Arama

Türk simyacılar kimlerdir? - Sayfa 3

En İyi Cevap Var Güncelleme: 28 Eylül 2013 Gösterim: 64.909 Cevap: 41
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Eylül 2011       Mesaj #21
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sen türk müsün ya ?
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Eylül 2011       Mesaj #22
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk ve islam simyacılarının dünya bilimine sağladıgı katkılar nelerdir ? acil yardım lütfen..
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Eylül 2011       Mesaj #23
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
simyacı ların adlarını hemen yazarmısınızzz............
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Eylül 2011       Mesaj #24
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yaaaaaaaa ibni sina da türk simyaci deilmi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Eylül 2011       Mesaj #25
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bu bılım adamları neler yapmıstır sımya ıle ılgılı ne yaptı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Eylül 2011       Mesaj #26
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yardımcı oldun
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Eylül 2011       Mesaj #27
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya peki ünlü siyacıların hepsi ve kimyaya yaptıkları katkıları bulabilir misiniz bu cumaya kadar lazım lütfen Msn Happy
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Eylül 2011       Mesaj #28
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ARKADAŞLAR KESİNLİKLE TAFSİYE EDERİM ÇOK ÖNEMLİ VE İLGİNÇ İŞİNİZE YARAYABİLİR Ebu Musa Câbir bin Hayyan (Arapça: جابر بن حيان Cābir ibn Hayyān; ابو موسی جابربن حیان Ebu Musa Câbir bin Hayyan, Latince: Geber ya da Geberus; d. 721 ya da 722 Horasan - ö. 808 ya da 815 Kufa), Abbasi döneminde yaşamış ve İslam biliminin temelini atan Fars. Câbir bin Hayyan ilk pratik simya (alşimi) âlimdir. Orta Çağ Avrupası'nın Simya alanına büyük ölçüde etki etmiş ve Kimya'nın da esasını oluşturmuştur.

Günümüz dünyasında atomla ilgili ilk çalışmaların ingiliz fizikçi John Dalton (1766-1844) tarafından yapıldıgı, uranyumun çekirdeğinin parçalanabileceği fikrinin de Alman kimyacı Otto Hahn (1779-1868) tarafından ortaya atıldıgı fikri yaygındır. Halbuki onlardan 1000 yıl önce yaşamış ve dönemin en büyük ilim merkezlerinden Harran Üniversitesi'nde rektörlük yapmış olan Câbir bin Hayyân, maddelerin atomik yapısını gösteren tespitler yaparak, reaksiyonlarda belirli kütlelerin belirli kütlelerle reaksiyona girdiğini söylemiştir. Atom hakkında, ancak asırlar sonra anlaşılabilecek şu sözleri söylemiştirMsn Batkaynak belirtilmeli]


Maddenin en küçük parçası olan "el-cüz'ü la yetecezza" (ATOM) da yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin söylediği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. Atom parçalanabilir. Parçalanınca da öyle büyük bir güç oluşur ki bir anda Bağdat'ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allahü Teala'ın kudret nişanıdır."

Böylelikle görülmektedir ki, Hayyan, Dalton ve Hahn'dan yüzyıllar önce bu buluşları gerçekleştirmiştir.


Kimyager ve Eczacı olan babasının oğlu olarak Horasan'da doğmuş ve Yemen'de okuduktan sonra Kufa'ya giderek Abbasi halifesi Harun Reşid'e saray âlimi olarak hizmet etmiştir.


Kimya dışında Eczacılık, Metalürji, Astroloji, Felsefe, Fizik ve Müzik gibi geniş alanda 400 ü aşan eser bıraktığı söylenirse de ancak 20 civarında eseri bugüne kalmıştır. Bazı eserlerinin aslında öğrencileri tarafından yazıldığı anlaşılmıştır.[kaynak belirtilmeli]Nitrik asit, Hidrojen klorür ve Sülfürik asit'in rafine ve kristalize yöntemlerini bulduğu Kral suyu'nu icat ettiği ve Sitrik asit, Asetik asit, Tartarik asid'i keşfetiği düşünülmektedir. İnbik ( الأنبيق al-inbiq) geliştirmiş ve kendisinin ortaya attığı Baz kavramıyla Kimya'nın gelişmesine katkıda bulunmuştur.


