Arama

Atomu kim bulmuştur? - Sayfa 16

En İyi Cevap Var Güncelleme: 5 Ocak 2014 Gösterim: 192.462 Cevap: 168
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Aralık 2012       Mesaj #151
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
otomu demokrıtos kumsalda yururken kumun bır butun oldugumu uzaktan gordu ama yakından bakınca oyle gozukmedıgını ve her maddenın bır seyden olustugunu one surdu
Sponsorlu Bağlantılar
ROSE - avatarı
ROSE
Ziyaretçi
6 Aralık 2012       Mesaj #152
ROSE - avatarı
Ziyaretçi
M.Ö. 450 lerde Democritus ve Leukippos birbirlerinden habersiz atom kavramını ortaya atıyorlar.
Democritus uzaktan bakıldığında kumsal dediğimiz yere yaklaşınca bunun küçük kum tanelerinden oluştuğunu ve tüm cisimlerin de tanelerden oluşabileceğini düşünerek bu tanelere atom adını veriyor. Kumu atom olarak görmiyor tabi ki. Kum tanesinin de bölüneceğini ve sonunda bölünemez boyuttaki en küçük taneye ulaşılacağını düşünerek, yunanca bölünmez anlamındaki atom adını vermiş. Suyu, demiri vs. böldüğümüzde de bölünemez en küçük tanelere ve bu tanelerin de o madde ile aynı özellikte olduğunu düşündüğünde bunu kanıtlayabileceği teknoloji yoktu.
Sponsorlu Bağlantılar
Democritustan 200 sene sonra Aristo ismindeki şarlatanın madde hakkındaki yanlış görüşü, Democritusun hipotezine karşı kabul edildi. Ne de olsa Aristo karizmatik bir kişiydi.
Atom kavramı böylece 2200 yıldan uzun süre unutuldu.
1800 lü yıllarda Dalton isimli İngiliz Democritusun hipotezine açıklamalar getirdi. Dalton elementlerin bölünemez çok küçük toplar olduğunu düşünüyordu.
Sonra İngiliz fizikçi Thomson, atomların elektron isminde eksi yüklü parçacıklar içerdiğini söyledi. Atomlar nötr olmasından atomun pozitif ve negatif parçacıklardan oluşabileceğini söylediğinde onun modeline üzümlü kek modeli adı verildi. Topkek gibi birşeyler olabileceğini düşünüyordu. Artı yüklü alan içinde üzüm taneleri eksi yüklü.

Daha sonra Rutherford sizlerin kafasındaki atom modelini ortaya attı. Bu fikri ortaya atmasında ince altın levhalardan alfa parçacıklarının geçişi deneyi önemli. Yaptığı deneylerdeki gözlemleri sonucu böyle bir hipotez orataya atmış. Ruterfordun atom modeli; ortada pozitif yüklü çekirdek, çevresinde gezegen gibi dönen elektronlar.
Bu okullarda okutulan atom modeli, ama atomlar böyle değil.
Sonra da Bohr’un atom modeli var. Ve kuantum atom modeli.
Şimdiki atom modelinde elektronların bulunması muhtemel bölgeleri var. Ama çekirdeğin etrafında bir yörüngede dönmüyorlar. Bulutsu adı verilen olasılık bölgelerinde ve ne zaman nerede oldukları, olacakları belli olmayan yerdeler.
Bakalım gelecekte atom ne şekil alacak, bilim böyledir, sürekli daha doğruya ulaşır.
Çok sık rastlanan karizmatik şarlatanlar da sürekli olarak doğru bilgiye karşı çıkarlar. Günümüzün modasında ise şarlatanlar, yeni bilgileri çarpıtarak, kabul edilmiş eski yanlışların, (fakat doğru sanılıp savunulan) eski bilgilerin doğrultusunda açıklamalar yaparak insanları kandırırlar.
Ve çoğunluk hep bu yanlışlara inanmayı seçer.
Msn Cool
Electrify - avatarı
Electrify
Ziyaretçi
6 Aralık 2012       Mesaj #153
Electrify - avatarı
Ziyaretçi
Atom fikri, bilinen insanlık tarihinde ünlü filozof Aristoteles‘ten (M.Ö. 384-322)dahi daha öncelere gitmektedir. Daha eski görüşlere alenen karşı çıkan Aristotetes, evrende oluşmuş tüm maddelerin dört temel parçacıktan oluştuğunu iddia etmiştir; ateş, su, hava, toprak. Yüzyıllar boyunca bazı radikal görüşler gelişmesine rağmen insanlık için genel bir atom modeli gelişmemiş ve bu tür genel yorumlar kabul görmüştür, ta ki modern teknoloji bilimin kapılarını ardına dek aralayınca kadar…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Aralık 2012       Mesaj #154
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yapısı, Eaglesfie
Kategori: Belirtilmemiş
John Dalton (6 EYLÜL 1766 - 27 TEMMUZ 1844)



