Arama

Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün tarihçesi hakkında bilgi verir misiniz? - Sayfa 2

En İyi Cevap Var Güncelleme: 20 Nisan 2014 Gösterim: 10.130 Cevap: 10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Nisan 2014       Mesaj #11
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
SihirliLamba adlı kullanıcıdan alıntı

Arkadaşlar vakıflar hakkında detaylı bilgi istiyorum. Yardımcı olursanız sevinirim.


Türklerin İslamiyet'i kabul etmelerinden sonra, Anadolu'ya yapılan göçler sonucunda burada Müslüman Türk yerleşim birimleri kurulmuştur. Bu yerleşim merkezlerinin kurulması ve gelişmesinde vakıfların büyük bir etkisi olmuştur. Anadolu'nun fethinde etkili olan gaziler, erenler ya da başka bir deyişle Horasan Erenleri'nin, Anadolu'da kurulan vakıflardan maddi ve manevi güç aldıkları bir gerçektir.
Sponsorlu Bağlantılar

Dulkadir Beyliği'nde vakıfların önemli bir yeri olduğu gibi, Osmanlı Devleti'nin kuruluşu ve gelişmesi İslam aleminde vakıf müessesesine yeni bir kuvvet ve canlılık kazandırmıştır. Anadolu'da ve özellikle Rumeli'de geniş Hrıstiyan topraklarının fethinden sonra, Müslüman Türk kültürünün yerleşmesinde, şehir hayatının inkişafında, buraların sosyal ve iktisadi yönden kalkınması, imar edilmesi, halkın iskanı şehirlerin her türlü amme hizmetleri, sosyal yardımlaşma, ilmi, dini ve medeni hayatın her türlü tezahürleri hep vakıflar aracılığı ile yürütülmüştür.

Türk İslam şehirlerinin oluşumu ve gelişiminde imaretlerin çok büyük önemi ve etkisi olmuştur. Bunlar genellikle cami etrafında oluşturulan medrese, kütüphane gibi eğitim kurumları ile hastahane, hamam, aşevi gibi sağlık ve sosyal hayata yönelik hayır kurumlarından oluşmaktaydı. Bu kurumlan finanse etmek için vakfedilen han, çarşı, fırın, değirmen, boyahane ve salhane gibi iş yerleri de vakıfların bir parçası ve sosyal ve iktisadi hayatın önemli unsurlarındandı. Şehirlerde kurulan vakıfları, İslam şehirlerinin üç temel unsuru olan cami, çarşı ve medreseye indirgemek mümkündür. " Vakıfların büyük şehirlerde ya da idare merkezlerinde kurulanlarının bir çoğunun finansmanı, padişah, vüzera veya bunların aileleri tarafından karşılanmaktaydı."" Temel olarak eğitim, din, sağlık, kültür, amme hizmetleri ve benzeri hususlarda devlet bütçesinden çok az harcama yapılır; harcamaların büyük çoğunluğu vakıflar tarafından karşılanırdı. Şehirlerin su ihtiyaçlarının karşılanması, su kanalları, çeşmeler ve sebillerin yaptırılması, sokakların aydınlatılması, temizlenmesi, şehrin güzelleştirilmesi gibi amme hizmetlerinin vakıflar tarafından yürütüldüğü, bu hizmetler için halktan hiç bir vergi alınmadığı söylenirse, her halde vakıfların ne kadar büyük bir etkiye ve öneme sahip oldukları anlaşılacaktır. Yine bu kabilden yapılan vakıfların, yeniden oluşturulan mahallelerin ve bunların içindeki cami, mescid, tekke ve benzeri eserlerin, vakıfların etkisi ile kurulup geliştikleri, bu vesile ile vakıfların imar ve ihya hareketlerinde büyük etkiye ve öneme sahip oldukları bir gerçektir." Görüleceği üzere, bugünkü devlet mefhumuna göre, amme hizmetleri mahiyetinde olan bir çok iktisadi ve sosyal hizmetler, vaktiyle vakıf müesseseleri tarafından ifa olunmuştur. Sosyal yardımlaşma, eğitim ve kültür, ziraat, iktisadi faaliyetlerin desteklenmesi, askeri faaliyetlere destek veya benzeri faaliyetleri, vakıfların önemini göstermesi bakımından yeterlidir. Bu hukuki müessesenin sosyal ve iktisadi hayatta bu kadar büyük ve devamlı rol oynaması, hiç şüphe yok ki tesadüfi değildir.

