Arama

Allah insanları neden bu kadar üstün kılmıştır?

Güncelleme: 10 Ocak 2009 Gösterim: 4.130 Cevap: 1
ECE - avatarı
ECE
Ziyaretçi
10 Ocak 2009       Mesaj #1
ECE - avatarı
Ziyaretçi
ALLAH İNSANLARI NEDEN BU KADAR ÜSTÜN KILMIŞTIR
Sponsorlu Bağlantılar
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
10 Ocak 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
İNSANIN YERYÜZÜ HALİFELİĞİ

Sponsorlu Bağlantılar
Prof. Dr. Ali AKPINAR

Halife kavramı, birinin yerine geçen, nâib/vekil olarak bırakılan anlamına gelir. Bu niyâbet ya aslın ortadan kaybolmasıyla olur, ya ölümü sonucu olur, ya acziyeti sebebiyle olur, ya da halife atanan kişinin şan ve şerefini yükseltmek için olur. Yüce Allah'ın yok olması, ölmesi ve aciz kalması söz konusu olmayacağına göre O, dostlarını yeryüzünün halifesi kılarak onlara ikram etmiş ve onları şereflendirmiştir.(1) Bu kelime Kur'ân'da isim olarak iki ayette halife, dört ayette halife'nin çoğulu olarak halâif ve üç ayette Halîf'in çoğulu olarak hulefâ kalıbında geçmektedir.
Kur'ân'da halâif kelimesi, günah ve isyanları sebebiyle helak edilen zalim toplumların yerine geçen toplumlar için kullanılmıştır. Bununla sonradan gelenlerin, öncekilerin haline bakıp ibret almaları ve onların düştüğü akıbete düşmemeleri ve müslümanca bir hayatı yaşayarak halife unvanına layık olmaları istenmiştir. Hulefâ kelimesi ise, helak ile değil de eceli yettikten sonra dünyadan ayrılan Müslüman toplumlardan sonra onların yerine geçen toplumlar için kullanılmıştır. Sözgelimi Hz. Nuh peygamberle birlikte tufandan kurtulan Nuh kavminin dünyadan ayrılmasından sonra onların yerine geçenler için kullanılmıştır. Bununla da sonra gelenlerin öncekilerin mirasına sahip çıkarak hilafet unvanına layık olmaları hedeflenmiştir.(2)
Yüce Yaratıcı, insanı yeryüzünde halife olarak yaratmıştır. Bu rütbe, insanın değerini ve diğer varlıklar asındaki seçkin yerini gösterir. İnsan, bu rütbeyi taşıyabilecek donanım ve özelliklerde yaratılmıştır. Nitekim Rabbimiz onu en güzel ve mükemmel bir biçimde yaratmış, onu mükerrem kılmış, ona eşyanın isimlerini öğretmiş, eşyaya isim verme kabiliyetini ona bahşetmiş, onun saygınlığını meleklerin saygı secdesiyle tescil ettirmiştir. Evrendeki her şey insanın emrine verilmiş, onun kullanımına ve istifadesine açılmıştır. Gökler ve yer insan için yaratılmış, hayvanlar, bitkiler ve cansız varlıklar ona boyun eğdirilmiş, hatta melekler bile insanlığın hizmetine verilmiştir.
İnsanın yeryüzü halifeliği ile ilgili Kur'ân ayetlerini şu şekilde tasnif edebiliriz:

