Arama

İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı ve farklı uygarlıkların etkileri nedir?

Güncelleme: 26 Aralık 2010 Gösterim: 23.802 Cevap: 3
alican-52 - avatarı
alican-52
Ziyaretçi
20 Ekim 2009       Mesaj #1
alican-52 - avatarı
Ziyaretçi
islamiyet öncesi türk edebiyatı ve farklı uygarlıkların etkileri ni bulmama yardımcı olursanız sevinirim arkadaşlar
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
20 Ekim 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
alican-52 adlı kullanıcıdan alıntı

islamiyet öncesi türk edebiyatı ve farklı uygarlıkların etkileri ni bulmama yardımcı olursanız sevinirim arkadaşlar

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI

Sponsorlu Bağlantılar
Türklerin İslamiyet'e girmeden önce meydana getirdikleri edebiyattır. Sözlü ve yazılı olmak üzere ikiye ayrılır.



SÖZLÜ EDEBİYAT

Her toplumda olduğu gibi Türklerde de kendine özgü sözlü edebiyat ürünleri vardır. Bu ürünler eski Türk topluluklarının sığır,şölen ve yuğ adını verdikleri törenlerden doğan ürünlerdir.

Sığır: Av törenlerine denir.

Şölen: Kurban törenlerine denir.

Yuğ: Yas,ölüm törenlerine denir.



Bu törenler şaman,kam,baksı ve ozan adını alan kişiler tarafından yönetilir.Bunlar sazlarıyla bu törenlerde bazı destan parçalarını veya koşuk,sagu adı verilen şiirleri söylerlerdi.



İslamiyet Öncesi Türk Şiirinin Özellikleri:

*Hece ölçüsüyle söylenmiştir.(7’li,8’li,12’li)

*Yarım kafiye kullanılmıştır.

*Nazım birimi dörtlüktür.

*Dildeki kelime sayısı sınırlı kalmıştır.,yabancı dillerin etkisi yoktur

*Tabiatla iç içe oldukları için sanatçılar benzetmelerde tabiattan yararlanmışlardır.

*Şiirlerde işlenen konular:kahramanlık,yiğitlik,ölüm,savaş ve aşktır.


SÖZLÜ ÜRÜNLER


KOŞUK

*Dörtlüklerle söylenilir.

*Hece vezni kullanılmıştır.Yiğitlik,aşk,tabiat gibi konular işlenir.

*Halk edebiyatındaki karşılığı ‘’koşma’’,Divan edebiyatındaki karşılığı ‘’gazel’’dir.

*Kafiye düzeni aaab,cccb,dddb şeklindedir.



SAGU

*Devlet büyüklerinin ölümü üzerine duyulan acıyı dile getirmek için söylenen şiirlerdir.

*Kafiye düzeni koşuktaki gibidir.

*Halk edebiyatındaki karşılığı "ağıt", Divan edebiyatındaki karşılığı "mersiye"dir.



SAV

Kısa ve özlü sözlerdir.Atasözünün yerine kullanılmıştır.



DESTAN

Milletlerin zihinlerinde derin etki bırakan savaş,göç,afet,kıtlık gibi olayların etkisiyle söylenmiş,uzun manzum hikayelerdir.

*Olayların toplumda derin izler bırakmış olması.

*Olay ve kişilerin olağanüstü nitelikler göstermesi.

*Tanrıların olaylara karışması.

*Milli dil ve nazım şekilleriyle söylenmesi



TÜRK DESTANLARI



SAKA TÜRKLERİNİN DESTANLARI

*Alp Er Tunga Destanı: Türk-İran savaşlarıyla Alp Er Tunga’nın yiğitliklerinin anlatıldığı destanlardır.

*Şu Destanı:İskender ile Türkler arasındaki savaşların ve Hükümdar Şu’nun destanıdır.



HUN TÜRKLERİNİN DESTANI

*Oğuz Kağan Destanı: Hun Hükümdarı Mete’nin yiğitliklerini,ülkesini genişletip oğulları arasında nasıl bölüştürdüğünü anlatan destandır.



GÖKTÜRK DESTANI

*Bozkurt Destanı: Savaşta yaralanan bir Türk’ün,dişi bir kurt tarafından kurtarılmasını,korunmasını ve Türklerin sözü edilen kurtla bu Türk’ten çoğaldığı anlatılır.

