Arama

Alevilik nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 10 Aralık 2013 Gösterim: 5.242 Cevap: 4
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
17 Ocak 2009       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Alevilik ilahi midir?
EN İYİ CEVABI ener verdi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

sizden doğru bir açıklama bekliyorum

Alevilik (mezhep)

Sponsorlu Bağlantılar

200px Zulfikar

Alevilik'te ve Şiilik'te önemli bir yere sahip olan Zülfikar isimli kılıcın tensili bir resmi.


Alevilik, İslamiyet'in Türkiye'deki başlıca iki mezhebinden biri. Sünnilikten sonra en fazla mensubu olan ikinci mezheptir. AB'nin yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye'de 12 - 20 milyon Alevi vatandaş bulunmaktadır. [1][2]
Alevilik bazı Alevi kaynaklarında şu şekillerde tanımlanır:
  • Alevilik, İslam'ı benimseyen, Tanrı'nın birliğine (Tevhid) inanan, Muhammed'i Peygamber kabul eden, kitabı Kur'an olan, Muhammed'in Ehlibeyt'ini seven, namazı, niyaz ile bütünleştiren, kıyam, rûku ve secdesi ile ibadetini kendi lisanıyla yapan, ümmet yerine hür insanı, yaratanla yaratılan ayrılığını "Vahdet-i Vücut" ile birleştiren, Tanrı korkusu yerine, sevgisini benimseyen, zahiri (görünen) batınla (görünmeyen), batını zahirle birleştiren, şeriat kapısını aşıp, marifet yolu ile hakikat dünyasına ulaşan, Kur'an'ın şekline değil, özüne inen akıl ve gönlü ile "Seyr-ü süluk" (Ruhsal olgunlaşma) olan bir tasavvuf yoludur.
  • Alevilik, özünü insan sevgisinde bulan, Tanrı’nın insanda tecelli ettiğine ve zerresinden oluştuğuna, onun için de insanın ölümsüzlüğüne inanan, ibadetlerinde kadın erkek ayrımı yapmadan, kendi öz diliyle, musikisiyle, semahıyla inancını icra etme biçimine denir.
  • Alevilik, İslamiyet’e ve Kuran’a dayalı, Muhammed’in buyruklarına göre İslam’ı evrensel boyutuyla yorumlayıp, yeryüzü insanlığına yeni kapılar açan büyük bir düşünce akımı ve tasavvuf felsefesiyle hayat bulan bir inanç bütünlüğüne denir.
Alevilik ve Şiilik

İslamiyet'in Sünnilikten sonra dünyada en çok mensubu olan ikinci mezhebi Şiilik ile çıkış noktası ve 12 İmam inanışı gibi temel kavramları oldukça benzer olsa da anlayış ve genel uygulamalar bakımından bir çok farklılık vardır. Ancak Batılı kaynaklarda Alevilik, genellikle Şiiliğin bir kolu veya Türk veya Osmanlı Şiiliği olarak tanımlanır.

Alevilik'te Allah kavramı

Alevilikte Allah'tan başka tanrı yoktur. Bu yönüyle Alevilik monoteist bir mezheptir. Bununla birlikte Alevilik'te Tanrının insan dahil evrendeki her şeyin içinde olduğu inanışı vardır.

'Dört kapı kırk makam' inancı

Dört Kapi Kirk Makam seklindeki kamil insan olma ilkelerini Hacı Bektaş Veli’nin tespit ettigine inanilir. Hacı Bektaş "Kul Tanrı’ya kırk makamda erer, ulaşır, dost olur." demiştir.
Dört Kapı şunlardır: 1. Şeriat, 2. Tarikat, 3. Marifet ve 4. Hakikat
Her kapının on makamı vardır.
Şeriat kapısının makamları: 1. İman etmek, 2. İlim ögrenmek, 3. İbadet etmek, 4. Haramdan uzaklaşmak, 5. Ailesine faydalı olmak, 6. Çevreye zarar vermemek, 7. Peygamberin emirlerine uymak, 8. Şefkatli olmak, 9. Temiz olmak ve 10. Yaramaz işlerden sakınmak.
Tarikat kapısının makamları: 1. Tövbe etmek, 2. Mürsidin ögütlerine uymak, 3. Temiz giyinmek, 4. Iyilik yolunda savasmak, 5. Hizmet etmeyi sevmek, 6. Haksizliktan korkmak, 7. Ümitsizlige düsmemek, 8. Ibret almak, 9. Nimet dagitmak ve 10. Özünü fakir görmek
Marifet kapisinin makamlari: 1. Edepli olmak, 2. Bencillik, kin ve garezden uzak olmak, 3. Perhizkarlik, 4. Sabir ve kanaat, 5. Haya, 6. Cömertlik, 7. Ilim, 8. Hosgörü, 9. Özünü bilmek ve 10.Ariflik.
Hakikat kapisinin makamları: 1. Alcakgönüllü olmak, 2. Kimsenin ayibini görmemek, 3. Yapabilecegin hicbir iyiligi esirgememek, 4. Allah’in her yarattigini sevmek, 5. Tüm insanlari bir görmek, 6. Birlige yönelmek ve yöneltmek, 7. Gercegi gizlememek, 8. Manayi bilmek, 9. Tanrisal sirri ögrenmek ve 10. Tanrisal varliga ulasmak.



Alevilikte ibadet

Ana madde: cem Cem, Alevilerin toplu halde ettikleri ibadetin adıdır.
Kavram olarak Cem Arapça bir kelime olup toplanma, birikme, bir araya gelme manalarına gelmektedir.
Cem'in kaynağı Kırklar Cem'idir.
Cem ibadetini diğer inançlardaki ibadetlerden farklı kılan en önemli unsur; Cem de bulunanların ayni zamanda toplumda hesap vermekle yükümlü olmalarıdır. Cem de bulunanlar birbirlerinden razı olmak zorundalar.
Cem de bulunan bir kişi başka bir kişiye dargınsa, bu iki kişinin dargınlıkları giderilmeden, barışmaları sağlanmadan Cem'e başlanmaz.
Alevilerin toplu anlamda temel ibadeti olan Cem, bir dedenin gözetiminde, önderliğinde yerine getirilir.
Cem ibadetine katil, hırsız, yolsuz, düşkün kimseler giremez.

