Arama

Kervansaraylardan kimler yararlanmıştır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 19 Kasım 2011 Gösterim: 4.599 Cevap: 5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar kervansaraylardan kimler yararlanmıştır
EN İYİ CEVABI _KleopatrA_ verdi
Selçuklular zamanında Anadolu'da kurulan yol güzergahları, Osmanlılar zamanında değişti. Bunun sonucu olarak bazı yerler ticari merkez olma durumunu kaybettiler.

Sponsorlu Bağlantılar
Zaten Ümit Burnu yolunun bulunması ile Hindistan'a ulaşan ticaret yolunun ağırlık merkezi de Atlas Okyanusuna kaymıştı. Anadolu'da ticaretin önemini kaybetmesi üzerine, Selçuklular zamanındaki kervan yolları da ıssızlaştı. Mesela Osmanlı Devletine başşehir olan İstanbul'u, Suriye ve Irak'a bağlayan yol, Konya-Adana istikametini takib ettiği için, Antalya'dan Sivas'a veya Elbistan'dan Kayseri ve Sivas'a giden yollar, bu şehirleri birbirine bağlayan tali yol durumuna düştü. Bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar da ister istemez eski önemini kaybetti. Fakat yeni yol güzergahlarının ortaya çıkması üzerine Osmanlılar da, kervansaray yapımına devam ettiler. İstanbul'u, Suriye üzerinden Mekke ve Medine'ye bağlayan yol üzerinde hac farizasını ifa etmek için giden hacıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak üzere kervansaraylar kurdular.

Zengin ticari malları taşıyan kervanlar için hudut civarında düşman çapulcularından, içeride göçebe ve eşkıya baskınlarından koruyacak emniyetli konak yerleri sağlamak ve yolcuların kondukları ve geceledikleri yerlerde her türlü ihtiyaçlarını temin etmek maksadıyla kurulan kervansaraylarda; yatakhane ve aşhaneler, erzak ambarları, ticari eşya depoları, yolcuların hayvanları için ahırlar, samanlıklar, yolcuların namaz kılmaları için mescidler, kütüphaneler, misafirlerin yıkanması için hamamlar, abdest almaları için şadırvanlar, tedavileri için hastahane ve eczahaneler, ayakkabılarının tamiri ve fakir yolculara yenisinin yapılması için ayakkabıcılar, hayvanları nallamak için nalbantlar, bu teşkilat ve tesisleri idare edecek, gelir ve gider hesaplarını yapacak divan (büro) ve memurları vardı.

Umumiyetle Selçuklu sultanları ve devlet adamları tarafından yaptırılan bu muazzam kervansarayların hepsi vakıftı. Maddi büyüklükleri ve teşkilatları nisbetinde zengin gelir kaynaklarına da sahiptiler.

Bu suretle kervansaraylara inen ve konaklayan tüccar ve her türlü yolcu, zengin fakir; Müslüman gayri müslim kim olursa olsun, orada her türlü ihtiyacını ücretsiz olarak görebilirdi.

Kervansaraylarda hasta yolcular, sıhhat buluncaya kadar tedavi edilir, hayvanlarının tedavisi de baytar (veteriner) tarafından yapılır ve tedavi masrafları vakıf tarafından karşılanırdı. Fakir hastalar, öldüğü takdirde kefen masrafları da vakıf gelirlerinden ödenirdi.

Alıntı

Kervansaray kervanların ticâret yolları üzerindeki konak yeri.

Devlet veya hayırsever kişiler tarafından kurulan bu muhkem binalarda kervan ihtiyaçları ücretsiz karşılanırdı. Bunlar, bir şehir içinde olurlarsa, han adını alırdı.

İslamiyetin yayılış dönemlerinde askeri maksatla ve sınır emniyetini korumak için kurulan ribatlar, sonraki devirlerde ticari maksatla kullanıldı ve bu binalara, kervansaray adı verildi. Türklerin Müslüman olmasından sonra, genişleyen İslam toprakları üzerinde ortaya çıkan kervansaraylar, Selçuklular zamanında en gelişmiş şeklini aldı. Anadolu'da bulunan çeşitli ticaret yolları üzerinde yüze yakın kervansaray yapıldı.

Uzaktan bakılınca bir kale gibi görünen, içlerine girildiği zaman kervan kafilelerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak bir teşkilata sahib olan bu binalar, Selçuklu sultanları ve yüksek devlet görevlileri tarafından büyük ticaret yolları üzerinde her menzil için, yani 30-40 kilometrelik mesafede bir yaptırılmışlardı. Müslüman doğu ve Hıristiyan batı ülkeleri arasında bir köprü vazifesini gören Anadolu toprakları üzerine, İkinci Kılıç Arslan, Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev, Birinci İzzeddin Keykavus ve Birinci Alaeddin Keykubad gibi iktisadi ve ticari hayatın önemini bilen Selçuklu sultanları; Antalya ve Sinop gibi giriş ve çıkış limanlarıyla önemli ticaret merkezlerini birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde büyük kervansaraylar kurdular. Bu merkezlere yerleştirdikleri tüccarlara her türlü yardımda bulundular.

Anadolu'ya gelen yabancı tüccarlara da büyük kolaylıklar gösterdiler. Yollarda herhangi bir şekilde zarar gören, soyguna uğrayan ve malları denizde batan tüccarların zararlarını devlet hazinesinden tazmin ederek, bir nevi devlet sigortası kurduları. Antalya ve Alanya'dan (Alaiyye) başlayıp Isparta, Konya, Aksaray, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum gibi büyük merkezlerden geçerek İran ve Türkistan'a ulaşan doğu-batı istikametindeki yol üzerinde; Konya-Akşehir istikametinden İstanbul'a ve Batı Anadolu vadilerine ulaşan yol üzerinde; Konya, Ankara, Çankırı, Kastamonu, Durağan, Sinop istikametindeki ve Sivas, Tokat, Amasya, Merzifon, Samsun hattıyla Sinop'a ulaşan güney-kuzey ve Elbistan, Malatya, Diyarbakır üzerinden Irak'a giden yollar üzerinde pek çok kervansaray yaptırdılar.

Selçuklular zamanında Anadolu'da kurulan yol güzergahları, Osmanlılar zamanında değişti. Bunun sonucu olarak bazı yerler ticari merkez olma durumunu kaybettiler.

Zaten Ümit Burnu yolunun bulunması ile Hindistan'a ulaşan ticaret yolunun ağırlık merkezi de Atlas Okyanusuna kaymıştı. Anadolu'da ticaretin önemini kaybetmesi üzerine, Selçuklular zamanındaki kervan yolları da ıssızlaştı. Mesela Osmanlı Devletine başşehir olan İstanbul'u, Suriye ve Irak'a bağlayan yol, Konya-Adana istikametini takib ettiği için, Antalya'dan Sivas'a veya Elbistan'dan Kayseri ve Sivas'a giden yollar, bu şehirleri birbirine bağlayan tali yol durumuna düştü. Bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar da ister istemez eski önemini kaybetti. Fakat yeni yol güzergahlarının ortaya çıkması üzerine Osmanlılar da, kervansaray yapımına devam ettiler. İstanbul'u, Suriye üzerinden Mekke ve Medine'ye bağlayan yol üzerinde hac farizasını ifa etmek için giden hacıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak üzere kervansaraylar kurdular.

Zengin ticari malları taşıyan kervanlar için hudut civarında düşman çapulcularından, içeride göçebe ve eşkıya baskınlarından koruyacak emniyetli konak yerleri sağlamak ve yolcuların kondukları ve geceledikleri yerlerde her türlü ihtiyaçlarını temin etmek maksadıyla kurulan kervansaraylarda; yatakhane ve aşhaneler, erzak ambarları, ticari eşya depoları, yolcuların hayvanları için ahırlar, samanlıklar, yolcuların namaz kılmaları için mescidler, kütüphaneler, misafirlerin yıkanması için hamamlar, abdest almaları için şadırvanlar, tedavileri için hastahane ve eczahaneler, ayakkabılarının tamiri ve fakir yolculara yenisinin yapılması için ayakkabıcılar, hayvanları nallamak için nalbantlar, bu teşkilat ve tesisleri idare edecek, gelir ve gider hesaplarını yapacak divan (büro) ve memurları vardı.

