Arama

Namaz kılarken emin olamadığım yerlerde ne yapmalıyım?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 16 Şubat 2014 Gösterim: 26.443 Cevap: 10
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
7 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
namazdayken bı an unutuyorum gıbı gelıo ve o an namazımı bozup bastan kılıorum atladım dıye sızde bu gunahmıdır
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Sehiv (Yanılma) Secdesi ve Yapıldığı Haller Secde, alnı yere koyma; aşırı saygı gösterme; sehiv, dalma, gaflet etme, bilmeyerek terk etme demektir. Sehiv secdesi ise, yanılmak suretiyle namazın rükünlerinden birisini geciktirme veya bir vacibi terk ya da geciktirme halinde, namazın sonunda yapılması gereken iki secde demektir.

Sponsorlu Baglantilar
Bir rüknün tehiri veya bir vacibin terk yahut tehiri halinde son oturuşta yalnız Tahiyyat okunduktan sonra iki tarafa selâm verilir, daha sonra "Allahu ekber" denilerek secdeye varılıp, üç kere "Sübhane Rabbiyel a'lâ" okunur; sonra "Allahu ekber" denilerek oturulur, bir tesbih miktarı celseden sonra yeniden "Allahu ekber" diye, ikinci secdeye varılır; yine üç defa "Sübhane Rabbiyel-a'lâ" okunduktan sonra "Allahu ekber" denilerek oturulur. Tahiyyat, Allahümme salli ve Allahümme barik ve Rabbenâ âtinâ duaları okunduktan sonra önce sağ tarafa, sonra da sol tarafa selâm verilir.

Yalnız sağ tarafa selâm verildikten sonra sehiv secdelerinin yapılması daha faziletli ve ihtiyata daha uygundur. Nitekim cemaatla kılınan namazlarda cemaatin yanlışlıkla dağılmasına meydan vermemek için, yalnız sağ tarafa selâmdan sonra sehiv secdelerinin yapılması gerekli görülmüştür.


Hanefilerin sağlam görülen görüşüne göre sehiv secdesi vacib, genel olarak diğer mezheplere göre ise sünnettir (İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, Mısır 1316/1898, I, 355, 374; el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', Beyrut 1394/1974, I,163-179; el-Meydânî, el-Lübâb, İstanbul t.y., I, 95 vd.; ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletüh, Dımaşk 1405/1985, I, 87 vd.).

Hanefilerin bu konuda dayandığı delil, Abdullah b. Mes'ud (r.a)'den nakledilen şu hadistir: "Sizden birisi namazında şüpheye düşerse, doğrusunu araştırsın ve namazını kanaatine göre tamamlasın, sonra selam verip sehiv secdesi yapsın, yani yanıldığı için iki secde daha yapsın " (Buhârî, Salat, 31; Müslim, Mesâcid, 88, 89; Ebû Dâvud, Salât, 190, 191, 193; Nesâî, Sehv, 24, 25; İbn Mâce, İkâme, 132, 133; Mâlik, Muvatta', Nidâ, 61-63; Ahmed b. Hanbel, I, 190, 193, 204-206). Ebû Saîd el-Hudrî (r.a) de Allah elçisinin şöyle buyurduğunu nakleder: "Sizden biri namazı üç rek'at mı yoksa dört rek'at mı kıldığında şüpheye düşerse, şüphesini atsın ve kesin olarak bildiği ne ise, onun üzerinden namazı tamamlasın. Selâm vermeden önce de iki secde yapsın. Eğer beş kılmış ise, bu secdeler namazına şefaatçi olur, tam kılmış durumda ise, bu iki secde şeytanın kendisinden uzaklaşmasına vesile olur" (Buhârî, Sehv, 6, 7; Müslim, Salât, 19, 20; Ahmed b. Hanbel, III, 12, 37, 42).

Hz. Peygamber ile Ashab-ı kiramın gerektiği durumda sehiv secdesi yapmaları bu secdenin vacib olduğunu gösterir. Haccın vaciblerinden birisinin eksik kalması halinde, bunu telâfi için kurban kesilmesi gibi, sehiv secdesi de, namazdaki eksiklerin tamamlanması için vacib kılınmıştır.

Hanefilere göre; Namaz kılan kişi bu secdeyi terketmekle günahkâr olur, fakat namazı fasit olmaz. Çünkü sehiv secdesi kaybolmuş bir şeyin tazminidir. Bir şeyin tazmini ise ancak vacib olur. Sehiv secdesi, teşehhüdü okumak ve selâm vermek gibi vacib olan işlerin yapılmasından doğan günahı kaldırır, fakat bir rükün olan, meselâ bir rükuu yapmamaktan doğan eksikliği kaldırmaz.

Sehiv secdesi imama ve tek başına namaz kılana vacibtir. İmama uyan kişi namazında yanılırsa onun üzerine sehiv secdesi vacib olmaz. Eğer İmam yanılmışsa cemaatin ona uyması vacib olur. Eğer imama uyan kişi müdrik veya mesbuk ise, onun da imamın sehiv secdesine katılması gerekir. Eğer imam sehiv secdesini yapmazsa bu secde cemaatten de düşer. Çünkü cemaatin imama uyması gerekir. Fakat mesbuk, yalnız secdelerde imama uyar, selâmda ona uymaz (bk. "Müdrik"; "Mesbûk", "Lâhik" mad.).

Sehiv secdesi vakit namazı kılmaya elverişli olduğu zamanlarda ve durumlarda vacibtir. Meselâ; sabah namazını kılarken selâm verdikten sonra güneş doğsa veya ikindi namazında güneşin ufuktaki kırmızılığı iyice ortaya çıksa bu kimseden sehiv secdesi düşer.