Kendisi o yüzyıldan atomun parçalayacağını görmüş büyük bir bilim adamıdır. Ayrıca daha sonra zehirlilerin zehirlisi olan arsenik tozunu elde eden ilk kişidir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2011       Mesaj #29
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bana 5 tane turk simyaci lazım cabuk lütfen
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Kasım 2011       Mesaj #30
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Simya, temel metalleri altına dönüştürmeyle ve bir hayat iksiri bulmayla ilgilenen bir sözde bilimdi ÎS I yüzyıldan XVII yüzyıla kadar, metal işçilerinin, din adamlarının, doktorların, kralların ve imparatorların ilgilerini toplayarak gelişti Simya, kolay kazanç peşinde koşan bazı şarlatanların da ilgilendiği bir dal olmasına karşılık, deneylere dayanan ilk bilimdi ve birçoklarının sandığı gibi büyücülükle ilgisi yoktu

Simya, ilk kimya teknolojileriyle birlikte gelişti Simya ile kimya birbirlerinden etkilendiler, ama simyanın, kimyanın öncüsü olduğunu düşünmek yanlıştır

Simyanın kökenleri: Simyanın kökeni tam olarak bilinmemektedir Ama İS 100300 yılları arasında Mısır'da İskenderiye'nin Yunan işgali altında bulunduğu sıralarda ortaya çıktığı sanılmaktadır Yunan felsefesinin, Mısır teknolojisinin ve Orta Doğu astrolojisinin bileşiminden oluştuğu söylenebilir Daha sonra Yunan felsefesi, gnostisizm, yeni eflatunculuk ve Hıristiyanlık görüşlerini benimseyince, mistik etki güçlenmiştir
Metallerin işlenmesi, BOYAMA İŞLEMLERİ, ilaçve kozmetiklerin hazırlanması gibi zanaatları Eski Mısırlılar çok iyi biliyorlardı Bu işlerde kullanılan tekniklerin, simya çalışmalarına katkısı oldu İlk kimyacılar öncelikle, zenginler için altın ve gümüşle, daha yoksullar için de ucuz maddelerle üretim yapan metalürji uzmanlarıydı Doğal olarak bunlar, ucuz metalleri altın görünümüne sokma işiyle ilgilenmişler ve yarattıkları etki, düşünürleri etkilemişti
Yunan felsefesinden, bütün maddelerin dört ana biçim ya da ilkeden (sıcak, soğuk, kuru, nemli) bir şeyler taşıdığını söyleyen Aristoteles'in kuramı (İÖ 350) çıktı Kurama göre, bu ilkeler sırasıyla dört ana elementi, yani ateş, toprak, hava ve suyu oluşturuyor, dört element de değişik oranlarda bir araya gelerek bütün maddeleri ortaya çıkarıyordu Kuramın tamamlanması için, her şeyin ondan oluştuğu (ortaya çıktığı) bir «son madde METAL'lerin insanlar gibi büyüdüklerine, değişiklikler geçirdiğine, bu yüzden de zamanından önce öldürülebileceklerine ya da daha iyi bir biçimde yeniden canlandırılabileceklerine inanılıyordu Sözgelimi BAKIR, onu karartan bakır okside dönüştürülerek öldürülebilir, sonra arsenikle gümüş rengine çevrilerek (yeniden canlandırılarak) daha iyi bir alaşım elde edilmiş olurdu Öteki ayıraçlar, değişik renk değişimleri üretmiş ve en kusursuz metal olan altına doğru çeşitli aşamalar oluşturmuştu Söz konusu kuramda renkler çok önemli yer tutuyor, doğru değişme yönünün siyahtan beyaza, sarıya, kırmızıya doğru olacağı kabul ediliyordu Simyacılar, yalnızca metallerin yetkinleştirilebileceğini düşünmekle kalmıyor, aynı zamanda, insan yaşamını uzatan bir değiştirici maddenin de varolduğuna inanıyorlardı Bu bilinmeyen maddeye, Avrupalılar «filozof taşı Simyanın gelişmesi: Simyanın gelişmesi bazı metin ve kitaplardan izlenebilir Ama, ilk bin yıldan günümüze yalnızca birkaç yapıt kalabilmiştir Üstelik, bunların doğrulukları da kuşkuludur: Yazılı yapıtları bir tanrı, kahraman, kral ya da düşünüre maletmek yaygın bir alışkanlık haline gelmişti Dikkate değer ilk simya yazarları Fizik ve Mistik'i yazan Demokritos ile İS 300 yıllarında bir simya ansiklopedisi yazan Panopolis'li (Mısır'da bir kent) Zosimos'dur
İskenderiye'deki simya çalışmaları üç yüzyıl sonra, Roma imparatoru Diocietianus'ıın buyrıığuyla konuya ilişkin bütün metinlerin yok edilmesi sonucu durdu Ama yasaklanan başka birçok iş gibi, simya da gelişmesini sürdürdü V yüzyılda Nesturi hıristiyanları İstanbul'dan kovulunca, Suriye, İran ve Mezopotamya'da yeni öğrenim merkezleri oluşturarak, birçok yunanca metni süryaniceye çevirdiler