Umumiyetle Selçuklu sultanları ve devlet adamları tarafından yaptırılan bu muazzam kervansarayların hepsi vakıftı. Maddi büyüklükleri ve teşkilatları nisbetinde zengin gelir kaynaklarına da sahiptiler.

Bu suretle kervansaraylara inen ve konaklayan tüccar ve her türlü yolcu, zengin fakir; Müslüman gayri müslim kim olursa olsun, orada her türlü ihtiyacını ücretsiz olarak görebilirdi.

Kervansaraylarda hasta yolcular, sıhhat buluncaya kadar tedavi edilir, hayvanlarının tedavisi de baytar (veteriner) tarafından yapılır ve tedavi masrafları vakıf tarafından karşılanırdı. Fakir hastalar, öldüğü takdirde kefen masrafları da vakıf gelirlerinden ödenirdi.

Büyük ve muhkem binalar olan kervansaraylarda akşam olunca kapılar sıkıca kapatılır, vazifeliler tarafından kandiller yakılırdı. Kapı kapandıktan sonra hiç kimse dışarıya çıkarılmaz, fakat dışarıdan gelenler içeriye alınırdı. Şafak atınca davullar çalınır, herkes uyandıktan sonra hancılar; Ey ümmet-i Muhammed! Malınız, canınız, elbiseleriniz ve atınız tamam mı? diye sorarlar, herkes; Tamamdır. Allahü teala hayır sahibine rahmet eylesin. diyerek kervansarayı vakf edene dua ederlerdi. Herkes gerekli yol hazırlıklarını yaptıktan sonra kapılar açılır, misafirlere; Gafil gitmeyin, herkesi arkadaş etmeyin, yürüyün, Allah asan (kolay) getire. diye dua ve nasihatte bulunduktan sonra kervanlar uğurlanırdı.

Sulh zamanında ticari maksatlar için kullanılan kervansaraylar, harb zamanında o belde ahalisinin düşman hücumundan korunmak için sığındığı veya sefer esnasında ordunun konakladığı müstahkem yer olarak da kullanılırdı. Bilhassa hudut boylarına yakın kervansaraylar, hudut kalesi vazifesini görürdü. Aksaray yakınındaki Sultan Hanı, 20.000 askerle kuşatan bir Moğol komutanına iki ay dayanacak ve alınamayacak ölçüde muhkem idi.

İslam dininin misafirperverliğe ve hayırseverliğe verdiği ehemmiyet sonucu, ortaya çıkan kervansarayların bir benzeri, ortaçağ Avrupasında olmadığı gibi, düşüncesi bile mevcut değildi. İslam tarihinin önceki devirlerinde olduğu gibi, Osmanlılarda da bu güzel ve faydalı eserler uzun bir zaman halkın hizmetinde kullanıld
Selçuklular yol ağınin her 40 kilometresine bir han yaptılar ve Anadolu'yu kervanlar için en güvenli ülke haline getirdiler
Selçuk Türkleri pek çok kervansaray yapmistir. Bunun sebebi, kolay anlaşılır: Anadolu'yu yurt edindikten sonra ilk iş olarak iyi bir karayolu ağı meydana getirdiler. Bu yol ağının her 30-40 kilometresinde bir han yaptılar. Kervanlar ve yolcular bu hanlarda barınıyordu. Hanlar birer yolcu barınağı olmaktan başka, yol güvenliği saglayan birer karakol vazifesi de görüyordu. Uzak ülkelerden gelen ticaret kervanlari, yine uzak ülkelere güvenle giderlerdi.

Hanlar, eskiya baskınına karşı koyabilecek bir şekilde yapılmış kaleler gibiydi. Devrin seyyahları ve tarihçiler, Anadolu'nun en sakin, düzenli ve faal devrini Selçuklular zamaninda yaşadığını anlatırlar. Bunda, yol boyunca dizilen hanların, yani kervansarayların rolü olduğunu söylerler.

Sultan Hanı (Alaeddin Kervansarayı)

Aksaray'a 40 km. uzaklıkta ve Sultanhanı kasabasındadır. Selçuklu kervansaraylarının en büyüğü ve en güzelidir. I. Alaeddin Keykubat tarafından 1229 yılında yaptırılmıştır, bir yangından sonra 1278'de onarılarak genişletilmiştir. Mimarı Muhammed bin Havlan el-Dimışki'dir. 50x110 m.ebatında bir plan üzerine yapılmıştır. Yazlık ve kışlık olmak üzere iki bölümdür. Taçkapısının bezemeleriyle ünlüdür.

Karatayhan

Atabey emir Celaleddin Karatay tarafından yaptırılan Kayseri-Malatya güzergahındaki Karatayhan belki de Kapadokya kervansarayları arasında en iyi korunanıdır. Türkiye ile Suriye arasındaki bağlantıyı sağlayan önemli ticaret yolunun üzerinde bulunan hanın yapımına Alaaddin Keykubat zamanında başlanmış, Keyhusrev zamanında 1240-41’de tamamlanmıştır.
Vakfiyesinden Karatayhan’ın hem ekonomik, hem de sosyal yardım için yaptırıldığı anlaşılmaktadır. 46x80 m. ölçülerindeki hana giriş güney duvarındaki gösterişli portalindendir. Beden duvarlarından yüksek ve dışa doğru taşkın olan portalinde geometrik, bitkisel ve figürlü olmak üzere üç tip bezemeyi bünyesinde bulundurması diğer kervansaraylardan ayrılan ön önemli özelliğidir. Avlunun doğu kenarında sivri tonozlu, ince, uzun, doğrudan avluya açılan hücreler batısında ise revaklar bulunur.


Rüstem Paşa Kervansarayı

Edirne'dir. 1554 tarihinde Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. İki katlıdır. Birinci katta 39, ikinci katta 41 odası vardır. 1972 yılında restore edilerek otel olarak kullanılmaya başlanmıştır.Ke

Kapalıçarşı

İstanbul Kapalıçarşısı Fatih tarafından kurulmuş, Kanuni döneminde (1520-1566) büyütülmüş, 1701 yılında bugünkü planıyla inşa edilmiştir.

Edirne Bedesteni

Çelebi Sultan Mehmet tarafındanEski Cami(Cami-i Atik)'ye gelir temini amacıyla yaptırılmıştır.(XV. yüzyıl)

Zazadin Han

Konya'ya 22 kilometre uzaklıkta, Aksaray-Konya karayolundan 5 kilometre içerde Tömek köyü yakınında olan ve Saadeddin Köpek Hanı diye de anılan Zazadin Han, 1235-1236 yıllarında yapılmıştır. Güney cephede, kapalı mekana yakın bir yerde bulunan açık bölüm taç kapısı, beyaz ve açık kahverengi taşlarla yapılmıştır. Güney cephenin inşasında, çok miktarda işlenmiş buluntu taş kullanılmıştır. Taç kapının hacimli kitlesi içinde, duvara oturmuş basamaklarla çıkılan ve zengin bir taş süslemeye sahip olan mescidi yer almaktadır.

Kızılören Hanı

Konya-Beyşehir karayolu üzerinde, Konya'ya 41 kilometre uzaklıkta olan Kızılören Hanı, 1206-1207 tarihlerinde Selçuklu sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır.