*Ergenekon Destanı: Bir yenilgi sonunda Ergenekon’a çekilen Türklerin orada çoğalıp,bir demir dağı erittikten sonra öçlerini alışlarını anlatan destandır.



UYGUR TÜRKLERİNİN DESTANI

*Türeyiş Destanı: Uygur hakanının,üç kızını insanoğluyla evlendirmeyi uygun bulmayarak tanrıya, kızlarıyla evlenmesi ve Uygur Türklerinin bu evlenmeden çoğaldığı anlatılır.

*Göç Destanı: Türklerin,Kutsal taşı Çinlilere vermeleri üzerine, tanrı tarafından cezalandırılmaları kuraklığın başlaması nedeniyle de göç etmeleri anlatılır.



Diğer Milletlerin Destanları:

İran: Şehname

Alman: Nietbelungen Lied

Hindistan: Mahabarata, Ramayana

Japon: Şinto

Rus: İgor

Yunan: İlyada,Odyssa

Fransı: Chasen de Rolland

Fin: Kalevala



YAZILI EDEBİYAT

İslam öncesi Türk edebiyatına ait, bilinen yazılı ürün çok azdır. İlk eserler mezar taşlarındaki yazılardır. Türkler bu dönemde Göktürk ve Uygur alfabesini kullanmışlardır. İslam öncesi Türk edebiyatının en önemli yazılı eseri Yenisey nehri kenarındaki Orhun Abideleri dir.



Abidelerin ilki M.S. 720 yılında Bilge Tonyukuk tarafından yazılmış ve dikilmiştir. İkinci ve üçüncü abideler Yolluğ Tigin tarafından yazılmıştır. Birisi 732 yılında Kültigin adına diğeri ise 735 yılında Kültigin’in ağabeyi Bilge Kağan adına dikilmiştir.

*Birinci taşın dili sadedir.İkinci ve üçüncü taşların dili ise süslü ve söylev dilidir.

*Bu abideler de Göktürklerin bağımsızlıkları için Çinlilerle yaptıkları savaşlar ve bu savaşlar sonucunda devleti yeniden nasıl kurdukları anlatılır.

*Çin entrikalarına karşı halk uyrılır.



İSLAM ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI


İLK DÖNEM VE İLK ESERLER


KUTADGU BİLİG


*11. yy’da (1069-1070) Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır.

*Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur.

*Kutadgu Bilig ‘’saadet veren bilgi.ilim’’ anlamına gelir.

*Didaktik bir eserdir.

*Mesnevi şeklinde aruz vezniyle 6645 beyit olarak yazılmıştır.

*Eserde 173 tane de dörtlük vardır.

*Eserde,toplum hayatındaki bozuklukları düzeltecek,insanı mutlu edecek yollar bulmak;bu yolları,devrin hükümdarına öğütler halinde göstermektir.

*Ahlak,dinin, önemi,devlet idaresi gibi konulara da değinilmiştir.

*Eserde dört sembolik şahsiyet yer alır.

*Hakaniye lehçesiyle yazılmıştır.



DİVAN-I LÜGATİ’T TÜRK

*11.yy’da (1072-1074) Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır.

*Ebul Kasım Abdullah’a sunulmuştur.

*Türkçe’nin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır.

*7500 Türkçe kelimenin Arapça karşılığı verilmiştir.

*Türk dilini Araplara öğretmek amacıyla yazılmıştır.Bu nedenle Arapça olarak kaleme alınmıştır.

*Yazar Türkçe kelimelerin karşılıklarını ve bunu halk dilinden derlediği örneklerle delillendirmiştir.

*Türk boyları ve coğrafyası ile Türklerin örf ve gelenekleri üzerine önemli bilgiler vardır.

*Devrinin Türk dünyasını gösteren bir haritada vardır.

*Hakaniye lehçesi kullanılmıştır.


ATABET’ÜL HAKAYIK

*12.yyde ‘’Edip Ahmet Yükneki’’ tarafından kaleme alınmıştır.

*Eser Sipehsalar Mehmet Bey adlı birine sunulmuştur.

*Atabet’ül Hakayık ‘’hakikatler eşeği’’ anlamına gelir.

*Aruz vezniyle mesnevi tarzında yazılmıştır.

*Didaktik bir eserdir.

*Cömertlik,doğruluk,ilim gibi konular işlenmiştir.

*Eserde 46 beyit ve 101 dörtlükten meydana gelmiştir.

*Dörtlükler manilerdeki gibi aaxa şeklinde kafiyelenmiştir.

