Arama

Mimar Sinan ve Mimar Kemalettin arasındaki benzer yönler ve farklı yönler nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 3 Mart 2010 Gösterim: 4.296 Cevap: 1
moonface99 - avatarı
moonface99
Ziyaretçi
9 Şubat 2010       Mesaj #1
moonface99 - avatarı
Ziyaretçi
Mimar Sinanın ve Mimar Kemalettinin arasındaki fark ve bezerlikler nedir??????????????Hemen cevap veriniz....
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
arkadaslar Orta sınıfa mensup bir ailenin tek çocuğu olarak İstanbul'un Acıbadem semtinde dünyaya gelen Ahmet Kemaleddin Bey, ilköğrenimine 1875'te İbrahim Ağa İbtidai Mektebi'nde başladı. Ortaöğrenimini 1881'de babasının görevi dolayısıyla gittikleri Girit'te sürdürdü; bir süre sonra ailesiyle birlikte İstanbul'da döndüler ve orta öğrenimini de burada bitirdi. Bu sırada mühendisliğe ilgi duymaya başladı ve 1887'de 17 yaşındayken Hendese-i Mülkiye Mektebi'ne (günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi) kaydoldu.

Sponsorlu Bağlantılar
Mühendislik eğitimini birincilikle tamamladığı 1891'de, aynı okulda öğretim görevlisi olarak bulunan Alman akademisyen Jachmund'un asistanlığına atandı. Bu görevi dört yıl yürüten Mimar Kemaleddin, bu arada okul dışında özel bürosunu açarak ilk eserlerini tasarlamaya başladı. 1895'te mimarlık eğitimini geliştirmesi amacıyla hocası Jachmund'un desteğiyle ve devlet bursuyla Almanya'ya gönderildi ve Berlin'deki Charlottenburg Teknische Hochschule'ye (teknik yüksek okul, günümüzde Berlin Teknik Üniversitesi) iki yıl devam etti. Daha sonra iki buçuk yıl da çeşitli mimarlık bürolarında çalışarak deneyim kazandı.

1900'de İstanbul'a döndü ve öğretim üyeliğine tekrar başladı. Hocası August Jachmund'un Türkiye'den ayrılmasının ardından, onun verdiği mimarlık derslerini üstlendi.

1908'de Osmanlı Mimar ve Mühendis Cemiyeti adıyla bu meslek dallarının Türkiye'deki ilk meslek odasını kuran Mimar Kemaleddin, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Evkaf Nezareti İnsaat ve Tamirat Müdürü olarak çalışmalarına devam etti. "Şark Demiryolları Şirketi" adına dört tren istasyonu tasarladı. Bu şirket için ilk olarak Filibe Garı’nı tasarlayan mimar bu yapıda gösterdiği başarı nedeniyle, Selanik ve Edirne Garlarını tasarlamakla görevlendirilmiş, Selanik Garı’nın yalnızca temelleri atılmış, Edirne Garı ise genel olarak 1914’te kadar bitirilmiştir. Mimarın tasarladığı diğer istasyon olan Sofya Garı’nın II. Meşrutiyet'ten önceki gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde Trakya Üniversitesi rektörlük binası olarak hizmet veren Edirne Garı’nın kesin tasarım yılı saptanamamışsa da, tasarımının II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında tamamlandığı, inşaata Balkan Savaşı’ndan önce 1911-1912’de veya savaştan ve Edirne’nin geri alınmasından sonra 1913’de başlandığı, yapının 1914’de savaş nedeniyle yarım kaldığı, ancak Cumhuriyet’ten sonra,1930’da işletmeye açılabildiği bilinmektedir [1].

Tarihi yapıların restorasyonu ve yeni yapıların tasarımıyla ilgilendigi bu dönemde, Osmanlı mimarisinin ilkelerini inceledi ve kendi mimari üslubunu şekillendirdi ve ulusal mimari konusundaki düşüncelerini geliştirdi.

1910’ların başından ölümüne kadar yoğun bir tempoda çalışarak, hem Türkiye’de, yoğunluklu olarak da İstanbul'da, hem de yurtdışında eserler verdi ve mimari çalışmalarında bulundu. Mescid-i Aksa'nın restorasyonu çalışmaları için bir süre için Kudüs'te kaldı ve Türkiye'ye dönüşünde yeni başkent Ankara'da kurulan yeni yapılar üzerinde yoğunlaştı.