Ertokuş Hanı

Beyşehir-Eğirdir karayolu üzerinde, Gelendost ilçesinin Yeşilköy mevkiindedir. Kapalı bölüm kapısı üzerindeki kitabeden 1233 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Susuz Han

Burdur-Antalya karayolunun 2 kilometre içerisinde, Bucak ilçesine bağlı Susuzköy'ün içindedir. Susuz Han'ın, II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in saltanat döneminde, 1237-1246 yılları arasında bir tarihte yaptırıldığı tahmin edilmektedir. En gösterişli yeri taç kapısıdır. Girişin iki yanındaki mihrabiyelerin kemerleri üstünde yer alan 'ejder' ve 'melek' motifleri dikkati çekmektedir.

Kırkgöz Han

Burdur-Antalya karayolundan yaklaşık bir kilometre içerde, Antalya'ya 30 kilometre uzaklıktadır. Açık bölüm taç kapısı üzerindeki kitabeye göre han, II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in saltanat döneminde, 1236-1246 yılları arasında bir tarihte inşa edilmiştir.

Alara Han

Antalya-Alanya karayolundan 8 kilometre içeride, Antalya'ya 115 kilometre uzaklıkta, Akdeniz'e ulaşan yolların kontrolünde stratejik bir görevi olan Alara kalesinin yakında bulunmaktadır. Sultan Alaaddin Keykubad tarafından 1229-1230 yıllarında yaptırılmıştır.
Kapadokya İpek Yolu’nun üzerindeydi. Ticaret yolu olan bu yolda konaklama kervansaraylar ile sağlanıyordu. Bölgede iki önemli kervansaray var ve her ikisi de ziyarete açık. Ağzıkarahan, Aksaray-Nevşehir yolu üzerinde, 1231’de Selçuklular tarafından inşa edilmiş. Saruhan ise Avanos’un 5 kilometre kuzeyinde, 1217 yılında Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat tarafından inşa ettirilmiş.

(IMG:Linkleri görmek için lütfen Giriş Yapın veya Kayıt Olun ...)


SARIHAN (Kervansaray)

Sarıhan kervansarayı, doğu-batı bağlantısını sağlayan Aksaray-Kayseri güzergahının Nevşehir sınırları içinde kalır. Avanos ilçesinin 5 km güneydoğusunda, Ürgüp'ün ise 6 km kuzeyinde, Damsa vadisinde yer alır. II. İzzettin Keykavus zamanında - belki de onun tarafından - 1249 yılında yaptırılan Sarıhan 2000 m²'lik bir alanı kaplamaktadır.

Sarıhan'da yapı malzemesi olarak sarı, pembe ve devetüyü renginde, oldukça düzgün kesme taşlar kullanılmıştır. Gerek anıtsal portalin, gerekse iç portalin kapı kemerlerinde iki renkli taşlar kullanılmış, böylece dekoratif bir görünüm sağlanmıştır. Üst kısımları yer yer yıkılan han, 1991 yılında restorasyonu tamamlanarak orijinal haline getirilmiştir. Selçuklu sultanları, sultanhanların en son örneklerinden olan Sarıhan'dan sonra han yaptırmamışlardır.

(IMG:Linkleri görmek için lütfen Giriş Yapın veya Kayıt Olun ...)


AĞZIKARAHAN (Kervansaray)

Aksaray Sultanhanı'ndan sonra Kapadokya'da ikinci durak Aksaray-Nevşehir karayolunun 15. km'sinde yer alan Ağzıkarahan'dır. Bulunduğu köyle aynı adı taşıyan kervansarayın, diğer adı da Hoca Mesud Kervansarayı'dır. Ağzıkarahan'ın 2 kitabesine göre yapımına zengin bir tüccar olan Hoca Mesud bin Abdullah tarafından 1231 yılında başlanmış, 1239'da tamamlanmıştır. Kervansaray'ın holü I. Alaaddin Keykubat, avlusu ise oğlu II. Gıyaseddin Keyhusrev zamanında yapılmıştır.

Ağzıkarahan, portalleri, köşk mescidi, kuleleri ve diğer mimarî özelliklerinden dolayı kale görünümlü sultanhanlarını hatırlatmaktadır. Avlu ortasında anıtsal bir yapı gibi görünen ve dört kemer üzerine oturan köşk mescit, etrafında ise revaklı ve kapalı mekanlar yer alır. Ağzıkarahan süslemelerinde insan, hayvan ve bitkisel motiflerin tercih edilmemiş olması hana farklı bir özellik kazandırmıştır. Hanın dışında güney tarafında dikdörtgen planlı bir de hamamı bulunmaktadır. Ağzıkarahan, Karamanlılar ile Memreş adlı bir Türk beyi arasındaki çatışmada büyük tahribe uğramış, iki kulesi yıkılmış; 14. yüzyıl başlarında Kerimeddin Gazan Han tarafından yeniden yaptırılmıştır.

Ağzıkarahan'a 17 km, Alayhan'a 12 km uzaklıkta olan Tepesidelikhan'ın diğer adı da Öresinhan'dır. Kapalı avlulu kervansaray grubundaki hanın kitabesi kayıp olduğundan kesin yapılış tarihi ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemekle birlikte, 13. yüzyılın üçüncü çeyreğine ait olabileceği araştırmacıların ortak görüşüdür. Portali ve kubbesinin bir kısmı yıkılmıştır. Ancak, pandantifli kubbenin etrafında yer alan birbirine simetrik üçer sütunla destekli beşik tonuzlu mekanlar oldukça etkileyicidir.

Sultanların yaptırdığı ilk hanlardan olan ve Nevşehir'e 35 km uzaklıktaki Alayhan'ı, bugün Aksaray-Nevşehir yolu ikiye bölmüştür. Yazılı kaynaklarda adı geçen II. Kılıçarslan Kervansarayı'nın, bu han olması ihtimali bulunmaktadır. Genellikle açık ve kapalı bölümlerden oluşan sultanhanlarının bu örneğinin ne yazık ki açık bölümü tamamen yıkılmış, günümüze sadece üç sahınlı, yedi tonozlu kapalı bölümün bir kısmı kalabilmiştir. Geometrik motifli ve yedi sıralı mukarnaslı portalinde tek başlı, çift gövdeli arslan tasviri dikkati çeker.


_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
27 Aralık 2009       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Selçuklular zamanında Anadolu'da kurulan yol güzergahları, Osmanlılar zamanında değişti. Bunun sonucu olarak bazı yerler ticari merkez olma durumunu kaybettiler.

Sponsorlu Bağlantılar
Zaten Ümit Burnu yolunun bulunması ile Hindistan'a ulaşan ticaret yolunun ağırlık merkezi de Atlas Okyanusuna kaymıştı. Anadolu'da ticaretin önemini kaybetmesi üzerine, Selçuklular zamanındaki kervan yolları da ıssızlaştı. Mesela Osmanlı Devletine başşehir olan İstanbul'u, Suriye ve Irak'a bağlayan yol, Konya-Adana istikametini takib ettiği için, Antalya'dan Sivas'a veya Elbistan'dan Kayseri ve Sivas'a giden yollar, bu şehirleri birbirine bağlayan tali yol durumuna düştü. Bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar da ister istemez eski önemini kaybetti. Fakat yeni yol güzergahlarının ortaya çıkması üzerine Osmanlılar da, kervansaray yapımına devam ettiler. İstanbul'u, Suriye üzerinden Mekke ve Medine'ye bağlayan yol üzerinde hac farizasını ifa etmek için giden hacıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak üzere kervansaraylar kurdular.

Zengin ticari malları taşıyan kervanlar için hudut civarında düşman çapulcularından, içeride göçebe ve eşkıya baskınlarından koruyacak emniyetli konak yerleri sağlamak ve yolcuların kondukları ve geceledikleri yerlerde her türlü ihtiyaçlarını temin etmek maksadıyla kurulan kervansaraylarda; yatakhane ve aşhaneler, erzak ambarları, ticari eşya depoları, yolcuların hayvanları için ahırlar, samanlıklar, yolcuların namaz kılmaları için mescidler, kütüphaneler, misafirlerin yıkanması için hamamlar, abdest almaları için şadırvanlar, tedavileri için hastahane ve eczahaneler, ayakkabılarının tamiri ve fakir yolculara yenisinin yapılması için ayakkabıcılar, hayvanları nallamak için nalbantlar, bu teşkilat ve tesisleri idare edecek, gelir ve gider hesaplarını yapacak divan (büro) ve memurları vardı.

