Arama

Türk müzik çeşitleri ve özellikleri hakkında bilgi verir misiniz? - Sayfa 3

En İyi Cevap Var Güncelleme: 20 Mart 2014 Gösterim: 101.472 Cevap: 47
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
23 Aralık 2009       Mesaj #21
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

türkiyedeki müzik türleri

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

ne olur ödevimi bulun

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

ya ben aradagımı bulamadım ... ülkemizdede başlıca mmüzik türleer ve özellikleri çok zorrrrrrrrrr bulşllmmak yardım edınnnnnn

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

daha kısa açıklamalar olabilirdi

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

benim aradığım konuyu bulurmusunuz.yani ülkemizde başlıca müzik türleri ve çeşitleri

Türkiye'deki müzik türleri:
  • Geleneksel Türk müziği: Ezan, dua, ilahi, mehter müziği gibi
    Sponsorlu Bağlantılar
  • Klasik Türk müziği: Türk sanat müziği
  • Halk Müziği: Türküler, uzun havalar
  • Klasik Batı Müziği: Opera ve bale müzikleri gibi (Türkçe)
  • Popüler müzik: Türk Pop Müziği, Türkçe Rock Müzik, Türkçe dans müziği, arabesk, Türkçe caz, özgün müzik, protest müzik, fantezi müzik gibi

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Aralık 2009       Mesaj #22
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
jazz,rock ,pop müzik türleri arasındaki benzer ve farklılıklar hakkında bilgi verebilrisiniz?
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2009       Mesaj #23
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
müzik türlernin özelliklerini buln lütfn
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2009       Mesaj #24
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı

muzik turleri ve ozellikleri

tüm müzik türleri özellikleri
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ocak 2010       Mesaj #25
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Rock müzik türleri

Rock Müzik kendi arasında dallara ayrılır.

Rock and Roll
Alternatif rock
Indie Rock
Pop rock 10. yüzyılda yaşamış olan Fârâbî’den Timurlenk’in öldüğü 1405’e kadar geçen süre, Türk Musikîsinin nazarî yönleriyle açıklandığı ve yazıya aktarılmaya başlandığı “oluşum dönemi”ni kapsamaktadır. Bu dönemin sonlarına doğru, çok meşhur bir üstad olan Abdülkâdir Merâgî, bir sonraki "evre" 'nin tohumlarını ekmiş, Türk Mûsikîsine yeni bir yön vermiştir.
Bunu takiben, 15. yüzyılın başından Yavuz Sultan Selim’in tahta çıktığı 1512’ye değin; anlatıla geldiği şekilde, Türk Mûsikîsi'nin ses perdeleri ve makamları üzerinde birtakım nazarî değişilikler yapılmıştır. Bu da, Diyâr-ı Rum’un ve Balkanlar’ın dört bir köşesine Mevlevîhânelerin yayıldığı, İstanbul’un fethedilip, Bizans İmparatorluğu kalıntıları arasına Enderun Saray Okulunun kurulduğu, kökleştiği ve Orta Asya’dan Ali Şir Nevâî, Hüseyin Baykara, Ali Kuşçu, Şâdî gibi ilim adamlarının İstanbul’a cezbedildiği bir “dönüşüm dönemi”, keza “bir nevî Rönesans” olarak, karşımıza çıkmaktadır.
Bunun ardından, 16. yüzyılın başından IV. Murat’ın öldüğü 1640’a dek, Doğu’ya düzenlenen seferler sâyesinde, Osmanlı Sarayı'na Orta Doğu’dan getirilen müzik ve sanat adamlarının faaliyet gösterdiği, Şiî-Sünnî mezhepler arasında derin ayrışmaların patlak verdiği “şark dönemi” yaşanmıştır.
17. yüzyılın ortalarından Lâle devrinin sona erdiği 1730’a kadar, avrupai Barok ve Rokoko etkilerin Osmanlı Sarayı'na nüfûz ederek, zamanının doğu kültürüyle apayrı bir sentez oluşturduğu “klâsik dönem” süregelmiştir. 1730’dan İsmâil Dede Efendi’nin 1836’daki ölümüne dek uzanan dönem ise “son klâsik dönem” olarak adlandırılmaktadır.
Tanzimat Fermânı'nın ilan edildiği yıllardan II. Dünya Savaşı'nın sona erdiği 1945’e kadar süren akım ise “romantik dönem” olarak anılmaktadır.
20. yüzyılın ortalarından günümüze kadar gelen dönem ise “çağdaş dönem”dir.
En son temsilcisi Münir Nurettin Selçuk'tur. Oğlu Timur Selçuk ise başarılı bir şarkıcıdır.

Çeşitler
Hicaz
Hüzzam
Acemaşiran
Uşşak
Rast
Segah
Nu-Metal
Psychedelic rock
Punk rock
Senfonik rock
Folk rock
Glam rock
Jazz
Blues
Garaj rock
Jazz Rock Fusion
Hard Rock
Grunge Rock
Classic Rock (60's - 70's arası)

Bazı Rock sanatçıları şunlardır:

The Beatles
The Who
Paul Weller
Judas Priest
Metallica
Iron Maiden
Led Zeppelin
The Rolling Stones
U2
The Cranberries
Scorpions
Pink Floyd
Nirvana
Korn
Linkin Park
System of a down
Disturbed
Dragonforce

Hard Rock [değiştir]

Rock müzikte, müzik gittikçe sertleşmeye başlar. Bu durum hard rocku ortaya çıkarır. Müzik artık sadece siyahların acılarını ve sitemleri anlatan ulusal bir yapıdan, bütün dünyayı ilgilendiren sorunlara ve siyasete karılan evrensel bir yapıya yol almaya başlar.
Hard Rock, kökenleri 1960 başları Garaj Rock'ı ve Jazz'a dayanan bir rock and roll tarzıdır. Elektro gitar, bas gitar ve davulların sert şekilde kullanılması tipik özelliğidir. Hard rock terimi, overdrive kullanımı yoğun, daha melodik gitarlara sahip, jazz ve blues dan sert heavy metalden yumuşak bir tarzı betimler. Deep Purple ve Led Zeppelin bu tarzın başı çeken gruplarındandır.

Nirvana



Sonic Youth



Arcade Fire



The Postal Service


Bazı hard-rock sanatçıları şunlardır:

AC/DC
Rainbow
Gun's N' Roses
Scorpions
The Rolling Stones
SUM 41
ve diğerleri.