İslâm dininde birleşen Araplar, İS 622 ile 750 arasında, Anadolu, İran, Mısır, Afrika ve İspanya'yı ele geçirdiler Ardından, Bağdat'taki Abbasi halifelerinin etkisiyle, olabildiğince çok bilgi elde etmeye giriştiler Yunanca birçok yapıt arapçaya çevrildi VIII IX yüzyıllar arasında yetişen ünlü Câbir bin Hayyân çok verimli bir çalışma yaptı Ama, onun olduğu sanılan birçok yapıt, X yüzyılda (belki de Câbir'in izleyicileri tarafından) yazılmıştır Bu dönem boyunca iki dikkate değer bilim adamı (ikisi de hekimdiler), Ebu 3ekir Razi bin Zekeriya ve İbni Sina, simya konusunca yeni düşünceler ileri sürdüler İbni Sina, metallerin iönüştürülmesi konusunda ilk kuşkuları ortaya atan şişi oldu Razi,birçok deney yaptı ve maddelerin sınıflandırılmasını genişleterek, doğru yönde küçük bir adım attı Maddeleri, «hayvansal XII yüzyılda simya, Avrupa'ya geçti O zamana kadar İslâm dünyasıyla ilişki Haçlı Seferleriyle sınırlıyken, o günden sonra hıristiyan bilginleri Arap öğretilerini incelemeye başladılar Avrupa'da simyanın gelişmesini, 1144'te «Simyanın Bileşiminin Kitabnm arapçadan latinceye çeviren Chester'li Robert, vb çevirmenler sağladı
XVII yüzyıl boyunca Albertus Magrlus, Aquino'lu Aziz Tommaso ve Bacon, dolandırıcılık olarak nitelenebilecek özelliklere karşılık, simyanın gerçek bilim olarak tanınmasına neden olacak yanlarını tartıştılar
Arnold de Villanova ve Mallorka'lı Ramon Lull, XIV yüzyıl yazılarının başlıca yaratıcıları oldular Lull'a maledilen yapıtlar, harflerle belirtilmiş, madde ve yöntemleri anlatan simya deneyleri çizelgeleri kapsıyordu Lull, cevheri bulma amacını taşıyan damıtmalara büyük önem vermişti Şarap yapımı o sıralarda zaten biliniyordu ve elde edilen ALKOL de, ateş suyu (aqua ardens) ya da yanabilen su diye tanımlanıyordu (alkolle aynı zamanda, canlandırıcı, güçlendirici etkisi nedeniyle «aqua vitae Simya çalışmalarının sonlarına doğru, filozof taşından, maddelerin iyileştirici özelliklerinin değerlendirilmesine doğru ilginç bir kayma başladı Zürih'li doktor Paracelsus (14931534), bitkisel ilaçlar yerine minerallerin kullanımı için uğraştı Glauber (1604 İJ568) de maddelerin ilaç olarak değerleriyle ilgilendi
1500 yıl süren bir denemeden sonra simyacılar, dönüştürmede ve iksirde başarılı olamadılar Artık başka alanlara yönelme zamanı gelmişti 1661'de Robert Boyle'un «Skeptical ChymisUmm (Kuşkucu Kimyacı) yayınlanmasından sonra, simya hızlı bir gerileme dönemine girdi
Simyada simgecilik: Simya simgeciliği, modern kimyanın simgeciliğiyle karıştırılmamalıdır Simyacıların kullandıkları işaret sistemi, bir tür stenoydu ve önemli metalleri gösteren gezegen simgeleri gibi bazı belli işaretler dışında, bir simyacıdan ötekine değişiyordu Altın Güneş'i, gümüş Ay'ı, bakır Venüs'ü, demir Mars'ı, kurşun Satürn'ü, kalay Jüpiter'i, cıva da Merkür'ü gösteriyordu Ayıraçlar ve aygıtlar için gizli adlar kullanma alışkanlığı, büyük bir olasılıkla, buluşları gizli tutma isteğinden kaynaklanıyordu Yazımda ve çizimdeki simgecilik, binlerce takma adın doğmasına yolaçtı Sözgelimi asit, bazen «ejder Simyanın modern bilime katkıları: Simyanın, modern kimya düşüncesinin doğmasındaki rolü önemsizdir Ama laboratuvar çalışmalarına ve yöntemlerine katkısı olmuştur Metalürjide ve eczacılıkta kullanılan pek çok araç, simya çalışmalarıyla gelişip, ortaya çıkmıştır İmbikler, balonlar, beherler, soğutucular, almaçlar, su banyoları, sehpalar, havanlar ve karıştırıcılar gibi aygıtlarsimyacıların çok sık kullandıkları araçlardı Damıtma, süblimleştirme, yakma, indirgeme ve billurlaştırma gibi kimyasal bileşikleri hazırlama yöntemleri, simya çalışmalarının bir parçasıydı Günümüzde de geliştirilmiş biçimleriyle, deneysel çözümlemelerde ve endüstri süreçlerinde bu yöntemler kullanılmaktadır
XX yüzyılın atom kuramı daha karmaşık bir yöntemle, bir simya düşüncesini, bütün maddelerin atomlardan oluştuğunu ortaya koyarak kanıtladı al sana kardeşim ibni sinananın simyaya katkısı

Benzer Konular

28 Aralık 2015 / Ziyaretçi Soru-Cevap
4 Mart 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
16 Kasım 2013 / Misafir Cevaplanmış