Mimar Kemaleddin, 13 Temmuz 1927 tarihinde Ankara'da beyin kanaması sonucu vefat etti.

Mezarı Bayezid Camii haziresinde bulunmakta olup, 2007'de yeniden düzenlenerek anısına bir mezar anıtı eklenmiştir [2].

Mimari üzerine görüşlerini de içeren notları İlhan Tekeli tarafından 1997 yılında "Mimar Kemalettin'in yazdıkları" başlığı altında kitaplaştırılmıştır.

Besteci İlhan Mimaroğlu'nun babasıdır.

Mimar Kemaleddin Bey, 16. yüzyılda yaşamış ve Beyazıt Camii'nin mimarlarından biri olması muhtemel meslektaşı Kemaleddin ile karıştırılmamalıdır.




“ Zavallı İstanbul!...Son düşüş devrinde imâr adı altında ne câhilane, ne zafimâne yıkıma uğradı...Üçüncü Selim´den sonra, eski Türk sanatının incelik ve temizlikle millî ruh doğuran eserleri takdir edilmedi; batı tesiri altında batının bakış açışıyla kabalaşma başladı... Asırlar içinde gelişe gelişe yüzey süslemesinin en kiymetlı eserlerini üretmiş olan koca bir sanat birikimi çirkin görülmeye başlandı ve neticede millî sanatımızı yitirkdik. Ziyân ettik, koruyamadık...Batının seri imâlatcıları karınlarını şişirdiler ama aklımız başımıza gelmedi...Hatta onların memleketimize döktüğü ruhsuz tek tip yapılar gözümüze güzel görünmeye başladı. Sonuçta bu surette iktidarsız ve câhil halde kaldık... „
Sinaneddin Yusuf , Kayseri'nin Agrianos[4](bugün Ağırnas) köyünde hristiyan ( Ermeni[5][6][7][8] veya Rum[9][10][11][12])[13] olarak doğmuştur.1511'de Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul'a gelmiş yeniçeri ocağına alınmıştır.[14]

« "Bu değersiz kul , Sultan Selim Han'ın saltanat bahçesinin devşirmesi olup , Kayseri sancağından oğlan devşirilmesine ilk defa o zaman başlanmıştı. Acemi oğlanlar arasından sağlam karakterlilere uygulanan kurallara bağlı olarak kendi isteğimle dülgerliğe seçildim. Ustamın eli altında , tıpkı bir pergel gibi ayağım sabit olarak merkez ve çevreyi gözledim. Sonunda yine tıpkı bir pergel gibi yay çizerek , görgümü artırmak için diyarlar gezmeye istek duydum. Bir zaman padişah hizmetinde Arap ve Acem ülkelerinde gezip tozdum. Her saray kubbesinin tepesinden ve her harabe köşesinden bir şeyler kaparak bilgi, görgümü artırdım. İstanbula dönerek zamanın ileri gelenlerinin hizmetinde çalıştım ve yeniçeri olarak kapıya çıktım " »
(Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye[14])

Yeniçerilik dönemi [değiştir]
Abdulmennan oğlu Sinan , Mimar olarak Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferine katıldı. 1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad Seferine Yeniçeri olarak katıldı. 1522’de Rodos Seferine ve Belgrad Seferine Atlı Sekban olarak katılıp, 1526 Mohaç Meydan Muharebesi'nden sonra, gösterdiği yararlıklar sebebiyle takdir edilerek Acemi Oğlanlar Yayabaşılığına (Bölük Komutanı) terfi ettirildi.Sonraları Zemberekçibaşı ve Başteknisyen oldu.

1533 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın İran Seferi sırasında Van Gölü'nde karşı sahile gitmek için Mimar Sinan iki haftada üç adet kadırga yapıp donatarak büyük itibar kazandı. İran Seferinden dönüşte, Yeniçeri Ocağında itibarı yüksek olan Hasekilik rütbesi verildi. Bu rütbeyle, 1537 Korfu, Pulya ve 1538 Moldavya seferlerine katıldı. 1538 yılındaki Karaboğdan Seferinde ordunun Prut Nehri'ni geçmesi için köprü gerekmiş bataklık alanda günlerce uğraşılmasına karşın köprü kurulamamış görev Kanuni'nin veziri Damat Çelebi Lütfi Paşa'nın emriyle Abdulmennan oğlu Sinan'a verilmiştir.