A. Hz. Adem'in Halife Olarak Yaratılışı
“Bir zamanlar Rabbin meleklere: 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti.”(3)
Bu ayette anlatılan Âdem'in ve onun şahsında insanın yeryüzünde halife olmasının anlamı ile ilgili şu görüşler ileri sürülmüştür:
a. Yeryüzünün ilk sakinleri cinlerdi, onlar yeryüzünde fesat çıkarıp kan döktüler, bunun üzerine Yüce Allah, onların yerine yeryüzünde Âdemoğullarını yarattı.
b. Yeryüzünün sakinleri olarak yaratılan insanlar, kuşak kuşak birbirini izleyerek geldik-leri için, birbirlerinin yerine geçen anlamına halife denmiştir.
c. İnsan yeryüzünün hâkimi olarak yaratılmıştır. Buna göre yeryüzünde her şey insan için yaratılmış ve onun emrine verilmiştir. İnsan sahip olduğu akıl ve diğer melekeleriyle her şeyi kontrolü altına alabilmekte ve hizmetinde kullanabilmektedir.
d. İnsan, yeryüzünde Allah adına Allah'ın hükümlerini uygulamakla görevlendirildiği için Allah'ın halifesi olarak yaratılmıştır. Bu görüşe göre insanın Allah'ın halifesi olması, Allah'ın yerine geçmesi anlamına değil, yeryüzünü adaletle yönetmede O'nun temsilcisi olması demektir. Buna göre peygamberler, Allah'ın dostları ve âdil yöneticiler başta olmak üzere Allah'ın ölçülerine göre yaşayan insanlar O'nun halifesidirler. Bunların dışındakilerden ise bu rütbe düşmüştür.(4)
Hz. Âdem ve onun şahsına insanoğlu, bizzat Yüce Allah tarafından eğilerek ve en donanımlı bir biçimde yaratılmış ve halife unvanına layık görülmüştür. İnsana yakışan bu donanım ve saygınlığını koruması, bunun için de yeryüzünün maddî ve manevî imarı için durmadan çalışmasıdır.

B. Hz. Davud'un Halife Olarak Yaratılışı
“Ey Dâvûd, biz seni yeryüzünde (senden öncekilerin yerine) halife yaptık. İnsanlar arasında adaletle hükmet; keyfine uyma, sonra seni Allah'ın yolundan saptırır. Allah'ın yolundan sapanlar ise, hesap gününü unuttuklarından dolayı, çetin azaba uğrayacaklardır.”(5)
Ayet, Hz. Davud peygamberin şahsında halife olmanın sorumluluğunu da veciz bir şekilde tanımlamaktadır. Buna göre bu unvanın sahibi olan kişi, keyfine/nefsine değil Yüce Allah'ın ölçülerine uymalı, her konuda ölçülü ve dengeli olmalı, yetki sahibi olduğunda insanlar arasında adaletle hükmetmeli, doğru yoldan ayrılmamalı, doğru yoldan sapanların yanında yer almamalıdır. Yine o kişi, hesap bilincinin farkında bir hayat yaşamalıdır.