İngiltere'nin Eaglesfield, Cumberland da doğan Dalton, maddenin atom kuramına yaptığı katkılarıyla modern fiziksel bilimlerin kurucuları arasına giren İngiliz kimyacı ve fizikçidir.
Queker mezhebinden bir dokumacının oğlu olan Dalton, henüz 12 yaşındayken Cumberland'taki bir Quaker okulunun yönetimini üslendi. İki yıl sonrada kardeşi ile birlikte Kendal'daki bir okulda öğretmenliğe başladı ve 12 yıl bu okulda çalıştı. O yillarda İngiltere kilisesine bağlı olmayanlar Cambiridge'de ve Oxford üniversitelerine alınmadığından, Presbiteryenler Manchester'da, hem papaz adaylarına hem de halktan kişilere üst düzeyde nitelikli öğretim olanağı amaç edinen New College'i kurmuşlardı. Dalton bu okuyda bur süre matematik ve doğa felsefesi öğretmenliği yaptıktan sonra 1800'de Manchester Edebiyat ve felsefe derneğinin sekreterliğini üstlendi. Hem halka açık hemde özel matematik ve kimya dersleri vermeye başladı. 1817'de Felsefe derneğinin başkanlığına getirildi ve ölümüne değin bu ünvanını korudu.

Öğretmenliğinin ilk dönemlerinde yetenekli bir meteorolog ve alet yapımcısı olan zengin bir Quaker'in etkisiyle matematik ve meteoroloji konularıyla ilgilenmeye başladı. 1787'de başlattığı ve yaşamının sonuna değin sürdürdüğü ilk bilimsel çalışması, yaşadığı göl bölgesindeki iklim değişikliklerini inceleyen ve 200.000'in üzerinde kayıtın yer aldığı bir günce tutmaktı.1793'te "Meteorological Observations and Essays ( Meteorolojiye ilişkin gözlemler ve Makaleler ) adlı kitabını yayımladı. Daha sonra bitki ve böcek örnekleri toplamaya girişti. 1787'de tanık olduğu bir kutup ışığı ( atmosferdeki elektrik çalkantılarının etkisiyle gökyüzünde oluşan kimi zaman renkli şekiller) olayından etkilenerek bu konuyu araştırmaya yöneldi. Kuzey yarı kürede izlenen kutup ışığı olayları üzerine yazdıkları, öteki bili adamlarından bağımsız olarak geliştirdiği kendi özgün düşüncesinin ilk ürünlerindir.

Kutup ışıkları araştırmaları sonucunda Yerin magnetikliği ile kutup ışınları arasında bir ilişki olması gerektiği sonucuna vardı: " Önceki bölümlerden elde edilen bulgulara göre kutup ışığı ışınlarının demire benzer bir yapıda olduğunu düşünmek zorundayız, çünki başka hiç bir madde magnetik değildir. Böylece atmosferin üst bölümlerinde demirin ya da daha doğrusu mıknatıs çeliğinin kimi özelliklerine sahip esnek bir akışkanın bulunduğu ve bu akışkanın magnetik özelliklerinin etkisiyle silindir biçimli ışınlar durumunu aldığı sonucuna varırız".
Dalton, meteoroloji alanındaki araştırmaları sonucunda, alize rüzgarlarının yerin kendi çevresindeki dönme hareketinin ve sıcaklık farklılıklarının etkisiyle oluştuğu düşüncesini geliştirdi, ama bu kuramın daha önce 1735'te George HADLEY tarafından öne sürüldüğünden habersizdi. Ayrıca Baromatre (basınç ölçer ), termometre ( sıcaklık ölçer ) higrometre (nem ölçer ), yağmur bulutlarının oluşumu, atmosfer neminin yapısı,dağılımı ve buharlaşması ile Çiy noktası kavramı üzerine makaleler yazdı ve bunları Felsefe Derneği önünde okudu. Dalton, yağmurun, atmosfer basıncındaki değişikliklerden değil, sıcaklığın düşmesinden kaynaklandığını ilk olarak belirledi. Suyla yaptığı çalışmalar sonucunda suyun yoğunluğunun en yüksek olduğu sıcaklığı +5,80C olarak belirledi ( bu değer daha sonraları 3,970c olarak düzeltildi). Ayrıca kendisinde ve kardeşinde bulunan renk körlüğü üzerine, başka bilim adamlarıyla birlikte incelemeler yaptı ve "Extraordinary Facts Relating to the Vision of colors" ( 1794; Renklerin Görülmesine İlişkin Olağandışı Olgular) başlıklı makalesini yazdı.


