Arama

Hücre Nedir?

Güncelleme: 9 Ağustos 2017 Gösterim: 5.556 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Aralık 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

HÜCRE

Ad:  hücrene.JPG
Gösterim: 186
Boyut:  17.0 KB

a. (ar. hücre).
Sponsorlu Bağlantılar
1 . Tüm canlı varlıkları oluşturan, özümleme yeteneğiyle belirgin temel fizyolojik ve morfolojik birim.
2. Esk. Küçük oda.
3. Siyasal ve gizli bir örgütlenmede örgütü oluşturan temel birim: Yakalanan hücre elemanları.

—Esk. Hücre-i mesai, hücre-i iştigal, çalışma odası. Hûcre-i zifaf, zifaf odası.

—Anat. Bazı kemiklerin ve birçok dokunun yapısını oluşturan küçük bölmelerin her biri. (Örneğin [mememsi çıkıntı, kal- burkemiği] kemik hücreleri.)

—Bilş. Bellek hücresi, bir bilgisayarda, bir adresle erişilebilen ve genellikle merkezi bir bellek için bir karaktere (6 ya da 8 bit), bir sekizli birime (8 bit) ya da bir sözcüğe (16, 32 ya da 64 bit) karşılık gelen bellek öğesi.

—Biyol. Hücre kuramı, hayvansal ya da bitkisel her türlü yaşamın temel öğesinin hücre olduğunu öne süren kuram. ll Hücre zarı, canlı organizmalarda her hücreyi saran ve sınırlandıran zar. (Bitkilerde bu zarın dışında bir de selüloz zar ya da çeper bulunur.) ll Alev hücre, SOLENOSİT'in eşanlamlısı. ll Ana eşey hücresi, olgunlaşma öncesinde eşeysel hücreleri veren ana hücre. (Erkek eşey hücreleri ya da sperma hücreleri ve dişi eşey hücreleri ya da yumurta hücreleri diye iki çeşittir; ilk kuşak eşey hücreleri [eşey hücresi I] henüz diploittir, ikinci kuşak eşey hücreleri [eşey hücresi II] ise daha öngamet halindedir.) ll Bazal hücre, epitelyumdaki bazal katmanda yer alan hücre. ll Doğurucu hücre, eritroblastlardan alyuvarların oluşmasında görüldüğü gibi kendinden farklı tipte bir hücre doğuran hücre.ll Dokulararası hücre ya da Leydig hücresi, erkeklik hormonu salgılayan erbezi hücresi. ll Dokunma hücresi, dokunma duyusunu algılamaya yarayan üstderi ya da altderi hücresi. ll Duyu hücresi, belli bir uyarana cevap olarak belli bir merkeze mesaj ileten hücre. ll Embriyon hücresi, çok sık bölünebilen, çok miktarda nükleoplazma içeren (büyük çekirdek) ve ilk oluşan hücrelerden biri. ll Görme hücresi, retinada yer alan ve görmeyi sağlayan koni ya da çomakçık biçiminde hücre. ll Isırıcı hücre, knidlilerde bulunan zehirli hücre. ll işitme hücresi, sesleri duymaya yarayan içkulak hücresi. ll Kan hücresi, akyuvar (lökosit) ya da alyuvar. ll Karaciğer hücresi, karaciğerde yer alan kimyasal yapısı oldukça karmaşık hücre. ll Kas hücresi, KAS LİFİ’nin eşanlamlısı. ll Kemik hücresi, OSTEOBLAST'ın eşanlamlısı. ll Koku hücresi, koku almaya yarayan kimyasal alıcı hücre. ll Salgı hücresi, organizma için yararlı bir madde salgılayan hücre. ll Sinir hücresi, NÖRONun eşanlamlısı. ll Tat hücresi, tat almaya yarayan hücre. ll Yağ hücresi, ADİPOSİT’in eşanlamlısı.