*Eserin dili biraz ağıdır.Arapça ve Farsça kelimelere rastlanır.

*Hakaniye lehçesiyle yazılmıştır.


DİVAN-I HİKMET

*12.yy’da Hoca Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır.

*Hikmet: Ahmet Yesevi’nin şiirlerine verdiği isimdir.

*Eserin dili sadedir.

*Eserin yazılma gayesi, halka İslamiyet'i hikmetli bir şekilde öğretmektir.

*Dörtlüklerle ve hece vezniyle yazılmıştır.

*Hakaniye lehçesi kullanılmıştır.



KİTAB-I DEDE KORKUT

*Destan dan halk hikayesine geçiş döneminin ürünüdür.

*12 hikayeden oluşur.

*Olağanüstü olaylarla gerçeğe uygun olaylar eserde iç içedir.

*Türklerin eski yaşam tarzları ile ilgili ayrıntılar yanında İslam dini ile ilgili özelliklerde vardır.

*Eserde geçen ‘’Dede Korkut’’meçhul bir halk ozanıdır.

*Hikayelerde oğuzların çevredeki boylar ile aralarındaki savaşlar ve kendi iç mücadeleleri yer alır.

*Hikayelerin konuları;aşk,yiğitlik gösterisi,karamanlık,boylar arasındaki savaştır.

*15. yy’da kaleme alınmıştır.

*Eserin yazarı belli değildir.

*Nazım ile nesir iç içedir.

*Hakaniye lehçesi kullanılmıştır.

fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
20 Ekim 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
alican-52 adlı kullanıcıdan alıntı

islamiyet öncesi türk edebiyatı ve farklı uygarlıkların etkileri ni bulmama yardımcı olursanız sevinirim arkadaşlar

İslami devir içinde Türk Edebiyatı ilk mahsullerini 9. asrın ikinci yarısında vermeye başlamıştır. Bunlar içinde ilk büyük eser olarak Balasagunlu Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i görülür. İkinci olarak Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lügati’t-Türk’ü yine aynı devrin eseri olmakla birlikte İslamiyet öncesi Türklükten çeşitli manzumeler, atasözleri vs. gibi türlü metinlere yer vermektedir. Kaşgarlının eseri her yönüyle zenginlik gösterir. Türk dilinden, Türk boylarına, Türk töre ve adetlerine, gelenek göreneklerine ve coğrafyasına geniş yer ayırır. Kutadgu Bilig ise cemiyet hayatını ele almakla birlikte daha çok bir siyaset kitabı durumundadır. Her iki eser de Hakaniye Türkçesiyle yazılmıştır. Fakat Kaşgarlı Mahmud, Hakaniye Şivesinin yanında ikinci bir edebi şive olarak Oğuz Türk Şivesine yer vermektedir.