Heavy-metal [değiştir]

Anamadde: Heavy metal
Rock müziğin muhalif yanını gittikçe kaybettiğini düşünenlerin başlattığı müzik türüdür. Heavy metal; karanlık, sert ve geneli ölümü ya da kötü şeyleri anlatan tarzdır. Heavy metalciler siyahı benimsemişlerdir. Siyah onlar için vazgeçilmezdir. Kısaca siyah heavy metal'in rengidir diyebiliriz. Heavy-metal kendi arasında yüzlerce türe ayrılır. Bu türlerden bazılarını anamaddeden görebilirsiniz.
Bazı heavy-metal grupları:

Judas Priest
Iced Earth
Iron Maiden
Black Sabbath
Dio

Türkiye'de Rock Müzik [değiştir]

Türkiye'de Rock müzik anlayışı, ilk olarak Anadolu Rock olarak ortaya çıkmıştır: yani klasik Türk müziği ile Rock müziğin karışımı olarak. Erkin Koray, 3 Hürel, Barış Manço, Cem Karaca ve Fikret Kızılok buna örnektir. Sonra Kurban, Duman, Mor ve Ötesi, Özlem Tekin, Haluk Levent, ve Feridun Düzağaç albümler çıkarmışlardır, Rock adı altında. Ondan sonra Hayko Cepkin, Teoman, Replikas gelir. 1996 yılında Şebnem Ferah ilk albümünü çıkarmış ve Türkiye'de Rock'a farklı bir bakış açısı getirmiştir. Şafak Ongan' a göre Türkiye Rock müziğin patlaması Duman grubunun 'Herşeyi Yak' adlı cover parçasıyla olmuştur. Bunun ardından Türkiye'de de popüler müzik haline gelen Rock türünde Çilekeş, Emre Aydın, Barış Akarsu, Sakin, Ayyuka gibi bir çok isim ortaya çıkmıştır. --------------------------------------------------------------------------------