« Hemen adı geçen suyun üstüne bir güzel köprünün yapımına başladım. 10 günde yüksek bir köprü yaptım. İslam ordusu ile bütün canlıların şahı , sevinçle geçtiler. »
(Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye[14])

Köprünün yapımından sonra Abdulmennan oğlu Sinan 17 yıllık yeniçerilik hayatından sonra 40 yaşında Başmimarlık görevine atanır.

« Yeniçeri ocağındaki yolumdan ayrılacak olma düşüncesi elem verse de sonunda yine mimarlığın camiler inşa edip birçok dünya ve ahret muradına vesile olacağını düşünüp kabul ettim. »
( Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye[14])

Başmimarlık dönemi [değiştir]
1538 yılında Hassa başmimarı olan Sinan , baş mimarlık görevini I. Süleyman,II. Selim ve III. Murat zamanında 40 yıl süre ile yapmıştır.

Mimar Sinan’ın, Mimarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir. Bunlar: Halep’te Husreviye Külliyesi, Gebze’de Çoban Mustafa Külliyesi ve İstanbul’da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesidir. Halep’teki Hüsreviye Külliyesinde, tek kubbeli cami tarzı ile, bu kubbenin köşelerine birer kubbe ilave edilerek yan mekanlı cami tarzı birleştirilmiş ve böylece Osmanlı mimarlarının İznik ve Bursa’daki eserlerine uyulmuştur. Külliyede ayrıca, avlu, medrese, hamam, imaret ve misafirhane gibi kısımlar bulunmaktadır. Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Külliyesinde renkli taş kakmalar ve süslemeler görülür. Külliyede cami, türbe ve diğer unsurlar ahenkli bir tarzda yerleştirilmiştir. Mimar Sinan’ın İstanbul’daki ilk eseri olan Haseki Külliyesi, devrindeki bütün mimari unsurları taşımaktadır. Cami, medrese, sübyan mektebi, imaret, darüşşifa ve çeşmeden oluşan külliyede cami, diğer kısımlardan tamamen ayrıdır.

Mimar Sinan’ın Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, onun sanatının gelişmesini gösteren basamaklardır. Bunların ilki İstanbul'daki Şehzade Camii ve külliyesidir. Dört yarım kubbenin ortasında merkezi bir kubbe tarzında inşa edilen Şehzade Camii, daha sonra yapılan bütün camilere örnek teşkil etmiştir.

Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en muhteşem eseridir. Kendi tabiriyle kalfalık döneminde, 1550-1557 yılları arasında yapılmıştır.

Mimar Sinan’ın en büyük eseri ise, seksen yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" diye takdim ettiği, Edirne’deki Selimiye Camiidir (1575).

Mimar Sinan, Mimarbaşı olduğu sürece birbirinden çok değişik konularla uğraştı. Zaman zaman eskileri restore etti. Bu konudaki en büyük çabalarını Ayasofya için harcadı. 1573’te Ayasofya’nın kubbesini onararak çevresine, takviyeli duvarlar yaptı ve eserin bu günlere sağlam olarak gelmesini sağladı. Eski eserlerle abidelerin yakınına yapılan ve onların görünümlerini bozan yapıların yıkılması da onun görevleri arasındaydı. Bu sebeplerle Zeyrek Camii ve Rumeli Hisarı civarına yapılan bazı ev ve dükkânların yıkımını sağladı.

İstanbul caddelerinin genişliği, evlerin yapımı ve lağımların bağlanmasıyla uğraştı. Sokakların darlığı sebebiyle ortaya çıkan yangın tehlikesine dikkat çekip bu hususta ferman yayınlattı. Günümüzde bile bir problem olan İstanbul’un kaldırımlarıyla bizzat ilgilenmesi çok ilgi çekicidir.