Umumiyetle Selçuklu sultanları ve devlet adamları tarafından yaptırılan bu muazzam kervansarayların hepsi vakıftı. Maddi büyüklükleri ve teşkilatları nisbetinde zengin gelir kaynaklarına da sahiptiler.

Bu suretle kervansaraylara inen ve konaklayan tüccar ve her türlü yolcu, zengin fakir; Müslüman gayri müslim kim olursa olsun, orada her türlü ihtiyacını ücretsiz olarak görebilirdi.

Kervansaraylarda hasta yolcular, sıhhat buluncaya kadar tedavi edilir, hayvanlarının tedavisi de baytar (veteriner) tarafından yapılır ve tedavi masrafları vakıf tarafından karşılanırdı. Fakir hastalar, öldüğü takdirde kefen masrafları da vakıf gelirlerinden ödenirdi.

Alıntı

Kervansaray kervanların ticâret yolları üzerindeki konak yeri.

Devlet veya hayırsever kişiler tarafından kurulan bu muhkem binalarda kervan ihtiyaçları ücretsiz karşılanırdı. Bunlar, bir şehir içinde olurlarsa, han adını alırdı.

İslamiyetin yayılış dönemlerinde askeri maksatla ve sınır emniyetini korumak için kurulan ribatlar, sonraki devirlerde ticari maksatla kullanıldı ve bu binalara, kervansaray adı verildi. Türklerin Müslüman olmasından sonra, genişleyen İslam toprakları üzerinde ortaya çıkan kervansaraylar, Selçuklular zamanında en gelişmiş şeklini aldı. Anadolu'da bulunan çeşitli ticaret yolları üzerinde yüze yakın kervansaray yapıldı.

Uzaktan bakılınca bir kale gibi görünen, içlerine girildiği zaman kervan kafilelerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak bir teşkilata sahib olan bu binalar, Selçuklu sultanları ve yüksek devlet görevlileri tarafından büyük ticaret yolları üzerinde her menzil için, yani 30-40 kilometrelik mesafede bir yaptırılmışlardı. Müslüman doğu ve Hıristiyan batı ülkeleri arasında bir köprü vazifesini gören Anadolu toprakları üzerine, İkinci Kılıç Arslan, Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev, Birinci İzzeddin Keykavus ve Birinci Alaeddin Keykubad gibi iktisadi ve ticari hayatın önemini bilen Selçuklu sultanları; Antalya ve Sinop gibi giriş ve çıkış limanlarıyla önemli ticaret merkezlerini birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde büyük kervansaraylar kurdular. Bu merkezlere yerleştirdikleri tüccarlara her türlü yardımda bulundular.

Anadolu'ya gelen yabancı tüccarlara da büyük kolaylıklar gösterdiler. Yollarda herhangi bir şekilde zarar gören, soyguna uğrayan ve malları denizde batan tüccarların zararlarını devlet hazinesinden tazmin ederek, bir nevi devlet sigortası kurduları. Antalya ve Alanya'dan (Alaiyye) başlayıp Isparta, Konya, Aksaray, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum gibi büyük merkezlerden geçerek İran ve Türkistan'a ulaşan doğu-batı istikametindeki yol üzerinde; Konya-Akşehir istikametinden İstanbul'a ve Batı Anadolu vadilerine ulaşan yol üzerinde; Konya, Ankara, Çankırı, Kastamonu, Durağan, Sinop istikametindeki ve Sivas, Tokat, Amasya, Merzifon, Samsun hattıyla Sinop'a ulaşan güney-kuzey ve Elbistan, Malatya, Diyarbakır üzerinden Irak'a giden yollar üzerinde pek çok kervansaray yaptırdılar.

Selçuklular zamanında Anadolu'da kurulan yol güzergahları, Osmanlılar zamanında değişti. Bunun sonucu olarak bazı yerler ticari merkez olma durumunu kaybettiler.

Zaten Ümit Burnu yolunun bulunması ile Hindistan'a ulaşan ticaret yolunun ağırlık merkezi de Atlas Okyanusuna kaymıştı. Anadolu'da ticaretin önemini kaybetmesi üzerine, Selçuklular zamanındaki kervan yolları da ıssızlaştı. Mesela Osmanlı Devletine başşehir olan İstanbul'u, Suriye ve Irak'a bağlayan yol, Konya-Adana istikametini takib ettiği için, Antalya'dan Sivas'a veya Elbistan'dan Kayseri ve Sivas'a giden yollar, bu şehirleri birbirine bağlayan tali yol durumuna düştü. Bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar da ister istemez eski önemini kaybetti. Fakat yeni yol güzergahlarının ortaya çıkması üzerine Osmanlılar da, kervansaray yapımına devam ettiler. İstanbul'u, Suriye üzerinden Mekke ve Medine'ye bağlayan yol üzerinde hac farizasını ifa etmek için giden hacıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak üzere kervansaraylar kurdular.

Zengin ticari malları taşıyan kervanlar için hudut civarında düşman çapulcularından, içeride göçebe ve eşkıya baskınlarından koruyacak emniyetli konak yerleri sağlamak ve yolcuların kondukları ve geceledikleri yerlerde her türlü ihtiyaçlarını temin etmek maksadıyla kurulan kervansaraylarda; yatakhane ve aşhaneler, erzak ambarları, ticari eşya depoları, yolcuların hayvanları için ahırlar, samanlıklar, yolcuların namaz kılmaları için mescidler, kütüphaneler, misafirlerin yıkanması için hamamlar, abdest almaları için şadırvanlar, tedavileri için hastahane ve eczahaneler, ayakkabılarının tamiri ve fakir yolculara yenisinin yapılması için ayakkabıcılar, hayvanları nallamak için nalbantlar, bu teşkilat ve tesisleri idare edecek, gelir ve gider hesaplarını yapacak divan (büro) ve memurları vardı.

Umumiyetle Selçuklu sultanları ve devlet adamları tarafından yaptırılan bu muazzam kervansarayların hepsi vakıftı. Maddi büyüklükleri ve teşkilatları nisbetinde zengin gelir kaynaklarına da sahiptiler.

Bu suretle kervansaraylara inen ve konaklayan tüccar ve her türlü yolcu, zengin fakir; Müslüman gayri müslim kim olursa olsun, orada her türlü ihtiyacını ücretsiz olarak görebilirdi.

Kervansaraylarda hasta yolcular, sıhhat buluncaya kadar tedavi edilir, hayvanlarının tedavisi de baytar (veteriner) tarafından yapılır ve tedavi masrafları vakıf tarafından karşılanırdı. Fakir hastalar, öldüğü takdirde kefen masrafları da vakıf gelirlerinden ödenirdi.

Büyük ve muhkem binalar olan kervansaraylarda akşam olunca kapılar sıkıca kapatılır, vazifeliler tarafından kandiller yakılırdı. Kapı kapandıktan sonra hiç kimse dışarıya çıkarılmaz, fakat dışarıdan gelenler içeriye alınırdı. Şafak atınca davullar çalınır, herkes uyandıktan sonra hancılar; Ey ümmet-i Muhammed! Malınız, canınız, elbiseleriniz ve atınız tamam mı? diye sorarlar, herkes; Tamamdır. Allahü teala hayır sahibine rahmet eylesin. diyerek kervansarayı vakf edene dua ederlerdi. Herkes gerekli yol hazırlıklarını yaptıktan sonra kapılar açılır, misafirlere; Gafil gitmeyin, herkesi arkadaş etmeyin, yürüyün, Allah asan (kolay) getire. diye dua ve nasihatte bulunduktan sonra kervanlar uğurlanırdı.