Dalton çevresinde bulunan ama henüz çözümlenmemiş bir çok problemi kolayca saptama becerisine sahip ve çok çeşitli konular üzerinde araştırmalar örgütleme yeteneğine sahipti. Bir dizi veriden kolayca bir kuram çıkarabiliyordu. Dehasının en çarpıcı ürünlerini 19. yüzyıla girerken başlattığı kimyasal çalışmalarıyla verdi. New Collegede altı yıl boyunca kimya dersleri vermesine karşın, kimya araştırmaları alanında hiç deneyimi yoktu. Bu alandaki çalışmalarına da gene sezgi gücü, bağımsız düşünme ve var olan olgulardan kalkarak kurama varma yetisine dayanarak girişti.
Gazlar üzerine yaptığı ilk çalışmaların sonucunda kendi adıyla tanınan "Kısmi Basınçlar Yasası"nı buldu. Buna göre değişik gazlardan oluşan bir karışımın basıncı, bileşimde yer alan gazlardan her birinin tek başına uyguladığı kısmi basınçların toplamına eşitti. Dalton aynı deneylerden, gazların mutlak sıcaklıklarıyla doğru orantılı olarak genleştiklerine ilişkin yasayı geliştirdi ( bu yasa Dalton tarafından geliştirilmiş olmakla birlikte bu gün Charles Yasası olarak bilinir) Bu araştırmalarından elde ettiği bulgulardan kalkarak, gazların suda çözünürlüğünün kanıtlayan ve yayınım (difüzyon ) hızlarını belirleyen yeni deneyler gerçekleştirdi. Atmosferin yapısına ilişkin araştırmaları sonucunda da, kimyasal bileşimin 4500 m yüksekliğe kadar sabit kaldığını buldu. Kimyasal elementlerin gösterimine ilişkin bir simgeler sitemi geliştirdi ve elementlerin bağıl atom ağırlıklarını saptadıktan sonra 1803'te bunları bir tablo halinde düzenledi. Ayrıca, kimyasal bileşiklerin, Elementlerin ağırlıkça belirli basit oranlarda birleşmeleriyle oluştuğuna ilişkin kuramını ortaya attı; bu kuram daha sonraları belirli ve katlı ağırlık oranları yasalarının geliştirilmesine temel sağlayacaktı. Bütan bileşiğini bulan Dalton, eterinde yapısını çözümleyerek kimyasal formülünü kurdu. Son olarak ta en önemli çalışması olan ve tüm elementlerin atom adını verdiği aynı ağırlığa ve aynı yapıya sahip olan çok küçük ve bölünemez parçacıklardan oluştuğunu öne süren atom kuramını geliştirdi.

Dalton'un çalışmaları ve çoğu New System of Chemical Philosophy ( 1808, 1810, 1827, 3 cilt; Yeni Kimya Felsefesi Sistemi) adlı yapıtında toplanan yazıları, yöntemlerinde bağımsız ve özgün, başka çalışmalardan yararlanmak konusunda çekingen, hatta bunun kendisini sık sık yanılgılara sürüklediğine inanan bir bilim adamının, olgulardan ve düşüncelerden sentezlere ulaşma dehasını çarpıca bir biçimde sergiler. Çok az dostu olan, hiç evlenmeyen neredeyse bir münzevi yaşamı süren,Dalton, kendini tümüyle bilimsel sorunlara çözüm bulmaya adamıştı.
1882'de Royal Society'nin üyeliğine seçilen ve 1826'da bu derneğin altın madalyasıyla ödüllendirilen Dalton
gi bu