C. İnsanların Halife Olarak Yaratılışı
“Sizi yeryüzünün halifeleri (halâife) yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Doğrusu Rabbin, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayandır, esirgeyendir.”Msn Demon
“Sizi yeryüzünde halifeler (halâife) yapan O'dur. Artık kim nankörlük ederse nankörlüğü kendi zararınadır. Kâfirlerin küfrü, Rableri yanında kendilerine gazaptan başka bir şey artırmaz; kâfirlerin küfrü, kendilerine ziyandan başka bir şey artırmaz.”(7)
“Sonra onların ardından, bu dünyada onların yerine sizi halifeler (halâife) kıldık ki, sizin de nasıl davranacağınızı görelim.”Msn Note
“Yine de onu yalanladılar. Biz de Nuh'u ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık, onları halifeler (halâife) kıldık ve ayetlerimizi yalanlayanları da boğduk. Bak işte uyarılıp da yola gelmeyenlerin sonu nice oldu!”(9)
“Düşünün ki Allah sizi, Nuh kavminden sonra, halifeler (hulefâ) kıldı. Üstelik yaratılışta, sizi onlardan daha üstün/donanımlı kıldı. Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki başarıya eresiniz.”
“Düşünün ki Allah, Ad'dan sonra sizi halifeler (hulefâ) kıldı. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar ediniyorsunuz, dağlarını yontup evler yapıyorsunuz, artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde bozgunculuk yapıp karışıklık çıkarmayın.”(11)
“Yahut dua ettiği zaman darda kalmışa kim yetişiyor da kötülüğü onun üzerinden kaldırıyor ve sizi yeryüzünün halifeleri (hulefâ) kılıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Ne de az düşünüyorsunuz?”(12)
“Allah sizden, inanıp iyi işler yapanlara vaat etmiştir: Onlardan öncekileri nasıl hükümran kıldıysa (yestahlifü), onları da yeryüzünde hükümran kılacak ve kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine sağlamlaştıracak ve korkularının ardından kendilerini tam bir güvene erdirecektir. Bana kulluk edecekler ve bana hiçbir şeyi ortak koşmayacaklar. Ama kim, bundan sonra da nankörlük ederse işte onlar, yoldan çıkanlardır.”(13)
Yüce Allah, insanı yeryüzünün halifesi kılarak ona ikram etmiş, onun şan ve şerefini yüceltmiştir. İnsan kendisine verilen irade, seçme hürriyeti ile hak yahut bâtıldan birini seçecek, hak ve bâtıldan birinin safında yer alacaktır. İnsana emanet yüklenmesinin, onun yaratılmasının ve sınava tabi tutulmasının amacı budur.
İnsanın yeryüzünün halifesi kılınması, onun orada hak ve adaletle hükmetmesi, yeryüzünü imâr etmesi, orada bozgunculuk yapmaması, kan döküp terör estirmemesi içindir. Bunlar yapıldığı takdirde bu görev ifa edilmiş olur. Bu ise Yüce Allah'ın dinini yaşamakla mümkündür. Unutulmamalıdır ki küfür, şirk, nankörlük, bozgunculuk ve diğer günahlar hilafet misyonuna aykırıdır ve bu unvanın kaybedilmesine neden olur.
Yeryüzünün maddî imarı, hilafet misyonunun temel gayesi değil, bu görevin layıkıyla yerine getirilmesinin aracıdır. Zira insanın asıl yaratılış amacı, yalnızca Allah'a kulluk etmesi, O'na bağlı kalması, O'nu tanıması ve O'nun ölçüleri doğrultusunda bir hayat yaşayıp O'nun rızasını kazanmasıdır. Çünkü hilafet, o unvanı insana layık görene muhalefetle asla bağdaşmaz.
İnsan, kendisine bu hilafet rütbesini takan Yüce Yaratıcıya bağlı kalarak, O'nun ölçüleri doğrultusunda bir hayat yaşayarak kendisine bahşedilen bu saygınlığı korumalıdır. İşte o takdirde insan için meleklerden daha üstün olma fırsatı doğacaktır. Aksi takdirde ondan bu rütbe sökülüp alınacak ve o zaman insan hayvanlardan ve hatta cansız varlıklardan daha aşağı seviyelere düşecektir. Nitekim bu konu Kur'ân ayetlerinde şöyle ifade edilmiştir:
“De ki: "Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size söyleyeyim mi? Allah kimlere lanet ve gazap etmiş, kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte onların yeri daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır.”(14)
“Andolsun, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki kalpleri var, fakat onlarla anlamazlar; gözleri var, fakat onlarla görmezler; kulakları var, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapık... Ve işte gafiller onlardır!”(15)
“Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini, düşündüklerini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hay-vanlar gibidir, hatta onlar, yolca hayvanlardan daha sapıktır.”(16)
“İnkâr edenler ise dünyada biraz yaşarlar, hayvanların yediği gibi yerler, sonunda yerleri ateştir.”(17)
“Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü işlere bakar ve kâfir: 'Keşke ben, toprak olsaydım!' der.”(18)


kaynak
Quo vadis?

Benzer Konular

3 Ocak 2012 / Misafir Soru-Cevap
29 Nisan 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
8 Kasım 2012 / mehmanperest Soru-Cevap
21 Aralık 2014 / Misafir Cevaplanmış
14 Mart 2014 / Misafir Soru-Cevap