Cuma ve bayram namazlarında kalabalık bir cemaat varsa karışıklığa meydan verilmemesi için sehiv secdesinin terkedilmesi daha uygun görülmüştür. Bir kimse sehiv secdesini yaparken yanılsa, ayrıca bir sehiv secdesi daha yapması gerekmez.

Farz, vacib veya sünnet bir namazın kendi içinde kıyam, kıraat, rükû ve secde gibi farzları; Fâtiha, süre ilâvesi, tertibe uymak gibi vacibleri; oturuşlarda Allahümme Salli-Allahümme bârik duaları gibi sünnetleri vardır. Bunlara tam olarak riayet edilince eksiksiz namaz kılınmış olur.

Herhangi bir namazda bir farzın kasten veya yanılarak terk edilmesi o namazın iadesini gerektirir. Bu büyük eksikliği tamamlamak için sehiv secdeleri yeterli olmaz.

Bir vacibin kasten terk veya tehiri ise kötü bir iş olup, bundan dolayı sehiv secdesi gerekmezse de; böyle bir namazı yeniden kılmak daha uygundur. Bir vacibin yanılarak terk veya tehir edilmesi ise sehiv secdelerini gerektirir. Bu yolla o eksiklik telâfi edilmiş olur. Bir sünnetin kasten veya yanılarak terki ise sehiv secdesini gerektirmez, fakat böyle bir hareket bir kusurdur, sevap ve faziletten mahrum kalmaya sebep olur.

Sehiv secdesinin sebepleri şunlardır:

1) Kasten yapılan işlerden dolayı üç yerde sehiv secdesi yapmak gerekir. İlk oturuşu terketmek yahut birinci rekâttan bir secdeyi namazın sonuna bırakmak yahut da bir rükün eda edecek kadar bir süre tefekküre dalarak bir şey yapmamak.

2) Namazın vaciblerinden birini yanılarak terketmekle sehiv secdesi gerekir. Bu da ya o vacibi terketmek, geri bırakmak, öne almak, namaza bir şey eklemek veya bir şeyi eksiltmek şekillerinde ortaya çıkabilir.

Terk veya tehir halinde sehiv secdesini gerektiren bu vacibler on bir tanedir. Bunlardan altı tanesi aslî olup şunlardır:

a) Farz namazların ilk iki rek'atında Fâtiha süresinin tamamını veya çoğunu terketmek.

b) Farz namazların ilk iki rek'atında Fâtiha'dan sonra üç kısa âyet veya uzun bir âyet okumayı terketmek.

c) Namazlarda açıktan veya gizli okuma esasına uymamak. İmamın akşam namazında gizli, öğle namazında açıktan okuması gibi, namazı yalnız kılan kimse de aynı hükme tabi olur. Bu durumda namazın sonunda sehiv secdesi yapılarak bu eksiklik giderilir.

Gizli okunacak yerde Fâtiha'nın çoğu açık okunsa geri kalanı gizli okunur. Bunun aksine açık okunacak bir namazda Fâtiha'nın bir bölümü gizli okunsa, yeni baştan açıktan okunması gerekir. Böylece, açık ve gizli okuyuş, tek namazda birleşmemiş olur. Başka bir görüşe göre, yeniden başlamak gerekmez, yanlışlıkla sessiz okuduğu anlaşılınca, geri kalan kısım sesli okunmakla yetinilir.

d) Üç veya dört rekatlı namazların ilk oturuşunda teşehhüdü terketmek.

e) Son oturuşta teşehhüdü terketmek,

f) Bir rekâtın içinde tekrarlanması gereken bir işi yapmakta sırayı gözetmemek. Bu fiil her rekâtın ikinci secdesidir. Meselâ; bir kimse, bir rekâtta ilk secdeden sonra yanılarak sonraki rekâta kalkar ve o rekâtı iki secdesi ile yerine getirdikten sonra, namazın sonunda terkettiği bu secdeyi hatırlayıp, o secdeyi de yerine getirse, sıraya uymadığından dolayı bu kimseye sehiv secdesi yapmak vacib olur.

g) İftitah tekbirinden sonra rükuya gidip, yanıldığını anlayarak geri dönüp Fâtiha ve ilâve süre okuyan kimse, rükuu yeniler, tertibe riayet etmediği için de sehiv secdesi yapar. Bunun gibi tilâvet secdesini yerinde yapmayıp terk etmek de sehiv secdesini gerektirir.

Diğer yandan ayakta duracak yerde oturmak, oturacak yerde ayağa kalkmak durumlarında olduğu gibi bir farzın yerini değiştirmek veya tehir etmek de sehiv secdesini gerektirir.

h) Rükû ve secdede ta'dili erkânı terketmek. Sahih görülen görüşe göre, yanılarak ta'dili erkânı terkeden kimsenin sehiv secdesi yapması vacib olur.

i) Farz namazlarda kıraatin yerini değiştirmek. Meselâ; ilâve süreden sonra Fâtiha okumak veya dört rekâtlı namazların son iki rekâtında süre okumak gibi durumlarda sehiv secdesi yapmak gerekir.

j) Vitir namazının kunutunu terketmek. Bu da kunutu okumadan rükûya varmakla gerçekleşir. Kunutu terk eden kimse sehiv secdesi yapar.

k) Kunut tekbirini terketmek I) Bayram tekbirlerinin tamamını veya bir bölümünü terketmek, yahut bayram namazının ikinci rekâtının rükû tekbirini terketmek gibi durumlarda da sehiv secdesi yapmak gerekir. Çünkü bunlar vacib tekbirlerdir. Birinci rekâtın rükû tekbiri böyle değildir.

3) Namaza, namaz cinsinden olmayan bir şeyi ilâve etmek. İki kere rükû etmek gibi. Bu durumda namazın sonunda sehiv secdesi gerekir.