Cem'de 12 hizmet

1- Mürsid (Dede): Görev itibariyle Muhammed, Ali ve Hacı Bektaşi Veli'yi temsil eder. Cem erkani Baskanligini yapar,ikrar alir nasip verir. Cenaze, Müsahiplik, Nikah, Sünnet, Ad takar (isim takar)
2- Rehber : Görev itibariyle Imam Hüseyin´i temsil eder. Yola girmek isteyenleri hazirlar, yol gösterir. Mürsidin en yakin yardimcisidir.
3-Gözcü : Görev itibariyle Ebuzer Gaffari’yi temsil eder. Rehberin yardimcisidir. Cem’in sessiz ve sakinlik icinde gecmesini saglar. Cem’in bekcisidir.
4- Çeragci (Delilci) : Görev itibariyle Cabir El Ensari’yitemsil eder.Cem evinde bulunan aydinlatma araclarini yakar.Buhardanliklari ve Mumlari (Ceraglari) hazirlar.
5- Zakir (Asik) : Görev itibariyle Bilal Habes’i temsil eder. CEM’de Tevhid, duazde imam, Mersiye, Semah, Nevruzi ye söyler.
6- Süpürgeci(Ferras) : Görev itibariyle Selman’i Piri paki temsil eder. CEM evinin sürekli temizligi ile meskul olur.
7- Meydanci : Görev itibariyle Hüzeyme tül Yemeni’yi temsil eder.CEM evinde Semahserleri kaldirir. Postlari yerine dizer.
8- Niyazci : Görev itibariyle Mahmut el Ensari’yi temsil eder. Kurbanlaritekbirler ve keser. Gelen Lokmalari alir ve dagilimini saglar.
9- Ibrikci : Görev itibariyle Kamber Hz.lerini temsil eder. CEM de Mürsidin ve Cem erenlerinin abdest almalarini saglar.
10- Kapici : Görev itibariyle Gülam Keysani’yi temsil eder. Cem’e gelen erenlerin evlerini gözetler.
11- Peyikçi : Görev itibariyle Amri Ayyari’yi temsil eder. Cem olacagini tüm canlara duyurur.
12- Sakaci : Görev itibariyle Ammari Yaseri’yi temsil eder.Cem evinde Su Serbet, Saka, Süt vb. dagilimini saglar.

Duaz ve deyiş

Duaz, Duazdeh'in kısaltılmış halidir. Duazdeh Farsça olup on iki (12) anlamına gelmektedir.
Duaz, cem ayinlerinde söylenen ve On İki Imamlarin adlarının geçtiği deyişlerdir. Bu deyişlerde Ayrıca On İki Imamlarin yani sıra basta Peygamber ve Hacı Bektaş Veli olmak üzere Alevi ulularinin adları gecmektedir.
Duaz icin “deyişler”lerdir tanımını yaptık. Anlaşılır olması için böyle bir tanım uygundur. Ancak duaz bir nevi dua olarak da algılana bilinir.
Alevilik ve Aleviler hakkında biraz bilgi sahibi olan kişiler için duaz'in, nefes'in, türkü'nün, deyiş'in farklı anlamlara sahip olduğu açikardır. Fakat günümüz gerçekliği doğrultusunda genel bir tanım olması ve bu tanımın yaygınlaşıp kabul görmesi için Deyiş tanımı en uygun olanıdır. Deyiş; Aleviliği çağrıştıran her melodinin adıdır. Türkü, nefes, duaz bunlar da alt adlardır. Yoz ve yobaz üretimden farklı olunduğunun anlaşılması için Deyiş en uygun tanımdır.

Semah

Semah, Cemlerde deyişler eşliğinde yapılan dinsel törenin adıdır. Ulu Hünkâr Hacı Bektaşı Veli bu konuda şöyle söyler: "Semah, ariflerin aleti, muhiplerin ibadeti, taliplerin maksududur. Bizim Semahımız oyuncak değil, ilahi bir sırdır. Bir kimse ki Semahı oyuncak sayar o cahildir".
Semahın kaynağı Kırklar meclisine dayanır. Bu meclise gelen Hz. Muhammed’e Salmanı Farisi tarafından bir üzüm tanesi verilir ve Salmanı Farisi kendisinden bunu paylaştırmasını ister. Muhammed Cebrail’in getirdiği tabakta bu üzüm tanesini sıkar. Bunu içen Kırklar "Ya Allah" deyip Semah dönmeye başlarlar.
Semah yalnız Cemlerde dönülür. Bunun dışında günümüzde olduğu gibi asla düğünlerde ve benzer eğlencelerde dönülmez. Semahın dönüldüğü ortam mutlaka özel ve dinsel anlamı olan bir ortam olmalıdır. Yani ilahi bir sırdır. Öyle günümüzde yapılanlar gibi herkesin kolunu açarak yapacağı bir dans değildir.

Alevi ocakları

Alevilik, ocaklar şeklinde örgütlenmiş bir inanıştır. Ocakların arasında inanç yönünden küçük farklar olabilmesine rağmen esas felsefe aynıdır. Ama tarikat yapısı olarak incelemek gerektiğinde, Anadolu Aleviliği, Alevi-Caferi, Nusayrilik (Arap aleviliği), Bektaşilik, Mevlevilik,Abdallar,Babailer,Hurufiler,olarak ayrılmalıdır.
Alevilik; şiilik, ismaililik, caferilik gibi, Muhammed'in vefat etmesi, Ali'nin öldürülmesi ve İslamiyet içinde diğer mezheplerce iyi sayılan, ama Alevilerce kötü sayılan kişilerin hakimiyet kurmaya çalışmasına karşı hak yolunu savunmak için bir araya gelen kişilerin mezhebidir. Aleviler 12 imam'ın öncülüğüne inanırlar. Anadolu Alevilerine Kızılbaş da denmiştir.
Alevilik'i ilk benimseyenler ve bu yolu yayanlar Erenler ve Pirlerdir. Türkistan'dan bu inanç Hoca Ahmet Yesevi önderliğinde yayılmıştır,kimi araştırmacı inanç önderleri ve yazarlar Aleviliğin ,Türkmenlerin İslamiyet yorumu olduğularını savunmaktadırlar.Keza baktığımızda ocaklar ve İnanç önderlerinin hepsinin Türkmen oluşu,bu söylemin doğru olduğunun kanıtıdır. Ayrıca, Suriye de Arap ve Kürt Aleviler vardır. Tunus'da Arap Aleviler vardır. İran içerisinde Türkmenler de Alevidir. Türkiye'de Türk, Zaza, Kurmanç ve Arap Alevileri bulunmaktadır. Bu inanışlar da ocaklar gibi, uygulamada farklılıklar barındırmasına rağmen, inanç felsefesinin esası olarak bir bütün arz eder.