Büyükçekmece Köprüsü üzerinde kazılı olan mührü, onun aynı zamanda mütevazı kişiliğini de yansıtmaktadır. Mühür şöyledir:

« El-fakiru l-Hakir Ser Mimaranı Hassa "
(Değersiz ve muhtac kul, Saray özel mimarlarının başkanı) »


Eserlerinin bir kısmı İstanbul’dadır. 1588'de İstanbul'da vefat eden Mimar Sinan, Süleymaniye Camii'nin yanında kendi yaptığı sade türbeye gömüldü.

« Giçdi bu demde cihandan pir-i mimaran Sinan »
(Türbesindeki dua penceresinden)

Mimar Sinan Türbesi, İstanbul Müftülüğü'nün sütunlu kapısından çıkınca hemen solda, iki caddenin kesiştiği noktada Fetva Yokuşu sonunda solda, Süleymaniye Camii'nin Haliç duvarının önünde, beyaz taşlı sade bir türbedir

Eserleri [değiştir]
Mimar Sinan 92 camii, 52 mescit, 57 medrese, 7 darül-kurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 375 eser vermiştir. [15]

Ana madde: Mimar Sinan'ın eserleri
Not [değiştir]
^ Baba adı Abdulmennan değildir.Osmanlı döneminde devşirmeler ve din değiştirip müslümanlığa geçenler baba adı olarak "Allah'ın kulu" anlamında Abdullah , Abdurrahman , Abdulmennan isimlerinden birini alırdı
^ Diriöz, Haydar Ali (1980,). 'Sinan', (Türkçe dilinde).
^ Selimiye Camisi. Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı. 18 Nisan 2008 tarihinde erişilmiştir.
^ 1573 yılında Kıbrıs fethedilince Kayseri halkı Kıbrıs'a sürülmesi ferman olunmuş fakat II. Selim Akdağ kadısına Agrianos ve diğer köylerde oturan mimarlarımın başı'nın akrabalarını Kıbrısa sürülmek için deftere yazılmış olsalar dahi defterden çıkarınız hükmünü yollamıştır. Bu hüküm Sinan'ın bu köyde doğduğunun en büyük kanıtıdır
^ "Sinan, an Armenian architect": Chisholm, Hugh. The Encyclopaedia Britannica; A Dictionary of Arts, Sciences, Literature and General Information. 1910, page 426.
^ "Sinan, born an Armenian Christian": Peters, Ralph. Beyond Baghdad. 2005, page 82.
^ "Although Turks today bridle at the suggestion, Sinan was probably an Armenian.": Muller, Herbert. The Loom of History. 1958, page 305.
^ "the son of Greek or Armenian Christian parents": Ayliffe, Rosie. The Rough Guide to Turkey. 2003, page 145.
^ Encyclopædia Britannica "Sinan" maddesi
^ Byzantium and the Magyars, Gyula Moravcsik, Samuel R. Rosenbaum p. 28
^ Talbot Hamlin, Architecture Through the Ages, University of Michigan, p. 208
^ Mimar Sinan 16th
^ Sinan'ın kökeni İbrahim Hakkı Konyalı'ya göre Rumdur. Konyalı Rumların Agrianosu bırakmadan önce Taşçıoğlu isimli bir Rum ailesinin Sinan'ın kendi ailesinden geldiğini söylediğini anlatır. Sinan'ın köyüne ilişkin belgeler içinde 1584'te yapılan tahrirde köydeki 189 vergi mükellefinin sadece beşinin müslüman olduğunu Sinan'ın Kıbrısa sürülmesini engellediği Düvenci adını taşıyan 9 hristiyan adının bu tahrirde olduğunu saptar
^ a b c d Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye (Yapılar Kitabı)(Mimar Sinan'ın Anıları) -Sinan'ın kendi anlatımıyla Sai Mustafa Çelebi yazmıştır TBMM kütüphanesi Bibliografik kayıt (no: 269170).
^ Haydar Ali Diriöz, a.g.e, s. 59-65.
Turgut Cansever, Mimar Sinan, Albaraka Türk Y., İstanbul 2005.
Gülru Necipoğlu, The Age of Sinan, Princeton University Press, 2005.
Reha Günay, Mimar Sinan, YKY, İstanbul 2005.
Sai Mustafa Çelebi, Yapılar Kitabı (Tezkiretül Bünyan ve Tezkiretül Ebniye, Mimar Sinan'ın Anıları, tıpkıbasım, çevriyazı, eleştirel basım Hayati Develi, Samih Rifat, Koçbank Y., İstanbul 2002.
Doğan Kuban, Çağlar Boyunca Türkiye Sanatının
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Mart 2010       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
arkadaslar Orta sınıfa mensup bir ailenin tek çocuğu olarak İstanbul'un Acıbadem semtinde dünyaya gelen Ahmet Kemaleddin Bey, ilköğrenimine 1875'te İbrahim Ağa İbtidai Mektebi'nde başladı. Ortaöğrenimini 1881'de babasının görevi dolayısıyla gittikleri Girit'te sürdürdü; bir süre sonra ailesiyle birlikte İstanbul'da döndüler ve orta öğrenimini de burada bitirdi. Bu sırada mühendisliğe ilgi duymaya başladı ve 1887'de 17 yaşındayken Hendese-i Mülkiye Mektebi'ne (günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi) kaydoldu.