4) Yanılarak terkedilen fiile geri dönmek:

Bir kimse yanılarak birinci oturuşu yapmasa, sonra bu durumu hatırlasa bakılır; eğer oturma haline daha yakın ise, geri döner ve oturup teşehhütte bulunur. Eğer ayakta durma haline daha yakın ise, geri dönmez, namazın sonunda sehiv secdesi yapar.

Son oturuşu yanılarak terkedip beşinci rekâta kalkan kimse, beşinci rekâtın secdesini yapmamışsa geri döner ve oturur, sonunda da sehiv secdesi yapar. Eğer bu kimse, beşinci rekâtın secdesini yapmışsa farzı bâtıl olur ve kıldığı namaz nâfileye dönüşür. Böyle bir kimsenin bu namazı altıya tamamlaması menduptur. Bu hüküm Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed'e göredir.

Eğer son oturuşta teşehhüt miktarı oturduktan sonra yanılarak ayağa kalkarsa, bu oturuşu birinci oturuş sanarak selâm vermemişse bakılır: Beşinci rekâtın secdesini yapmadıysa tekrar oturur. Eğer beşinci rekâtın secdesini yapmışsa müstehap olarak bu namaza bir rekât daha ilâve eder. Bu kimsenin kıldığı farz namaz tamam olur. Çünkü son oturuş, kendi mahallinde olmuştur. Fazla olarak kılınan iki rekât ise, bu kimse için nafile hükmünde olmuş olur.

5) Namazda rekât sayısında şüphelenmek:

Bir kimse namazında şüphelenerek üç mü yoksa dört mü kıldığını hatırlamasa, eğer yanılma olayı bu kişinin başına ilk defa gelmişse, yani bu gibi şüphelenmeler o kişide devamlı bir âdet hâline gelmemişse namazını yeniden kılmalıdır. Bunu yeniden kılmak için oturarak selâm vermesi daha uygundur. Çünkü Allah elçisi; Sizden biri namazında kaç rekât kıldığı hususunda şüpheye düşerse namazını yeniden kılsın " (Zeylaî, bu hadis için "garib" demiştir. bk. Nasbu'r-Râye, II, 173) buyurmuştur.

Eğer böyle bir kimseye çoğu kez şüphelenme durumu geliyorsa, galip olan kanaatine göre namazına devam eder. Üç veya dört rekâttan hangisi hakkındaki kanaatı ağır basıyorsa o tarafı tercih eder. Çünkü sık sık vesveseye düşen kimsenin namazını yeniden kılmasında güçlükler vardır. Hz. Peygamber (s.a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Sizden biri şüphelendiği zaman doğruyu araştırsın ve namazını tamamlasın " (Buhârî, Salât, 31; Müslim, Mesâcid, 88, 89, Ebû Davud, Salât, 190, 191, 193; Nesâi, Sehv, 24, 25)

Namazda şüphelenip, kaç rekât kıldığı hususunda kesin bir kanaata varamayan kimse en az rekâtı esas alarak namazına devam eder. Çünkü en azı hakkındaki bilgi kesindir. Böyle bir kimse oturması lâzım geldiğine kanaat getirdiği her yerde oturmalıdır. Böylece farz veya vacib olan bir oturuşu terketmemiş olur. Meselâ; dört rekâtlı bir namazda, kılmakta olduğu rekâtın birinci mi, yoksa ikinci mi olduğu hususunda şüphe eden kimse araştırmasına göre amel eder. Eğer araştırması bir sonuç vermezse en az olan bir rekatı esas alarak namaza devam eder. Ancak bunun ikinci rekâtında oturmak vaciptir. Sonra kalkıp bir rekât daha kılar ve oturur. Bu konuda delil Allah elçisinin şu hadisidir: "Sizden biri namazında şüphe eder, üç mü yoksa dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi atsın ve en az rekâtı esas alarak namazına devam etsin " (Zeylaî, Nasbü'r-Râye, II, 174).

Bir kimse namazda iki defa veya daha fazla yanılırsa, hepsi için namazın sonunda bir tek sehiv secdesi (iki secde) yapması yeterlidir. Çünkü Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Sizden biri yanıldığı zaman iki defa secde etsin " (İbn Mâce, İkâme, 129). Bu hadis iki kere yanılmayı da kapsamaktadır.

Diğer yandan bu son hadis, rukûlu ve secdeli olan bütün vacib, sünnet ve diğer nafile namazlardaki yanılmaları da kapsamına almaktadır.

Tek başına namaz kılanın açıktan veya gizlice okumasından dolayı zâhiru'r-rivâye'ye göre, sehiv secdesi gerekmez. Ancak gizlice okunacak yerde, meselâ; öğle namazında açıktan okuması kasta dayanıyorsa kötü bir iş sayılır.

Tek başına namaz kılanın gündüz kılacağı nâfile namazlarında açıktan kıraatta bulunması mekruhtur.

İmam, meselâ sabah namazında Fâtiha'yı yanılarak gizlice okuyup, sonra hatırlasa, ilâve edeceği süreyi açıktan okur, Fâtiha'yı yeniden okumaz.

Dört veya üç rekâtlı farz veya vitir namazlarında birinci oturuşta, Tahiyyat okunduktan sonra, yanılarak "Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed" denilmesi ve Ebû Hanîfe'den bir rivayete göre bu Tahiyyattan sonra bir harf bile ziyade edilmesi sehiv secdelerini gerektirir. Fakat son oturuşlarda Tahiyyattan sonra Kuran okunması, dua edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü son oturuş dua ve senâ mahallidir. Kuran ise dua ve senâyı içine alır.

İmam yanıldığı zaman, yanıldığını hatırlatmak konusunda, Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Erkeklerin sübhanellah demesi, kadınların ise el çırpması gerekir" (eş-Şevkani, Nehyül-Evtâr, II, 320 vd.)