JAZZ MÜZİĞİ
Jazz. İçerdiği müzikal nitelik ve gelişim çizgisiyle 20. Yüzyıl müziğinin başlıca etken¬lerinden biri olan popüler müzik çeşidi. İngilizce jazz. 19. Yüzyılın sonlarında doğ¬muş, 20. Yüzyılda bütün dünyada benimsen¬miş, yaygınlaşmıştır. Kaynağında ve gelişim sürecinde Amerikan zencilerinin yaratıcılığını sergiler. Bu yönüyle "Amerikan müziği" değil, "Amerika'ya rağmen" yaşam bulan uluslararası bir müziktir: Afrika-Avrupa kay¬naklı ritim ve melodinin, Avrupa armonisi ve çalgılarının birleşmesiyle oluşan Jazz sen¬tezinin öğeleri arasında Afrika müziği; tar¬lalarda söylenen köle şarkıları; İngiliz'lerin dinsel müziği; Fransız'ların sokak şarkıları, halk dansları ve bando müziği; İspanyol sömürge müziği; ve bir ölçüde Kızılderili müziği vardır. Bu müzikal çeşitlilik Amerikan zencilerinin potasında eritilerek 19. Yüzyılın sonlarında çok etkili bir gerece dönüşen Blues ile yeni bir çeşni kazanmıştır. Blues 'un müzikal öz ve biçim görgüsüne dayalı armonik çalgısal uyarlamalara yönelme olgusu ise blues ile Jazz arasındaki göbek bağıdır.
Jazz müziği, 20. Yüzyılın hemen bütün müzik stillerinden yararlanmış olan zengin bir koleksiyondur. İlke olarak "çalgı müziği"dir ve din dışıdır. Mayasındaki *doğaçlama ve swing gibi başlıca iki etken, gelişen Jazz stillerine temel olmuştur.. Öte yandan eklektik kavrayışıyla Jazz, diğer müzik tür ve çeşit¬lerinden yararlanmayı bilmiştir. Genelde do¬ğaçtan anlatılan öykülere, "çağrı ve yanıt" ilişkisine, * blue nota gibi özgün, ilginç seslere dayanır: Bu ifade olanakları, insanın doğal ruhsal davranış biçimleri olan ağlama, mırıl¬danma, homurdanma, haykırma gibi duygusal tepkilerin müzikle dile getirilmesini sağlamıştır. Pekişmiş bir ritim geleneğinden, tematik yapılanma birikiminden, çalgı bilgisi deneyimlerinden güç alan Jazz, Amerikan popüler şarkılarındaki melodi ve biçimlerin yanı sıra, Latin Amerika danslarının ritimleri, Afrika ve Güney Amerika kıtasının vurmalı çalgıları gibi batı müziğinde bulunmayan öğeleri de kendi mozaiği içine almış, öte yan¬dan Debussy ve Ravel gibi izlenimci besteci¬lerin müziklerindeki armonik renkleri değer¬lendirmiştir.
Jazzın doğuşunda Avrupa müziğiyle başka bir etkileşim olanağı ise Amerikan iç savaşın¬dan arda kalan bando çalgılarının zenciler tarafından kullanılmasıdır. Beyazların "brass band"ini örnek tutan zenciler, 19. Yüzyılın sonlarında "Marching band" denen tören ban¬dolarını oluşturmuş, cenazelerde, düğünlerde, şenliklerde, özel eğlencelerde görev yapan bu topluluklar, marş ve dans müziklerinin yanı sıra şarkılar, blues 'lar seslendirmiştir.
Jazzın çekirdeği sayılan parçalara *ragtime denmiştir. Ragtime, aslında bir piyano müziği stilidir. 20. Yüzyılın ilk yıllarında piyanoyla kendi parçalarını seslendiren ragtime usta¬larının önde gelenleri Scott Joplin, James Scott ve Joseph Lamb'dir.
Kırsal kesim blues'unun sanatsal kimlik kazanması, "kent bluesu"na dönüşmekle gerçekleşmiştir. Bu olgu ilkin Amerika'nın Mississippi deltasındaki New Orleans'da yaşama geçmiş, 1890'lı yılların marching band'leri, Jazz band denen daha küçük çalgı topluluklarına dönüşmüştür. New Orleans'da jazz band gruplarında kullanılan çalgılar şun¬lardı: Kornet ya da trompet, klarnet, trombon, tuba, *bando (sonraları gitar ya da piyano).
Jazz müziğinin gelişim çizgisi, belirli dönemlerin belirli stillerini sergiler. Bu dönem ve stiller yaklaşık tarihlerle şöyle özetlenebilir:
Dixieland (1900-1920)
19. Yüzyılın son on yılında olduğu gibi, Dixieland stili sanatçılarının çoğunluğu New Orleans'lıdır. Ses kayıtları yapılamadığı için, bu dönemdeki seslendirmelerin müzikal niteliği hakkındaki bilgilerimiz sınırlıdır. Eldeki ilk kayıt, 1917 tarihli Original Dixieland Jazz Band'a aittir. Bu stilin önde gelen öteki Jazz toplulukları arasında Reliance Brass ve Jack Papa Laine'in önderliğindeki Ragtime Band vardır.
Chicago 1920-1930
Bu dönemde Jazz, zenci1erin amatöreğlence müziği olmaktan çıkmıştır. .1920'li yıllarda başlayan plak üretiminin Jazz sanatına yeni boyutlar kazandırması sonucunda, Chicago'da beyazlar da aynı alana yönelmiş, Jazz gruplarında yer alan bazı çalgılar değiş¬miştir: Geleneksel bir çalgı olan *banjo'nun yerine gitar ya da piyano, tuba'nın yerine kontrbas kullanılmıştır. Saksofonun Jazz müzi¬ğinde önem kazanması da bu döneme rastlar.
Chicago stilinin önde gelen sanatçısı Louis Armstrong'dur, ama bu stil aslında onun tır¬mandığı ilk basamakları temsil eder. Armstrong'un 1925-28 yıllarındaki Hat Five ve Hat Seven gruplarından kalan kayıtlara göre, çalgı müziği yorumcu1uğunda büyük gelişme olduğu anlaşılmaktadır. Sanatçı, daha o zaman, trompette *vibrato gibi yeni stan¬dartlar geliştirmiş, me10dik formülleri geniş bir taklit repertuarıyla yumuşatıp rahatlat¬mıştır. "Scat-singing" denen, insan sesiyle çalgı seslerini taklit ederek doğaç1ama yapma bu1uşu da Chicago stilinin katkılarından biridir. Başka bir önemli adım ise Armst¬rong'un uzun, tutarlı, duyarlıklı trompet solo¬larıdır. O dönemde herhangi bir solo çalgıda, bu derece zevk veren doğaçlama1ar yaparak Armstrong ile yarışabilecek sanatçı, sadece piyanist Earl Hines'dı. Chicago'nun yükselt¬tiği müzikal düzey 1920'li yıllarda Avrupa'da ilgiyle karşılanmış, Avrupa sanat müziğini etkilemiştir.
Louis .Armstrong'un kurduğu grupların yanı sıra, Chicago stili'nin öteki grupları arasında King Olivers 's Creole Jazz Band (Armstrong'la birlikte), Jelly Rol Mortan 's Red Hat Peppers vardır.
Swing (1930-1940)
Önceki yılların plak sektörü bu dönemde sanayiye dönüşerek büyük tecimsel boyutlara ulaşmıştır. Jazz müziğinde *big band denen geniş toplulukların oluşması da swing döne¬mindedir. Jazz, ABD' de artık tam anlamıyla benim¬senmiş olduğundan, kendisine yeni bir başkent seçmişti: New York. Bu dev kentin aranjörlerinden Don Redman, big band orkestralannın ilkelerini geliştirmiş, üfleme¬lilerin ses renkleriyle istediği bulamaçları sağlamak için çalgı gruplarıyla ilgili ayrıntılara özen göstermiştir. Dıştan bakıldığında bu düzenlemeler, orkestra disiplininin görü¬nümleri olarak algılanabilir; oysa Redman'ın asıl amacı, seslendirme sırasında yapılan gös¬termelik bir şekilcilikle her çalgı grubunun podyumda birlikte kalkıp birlikte otıırması gibi şeyler değil, tınıların kaynaşma ve zıtlık¬larından elde edilecek müzikal atmosferdi. Bu da ancak bilinçli bir *çalgılama, *orkestras¬yon ve *stil bilgisi çalışmasıyla gerçekleşen karizmatik bir yaklaşım demektir. Don Red¬man'ın aranjmanları, çalgılar arasında kar¬maşık ilişkilerden kaçınmayan bir yazıydı; bu yazı, Armstrong ve Coleman Rawkins gibi solistler için bir vitrin görevi yapmıştır. Redman'ın çalışmalarını daha sonra Benny Carter ve Fletcher Renderson üstlen¬miştir. Kansas City blues geleneğinde pişmiş olan Moten'in "band"i ise henüz 1932'de ya¬pılan bir dizi kayıtla "swing"in nasıl bir cevher taşıdığını kanıtlamıştır. Moten'in "Band"inde basçı Page, Bill ve sonraları Count Basie, blues şarkıcısı Jimmy Rushing, trompetçi Oran "Rot Lips" Page ve tenor sak¬sofoncu Ben Webster bulunuyordu. Grup, basit, akılda kalıcı, "Riff' denen değişen armoniler üzerine tekrarlanan renkli motifler¬le ve "Read" olarak nitelenen solo aranjman¬larla etkileyici gücünü geliştirmiştir. Moten ve Renderson'un yaptığı aranjmanlann kapışıldığı, klarnetçi Benny Goodman'in "King of Swing" diye anıldığı yıllardan sonra "Big band" hareketi, Count Basie'nin önderliğinde yeni bir hamle yapmıştır. "Dance band" toplu¬lukları, artık swing stilinin oynak, insanın içini kıpırdatan tipik özelliklerini sergiliyor¬du: Blues ve popüler şarkılardan kaynaklanan gerilimli melodilerin eşliğindeki piyano, gitar, kontrbas ve davulun oluşturduğu ritim çal¬gıları, davulcunun zile vurarak öncülük ettiği dört dörtlük ölçüdeki swing ritmini belirlemekteydi: Swing'le serpilip büyüyen Duke Ellington orkestrası, geleneksel çizgiye bağlı kalmakla yetinmemiş, onu geliştirmeye yönelmiştir. Yarım yüzyıl boyunca (1923-74) Duke Ellington'ın liderliğinde başarı kazanan orkestra, çalgı sanatçılarının en iyilerini bir araya getirmişti: Trompette Bubber Miley, Rex Stewart, Cootie Williams, Cat Anderson, Clark Terry; klamette Bamey Bigard; sakso¬fonda Johnny Hodges, Harry Camey, Ben Webster, Paul Gonsalves; trombonda "Tricky Sam" Nanton, Lawrence Brown; kontrbasta Jimmy Blanton. Jazz tarihinin en büyük¬lerinden Duke Ellington, topluluğuna duy¬duğu güvençle müziğin bütün alanlarına el atma cesaretini, buluşçuluğunu ve yara¬tıcılığını göstermiştir: Bir çeşit blues olan "Jungle" parçalarından hızlı danslara, ağla¬maklı romantik şarkılardan popüler zırzop parçalara, programlı müzikten minyatür konçertolara, genişletilmiş çalgı parçalarıyla biçimlendirilen - konser eserlerinden film müziklerine, hatta üç tane *Missa benzeri kilise müziği mayası taşıyan esere kadar genişleyen çeşit zenginliği, Ellington' daki müzikal iştahın akıl almaz sonuçlarıdır. Aslında bütün bunların altında, onun buluşları olan yeni armonik incelikler ve çalgısal bireşimler, düzensiz uzun cümlelerle yapılan deneyler, sürpriz "çıkma"ların gelenek içinde eritilmesi ya da sivrilmesi gibi yenilikler vardır. Ellington'ın ufkunu genişleten iki müzikçiyi de özellikle vurgulamak gerekir:
