Arama

Türk masalları hakkında bilgi verir misiniz?

Güncelleme: 6 Nisan 2017 Gösterim: 15.520 Cevap: 2
gjncdjöç - avatarı
gjncdjöç
Ziyaretçi
21 Mart 2010       Mesaj #1
gjncdjöç - avatarı
Ziyaretçi
türk masalları hakkında neler öğrenebilirim?
Sponsorlu Bağlantılar
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
21 Mart 2010       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
TÜRK MASALLARI-1(Altın Araba)
TÜRK MASALLARI-2(Güneş Kızı)
Sponsorlu Bağlantılar
TÜRK MASALLARI-3(Hamamcı ile Keloğlan)
TÜRK MASALLARI-4(Keloğlan'ın Ali Cengiz Oyunu)
TÜRK MASALLARI-5(Kırk Haramiler)
TÜRK MASALLARI-6(Konuşan Kaval)
TÜRK MASALLARI-7(Limon Kız)
TÜRK MASALLARI-8(Rüzgâroğlu)
TÜRK MASALLARI-9(Sihirli Tavşan)
TÜRK MASALLARI-10(Tuz)
TÜRK MASALLARI-11(Doğruluk)

Halkımız arasında Dede Korkut Hikâyeleri, Binbir Gece Masalları, Keloğlan Masalları sık rastlanan masallarımızdandır. Hele Keloğlanın içinden çıkamadığı iş yoktur. Cemiyetimizde, eskiden “Masalcı Nine”ler vardı. Bunlar, tatlı üsluplarıyla, uzun kış gecelerinde, ramazan gecelerinde, evlerde, konaklarda, çıtır çıtır yanan sobaların başında, çocuklara masallarımızı anlatırlardı. Masallar ve bilhassa Türk masalları ekseriyetle, şu üç kısımdan meydana gelir: Giriş veya tekerleme kısmı, mevzuyla pek alâkası olmayan sözlerden meydana gelir: “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellâl iken, pire berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babam düştü beşikten, ben fırladım eşikten, babam kaptı küreği, annem aldı maşayı, gösterdiler kapının ardındaki köşeyi...” Bu kısımla, masalı anlatan şahıs dinleyicilerin dikkatini tamâmen kendine çekmeye çalışır. İkinci bölüm asıl vakaların geçtiği kısımdır. Son kısımda yine, bir tekerleme olabilir, ama bunlar, baştakiler kadar uzun olmaz. Pek çoğunda, “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” diye sona erer.
Türk masal geleneği, en hayalî anlatış tarzlarını bile gerçeğe yakın bir şekle getirir. Vakalar, olağanüstü unsurlar, fazla akla aykırı bir nitelik taşımaz. Türk masalları, birçok ilmin, sanatın faydalandığı birer hazine değerindedir. Milletimizin, birçok eski örf ve âdetleri, inançları, huyları, masallarımızda bulunabilir. Özellikle dilciler, târihçiler, roman, hikâye, tiyatro, film senaryosu yazanlar için masallar birer hazine değerindedirler.

TÜRK MASALLARI
Son düzenleyen perlina; 6 Nisan 2017 21:20
Sen sadece aynasin...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Nisan 2017       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk masalları ilk kez 18. yüzyılın sonlarında, Batılı araştırmacıların ilgisini çekmeye başlamıştır. Bu araştırmacıların içinde en tanınmış olanı, Anadolu ve Rumeli'den Türk masalları derleyip yayınlayan Macar Türkolog "Kunos"tur.

Bizde ise Türk masallarını derleme, yayınlama ve inceleme çalışmaları Cumhuriyet Dönemin'de yoğunlaşmış, Ziya Gökalp, Eflatun Cem Güney, Tahir Alangu ve Naki Tezel derledikleri masalları, edebi bir biçim vererek yayınlamışlardır. Başta Pertev Naili Boratav olmak üzere Mehmet Tuğrul, Warren Walker ve Ahmet Edip Uysal gibi yazar ve araştırmacılar da Türk masalları üzerine derleme ve incelemeler yapmışlardır. Boratav, W. Eberhard'la birlikte hazırladığı Typen Türkischer Volksmarchen (1953, Türk Halk Masallarının Tipleri) adlı çalışmada, 2500 Türk masalını inceleyerek 378 masal tipine yer vermiştir.

Bizim masal geleneğimizde "gerçekçi masallar" önemli bir yer tutar. Bu bir rastlantı değildir. Çünkü toplumumuzun geleneği, sezgisi, yaşam felsefesi, değerlendirme ve yorum gücü en masalımsı, en olağanüstü anlatıları bile gerçeğe yaklaştırma, gerçekle ilişkilendirme eğilimindedir.

Bizim masallarımızda "sıradan; yoksul insan masalları"nın çok oluşu da bir rastlantı olamaz. Bu masalların kahramanlarından sıradan birisi olan yoksul delikanlı Keloğlan, aklıyla, kurnazlığıyla , zaman zaman da iyilikseverliğiyle edindiği olağanüstü güçlere sahip dostları aracılığıyla padişahın bütün koşullarını yerine getirerek onun kızıyla evlenebilir veya yoksul ama akıllı, güzel bir kız, yine böylesi yollarla şehzadeyle evlenip saraya gelin olabilir. Boratav bu konuda şöyle der: "Türk masallarının bu iki tipinin, yani en sonunda (olmazları olur yapıp) bahtlarından gülen Keloğlan ile akıllı kızın, yüzyıllar boyunca köklü bir değişikliğe uğramadan sürüp giden Osmanlı toplum düzeninde, gerçek örnekleri var olsa gerek." Osmanlı toplumunda, kan soyluluğuna dayanan bir aristokrasi ve Batılı anlamda bir burjuvazi yoktu. İkbal, servet, devlet, oldukça geçici ve kökü hangi zümreden olursa olsun, her işini becerenin erişebileceği mutluluklardı. Elbette onlara ulaşabilmek için girişilecek savaş da çetindi. Masallarda erkek olsun kadın olsun, bu çeşit olumlu kahramanların, yani sıfırdan başlayıp akılları ve beceriklilikleri sayesinde keçelerini sudan çıkarmasını, engelleri aşıp muratlarına ermesini başaran tiplerin böylesine keskin çizgilerle canlandırılmış olmalarının bir nedeni de bu olsa gerek. Osmanlı vakanüvisleri bize kulluktan vezirliğe, sadrazamlığa, padişah damatlığına cariyelikten gözdeliğe, kadın efendiliğe yükselmiş birçok ünlü kişileri haber verirler, ama kitaplarında onların bu yüce makamlara eriştikten sonraki hayatları anlatılmıştır. Masalda ise daha önceki maceraları yer alır. Sanki masal, kalıplaşmış birer anlatı biçimi içinde, bu kişilerin resmi tarih kitaplarında baş tarafı anlatılmayan hayat meceralarını tamamlamak vazifesini üzerine almıştır."

Benzer Konular

17 Ekim 2017 / Misafir Cevaplanmış
8 Ocak 2013 / Misafir Cevaplanmış
2 Aralık 2016 / Misafir Cevaplanmış
13 Ocak 2011 / kemal_nur1097 Cevaplanmış
10 Mart 2010 / Misafir Soru-Cevap