—Tasav.
Hücre küşadı
Mevlevilikte bin bir günlük çilesini dolduran derviş, meydancı dede tarafından hücreye götürülerek hücre çilesine alınırdı. Üç gün sonra hücre kapısına gelen meydancı "Destur!" diye seslenir, hücredeki derviş “Hu!" diye karşılık verdikten sonra meydancı "Hücren küşat ola!" diyerek çilesinin bittiğini bildirir, hücrenin perdelerini açtıktan sonra dervişi tekkenin şeyhine götürürdü.

Hücreye çıkmak
Çilesini dolduran derviş hücreye çıkmak için temizlenip hazırlık yaptıktan sonra gece meydanda mumlar yakılır, yemekler yenir; tarikatçı dede meydanın ortasına gelerek "Vakti şerif hayrola, hayırlar fethola, şerler defola, derviş.... kardeşimizin niyazı kabul, hizmeti makbul, aşiyanı fukarada feyz ve satası müzdat ola. Demi Hazreti Mevlana, hu diyelim hu!" sözlerinden oluşan gülbankı çeker; arkasından hep birlikte "Hu!” denilirdi. Törenin bu bölümü bitince meydancı tarafından matbaha (mutfak) götürülen can, yemeğini yer ve aşçı dedenin yanına çıkarılır, burada da gülbank çekildikten sonra meydancı can’ı hücresine götürür, burada da tekrarlanan gülbanktan sonra meydancı can'ı hücreye sokar, hücrenin perdelerini örter, hücre gülbankını da çektikten sonra dışarıya çıkarak kapıyı kapatırdı.

Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 9 Ağustos 2017 20:58
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
1 Aralık 2010       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
HÜCRE
—Bot. Ana hücre, bölünerek başka hücreleri, söz gelimi çiçektozlarını, embriyon kesesini, sporları veren hücre. ll Arkadaş hücre, kalbursu borulara bitişik olan ve uzunlamasına bölünerek aynı ana hücreden gelen özekdoku hücresi. ll Başlangıç hücreleri, arka arkaya bölünmelerle sapların ve köklerin dokularını oluşturan hücreler; başlangıç hücreleri ile de bu organların uçlarında olmayabilir. ll Bitişik hücre, gözenek hücrelerinin yanında bulunan, çoğunlukla böbrek biçimindeki komşu hücra ll Boyun, kanal hücresi, oosferin ana hücresinin bölünmesinden gelen hücre. (Birinciler arkegonların boyun çeperlerini, İkincisi de bu boyunu dolduran helmeyi verir.) ll Duyu hücresi, dokunma uyarılarına duyarlı üstderi hücresi. (Örneğin sinekkapanın duyarlı kılları.) ll Gözenek hücreleri, gözenekaltı boşluğun üstünde ve gözenek ağzının iki yanında yer alan klorofilli iki üstderi hücresi. ll Kalbursu hücre, kalbursu boruları oluşturan canlı hücra ll Salgı hücresi, çeşitli maddeleri (tanen, esans, vb.) hazırlayan ve biriktiren hücre. ll Sert hücre, zarı odunlaşmış canlı hücre. ll Su hücresi, yedek su biriktirmeye elverişli ince çeperli hücre. (Örneğin kaynanadilinin kalın gövdesi.) ll Taş hücresi, çeperleri odun maddesiyle dolu ölü hücre. ll Uç hücresi, pteridopyta grubundan bitkilerin sap ve kök uçlarında, yosunların yalnız sap uçlarında bulunan dörtköşe piramit biçiminde iri hücre. (Bazı botanikçiler bu uç hücresinin başlangıç hücresi olduğunu kabul ederler.) ll Yardımcı hücre, kapalıtohumlularda embriyon kesesinin içinde, oosferin iki yanında yer alan hücrelerin her biri. (Ender olarak bazı türlerde [küstümotu] yardımcı hücreler döllenir ve fazladan embriyon verir.)
Sponsorlu Bağlantılar

—Cez. huk. Cezaevlerinin disiplinini bozan hükümlü ve tutukluların kapatıldıkları küçük oda. ll Ağır cezalı hükümlülerin belirli bir süre kapatıldıkları küçük oda. ll Hücre hapsi, tutuklu ya da hükümlülerin kimseyle görüştürülmeden gece ve gündüz yalnız olarak, bir hücreye konması.