Kaynak: Atomu kim bulmuştur?
misafir - avatarı
misafir
Ziyaretçi
17 Aralık 2012       Mesaj #155
misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bugün kullandığımız anlamda atom kavramını ilk kez ortaya atan düşünürler Leukippos ve Demokritos'dur. Bu düşünürler doğada mevcut her maddenin, fiziksel olarak bölünmeyen atomlardan oluştuğunu ifade etmişler, ayrıca atomlar arasında boş uzay bulunduğunu ve devinim halinde olduklarını belirtmişlerdir.
Aristoteles'in (M.Ö. 384-322) maddeye bakışı, kendinden önce yaşamış olan filozoflara olan tepkisini ifade eder. O, Empedocles'in düşüncesine katılmış ve her şeyin dört ana maddeden yapıldığını savunmuştur.
Bu dönemi izleyen çağlarda bu düşüncelere bir ilave yapılmadı, ilk kez 19. yüzyılda John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. Buna ek olarak, atomların ağırlıklarını ortaya koyan bir çizelge hazırladı.
J.J. Thomson 1897 yılında elektronu keşfetti. 1900'lü yılların başlarında Ernest Rutherford günümüz atom modelinin temelini teşkil eden yapıyı ortaya koydu: atomun, kütlesinin büyük bir kısmını oluşturan bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Rutherford çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçacığa proton adını verdi.
1932 yılında Chadwick nötronu buldu. Daha sonra kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr, Bohr atom modelini ortaya attı ve elektronların belli yörüngelerde bulunabildiğini ve bunun Planck sabiti ile ilgili olduğunu ifade etti.NİELS BOHR'un modeli ise modern atom teorisine en yakın modeldir.Bohr'a göre elektronlar çekirdeğin çevresinde rastgele yerlerde değil,çekirdekten belirli uzaklıklarda bulunan katmanlarda döner.Bohr da tasarladığı bu modelle Nobel ödülüne layık görüldü.
M.Ö. 450 lerde Democritus ve Leukippos birbirlerinden habersiz atom kavramını ortaya atıyorlar.
Democritus uzaktan bakıldığında kumsal dediğimiz yere yaklaşınca bunun küçük kum tanelerinden oluştuğunu ve tüm cisimlerin de tanelerden oluşabileceğini düşünerek bu tanelere atom adını veriyor. Kumu atom olarak görmiyor tabi ki. Kum tanesinin de bölüneceğini ve sonunda bölünemez boyuttaki en küçük taneye ulaşılacağını düşünerek, yunanca bölünmez anlamındaki atom adını vermiş. Suyu, demiri vs. böldüğümüzde de bölünemez en küçük tanelere ve bu tanelerin de o madde ile aynı özellikte olduğunu düşündüğünde bunu kanıtlayabileceği teknoloji yoktu.
Democritustan 200 sene sonra Aristo ismindeki şarlatanın madde hakkındaki yanlış görüşü, Democritusun hipotezine karşı kabul edildi. Ne de olsa Aristo karizmatik bir kişiydi.
Atom kavramı böylece 2200 yıldan uzun süre unutuldu.
1800 lü yıllarda Dalton isimli İngiliz Democritusun hipotezine açıklamalar getirdi. Dalton elementlerin bölünemez çok küçük toplar olduğunu düşünüyordu.
Sonra İngiliz fizikçi Thomson, atomların elektron isminde eksi yüklü parçacıklar içerdiğini söyledi. Atomlar nötr olmasından atomun pozitif ve negatif parçacıklardan oluşabileceğini söylediğinde onun modeline üzümlü kek modeli adı verildi. Topkek gibi birşeyler olabileceğini düşünüyordu. Artı yüklü alan içinde üzüm taneleri eksi yüklü.