Sponsorlu Bağlantılar
Mühendislik eğitimini birincilikle tamamladığı 1891'de, aynı okulda öğretim görevlisi olarak bulunan Alman akademisyen Jachmund'un asistanlığına atandı. Bu görevi dört yıl yürüten Mimar Kemaleddin, bu arada okul dışında özel bürosunu açarak ilk eserlerini tasarlamaya başladı. 1895'te mimarlık eğitimini geliştirmesi amacıyla hocası Jachmund'un desteğiyle ve devlet bursuyla Almanya'ya gönderildi ve Berlin'deki Charlottenburg Teknische Hochschule'ye (teknik yüksek okul, günümüzde Berlin Teknik Üniversitesi) iki yıl devam etti. Daha sonra iki buçuk yıl da çeşitli mimarlık bürolarında çalışarak deneyim kazandı.

1900'de İstanbul'a döndü ve öğretim üyeliğine tekrar başladı. Hocası August Jachmund'un Türkiye'den ayrılmasının ardından, onun verdiği mimarlık derslerini üstlendi.

1908'de Osmanlı Mimar ve Mühendis Cemiyeti adıyla bu meslek dallarının Türkiye'deki ilk meslek odasını kuran Mimar Kemaleddin, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Evkaf Nezareti İnsaat ve Tamirat Müdürü olarak çalışmalarına devam etti. "Şark Demiryolları Şirketi" adına dört tren istasyonu tasarladı. Bu şirket için ilk olarak Filibe Garı’nı tasarlayan mimar bu yapıda gösterdiği başarı nedeniyle, Selanik ve Edirne Garlarını tasarlamakla görevlendirilmiş, Selanik Garı’nın yalnızca temelleri atılmış, Edirne Garı ise genel olarak 1914’te kadar bitirilmiştir. Mimarın tasarladığı diğer istasyon olan Sofya Garı’nın II. Meşrutiyet'ten önceki gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde Trakya Üniversitesi rektörlük binası olarak hizmet veren Edirne Garı’nın kesin tasarım yılı saptanamamışsa da, tasarımının II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında tamamlandığı, inşaata Balkan Savaşı’ndan önce 1911-1912’de veya savaştan ve Edirne’nin geri alınmasından sonra 1913’de başlandığı, yapının 1914’de savaş nedeniyle yarım kaldığı, ancak Cumhuriyet’ten sonra,1930’da işletmeye açılabildiği bilinmektedir [1].

Tarihi yapıların restorasyonu ve yeni yapıların tasarımıyla ilgilendigi bu dönemde, Osmanlı mimarisinin ilkelerini inceledi ve kendi mimari üslubunu şekillendirdi ve ulusal mimari konusundaki düşüncelerini geliştirdi.

1910’ların başından ölümüne kadar yoğun bir tempoda çalışarak, hem Türkiye’de, yoğunluklu olarak da İstanbul'da, hem de yurtdışında eserler verdi ve mimari çalışmalarında bulundu. Mescid-i Aksa'nın restorasyonu çalışmaları için bir süre için Kudüs'te kaldı ve Türkiye'ye dönüşünde yeni başkent Ankara'da kurulan yeni yapılar üzerinde yoğunlaştı.

Mimar Kemaleddin, 13 Temmuz 1927 tarihinde Ankara'da beyin kanaması sonucu vefat etti.