Oğuzlar 10 ve 11. yüzyıllarda oldukça geniş bir alana yayılmışlar; İrtiş’ten Volga’ya dayanan sınırları Hazar Deniziyle Maveraünnehr arasındaki bütün bir bozkır sahasını içine almıştır. Böylece Orta Türkçe ilk devresinde Hakaniye ve Oğuz edebi şiveleriyle görünüyordu. On iki ve 13. yüzyıllarda ise artık Müşterek Orta-Asya Türkçesi eserlerini verirken, Türklüğün batıya olan göçleri sayesinde Oğuz Türk Şivesi yalnız Selçuklu tebaasında konuşulmaktaydı. Devletin büyük bir cihan hakimiyeti fikriyle hareket etmesi, Müslüman olup, halifeye bağlılığı, İranlıların da aynı bölgede yer alması gibi düşünceler, belki Arapça ve Farsçanın Türkçeye nispetle öne geçmesini sağlamış olabilir. Ancak askeri Türk unsurlardan meydana gelen bir devlette Türkçe, halka ve orduya bağlı olarak yaşamıştır. Böylece Oğuz şivesiyle bu devirde kalıcı bir eser bırakılmamış, bırakılanlar da günümüze kadar ulaşamamıştır. Aynı şive dairesi içinde Müşterek Orta-Asya Türkçesinin doğu ağzı olan Kaşgar ve batı ağzını meydana getiren Harezm ve Sirderya Irmağının güneyindeki yerlerle Yedisu, Merv, Buhara sahası birer kültür merkezi durumuna gelmişler ve pekçok eserin doğmasına zemin hazırlamışlardır. Aslında bu bölge çeşitli dillerin de kavşak noktası gibi bir hususiyeti muhafaza etmiştir. Bunun yanında Müşterek Orta-Asya Türkçesinin İran ağızları bilhassa Türkmen Türkçesi zikre değer bir gelişme göstermiştir. Altınordu ki kuzey-doğuda Bulgar Devleti, Harezm, Teşt-i Kıpçak bozkırları ile Kırım’dan Bakü’ye kadar uzanan saha, bu Türk illeri içine dahildir. Türkçe burada da geniş bir yayılma sahası bulmuş ve Kıpçak Şivesiyle pekçok eserler verilmiştir.
Yesevi ve onun muakkiblerinden sonra, 13. yüzyıldan itibaren Çağatay Türkçesi, Eski Türkçenin bir devamı olarak bütün bunların merkezi durumuna geçmiş ve Doğu Türkçesi adıyla, kuzeydeki Kıpçak Türkçesini daha sonra kendisinde toplayarak gelişmesini devam ettirmiştir.
Bu durumda İslami devir içinde Türk Edebiyatını;
1. Batı Türkçesinin ortaya koyduğu edebiyat;
2. Müşterek Orta-Asya Türkçesinin takip ederek Kuzey-Doğu Türkçesinin meydana getirdiği edebiyat, olarak ikiye ayırmak icab etmektedir.
Selçukluların dağılmasına kadar bir varlık gösteremeyen ve sadece konuşma dilinde kalan Oğuz Türkçesi, Anadolu Selçuklu Devletinin çöküşü üzerine, ortaya çıkan beyliklerin hükümet merkezlerinde birden bire serpilmeye başlamış ve yeni yeni eserler ortaya çıkarmıştır. Orta Türkçenin Oğuz Kolu böylece Selçuklu Türkçesinden sonra yerini Eski Anadolu Türkçesine bırakmıştır.
Tavaif-i Müluk devri diye adlandırılan bu devrede Anadolu’da çeşitli kültür merkezleri teşekkül etmiş, halkın kültüre yönelmesi, tebaanın terbiyesi müellifleri Türkçe yazmaya zorlamış, beyler de bu hale yardımcı olmuşlar ve Türkçeye gereken değeri vermişlerdir. Karamanoğlu Mehmed Beyin Türkçe üzerinde durmasına rağmen, beylikler içinde kültür faaliyetlerinin en yoğun olduğu beylik Osmanlı ve Germiyan beylikleri olmuştur. Ayrıca bir şair veya müellifin zaman zaman eserlerini birden fazla beye sunduğu da görülmüştür. On üçüncü yüzyılın son çeyreğinde Türkçe, resmi yazışma dili olarak kendisini göstermiştir. Bu şive yukarıda bahsettiğimiz Kaşgarlı Mahmud’un, iki Türk şivesinden biri olan, Osmanlı ve Azeri gibi iki kolu bulunan Oğuz şivesidir. Yukarıda zikrettiğimiz durumlardan başka eserlerin Türkçe olarak yazılmasında; tarikat büyüklerinin halkı irşad maksadı, müelliflerdeki Türkçe şuuru, ibret alma düşüncesi, mevzuda çeşitlilik arama, meslek gayreti, hayır dua ile anılma ve unutulmama fikri, tercüme gayretleri vs. gibi sebepler büyük rol oynamıştır.
On üçüncü yüzyılda verilen eserler; pek mahdut olmakla birlikte Anadolu Türk birliğinin kurulamaması, aksine pek fazla bir dağınıklık ve başıboşluk yüzünden, çeşitli bölgelerde bir parıltı durumunda kalırlar. Zaten Anadolu’da Türk Edebiyatının ne zaman başladığı da kesin olarak bilinmemekle birlikte; Selçuklular zamanında bir şifahi (sözlü) edebiyatın varlığı daima mevcuttur. Buna kıyasla yazılı edebiyattan söz etmek gerekir. Fakat bu bölgede ilk eserlerin neler olduğu, Türk kültür tarihinin mechulüdür. Devrin içinde bulunduğu kargaşa, öyle sanıyoruz ki, bütün yazılanları almış götürmüş veya yazmaya fırsat vermemiştir. Böylece Anadolu sahasında 11 ve 12. yüzyıla ait eserlere tesadüf edilememiştir.
Ancak 13. asırdan sonradır ki, Anadolu sahasında bazı eserler ortaya çıkacak, asır asır gitgide genişleyecek ve Osmanlıların Anadolu Türk Birliğini kurmalarından sonra bütün bu kültür faaliyetleri Osmanlı sarayına taşınacak ve neticede kesintisiz devam eden ve Türklüğün en büyük yazı dili olan Oğuz Türkçesiyle sayısız eserler vücuda getirilecek, böylece Osmanlılar Türk kültürünün hamisi olarak tarihteki yerlerini alacaktır. Hatta Türk dili devlete izafeten Osmanlıca olarak adlandırılacaktır. Osmanlı edebiyatını hazırlayanların, hangi bölgede bulunurlarsa bulunsunlar, beyliğin kuruluşundan önce ve sonra da olsa, zikredilmesi gerekmektedir. Çünkü Selçuklu ile birlikte gelen kültür mirası bu devirde her beyliğe ışık tutmuş ve Klasik Türk Edebiyatının inkişafına temel teşkil ederek geniş rol oynamıştır.
Oğuz Türkçesi bu devirden itibaren batıda Osmanlı, doğuda Azeri olmak üzere iki edebiyat ortaya koymaktadır. Ancak bu edebiyatın 15. asra kadar olan zamanı aynı daire içine alınmaktadır. Daha sonra dilde görülen ikili kullanışları her saha kendine göre umumileştirmiş ve bazı ayrılıklar ortaya çıkmıştır. Dildeki bu ayrılıklarda coğrafya da göz önüne alınırsa, gitgide daha geniş ve belirli farklılıkların ortaya çıkacağı muhakkaktır. Onun içindir ki, Batı Türkçesi Osmanlı ve Azeri edebiyatı gibi iki edebiyat ortaya koymuştur. Şunu da belirtmek gerekir ki, Türklüğün en büyük yazı dili olan ve kesintisiz eserlerini veren Osmanlı Türk Edebiyatının tesiri bütün Türk illerinde her zaman varlığını korumuştur. Bunun yanında Osmanlı şairleri, diğer Türk illeriyle irtibatı kesmemek gayreti ve düşüncesine binaen Doğu Türkçesiyle şiirler de yazmışlardır.