Kızılbaşlık

Ana madde: Kızılbaşlık Kızılbaşlık Alevilik içinde bir kol olarak görülse de esasında Aleviliğin ta kendisidir. Kızılbaş kavramı dönem dönem Alevileri karalamak veya küçük düşürmek için kullanılmıştır.
Kızılbaş kelimesi kızıl başlık takan anlamına geliyor. Tarihçesi Uhut savaşına kadar uzanır. Uhut savaşında Ali kendisini Peygambere siper ettiği sırada başından yaralanır. Bu savaştan sonra Ali’ye Kızılbaş denmiştir. Yine Sıffın savaşında Ali’nin taraftarları başlarına kırmızı başlık takmışlardır. Alevi devleti olan Safevi ordusunun askerleri de başlarına kızıl başlık takarlardı.

Bektaşilik

Ana madde: Bektaşilik Hacı Bektaşı Veli adına kurulan, Ali ve 12 İmam sevgisine dayanan Anadolu ve Balkanlarda yayılan günümüzde de varlığını sürdüren önemli bir Alevi tarikatıdır.
Bektaşiliğin doğuşu 1240 yılına dayanır. Babailer isyanının bastırılmasından sonra Baba İshak’ın halifesi olan Hacı Bektaşı Veli etrafında toplananlar Hz. Muhammed’i mürşit, Hz. Ali’yi rehber, Hacı Bektaşı Veli’yi de pir olarak kabul ettiler.
Bektaşilik genel anlamda Alevi inancını oluşturan Ali, Oniki İmamları esas almasının dışında eski Türk kültürünü ve Anadolu inançlarının bazı olumluluklarını da alarak gelişmesini tamamladı.
Bektaşiliği kurumlaştıran kişi Balım Sultan’dır. Bektaşilik idare bakımından iki kola ayrılır. Babaganlar ve Çelebiler. Babaganlar kendilerinin Hacı Bektaş’ın "yol evladı" olduklarını belirtirler. Babaganlar daha çok kentlerde örgütlendiler. Çelebiler kendilerini Hacı Bektaş’ın "bel evladı" olduklarını belirtirler. Çelebiler daha çok kırsal alanda örgütlendiler. Bütün bu çelişkilere rağmen Bektaşilik gelişmesini sürdürdü. Osmanlı ordusunun özel birlikleri olan Yeniçerilerin tamamına yakını Bektaşi’ydi. Padişah II.Mahmud Yeniçeri ocağını kaldırırken Bektaşiliği de yasaklamayı ihmal etmedi (1826).
Bektaşilik günümüzde Alevi inancının en önemli öğesi niteliğindedir. Bir çok Bektaşi kuralı Alevi inancı içinde kabul görmüştür. Hacı Bektaşı Veli’nin Türbesi de bulunan Nevşehir ilinin Hacıbektaş ilçesi bu anlamda sadece Bektaşiler için değil, bütün Aleviler için önemli bir merkez konumundadır.

Siyasi olarak Alevilik

12. ve 13.yüzyılda Anadolu'da oldukça etkin olan alevilik, daha sonra 14. yüzyılın başlarından itibaren devlet otoritesinin yeniden kurulması ve kurulan devletin mezhep olarak sunniliği seçmesi üzerine, cumhuriyet dönemine kadar sürecek baskı ve zulüme maruz kalınmıştır. Kendilerini din dışı olarak gören yönetime karşı defalarca ayaklanmışlardır. İnancın temelinde "eşitlik" "mülkiyetin reddedilmesi" gibi kavramlar olduğundan siyasi olarak da bir duruşu bulunmaktadır.

Türk siyasal hayatında Alevilik

Aleviler, İsmet İnönü'nün deyimiyle, milli mücadele yıllarında 'herkesten çok millici' bulunmuştur. Cumhuriyet Türkiyesi ve onun laikliği seçmesi, (tekkelerinin kapatılmasına rağmen) hoş karşılanmıştır. Aleviler geleneksel olarak, Cumhuriyet devriminin ilkeleri taraftarı olmuşlar,Atatürk ilke ve inkılaplarına herzaman bağlı olduklarını göstermişlerdir, şovenist ve islamcı akımları hiçbir zaman desteklememişlerdir. Maraş, Çorum, Sivas olayları, cumhuriyet tarihinde alevi mezhebine yapılan en şiddetli ve aşikar saldırılardır

Osmanlı Tarihi'nde Alevilik

Osmanlı devleti, kuruluşunda herhangi bir mezhebi kabul etmemiş bir devletti. Kuruluş döneminde, devlet kademelerinin birçok yerinde aleviler yer almıştı. Hatta, fethedilen topraklardan getirilen gayrimüslim çocuklardan oluşan yeniçeri ocağı da aleviliğin bir ocağı olan bektaşiliğe bağlıydı. Fakat devlet, imparatorluğa doğru gittikçe, devlet yönetimi açısından daha uygun olan sünni inancı, daha öncelikli hale gelmeye başladı. Osmanlı'da alevilerin zulüm görmelerine kadar gidecek dışlanmalarını, çaldıran savaşı ve beraberinde getirdiği olaylar zinciri başlattı. Osmanlı padişahı olan Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail ile ters düştü. Devlet yönetiminin giderek sünnileşmesinden şikayetçi olan alevi halk, Şah İsmail'in devletinin alevilik tabanlı bir Safevi devleti olması nedeniyle şah İsmail'e sempati duymaya başladı.