Mezarı Bayezid Camii haziresinde bulunmakta olup, 2007'de yeniden düzenlenerek anısına bir mezar anıtı eklenmiştir [2].

Mimari üzerine görüşlerini de içeren notları İlhan Tekeli tarafından 1997 yılında "Mimar Kemalettin'in yazdıkları" başlığı altında kitaplaştırılmıştır.

Besteci İlhan Mimaroğlu'nun babasıdır.

Mimar Kemaleddin Bey, 16. yüzyılda yaşamış ve Beyazıt Camii'nin mimarlarından biri olması muhtemel meslektaşı Kemaleddin ile karıştırılmamalıdır.




“ Zavallı İstanbul!...Son düşüş devrinde imâr adı altında ne câhilane, ne zafimâne yıkıma uğradı...Üçüncü Selim´den sonra, eski Türk sanatının incelik ve temizlikle millî ruh doğuran eserleri takdir edilmedi; batı tesiri altında batının bakış açışıyla kabalaşma başladı... Asırlar içinde gelişe gelişe yüzey süslemesinin en kiymetlı eserlerini üretmiş olan koca bir sanat birikimi çirkin görülmeye başlandı ve neticede millî sanatımızı yitirkdik. Ziyân ettik, koruyamadık...Batının seri imâlatcıları karınlarını şişirdiler ama aklımız başımıza gelmedi...Hatta onların memleketimize döktüğü ruhsuz tek tip yapılar gözümüze güzel görünmeye başladı. Sonuçta bu surette iktidarsız ve câhil halde kaldık... „
Sinaneddin Yusuf , Kayseri'nin Agrianos[4](bugün Ağırnas) köyünde hristiyan ( Ermeni[5][6][7][8] veya Rum[9][10][11][12])[13] olarak doğmuştur.1511'de Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul'a gelmiş yeniçeri ocağına alınmıştır.[14]

« "Bu değersiz kul , Sultan Selim Han'ın saltanat bahçesinin devşirmesi olup , Kayseri sancağından oğlan devşirilmesine ilk defa o zaman başlanmıştı. Acemi oğlanlar arasından sağlam karakterlilere uygulanan kurallara bağlı olarak kendi isteğimle dülgerliğe seçildim. Ustamın eli altında , tıpkı bir pergel gibi ayağım sabit olarak merkez ve çevreyi gözledim. Sonunda yine tıpkı bir pergel gibi yay çizerek , görgümü artırmak için diyarlar gezmeye istek duydum. Bir zaman padişah hizmetinde Arap ve Acem ülkelerinde gezip tozdum. Her saray kubbesinin tepesinden ve her harabe köşesinden bir şeyler kaparak bilgi, görgümü artırdım. İstanbula dönerek zamanın ileri gelenlerinin hizmetinde çalıştım ve yeniçeri olarak kapıya çıktım " »
(Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye[14])

Yeniçerilik dönemi [değiştir]
Abdulmennan oğlu Sinan , Mimar olarak Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferine katıldı. 1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad Seferine Yeniçeri olarak katıldı. 1522’de Rodos Seferine ve Belgrad Seferine Atlı Sekban olarak katılıp, 1526 Mohaç Meydan Muharebesi'nden sonra, gösterdiği yararlıklar sebebiyle takdir edilerek Acemi Oğlanlar Yayabaşılığına (Bölük Komutanı) terfi ettirildi.Sonraları Zemberekçibaşı ve Başteknisyen oldu.

1533 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın İran Seferi sırasında Van Gölü'nde karşı sahile gitmek için Mimar Sinan iki haftada üç adet kadırga yapıp donatarak büyük itibar kazandı. İran Seferinden dönüşte, Yeniçeri Ocağında itibarı yüksek olan Hasekilik rütbesi verildi. Bu rütbeyle, 1537 Korfu, Pulya ve 1538 Moldavya seferlerine katıldı. 1538 yılındaki Karaboğdan Seferinde ordunun Prut Nehri'ni geçmesi için köprü gerekmiş bataklık alanda günlerce uğraşılmasına karşın köprü kurulamamış görev Kanuni'nin veziri Damat Çelebi Lütfi Paşa'nın emriyle Abdulmennan oğlu Sinan'a verilmiştir.