—Dokubil. Hücre dokusu, gevşek lifli bağdokusunun özel biçimi. (Yumurtalığın kabuk bölgesinde, bu doku özellikle iğsi hücreler bakımından zengindir; iğsi hücreler birbirine karışıp dolaşan ağsı ve kollajen liflerle birlikte sürekli olarak yön değiştiren bir burgaç görünümündedir.)

—Dy. Sığınma hücresi, bir demiryolu tüneli çeperine açılan ve tren yaklaştığında tünelde bulunan demiryolu personelinin sığınmasına olanak veren boşluk.

—Elektron. Kerr hücresi, akışkanların elektriksel çiftkırıcılık olaylarına dayanarak çalışan ve televizyon tekniğinde kullanılan ışık kipleme sistemi.

—Esk. eğit. Osmanlı döneminde yükseköğretime hazırlık bölümü olan Süleymaniye ve Fatih medreselerinde bir ya da birkaç öğrencinin oturmaları için ayrılan oda. (Bu tür yerlere alınmak öğretimde telif sahibi olanlara verilir ve önemli bir başarı olarak kabul edilirdi.)

—Fizs. kim. Bakışımsız hücre, direncin, akımın dolaşım yönüne göre değişiklik gösterdiği elektrolitik hücre. ll Elektrolitik hücre, elektrik enerjisi uygulanarak elektrokimyasal tepkimelerin oluşturulduğu ya da elektrokimyasal tepkimeler sonunda elektrik enerjisinin üretildiği hücre. (Elektrolitik hücreye birinci durumda elektroliz hücresi, ikinci durumda pil denir. Elektrolitik hücreler iletkenlik ve coulombölçümde kullanılır.)

—iklimbil. Antisiklon hücresi, yüksek basınç altındaki atmosfer kütlesi. ll Depresyon ya da alçak basınç hücresi, alçak basınç altındaki atmosfer kütlesi. (Depresyon hücreleri, toposfere yerleşmiş düşey eksenli çevrintilerdir. Isıl ya da dinamik süreçler sonucu ortaya çıkarlar Hadley, Ferrel ve kutup hücreleri, yüksek ve alçak enlemler arasında kuzey-güney doğrultulu hava alışverişleri sağlayan üçhücreli dizinin öğeleridir.

—inş. Sanayileşmiş yapım yöntemleriyle fabrikada üretilen içinde yaşanabilir birim hacim. (Bu teknik, şantiyedeki işlemleri, altyapı çalışmalarıyla ve hücrelerin bir araya getirilip bağlanmasıyla sınırlar.)

—isi. Hz. Muhammet'in eşi Ayşe’nin, Medine’de Peygamber mescidi’nin yanındaki odası, (ilk iki halife Ebubekir ve Ömer’in mezarları da buradadır.) ll Hücre-i saadet, Hz. Muhammet'in makamı.

—Kur tar. Hücre-i muzlime, Abdülhamit II döneminde, kuşkulanılan mektupların kontrol edildiği yere verilen ad.

—Mim. Tekke ve medreselerde bir ya da iki kişinin kalabileceği küçüklükte oda. ll Eski türk evlerinde odaların duvarlarına oyulmuş küçük, kapaksız göz, dolap. (Çoğunlukla oymalı, işlemeli olan bu hücreler, bulundukları yere ve işlevlerine göre “tembel deliği’’, “takça gözü", “lambalık”, "kavukluk", "feslik”, “çubukluk”, “testilik", "fincanlık”, "peşkirlik”, "öteklik” gibi adlar alırdı.)

