Arama

Metin üzerindeki zarfları bulabilir misiniz?

Güncelleme: 14 Nisan 2013 Gösterim: 14.908 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Nisan 2011       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇAVUŞ EMMİ

aminin avlusunda maltanın üzerine oturduk, Cuma Amca anlattı. Anlattıkça geriye gitti. Geriye gittikçe içindekileri döktü. İçindekileri döktükçe rahatladı.

Maminekler’in cenazesini yıkamış bir gün. Defin işleri bittikten sonra Çavuş Emmi’ye bir file sabun vermişler, kurtarmaz demiş. Hocalığın çok değil, bu yeter demişler. Bu memleketin en zengini, koskoca ağanın cenazesini yıkadım, bu kurtarmaz demiş. Birkaç kuruş vermişler de Çavuş Emmi’yi savmışlar. Yaşarken elinden para ne kadar zor çıkarsa, ölünce de oğullarından aynı şekilde çıkıyormuş. Onca mala mülke karşılık cenaze masrafı olarak birkaç kalıp sabun verilir mi? Kabul etmez tabi Çavuş Goca. Evine mevlit sonrası toplandığımızda anlatmıştım da tebessüm etmişti yas alayı.Boz eşeği vardı Çavuş Emmi’nin. Eli ayağı o eşek idi. Ona biner, gider gelirdi tarlaya takıma, bağa bahçeye. Çalıştığı yoktu ya, göz kulak oluyordu mahsullerine.Cuma Amca, dalıyor, kendi kendine anlatmaya devam ediyordu. Dünyada bir karış yer kalmadı Çavuş Goca sana. On yıl önce şu avlu duvarı meselesi yüzünden benimle kavga ettin. Bizim takımın hakkından yer aldın. Halbuki orası takım adına bana düşmüştü, benim hakkımdı, benim avlum olacaktı. Lakin, bizim çocukların sözünü tuttum, duvarı yukarı çektim. O günkü kavga da boşa gitti. O gün sağ başparmağını boşa kırdın. Duvar taşlarına ayağını çarpa çarpa boşa dövündün. Kalmadı işte Çavuş Emmi. Sana da kalmadı. Kıl Durmuş’a da kalmayacak. Yavuz at yemini, yavuz it ününü artırır. Kıl Durmuş ki, trafo paralarını yıllarca yedi. Bütün oymaktan topladı; “Yatırdım, yetmedi, az bir borç kaldı.” dedi. Ama yatırmamış, kendi ihtiyaçlarına harcamış. Motor almış, köten almış, römork almış. Ona da kalmayacak. Büyük buluşma sırası ona da gelecek. Bana döndü: Şimdi o avlu duvarı meselesini düşünüp, kavgamıza gülüyorum, dedi.Yeniden kendi kendisiyle konuşmaya başladı. Yolumu daralttığına, araba geçemez hale getirdiğine, köşeyi iyice yukarı çekip ev yaptırdığına bakıp da gülüyorum. Fani işleri değil miydi yalancı dünyanın. Sahi sana neden Çavuş demişlerdi? Ökkeşiye Hazretlerinde şeyhin yanına oturmuştun, şeyh de seni köye Çavuş seçmişti. Sonra bir akşam senin evde zikir çekmiştik. Ne tatlıydı o zikir gecesi.Cuma Amca, kafasını kaldırdı, yanımıza gelen üç beş cami cemaatine de seslendi: Köyde herkese bir şeyler anlatmıştı ama, Kıl Durmuş’a anlatamamıştı. Oysa, Kıl Durmuş’a her meselede arka çıkardı. Ölü bizim, Allah rahmet eylesin; bizim adamımız, ne yapayım, ses çıkaramıyorum, dumanı doğru çıksın yeter, derdi. Çocuklarımıza Kur’an öğretmişti. İlerleyen yaşında bile devam etmişti bu mübarek hizmetine. Cesedi nurluydu. Yüzünde tebessüm vardı. Kur’an öğrenen talebelerine tebessüm ederdi ya, işte öyle gülümseyen bir hâli vardı. Daldı. Biraz bekledi. Kafasını sağa sola salladı. Belli ki Çavuş Emmi’nin gidişine çok üzülüyordu. Cenazene sevenin de sevmeyenin de geldi. Çünkü köyün tek kurs hocasıydın. Sana düşman kesilen Ziya’nın bile çocuğuna gizlice Kur’an öğretmiştin, seni hiç sevmeyen Pala Omar’ın torununa da. Saffet Ziya’nın Cumali’si senin sayende cumaya gelmeye başlamıştı.Bir bahar vakti idi. Günlerden cuma. Güneş sarı sarı gülümsüyordu buğday tarlalarına. Tomurcuklar patlıyordu.Ayrık otu topraktan ayırıp başını yeryüzüne uzatıyordu. Papatyalar düğün alayı gibi dizilmişlerdi. Dağ laleleri ekinlerin arasından boy vermişler, kırmızı kırmızı selamlıyorlardı baharı. İmam, ince, tegannili sesiyle salaya başladı. Tarlada çapa yapıyorduk. Cumadır sela verilir dedik. Lakin imam selayı inna lillahi ile bitirip künye okumaya başlayınca tarlada çalışan başlar yekindi. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Yazı, köye dönen karartılarla doldu. İşi gücü hemen bıraktık. Acı haber tez yayılır. Çavuş Emmi’nin haberi bütün yazıda, selanın duyulmadığı yerlerde bile duyuldu. Çoluk çocuk, avrat uşak, pür telaş köye döndük.Çavuş Emmi ölmüş.Köyün arabaları caminin önüne getirildi. Birkaç ihtiyar ******n dışında herkes arabalara doluştu. Şehre, Çavuş Emmi’nin cenazesine gittik. Kenar mahallede oturan oğlunun evinde geçinmiş, son nefesini vermiş. Karısı Fadıma Bacı’nın haberi yoktu. O, köyde oğlu Adem’in yanında kalıyordu. Gelini Melek ne kadar eziyet etse de gitmiyor, başka yerim yok, şehirde yaşayamam diyordu. Yüzü güzele kırk günde doyulur; huyu güzele kırk yılda doyulmaz, der de gelini yererdi gelen gidene. Gelinin yüzü değil huyu güzel olsun, derdi.Fadıma Bacı, Çavuş Goca’nın öldüğünü o saat anlamış, Fatiha’sını okumuş. Yüreğine ölümün acısı, ayrılığın hasreti çöreklenmiş ama kimselere bir şey dememiş. Selayı duymamış mı diyeceksin. Duyamazdı ki, kulağına bağırarak konuşurduk da zor işittirirdik.İki senedir göremediği kocasından yeni ayrılıyormuş gibi ayrılık acısı çökmüş içine. Çavuş Emmi, sık sık doktora gittiğinden, doktor gözetiminde yaşadığından şehirdeki oğlunun yanında kalıyordu.Sıcak, tatlı bir gündü. Sessizce gömdük Çavuş Emmi’yi. Oysa, onun hayatı böyle sakin değildi. Konuşurdu, Adem Babamız’dan girdi mi, Nuh Nebi’den çıkmayınca bırakmazdı. Hele gazavatlara başlamayagörsün, bitmezdi, öğle olurdu, ikindi olurdu, davarın kalkım vakti, bahçecilere hareket saati başlardı da Çavuş Emmi sözüne mecburiyet karşısında virgül koyar, sonraki gün devam ederdi. İki gün sonra oğulları, gelinleri toplanıp geldiler. Konu komşu toplandı. Pazartesi akşamı idi. Camide mevlit okuduk. Rahmetli severdi mevlit okumayı. Mevlit halkasında yeri belli idi. Onun yerini boş bıraktık, cemaat o boş yere bakıp bakıp ağladı. Kıl Durmuş da oradaydı, kafasını tusturup köşeye pusmuştu.Sonra Çavuş Emmi’nin toprak damına geçtik. Melek gelinin çayını içtik. Fatiha’lar, Yasin’ler okuduk. Fadıma Bacı’ya başsağlığı diledik. Çavuş Goca’nın iyiliklerini anlattık. Maminekler’de geçen hadiseyi de ben anlattım. Fadıma Bacı, dudak hareketlerimden ne anlattığımı anladı, tebessüm etti. Allah sağ eli sol ele muhtaç etmesin, dedi.Eve doğru giderken avlu duvarının taşına bir tekme attım. Değmezsin be, dedim. Kalmadı işte, Çavuş Emmi’ye de kalmadı. Ölü aşı neylesin, türbe taşı neylesin, biz bir Fatiha okuyalım Çavuş Goca’ya.Cuma Amca, omzuna attığı partal ceketini giydi. Ezan yakın, hadi sen minareye, ben de içeriye dedi. Şerefede vakti beklerken aşağıya musallaya baktım, kadidi çıkmış bir ihtiyar öğrencilerine Kur’an öğretiyordu.