Tarikatlar/Kültler/Mezhepler - Alevilik
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
17 Ocak 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
  • Kelime manasiyla Alevi Hz. Ali'yi seven ve O'na mensup olan kisi demektir. Hz. Ali'yi sevenler, baslica iki gruba ayrilir: Hasbi ve samimi taraftarlar, ve siyasi taraftarlar. Bunlardan birincisi, O'na (r.a.) Allah icin muhabbet göstermislerdir. Bu muhabbet safi, net ve durudur. Kaynagi salabet ve hamiyet-i diniyedir. Bu hasbi taraftarlar, Hz. Ali'ye iki noktai nazardan teveccüh göstermislerdir. Birincisi, Ali'nin yüksek kemalati ve üstün meziyetleridir. Onun fazilet ve kemalati, takva ve ubudiyeti, mü'minlerin kalb ve dimaglarinda, muhabbet ve takdire inkilap etmistir. Ikincisi, Hz. Ali'nin (r.a.) Ehl-i Beyt (=Peygamber Efendimizin (s.a.v.) evlat ve torunlari) silsilesinin mümessili olmasidir. Müslümanlar o silsilenin basi olan Hz. Ali'ye (r.a.) samimi bir muhabbet ve derin bir saygi göstermektedirler. Bu iki cihetten kaynaklanan muhabbet, Kur'an ve Sünnet cizgisine uygundur. Dine gölge degil, vesile olmaktadir. Mesrudur, makuldür. Fitri, hasbi ve samimidir. Hz. Resulullah (s.a.v.), istikbalde ortaya cikacak fitne ve fesatlarda. Hz. Ali'yi (r.a.) ümmet nazarinda ithamlardan korumak icin O'nun kemalat ve meziyetlerini ehemmiyetle nazar vermekte:

    Sponsorlu Bağlantılar
    'Ben kimin dostu isem, Ali de onun dostudur.'
    'Ali'yi yalniz mü'minler sever, O'na yalniz münafiklar bugzeder.'
    'Ben size iki sey birakiyorum: Kur'an ve Ehl-i Beyt'im. Bunlara temessük ederseniz, kurtulursunuz.'

    gibi hadis-i serifleriyle bu iki ciheti tescil ve ilan etmektedir.
    Ikinci grup taraftarlar ise, O'nu siyasi manada sevenlerdir. Bunlar arasinda ciddi bir hedef birligi yoktur; herbiri, ayri bir sebeple Hz. Ali'yi taraftarlik gösterirler.

    Hedef ve gayeleri degisik olan bu grubu bese ayirabiliriz:
    1. Hz. Ali'nin (r.a.) siyasi taraftarlari icinde 'dinde mutaassip, muhakeme-i akliyede noksan' insanlar teskil ediyor. Bu tipler, Islami ölcülerde oldukca taskin ve mutaassip ve o derecede dar görüslü, mizansiz ve müvazenesiz insanlardi. Bunlarin elserisi bedevi idi. Iclerinde sahabeden hic kimse yoktu. Bunlar Siffin muharebesinden sonra, Hakem Hadisesinde Hz. Ali'ye karsi cikarak O'nun ordusundan ayrildilar. Hz. Ali'nin hakemi kabul etmesini küfür telakki ettiler ve O'nu cok agir bir sekilde itham ettiler. Onlara göre, Hz. Ali'nin hakemi kabul etmekle dinden cikmisti. Bu grup, Hz. Ali'nin ordusundan huruc ettikleri icin kendilerine 'Hariciler' ismi verildi. Bu grup Hakem Hadisesine kadar Hz. Ali'yi taskin ve ölcüsüz bir surette sevdikleri halde, bu hadiseden sonra, O'nun en büyük ve amansiz düsmani kesilmislerdir.

    2. Ikinci grup, münafik ve Yahudi dönmeleriydi. Bunlar, iki yüzlü, dessas, sahtekar, yalanci, karanlik fikirli ve karanlik ruhlu insanlardi. Hz. Ali'ye muhabbet fikrin altinda gercek yüzlerini gizliyorlardi. Müslümanlar arasinda fitne cikartiyor, sürekli sapik fikirler üretiyorlardi. Gayeleri Islamiyeti icten yikmak, inanc ve itikadlari sarsmak ve Müslümanlari birbirine düsürmekti. Bu grubun Islam dünyasinda yapmis oldugu ihanetin boyutlari cok derindir.

    3. Emevilerin irkci idarelerinden rahatsiz olan Hasan ve Hüseyin Efendilerimizin yaninda yer alan taifelerdir. Bilindigi gibi, Emeviler basa gecince, icraatlarinda birinci derecede irkciligi esas aldilar. Diger kavimlere karsi gayet sert ve acimasizca davranmaya sevketti. Emevilerin bu ölcüsüz ve mesuliyetsiz icraatlarindan rahatsiz olan diger kabile ve asiretler onlardan intikam almak icin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e taraftarlik gösterdi ve Onlarin ordusunda yer aldilar.

    4. Bu grubu (genelde) iranlilar teskil eder. Hz. Ali ve Al-i Beyt sevgisi bu grupta asiri ve ölcüsüzce tezahür etmistir. Her merasim, senlik ve toplantilarda bu ölcüsüz sevgi etkisini göstermektedir. Yahudilerin 'Aglama Duvari' karsisina gecip aglamalari gibi, bunlar da Muharrem ayinda bir matem havasina girerler.

    5. Üc zihniyetin taraftarlarindan bu besinci grup tesekkül etmistir: 'Irandaki mecusi dininin reis ve ruhanileri' , 'Irandaki irkcilar' ve 'eski saltanat hanedanin mensuplari'dir.


moshee2jpe
2.