Sulh zamanında ticari maksatlar için kullanılan kervansaraylar, harb zamanında o belde ahalisinin düşman hücumundan korunmak için sığındığı veya sefer esnasında ordunun konakladığı müstahkem yer olarak da kullanılırdı. Bilhassa hudut boylarına yakın kervansaraylar, hudut kalesi vazifesini görürdü. Aksaray yakınındaki Sultan Hanı, 20.000 askerle kuşatan bir Moğol komutanına iki ay dayanacak ve alınamayacak ölçüde muhkem idi.

İslam dininin misafirperverliğe ve hayırseverliğe verdiği ehemmiyet sonucu, ortaya çıkan kervansarayların bir benzeri, ortaçağ Avrupasında olmadığı gibi, düşüncesi bile mevcut değildi. İslam tarihinin önceki devirlerinde olduğu gibi, Osmanlılarda da bu güzel ve faydalı eserler uzun bir zaman halkın hizmetinde kullanıld
Selçuklular yol ağınin her 40 kilometresine bir han yaptılar ve Anadolu'yu kervanlar için en güvenli ülke haline getirdiler
Selçuk Türkleri pek çok kervansaray yapmistir. Bunun sebebi, kolay anlaşılır: Anadolu'yu yurt edindikten sonra ilk iş olarak iyi bir karayolu ağı meydana getirdiler. Bu yol ağının her 30-40 kilometresinde bir han yaptılar. Kervanlar ve yolcular bu hanlarda barınıyordu. Hanlar birer yolcu barınağı olmaktan başka, yol güvenliği saglayan birer karakol vazifesi de görüyordu. Uzak ülkelerden gelen ticaret kervanlari, yine uzak ülkelere güvenle giderlerdi.

Hanlar, eskiya baskınına karşı koyabilecek bir şekilde yapılmış kaleler gibiydi. Devrin seyyahları ve tarihçiler, Anadolu'nun en sakin, düzenli ve faal devrini Selçuklular zamaninda yaşadığını anlatırlar. Bunda, yol boyunca dizilen hanların, yani kervansarayların rolü olduğunu söylerler.

Sultan Hanı (Alaeddin Kervansarayı)

Aksaray'a 40 km. uzaklıkta ve Sultanhanı kasabasındadır. Selçuklu kervansaraylarının en büyüğü ve en güzelidir. I. Alaeddin Keykubat tarafından 1229 yılında yaptırılmıştır, bir yangından sonra 1278'de onarılarak genişletilmiştir. Mimarı Muhammed bin Havlan el-Dimışki'dir. 50x110 m.ebatında bir plan üzerine yapılmıştır. Yazlık ve kışlık olmak üzere iki bölümdür. Taçkapısının bezemeleriyle ünlüdür.

Karatayhan

Atabey emir Celaleddin Karatay tarafından yaptırılan Kayseri-Malatya güzergahındaki Karatayhan belki de Kapadokya kervansarayları arasında en iyi korunanıdır. Türkiye ile Suriye arasındaki bağlantıyı sağlayan önemli ticaret yolunun üzerinde bulunan hanın yapımına Alaaddin Keykubat zamanında başlanmış, Keyhusrev zamanında 1240-41’de tamamlanmıştır.
Vakfiyesinden Karatayhan’ın hem ekonomik, hem de sosyal yardım için yaptırıldığı anlaşılmaktadır. 46x80 m. ölçülerindeki hana giriş güney duvarındaki gösterişli portalindendir. Beden duvarlarından yüksek ve dışa doğru taşkın olan portalinde geometrik, bitkisel ve figürlü olmak üzere üç tip bezemeyi bünyesinde bulundurması diğer kervansaraylardan ayrılan ön önemli özelliğidir. Avlunun doğu kenarında sivri tonozlu, ince, uzun, doğrudan avluya açılan hücreler batısında ise revaklar bulunur.


Rüstem Paşa Kervansarayı

Edirne'dir. 1554 tarihinde Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. İki katlıdır. Birinci katta 39, ikinci katta 41 odası vardır. 1972 yılında restore edilerek otel olarak kullanılmaya başlanmıştır.Ke

Kapalıçarşı

İstanbul Kapalıçarşısı Fatih tarafından kurulmuş, Kanuni döneminde (1520-1566) büyütülmüş, 1701 yılında bugünkü planıyla inşa edilmiştir.

Edirne Bedesteni

Çelebi Sultan Mehmet tarafındanEski Cami(Cami-i Atik)'ye gelir temini amacıyla yaptırılmıştır.(XV. yüzyıl)

Zazadin Han

Konya'ya 22 kilometre uzaklıkta, Aksaray-Konya karayolundan 5 kilometre içerde Tömek köyü yakınında olan ve Saadeddin Köpek Hanı diye de anılan Zazadin Han, 1235-1236 yıllarında yapılmıştır. Güney cephede, kapalı mekana yakın bir yerde bulunan açık bölüm taç kapısı, beyaz ve açık kahverengi taşlarla yapılmıştır. Güney cephenin inşasında, çok miktarda işlenmiş buluntu taş kullanılmıştır. Taç kapının hacimli kitlesi içinde, duvara oturmuş basamaklarla çıkılan ve zengin bir taş süslemeye sahip olan mescidi yer almaktadır.

Kızılören Hanı

Konya-Beyşehir karayolu üzerinde, Konya'ya 41 kilometre uzaklıkta olan Kızılören Hanı, 1206-1207 tarihlerinde Selçuklu sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır.

Ertokuş Hanı

Beyşehir-Eğirdir karayolu üzerinde, Gelendost ilçesinin Yeşilköy mevkiindedir. Kapalı bölüm kapısı üzerindeki kitabeden 1233 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Susuz Han

Burdur-Antalya karayolunun 2 kilometre içerisinde, Bucak ilçesine bağlı Susuzköy'ün içindedir. Susuz Han'ın, II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in saltanat döneminde, 1237-1246 yılları arasında bir tarihte yaptırıldığı tahmin edilmektedir. En gösterişli yeri taç kapısıdır. Girişin iki yanındaki mihrabiyelerin kemerleri üstünde yer alan 'ejder' ve 'melek' motifleri dikkati çekmektedir.

Kırkgöz Han

Burdur-Antalya karayolundan yaklaşık bir kilometre içerde, Antalya'ya 30 kilometre uzaklıktadır. Açık bölüm taç kapısı üzerindeki kitabeye göre han, II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in saltanat döneminde, 1236-1246 yılları arasında bir tarihte inşa edilmiştir.

Alara Han

Antalya-Alanya karayolundan 8 kilometre içeride, Antalya'ya 115 kilometre uzaklıkta, Akdeniz'e ulaşan yolların kontrolünde stratejik bir görevi olan Alara kalesinin yakında bulunmaktadır. Sultan Alaaddin Keykubad tarafından 1229-1230 yıllarında yaptırılmıştır.
Kapadokya İpek Yolu’nun üzerindeydi. Ticaret yolu olan bu yolda konaklama kervansaraylar ile sağlanıyordu. Bölgede iki önemli kervansaray var ve her ikisi de ziyarete açık. Ağzıkarahan, Aksaray-Nevşehir yolu üzerinde, 1231’de Selçuklular tarafından inşa edilmiş. Saruhan ise Avanos’un 5 kilometre kuzeyinde, 1217 yılında Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat tarafından inşa ettirilmiş.

(IMG:Linkleri görmek için lütfen Giriş Yapın veya Kayıt Olun ...)


SARIHAN (Kervansaray)

Sarıhan kervansarayı, doğu-batı bağlantısını sağlayan Aksaray-Kayseri güzergahının Nevşehir sınırları içinde kalır. Avanos ilçesinin 5 km güneydoğusunda, Ürgüp'ün ise 6 km kuzeyinde, Damsa vadisinde yer alır. II. İzzettin Keykavus zamanında - belki de onun tarafından - 1249 yılında yaptırılan Sarıhan 2000 m²'lik bir alanı kaplamaktadır.