Bu metindeki zarfları ve ne zarfı olduğunu bulurmusunuz şimdiden teşekkürler.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Nisan 2013       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Arkadaşlar performans ödevim için metindeki zarfları ve çeşitlerini bulmam gerekiyor yardımcı olurmusunuz

Fakir bir mahallede yangın çıkar. Mahallenin sakinleri yangının çok fazla süreceğini düşünmüyordur zira az ilerde mallede bir türbe vardır.Yangın türbeye asla yetişmez diye inanırlar. Alevler artar, itfaiye erleri tulumlardan sürekli su çekmektedir yangını söndörmeye çalışmaktadır. Bu sırada yangından faydalanıp hırsızların yağlamaması için bir kaç bekçide yangın yerinde bulunmaktadır. Yangında çevresinde Çiroz Ahmet diye anılan bir yapmacıda bulunmaktadır. Yangını görür görmez hemen ileşir ancak mahalle fakirlerin bulunduğu bir semttir o nedenle yangından birşey alamayacağını düşünür ve çevreyi kolaçan eder. Az ötedeki yangının yaklaşmakta olduğu türbe dikkatini çeker hemen pencereden içersine bakar kendi kafasından bir hesap yapar, Türbede el yazmalı kuran,şamdan,seccade görür bunların para edeceğini düşünerek yağmalamak için türbeye girer. Hemen almak istedikleri kollarına dolar çıkmak için planlar yaparken sandukata dayanır sandukanın kaydığını ve içinin boş olduğunu görür ve hemen o anda bununla dışarı çıkmanın en akıllıca plan olduğunu düşünür. Bu arada yangın devam etmekte tüm mahalleli yangını seyretmektedir. Çiroz ahmet sandukanın içinde elinde çaldığı eşyaları saklayarak dışarı çıkar. Askerler korkudan tir tir titremekte,bekçiler dona kalmakta Mahalleli ne yapacağını bilememektedir. Hiç kimse birşey yapmadığı için Çiroz ahmet elindeki ganimetle birlikte gece karanlığında kaybolur. Yangın södüğünde kabir hala orda durmaktadır ama evliya artık yoktur.

Benzer Konular

15 Aralık 2012 / Misafir Soru-Cevap
17 Ocak 2012 / Ziyaretçi Taslak Konular
18 Ocak 2009 / tata Soru-Cevap
5 Aralık 2013 / beko_1349 Edebiyat