  • Alevilik bir firka veya mezhep degildir. Al-i Beyt'in muhabbetini esas olan bir tarikat seklinde ortaya cikmistir. Mes'elenin tarihi seyrine baktigimizda Aleviligin bir tarikat sekline gelismesi söyle olmustur:
Timur, Osmanli Sultani Yildirim Bayezid'i yendikten sonra Anadolu'dan aldigi otuz bin kadar esiri Iran'a götürmüstü. Bunlari Erdebil $eyhi ($ah Ismail'in dedesi) olarak bilinen $eyh Ali'ye intisap ettiler ve ondan tarikat dersi aldilar. Bir süre sonra Timur, arasira ziyarete gittigi Erdebil $eyhi'nin kendisinden bir arzusu olup olmadigini sordugunda, $eyh, 'Hicbir dilegim yok, sadece Anadolu'dan esir olarak getirmis oldugun Türkleri serbest birakmani istiyorum' dedi. Timur, $eyhin bu arzusunu memnuniyetle kabul etti ve onlari serbest birakti. Bu esirler, bu vesile ile, $eyhe olan muhabbetlerini asiri derecede ziyadelestirdiler. $eyhin bu sofilerinin bir kismi Anadolu'ya döndü, bir kismi Erdebil'de kaldi.

Erdebil $eyhi, Anadolu'ya dönen bu müritleriyle alakasini devam ettirdi. Erdebil $eyhi'nin tarikatinda 'Hz. Ali muhabbeti' esas alindigi icin, bu tarikata devam edenler Hz. Ali sevgisi ile tamamen boyandilar. Bunlara bu vasiftan dolayi 'Alevi' denildi. Aslinda bu esirlerin ecdadlari ve kendileri, bu tarikat ile intisap kurucaya kadar, Ehl-i Sünnet itikatinda idiler. Iran'la Osmanli Devleti arasinda kesin hudutlar cizilince, Anadolu'daki müritler, pirlerin tesirinden gitgide uzaklastilar. Bu tarikatin Anadolu'da kalan mensuplari, Erdebil tekkesinden aldiklari tesirle, kendilerinin disinda kalan Müslümanlarin Ekl-i Beyt'e gerektigi gibi muhabbet beslemedikleri zannina kapildilar. Onlarin bu telakki ve davranislari diger Müslümanlarla aralarinda bir sogukluk husule getirdi. Bu sogukluk zamanla ihtilafa dönüstü.
Bu ihtilaf neticesinde, Erdebil tekkesine bagli Anadolu Türkleri medreseden uzak kaldilar. Itikada, ibadete,... ait bircok hükümleri geregi gibi ögrenemediler. Sadece babadan ogula intikal eden birtakim telkinlerle iktifa ettiler. Zamanla aradaki sogukluk gittikce büyüdü ve derin bir ayriliga dönüstü. (Sünnilik-Alevilik).

Bu sun'i ayriligin ortadan kalkmasinin tek yolu, Kur'an'in isigi altina girmekle cözülür.

kalig006
3.

  • Al-i Beyt'e Allah icin muhabbet etmek, dinimizde vaciptir. (Imam-i $afii'ye göre farzdir.) Cenab-i Hak Sura Suresinde söyle buyurmaktadir:
    'Resulüm, sizden peygamberlik vazifesine mukabil ücret istemez. Yalniz Al-i Beyt'ine meveddet (sevgi ve saygi) istiyor.' (Sura Suresi, 23)
    Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i seriflerinde söyle buyuruyor:
    'Size verdigim nimetlerden dolayi Allah'i sevin. Beni de Allah icin sevin. Al-i Beyt'imi de benim icin sevin.'
    'Sizlere iki sey birakiyorum. Onlara temessük etseniz necat bulursunuz. Birisi kitabullah, biri Al-i Beyt'imdir.'
    Bu hususa Bediüzzaman Hazretleri söyle ifade etmektedir:
    'Al-i Beyt'ten vazife-i Risaletce muradi Sünnet-i Seniyye'sidir. Sünnet-i Seniyye'yi terkeden hakiki Al-i Beyt'ten olmadigi gibi Al-i Beyt'e hakiki dost da olamaz.'
    Al-i Beyt'i sevmemiz onlarin sadece mücerret sahsiyetleri icin degil, Kur'an'a yaptiklari hizmetleri, Islam Dini'nin nesrinde gösterdikleri büyük fedakarliklari, ilim ve irfan sahasinda yaptiklari hizmetleri icindir.
    Al-i Beyt'i seven mü'min de, ibadet vazifesini yerine getirmekle, onlari örnek almali, onlara benzemeli ve onlar gibi olmaya gayret etmelidir. Al-i Beyt'i hakiki manada sevmek de ancak bu yolla tahakkuk edebilir.



pinkaba
4.

  • Böyle bir iddia ne dinen, ne de aklen gecerlidir. Kesinlikle yanlistir. Hz. Ali Efendimiz (r.a.) en cok Hasan ve Hüseyin Efendilerimizi (r.a.) sevdigi halde, onlar ve onlardan sonra gelen evlatlari, 'Bizim namazimiz kilinmistir' diye bir iddiada bulunmamislar, aksine sadece farzlarini eda etmekle kalmamis, sünnet ve nafilelere de tam riayet etmislerdir.
    Cenab-i Hak, namazi, peygamberler dahil, her mü'minin kendi $ahsina farz kilmistir. Hic kimse bir baskasinin yerine namaz kilamaz. Zaruret halinde de bu böyledir. Bir kimse namaz kilamayacak kadar hasta da olsa, onun namazini bir baskasi kilamaz.
    Bir hadis-i kudside söyle buyurulmustur:
    'Allah-ü Teala buyurdu ki: 'Ben Senin ümmetin üzerine bes vakit namaz farzettim. Hem ahdettim ki, bir kimse bes vakit namazi kilarak gelirse, muhakkak ben onu Cennet'e koyarim. Bes vakit namazi kilamayan bir kimseye bir taahhüdüm yoktur.' '
    Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de 'Namaz dinin diregidir' buyurmustur.


26x

Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Kasım 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sizden doğru bir açıklama bekliyorum
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
15 Kasım 2010       Mesaj #4
ener - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

sizden doğru bir açıklama bekliyorum

Alevilik (mezhep)


200px Zulfikar

Alevilik'te ve Şiilik'te önemli bir yere sahip olan Zülfikar isimli kılıcın tensili bir resmi.


