Arama

Eskiden öğretmenlik nasıldı?

Güncelleme: 1 Aralık 2016 Gösterim: 2.888 Cevap: 1
merhaba - avatarı
merhaba
Ziyaretçi
1 Mayıs 2011       Mesaj #1
merhaba - avatarı
Ziyaretçi
Eskiden öğretmenlik mesleği nasıl yapılıyordu?
Son düzenleyen perlina; 1 Aralık 2016 16:14
serpilmeral - avatarı
serpilmeral
Kayıtlı Üye
1 Aralık 2016       Mesaj #2
serpilmeral - avatarı
Kayıtlı Üye
Sorunuzu esasında eskiden eğitim öğretim nasıldı diye sormanız daha uygun olurdu eğer site yönetimi uygun görürse bu şekilde cevaplayacağım zaten bu daha açıklayıcı olacaktır bir öğretmen olarak bu şeklide düşünüyorum...

Cumhuriyet Türkiye’si 1923’te toplanan I. Heyet-i İlmiye’de (Eğitim Kurulu) eğitim ilk kez bütünüyle ele alınarak, planlı bir eğitim sistemi kurma çalışmaları başladı. Bu çalışmalar daha sonra 1924 ve 1926’da toplanan 2. ve 3. eğitim kurullarıyla sürdürüldü. Atatürk, çağdaş Türkiye’nin laik eğitime dayandırılması gerektiğine inanıyor­du. İlköğretimin yaygınlaştırılması ve her ço­cuğun parasız okuması için yasa 1913’te çıka­rılmıştı; ama bunun uygulanması kolay olmadı.

Cumhuriyet dönemi eğitiminin düzenlen­mesinde, 1924’te yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun (öğretimin birleştiril­mesi yasası) önemli bir yeri vardır. Bu yasaya göre bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Ulusal ve laik bir eğitim sistemi be­nimsenerek, eski dinci yapı terk edildi. Med­reseler kapatılarak, din işleri devlet örgütü içinde yer alan bir kuruluş yoluyla yürütülme­ye başlandı. 1926’da ilk kez kız ve erkek ço­cukların birlikte eğitim gördüğü karma okul­lar açıldı.

1928’de Arap alfabesi yerine Latin harfleri kabul edildi. 1930-40 arası, eğitimin toplum­sal gelişme ile birlikte ele alındığı bir dönem oldu. Açılan Millet Mektepleri’ne 15-45 yaş arasındaki tüm yurttaşların gitmesi zorunlulu­ğu getirildi. 1933’te Milli Eğitim Şurası oluş­turuldu. Eğitim sisteminin düzenlenmesi ve çağın gereğine uygun biçimde yenileştirilmesi çalışmalarını sürdüren şuralar I988’e kadar 14 kez toplandı.

1933’te tüm din dersleri okul programların­dan çıkarıldı. Ne var ki, bu dersler 1949’da ilköğretim, 1956’da ortaöğretim programları­na seçmeli ders olarak yeniden kondu. 1982’ye kadar “seçmeli” olan din kültürü ve ahlak dersi, 1982 Anayasası’yla ilk ve ortaöğ­retim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasına girdi. Bunun yanı sıra bugün Türkiye’ de din eğitimi imam hatip okulları, Kuran kursları. Yüksek İslam Enstitüsü ve İlahiyat Fakülltesi’nde verilmektedir. Ortaöğretimde din eğitimi görenler üniversitelere girebildik­leri için bu eğitim artık yalnızca din görevlileri yetiştiren bir meslek eğitimi olmaktan çık­mıştır.

1933’te Darülfünun (üniversite) bir yasa ile kaldırılarak İstanbul Üniversitesi kuruldu. Tam bu sırada Hitler faşizminin baskısı yü­zünden Almanya’dan ayrılmak zorunda kalan bazı Musevi kökenli ya da ilerici bilim adamları Türkiye’ye geldi. II. Dünya Savaşı sonra­sına kadar Türkiye’de kalan bu profesörler, İstanbul ve Ankara’daki üniversitelerimizde görev aldılar ve Türkiye’de yükseköğretim sisteminin oluşumuna katkıda bulundular.

