Arama

Kültürel yozlaşma nedir, dil ile arasında nasıl bir bağlantı vardır?

Güncelleme: 5 Ekim 2009 Gösterim: 8.031 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kültürel yozlaşma nedir ve kültürel yozlaşma ile dil arasında nasıl bir bağ vardır. ...
Sponsorlu Bağlantılar
Son düzenleyen fadedliver; 5 Ekim 2009 00:34
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

kültürel yozlaşma nedir ve kültürel yozlaşma ile dil arasında nasıl bir bağ vardır. ...

kültürel yozlaşma nedir >>İnsanların kendi kültürlerini hiçe sayarak başka kültürlerden etkilenme durumu.
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
5 Ekim 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

kültürel yozlaşma nedir ve kültürel yozlaşma ile dil arasında nasıl bir bağ vardır. ...

Kültürel yozlaşma


Kültürün kelime ve kavram olarak değilse bile anlam ve muhteva bakımından insanlığın tarihi kadar eski olduğuna kuşku yoktur sanırım. Hangi kültür tanımını esas alırsak alalım, ulaşacağımız sonuç şudur ki; her toplum kolektif aklın esiri olan bir dünya görüşünün, toplumsal hafızasının kabulleriyle pekiştirilmiş bir ahlakın ve hukukun, sanat ürünlerinin, uzun bir geçmişi yansıtan folklorun şekillendirdiği bir hayatı yaşar. Bu hayat ise kültürün kendisidir.

***

Hayat istikametsiz ve menzilsiz kalınca; kimi değerlerin içi boşalır, toplum hafızasını kaybeder ve geleceği yaratmanın anahtarı olmaktan çıkar. Hafızasız, ütopyasız, üretimsiz toplumlar artık kolay elde edilebilen, tüketilmesi için birikim ve bilgi gerektirmeyen, kullanılıp hemen atılabilen, geçmişten beslenmeyen ve gelecek kaygısı taşımayan günlük ve geçici bir hayata bağlanır ki, gelinen bu noktada kültürün adı artık 'Popüler Kültür'dür.

Bu adlandırma iki sıcak ve karşı çıkılmaz sözcükten oluşmuşsa da; büründüğü ve göründüğü o masum anlamın çok ötesinde, aslında koyun postuna bürünmüş kurt misali tehlikeli ve sinsi bir kavramdır. Bu kavramın seslendirdiği yerde artık değerler ucuzlaşmış, hayat sıradanlaşmış, toplum derinliğini yitirmiş, bireyler ruhsuz, ütopyasız kalmış ve kendi benliğine yabancılaşmıştır. Her şeyin para ve metaya dönüştüğü, insanın gelip geçici, uçucu zevklerin telaşıyla daldan dala seğirttiği bir anlamdır bu kültür... Her şey size rağmen oluşur, birileri sizin adınıza size uygun alanı oluşturmuştur, size düşen bunu hiçbir ayıklama ve eleştiriye tabi tutmadan kabullenmektir.

***

Fransız filozof Alain, 'Arslanın vücudu yediği diğer hayvanların vücudundan meydana gelir, ama arslan her zaman kendisidir' der. Arslan sabahleyin bir tavşan yediği zaman kulakları uzamıyor, öğleden sonra bir geyik yediği zaman boynuzları çıkmıyor. Yaratıcı, arslana hazmettiği herşeyi arslana dönüştürme özelliği vermiştir.

Alain, kültürlerin de böyle olduğunu söylüyor. Kültürler birbirlerinden beslenir, birbirlerinden etkilenirler. Ancak etkilenme, aynileşme, kopyası haline gelmeye dönüştüğü zaman işte o zaman yozlaşma ve sonuçta yok olma süreci başlar.

***

Taktik, popüler kültürün en çok beslendiği zemindir. Kendine ait renk ve kokular birbirine karışmış, özgünlük yok olmuştur. Bu kültürde (aslında kültürsüzlükte demek gerekir) kullanım ve tüketim iştahının kamçılanması için 'ikon'lara ihtiyaç vardır. Popüler sporcu ve sanatçılar, TV dizi oyuncuları ve son dönemlerde kimi yazarlar bu kültürün olmazsa olmazlarıdır. Bu giderek sahte alkışlarla ve reytinglerle şişirilmiş bir balona dönüşür.