İmam Şafii de Ahmed b. Hanbele göre, sehiv secdeleri iki tarafa selâm verilmeden yapılmalıdır. İmam Mâlike göre ise, secde namaza bir ilâve yüzünden yapılacaksa bunun selâmdan sonra; bir eksiklik yüzünden ise selâmdan önce yapılmalıdır.

Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
7 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Sehiv (Yanılma) Secdesi ve Yapıldığı Haller Secde, alnı yere koyma; aşırı saygı gösterme; sehiv, dalma, gaflet etme, bilmeyerek terk etme demektir. Sehiv secdesi ise, yanılmak suretiyle namazın rükünlerinden birisini geciktirme veya bir vacibi terk ya da geciktirme halinde, namazın sonunda yapılması gereken iki secde demektir.

Sponsorlu Bağlantılar
Bir rüknün tehiri veya bir vacibin terk yahut tehiri halinde son oturuşta yalnız Tahiyyat okunduktan sonra iki tarafa selâm verilir, daha sonra "Allahu ekber" denilerek secdeye varılıp, üç kere "Sübhane Rabbiyel a'lâ" okunur; sonra "Allahu ekber" denilerek oturulur, bir tesbih miktarı celseden sonra yeniden "Allahu ekber" diye, ikinci secdeye varılır; yine üç defa "Sübhane Rabbiyel-a'lâ" okunduktan sonra "Allahu ekber" denilerek oturulur. Tahiyyat, Allahümme salli ve Allahümme barik ve Rabbenâ âtinâ duaları okunduktan sonra önce sağ tarafa, sonra da sol tarafa selâm verilir.

Yalnız sağ tarafa selâm verildikten sonra sehiv secdelerinin yapılması daha faziletli ve ihtiyata daha uygundur. Nitekim cemaatla kılınan namazlarda cemaatin yanlışlıkla dağılmasına meydan vermemek için, yalnız sağ tarafa selâmdan sonra sehiv secdelerinin yapılması gerekli görülmüştür.


Hanefilerin sağlam görülen görüşüne göre sehiv secdesi vacib, genel olarak diğer mezheplere göre ise sünnettir (İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, Mısır 1316/1898, I, 355, 374; el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', Beyrut 1394/1974, I,163-179; el-Meydânî, el-Lübâb, İstanbul t.y., I, 95 vd.; ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletüh, Dımaşk 1405/1985, I, 87 vd.).

Hanefilerin bu konuda dayandığı delil, Abdullah b. Mes'ud (r.a)'den nakledilen şu hadistir: "Sizden birisi namazında şüpheye düşerse, doğrusunu araştırsın ve namazını kanaatine göre tamamlasın, sonra selam verip sehiv secdesi yapsın, yani yanıldığı için iki secde daha yapsın " (Buhârî, Salat, 31; Müslim, Mesâcid, 88, 89; Ebû Dâvud, Salât, 190, 191, 193; Nesâî, Sehv, 24, 25; İbn Mâce, İkâme, 132, 133; Mâlik, Muvatta', Nidâ, 61-63; Ahmed b. Hanbel, I, 190, 193, 204-206). Ebû Saîd el-Hudrî (r.a) de Allah elçisinin şöyle buyurduğunu nakleder: "Sizden biri namazı üç rek'at mı yoksa dört rek'at mı kıldığında şüpheye düşerse, şüphesini atsın ve kesin olarak bildiği ne ise, onun üzerinden namazı tamamlasın. Selâm vermeden önce de iki secde yapsın. Eğer beş kılmış ise, bu secdeler namazına şefaatçi olur, tam kılmış durumda ise, bu iki secde şeytanın kendisinden uzaklaşmasına vesile olur" (Buhârî, Sehv, 6, 7; Müslim, Salât, 19, 20; Ahmed b. Hanbel, III, 12, 37, 42).

Hz. Peygamber ile Ashab-ı kiramın gerektiği durumda sehiv secdesi yapmaları bu secdenin vacib olduğunu gösterir. Haccın vaciblerinden birisinin eksik kalması halinde, bunu telâfi için kurban kesilmesi gibi, sehiv secdesi de, namazdaki eksiklerin tamamlanması için vacib kılınmıştır.

Hanefilere göre; Namaz kılan kişi bu secdeyi terketmekle günahkâr olur, fakat namazı fasit olmaz. Çünkü sehiv secdesi kaybolmuş bir şeyin tazminidir. Bir şeyin tazmini ise ancak vacib olur. Sehiv secdesi, teşehhüdü okumak ve selâm vermek gibi vacib olan işlerin yapılmasından doğan günahı kaldırır, fakat bir rükün olan, meselâ bir rükuu yapmamaktan doğan eksikliği kaldırmaz.

Sehiv secdesi imama ve tek başına namaz kılana vacibtir. İmama uyan kişi namazında yanılırsa onun üzerine sehiv secdesi vacib olmaz. Eğer İmam yanılmışsa cemaatin ona uyması vacib olur. Eğer imama uyan kişi müdrik veya mesbuk ise, onun da imamın sehiv secdesine katılması gerekir. Eğer imam sehiv secdesini yapmazsa bu secde cemaatten de düşer. Çünkü cemaatin imama uyması gerekir. Fakat mesbuk, yalnız secdelerde imama uyar, selâmda ona uymaz (bk. "Müdrik"; "Mesbûk", "Lâhik" mad.).

Sehiv secdesi vakit namazı kılmaya elverişli olduğu zamanlarda ve durumlarda vacibtir. Meselâ; sabah namazını kılarken selâm verdikten sonra güneş doğsa veya ikindi namazında güneşin ufuktaki kırmızılığı iyice ortaya çıksa bu kimseden sehiv secdesi düşer.

Cuma ve bayram namazlarında kalabalık bir cemaat varsa karışıklığa meydan verilmemesi için sehiv secdesinin terkedilmesi daha uygun görülmüştür. Bir kimse sehiv secdesini yaparken yanılsa, ayrıca bir sehiv secdesi daha yapması gerekmez.