1946’da yürürlüğe giren Üniversiteler Ka­nunu köklü bir değişimin başlangıcı oldu. Üniversiteler bilimsel ve idari özerkliği (kendi kendini yönetme yetkisi) olan kuruluşlar du­rumuna geldi. Bu yasa ile birlikte kurulan Üniversitelerarası Kurul’un görevi, yalnızca üniversitelerarası işbirliğini sağlamak ve ortak sorunların çözülmesine yardımcı olmaktı. 1961 Anayasası ile üniversitelere daha geniş bilimsel ve idari özerklik tanındı. 1981″de ise Milli Güvenlik Konseyi tarafından yeni bir yükseköğretim yasası çıkarıldı. Bu yasayla kurulan Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), Türkiye’de yükseköğretimi düzenleyen, üni­versitelerin bilimsel ve idari çalışmalarını de­netleyerek yön veren tek kuruluş oldu.Atatürk döneminde meslek eğitimi vermek için sanat enstitüleri, ticaret, teknik ve teknik öğretmen okulları açıldı.

Köylerde okuma yazmanın yaygınlaştırıl­ması ve köye uygun bir eğitim sisteminin bu­lunması için çalışmalar yapıldı. Köy okulunun öteki okullardan farklı olarak üretici bir birim olması, bu okullardan çıkan öğrencilerin kö­yün gereksinmelerini karşılayacak bir donanı­ma sahip olmaları gerektiği savıyla 1942’de köy enstitülerinin kurulmasına geçildi. Başa­rıyla uygulanan bu proje sonucu binalarını enstitü öğrencilerinin yaptığı 21 okul kuruldu. 1946’dan sonra bu enstitüler öğretmen okulla­rına dönüştürüldü

Türkiye’de Eğitim Sistemi


Ülkemizdeki eğitim sistemi örgün ve yaygın eğitim olarak iki ana bölümden oluşur. Örgün eğitim okulöncesi eğitimi, temel eğitimi, orta­öğretimi ve yükseköğretimi içerir. Yaygın eğitim, çeşitli yaş grupları için okul dışında sür­dürülen her türlü eğitim etkinlikleridir.
Okulöncesi eğitim ilköğrenim çağına gel­memiş çocukların eğitimini kapsar. Bu eğitim isteğe bağlıdır (bak. anaokulu). Temel eği­tim 7-14 yaşlarındaki çocukların eğitimini kapsar. Beş yıllık zorunlu ilkokul ile zorunlu olmayan üç yıllık ortaokul eğitiminden olu­şur. Temel eğitimde amaç, gerekli temel bilgi, beceri, davranış ve alışkanlıkların kazandırıl­masıdır. Çocuklar bu dönemde kendi ilgi ve becerileri yönünde bir üst öğrenime hazırla­nırlar. Ortaöğretim en az üç yıllık öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim ku­rumlarının tümünü kapsar. İlkokulu bitiren her öğrenci isterse ortaöğretime devam eder. Ortaöğretimde amaç öğrencileri ilgi ve bece­rileri doğrultusunda yükseköğretime ya da bir meslek seçmeye hazırlamaktır. Lise düzeyin­deki mesleki ve teknikokullar ise öğrenciyi yalnızca mesleğe hazırlar.

Yükseköğretim, ortaöğretime dayalı en az iki yıllık yükseköğretim veren eğitim kurum­larının tümünü kapsar. Yükseköğretimin amacı genç kuşakları ilgi ve becerileri doğrul­tusunda meslek elemanı olarak yetiştirmektir. Paralı olan yükseköğretim kurumlarına giriş iki basamaklı merkezi bir yerleştirme sınavı ile olmaktadır. Birinci basamağı kazananlar isterlerse iki yıllık ön lisans bölümlerine kayıt yaptırabilir, ayrıca ikinci basamak sınavına katılma hakkını da kazanırlar. Öğrenciler ikinci basamakta kendi seçim ve puanlarına göre fakültelere yerleştirilirler. Üniversiteler­de öğrenim gören öğrenciler yetenekleri doğ­rultusunda ve sınav yoluyla bir yükseköğretim kurumundan öbürüne geçebilirler.

Yaygın eğitim, örgün eğitimin herhangi bir okulunu tamamlamamış, bırakmış ya da bitir­miş tüm yurttaşlara açıktır. Genel ve mesleki-teknik olmak üzere iki ana bölümden oluşur. Yaygın eğitim, örgün eğitimle bir bütünlük sağlayacak biçimde ekonomik gelişmenin ge­rektirdiği insanları yetiştirmeyi amaçlar.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 1 Aralık 2016 16:13 Sebep: Paragraf aralıkları.Bozuk kelime düzeni ve sayfa düzeni.

Benzer Konular

28 Mart 2017 / mltm_kzlrmk Soru-Cevap
27 Haziran 2008 / Mystic@L Meslekler
25 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap
27 Eylül 2010 / Misafir Soru-Cevap