En etkin rol medyanındır. Bu kültür dayatıcılarının temel hedefi, medya aracılığıyla toplumsal dikkati ve hafızayı dağıtarak, kitleleri kendi arenalarına çekip onları hayatın asıl gündeminden uzaklaştırmaktır. Böylece çevresinde olan bitene karşı tavırsız ve tepkisiz, düşünmeyen, sormayan ve sorgulamayan insanlar oluşur. Sistemin insan tipi de budur zaten. Bu amaçla müzik, sanat, spor vb. etkinlikleri, etkisizleştirmenin birer aracı haline dönüşür.

***

Bütün bunlara paralel olarak, popüler kültürde reklam, araç olmaktan öte amaca dönüşmüştür. Reklam sektörü, ürünü (ki bu ürün bazen sanatçının kendisidir) allayıp pullamanın bedelini fazlasıyla alır ve bunu da tüketicinin faturasına yazar. Daha piyasaya sürülmeden başlar bu süreç. Yiyecek ve içecekler gibi, damağınızdan önce dimağınızda yer edinir. Ambalaj ya da vitrin albenisi son derece önemlidir. Estetik bir değer taşıması, özgün olması, zamana dayanıklı olması gibi kıstaslar bağlamaz, varsa yoksa kar ve çıkar meselesi.

***

Medya aracılığı ile yaygınlaştırılan bu kültür 'kullan-at' psikolojisini kışkırtmakta, ayrıca kendi gerçeklerinden uzaklaştıran ve uyuşturan bir afyon görevi ve işlevi görmektedir. Bu alanda bir araştırmacı olan Spencer Bennet şöyle demektedir: 'Kimliğimiz toplumsal rollerimize göre oluştuğu için, bugün kişi olarak kendimizi giderek daha bir anonimleşme içinde bulmakta, bunu önleyebilmek için sahip olduğumuz nesnelere bakarak kendimizi kimlik edinmeye çalışmaktayız. Bulduğumuz bu kimliği satın aldığımız üretim mamullerine duyduğumuz saygı sayesinde kazanabilmekteyiz.'

Böyle bir toplumun aydını 'fildişi kulesi'nde, halkı televizyon başında, medyası magazinel olanın peşindedir. Erkekleri kadınsı, kadınları erkeksi, ekonomisi sömürüye dayalıdır. Televizyon kanallarındaki günübirlik şarkıcıların, kartpostalları karalayıp kopya eden ressamların sanatçı kapsamına alındığı bir ortamda Cahit Külebi'nin dediği gibi, '... Dansözlerin, telekızların, mankenlerin kendilerine 'sanatçı' dedikleri bir ülkede bana 'sanatçı' demeyin. Ben sanatçı değilim. Ben şairim' demek gerekiyor galiba.

***
Popüler kültür, insanlara her alanda bir tüketim mantığı içinde hareket etme alışkanlığı aşılar. Kişiyi amaçsızlaştırır ve bir meta haline dönüştürür. Kendi öz kültüründen ve benliğinden uzaklaştırır. Bu kültürün mimarları kitleleri güdülmeye hazır bir sürü haline dönüştürerek istedikleri gibi bir gelecek kurgusunu geliştirir ve kullanıma açık birer piyon haline dönüştürürler. Bunu toplumların geçmiş ve gelecek arasındaki köprülerini dinamitleyerek gerçekleştirirler.

***
Kimse hafife almasın. Popüler kültür bir salgın olup hava, ses ve ışıkla bulaşır... Ufkumuzu daraltır, etik değerleri yok eder, hafıza kaybına neden olur...
kaynak


Kültürel Yozlaşma dille başlıyor. Dilimizi kaybedersek; yarınlarda o dili konuştuğumuz insanlar gibi düşünmeye, dünyaya onlar gibi bakmaya ve zamanla onların boyunduruğu altında yaşamaya başlayacağız.
Unutmayalım ki; dildeki yozlaşma kültürel yozlaşmayı, kültürel yozlaşma ulusal tepkisizliği, ulusal tepkisizlik de silahsız emperyalist işgali doğurur.
Atatürk'ün, Türk dilini ulusal kültürümüzün eksiksiz bir anlatıcısı durumuna getirmek ve dilimizi çağdaş uygarlığın kavram ve değerlerini karşılayacak yetkinliğe eriştirmek amacıyla başlattığı öngörülü girişimlerini, bugün de övgüyle anmakta, bundan sonra da bu yönde sürdürülecek çalışmalara gönülden destek vermekteyiz.

Benzer Konular

23 Nisan 2016 / Misafir Cevaplanmış
9 Mayıs 2011 / Misafir Cevaplanmış
21 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
9 Mayıs 2010 / Misafir Soru-Cevap
14 Aralık 2009 / Misafir Soru-Cevap