Farz, vacib veya sünnet bir namazın kendi içinde kıyam, kıraat, rükû ve secde gibi farzları; Fâtiha, süre ilâvesi, tertibe uymak gibi vacibleri; oturuşlarda Allahümme Salli-Allahümme bârik duaları gibi sünnetleri vardır. Bunlara tam olarak riayet edilince eksiksiz namaz kılınmış olur.

Herhangi bir namazda bir farzın kasten veya yanılarak terk edilmesi o namazın iadesini gerektirir. Bu büyük eksikliği tamamlamak için sehiv secdeleri yeterli olmaz.

Bir vacibin kasten terk veya tehiri ise kötü bir iş olup, bundan dolayı sehiv secdesi gerekmezse de; böyle bir namazı yeniden kılmak daha uygundur. Bir vacibin yanılarak terk veya tehir edilmesi ise sehiv secdelerini gerektirir. Bu yolla o eksiklik telâfi edilmiş olur. Bir sünnetin kasten veya yanılarak terki ise sehiv secdesini gerektirmez, fakat böyle bir hareket bir kusurdur, sevap ve faziletten mahrum kalmaya sebep olur.

Sehiv secdesinin sebepleri şunlardır:

1) Kasten yapılan işlerden dolayı üç yerde sehiv secdesi yapmak gerekir. İlk oturuşu terketmek yahut birinci rekâttan bir secdeyi namazın sonuna bırakmak yahut da bir rükün eda edecek kadar bir süre tefekküre dalarak bir şey yapmamak.

2) Namazın vaciblerinden birini yanılarak terketmekle sehiv secdesi gerekir. Bu da ya o vacibi terketmek, geri bırakmak, öne almak, namaza bir şey eklemek veya bir şeyi eksiltmek şekillerinde ortaya çıkabilir.

Terk veya tehir halinde sehiv secdesini gerektiren bu vacibler on bir tanedir. Bunlardan altı tanesi aslî olup şunlardır:

a) Farz namazların ilk iki rek'atında Fâtiha süresinin tamamını veya çoğunu terketmek.

b) Farz namazların ilk iki rek'atında Fâtiha'dan sonra üç kısa âyet veya uzun bir âyet okumayı terketmek.

c) Namazlarda açıktan veya gizli okuma esasına uymamak. İmamın akşam namazında gizli, öğle namazında açıktan okuması gibi, namazı yalnız kılan kimse de aynı hükme tabi olur. Bu durumda namazın sonunda sehiv secdesi yapılarak bu eksiklik giderilir.

Gizli okunacak yerde Fâtiha'nın çoğu açık okunsa geri kalanı gizli okunur. Bunun aksine açık okunacak bir namazda Fâtiha'nın bir bölümü gizli okunsa, yeni baştan açıktan okunması gerekir. Böylece, açık ve gizli okuyuş, tek namazda birleşmemiş olur. Başka bir görüşe göre, yeniden başlamak gerekmez, yanlışlıkla sessiz okuduğu anlaşılınca, geri kalan kısım sesli okunmakla yetinilir.

d) Üç veya dört rekatlı namazların ilk oturuşunda teşehhüdü terketmek.

e) Son oturuşta teşehhüdü terketmek,

f) Bir rekâtın içinde tekrarlanması gereken bir işi yapmakta sırayı gözetmemek. Bu fiil her rekâtın ikinci secdesidir. Meselâ; bir kimse, bir rekâtta ilk secdeden sonra yanılarak sonraki rekâta kalkar ve o rekâtı iki secdesi ile yerine getirdikten sonra, namazın sonunda terkettiği bu secdeyi hatırlayıp, o secdeyi de yerine getirse, sıraya uymadığından dolayı bu kimseye sehiv secdesi yapmak vacib olur.

g) İftitah tekbirinden sonra rükuya gidip, yanıldığını anlayarak geri dönüp Fâtiha ve ilâve süre okuyan kimse, rükuu yeniler, tertibe riayet etmediği için de sehiv secdesi yapar. Bunun gibi tilâvet secdesini yerinde yapmayıp terk etmek de sehiv secdesini gerektirir.

Diğer yandan ayakta duracak yerde oturmak, oturacak yerde ayağa kalkmak durumlarında olduğu gibi bir farzın yerini değiştirmek veya tehir etmek de sehiv secdesini gerektirir.

h) Rükû ve secdede ta'dili erkânı terketmek. Sahih görülen görüşe göre, yanılarak ta'dili erkânı terkeden kimsenin sehiv secdesi yapması vacib olur.

i) Farz namazlarda kıraatin yerini değiştirmek. Meselâ; ilâve süreden sonra Fâtiha okumak veya dört rekâtlı namazların son iki rekâtında süre okumak gibi durumlarda sehiv secdesi yapmak gerekir.

j) Vitir namazının kunutunu terketmek. Bu da kunutu okumadan rükûya varmakla gerçekleşir. Kunutu terk eden kimse sehiv secdesi yapar.

k) Kunut tekbirini terketmek I) Bayram tekbirlerinin tamamını veya bir bölümünü terketmek, yahut bayram namazının ikinci rekâtının rükû tekbirini terketmek gibi durumlarda da sehiv secdesi yapmak gerekir. Çünkü bunlar vacib tekbirlerdir. Birinci rekâtın rükû tekbiri böyle değildir.

3) Namaza, namaz cinsinden olmayan bir şeyi ilâve etmek. İki kere rükû etmek gibi. Bu durumda namazın sonunda sehiv secdesi gerekir.

4) Yanılarak terkedilen fiile geri dönmek:

Bir kimse yanılarak birinci oturuşu yapmasa, sonra bu durumu hatırlasa bakılır; eğer oturma haline daha yakın ise, geri döner ve oturup teşehhütte bulunur. Eğer ayakta durma haline daha yakın ise, geri dönmez, namazın sonunda sehiv secdesi yapar.