1926-29 arasında Miley, 1939-67 arasında ise Billy Strayhom. Benny Goodman'ın başarısı, big bang olgusunun popüler müzikle birleşmesine yol açmıştır. Goodman'in yanı sıra, Tommy Dorsey, Harry James, Woody Herman, Glenn Miller, Artie Shaw (şarkıcı Billy Holiday'le birlikte), Chick Webb (şarkıcı Ella Fitzge¬rald'la birlikte) ve Stan Kenton orkestraları, profesyonel yaklaşımın olgun örnekleridir.
Öte yandan dikkat çekici müziksel değer taşıyan özellikli sololar, küçük gruplardan ya da piyanistlerden gelmiştir. Piyanistler genelde iki ekole ayrılır: Müzikte solo piyanonun bütün yaratıcılık ve becerilerini sergileyenler; *boogie-woogie'ye yönelenler. Birinci ekolüp eşi görülmemiş temsilcisi Art Tatum'dur: Küçük ve gösterişli melodilerden yola çıkıp popüler parçalarla oyun oynayan, onları sürekli değiştiren, sürpriz ritmik değişimler uygulayan, cesur armonik yürüyüşlerden şaşırtıcı verimler sağlayan ve sonuçta bir orkestranın olanaklarını piyano¬suyla dile getiren Art Tatum, müzik tarihinin doruktaki yaratıcılarındandır. Öte yandan bir "Blues piyano stili" olan boogie-woogie yolu¬nu seçen Meade "Lux" Lewis, Albert Am¬moİ1s ve Pete Johnson, kullandıkları boogie¬woogie ostinatoları ile "Blues", "Ryhthm and blues" ve "Rock" için yaşamsal olan temel malzemeyi hazırlamışlardır.
Bebob (1940-1950)
Jazzın kendini yenileyen dinamik özelliği, 1940'lı yıllarda ticarileşmeye tepki biçiminde ortaya çıkmıştır. Yeni stil *bebob, alto sakso¬foncu Charlie "Bird" Parker ve trompetçi Dizzy Gillespie'nin yaratıcılığıyla gelişmiş, doğaçtan çalma (improvisation), bu dönemde öne çıkmıştır. Yoğun melodik doğaçlama, "Tema-solo tema" diyaloğundan oluşan bi¬çim, hızlı tempolar, ikincil akorların daha faz¬la kullanımı ve genişleyen akorlar, hızlı, dişli, asimetrik doğaçlamalı melodiler sonucunda, karmaşık bir armoni anlayışı gündeme gelmiştir. Kontrbasçılar, ilerleyen eşlik çizgi¬sinde tekrarlanan notalardan kaçınmış, davul¬cular uygun gördükleri ölçülerde davul seti üzerinde özgürce aksan yapmış, bu sanatı di¬leklerince konuşturmuşlardır. Parker ve Gil¬lespie'nin yanı sıra, öncü isimler arasında sak¬sofoncu Dexter Gordon ve Sonny Stitt, trom¬petçi Miles Davis ve Fats Navarro, tromboncu J. J. Johnson, piyanist Bud Powell ve Al Haig, besteci-piyanist Thelonious Monkve Tadd Dameron, davulcu Kenny Clarke ve Max Roach gibi isimlerin yüreklice atılımlarını vurgulamak gerekir. Bu yetenekli sanatçıların içinde Charlie Parker, iz bırakan bir doğaçla¬ma ustası olarak tarihe geçmiştir. Dizzie Gillespie ise 1947'de, gitar, piyano, bas ve davuldan oluşan küçük grubuyla yepyeni, rengarenk, ilginç bir bebob stili yaratmıştır: Afro-cuban Jazz.
Cool jazz (1950-1960)
Piyanist Lennie Tristano, çalışma ar¬kadaşları Lee Konitz ve Miles Davis'le birlik¬te bu stile öncülük etmiştir. Tristano'nun 1949'daki altı çalgılı grubunda, *legato deyiş¬le kromatik diziden yararlanan melodiler üre¬tilmiş, davulda değnek yerine süpürge kul¬lanılmıştır. Davis grubunun 1950'deki Birth of the cool sitili, orta hızdaki tempoların, renkli tonların, insan ruhunun içine dalıp çıkan dinamiklerin, aksamaların ve aranjmanların ve aranjmanlarla dengelenmiş doğaçlamaların müziğidir.
1950'lerde California'daki müzikçiler cool stilini West Coast (Batı Yakası) Jazzı adı altında yaygınlaştırmıştır. Bazıları yenilikçiy¬di: Bariton saksofoncu Gerry Mulligan ve trompetçi Chet Baker, piyanonun yer almadığı kendi kuartetlerinde, doğaçtan melodilerle kontrpuan tekniğini denemeye yönelmişlerdir. Piyanist Dave Brubeck ise alto saksofoncu .Paul Desmond'la işbirliği yaparak Jazz müzi¬ğindeki geleneksel dört dörtlük ölçünün dışına çıkmış, değişik, şaşırtıcı ölçüler kullanmıştır.
1960'lara gelirken davu1cu Art Blakey ve piyanist Horace Silver, tonal sistemden uzak¬laşarak pentatonik dizilerden melodiler, sub¬dominant merkezli bağlanışlar ve minör renkli armonilerle "Bebob"ın blues ve *gospel müzikleriyle ilişkisini yeniden kurmaya giriş¬mişlerdir. Modem Jazz Quartet'in (1952-74) müziği, piyanist John Lewis ve vibrafoncu Milt Jackson'un öncülüğünde Avrupa'nın eski oda müziği formlarındaki dinamik incelikleri swing doğaçlamasıyla birleştirmiştir. John Lewis ve Gunther Schuller, Avrupa sanat müziği ile Jazzın birleşerek üçüncü bir sanat akımı yaratılacağı görüşündeydiler. Miles Davis ise Bill Evans ve Gil Evans'la beraber eşlik ve biçim anlayışına yeni, ileri bir yak¬laşım getirmiştir.
Free Jazz (1960-1970)
Jazz sanatının bütün geleneksel değerlerine sırt çevirerek Avrupa'daki dizisel akımın paralelinde yadırgatıcı, alışılmamış bir müzik sergileyen Free Jazz, alto saksofoncu Omette Coleman ile trompetçi Don Cherry'nin öner¬diği ve geliştirdiği bir stildir. "Swing"in dış¬landığı, perde sistemi ve tınıların uç noktalara vardınldığı, "Tema"nın, "Ölçü"nün, "Ritmik kalıp"ların altüst edildiği bu atonal müziğin izinden giden iki önemli müzikçi Cecil Taylor ve John Coltrane'dir. Cecil Taylor, davulcu¬nun ve kontrbascının eşlik rollerine tam özgürlük tanıyarak kolektif atonal doğaçla¬mayı özendirmiştir. Free jazz, başlıca dayanaklarından birini Miles Davis'de bulmuştur. Uzun kariyeri süresince birçok stili yaşayan, hatta onlara öncülük eden, sıra dışı yaklaşımları seven Davis, ostinato besteleriyle John Coltrane'in yakınlık duyduğu bir sanatçıydı. Bu stilin başta gelen grubu "The Art Ensemble of Chicago", 1970'li ve 1980'li yıllarda "Free" Jazzın çeşitler kazanabileceğini göstermiştir.
Electric Jazz (1970-1980)
Stil çoğulculuğunun sürdüğü bu dönem, *rock müziğin elektro çalgılarından etkilen¬miştir. 1970'li ve 1980'li yılların akımı Fus¬sion, Miles Davis'in eski çalışma arkadaşlarıHerbie Hancock, Chick Corea, Keith Jarret, Joe Zawinul (klavyeli çalgılar); Wayne Shorter ve Benni Maupin (ahşap üflemeli çal¬gılar); George Benson ve John McLaughlin (elektro gitar); Airto Moreira ve Billy Cop¬ham (vurmalı çalgılar) gibi sanatçıların öncü¬lüğünde gelişmiştir. Hancock synthesizer ile Maupin ise dans havasında *soul stiline; Shorter ve Zawinul, kurdukları Weather Re¬ port topluluğuyla rock ritim ve aranjmanları¬na yakınlık göstermişlerdir. McLaughlin ve Cobham, Mahavishnu Orkestrası yoluyla Jazz armonisiyle değişime uğratılmış hard rock'a yönelmiştir. Corea, Moreria ve elektrobas sa¬natçısı Stanley Clarke, kendi grupları Return to Forever'da Latin müziğinden, sonraları da tenor saksofoncu Stan Getz'e eşlik ettiği yıl¬larda *bosso nova biçiminden yararlanmış¬lardır. Jazz sanatı evrimini sürdürmekte ve genişletmekte, tarihteki yerini geliştirmektedir. Bundan ötürü, Jazz tarihi üzerine yapılan bir araştırma, Jazzın bütün stillerinin gelişmekte olduğunu göz önüne almak durumundadır.
Türkiye'de Jazz
Jazz sanatının dünyada yaygınlaşması bakımından oldukça erken bir tarih olan 1930'lu yıllarda bu ateşin ülkemizde de yakıldığı ve günümüze kadar sönmediği görülür. İlk Jazz topluluklarımız, alto sakso¬foncu İbrahim Özgür'ün öncülük ettiği trio ile birkaç yıl sonra trompetçi Giudo Komfilt'in kurduğu Jazz orkestrasıdır. 1940'lı yılların başında İstanbul Radyosu, İbrahim Özgür, Fazıl Abrak gibi sanatçıların desteğinde canlı Jazz yayını yapmış, ayrıca İstanbul 'un gece kulüplerinde Jazz müziği seslendiren topluluk¬lar yer almıştır. Öte yandan Kadıköy Halk¬evi'nde Hulki Saner, Mehmet Akter, Necdet Alpün ve Fazıl Abrak'ın toplulukları konser¬ler venniştir. Kadıköy'deki bu Jazz çevresine sonradan Erdem Buri, İlhan Mimaroğlu ve Erol Pekcan katılmıştır.
1950'li yıllara gelindiğinde, İsmet Sıral'ın orkestrasına besteler yazan Arif Mardin adıy¬la karşılaşılır. Nejat Cendeli, Süheyl Denizci, Ümit Aksu gibi çalgı sanatçılarının yanı sıra, Sevinç Tevs, Ay ten Alpman ve Rüçhan çamay, Jazz şarkıcısı olarak ün kazanmıştır. Birkaç yıl sonra, Jazz topluluklarına konserva¬tuardan yetişen Selçuk Sun ve Melih Gürel gibi çalgı sanatçıları da katılmıştır. Dönemin bir başka yıldızı, trompetçi Muvaffak Fa¬lay' dır.
Türkiye'nin ilk Jazz kulübünü, 1959'lerin sonunda İstanbul' da trompetçi ve armonikacı Hasan Kocamaz açmıştır. Daha sonra İsmet Sıral'ın orkestrasına katılanlar arasında kontr¬basçı Selçuk Sun, davulcu Vasfi Uçaroğlu, alto saksofoncu Hrant Lusigyan, tromboncu İlker Yetişen ve piyanist Ayhan Yünkuş gibi isimler vardır.
Davulcu Erol Pekcan, Türkiye'de Jazz sanatının sevilmesinde öncü rol oynamış, Berklee Müzik Okulu'nda öğrenim yapan besteci ve piyanist Emin Fındıkoğlu ise 1960'lı yıllardan başlayarak gelişime katkıda bulunmuştur. Fındıkoğlu'nun yanı sıra Neşet Ruacan, Onno Tunç, Arto Tunçboyacıyan, Altan İlter, Günnur Perin, Turan Etike, Selim Selçuk, Murat Verdi, Nilüfer Ruacan ve şarkıcı Nükhet Ruacan gibi değerli Jazz sanatçıları da bu sanatın yükselmesinde pay sahibi olmuştur. Ayrıca piyanist ve saksofoncu Tuna Ötenel'in katkısı önem taşır. Türkiye'de ilk Jazz festivali 1982'de İstan¬bul' da gerçekleşmiş, festivalin ev sahipliğini Neşet Ruacan ve Önder Focan'ın toplulukları yapmıştır. 1983 'te kurulan TR T İstanbul Radyosu Jazz Orkestrası gibi önemli bir kuru¬luşu 1997 yılına kadar Süheyl Denizci yönet¬miş, bu görevi ondan Neşet Ruacan devralmıştır.
1990'lı yıllardan başlayarak genç piyanist Kerem Görsev, deneyimli gitarcı Önder Focan ve uzun yıllar yurt dışında başarı kazanmış olan Fatih Erkoç, Türkiye'de Jazz sanatına hareket getirıniştir. Jazz şarkıcısı olarak yurt dışında isim yapan Nükhet Ruacan'ın yanı sıra, Tun--------------------------------------------------------------------------------