Dulkadirli Beyliği döneminde Maraş çevresi, vakıf müesseselerin etkisi ile iki türlü gelişme göstermiştir. Birincisi, vakıfların günlük hayata bakan ve bütün bölge halkını ilgilendiren sosyal müesseseler olarak yaptıkları etkiler sonucu oluşan gelişmelerdir. Bu etkileri yapan vakıflar cami, medrese, zaviye, imarethane ve tekke gibi amme hizmetine açık hayrı vakıflardır. İkincisi, vakıfların şehir ve köy hayatında ticareti ve tarımı canlı tutan iktisadi etkileriyle oluşan gelişmelerdir. Bu etkileri yapan müesseseler ise, vakıf bedestenler, araziler, binalar, dükkanlar ve hanlar gibi vakıflardır. Mesela, Maraş ve Elbistan bezzazistanı bu vakıflara örnek verilebilir. Vakıf olan bu çarşılarda bulunan ayakkabıcı, bıçakçı, dokumacı gibi esnafın sanayii ve iktisadi gelişmeyi sağladığı muhakkaktır.

Gerek sosyal ve gerekse iktisadi bakımdan Maraş çevresinde, Maraş merkez olmak üzere, Elbistan, Göksün, Andırın, Pazarcık, Göynük gibi önemli yerleşim merkezleri, Dulkadir Beyliği devrinde, vakıf müesseselerinin gelişimi ve dolayısıyla bölgenin iktisadi ve sosyal gelişimi bakımından altın çağını yaşamıştır. Maraş merkezi ve çevresi vakıflar vasıtasıyla iktisadi ve sosyal gelişmede önemli bir gelişme kaydetmiştir. Mesela Maraş'ın merkezinde yaklaşık beş yüzyıl önce yaptırılan Ulu Caminin bugün de şehrin en büyük camii olması, aynı yıllarda üniversite seviyesinde eğitim veren medreselerin Maraş, Elbistan ve Eshab-ı Kehf gibi merkezlerde faaliyette olması, 1525'de Eshab-ı Kehf Külliyesi'nin eğitim kadrosu dışında bulunan 42 görevlisinin (hizmetkar) ve yollar üzerine kurulan ve amme hizmeti veren diğer vakıf eserlerde bulunan görevlilerin gelen giden misafirlere ve benzeri kimselere hizmet etmeleri, Maraş bölgesinin Dulkadirliler zamanında çeşitli yönleriyle geliştiğini gösteren açık ve önemli örneklerdendir. Özellikle de Alaüddevle Bey zamanında yukarıda adı geçen önemli yerleşim merkezleri vakıflar vasıtasıyla yeniden imar edilmiştir. O dönemde mesela Alaüddevle'nin Maraş ve Elbistan'da yaptırdığı camiler, medreseler, zaviyeler ve benzeri vakıf eserler, bulundukları bölgenin sosyal ve iktisadi gelişmesinde önemli roller oynamışlardır. Çünkü bu müesseseler, bölgede dini, sosyal, eğitim ve kültürel gelişmenin öncüsü olmuşlar, halkın ilmi seviyesinin yükselmesine ve sosyal yardımlaşmanın, iş bulma ortamının yaygınlaşmasına sebep olmuşlar ve daha buna benzer bir çok etkiler göstermişlerdir. Bu eserler gelen giden yolcuların, misafirlerin, alimlerin, fakihlerin burada öğrenim gören öğrencilerin, fakirlerin ve benzeri kimselerin yiyecek, içecek, giyecek, yatacak ve iş ihtiyaçlarını karşılayan yerlerdendi. Bu durum günümüzle kıyaslanacak olursa, yukarıda adı geçen müesseselerin ve bunlardan özellikle zaviyelerin, Osmanlı Devleti'nin son zamanlarındaki bozulmuş konumlarından çok farklı olarak, hem bir otel, hem bir sosyal yardım kuruluşu, hem bir eğitim müessesesi ve sair görevleri yerine getiren müesseseler oldukları anlaşılmaktadır.