« Hemen adı geçen suyun üstüne bir güzel köprünün yapımına başladım. 10 günde yüksek bir köprü yaptım. İslam ordusu ile bütün canlıların şahı , sevinçle geçtiler. »
(Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye[14])

Köprünün yapımından sonra Abdulmennan oğlu Sinan 17 yıllık yeniçerilik hayatından sonra 40 yaşında Başmimarlık görevine atanır.

« Yeniçeri ocağındaki yolumdan ayrılacak olma düşüncesi elem verse de sonunda yine mimarlığın camiler inşa edip birçok dünya ve ahret muradına vesile olacağını düşünüp kabul ettim. »
( Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye[14])

Başmimarlık dönemi [değiştir]
1538 yılında Hassa başmimarı olan Sinan , baş mimarlık görevini I. Süleyman,II. Selim ve III. Murat zamanında 40 yıl süre ile yapmıştır.

Mimar Sinan’ın, Mimarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir. Bunlar: Halep’te Husreviye Külliyesi, Gebze’de Çoban Mustafa Külliyesi ve İstanbul’da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesidir. Halep’teki Hüsreviye Külliyesinde, tek kubbeli cami tarzı ile, bu kubbenin köşelerine birer kubbe ilave edilerek yan mekanlı cami tarzı birleştirilmiş ve böylece Osmanlı mimarlarının İznik ve Bursa’daki eserlerine uyulmuştur. Külliyede ayrıca, avlu, medrese, hamam, imaret ve misafirhane gibi kısımlar bulunmaktadır. Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Külliyesinde renkli taş kakmalar ve süslemeler görülür. Külliyede cami, türbe ve diğer unsurlar ahenkli bir tarzda yerleştirilmiştir. Mimar Sinan’ın İstanbul’daki ilk eseri olan Haseki Külliyesi, devrindeki bütün mimari unsurları taşımaktadır. Cami, medrese, sübyan mektebi, imaret, darüşşifa ve çeşmeden oluşan külliyede cami, diğer kısımlardan tamamen ayrıdır.

Mimar Sinan’ın Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, onun sanatının gelişmesini gösteren basamaklardır. Bunların ilki İstanbul'daki Şehzade Camii ve külliyesidir. Dört yarım kubbenin ortasında merkezi bir kubbe tarzında inşa edilen Şehzade Camii, daha sonra yapılan bütün camilere örnek teşkil etmiştir.

Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en muhteşem eseridir. Kendi tabiriyle kalfalık döneminde, 1550-1557 yılları arasında yapılmıştır.

Mimar Sinan’ın en büyük eseri ise, seksen yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" diye takdim ettiği, Edirne’deki Selimiye Camiidir (1575).

Mimar Sinan, Mimarbaşı olduğu sürece birbirinden çok değişik konularla uğraştı. Zaman zaman eskileri restore etti. Bu konudaki en büyük çabalarını Ayasofya için harcadı. 1573’te Ayasofya’nın kubbesini onararak çevresine, takviyeli duvarlar yaptı ve eserin bu günlere sağlam olarak gelmesini sağladı. Eski eserlerle abidelerin yakınına yapılan ve onların görünümlerini bozan yapıların yıkılması da onun görevleri arasındaydı. Bu sebeplerle Zeyrek Camii ve Rumeli Hisarı civarına yapılan bazı ev ve dükkânların yıkımını sağladı.

İstanbul caddelerinin genişliği, evlerin yapımı ve lağımların bağlanmasıyla uğraştı. Sokakların darlığı sebebiyle ortaya çıkan yangın tehlikesine dikkat çekip bu hususta ferman yayınlattı. Günümüzde bile bir problem olan İstanbul’un kaldırımlarıyla bizzat ilgilenmesi çok ilgi çekicidir.

Büyükçekmece Köprüsü üzerinde kazılı olan mührü, onun aynı zamanda mütevazı kişiliğini de yansıtmaktadır. Mühür şöyledir:

« El-fakiru l-Hakir Ser Mimaranı Hassa "
(Değersiz ve muhtac kul, Saray özel mimarlarının başkanı) »


Eserlerinin bir kısmı İstanbul’dadır. 1588'de İstanbul'da vefat eden Mimar Sinan, Süleymaniye Camii'nin yanında kendi yaptığı sade türbeye gömüldü.