Alevilik, İslamiyet'in Türkiye'deki başlıca iki mezhebinden biri. Sünnilikten sonra en fazla mensubu olan ikinci mezheptir. AB'nin yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye'de 12 - 20 milyon Alevi vatandaş bulunmaktadır. [1][2]
Alevilik bazı Alevi kaynaklarında şu şekillerde tanımlanır:
  • Alevilik, İslam'ı benimseyen, Tanrı'nın birliğine (Tevhid) inanan, Muhammed'i Peygamber kabul eden, kitabı Kur'an olan, Muhammed'in Ehlibeyt'ini seven, namazı, niyaz ile bütünleştiren, kıyam, rûku ve secdesi ile ibadetini kendi lisanıyla yapan, ümmet yerine hür insanı, yaratanla yaratılan ayrılığını "Vahdet-i Vücut" ile birleştiren, Tanrı korkusu yerine, sevgisini benimseyen, zahiri (görünen) batınla (görünmeyen), batını zahirle birleştiren, şeriat kapısını aşıp, marifet yolu ile hakikat dünyasına ulaşan, Kur'an'ın şekline değil, özüne inen akıl ve gönlü ile "Seyr-ü süluk" (Ruhsal olgunlaşma) olan bir tasavvuf yoludur.
  • Alevilik, özünü insan sevgisinde bulan, Tanrı’nın insanda tecelli ettiğine ve zerresinden oluştuğuna, onun için de insanın ölümsüzlüğüne inanan, ibadetlerinde kadın erkek ayrımı yapmadan, kendi öz diliyle, musikisiyle, semahıyla inancını icra etme biçimine denir.
  • Alevilik, İslamiyet’e ve Kuran’a dayalı, Muhammed’in buyruklarına göre İslam’ı evrensel boyutuyla yorumlayıp, yeryüzü insanlığına yeni kapılar açan büyük bir düşünce akımı ve tasavvuf felsefesiyle hayat bulan bir inanç bütünlüğüne denir.
Alevilik ve Şiilik

İslamiyet'in Sünnilikten sonra dünyada en çok mensubu olan ikinci mezhebi Şiilik ile çıkış noktası ve 12 İmam inanışı gibi temel kavramları oldukça benzer olsa da anlayış ve genel uygulamalar bakımından bir çok farklılık vardır. Ancak Batılı kaynaklarda Alevilik, genellikle Şiiliğin bir kolu veya Türk veya Osmanlı Şiiliği olarak tanımlanır.

Alevilik'te Allah kavramı

Alevilikte Allah'tan başka tanrı yoktur. Bu yönüyle Alevilik monoteist bir mezheptir. Bununla birlikte Alevilik'te Tanrının insan dahil evrendeki her şeyin içinde olduğu inanışı vardır.

'Dört kapı kırk makam' inancı

Dört Kapi Kirk Makam seklindeki kamil insan olma ilkelerini Hacı Bektaş Veli’nin tespit ettigine inanilir. Hacı Bektaş "Kul Tanrı’ya kırk makamda erer, ulaşır, dost olur." demiştir.
Dört Kapı şunlardır: 1. Şeriat, 2. Tarikat, 3. Marifet ve 4. Hakikat
Her kapının on makamı vardır.
Şeriat kapısının makamları: 1. İman etmek, 2. İlim ögrenmek, 3. İbadet etmek, 4. Haramdan uzaklaşmak, 5. Ailesine faydalı olmak, 6. Çevreye zarar vermemek, 7. Peygamberin emirlerine uymak, 8. Şefkatli olmak, 9. Temiz olmak ve 10. Yaramaz işlerden sakınmak.
Tarikat kapısının makamları: 1. Tövbe etmek, 2. Mürsidin ögütlerine uymak, 3. Temiz giyinmek, 4. Iyilik yolunda savasmak, 5. Hizmet etmeyi sevmek, 6. Haksizliktan korkmak, 7. Ümitsizlige düsmemek, 8. Ibret almak, 9. Nimet dagitmak ve 10. Özünü fakir görmek
Marifet kapisinin makamlari: 1. Edepli olmak, 2. Bencillik, kin ve garezden uzak olmak, 3. Perhizkarlik, 4. Sabir ve kanaat, 5. Haya, 6. Cömertlik, 7. Ilim, 8. Hosgörü, 9. Özünü bilmek ve 10.Ariflik.
Hakikat kapisinin makamları: 1. Alcakgönüllü olmak, 2. Kimsenin ayibini görmemek, 3. Yapabilecegin hicbir iyiligi esirgememek, 4. Allah’in her yarattigini sevmek, 5. Tüm insanlari bir görmek, 6. Birlige yönelmek ve yöneltmek, 7. Gercegi gizlememek, 8. Manayi bilmek, 9. Tanrisal sirri ögrenmek ve 10. Tanrisal varliga ulasmak.



Alevilikte ibadet

Ana madde: cem Cem, Alevilerin toplu halde ettikleri ibadetin adıdır.
Kavram olarak Cem Arapça bir kelime olup toplanma, birikme, bir araya gelme manalarına gelmektedir.
Cem'in kaynağı Kırklar Cem'idir.
Cem ibadetini diğer inançlardaki ibadetlerden farklı kılan en önemli unsur; Cem de bulunanların ayni zamanda toplumda hesap vermekle yükümlü olmalarıdır. Cem de bulunanlar birbirlerinden razı olmak zorundalar.
Cem de bulunan bir kişi başka bir kişiye dargınsa, bu iki kişinin dargınlıkları giderilmeden, barışmaları sağlanmadan Cem'e başlanmaz.
Alevilerin toplu anlamda temel ibadeti olan Cem, bir dedenin gözetiminde, önderliğinde yerine getirilir.
Cem ibadetine katil, hırsız, yolsuz, düşkün kimseler giremez.