Son oturuşu yanılarak terkedip beşinci rekâta kalkan kimse, beşinci rekâtın secdesini yapmamışsa geri döner ve oturur, sonunda da sehiv secdesi yapar. Eğer bu kimse, beşinci rekâtın secdesini yapmışsa farzı bâtıl olur ve kıldığı namaz nâfileye dönüşür. Böyle bir kimsenin bu namazı altıya tamamlaması menduptur. Bu hüküm Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed'e göredir.

Eğer son oturuşta teşehhüt miktarı oturduktan sonra yanılarak ayağa kalkarsa, bu oturuşu birinci oturuş sanarak selâm vermemişse bakılır: Beşinci rekâtın secdesini yapmadıysa tekrar oturur. Eğer beşinci rekâtın secdesini yapmışsa müstehap olarak bu namaza bir rekât daha ilâve eder. Bu kimsenin kıldığı farz namaz tamam olur. Çünkü son oturuş, kendi mahallinde olmuştur. Fazla olarak kılınan iki rekât ise, bu kimse için nafile hükmünde olmuş olur.

5) Namazda rekât sayısında şüphelenmek:

Bir kimse namazında şüphelenerek üç mü yoksa dört mü kıldığını hatırlamasa, eğer yanılma olayı bu kişinin başına ilk defa gelmişse, yani bu gibi şüphelenmeler o kişide devamlı bir âdet hâline gelmemişse namazını yeniden kılmalıdır. Bunu yeniden kılmak için oturarak selâm vermesi daha uygundur. Çünkü Allah elçisi; Sizden biri namazında kaç rekât kıldığı hususunda şüpheye düşerse namazını yeniden kılsın " (Zeylaî, bu hadis için "garib" demiştir. bk. Nasbu'r-Râye, II, 173) buyurmuştur.

Eğer böyle bir kimseye çoğu kez şüphelenme durumu geliyorsa, galip olan kanaatine göre namazına devam eder. Üç veya dört rekâttan hangisi hakkındaki kanaatı ağır basıyorsa o tarafı tercih eder. Çünkü sık sık vesveseye düşen kimsenin namazını yeniden kılmasında güçlükler vardır. Hz. Peygamber (s.a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Sizden biri şüphelendiği zaman doğruyu araştırsın ve namazını tamamlasın " (Buhârî, Salât, 31; Müslim, Mesâcid, 88, 89, Ebû Davud, Salât, 190, 191, 193; Nesâi, Sehv, 24, 25)

Namazda şüphelenip, kaç rekât kıldığı hususunda kesin bir kanaata varamayan kimse en az rekâtı esas alarak namazına devam eder. Çünkü en azı hakkındaki bilgi kesindir. Böyle bir kimse oturması lâzım geldiğine kanaat getirdiği her yerde oturmalıdır. Böylece farz veya vacib olan bir oturuşu terketmemiş olur. Meselâ; dört rekâtlı bir namazda, kılmakta olduğu rekâtın birinci mi, yoksa ikinci mi olduğu hususunda şüphe eden kimse araştırmasına göre amel eder. Eğer araştırması bir sonuç vermezse en az olan bir rekatı esas alarak namaza devam eder. Ancak bunun ikinci rekâtında oturmak vaciptir. Sonra kalkıp bir rekât daha kılar ve oturur. Bu konuda delil Allah elçisinin şu hadisidir: "Sizden biri namazında şüphe eder, üç mü yoksa dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi atsın ve en az rekâtı esas alarak namazına devam etsin " (Zeylaî, Nasbü'r-Râye, II, 174).

Bir kimse namazda iki defa veya daha fazla yanılırsa, hepsi için namazın sonunda bir tek sehiv secdesi (iki secde) yapması yeterlidir. Çünkü Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Sizden biri yanıldığı zaman iki defa secde etsin " (İbn Mâce, İkâme, 129). Bu hadis iki kere yanılmayı da kapsamaktadır.

Diğer yandan bu son hadis, rukûlu ve secdeli olan bütün vacib, sünnet ve diğer nafile namazlardaki yanılmaları da kapsamına almaktadır.

Tek başına namaz kılanın açıktan veya gizlice okumasından dolayı zâhiru'r-rivâye'ye göre, sehiv secdesi gerekmez. Ancak gizlice okunacak yerde, meselâ; öğle namazında açıktan okuması kasta dayanıyorsa kötü bir iş sayılır.

Tek başına namaz kılanın gündüz kılacağı nâfile namazlarında açıktan kıraatta bulunması mekruhtur.

İmam, meselâ sabah namazında Fâtiha'yı yanılarak gizlice okuyup, sonra hatırlasa, ilâve edeceği süreyi açıktan okur, Fâtiha'yı yeniden okumaz.

Dört veya üç rekâtlı farz veya vitir namazlarında birinci oturuşta, Tahiyyat okunduktan sonra, yanılarak "Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed" denilmesi ve Ebû Hanîfe'den bir rivayete göre bu Tahiyyattan sonra bir harf bile ziyade edilmesi sehiv secdelerini gerektirir. Fakat son oturuşlarda Tahiyyattan sonra Kuran okunması, dua edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü son oturuş dua ve senâ mahallidir. Kuran ise dua ve senâyı içine alır.

İmam yanıldığı zaman, yanıldığını hatırlatmak konusunda, Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Erkeklerin sübhanellah demesi, kadınların ise el çırpması gerekir" (eş-Şevkani, Nehyül-Evtâr, II, 320 vd.)

İmam Şafii de Ahmed b. Hanbele göre, sehiv secdeleri iki tarafa selâm verilmeden yapılmalıdır. İmam Mâlike göre ise, secde namaza bir ilâve yüzünden yapılacaksa bunun selâmdan sonra; bir eksiklik yüzünden ise selâmdan önce yapılmalıdır.