Temel olarak dört ana unsurdan oluşur: Diklik, yoğunluk, süre ve tını.
Diklik, bir sesin ne kadar 'tiz' ya da 'pes' olduğunu ifade eder. Örneğin her nota ismi (Do, re, mi) farklı bir dikliğe sahiptir. Aynı nota isimleri de hangi oktavda bulunduklarına bağlı olarak farklı diklikleri hangi edebilirler. Akustik olarak birimi frekanstır.
Yoğunluk, bir sesin gürlüğünü ifade eder. Müzikte nüans olarak da kullanılır (forte, piano, fortessimo vb). Akustik olarak birimi desibeldir.
Süre, bir sesin ne kadar sürdüğünü ifade eder. Müzikte ikinin katları biçiminde ifade edilir (birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik) ancak nota değerlerinin yanlarına konan noktalar sürenin kendi değerinin yarısı kadar daha uzamasını sağlar.
Tını, bir sesin rengini ifade eder. Örneğin aynı oktavda aynı notayı aynı yoğunlukta ve aynı uzunlukta çalan bir kemanla bir flüt arasındaki fark tını farkıdır. Dört özellik içinde en karmaşık olan özellik budur. Akustik olarak tını, sesin doğuşkan (harmonik) yapısına bağlı olarak değişir.
Müzik konusunda en büyük sıkıntı, müziğin bilimsel yönleriyle yeteri kadar tanıtılamamasıdır. İnsanların günlük hayatta bile sürekli iç içe oldukları bu olguya bilimsel yaklaşmak faydalı olabilir.
Müziğin tanımıyla ilgili şu görüşler vardır :
Kelimelerle anlatılamayan duygu ve düşüncelerin seslerle anlatılması sanatıdır. Müzik; duygu, düşünce, izlenim ve tasarımları ve başka gerçeklerin de katkısıyla belli durum, olgu ve olayları, belli bir amaç ve yöntemle, belirli bir güzellik anlayışına göre birleştirerek, biçimlendirilmiş seslerle işleyerek anlatan estetik bir bütündür. Herkesin anlaya bildiği ve anlayabileceği yegane dildir.
Eski Yunan Felsefesinde müziğin etkisi yoğun olarak görülür. Nitekim; Musiki-musika-muzika-müzik kelimeleri Yunanca kökenlidir. Yunan alfabesinde m-o-u-s-a harfleriyle yazılan ve musa diye okunan peri anlamındaki kelimenin sonuna gelen –ike veya –ika takısı, o kelimeye konuşulan dil anlamını kazandırır; Elenika (Yunanca), Turkika (Türkçe), İtalika (İtalyanca) örneklerinde olduğu gibi. Musa’ya eklenen –ike takısı, peri sözcüğüne de perilerin konuştuğu dil anlamını verir.( ta musiké ) Mûsikiye daha sonraları toplumumuzda İslâmi terimle meleklerin dili denilmiştir.(Elest bezmi’nin avazesi) Bu durum, müziğe eski çağlardan itibaren batıda da doğuda da tanrısal özellikler atfedildiğini gösterir.
Müzik; hem bir sanat hem de bir bilimdir. Duygusal olarak algılanışının yanı sıra akıl ile de kavranabilir. Bu özelliği ile bireyin ve toplumun duyuş ve biliş açısından durumunu belirlediği gibi, gelişim ve değişimini de sağlayan organik bir yapıdır. Sesin en güzel şekli müzik ile dile gelir. Resim, renklerin birleşmesinden; şiir, kelimelerin kaynaşmasından nasıl oluşuyorsa; müzik de seslerin, duygu, düşünce ve heyecanımızı anlatmak üzere belli bir estetik anlayışına göre seçilip işlenmesinden oluşmaktadıra Ötenel, Emin Fındıkoğlu ve piya¬nist Nilüfer Ruacan'ın CD'leri yurt dışında ilgiyle karşılanmıştır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mart 2010       Mesaj #26
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
muzik turleri ve ozellikleri nelerdir bularla ilgili baz şarkılar nelerdir?