Halen mevcut olan o devre ait bazı vakıfların kullanılır halde olması, Dulkadir Beyliği zamanında bölgenin sosyal, dini, ilmi, eğitim ve iktisadi hayatının ne kadar geliştiğini göstermektedir. Tabii ki, bu vakıfların kurucuları, bu gelişmeye etkisi olan en önemli faktörlerdi. Zenginler vakıf yapmak suretiyle mallarını hizmete dönüştürerek ebedileştiriyorlardı. Bunların içinde en dikkati çeken vakıf ise Alaüddevle Bey'dir. Alaüddevle Bey, yukarıda ifade edilen faaliyetleri hemen bütünü ile yerine getirerek Maraş bölgesinin sosyal, iktisadi, ilmi ve benzeri gelişimine büyük etkisi olmuştur. Yaptıkları vakıfları aracılığı ile halkın ilme yönelmesini ve diğer yönleri ile de gelişmesini sağlamıştır. Vakfiyelerine koyduğu şartlar ile bölgedeki ilim adamlarının ve diğer halkın, vakıflarda görevlendirilmesi hususlarında başkalarına tercih edilmesini sağlamıştır. Bu durum ise, halkın ve ilim adamlarının ilmi seviyesinin yükselmesine sebep olmuştur. Araştırma projesi çerçevesinde incelenen büyük bir bölümüne Alaüddevle Bey vakıf gelirleri tahsis etmiş, bir kısmını da kendisi yaptırmıştır.

Yukarıda adı geçen müesseselerin etrafındaki yerleşim birimleri, zamanla söz konusu hayır müesseselerinin isimlerini alarak o müesseselerin olabildiği kadarı ile tanınmasını ve kalıcılığını sağlamışlardır. Bazen de hayır müesseseleri bulundukları bölgenin adını almışlardır. Mesela, Elbistan Ulu Camii, XVI. yüzyılda Alaüddevle Bey Camii olarak bilinmesi nedeni ile içinde bulunduğu mahalle de onun adını almıştı. Göksun'un Kanlı Kavak köyünde bulunan Ali Bey Zaviyesi, zamanla Kanlı Kavak Zaviyesi adı ile tanınmıştır. Maraş için de aynı durum geçerlidir. Dulkadirliler ve Osmanlılar zamanında Ulu Cami ve Taş Medrese'nin bulundukları alan, şehrin merkezi durumundaydı. Önemli müesseseler ve vakıf eserler de bu alanda ve çevresinde toplanmıştı.

Bölgede bulunan vakıfların ziraatın gelişmesine de etkilerinin olduğu görülmektedir. Mesela, Alaüddevle Bey, Bektutiye (Kadı) Medresesi'nin vakfı olan Elbistan'a bağlı Güvercinlik Köyü, Karapınar Mezrası, Kilisecik Mezrası gibi mahalleri ihya ederek buraya iskan ettirdiği şahıslara evler yaptırmış ve toprağı işlemeleri için onlara çift aletleri almış, Güvercinlik Köyü'ne yerleştirdiği halka 40 adet öküz vermiş, tohumluklarını ve sair ihtiyaçlarını karşılamış, su kanalları açmış ve pirinç tarımının gelişmesini sağlamıştı ki, bu faaliyetler ziraatın gelişmesinde en büyük etken olmuştur. İnceleme alanı içinde sadece Maraş, Elbistan ve Eshab-ı Kehf de medreseler ve buk'alar kurulmuştur. Maraş ve Elbistan'ın Dulkadirliler zamanında en önemli iki yerleşim alanı ve idare merkezi olmaları, Eshab-ı Kehf in de dini bir merkez olması, bu merkezlerin sosyal ve iktisadi canlılığını hızlandırmıştır. Buna karşılık Göksün, Pazarcık, Andırın ve Göynük gibi merkezlerde kurulan camiler ve zaviyeler, bu merkezlerin yollar üzerinde kurulmuş olmalarının da etkisi ile çevredeki nüfusun, sosyal tesislerin, iş imkanlarının artmasına, dolayısıyla sosyal ve iktisadi gelişmeye neden olmuşlardır.