Sarıhan'da yapı malzemesi olarak sarı, pembe ve devetüyü renginde, oldukça düzgün kesme taşlar kullanılmıştır. Gerek anıtsal portalin, gerekse iç portalin kapı kemerlerinde iki renkli taşlar kullanılmış, böylece dekoratif bir görünüm sağlanmıştır. Üst kısımları yer yer yıkılan han, 1991 yılında restorasyonu tamamlanarak orijinal haline getirilmiştir. Selçuklu sultanları, sultanhanların en son örneklerinden olan Sarıhan'dan sonra han yaptırmamışlardır.

(IMG:Linkleri görmek için lütfen Giriş Yapın veya Kayıt Olun ...)


AĞZIKARAHAN (Kervansaray)

Aksaray Sultanhanı'ndan sonra Kapadokya'da ikinci durak Aksaray-Nevşehir karayolunun 15. km'sinde yer alan Ağzıkarahan'dır. Bulunduğu köyle aynı adı taşıyan kervansarayın, diğer adı da Hoca Mesud Kervansarayı'dır. Ağzıkarahan'ın 2 kitabesine göre yapımına zengin bir tüccar olan Hoca Mesud bin Abdullah tarafından 1231 yılında başlanmış, 1239'da tamamlanmıştır. Kervansaray'ın holü I. Alaaddin Keykubat, avlusu ise oğlu II. Gıyaseddin Keyhusrev zamanında yapılmıştır.

Ağzıkarahan, portalleri, köşk mescidi, kuleleri ve diğer mimarî özelliklerinden dolayı kale görünümlü sultanhanlarını hatırlatmaktadır. Avlu ortasında anıtsal bir yapı gibi görünen ve dört kemer üzerine oturan köşk mescit, etrafında ise revaklı ve kapalı mekanlar yer alır. Ağzıkarahan süslemelerinde insan, hayvan ve bitkisel motiflerin tercih edilmemiş olması hana farklı bir özellik kazandırmıştır. Hanın dışında güney tarafında dikdörtgen planlı bir de hamamı bulunmaktadır. Ağzıkarahan, Karamanlılar ile Memreş adlı bir Türk beyi arasındaki çatışmada büyük tahribe uğramış, iki kulesi yıkılmış; 14. yüzyıl başlarında Kerimeddin Gazan Han tarafından yeniden yaptırılmıştır.

Ağzıkarahan'a 17 km, Alayhan'a 12 km uzaklıkta olan Tepesidelikhan'ın diğer adı da Öresinhan'dır. Kapalı avlulu kervansaray grubundaki hanın kitabesi kayıp olduğundan kesin yapılış tarihi ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemekle birlikte, 13. yüzyılın üçüncü çeyreğine ait olabileceği araştırmacıların ortak görüşüdür. Portali ve kubbesinin bir kısmı yıkılmıştır. Ancak, pandantifli kubbenin etrafında yer alan birbirine simetrik üçer sütunla destekli beşik tonuzlu mekanlar oldukça etkileyicidir.

Sultanların yaptırdığı ilk hanlardan olan ve Nevşehir'e 35 km uzaklıktaki Alayhan'ı, bugün Aksaray-Nevşehir yolu ikiye bölmüştür. Yazılı kaynaklarda adı geçen II. Kılıçarslan Kervansarayı'nın, bu han olması ihtimali bulunmaktadır. Genellikle açık ve kapalı bölümlerden oluşan sultanhanlarının bu örneğinin ne yazık ki açık bölümü tamamen yıkılmış, günümüze sadece üç sahınlı, yedi tonozlu kapalı bölümün bir kısmı kalabilmiştir. Geometrik motifli ve yedi sıralı mukarnaslı portalinde tek başlı, çift gövdeli arslan tasviri dikkati çeker.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Aralık 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KERVANSARAYLARDAN KİMLER YARARLANMIŞTIR
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Şubat 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
selcuklu zamanindaki kervansaraylar
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
26 Şubat 2010       Mesaj #5
Avatarı yok
Yasaklı
Alıntı

KERVANSARAYLARDAN KİMLER YARARLANMIŞTIR

Kervansaraylar,özellikle kervanların ticaret yolları üzerinde bulunan konak yerleridir Hayırsever kişiler ya da devlet tarafından yaptırılan bu yerlerde konaklayan kervanların(mal taşıyan tüccarlar) ihtiyaçları ücretsiz giderilirdi Aynı zamanda hasta olan yolcuların her türlü tedavisi ve tedavi masrafları bu yerlerde karşılıksız giderilmiştir Ayrıca bu kervansaraylar içinde ziyaretçilerin faydalanabilecekleri herşey mevcuttu

Alıntı

selcuklu zamanindaki kervansaraylar

Selçuklular zamanında kervansaraylar daha da gelişmiştir. Anadoluda bulunan çeşitli ticaret yolları üzerinde yüze yakın kervansaray yapılmıştır...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Kasım 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kapadokya İpek Yolu’nun üzerindeydi. Ticaret yolu olan bu yolda konaklama kervansaraylar ile sağlanıyordu. Bölgede iki önemli kervansaray var ve her ikisi de ziyarete açık. Ağzıkarahan, Aksaray-Nevşehir yolu üzerinde, 1231’de Selçuklular tarafından inşa edilmiş. Saruhan ise Avanos’un 5 kilometre kuzeyinde, 1217 yılında Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat tarafından inşa ettirilmiş.

SARIHAN (Kervansaray)
Sarıhan kervansarayı, doğu-batı bağlantısını sağlayan Aksaray-Kayseri güzergahının Nevşehir sınırları içinde kalır. Avanos ilçesinin 5 km güneydoğusunda, Ürgüp'ün ise 6 km kuzeyinde, Damsa vadisinde yer alır. II. İzzettin Keykavus zamanında - belki de onun tarafından - 1249 yılında yaptırılan Sarıhan 2000 m²'lik bir alanı kaplamaktadır.

Sarıhan'da yapı malzemesi olarak sarı, pembe ve devetüyü renginde, oldukça düzgün kesme taşlar kullanılmıştır. Gerek anıtsal portalin, gerekse iç portalin kapı kemerlerinde iki renkli taşlar kullanılmış, böylece dekoratif bir görünüm sağlanmıştır. Üst kısımları yer yer yıkılan han, 1991 yılında restorasyonu tamamlanarak orijinal haline getirilmiştir. Selçuklu sultanları, sultanhanların en son örneklerinden olan Sarıhan'dan sonra han yaptırmamışlardır.

AĞZIKARAHAN (Kervansaray)
Aksaray Sultanhanı'ndan sonra Kapadokya'da ikinci durak Aksaray-Nevşehir karayolunun 15. km'sinde yer alan Ağzıkarahan'dır. Bulunduğu köyle aynı adı taşıyan kervansarayın, diğer adı da Hoca Mesud Kervansarayı'dır. Ağzıkarahan'ın 2 kitabesine göre yapımına zengin bir tüccar olan Hoca Mesud bin Abdullah tarafından 1231 yılında başlanmış, 1239'da tamamlanmıştır. Kervansaray'ın holü I. Alaaddin Keykubat, avlusu ise oğlu II. Gıyaseddin Keyhusrev zamanında yapılmıştır.