:::::::::::Msn Sad((((((((((((((((((((((((..:::::::::::::::Msn Sad8888888888888:::::: ::::::::Msn Sad((((((88888888.(88:
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2010       Mesaj #27
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HALK ŞİİRİNİN TÜRLERİ


Divan şiirinde nazım biçimleri, şekilleri belirlidir. Bu kurallar hiç değişmez. Halk şiirimizde ise nazım biçiminden çok türler vardır. Halk şiirinin türlerini oluşturan koşma, semai, dudak değmez, destan ve türküler için nazım şekilleri açısından uygulanacak bir kural yoktur. Yani yukarıda saydığımız türleri birbirinden ayıracak belli kurallara oturtulmuş nazım biçimleri yoktur. Pertev Naili Boratav'a göre halk şiirimizdeki tür'leri biçimleriyle değil; ezgileri ve okunuşlarıyla birbirinden ayırabiliriz. Fuat Köprülü de, halk şiirindeki türlerin arasındaki fark, kısmen şekillerinden ve daha ziyade bestelerinden ortaya çıkar, demektedir. İsmail Habip Sevük de, halk şiiri türlerinin yalnız şekilleriyle değil, nağmeleri ve makamlarıyla ayrılır derken aynı gerçeğe parmak basar.

Hikmet İlaydın'ın Türk Edebiyatı 'nda Nazım adlı eserinde vurguladığı gibi, halk şiirinde tip olarak gerçekte iki tür vardır: Mani ve Koşma. Öteki türler yani Türkü, Semai, Destan, Varsağı, İlahi ve Nefes ise bu iki tipin türevleridir.

MANİ:
Mani'ler tek dörtlükten oluşan ve kafiye düzeni değişik halk şiiri türleri ne uymayan, bir bütünlük arzeden, içerdiği manayı veya verdiği mesajı bu dörtlük içinde tamamlıyan, genellikle yedi heceli bir halk şiiri türüdür. Anonim halk şiiri içinde önemli bir yer bulmuştur.

Türk Halk Edebiyatı konusunda araştırma yapmış ve bu alanda eserler vermiş yazarlardan Fuat Köprülü, Ata Terzibaşı, Veled Çelebi mani kelimesinin ''mana'' kelimesiyle eş anlamlı olduğunu söylemektedir. Demek oluyor ki (Mani) kelimesi (Mana) kelimesinde ortaya çıkmıştır. Niyazi Esat ise kimi şiir türlerinin çeşitli Türk boy ve kabile adlarından esinlendiğini öne sürerek mani kelimesinin de (Türkmani) yani Türkmen kelimesinden ortaya çıktığı görüşündedir.

Mani'lerin çoğunlukla dört mısradan oluştuğunu söylemiştik. Bu tür manilerde birinci, ikinci ve dördüncü mısralar birbirleriyle kafiyeli, üçüncü mısra ise serbesttir. Maniler genellikle dört mısradan kurulu İse de bazan 5,6,7,8,10,14 mısralı manilerle de karşılaşmaktayız. Fahrettin Kırzıoğlu'nun bildirdiğine göre oyunlar sırasında karşılıklı söylenen sorulu-cevaplı manilere Kars çevrelerinde Akışta adı verilmektedir.

Mani'leri konularına göre Pertev Naili Boratav on hölümde toplar: 1-Niyet manileri 2-Atışma manileri 3-Tarlada ve İşte çalışırken gelip geçenlere söylenen maniler 4-Bekçi ve davulcu manileri 5-Satıcıların söyledikleri maniler 6-Semai kahvelerinde söylenen cinaslı maniler 7-Aşık-Hikayecilerin söyledikleri maniler 8-Mektup manileri 9-Düğünlerde söylenen maniler 10-Mani kıtalarından oluşmuş, mani özelliğini yitirmemiş ''basit makamlı'' veya konuşma üslubundaki maniler.

Manilerin bazıları da türkülerin içinde, destan ve ağıtların sonlarında da yerleştirilmiştir. Ancak mani söyleme geleneğinin aşıklarca pek benimsenmediği ve onlarca uygulandığı pek söylenemez. Maniler çoğunlukla kadınlarca yaratılmış ve kadınlar tarafından söylenegelmiştir.

KOŞMA:
Halk edebiyatı yazarları, Halk edebiyatı nazım biçimleri içinde en çok işlenen ve en çok sevilen türün koşma olduğunu belirtirler. Aşık edebiyatında aşkı, acıları, üzüntüleri, özlemi, gurbetİ, doğayla ilgili duygulanmaları anlatmak için hep koşma türünden yararlanılmıştır. Hikmet Dizdaroğlu ''Koşma söz koşmak mastarının türevidir'' der.

Koşmalar hece vezniyle (6+ 5) ve hece vezninin (4+4+ 3) duraklı kalıbıyla yazılır. Dörtlükler ise 3 ve 5 arasında değişir. Son dörtlükte aşık kendi mahlasını mısralardan birine yerleştirir. Buna Tapşırmak denir. Onbir heceli olmak koşmanın en büyük özelliğidir. Duraklı kalıbıyla Türk dilinin güzelliğini şiire uygulayan saz şairleri, bu doku içinde duygularım daha bir kolay, daha bir güzel aktarabilmektedirler. Koşmalara uygulanan bestelerin de görkemi, etkinliği onbir heceli şiirler olması nedeniyle daha belirginleşir ve büyüleyici ve çekici olur. İşte halk arasında ve saz şairlerince kullanılan ''ezgi'' kelimesi de bu uyumun özüdür.