« Giçdi bu demde cihandan pir-i mimaran Sinan »
(Türbesindeki dua penceresinden)

Mimar Sinan Türbesi, İstanbul Müftülüğü'nün sütunlu kapısından çıkınca hemen solda, iki caddenin kesiştiği noktada Fetva Yokuşu sonunda solda, Süleymaniye Camii'nin Haliç duvarının önünde, beyaz taşlı sade bir türbedir

Eserleri [değiştir]
Mimar Sinan 92 camii, 52 mescit, 57 medrese, 7 darül-kurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 375 eser vermiştir. [15]

Ana madde: Mimar Sinan'ın eserleri
Not [değiştir]
^ Baba adı Abdulmennan değildir.Osmanlı döneminde devşirmeler ve din değiştirip müslümanlığa geçenler baba adı olarak "Allah'ın kulu" anlamında Abdullah , Abdurrahman , Abdulmennan isimlerinden birini alırdı
^ Diriöz, Haydar Ali (1980,). 'Sinan', (Türkçe dilinde).
^ Selimiye Camisi. Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı. 18 Nisan 2008 tarihinde erişilmiştir.
^ 1573 yılında Kıbrıs fethedilince Kayseri halkı Kıbrıs'a sürülmesi ferman olunmuş fakat II. Selim Akdağ kadısına Agrianos ve diğer köylerde oturan mimarlarımın başı'nın akrabalarını Kıbrısa sürülmek için deftere yazılmış olsalar dahi defterden çıkarınız hükmünü yollamıştır. Bu hüküm Sinan'ın bu köyde doğduğunun en büyük kanıtıdır
^ "Sinan, an Armenian architect": Chisholm, Hugh. The Encyclopaedia Britannica; A Dictionary of Arts, Sciences, Literature and General Information. 1910, page 426.
^ "Sinan, born an Armenian Christian": Peters, Ralph. Beyond Baghdad. 2005, page 82.
^ "Although Turks today bridle at the suggestion, Sinan was probably an Armenian.": Muller, Herbert. The Loom of History. 1958, page 305.
^ "the son of Greek or Armenian Christian parents": Ayliffe, Rosie. The Rough Guide to Turkey. 2003, page 145.
^ Encyclopædia Britannica "Sinan" maddesi
^ Byzantium and the Magyars, Gyula Moravcsik, Samuel R. Rosenbaum p. 28
^ Talbot Hamlin, Architecture Through the Ages, University of Michigan, p. 208
^ Mimar Sinan 16th
^ Sinan'ın kökeni İbrahim Hakkı Konyalı'ya göre Rumdur. Konyalı Rumların Agrianosu bırakmadan önce Taşçıoğlu isimli bir Rum ailesinin Sinan'ın kendi ailesinden geldiğini söylediğini anlatır. Sinan'ın köyüne ilişkin belgeler içinde 1584'te yapılan tahrirde köydeki 189 vergi mükellefinin sadece beşinin müslüman olduğunu Sinan'ın Kıbrısa sürülmesini engellediği Düvenci adını taşıyan 9 hristiyan adının bu tahrirde olduğunu saptar
^ a b c d Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye (Yapılar Kitabı)(Mimar Sinan'ın Anıları) -Sinan'ın kendi anlatımıyla Sai Mustafa Çelebi yazmıştır TBMM kütüphanesi Bibliografik kayıt (no: 269170).
^ Haydar Ali Diriöz, a.g.e, s. 59-65.
Turgut Cansever, Mimar Sinan, Albaraka Türk Y., İstanbul 2005.
Gülru Necipoğlu, The Age of Sinan, Princeton University Press, 2005.
Reha Günay, Mimar Sinan, YKY, İstanbul 2005.
Sai Mustafa Çelebi, Yapılar Kitabı (Tezkiretül Bünyan ve Tezkiretül Ebniye, Mimar Sinan'ın Anıları, tıpkıbasım, çevriyazı, eleştirel basım Hayati Develi, Samih Rifat, Koçbank Y., İstanbul 2002.
Doğan Kuban, Çağlar Boyunca Türkiye Sanatının

Benzer Konular

20 Temmuz 2016 / Misafir Sanat tr
7 Temmuz 2010 / Tiglon Eğitim Bilimleri
17 Temmuz 2016 / Misafir Cevaplanmış