Quo vadis?
Muhabbetci - avatarı
Muhabbetci
Ziyaretçi
7 Aralık 2008       Mesaj #3
Muhabbetci - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı

namazdayken bı an unutuyorum gıbı gelıo ve o an namazımı bozup bastan kılıorum atladım dıye sızde bu gunahmıdır

Kurani kerime göre günah degildir..Bu birazda seyden kaynaklaniyor..Özür dileyerek diyorum " papaganlik" , bir baska adida taklitcilik. Yani Namazi ALLAHA özgün kilmakdan cok mezhebin hükümlerine dikkat ederek kilmaya calismak..

Su rivayeti kesin duymussundur, Hz Ali Namaz kilarken, bir yoksul gelir ve Hz Ali secede iken elindeki yüzüge isaret eder ve yoksul onu parmagindan cikarip alir. Mezhebi görüse göre normalde bu namaz batil olmasi gerekir, ama rivayetde gördügün gibi , HAKK olarak geciyor ve o kadar cok hos bir tavirki, kuranda bir ayet ile dile getiriliyor.

2-Bakara Suresi 144,149 ve 150. ayetlerde Müslümanlar’ın nerede olursa olsunlar Mescidi Haram’a, Kabe’nin olduğu yöne dönmeleri söylenir. Bu, namaza düzen de veren bir uygulamadır.

Kuran’da namaz için özel bir kıyafet geçmez.(Bakınız 7-Araf Suresi 31)

Düzgün kılınan namazla:

1-Allah hatırlanmakta, kişi ne söylediğinin farkında olmaktadır (20-Taha Suresi 14).

2-Namazda huşu olmaktadır. Huşu kelimesine kalpsel ürperti, derin saygı manaları verilmektedir (23-Müminun Suresi 2).

3-Namaz kişiyi çirkin davranışlardan ve Şillerden alıkoymaktadır (29-Ankebut Suresi 45).

Ayrıca Cin Suresi 18. ayete göre namaz kılınan yerlerde Allah dışında kimseye yakarılmamalıdır.

Namazında sesini yükseltme, kısma da, ikisi ortası bir yol tut.

17- İsra Suresi 110

9-Ey iman edenler! Cuma günü (toplantı günü) namaz için çağrı yapıldığında Allah’ı hatırlamaya (zikretmeye) koşun. Alış verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

10-Namazı kılınca yeryüzüne dağılın. Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çokça hatırlayın, umulur ki kurtuluşa erişirsiniz.

11-Oysa onlar bir ticaret veya eğlence gördüklerinde ona yönelirler de seni ayakta bırakırlar. De ki; “Allah katında bulunan, eğlenceden de, ticaretten de daha hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.


62- Cuma Suresi 9-11

Eğer korkuyorsanız yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvene kavuştuğunuzda Allah’ı bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi hatırlayın(zikredin).

2- Bakara Suresi 239

Namazı bitirdiğinizde Allah’ı ayaktayken, otururken veya yan yatarken hatırlayın(zikredin).


4- Nisa Suresi 103


Önemli noktalardan bazilarina degindim , daha detayli gerekiyorsa yazalim..Gerci arkadasimiz yukarda mezhebi görüslere deginmis zaten..
Msn Wink
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Eylül 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
selam bilgileriniz için teşekkürler. ben birşey sormak istiyorum cuma namazı kılarken cumanın ilk sünnetini, farzını, ikinci sünnetini kıldım sonrada namaz bitti diye camiden çıktım ama yanımdaki kişiler son sünnetten sona kılmaya devam ettiler. ben bunu kafama taktım ve şimdide acaba yanlış mı kıldım, selamı vermeden namazın ortasındamı çıktım diye bi düşünce sardı. Acaba öleyse yane namazı ortasında terk etmiş olunursa günah mı. tövbe edilir mi?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
cuma namazının tamamı 16 rekattır. 4 ilk sünnet 2 farz 4 son sünnet. bundan sonra 4 kılamadığım son öğle namazının farzı diye niyet edilir, en sonda 2 rekat vakti zuhur kılınır. övbe etmeni gerektirecek birşey olduğunu sanmıyorum. ayrıntısını googledan araştırabilirsin ben araştırmıştım o konuda bir çok bilgi buldum okudumda şimdi burdan yazarsam doğru aktaramayabilrim kafan karışır o yüzden yazmıyorum. umarım yardımcı olabilmişimdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Eylül 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Arkadaslar hanefi mezhebinde namaz kilarken ergenligi gectim ama soruyorum namaz kilarken 2.rekatta oturduktan sonra her zaman allahumme salli we bariklerin okunmamasi gerektigini bilmiyordum ama ben hep okudum kadir gecesi dahil hep boyle ibadet ettim ibadetlerim kabul olur mu acil yardim.
munevver1937 - avatarı
munevver1937
Ziyaretçi
20 Ocak 2012       Mesaj #7
munevver1937 - avatarı
Ziyaretçi
75 yaşındayım namaz kılarken kaç rekat kıldım oyuracak mıyım kalkacakmıyım unutuyorum
5 yaşındaki ve buzamana kadar olan herşeyi hatırlıyorum yenileri herzaman değil ara ara
unutuyorum en çok namazda oturdummu kaktımmı unutuyorum çok üzülüyorum yardım ederseniz sevinirim
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
20 Ocak 2012       Mesaj #8
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
munevver1937 adlı kullanıcıdan alıntı

75 yaşındayım namaz kılarken kaç rekat kıldım oyuracak mıyım kalkacakmıyım unutuyorum
5 yaşındaki ve buzamana kadar olan herşeyi hatırlıyorum yenileri herzaman değil ara ara
unutuyorum en çok namazda oturdummu kaktımmı unutuyorum çok üzülüyorum yardım ederseniz sevinirim

Alıntı
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı



5) Namazda rekât sayısında şüphelenmek:

Bir kimse namazında şüphelenerek üç mü yoksa dört mü kıldığını hatırlamasa, eğer yanılma olayı bu kişinin başına ilk defa gelmişse, yani bu gibi şüphelenmeler o kişide devamlı bir âdet hâline gelmemişse namazını yeniden kılmalıdır. Bunu yeniden kılmak için oturarak selâm vermesi daha uygundur. Çünkü Allah elçisi; Sizden biri namazında kaç rekât kıldığı hususunda şüpheye düşerse namazını yeniden kılsın " (Zeylaî, bu hadis için "garib" demiştir. bk. Nasbu'r-Râye, II, 173) buyurmuştur.