Koşmaların ezgiyle söyleııme8i için de iki mısra arasına terennümler yerleştirilir.
Hikmet Dizdaroğlu koşmaları ezgilerine ve yapılarına göre iki bölüme ayırır. Özel ezgiyle okunan koşmalar şunlardır: Acem Koşması, Kerem, Kesik Kerem, Gevheri, Ankara Koşması, Elpük Koşması, Yelpük Koşması, Bayındır Koşması, Sivrihisar Koşması, Sümmani, Cem Koşması, Bülbül Koşması, ve Topal Koşma. Yapılarına göre koşma çeşitleri ise şunlardır: Düz Koşma, Yedekli Koşma, Musammat Koşma, Ayaklı Koşma, Zincirbend Ayaklı Koşma, Zincirleme, Koşma-Şarkı.

Koşma ezgiyle söylendiği için onun söyleniş şekli koşmayı varsağı ve türkülerden ayırır. Yoksa bu saydığımız türler yapı olarak birbirlerine çok yakın olup bunları birbirinden ayıran tek özellik besteleridir.

VARSAĞI:
Güney Anadolu'da Maraş'tan Mersin'e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklular zamanında Anadolu'ya yerleşmişlerdi. İşte varsağı, Varsak Türkülerinin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir. Fuat Köprülü 'nün bildirdiğine göre varsağılarda yiğitçe seslenişler de vardır. Bunu sağlamak için de ''behey'', ''bre'', ''hey'' gibi ünlemler kullanılır. Hece vezninin sekizli kalıbıyla yazılır. Ancak on birli olanlarına da rastlamaktayız.

Halk edebiyatımızda en çok varsağı söyleyen aşık, Karacaoğlan'dır.

DESTAN:
Türk Halk Edebiyatında destanlar uzun bir örgü içinde bir olayı hikaye
etme, anlatma sanatıdır. Destan kelimesi Far8çadır. En uzun nazım biçimi olan destan hece vezninin genellikle onbirli kalıbıyla yazılır. Bazı destanlarda dörtlük sayısının yüzü geçtiği görülmüştür. Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiiri Bilgisi adlı eserinde destanları konularına göre şöyle tasnif etmiştir: Savaş Destanları, Deprem, Yangın, Salgılı Hastalık gibi Olaylarla ilgili Destanlar, Eşkiya ve Ünlü Kişilerin Serüvenlerini Anlatan Destanlar, Toplumsal Taşlama ya da Eleştiri Niteliğindeki Destanlar, Atasözleri Destanları, Hayvan Destanları, Yaş Destanları (insanın doğumundan ölümüne kadar geçirdiği hayat dönemlerini anlatan destanlar). Hikmet Dizdaroğlu ise bu tasnife Güldürücü Destanlar ve Davulcu Destanlarını da eklemektedir. Bu sıralamaya biz de Yemek Destanlarını ilave ediyoruz. Halk Şairlerinden Yemek Destanları adlı bir Güldeste'yi yeni yayınladık.

Destanlarda ele alınan olay hikayeleştirilir. Öğretici ve gösterici olmaya çalışılır. Duygusal öğeler şiirde bulunmaz, ancak bu ögeler destanı dinleyenin yüreğinde doğar. Destanlar özel bir ezgiyle okunur, ''taganni'' ve ''terennüm'' esastır.

Koşma biçimli destanların yanı sıra mani biçimli destanlar da vardır. Mani tipi destanların en eski yazarı Bahşi adlı bir saz şairidir.

SEMAi:
Semailer halk şiiri içinde aruz vezniyle de yazılmıştır. Hece vezniyle yazılan semailer koşma tarzındadır. Saz şairleri aruzu da heceyi de denemişlerdir. Semaileri koşmadan ayıran özelliği hecenin sekizli kalıbıyla yazılmış olmasıdır. Dörtlük sayısı ise 3-5'tir. Konu olarak doğa, sevgi ve güzellik işlenir. Semailerin de ezgili olanları vardır. En güzel semai yazanlar arasında Karacaoğlan, Dadaloğlu ve Erzurumlu Emrah'ı sayabiliriz.

TÜRKÜ:
Kendine özgü ve değişik ezgilerle söylenen türkü zamanla anonimleşen bir nazım biçimidir. Türküler ana dörtlüklerle, onu izleyen nakaratlardan oluşur. Türkülerdeki dörtlüklere Bent adı verilir. Nakaratlar, halk dilinde bağlama ve kavuştak olarak adlandırılır. Türküler yukarıda saydığımız nazım biçimlerinin aksine hece vezninin her kalıbıyla söylenir. Yani hece sayısı itibariyle bir sınırlama olmaz. Mahmut Ragıp Gazimihal, ezgilere göre usulsüz ve usullü türküler olarak iki ayırım yapar. Usulsüz olanlar; divan, bozlak, koşma, hoyrat ve Çukurova'yı içine alan uzun havalardır. Usullü olan türküler grubunda ise genellikle oyun havaları yer alır ki bunlara Konya'da oturak havası, Urfa'da kırık hava adı verilmektedir.

Türklerde işlenen konulara göre de sınıflama yapan yazarlarımız vardır. Bu sınıflama şöyledir: Ninniler, Çocuk Türküleri, Doğa Türküleri, Aşk Türküleri, Kahramanlık ve Askerlik Türküleri, Tören Türküleri, İş Türküleri, Karşılıklı Türküler, Ölüm Türküleri, Oyun Türküleri, Tabiat ve Hayvan Türküleri, Zeybek ve Derebeyi Türküleri, Cinayetler ve Acıklı Olaylarla ilgili Türküler, Güldürücü Türküler, Yemek ve yiyecekle ilgili Türküler.

Yapılarına göre türküleri sınıflandıran yazarlar da türkülerin bent kavuştaklarını göz önünde bulundurmuşlardır. Bu tür sınıflama şöyledir: Bentleri mani dörtlükleriyle kurulan türküler, Bentleri dörtlüklerle kurulan türküler, Bentleri üçlüklerle kurulan türküler, Bentleri beyitlerle kurulan türküler.

DUDAK DEĞMEZ (Leb Değmez):
Halk edebiyatımızda saz şairleri arasında atışmalar, taşlamalar gibi karşılaşmaların yapıldığını belirtmiştik. Bu karşılaşmalardan birisi de dudak değmez'dir. Bu türde aşıklar söyleyecekleri dörtlüklerde dudak seslerinden (b,f,m,p,v) harflerini kullanamazlar. Dudak-değmez saz şairleri arasında karşılaşmalı yapıldığı gibi verilecek bir ayağa göre tek bir saz şairi de kendi başına Dudak-değmez dalında hünerini gösterebilir. Bunun için de iki dudak arasına bir iğne konur. Yanılma halinde iğne dudağa batarak kan çıkmasına yol açacağında, hakemlik yapanlara karşı bir itiraza mahal kalmaz.

GÜZELLEME:
Halk edebiyatımızda saz şairleri güzelleme de, söylerler. Genellikle geçimlerini sağlamak için köy köy gezen ve her yerde saygı gören ve konuk edilen saz şairleri, gördükleri ilgi ve ikram karşısında gerek ev veya kahvehane sahibine ve kendisini dinleyen topluluğa o anda birer dörtlük söyleyerek hoşamedide bulunurlar. Aynı kural saz şairlerinin davet edildikleri sünnet törenleri ile düğünlerde de uygulanır. Ayrıca doğa güzelliklerini dile getirmek, kadın, at, silah ve benzeri şeyler için de güzellemelerin yazıldığı görülmüştür. Konya Aşıklar Bayramı'nda her yıl sazlı güzellemeler, ayrıca sazsız, sözlü güzelle meler söylenmektedir.