Daha sonra Rutherford sizlerin kafasındaki atom modelini ortaya attı. Bu fikri ortaya atmasında ince altın levhalardan alfa parçacıklarının geçişi deneyi önemli. Yaptığı deneylerdeki gözlemleri sonucu böyle bir hipotez orataya atmış. Ruterfordun atom modeli; ortada pozitif yüklü çekirdek, çevresinde gezegen gibi dönen elektronlar.
Bu okullarda okutulan atom modeli, ama atomlar böyle değil.
Sonra da Bohr'un atom modeli var. Ve kuantum atom modeli.
Şimdiki atom modelinde elektronların bulunması muhtemel bölgeleri var. Ama çekirdeğin etrafında bir yörüngede dönmüyorlar. Bulutsu adı verilen olasılık bölgelerinde ve ne zaman nerede oldukları, olacakları belli olmayan yerdeler.
Bakalım gelecekte atom ne şekil alacak, bilim böyledir, sürekli daha doğruya ulaşır.
Çok sık rastlanan karizmatik şarlatanlar da sürekli olarak doğru bilgiye karşı çıkarlar. Günümüzün modasında ise şarlatanlar, yeni bilgileri çarpıtarak, kabul edilmiş eski yanlışların, (fakat doğru sanılıp savunulan) eski bilgilerin doğrultusunda açıklamalar yaparak insanları kandırırlar.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Aralık 2012       Mesaj #156
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Lütfen atomu kimin bulduğunu yazın!!!!!!!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Aralık 2012       Mesaj #157
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
mümkünse tarihleriyle madda mada verilsi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Aralık 2012       Mesaj #158
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
M.Ö. 450 lerde Democritus ve Leukippos birbirlerinden habersiz atom kavramını ortaya atıyorlar.
Democritus uzaktan bakıldığında kumsal dediğimiz yere yaklaşınca bunun küçük kum tanelerinden oluştuğunu ve tüm cisimlerin de tanelerden oluşabileceğini düşünerek bu tanelere atom adını veriyor. Kumu atom olarak görmiyor tabi ki. Kum tanesinin de bölüneceğini ve sonunda bölünemez boyuttaki en küçük taneye ulaşılacağını düşünerek, yunanca bölünmez anlamındaki atom adını vermiş. Suyu, demiri vs. böldüğümüzde de bölünemez en küçük tanelere ve bu tanelerin de o madde ile aynı özellikte olduğunu düşündüğünde bunu kanıtlayabileceği teknoloji yoktu.
Democritustan 200 sene sonra Aristo ismindeki şarlatanın madde hakkındaki yanlış görüşü, Democritusun hipotezine karşı kabul edildi. Ne de olsa Aristo karizmatik bir kişiydi.
Atom kavramı böylece 2200 yıldan uzun süre unutuldu.
1800 lü yıllarda Dalton isimli İngiliz Democritusun hipotezine açıklamalar getirdi. Dalton elementlerin bölünemez çok küçük toplar olduğunu düşünüyordu.
Sonra İngiliz fizikçi Thomson, atomların elektron isminde eksi yüklü parçacıklar içerdiğini söyledi. Atomlar nötr olmasından atomun pozitif ve negatif parçacıklardan oluşabileceğini söylediğinde onun modeline üzümlü kek modeli adı verildi. Topkek gibi birşeyler olabileceğini düşünüyordu. Artı yüklü alan içinde üzüm taneleri eksi yüklü.

Daha sonra Rutherford sizlerin kafasındaki atom modelini ortaya attı. Bu fikri ortaya atmasında ince altın levhalardan alfa parçacıklarının geçişi deneyi önemli. Yaptığı deneylerdeki gözlemleri sonucu böyle bir hipotez orataya atmış. Ruterfordun atom modeli; ortada pozitif yüklü çekirdek, çevresinde gezegen gibi dönen elektronlar.
Bu okullarda okutulan atom modeli, ama atomlar böyle değil.
Sonra da Bohr'un atom modeli var. Ve kuantum atom modeli.
Şimdiki atom modelinde elektronların bulunması muhtemel bölgeleri var. Ama çekirdeğin etrafında bir yörüngede dönmüyorlar. Bulutsu adı verilen olasılık bölgelerinde ve ne zaman nerede oldukları, olacakları belli olmayan yerdeler.
Bakalım gelecekte atom ne şekil alacak, bilim böyledir, sürekli daha doğruya ulaşır.
Çok sık rastlanan karizmatik şarlatanlar da sürekli olarak doğru bilgiye karşı çıkarlar. Günümüzün modasında ise şarlatanlar, yeni bilgileri çarpıtarak, kabul edilmiş eski yanlışların, (fakat doğru sanılıp savunulan) eski bilgilerin doğrultusunda açıklamalar yaparak insanları kandırırlar.
Ve çoğunluk hep bu yanlışlara inanmayı seçer.

Kaynak: Atomu kim bulmuştur?
bilimx - avatarı
bilimx
Ziyaretçi
25 Aralık 2012       Mesaj #159
bilimx - avatarı
Ziyaretçi
democritos incelemişşşşşş
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Aralık 2012       Mesaj #160
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
atamu hangi bilim adamları buldu haftaya kadar odev

Benzer Konular

22 Temmuz 2018 / ayberkaktaran Cevaplanmış
27 Aralık 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
10 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap
27 Mart 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
9 Mart 2011 / Yasemin Elif Soru-Cevap