Maraş bölgesinin Osmanlı hakimiyetine geçmesinden sonra, Dulkadirli Beyliği zamanında yapılan vakıflar aynen muhafaza edilmiştir. Bunun yanında halktan bazıları yeni vakıflar yapmak suretiyle yerleşim alanlarının gelişmesinde rol oynamaya başlamışlardır. Fakat Osmanlı hakimiyetine giren bölgenin, Osmanlının merkez veya merkeze yakın olan önemli şehirlerine göre, kayda değer bir konumu olmaması nedeniyle, ne sosyal alanda, ne de iktisadi alanda önemli bir gelişme gösteremediğini de burada ifade etmek gerekir.

Bu durumu üç önemli sebebe bağlamak mümkündür:

Birincisi, Osmanlı Devleti'nin Dulkadir Beyliği'ni ve özellikle Memlukları kendi hakimiyetleri altına almaları ile Osmanlı Devleti için artık güneyden bir tehlike söz konusu değildi. Bu devirde Maraş bölgesi yüzyıllar boyunca devam edecek olan bir yalnızlık ortamına itilmiştir. Bölgenin önemli merkezleri gerilemeye başlamıştır.

İkincisi, bölgedeki iki önemli merkez olan Maraş ve Elbistan, Dulkadir Beyliği döneminde sultanların, ailelerinin ve devlet adamlarının vakıf yaptıkları önemli bir merkez iken, Osmanlı döneminde padişahlar, aileleri ve devlet adamlarından hiç birisinin burada vakıf yaptığına dair bir kayda rastlanmamıştır. Mesela XVI. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar Maraş dışında Elbistan'ın, Göksun'un, Andırın'ın, Pazarcık'ın, sosyal ve iktisadi hayatı adeta dondurulmuştur. Bu dönemde, şehirlerde ve köylerde, halk tarafından vakıflar yapılmıştır. Ancak bu vakıflar, şehrin sosyal ve iktisadi yönden gelişmesine fazlaca bir etkisi olmamıştır. Belki de sadece şehir hayatının mevcut durumunu korumasına ve canlı tutulmasına yardımcı olmuşlardır.
Üçüncüsü, Süveyş Kanalı'nın açılması, XIX. yüzyıldaki savaşlar ve Mehmed Al Paşanın isyanı, Maraş'ın iktisadi ve sosyal hayatını olumsuz yönde etkilemiştir.

Yukarıdaki ifadelerden, Maraş bölgesinde Osmanlı döneminde, Dulkadir Beyliği zamanındaki gibi, kısa zamanda ve istenilen tarzda bir vakıflaşma hareketinin yaşanmadığı kastedilmektedir. Yoksa Osmanlı döneminde hiç vakıf yapılmamış değildir. Halk tarafından vakıf medreseler, camiler, hanlar, çarşılar, bedestenler, yapılmış ve olabildiği kadarıyla bu vakıflar, şehrin iktisadi ve sosyal bakımdan gelişmesini etkilemişlerdir.

Kaynakça
Kitap: MARAŞ VAKIFLARI (DULKADİRLİ VE OSMANLI DÖNEMİ)
Yazar: Yaşar BAŞ, Rahmi TEKİN

Kullanıcı avatarı
TurkmenCopurGenelkurmay Başkanı
Genelkurmay Başkanı Mesajlar: 12828Kayıt: 29 Eki 2010, 17:26
Başa Dön

Benzer Konular

2 Nisan 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
20 Nisan 2016 / Misafir Cevaplanmış
4 Ocak 2014 / Misafir Cevaplanmış
8 Nisan 2013 / Misafir Soru-Cevap
16 Şubat 2014 / Misafir Cevaplanmış