Eğer böyle bir kimseye çoğu kez şüphelenme durumu geliyorsa, galip olan kanaatine göre namazına devam eder. Üç veya dört rekâttan hangisi hakkındaki kanaatı ağır basıyorsa o tarafı tercih eder. Çünkü sık sık vesveseye düşen kimsenin namazını yeniden kılmasında güçlükler vardır. Hz. Peygamber (s.a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Sizden biri şüphelendiği zaman doğruyu araştırsın ve namazını tamamlasın " (Buhârî, Salât, 31; Müslim, Mesâcid, 88, 89, Ebû Davud, Salât, 190, 191, 193; Nesâi, Sehv, 24, 25)

Namazda şüphelenip, kaç rekât kıldığı hususunda kesin bir kanaata varamayan kimse en az rekâtı esas alarak namazına devam eder. Çünkü en azı hakkındaki bilgi kesindir. Böyle bir kimse oturması lâzım geldiğine kanaat getirdiği her yerde oturmalıdır. Böylece farz veya vacib olan bir oturuşu terketmemiş olur. Meselâ; dört rekâtlı bir namazda, kılmakta olduğu rekâtın birinci mi, yoksa ikinci mi olduğu hususunda şüphe eden kimse araştırmasına göre amel eder. Eğer araştırması bir sonuç vermezse en az olan bir rekatı esas alarak namaza devam eder. Ancak bunun ikinci rekâtında oturmak vaciptir. Sonra kalkıp bir rekât daha kılar ve oturur. Bu konuda delil Allah elçisinin şu hadisidir: "Sizden biri namazında şüphe eder, üç mü yoksa dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi atsın ve en az rekâtı esas alarak namazına devam etsin " (Zeylaî, Nasbü'r-Râye, II, 174).

Bir kimse namazda iki defa veya daha fazla yanılırsa, hepsi için namazın sonunda bir tek sehiv secdesi (iki secde) yapması yeterlidir. Çünkü Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Sizden biri yanıldığı zaman iki defa secde etsin " (İbn Mâce, İkâme, 129). Bu hadis iki kere yanılmayı da kapsamaktadır.

Diğer yandan bu son hadis, rukûlu ve secdeli olan bütün vacib, sünnet ve diğer nafile namazlardaki yanılmaları da kapsamına almaktadır.

Tek başına namaz kılanın açıktan veya gizlice okumasından dolayı zâhiru'r-rivâye'ye göre, sehiv secdesi gerekmez. Ancak gizlice okunacak yerde, meselâ; öğle namazında açıktan okuması kasta dayanıyorsa kötü bir iş sayılır.

Tek başına namaz kılanın gündüz kılacağı nâfile namazlarında açıktan kıraatta bulunması mekruhtur.

İmam, meselâ sabah namazında Fâtiha'yı yanılarak gizlice okuyup, sonra hatırlasa, ilâve edeceği süreyi açıktan okur, Fâtiha'yı yeniden okumaz.

Dört veya üç rekâtlı farz veya vitir namazlarında birinci oturuşta, Tahiyyat okunduktan sonra, yanılarak "Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed" denilmesi ve Ebû Hanîfe'den bir rivayete göre bu Tahiyyattan sonra bir harf bile ziyade edilmesi sehiv secdelerini gerektirir. Fakat son oturuşlarda Tahiyyattan sonra Kuran okunması, dua edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü son oturuş dua ve senâ mahallidir. Kuran ise dua ve senâyı içine alır.

İmam yanıldığı zaman, yanıldığını hatırlatmak konusunda, Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Erkeklerin sübhanellah demesi, kadınların ise el çırpması gerekir" (eş-Şevkani, Nehyül-Evtâr, II, 320 vd.)

İmam Şafii de Ahmed b. Hanbele göre, sehiv secdeleri iki tarafa selâm verilmeden yapılmalıdır. İmam Mâlike göre ise, secde namaza bir ilâve yüzünden yapılacaksa bunun selâmdan sonra; bir eksiklik yüzünden ise selâmdan önce yapılmalıdır.

Buyrun.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Temmuz 2013       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ben namaz kılmaya başladım ama daha sonra yanlış kıldığmı farkettim artık doğru kılmaya çalışıyorum o yanlış kıldığım namazlar kabul olur mu?
Son düzenleyen _EKSELANS_; 1 Temmuz 2013 19:53 Sebep: düzenleme
Just fly - avatarı
Just fly
VIP Beşer
1 Temmuz 2013       Mesaj #10
Just fly - avatarı
VIP Beşer
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

Ben namaz kılmaya başladım ama daha sonra yanlış kıldığmı farkettim artık doğru kılmaya çalışıyorum o yanlış kıldığım namazlar kabul olur mu?

Kabul olur inşallah.Allah kullarını bilmediklerinden değil bildiklerinden sorumlu tutar.
All Alone

Benzer Konular

9 Aralık 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
14 Mayıs 2013 / Misafir Soru-Cevap
26 Aralık 2015 / Bluesorrow Siyaset ww
25 Mayıs 2012 / Misafir Soru-Cevap