—Nük. müh. Radyoaktif maddeleri işlemede ya da depolamada kullanılan, uygun havalandırma ve süzme düzenekleriyle donatılmış sızdırmaz alan. (Güçlü radyoaktif maddeleri depolamada ya da işlemede kullanılan, iyice zırhlanmış hücreye daha özel olarak yüksek etkinlikli hücre ya da sıcak hücre denir.) ll Reaktör hücresi, nükleer reaktörlerin çoğunun kalbini oluşturan, düzenli olarak sıralanmış, biçimi ve bileşimi hemen hemen özdeş temel birimlerin her biri. (Dolayısıyla her hücre bir reaktörün temel bileşenlerini içerir: yakıt, yavaşlatıcı ve soğutma akışkanı.)

—Siber. Çeşitli otomatizmlerin bileşimine giren ve aldığı bilgiler arasında belli mantıksal koşullar (ve, ya da, evet, hayır vb.) gerçekleştiğinde bir işaret (flüidik ya da pnömatik) veren öğe.

—Siyas, bil. Bir siyasal partinin, özellikle komünist partilerin belli sayıdaki üyelerinden oluşan örgüt birimlerine verilen ad. (Belirli bir mesleki ya da coğrafi temeli [atölye, semt] olan hücre, komünist partilerin taban örgütüdür. Hücre bir sekreter tarafından yönetilir. Hücreleri birleştiren üst kademe [seksiyon] aracılığıyla bu sekreter, diğer işyerlerindeki ya da belli bir coğrafi bölgedeki hücrelerle bağlantıyı sağlar).

—Tasav. Tekke ve zaviyelerde bir ya da iki dervişin barındığı odacık. (Hücrelerin tek pencereleri olur ve genellikle tekke ve zaviyelerin semahane, mukabelehane ve selamlık dairesinin bulunduğu yere açılırdı.) ll Hücre çilesi, mevlevilikte dervişin bin bir gün süren çilesini bitirdikten sonra hücreye alınarak burada doldurduğu üç günlük çile. ll Hücre küşadı, mevlevilikte hücre çilesini de dolduran dervişin hücresinin kapı ve penceresinin meydancı tarafından açılması. ll Hücre nişin, mevlevilikte bin bir günlük çileder sonra on sekiz gün de hücre çilesi çıkar tarak dedelik makamına ulaşan derviş. I Hücreye çıkmak, mevlevilikte dervişin bir bir günlük çilesini bitirdikten sonra hücre çilesine başlamak üzere hücreye geçmesi.

—Ted. Hücre tedavisi, hücre sübyelerin den yararlanan ve bazı ülkelerde yaşlar mayla mücadele için önerilen tedavi yör temi. (Eşanl. SİTOTERAPİ)

Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 9 Ağustos 2017 20:08
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
9 Ağustos 2017       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
hücre
isim, anatomi, biyoloji Arapça hucre

1 . İnce bir zar içindeki protoplazma ve çekirdekten oluşmuş, bir organizmanın yapı ve görev bakımlarından en küçük birliği, göze.
2 . Küçük oda:
"Üzerine ot bir yatakla bir battaniye atılmış, demir bir somyadan başka içinde bir şey olmayan çıplak bir hücrede bulunduğunu anladı."- A. İlhan.
3 . Tutukluların veya hükümlülerin yalnız olarak kapatıldıkları küçük oda:
"Sonunda hücresine götürdüler de boylu boyunca uzanabildi."- S. F. Abasıyanık.
4 . mecaz Siyasi bir inançla gizli olarak çalışan bir örgütün genellikle aynı yerde çalışanlarının oluşturduğu topluluk.

Birleşik Sözler
  • hücre bilimi
  • hücre yutarlığı
  • hücreler arası
  • yardımcı hücre
  • yutar hücre
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
9 Ağustos 2017       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
hücre ingilizcesi
1. biol. cell.
2. cell; room, chamber.
3. alcove, niche.
4. cell (of a clandestine organization).
– özsuyu cell sap."
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

17 Ekim 2015 / the_lily Biyoloji
31 Ekim 2016 / seawas11 Cevaplanmış
12 Eylül 2017 / Misafir Biyoloji
26 Eylül 2011 / Misafir Cevaplanmış
24 Ekim 2015 / Redux34 Cevaplanmış