Cem'de 12 hizmet

1- Mürsid (Dede): Görev itibariyle Muhammed, Ali ve Hacı Bektaşi Veli'yi temsil eder. Cem erkani Baskanligini yapar,ikrar alir nasip verir. Cenaze, Müsahiplik, Nikah, Sünnet, Ad takar (isim takar)
2- Rehber : Görev itibariyle Imam Hüseyin´i temsil eder. Yola girmek isteyenleri hazirlar, yol gösterir. Mürsidin en yakin yardimcisidir.
3-Gözcü : Görev itibariyle Ebuzer Gaffari’yi temsil eder. Rehberin yardimcisidir. Cem’in sessiz ve sakinlik icinde gecmesini saglar. Cem’in bekcisidir.
4- Çeragci (Delilci) : Görev itibariyle Cabir El Ensari’yitemsil eder.Cem evinde bulunan aydinlatma araclarini yakar.Buhardanliklari ve Mumlari (Ceraglari) hazirlar.
5- Zakir (Asik) : Görev itibariyle Bilal Habes’i temsil eder. CEM’de Tevhid, duazde imam, Mersiye, Semah, Nevruzi ye söyler.
6- Süpürgeci(Ferras) : Görev itibariyle Selman’i Piri paki temsil eder. CEM evinin sürekli temizligi ile meskul olur.
7- Meydanci : Görev itibariyle Hüzeyme tül Yemeni’yi temsil eder.CEM evinde Semahserleri kaldirir. Postlari yerine dizer.
8- Niyazci : Görev itibariyle Mahmut el Ensari’yi temsil eder. Kurbanlaritekbirler ve keser. Gelen Lokmalari alir ve dagilimini saglar.
9- Ibrikci : Görev itibariyle Kamber Hz.lerini temsil eder. CEM de Mürsidin ve Cem erenlerinin abdest almalarini saglar.
10- Kapici : Görev itibariyle Gülam Keysani’yi temsil eder. Cem’e gelen erenlerin evlerini gözetler.
11- Peyikçi : Görev itibariyle Amri Ayyari’yi temsil eder. Cem olacagini tüm canlara duyurur.
12- Sakaci : Görev itibariyle Ammari Yaseri’yi temsil eder.Cem evinde Su Serbet, Saka, Süt vb. dagilimini saglar.

Duaz ve deyiş

Duaz, Duazdeh'in kısaltılmış halidir. Duazdeh Farsça olup on iki (12) anlamına gelmektedir.
Duaz, cem ayinlerinde söylenen ve On İki Imamlarin adlarının geçtiği deyişlerdir. Bu deyişlerde Ayrıca On İki Imamlarin yani sıra basta Peygamber ve Hacı Bektaş Veli olmak üzere Alevi ulularinin adları gecmektedir.
Duaz icin “deyişler”lerdir tanımını yaptık. Anlaşılır olması için böyle bir tanım uygundur. Ancak duaz bir nevi dua olarak da algılana bilinir.
Alevilik ve Aleviler hakkında biraz bilgi sahibi olan kişiler için duaz'in, nefes'in, türkü'nün, deyiş'in farklı anlamlara sahip olduğu açikardır. Fakat günümüz gerçekliği doğrultusunda genel bir tanım olması ve bu tanımın yaygınlaşıp kabul görmesi için Deyiş tanımı en uygun olanıdır. Deyiş; Aleviliği çağrıştıran her melodinin adıdır. Türkü, nefes, duaz bunlar da alt adlardır. Yoz ve yobaz üretimden farklı olunduğunun anlaşılması için Deyiş en uygun tanımdır.

Semah

Semah, Cemlerde deyişler eşliğinde yapılan dinsel törenin adıdır. Ulu Hünkâr Hacı Bektaşı Veli bu konuda şöyle söyler: "Semah, ariflerin aleti, muhiplerin ibadeti, taliplerin maksududur. Bizim Semahımız oyuncak değil, ilahi bir sırdır. Bir kimse ki Semahı oyuncak sayar o cahildir".
Semahın kaynağı Kırklar meclisine dayanır. Bu meclise gelen Hz. Muhammed’e Salmanı Farisi tarafından bir üzüm tanesi verilir ve Salmanı Farisi kendisinden bunu paylaştırmasını ister. Muhammed Cebrail’in getirdiği tabakta bu üzüm tanesini sıkar. Bunu içen Kırklar "Ya Allah" deyip Semah dönmeye başlarlar.
Semah yalnız Cemlerde dönülür. Bunun dışında günümüzde olduğu gibi asla düğünlerde ve benzer eğlencelerde dönülmez. Semahın dönüldüğü ortam mutlaka özel ve dinsel anlamı olan bir ortam olmalıdır. Yani ilahi bir sırdır. Öyle günümüzde yapılanlar gibi herkesin kolunu açarak yapacağı bir dans değildir.

Alevi ocakları

Alevilik, ocaklar şeklinde örgütlenmiş bir inanıştır. Ocakların arasında inanç yönünden küçük farklar olabilmesine rağmen esas felsefe aynıdır. Ama tarikat yapısı olarak incelemek gerektiğinde, Anadolu Aleviliği, Alevi-Caferi, Nusayrilik (Arap aleviliği), Bektaşilik, Mevlevilik,Abdallar,Babailer,Hurufiler,olarak ayrılmalıdır.
Alevilik; şiilik, ismaililik, caferilik gibi, Muhammed'in vefat etmesi, Ali'nin öldürülmesi ve İslamiyet içinde diğer mezheplerce iyi sayılan, ama Alevilerce kötü sayılan kişilerin hakimiyet kurmaya çalışmasına karşı hak yolunu savunmak için bir araya gelen kişilerin mezhebidir. Aleviler 12 imam'ın öncülüğüne inanırlar. Anadolu Alevilerine Kızılbaş da denmiştir.
Alevilik'i ilk benimseyenler ve bu yolu yayanlar Erenler ve Pirlerdir. Türkistan'dan bu inanç Hoca Ahmet Yesevi önderliğinde yayılmıştır,kimi araştırmacı inanç önderleri ve yazarlar Aleviliğin ,Türkmenlerin İslamiyet yorumu olduğularını savunmaktadırlar.Keza baktığımızda ocaklar ve İnanç önderlerinin hepsinin Türkmen oluşu,bu söylemin doğru olduğunun kanıtıdır. Ayrıca, Suriye de Arap ve Kürt Aleviler vardır. Tunus'da Arap Aleviler vardır. İran içerisinde Türkmenler de Alevidir. Türkiye'de Türk, Zaza, Kurmanç ve Arap Alevileri bulunmaktadır. Bu inanışlar da ocaklar gibi, uygulamada farklılıklar barındırmasına rağmen, inanç felsefesinin esası olarak bir bütün arz eder.