kaynak
esmer - avatarı
esmer
Ziyaretçi
26 Aralık 2010       Mesaj #4
esmer - avatarı
Ziyaretçi
sevgili arkadaşım bi yer yanlış olmuş abidelerle ilgili orhun ve göktürk anıtları = 8.yy ait bu yazılar Göktürk imparatorluğunun ünlü hükümdarı Bilge Kaan devrinden kalmıştır moğolistanın kuzeyinde orhun ırmağının yakınlarındaki SAYDAM gölü civarındadır. Kül-Tigin (Tigin=prens demek) ve Bilge Kaan orhun ırmağı civarında Bilge Tonyukuk yazıtları ise diğer yazıtlara yaklaşık 360 km uzaklıktadır.Bunlar türk dili,tarihi,edebiyatı,töreleri hakkında bilgi vermektedir.Türk sözcüğünün geçtiği ilk yazıtlardır ve bu yazıtlarda türkçe sözcükleri ilk kez görülmektedir Tonyukuk= 716=8.yy , Kül-TİGİn=732=8.yy , Bilge Kaan=735=8.yy yıllarında dikilmiştir.Kültigin anıtı Bilge Kaan'ın azından yazılmıştır.Kültigin Bilge Kaanın kardeşidir Tonyukuk ise Bilge Kaan'ın veziridir . Anıtların bulunduğu yerde sadece bu dikili taşlar değil yüzlerce heykel,balbal(mezar taşı demek),şehir harabeleri taşı ,yollar,su kanalları,koç ve kaplumbağa heykelleri ve daha bir çok önemli alevler ve edevatlar bulunmuştur . 1890 yılında Finlandiyalı heyet incelemelerde bulunmuş, ancak yazıyı çözememişlerdir . Fakat 1893 yılında Danimarkalı bilgin Thomsen , 38 harfli bu alfabeyi çözerek yazıtları okumayı başarmıştır . YARDIMCI OLABİLDİYSEM ÇOK SEVİNİRİM Msn Happy

Benzer Konular

1 Ocak 2015 / Ziyaretçi Soru-Cevap
26 Aralık 2010 / ThinkerBeLL Edebiyat
21 Şubat 2013 / Breath Edebiyat
4 Ocak 2011 / Misafir Soru-Cevap