Ağzıkarahan, portalleri, köşk mescidi, kuleleri ve diğer mimarî özelliklerinden dolayı kale görünümlü sultanhanlarını hatırlatmaktadır. Avlu ortasında anıtsal bir yapı gibi görünen ve dört kemer üzerine oturan köşk mescit, etrafında ise revaklı ve kapalı mekanlar yer alır. Ağzıkarahan süslemelerinde insan, hayvan ve bitkisel motiflerin tercih edilmemiş olması hana farklı bir özellik kazandırmıştır. Hanın dışında güney tarafında dikdörtgen planlı bir de hamamı bulunmaktadır. Ağzıkarahan, Karamanlılar ile Memreş adlı bir Türk beyi arasındaki çatışmada büyük tahribe uğramış, iki kulesi yıkılmış; 14. yüzyıl başlarında Kerimeddin Gazan Han tarafından yeniden yaptırılmıştır.

Ağzıkarahan'a 17 km, Alayhan'a 12 km uzaklıkta olan Tepesidelikhan'ın diğer adı da Öresinhan'dır. Kapalı avlulu kervansaray grubundaki hanın kitabesi kayıp olduğundan kesin yapılış tarihi ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemekle birlikte, 13. yüzyılın üçüncü çeyreğine ait olabileceği araştırmacıların ortak görüşüdür. Portali ve kubbesinin bir kısmı yıkılmıştır. Ancak, pandantifli kubbenin etrafında yer alan birbirine simetrik üçer sütunla destekli beşik tonuzlu mekanlar oldukça etkileyicidir.

Sultanların yaptırdığı ilk hanlardan olan ve Nevşehir'e 35 km uzaklıktaki Alayhan'ı, bugün Aksaray-Nevşehir yolu ikiye bölmüştür. Yazılı kaynaklarda adı geçen II. Kılıçarslan Kervansarayı'nın, bu han olması ihtimali bulunmaktadır. Genellikle açık ve kapalı bölümlerden oluşan sultanhanlarının bu örneğinin ne yazık ki açık bölümü tamamen yıkılmış, günümüze sadece üç sahınlı, yedi tonozlu kapalı bölümün bir kısmı kalabilmiştir. Geometrik motifli ve yedi sıralı mukarnaslı portalinde tek başlı, çift gövdeli arslan tasviri dikkati çeker.

Kervansaray Hakkında Genel Bilgi
Kervansaray kervanların ticâret yolları üzerindeki konak yeri.

Devlet veya hayırsever kişiler tarafından kurulan bu muhkem binalarda kervan ihtiyaçları ücretsiz karşılanırdı. Bunlar, bir şehir içinde olurlarsa, han adını alırdı.

İslamiyetin yayılış dönemlerinde askeri maksatla ve sınır emniyetini korumak için kurulan ribatlar, sonraki devirlerde ticari maksatla kullanıldı ve bu binalara, kervansaray adı verildi. Türklerin Müslüman olmasından sonra, genişleyen İslam toprakları üzerinde ortaya çıkan kervansaraylar, Selçuklular zamanında en gelişmiş şeklini aldı. Anadolu'da bulunan çeşitli ticaret yolları üzerinde yüze yakın kervansaray yapıldı.

Uzaktan bakılınca bir kale gibi görünen, içlerine girildiği zaman kervan kafilelerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak bir teşkilata sahib olan bu binalar, Selçuklu sultanları ve yüksek devlet görevlileri tarafından büyük ticaret yolları üzerinde her menzil için, yani 30-40 kilometrelik mesafede bir yaptırılmışlardı. Müslüman doğu ve Hıristiyan batı ülkeleri arasında bir köprü vazifesini gören Anadolu toprakları üzerine, İkinci Kılıç Arslan, Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev, Birinci İzzeddin Keykavus ve Birinci Alaeddin Keykubad gibi iktisadi ve ticari hayatın önemini bilen Selçuklu sultanları; Antalya ve Sinop gibi giriş ve çıkış limanlarıyla önemli ticaret merkezlerini birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde büyük kervansaraylar kurdular. Bu merkezlere yerleştirdikleri tüccarlara her türlü yardımda bulundular.

Anadolu'ya gelen yabancı tüccarlara da büyük kolaylıklar gösterdiler. Yollarda herhangi bir şekilde zarar gören, soyguna uğrayan ve malları denizde batan tüccarların zararlarını devlet hazinesinden tazmin ederek, bir nevi devlet sigortası kurduları. Antalya ve Alanya'dan (Alaiyye) başlayıp Isparta, Konya, Aksaray, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum gibi büyük merkezlerden geçerek İran ve Türkistan'a ulaşan doğu-batı istikametindeki yol üzerinde; Konya-Akşehir istikametinden İstanbul'a ve Batı Anadolu vadilerine ulaşan yol üzerinde; Konya, Ankara, Çankırı, Kastamonu, Durağan, Sinop istikametindeki ve Sivas, Tokat, Amasya, Merzifon, Samsun hattıyla Sinop'a ulaşan güney-kuzey ve Elbistan, Malatya, Diyarbakır üzerinden Irak'a giden yollar üzerinde pek çok kervansaray yaptırdılar.

Selçuklular zamanında Anadolu'da kurulan yol güzergahları, Osmanlılar zamanında değişti. Bunun sonucu olarak bazı yerler ticari merkez olma durumunu kaybettiler.

Zaten Ümit Burnu yolunun bulunması ile Hindistan'a ulaşan ticaret yolunun ağırlık merkezi de Atlas Okyanusuna kaymıştı. Anadolu'da ticaretin önemini kaybetmesi üzerine, Selçuklular zamanındaki kervan yolları da ıssızlaştı. Mesela Osmanlı Devletine başşehir olan İstanbul'u, Suriye ve Irak'a bağlayan yol, Konya-Adana istikametini takib ettiği için, Antalya'dan Sivas'a veya Elbistan'dan Kayseri ve Sivas'a giden yollar, bu şehirleri birbirine bağlayan tali yol durumuna düştü. Bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar da ister istemez eski önemini kaybetti. Fakat yeni yol güzergahlarının ortaya çıkması üzerine Osmanlılar da, kervansaray yapımına devam ettiler. İstanbul'u, Suriye üzerinden Mekke ve Medine'ye bağlayan yol üzerinde hac farizasını ifa etmek için giden hacıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak üzere kervansaraylar kurdular.

Zengin ticari malları taşıyan kervanlar için hudut civarında düşman çapulcularından, içeride göçebe ve eşkıya baskınlarından koruyacak emniyetli konak yerleri sağlamak ve yolcuların kondukları ve geceledikleri yerlerde her türlü ihtiyaçlarını temin etmek maksadıyla kurulan kervansaraylarda; yatakhane ve aşhaneler, erzak ambarları, ticari eşya depoları, yolcuların hayvanları için ahırlar, samanlıklar, yolcuların namaz kılmaları için mescidler, kütüphaneler, misafirlerin yıkanması için hamamlar, abdest almaları için şadırvanlar, tedavileri için hastahane ve eczahaneler, ayakkabılarının tamiri ve fakir yolculara yenisinin yapılması için ayakkabıcılar, hayvanları nallamak için nalbantlar, bu teşkilat ve tesisleri idare edecek, gelir ve gider hesaplarını yapacak divan (büro) ve memurları vardı.

Umumiyetle Selçuklu sultanları ve devlet adamları tarafından yaptırılan bu muazzam kervansarayların hepsi vakıftı. Maddi büyüklükleri ve teşkilatları nisbetinde zengin gelir kaynaklarına da sahiptiler.

Bu suretle kervansaraylara inen ve konaklayan tüccar ve her türlü yolcu, zengin fakir; Müslüman gayri müslim kim olursa olsun, orada her türlü ihtiyacını ücretsiz olarak görebilirdi.

Kervansaraylarda hasta yolcular, sıhhat buluncaya kadar tedavi edilir, hayvanlarının tedavisi de baytar (veteriner) tarafından yapılır ve tedavi masrafları vakıf tarafından karşılanırdı. Fakir hastalar, öldüğü takdirde kefen masrafları da vakıf gelirlerinden ödenirdi.

