011       Mesaj #20
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
h.z ebubekir zamanında mushaf haline getirildi

Benzer Konular

22 Aralık 2016 / Misafir Cevaplanmış
22 Aralık 2016 / Misafir Cevaplanmış
27 Mayıs 2014 / Ziyaretçi Cevaplanmış
13 Nisan 2015 / Misafir Cevaplanmış