Kızılbaşlık

Ana madde: Kızılbaşlık Kızılbaşlık Alevilik içinde bir kol olarak görülse de esasında Aleviliğin ta kendisidir. Kızılbaş kavramı dönem dönem Alevileri karalamak veya küçük düşürmek için kullanılmıştır.
Kızılbaş kelimesi kızıl başlık takan anlamına geliyor. Tarihçesi Uhut savaşına kadar uzanır. Uhut savaşında Ali kendisini Peygambere siper ettiği sırada başından yaralanır. Bu savaştan sonra Ali’ye Kızılbaş denmiştir. Yine Sıffın savaşında Ali’nin taraftarları başlarına kırmızı başlık takmışlardır. Alevi devleti olan Safevi ordusunun askerleri de başlarına kızıl başlık takarlardı.

Bektaşilik

Ana madde: Bektaşilik Hacı Bektaşı Veli adına kurulan, Ali ve 12 İmam sevgisine dayanan Anadolu ve Balkanlarda yayılan günümüzde de varlığını sürdüren önemli bir Alevi tarikatıdır.
Bektaşiliğin doğuşu 1240 yılına dayanır. Babailer isyanının bastırılmasından sonra Baba İshak’ın halifesi olan Hacı Bektaşı Veli etrafında toplananlar Hz. Muhammed’i mürşit, Hz. Ali’yi rehber, Hacı Bektaşı Veli’yi de pir olarak kabul ettiler.
Bektaşilik genel anlamda Alevi inancını oluşturan Ali, Oniki İmamları esas almasının dışında eski Türk kültürünü ve Anadolu inançlarının bazı olumluluklarını da alarak gelişmesini tamamladı.
Bektaşiliği kurumlaştıran kişi Balım Sultan’dır. Bektaşilik idare bakımından iki kola ayrılır. Babaganlar ve Çelebiler. Babaganlar kendilerinin Hacı Bektaş’ın "yol evladı" olduklarını belirtirler. Babaganlar daha çok kentlerde örgütlendiler. Çelebiler kendilerini Hacı Bektaş’ın "bel evladı" olduklarını belirtirler. Çelebiler daha çok kırsal alanda örgütlendiler. Bütün bu çelişkilere rağmen Bektaşilik gelişmesini sürdürdü. Osmanlı ordusunun özel birlikleri olan Yeniçerilerin tamamına yakını Bektaşi’ydi. Padişah II.Mahmud Yeniçeri ocağını kaldırırken Bektaşiliği de yasaklamayı ihmal etmedi (1826).
Bektaşilik günümüzde Alevi inancının en önemli öğesi niteliğindedir. Bir çok Bektaşi kuralı Alevi inancı içinde kabul görmüştür. Hacı Bektaşı Veli’nin Türbesi de bulunan Nevşehir ilinin Hacıbektaş ilçesi bu anlamda sadece Bektaşiler için değil, bütün Aleviler için önemli bir merkez konumundadır.

Siyasi olarak Alevilik

12. ve 13.yüzyılda Anadolu'da oldukça etkin olan alevilik, daha sonra 14. yüzyılın başlarından itibaren devlet otoritesinin yeniden kurulması ve kurulan devletin mezhep olarak sunniliği seçmesi üzerine, cumhuriyet dönemine kadar sürecek baskı ve zulüme maruz kalınmıştır. Kendilerini din dışı olarak gören yönetime karşı defalarca ayaklanmışlardır. İnancın temelinde "eşitlik" "mülkiyetin reddedilmesi" gibi kavramlar olduğundan siyasi olarak da bir duruşu bulunmaktadır.

Türk siyasal hayatında Alevilik

Aleviler, İsmet İnönü'nün deyimiyle, milli mücadele yıllarında 'herkesten çok millici' bulunmuştur. Cumhuriyet Türkiyesi ve onun laikliği seçmesi, (tekkelerinin kapatılmasına rağmen) hoş karşılanmıştır. Aleviler geleneksel olarak, Cumhuriyet devriminin ilkeleri taraftarı olmuşlar,Atatürk ilke ve inkılaplarına herzaman bağlı olduklarını göstermişlerdir, şovenist ve islamcı akımları hiçbir zaman desteklememişlerdir. Maraş, Çorum, Sivas olayları, cumhuriyet tarihinde alevi mezhebine yapılan en şiddetli ve aşikar saldırılardır

Osmanlı Tarihi'nde Alevilik

Osmanlı devleti, kuruluşunda herhangi bir mezhebi kabul etmemiş bir devletti. Kuruluş döneminde, devlet kademelerinin birçok yerinde aleviler yer almıştı. Hatta, fethedilen topraklardan getirilen gayrimüslim çocuklardan oluşan yeniçeri ocağı da aleviliğin bir ocağı olan bektaşiliğe bağlıydı. Fakat devlet, imparatorluğa doğru gittikçe, devlet yönetimi açısından daha uygun olan sünni inancı, daha öncelikli hale gelmeye başladı. Osmanlı'da alevilerin zulüm görmelerine kadar gidecek dışlanmalarını, çaldıran savaşı ve beraberinde getirdiği olaylar zinciri başlattı. Osmanlı padişahı olan Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail ile ters düştü. Devlet yönetiminin giderek sünnileşmesinden şikayetçi olan alevi halk, Şah İsmail'in devletinin alevilik tabanlı bir Safevi devleti olması nedeniyle şah İsmail'e sempati duymaya başladı.

Tarikatlar/Kültler/Mezhepler - Alevilik
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Aralık 2013       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sınıfta hoca ders işlerken birden alevilik konusu açıldı benimde bildihim kadar alevilik diye bi meshep yok sadece bir inanç diye biliyorum alevilik mezheb mi mezhebse açıklarmısınız ?

Benzer Konular

7 Eylül 2012 / Misafir Din/İlahiyat
3 Ocak 2017 / Misafir Cevaplanmış
15 Ağustos 2012 / mhmmdcngz Müslümanlık/İslamiyet
4 Temmuz 2014 / Misafir Cevaplanmış
26 Ocak 2011 / Misafir Taslak Konular