Büyük ve muhkem binalar olan kervansaraylarda akşam olunca kapılar sıkıca kapatılır, vazifeliler tarafından kandiller yakılırdı. Kapı kapandıktan sonra hiç kimse dışarıya çıkarılmaz, fakat dışarıdan gelenler içeriye alınırdı. Şafak atınca davullar çalınır, herkes uyandıktan sonra hancılar; Ey ümmet-i Muhammed! Malınız, canınız, elbiseleriniz ve atınız tamam mı? diye sorarlar, herkes; Tamamdır. Allahü teala hayır sahibine rahmet eylesin. diyerek kervansarayı vakf edene dua ederlerdi. Herkes gerekli yol hazırlıklarını yaptıktan sonra kapılar açılır, misafirlere; Gafil gitmeyin, herkesi arkadaş etmeyin, yürüyün, Allah asan (kolay) getire. diye dua ve nasihatte bulunduktan sonra kervanlar uğurlanırdı.

Sulh zamanında ticari maksatlar için kullanılan kervansaraylar, harb zamanında o belde ahalisinin düşman hücumundan korunmak için sığındığı veya sefer esnasında ordunun konakladığı müstahkem yer olarak da kullanılırdı. Bilhassa hudut boylarına yakın kervansaraylar, hudut kalesi vazifesini görürdü. Aksaray yakınındaki Sultan Hanı, 20.000 askerle kuşatan bir Moğol komutanına iki ay dayanacak ve alınamayacak ölçüde muhkem idi.

İslam dininin misafirperverliğe ve hayırseverliğe verdiği ehemmiyet sonucu, ortaya çıkan kervansarayların bir benzeri, ortaçağ Avrupasında olmadığı gibi, düşüncesi bile mevcut değildi. İslam tarihinin önceki devirlerinde olduğu gibi, Osmanlılarda da bu güzel ve faydalı eserler uzun bir zaman halkın hizmetinde kullanıldılar.



Ülkemizdeki Önemli Kervansaray Ve Hanlar
Selçuklular yol ağınin her 40 kilometresine bir han yaptılar ve Anadolu'yu kervanlar için en güvenli ülke haline getirdiler
Selçuk Türkleri pek çok kervansaray yapmistir. Bunun sebebi, kolay anlaşılır: Anadolu'yu yurt edindikten sonra ilk iş olarak iyi bir karayolu ağı meydana getirdiler. Bu yol ağının her 30-40 kilometresinde bir han yaptılar. Kervanlar ve yolcular bu hanlarda barınıyordu. Hanlar birer yolcu barınağı olmaktan başka, yol güvenliği saglayan birer karakol vazifesi de görüyordu. Uzak ülkelerden gelen ticaret kervanlari, yine uzak ülkelere güvenle giderlerdi.

Hanlar, eskiya baskınına karşı koyabilecek bir şekilde yapılmış kaleler gibiydi. Devrin seyyahları ve tarihçiler, Anadolu'nun en sakin, düzenli ve faal devrini Selçuklular zamaninda yaşadığını anlatırlar. Bunda, yol boyunca dizilen hanların, yani kervansarayların rolü olduğunu söylerler.

Sultan Hanı (Alaeddin Kervansarayı)
Aksaray'a 40 km. uzaklıkta ve Sultanhanı kasabasındadır. Selçuklu kervansaraylarının en büyüğü ve en güzelidir. I. Alaeddin Keykubat tarafından 1229 yılında yaptırılmıştır, bir yangından sonra 1278'de onarılarak genişletilmiştir. Mimarı Muhammed bin Havlan el-Dimışki'dir. 50x110 m.ebatında bir plan üzerine yapılmıştır. Yazlık ve kışlık olmak üzere iki bölümdür. Taçkapısının bezemeleriyle ünlüdür.

Karatayhan
Atabey emir Celaleddin Karatay tarafından yaptırılan Kayseri-Malatya güzergahındaki Karatayhan belki de Kapadokya kervansarayları arasında en iyi korunanıdır. Türkiye ile Suriye arasındaki bağlantıyı sağlayan önemli ticaret yolunun üzerinde bulunan hanın yapımına Alaaddin Keykubat zamanında başlanmış, Keyhusrev zamanında 1240-41’de tamamlanmıştır.
Vakfiyesinden Karatayhan’ın hem ekonomik, hem de sosyal yardım için yaptırıldığı anlaşılmaktadır. 46x80 m. ölçülerindeki hana giriş güney duvarındaki gösterişli portalindendir. Beden duvarlarından yüksek ve dışa doğru taşkın olan portalinde geometrik, bitkisel ve figürlü olmak üzere üç tip bezemeyi bünyesinde bulundurması diğer kervansaraylardan ayrılan ön önemli özelliğidir. Avlunun doğu kenarında sivri tonozlu, ince, uzun, doğrudan avluya açılan hücreler batısında ise revaklar bulunur.

Rüstem Paşa Kervansarayı
Edirne'dir. 1554 tarihinde Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. İki katlıdır. Birinci katta 39, ikinci katta 41 odası vardır. 1972 yılında restore edilerek otel olarak kullanılmaya başlanmıştır.Ke

Kapalıçarşı
İstanbul Kapalıçarşısı Fatih tarafından kurulmuş, Kanuni döneminde (1520-1566) büyütülmüş, 1701 yılında bugünkü planıyla inşa edilmiştir.

Edirne Bedesteni
Çelebi Sultan Mehmet tarafındanEski Cami(Cami-i Atik)'ye gelir temini amacıyla yaptırılmıştır.(XV. yüzyıl)

Zazadin Han
Konya'ya 22 kilometre uzaklıkta, Aksaray-Konya karayolundan 5 kilometre içerde Tömek köyü yakınında olan ve Saadeddin Köpek Hanı diye de anılan Zazadin Han, 1235-1236 yıllarında yapılmıştır. Güney cephede, kapalı mekana yakın bir yerde bulunan açık bölüm taç kapısı, beyaz ve açık kahverengi taşlarla yapılmıştır. Güney cephenin inşasında, çok miktarda işlenmiş buluntu taş kullanılmıştır. Taç kapının hacimli kitlesi içinde, duvara oturmuş basamaklarla çıkılan ve zengin bir taş süslemeye sahip olan mescidi yer almaktadır.

Kızılören Hanı
Konya-Beyşehir karayolu üzerinde, Konya'ya 41 kilometre uzaklıkta olan Kızılören Hanı, 1206-1207 tarihlerinde Selçuklu sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır.

Ertokuş Hanı
Beyşehir-Eğirdir karayolu üzerinde, Gelendost ilçesinin Yeşilköy mevkiindedir. Kapalı bölüm kapısı üzerindeki kitabeden 1233 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Susuz Han
Burdur-Antalya karayolunun 2 kilometre içerisinde, Bucak ilçesine bağlı Susuzköy'ün içindedir. Susuz Han'ın, II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in saltanat döneminde, 1237-1246 yılları arasında bir tarihte yaptırıldığı tahmin edilmektedir. En gösterişli yeri taç kapısıdır. Girişin iki yanındaki mihrabiyelerin kemerleri üstünde yer alan 'ejder' ve 'melek' motifleri dikkati çekmektedir.

Kırkgöz Han
Burdur-Antalya karayolundan yaklaşık bir kilometre içerde, Antalya'ya 30 kilometre uzaklıktadır. Açık bölüm taç kapısı üzerindeki kitabeye göre han, II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in saltanat döneminde, 1236-1246 yılları arasında bir tarihte inşa edilmiştir.

Alara Han
Antalya-Alanya karayolundan 8 kilometre içeride, Antalya'ya 115 kilometre uzaklıkta, Akdeniz'e ulaşan yolların kontrolünde stratejik bir görevi olan Alara kalesinin yakında bulunmaktadır. Sultan Alaaddin Keykubad tarafından 1229-1230 yıllarında yaptırılmıştır.

Benzer Konular

4 Mayıs 2015 / Misafir Soru-Cevap
20 Mayıs 2012 / Misafir Cevaplanmış