KOÇAKLAMA:
Savaş ve dövüşleri anlatan, mertlik ve yiğitlik duygularını işleyen şiirlerdir. Koçaklama dalında en güzel şiirleri Köroğlu yazmıştır.

ARUZLU TÜRKÜLER:
Halk şairleri, şiirle olan ünsiyetleri nedeniyle dinledikleri veya okudukları divan şiirinden etkilenmişlerdir. Saz şairleri arasında da daha üstün olmak veya divan şairlerince hor görülmek gibi etkenlerin bu eğilimde rol oynadığı inancındayız. Aruz kalıpları hu şiirlerde ustaca kullanılmaz. Saz şairleri aruzla yazdıkları şiirlerde çoğu zaman yanlışlıklar yapmışlardır.

Halk şiirimizin yarattığı aruzlu türlerin adları şöyledir: Divan, Selis, Semai, Kalenderi, Satranç ve Vezn-i aher.

DİVAN :
Aruzun (fi'ilitün, fi'ilatün, fi'ilatün, fiilün) kalıbından olan şiirlere Divan adı verilir. Divan'lar gazel, murabba, muhammes, müseddes biçimlerinde yürür. Vu divanlar özel bir ezgi ile okunur.

SEMAİ:
Aruzun (mefi'ilün, mefi'ilün, mefi'ilün, mefi'ilün) kalıbındaki şiirlere Semai adı verilir. Kafiye düzeni Divan'da olduğu gibidir. Semai'nin de ayrı bir ezgi ile okunması gerekir. Semailer üç bölüm oluşturur: 1-Gazel, murabba, muhammes ve müseddes biçiminde olanlar 2-Musammat semailer 3-Ayaklı (yedekli) semailer.

SELİS:
Aruzun (fe'ilitün, fe'ilatün, fe'ilatün, fe'ilün) kalıbıyla yazılan şiirlere Selis denir. Selis de murabba, muhammes, müseddes biçimiyle yazılır. Kafiye düzeni divan, semai ve kalenderi'de olduğu gibidir.

KALENDERİ:
Aruzun (merulü, mefa'ilü, mefa'ilü, fa'ulün) kalıbıyla murabba, muhammes, müseddes ve gazel biçiminde yazılan şiirlerdir. Kafiye düzeni divan ve semai'ye benzer. Özel bir ezgiyle okunur. Divan edebiyatındaki müstezad biçiminde yazılan şiirlere de Ayaklı kalenderi veya Yedekli kalenderi adı verilmiştir.

SATRANÇ:
Aruzun (müfte'ilün, müfte'ilün, müfte'ilün, müfte'ilün) kalıbıyla ve musammat gazel biçiminde yazılan şiirlere Satranç denir. Mısraların kafiyeli parçaları alt alta dizilirse dörtlüklerden oluşan bir biçim ortaya çıkar.

VEZN-İ AHER:
Aruzun (müsterilitün, müstef'ilitün, müstef'ilitün, müstef'ilitün) kalıbıyla ve murabba biçiminde yazılan şiirlere halk şiirimizde Vezn-i Aher adı verilir. Vezn-i Aher'de her mısra ilk üçü birbiriyle kafiyeli, dört eşit parçaya bölünmüştür. Her parça ardından gelen mısraların başında tekrarlandığı gibi, öteki parçalar da aynı mısrada birbirini izler.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2010       Mesaj #28
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
lütfen acil yarına yetiştirmem lazım Msn Sad Msn Sad
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Nisan 2010       Mesaj #29
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
lütfen yardım edin türkiyedeki müzik türleri hakkında bilgi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Nisan 2010       Mesaj #30
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Pop müzik adından da anlaşılacağı gibi gündemde olan, çok ilgi çeken, eğlence amaçlı ve herkes tarafından bilinen yani popüler olan müzik demektir.Pop müzik, çok sayıda türe ayrılmıştır fakat bu türler kendi içinde kalmışlar ve çoğu ilgi görmemiştir.(Pop Jazz, Electrified, Rap.)
Pop müziğin belirgin özellikleri ezgilerindeki sadelik ve süslemelerdir.Ezgi yalın olduğu sürece akılda daha fazla kalacak, herkes tarafından mırıldanılacak ve buna bağlı olarak gündemde olacaktır.

Ezgi bir de ritim açısından zengin ise, o zaman söz ve ezginin değeri yarı yarıya azalacak ve eser, dans edilmek için hazırlanmış bir şarkı olarak kullanılacaktır Pop müziği klasik müzikle karşılaştırma yaparken Fazıl Say şunları söylüyor
Pop müzik satış için yapılır, klasik müzikse soylu duygular için

Fazıl Say burada aslında müzikleri karşılaştırmak istemiyor.İçinde göndermelerde bulunduğu kesin ama asıl vurgulamak istediği pop müziğin ticari amaçla yapılmış olduğudur.

Pop müzik eserlerinde belirgin bir benzerlik söz konusudur.Yani bir eser başka bir esere neredeyse tıpatıp benzeyebilir.Sözleri farklı olduğu için müzik eğitimi almamış birinin bu benzerliği fark edebilmesi oldukça zordur.Aynı kalıbın üstüne, farklı sözlerin yazılması ve dinleyiciye sunulması şarkı bestelemenin kolay bir yoludur.Bu yolla köşeyi dönmüş çok fazla şarkıcı vardır ne yazık ki.Şarkıların çalıntı olduğu iddialarının gündemde olduğu bu dönemden sonra, sözlerinin çalıntı olduğu iddia edilecek şarkıların duyulduğu dönemlerde gelecektir.Şu anda da, söz yazma işinde çalıntı yapmayan şarkı sözü yazarlarının da yazdığı sözler pek hoş değildir."Kırıcan mı Belimi Şakşuka Şakşuka Şaka da Şuka gibi

Pop müzik eserleri, konserler için daha uygundur.Özellikle büyük topluluklar önünde verilen bu konserlerde sahne performansı çok önemlidir.Konsere eğlenme amacıyla gelen insanlar, dinlediği müziğin yanında belirli figürlerle dansta izlemek ister.Bu yüzden bir pop müzik şarkıcısının dış görünümü de söylediği şarkı kadar önemlidir.
Pop müziği ülkemizde yıllardır başarıyla yapan kişiler de vardır.(Sezen Aksu, Fatih Erkoç, Sertab Erener)Sezen Aksu ve Fatih Erkoç'un, uzun zamandır tam anlamıyla ortalarda görünmediğini ve Sertab Erener'in de dünyaya açıldığını düşünürsek ülkemizdeki pop müzik, Ayşe Hatun Önal, Tarık Mengüç gibi şarkıcılara emanet edildi diyebiliriz

Benzer Konular

27 Şubat 2013 / TntonE Soru-Cevap
25 Şubat 2010 / Ziyaretçi Soru-Cevap
2 Aralık 2016 / hugo Cevaplanmış
2 Ocak 2014 / Trabithia Soru-Cevap